Zayıflamaya yardımcı olan 5 tatlı! Metabolizmayı hızlandırıyor, göbek yağını yok ediyor…

4 Temmuz 2024

Yaz mevsimi geldi ve tatlı ihtiyacımız, sağlığımız ve bel ölçümümüz için bazı zorluklar sunuyor. Dondurma, kek ve turta gibi tatlılar, genellikle sağlığımız için biraz endişe yaratsa da uzmanlar tatlı ihtiyacını karşılamak için sağlıklı seçenekler olduğunu söylüyor. Hatta bu alternatifler, metabolizmayı hızlandıran ve iştahı bastıran protein, lif ve antioksidanlar bakımından oldukça zengin.Diyetisyen ve SlimEtc’in kurucu ortağı olan Sophia Turner, konuyla ilgili olarak New York Post’a yaptığı açıklamada, “Metabolizma, vücutta besinlerin enerjiye dönüştürülmesi için gerekli olan karmaşık kimyasal reaksiyonlar dizisidir. Besinlerin sindirilmesi, proteinlerin sentezlenmesi ve atıkların uzaklaştırılması gibi çeşitli süreçleri içerir. Bazı yiyecek kombinasyonları, metabolizmayı harekete geçirerek vücuttaki sistemlerin düzgün ve etkin bir şekilde çalışmasına yardımcı olabilir. Bu doğrultuda bazı tatlılar da bu sürecin yaşanmasında etkin olabilir” ifadelerini kullandı. Peki bu tatlılar neler? Sophia Turner, metabolizmayı hızlandıran ve göbek yağını yok eden beş tatlıyı paylaştı… SÜZME PEYNİR VE ANANAS Süzme peynir, düşük yağ oranı ve yüksek protein içeriğiyle kas kütlesini korumanıza yardımcı olurken, gün boyunca tok kalmanızı sağlar ve yiyeceklerin termik etkisi (TEF) sayesinde metabolizmayı artırır. Bu özellikleri, vücudun yağ ve karbonhidrat yerine proteinleri sindirerek daha fazla kalori yakmasına olanak tanır.Tropikal bir meyve olan ananas ise bol miktarda C vitamini ve bromelain enzimi içerir. Antiinflamatuar özellikleriyle bilinen bromelain, aynı zamanda besin emilimine, sindirime ve gelişmiş metabolik fonksiyona katkı sağlar. Ananasın ayrıca huzurlu bir gece uykusunu teşvik ettiği ve soğuk algınlığını iyileştirmeye yardımcı olduğu da biliniyor. YABAN MERSİNİ İLE YAPILAN KEKLER Sağlıklı yaşamı düşünerek yapıldığında yaban mersinli kekler, çok güçlü bir etkiye sahip. Özellikle bu keke lif ve antioksidanlar eklendiğinde vücuttaki oksidatif stresle mücadele eder ve kademeli enerji salınımını destekler.Sophia Turner, “Bu atıştırmalık, tam tahılların faydalarını, antioksidan açısından zengin yaban mersini ve hafif tatlılığı bir araya getiriyor. Yaban mersinli yulaf kekleri, lif, vitamin ve minerallerle dolu olup kan şekeri seviyelerini düzenlemeye, tokluğu artırmaya ve metabolizmayı hızlandırmaya yardımcı oluyor” dedi. CHİA PUDİNGLERİ Chia tohumları; sindirimi yavaşlatan, tokluk hissini artıran ve iştahı azaltan çözünebilir lif açısından çok zengindir. Sophia Turner, “Chia pudingleri son derece doyurucudur ve bağırsak sağlığı ile iltihaplanma için idealdir. Chia tohumları, metabolik ve sindirim sağlığını destekleyen çözünür lifler ve antiinflamatuar özellikleriyle bilinen omega-3 yağ asitleri bakımından zengindir. Meyveler ise antioksidanlar ve lif açısından zengindir, bağırsak sağlığına katkı sağlar ve metabolizmanın düzenlenmesine yardımcı olur” ifadelerini kullandı. BİTTER ÇİKOLATA KAPLI BADEMLER Bitter çikolata kaplı bademler hem tatmin edici bir çıtırlık sunuyor hem de vücut sağlı için çok özel bir tatlı olarak biliniyor. “Bitter çikolata, antioksidanlar ve flavonoidler sağlayarak hücreleri korur, iltihabı azaltır ve genel sağlığı iyileştirir” diyen Sophia Turner, “Bademler ise sağlıklı yağlar ve lifler açısından zengindir; metabolizmayı destekler ve bağırsak sağlığını geliştirir. Ayrıca yapılan araştırmalar, yatmadan önce bitter çikolata tüketmenin uykuyu iyileştirebileceğini gösteriyor” dedi. YOĞURTLU PARFE Yoğurt, kasları destekleyen güçlü bir protein ve sindirimi artıran probiyotiklerle dolu. Ayrıca daha uzun süre tok kalmanıza ve metabolik işlevleri geliştirmenize yardımcı olur. Antioksidan bakımından zengin, lif dolu meyveler ve kalp sağlığına faydalı yağlar içeren birçok kuruyemişle birleştiğinde, bu parfe bir güç merkezi olabilir. Düşük şekerli granola ekleyerek doku ve hızlı karbonhidrat alımını da sağlayabilirsiniz. Bu kombinasyon, sadece lezzetli değil, aynı zamanda besleyici ve güçlendiricidir.

