Venedik, Adriyatik denizi kıyısındaki ayrıcalıklı konumu ile olduğu kadar, tarih ve doğayı aşk ve romantizmle buluşturan şehirlerden biri.
Venedik gezmekle bitmeyecek bir şehir. Birçok bölgeden oluşuyor. Bunlardan en ünlüsü elbette 118 adanın bulunduğu Sestieri. Adalar arasında 170 kanal ve bu kanallar üzerinde de 400 köprü bulunuyor. Araç trafiğinin olmadığı, bir yerden bir yere gitmek için ancak kanallar ve köprüleri kullanabileceğiniz bir şehri yaşamak muhteşem bir deneyim.
3 bin 800 metre uzunluğundaki Büyük Kanal şehri ikiye bölüyor. Bizdeki ana caddelerin karşılığı diyebiliriz bu kanal için, şehrin asıl trafiği burada akıyor.
Venedik kanallar şehri ama size şehrin daracık sokaklarında kaybolmanızı öneriyorum, şehrin aşk ve tarih kokan ruhunu bu sokaklarda hissedeceksiniz. Venedik’e hangi yoldan gelirseniz gelin ilk durağınız San Marco Meydanı olacak. Meydanda San Marco Sarayı’nın karşısına geçip, etraftaki kalabalığa aldırmadan, kendinizi zamanın dışında hissetme olanağı tanıyan bu yapıya uzun uzun bakmanızı da öneririm. Sonrasında gezmek için o kadar çok seçeneğiniz olacak ki. San Marco Bazilikası, Dükler Sarayı ve Aziz Mark’ın Çan Kulesi gibi birçok tarihi yapı ile Correr Müzesi’ne öncelik verebilirsiniz. AVM’leri olmayan Venedik’in sokak pazarları dolaşmak da ayrı bir keyif.
Venedik dendiğinde ilk akla gelenlerden biri Venedik Karnavalı, diğer adı ile Venedik Maske Festivali. Özellikle fotoğrafçılar için bulunmaz görsel fırsatlar sunan karnavalın başlangıcı 12. yüzyıla kadar gidiyor. San Marco Meydanı karnaval süresince etkinliklerin merkezi olma rolünü üstleniyor. Elbette bu etkinliklerin en ilgi çekeni her gün yapılan kostüm yarışması, Venedik sokaklarını bir görsel şölene dönüştürüyor. Size önerim Venedik’i karnaval zamanı dışında ziyaret etmeniz ve şehri doyasıya yaşamanız. Önümüzdeki sonbahar ayları bunun için en uygun zamanlar.
Romantizm zirvede...