Devamını Oku

Babasından ‘hayalet kasaba’ miras kaldı! Ünlülerin akın ettiği bir yer haline dönüştü…

26 Haziran 2024

Amerika Birleşik Devletleri’nin batısındaki Kaliforniya eyaletinde bulunan Amboy kasabası, Amerika’nın klasikleşmiş Route 66 rotası üzerindeki tarihi ve kültürel önemiyle büyük bir etkiye sahip. Bu kasaba, sakin yaşam tarzıyla ve geçmişin izlerini günümüze taşıyan mimarisiyle öne çıkıyor. Özellikle “Amboy Yolu”, kasabanın sembolü haline gelmiş durumda. Burada servis edilen klasik Amerikan yemekleri ve nostaljik atmosfer ziyaretçilere unutulmaz anlar yaşatıyor. Ancak, zamanla terk edilmiş yapıları ve boşaltılmış evleriyle sıfır nüfusa sahip olan Amboy’un hüzünlü bir yanı da var. Yıllar içinde nüfusun azalması ve ticaretin yok olması, kasabanın izole bir konuma gelmesine neden oldu.   Fakat yine de her yıl binlerce turist ve Route 66 meraklısı, bu küçük kasabaya uğrayarak tarihi dokusunu ve çekiciliğini keşfediyor. Amboy, adeta geçmişle gelecek arasında köprü görevi görerek, Amerikan yollarının unutulmaz hatıralarını ziyaretçilerine sunmaya devam ediyor. KASABADAKİ TÜM İŞLETMELER BABASINDAN MİRAS KALDI Mojave Çölü’nün ortasındaki bu hayalet kasaba bugünlerde; boş ev ve binalara, kepenkleri kapatılmış bir postaneye, kimsenin uğramadığı kiliseye ve öğrencisi olmayan bir okula ev sahipliği yapıyor. Kasabada kalan son yaşam belirtisi ise soğuk içeceklerin, atıştırmalıkların ve hediyelik eşyaların bulunduğu Roy's Motel & Cafe… 15 metrelik neon tabelasıyla kasabanın yeniden canlandırma çabalarının merkezi haline gelen Roy's aynı zaman mini bir benzin istasyonu. İşletmede benzini dağıtmak için bir görevliye ihtiyaç duyan üç mekanik pompa bulunuyor ve son zamanlarda galonu 6,49 dolardan fiyatlandırılıyor. Ancak Roy's, bazıları için bir işletme ya da benzin istasyonundan çok daha fazlası. 12 yıldır Çekya ve Slovakya’dan gelen turistlere milli park gezilerinde rehberlik eden seyahat rehberi Jan Kuzelka “Roy's, Büyük Kanyon gibi Amerikan kültürünün diğer önemli unsurları kadar önemli bir cazibe merkezi” ifadelerini kullandı. Los Angeles Times’ın haberine göre ise geçen yıl rahmetli babasından miras kalan Roy's Motel & Cafe başta olmak üzere tüm işletmelerin sahibi 31 yaşındaki Kyle Okura oldu. Okura yaptığı açıklamada, “Amboy, çölün ortasında bir yer ama çok sayıda farklı türde insan görüyorsunuz. İnanılmaz olan da bu… Burada dünyanın her yerinden hikayeler duyuyorsunuz” dedi. ‘BABAM KASABAYI ALDIĞINDA TEK ŞART YENİDEN CANLANDIRILMASIYDI’ “Babam Amboy'u satın aldığında herkes bu yatırımın kötü bir karar olduğunu söylemiş. Ancak babam hiç öyle düşünmemiş” diyen Kyle Okura, şu bilgileri paylaştı: -- Roy Crowl, Roy’s’u eskiden ABD'nin doğu-batı ana yolu olan yolda seyahat eden sürücülere hizmet vermek için açtı. Damadı Buster Burris ile birlikte yol kenarındaki marketi bir kafe ve ardından bir motel içerecek şekilde genişlettiler. Ancak zaman geçtikçe otoyollar genişleyip büyüdü ve Route 66 popülerliğini yitirdi. Yeni yollar, neredeyse tüm trafiği Amboy'dan uzaklaştırdı. Bunun sonucunda da tüm kasaba ve Roy's da adeta ıssız bir yer haline geldi.-- Juan Pollo restoran zincirini kurduğu için “Tavuk Adam” lakabı verilen babam Albert ise terk edilmiş hayalet kasabadaki potansiyeli gördü ve burayı Burris’in eşinden 425 bin dolara satın aldı. Satışın koşullarından biri de kasabanın eski haline döndürülmesiydi. Babam da ilk iş olarak Roy's’un benzin istasyonunu yeniden açtı ve lobinin bakımını yaparak işe başladı. ‘BABAMI KAYBETTİK SONRA KENDİMİ TAMAMEN KASABAYA ADADIM’ “Babam Amboy'u satın aldığında 12 yaşındaydım. Aslında ben de herkes gibi düşünüyordum. Neden böyle bir şey yapıyordu ki? Çünkü burası çok uzaktı ve kasabanın yeniden canlanacağına dair hiç ışık yoktu” diyen Kyle Okura, “Fakat babam çok heyecanlıydı. Her gün çalışıyordu. Beni de yanında götürüyordu. Ama yine de kasabanın babamın kafasındaki o müthiş yere dönüşmesi zordu. Ancak şunu da belirtmeliyim ki, bu kasaba babamla aramda çok kuvvetli bir bağın oluşmasına neden oldu” dedi. Kyle Okura’nın babası geçen yıl mide rahatsızlığı olduğunu düşündüğü bir durumla karşılaştı. Hastaneye kaldırıldığında doktorlar, sepsis hastalığına yakalandığını söyledi. Sepsis, vücudun genelinde iltihabi bir reaksiyon başlatarak işlev bozukluğuna yol açan bir hastalık. Özellikle dolaşım yetmezliği ve şoka yol açarak ölüme neden olabiliyor. Okura’nın babası bir hafta hastanede kaldı ama ne yazık ki vücudu hastalığa daha fazla dayanamadı, 71 yaşında hayatını kaybetti. Yaşadığı acının kendisini çok etkilediğini söyleyen Kyle Okura, “Ölüm tarifi çok zor bir duygu. Babamla sonsuza kadar çalışacağımı sanıyordum. Bir gün beni terk edip gideceği aklımın ucundan bile geçmiyordu. Ama artık hayran olduğum insan yanımda yok. O andan itibaren kendimi tamamen babamın hayaline yani kasabaya adadım” ifadelerini kullandı. ÜNLÜLERİN AKIN ETTİĞİ BİR YER HALİNE DÖNÜŞTÜ Okura’nın Amboy'u yeniden haritaya koymak isteyen küçük ama kendini adamış bir grubu var. Ekibin ilk işi Roy’s’u yeniden canlandırmak oldu. Ekipte işletmenin günlük operasyonları yürüten tarih meraklısı menajeri Ken Large yer alıyor. Large aynı zamanda hırslı bir pul koleksiyoncusu ve bir gün Amboy Postanesi'ni de yeniden açmayı umuyor.Daha önce çocuk bakımında çalışan Rachel ise kasabanın sosyal medya hesaplarını, reklam ve film lojistiğini yönetiyor. Amboy ayrıca film ve reklam çekimlerine ev sahipliği yapma konusunda köklü bir geleneğe sahip bir yer. Kasaba özellikle pek çok korku filminin çekimlerine sahne oldu.Daha da yakın zamanda Olivia Rodrigo, müzik belgeseli ‘Driving Home 2 U’nun bir bölümünü Amboy'da çekti. 2023’te de David Yarrow, arka planda Roy'un olduğu 7 milyon dolarlık 1953 Ferrari Spider'ın içinde oturan süper model Cindy Crawford ile bir fotoğraf çekimi yaptı. YENİ HEDEF ROUTE 66'NIN 100. YILDÖNÜMÜNE KADAR KASABAYI TAMAMEN CANLANDIRMAK Okura ve arkadaşlarının hedefi, bu çalışmaların çoğunu 2026 yılında Route 66'nın 100. yıldönümüne kadar tamamlamak. Turizm yetkilileri bunun tarihi arterdeki işlerin yeniden başlatılması için gerekli bir nimet olacağını umuyor. 20 yıl önce, henüz ergenlik çağındayken Okura, Amboy'u geçmiş bir dönemin kumlu bir kalıntısı olarak görüyordu. Artık burayı tıpkı babasının yaptığı gibi kurtarılmaya değer bir yer olarak görüyor ve çabalıyor. Hatta Okura yakın zamanda Route 66’nın resmi adı olan National Trails Highway’in bir kısmının, babasının onuruna Albert Okura Memorial Highway olarak yeniden adlandırılması için görüşmelerde bulunduğunu açıkladı. Bunun bir parçası olarak Okura, Amboy'un çevresine, babasının bir zamanlar dinamik olan kasabayı kurtarma arayışının tarihini ayrıntılarıyla anlatan plaketler asmayı planlıyor.       

Devamını Oku

‘Güzellik yastığı’ kırışıklıkları önler mi? İşte uyku kırışıklıklarından kurtulmanın püf noktaları…

16 Haziran 2024

Uyku sağlık için olduğu kadar güzellik için de oldukça önemli. Yeterince ya da düzgün uyku süresi alınmadığında ciltte ciddi kırışıklıklar oluşabilir. Uzmanlara göre uyku kırışıklıkları gençlerde geçici ve gün geçtikçe kayboluyor. Ancak yaşlandıkça ve cilt doğal elastikiyetini kaybettikçe, uyku kırışıklıkları yüzde yerleşmeye başlar.Yetersiz sıvı alımı, sigara içme, güneşe maruz kalma ve tekrarlayan yüz ifadeleri (gülme çizgileri ve dar kaşlar vs.) gibi pek çok faktör cildin kırışmasına neden olur. Ek olarak, belirli uyku pozisyonları da yaşlanmanın hızlanmasına katkıda bulunabilir. ‘YAN YATMAK YÜZÜN UZAMASINA NEDEN OLABİLİR’ New York Post’ta yer alan bir habere göre, yan yatmak yüzde aşırı basıncın oluşmasına neden olabilir. Ayrıca haberde yan yatmanın ince çizgilerin, kırışıklıkların ve asimetrinin gelişimini hızlandırabileceğinin de altı çiziliyor. “Yan yatmanın uyku kırışıklıklarına neden olabilmesinin birkaç sebebi var” diyen Dermatolog Dr. Yasemin Fatih Amato, şu önemli bilgilerin altını çizdi:Yüzün yastığa baskısı: Yan yattığınızda, yüzünüzün bir tarafı yastığa bastırılır. Bu basınç, cildin zamanla uzamasına ve kırışmasına neden olabilir. Özellikle yanaklarda, çenede ve alın bölgesinde derin çizgilerin oluşumuna yol açabilir.Tekrarlayan yüz hareketleri: Yan yatarken, yüzünüzdeki kaslar belirli bir pozisyonda kalmaya çalışır. Bu da tekrarlayan yüz hareketlerine ve mimik kırışıklıklarının oluşumuna yol açabilir.Kolajen kaybı: Yaşlandıkça cildimiz doğal kolajen üretimini azaltır. Kolajen, cildin elastikiyetini ve dolgunluğunu sağlayan önemli bir proteindir. Kolajen kaybı, cildin daha kolay kırışmasına ve sarkmasına neden olur.GÜZELLİK YASTIKLARI ETKİLİ Mİ? İpek yastık kılıfları, halk arasında ‘güzellik yastığı’ olarak biliniyor. Bu yastık kılıfları için sürtünmeyi ve basıncı azaltarak cildin kumaşın üzerinde kaymasını sağladığı ve pamuk gibi diğer popüler malzemelere göre daha az nemi emdiğinin üzerinde duruluyor. Ayrıca ipeğin losyonları, yağları ve serumları emme olasılığı daha düşük olduğunun altı çiziliyor. Peki bunlar ne kadar doğru? Yasemin Fatih Amato, “Bu konuda kesin bir bilimsel kanıt bulunmamakla birlikte, bazı araştırmalar ve deneyimler güzellik yastıklarının faydalı olabileceğini gösteriyor” dedi. Amato, şöyle devam etti: Kısa vadeli faydalar: Bir çalışmada, ipek yastık kılıfı kullanan kişilerin sabahları ciltlerinde daha az şişlik ve kızarıklık yaşadıkları gözlemlenmiştir.Uzun vadeli faydalar: Bazı kullanıcılar, düzenli olarak güzellik yastığı kullandıktan sonra ciltlerinde genel bir yumuşaklık ve pürüzsüzlük hissettiklerini bildirdi.Farklı cilt tipleri: Yağlı ciltli kişiler, güzellik yastıklarının ciltlerini daha az yağlı hissetmelerine yardımcı olabileceğini fark edebilirler. BU 6 MADDEYE DİKKAT! Güzellik yastığı kullanırken dikkat edilmesi gerekenlere de değinen Yasemin Fatih Amato, 6 maddede yapılması gerekenleri anlattı:1- Doğal ipek veya saten kumaştan yapılmış bir yastık kılıfı tercih edin.2- Yastık kılıfınızı haftada en az bir kez yıkayın.3- Yatağa girmeden önce cildinizi makyajdan ve kirden arındırın.4- Cildinizin nemli kalması için bol su için.5- Cildinizin ihtiyacı olan vitamin ve mineralleri içeren besinler tüketin.6- Cildinizi güneşin zararlı ışınlarından korumak için her gün güneş kremi kullanın.NEMLENDİRİCİLER ÇOK ÖNEMLİ Cilt bakımı rutininize uygun takviyeleri eklemek, esnekliği artırmak ve uyku çizgileriyle diğer kırışıklıkların oluşumunu azaltmak için çok önemlidir. Su kaybını önleyen kapatıcı cilt bakım ürünleri ile ciltte su tutan nemlendirici maddeler arasındaki farka dikkat çeken The Conversation’daki bir haberde “Nemlendiriciler oldukça önemlidir. Kolajen ve nem katarak kırışıklık oluşumunu yavaşlatmaya yardımcı olabilir. Özellikle Hyaluronik asitin (Cildin ve dokuların sağlıklı bir şekilde yağ depolamasına ve nemli kalmasına yardımcı olan bir madde) olduğu cilt bakım kremleri, jelleri ve losyonları mutlaka kullanılmalı” deniyor. BOL SU İÇMEK VE SAĞLIKLI BESLENMEK DE ÇOK FAYDALI  Başınızı nereye koyduğunuzun, hangi pozisyonu aldığınız ve hangi uyku öncesi ürünlerini sürdüğünüzün ötesinde, sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek de cilt için gerekli. Bol su içmek, sigara dumanından kaçınmak, güneş kremi kullanmak, sebze ve fermente gıdalara ağırlık veren sağlıklı bir beslenmeyi sürdürmek, kırışıklıklara karşı verilen savaşın kazanılmasına katkıda bulunur. 

Devamını Oku

Plaj ve piknikte tüketilen gıdalara dikkat! Her yıl 600 milyonda fazla insanı etkiliyor… ‘Çiğ etler ve mayonezli yiyecekler…’

14 Haziran 2024

Gıda zehirlenmesi, çeşitli organizmalar veya toksinlerle kontamine (Enfeksiyon etkeninin vücut yüzeyi, eşyalar veya su, gıda gibi maddeler üzerinde bulunması) olmuş gıdaların tüketilmesi sonucu ortaya çıkan bir hastalık. Bu organizmalar arasında bakteriler, virüsler ve parazitler bulunuyor. Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC), ABD'de her yıl 48 milyon kişinin gıda kaynaklı sağlık sorunu yaşadığını, 128 bin kişinin hastaneye kaldırıldığını ve 3 bin kişinin de hayatını kaybettiğini tahmin ediyor. Bakteriler sıcak ve nemli ortamlarda çoğalabildiği için gıda zehirlenmesi yaz aylarında daha sık ortaya çıkıyor. Özellikle piknikte tüketilen ya da plajlara götürülen yiyecekler sayının artmasına neden oluyor. Acil servis uzmanı Dr. John Torres, Daily Mail’e yaptığı açıklamada “Yaz ayları yaklaştığında insanların açık alanda ve plajlarda geçirdiği zaman artıyor. Ne yazık ki açık alanda tüketilen yiyecekler, gıda zehirlenmelerine davetiye çıkarıyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre her yıl 600 milyondan fazla insan gıda zehirlenmesine maruz kalıyor. Bu sayının çok büyük bölümü de plaj ya da piknikte tüketilen besinlerden kaynaklanıyor. Özellikle dört yiyecek tehlikeli oluyor. Bunlar; soğuk etler, salatalar, mayonezli herhangi bir şey ve çiğ et” ifadelerini kullandı.  Peki bu yiyecekler nasıl bir tehlikeye dönüşüyor? Nelere dikkat etmek gerekiyor? ‘SOĞUK ETLER BİR SAAT İÇİNDE TÜKETİLMEZSE TOKSİN ÜRETME RİSKİ ARTIYOR’ Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğum Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ebubekir Şenateş, “Ülkemizde de yaz aylarında besin zehirlenmeleri daha sık görülüyor. Bunun en temel nedeni sıcaklığın artması nedeniyle değişik patojenlerin kolaylıkla çoğalma ve besinleri enfekte etme potansiyeli” dedi ve ekledi: “Bakteriler sıcak ve nemli ortamlarda, özellikle de en çok 4-60 derece arasında çoğalır. Açıkta satılan yiyecekler, doğru ortamda muhafaza edilmeyen et ve et ürünleri, şarküteri ürünleri, belli bir süreden sonra bakterilerin üremesi için uygun bir ortam oluşturur. Bu nedenle soğuk et ya da şarküteri içeren yiyeceklerle sandviçlerin buzdolabından çıkarıldıktan sonra en geç iki saat içinde tüketilmesi gerekiyor. Eğer ortam sıcaklığı 32 derece ve üzerindeyse de en geç bir saatte tüketilmeli. Çünkü bu süreden sonra bu yiyeceklerde besin zehirlenmesi yapan patojenlerin çoğalması, toksin üretme riskini artırıyor.” ‘GIDA ZEHİRLENMELERİNİN YÜZDE 10’U YEŞİL YAPRAKLI SEBZE KAYNAKLI MEYDANA GELİYOR’ “Yine yaz aylarında, oldukça bol miktarda tüketilen yeşil yapraklı sebzeler de gıda zehirlenmesinde önemli bir kaynak teşkil ediyor” diyen Prof. Dr. Ebubekir Şenateş, “Yapılan bir çalışmada, tüm gıda zehirlenmelerinin yaklaşık yüzde 10’u yeşil yapraklı sebzelere bağlı meydana geliyor. En çok izole edilen patojenler; Shiga toksin üreten E. Coli, non-tifoid salmonella, L. Monositogenez, satilokok aures ve bacilius türü bakterileri…” dedi. Bu gıdalarla meydana gelen zehirlenmenin en temel nedeni de uygun olmayan saklama koşulları, yeterince iyi yıkanmaması, hazırlamadan önce ve sonra ellerin iyi temizlenmemesi olarak değerlendiren Prof. Dr. Şenateş, “Yaz aylarında, bakterilerin rahatça ürediği ve toksin ürettiği ortam sıcaklığının olması da bu duruma ek katkıda bulunur. Yeşil yapraklı sebzeleri hazırlamadan önce ve hazırladıktan sonra eller iyice sabunlu su ile en az iki dakika temizlenmeli. Salatalar, servis edilene kadar hava geçirmez bir kapta saklanmalı…” HER TÜRLÜ MAYONEZ İÇEREN GIDA ZEHİRLENME RİSKİNİ ORTAYA ÇIKARIYOR Mayonez içeren her türlü gıdanın da zehirlenmeye neden olabileceğini söyleyen Prof. Dr. Ebubekir Şenateş, “Bunun esas nedeninin yumurta ve tavuk gibi ana kaynaklara bağlı olduğu pek çok araştırmada bildirildi. Bu nedenle yumurtalar 70 derecede, tavuk eti 72 dereceye kadar ısıtılmalı. Özellikle mayonezli salatalar, servis edilene kadar buzdolabında tutulmalı” dedi. PİKNİK ALANINDA PİŞİRİLEN ÇİĞ ETLERE DİKKAT! “Piknik alanına pişirilmek üzere götürülen çiğ etler de yaygın besin zehirlenmesinin başlıca nedenlerinden biri” diyen Prof. Şenateş, “E. Coli, tenya, salmonella, toksoplazma, brusella, şarbon, trişinella gibi çeşitli patojenler çiğ etten insana bulaşabilen organizmalar. Çiğ eti, tüketmeden önce, en az 72 derecede pişirmek gerekir” dedi. Prof. Şenateş, şöyle devam etti: “Çiğ eti hazırlarken, önceden ellerin en az iki dakika süreyle su ve sabunla yıkanması gerekir. Mangal ve ete değecek diğer malzemelerin önceden iyi derecede hijyenik bir şekilde yıkanması ve temizlenmesi de çok önemli. Et ve salata için ayrı mutfak eşyaları, bıçaklar ve servisler kullanılmalı.”  

Devamını Oku

Kimlik hırsızlığı vakaları artıyor! Bu beş işarete dikkat… ‘Önemsiz posta ve mesaj alıyorsanız risk altındasınız’

6 Haziran 2024

Teknoloji ve internetin gelişmesiyle birlikte siber güvenlik tehditleri de hızla artıyor. Son yıllarda dolandırıcıların en çok başvurduğu yöntemlerden biri dijital kimlik hırsızlığı oldu. Siber korsanlar, şifreler, kimlik numaraları, kredi kartı bilgileri ve sosyal güvenlik numaraları gibi kişisel verileri ele geçirerek bu bilgileri kurbanlarının adına hileli şekilde kullanıyor. Özellikle ABD'de son iki yılda kimlik hırsızlığı vakaları korkutucu boyutlara ulaştı. 15 MİLYONDAN FAZLA KİŞİNİN KİMLİĞİ ÇALINDI Yakın zamanda siber güvenlik şirketi Javelin tarafından yapılan bir araştırmaya göre, 2023'te ABD’de 15 milyondan fazla kişi kimliğinin çalındığını bildirdi. Javelin’in dolandırıcılık ve güvenlik alanındaki kıdemli analisti olan Suzanne Sando, Daily Mail’e yaptığı açıklamada “Bu oldukça büyük bir artış. Elde ettiğimiz verilere göre, kimlik dolandırıcılığı geçen yıl Amerikalılara 43 milyar dolarlık bir mali yük çıkardı” ifadelerini kullandı. ‘TÜRKİYE'DE DE KİMLİK HIRSIZLIĞI VE KİMLİK DOLANDIRICILIĞI CİDDİ BİR SORUN’ Bu sorun sadece ABD’de artmıyor. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Görsel İletişim Tasarımı Anabilim Dalı Başkanı ve Bilişim Teknolojileri Uzmanı Prof. Dr. Ali Murat Kırık, Türkiye'de de kimlik hırsızlığı ve kimlik dolandırıcılığının ciddi bir sorun olduğunun altını çizerek, “Emniyet Genel Müdürlüğü ve Türkiye Bankalar Birliği gibi kurumların raporlarına bakıldığında internet bankacılığı ve çevrimiçi alışverişlerde kimlik hırsızlığı vakalarının arttığı görülüyor” dedi ve ekledi:“Bu artışın temel nedenleri arasında, internet ve mobil cihaz kullanımının yaygınlaşmasıyla kişisel bilgilerin daha fazla çevrimiçi ortamda paylaşılması, siber güvenlik farkındalığının düşük olması ve kullanıcıların güçlü şifreler kullanmama gibi basit önlemleri almamalarını söyleyebilirim. Ayrıca, küçük ve orta ölçekli işletmelerin yeterli siber güvenlik önlemleri almaması da bu tür saldırılara karşı savunmasız kalmalarına yol açıyor.” Analist Suzanne Sando, bu noktada biraz uyanık olunması gerektiğine vurgu yaparak “Siber korsanların insanların kişisel bilgilerine erişmeye çalışıp çalışmadığını belirleyen bazı işaretler var. Hangi işaretlere dikkat etmeniz gerektiğini anlayarak, düzeltilmesi aylar veya yıllar sürebilecek kimliğinizi nasıl koruyacağınızı öğrenebilirsiniz” ifadelerini kullandı.   Peki bu uyarılar neler? Nasıl önlemler almak gerekiyor? MESAJ OLARAK GELEN DOĞRULAMA KODU UYARILARINA DİKKAT EDİN! İlk dikkat edilmesi gereken, tanınmayan 2FA girişleri… Bu durum iki faktörlü kimlik doğrulama girişleri olarak biliniyor. Kimlik hırsızlığına karşı dikkat edilmesi gereken önemli uyarıların başında geliyor. Prof. Dr. Ali Murat Kırık, “İki faktörlü kimlik doğrulama, bir kullanıcının kimliğini doğrulamak için şifre ve telefonunuza gönderilen doğrulama kodu gibi iki farklı yöntemi kullanır. Tanınmayan 2FA girişleri, sizin başlatmadığınız halde telefonunuza veya e-postanıza gelen doğrulama kodu uyarılarıdır. Bu durum, bir başkasının şifrenizi ele geçirdiğini ve hesabınıza girmeye çalıştığını gösterebilir” dedi.“Bu tür uyarılar, hesaplarınızın güvenliğinin tehlikede olduğunu işaret eder” diyen Prof. Dr. Kırık, “Eğer bu doğrulama kodu beklemediğiniz bir anda gelirse, hemen şifrenizi değiştirmeniz, güvenlik ayarlarını gözden geçirmeniz ve yetkisiz erişimi bildirmeniz gerekir. Ayrıca, aynı şifreyi kullandığınız diğer hesapların şifrelerini de değiştirmeniz önemlidir” ifadelerini kullandı. SOSYAL MEDYA HESAPLARINIZDAKİ DEĞİŞİKLİKLER KİMLİĞİNİZİN ELE GEÇİRİLDİĞİNE DAİR BİR İŞARET Bir diğer işaret de yayın hesaplarınızdaki aksaklıklar. Prof. Dr. Ali Murat Kırık, “Yayın hesaplarınızdaki aksaklıklar, kimliğinizin çalındığını gösterebilecek önemli işaretlerden biri. Eğer sosyal medya, streaming hizmetleri veya diğer çevrimiçi yayın platformlarınızda beklenmedik değişiklikler, açıklanamayan içerik paylaşımları veya tanımadığınız cihazlardan giriş yapılmışsa, bu durum hesabınızın ele geçirildiğini gösterebilir” ifadelerini kullandı. Hesap ayarlarında yapılan izinsiz değişiklikler, e-posta ve şifrelerin değiştirilmesi gibi durumların da kimlik hırsızlığına dair güçlü işaretler olduğunu söyleyen Prof. Dr. Kırık, “Bu tür aksaklıklar fark ettiğinizde, derhal hesaplarınızın güvenliğini sağlamak için şifrelerinizi değiştirmeniz ve platformun müşteri hizmetlerine durumu bildirmeniz önemlidir” dedi. ‘OTOMATİK ÖDEME VE ABONELİK HİZMETLERİNE DİKKAT’ Kredi kartı ekstrelerini düzenli olarak kontrol etmenin de kimlik hırsızlığı ve dolandırıcılığını erken tespit etmenin en etkili yollarından biri olduğunun altını çizen Prof. Dr. Ali Murat Kırık, “Kimlik hırsızları, kredi kartı bilgilerinizi ele geçirerek kartınızı izniniz olmadan kullanabilirler. Bu, küçük meblağlarla başlayan ve fark edilmediğinde büyük kayıplara yol açabilecek harcamalarla kendini gösterebilir” dedi. Prof. Dr. Kırık, şöyle devam etti: -- Dolandırıcılar genellikle kredi kartınızın geçerliliğini test etmek için küçük miktarlarda harcama yapar, bu harcamalar genellikle gözden kaçabilecek kadar düşük tutarlarda olur. Ancak, bu küçük test harcamaları fark edilmezse, dolandırıcılar daha büyük ve tanımadığınız harcamalar yaparak ciddi mali kayıplara neden olabilirler.-- Bu tür sorunlarla karşılaşmamak için kredi kartı ekstrelerinizi düzenli olarak incelemeniz ve tanımadığınız ya da beklenmedik harcamaları hemen bankanıza bildirmeniz önemlidir. Ayrıca, bankaların sunduğu anlık bildirim hizmetlerini kullanarak her harcamadan haberdar olabilirsiniz. Otomatik ödeme ve abonelik hizmetlerine dikkat etmek de önemlidir; zira dolandırıcılar kart bilgilerinizi kullanarak düzenli para çekebilecek otomatik ödeme sistemlerine kaydolabilirler. ‘KREDİ NOTUNDAKİ BÜYÜK DALGALANMALARA ÇOK DİKKAT EDİN Prof. Dr. Ali Murat Kırık, “Kredi notundaki büyük dalgalanmalar, kimlik hırsızlığının önemli bir işareti olabilir” dedi ve şu önemli bilgilerin altını çizdi: “Kredi notunuz, kredi kartı kullanımı, ödemeler ve kredi başvuruları gibi finansal aktivitelerinizin bir yansımasıdır. Eğer kimliğiniz çalındıysa, dolandırıcılar adınıza sahte kredi başvuruları yapabilir, kredi kartlarınızı kullanabilir veya mevcut kredilerinizi kötüye kullanabilirler. Bu tür aktiviteler, kredi notunuzda ani ve büyük değişimlere yol açar. Eğer kredi notunuzda beklenmedik dalgalanmalar fark ederseniz, derhal kredi raporlarınızı incelemeli ve şüpheli aktiviteleri kredi bürolarına ve bankanıza bildirmelisiniz. Bu, kimlik hırsızlığını erken tespit etmenize ve finansal zararları en aza indirmenize yardımcı olabilir.” ‘ÖNEMSİZ POSTALAR ALIYORSANIZ KİMLİK HIRSIZLIĞI RİSKİYLE KARŞI KARŞIYA OLABİLİRSİNİZ’ Önemsiz postalar almanın kimlik hırsızlığına işaret edebilecek belirtilerden biri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Kırık, “Kimlik hırsızları, adresinizi değiştirebilir ve adınıza açılan sahte hesaplara gelen postaları ele geçirebilirler. Bu, banka veya finansal kuruluşlardan gelen hesap özeti, kredi kartı teklifleri veya fatura bildirimleri gibi önemsiz gibi görünen postaları içerebilir. Eğer beklenmedik veya tanımadığınız bu tür postalar alıyorsanız, kimlik hırsızlığı riskiyle karşı karşıya olabilirsiniz” dedi.

Devamını Oku

Dünyanın en tehlikeli doğal güzellikleri... Ölüm riski olmasına rağmen turistler akın ediyor

5 Haziran 2024

Dünyanın çeşitli köşelerinde göz alıcı manzaraların arkasında, bilinmeyen tehlikeler yatıyor. Bu riskli bölgeler; sadece doğal güzellikleri değil, aynı zamanda doğal tehlikeleri de içeriyor. DailyMail ise geçtiğimiz günlerde bu yerleri derledi. İşte o yerler… CEHENNEMİN KAPILARI / TÜRKMENİSTAN Derveze Gaz Krateri, Aşkabat'a yaklaşık 250 kilometre uzaklıktaki Merkez Karakum Çölü'nde yer alıyor. Derinliği yaklaşık 50 metre, genişliği ise 100 metrenin üzerinde bulunuyor. Türkmenlerin ‘Cehennem Kapısı’ olarak adlandırdıkları krater, 1967 yılında doğalgaz sondajının çökmesi sonucu meydana geldi. Bu kaza sırasında sondajda çalışan bazı işçiler hayatını kaybetti. Türkmen jeologlar, kraterin sondaj esnasında yer altındaki kireç taşı benzeri madenlerin suyla teması sonucu erimesiyle meydana geldiğine inanıyor. Bazı kaynaklar ise sondajın yer altı mağarası üzerinde yapıldığını savunuyor. Her yıl binlerce turist ateşin ön planda olduğu fotoğraflar çekmek için alana akın ediyor. Krater, Türkmenistan'ın başlıca turistik cazibe merkezlerinden biri olmasına rağmen, aynı zamanda atmosfere salınan büyük miktarlarda zararlı metan nedeniyle çevre kirliliğine de neden oluyor. NAİCA KRİSTAL MAĞARASI / MEKSİKA Dünyanın en büyük kristallerine ev sahipliği yapan Naica, Meksika’nın en popüler adreslerinden biri… Yerin 300 metre altındaki mağaranın odaları 11 metre yüksekliğe ve 4 metre genişliğe ulaşan kristallerle dolu. Bu oluşumlar, aşırı ısınan suyun soğumaya başlaması ve alçıtaşına doyması ile şekillendi. Zamanla suda kristaller oluştu. Naica'da yer altında çalışmak isteyen bilim insanlarının hâlâ karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan biri sıcaklık. 58 derece sıcaklıktaki mağarada yeterli ekipman olmadan 10 dakika durmak mümkün değil. Kanadalı kâşif George Kourounis, mağaraya girmeye cesaret eden az sayıdaki kişiden biri. Mağarada yaşadıklarını DailyMail’e anlatan Kourounis, “İçerideki hava sıcaklığı yaklaşık olarak 50 dereceydi. Bağıl nem de yüzde 100'e yaklaşarak içerideki havanın 100 derece hissedilmesini sağlıypr. Kısa keşifler için mağaraya girdiğimde buzla dolu özel kıyafetler giymem çok enteresan bir duyguydu” ifadelerini kullandı. KAWAH IJEN YANARDAĞI VE KÜKÜRT MADENİ / ENDONEZYA  Dünyanın en büyük asit gölüne ev sahipliği yapan Kawah Ijen Yanardağı'ndaki maden, 1968 yılından bu yana işlemeye devam ediyor. İnsanlar, hâlâ aktif ve tehlikeli olan volkanda, hiçbir önlem anlamadan çalışmayı sürdürüyor. Alanın etrafındaki şelaleler, kaplıcalar ve etkileyici volkanik manzara ise her yıl binlerce turistin ilgisini çekiyor. SLOT KANYONLARI, ZİON ULUSAL PARKI / ABD Slot, Amerika Birleşik Devletleri'nde Utah’ta bulunan derin ve dar geçitlerden oluşun oldukça büyüleyici bir kanyon. Kuzey Forkun Virgin Nehri kolunun oymasıyla meydana gelmiş. Giriş kısmı Zion Ulusal Parkı'nın batı yarısında konumlanıyor. Her yıl milyonlarca turist buraya yürüyüş yapmaya geliyor. Ancak 2015 yılında doğal güzellikteki bölgede 7 yürüyüşçü hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenlerin bulunması ise 60'tan fazla park korucusu ve çeşitli kurumlardan acil durum personeli tarafından yapılan üç günlük arama sonucu bulundu. Bu olaydan sonra da kanyonlar dünyanın en tehlikeli yerler listesinde yer almaya başladı. Ancak yine de turistler bölgeye ziyaret etmekten vazgeçmiyor. KAATERSKİLL ŞELALESİ / ABDNew York'taki Kaaterskill Şelalesi, yıllar içinde çok sayıda meydana gelen ölümler nedeniyle dünyanın en tehlikeli doğa harikalarından biri olarak kabul ediliyor. Tatil kiralama sitesi Holidu, şelalenin doğal güzelliğiyle ziyaretçileri cezbettiğini ve insanların selfie çekmeye çalışırken hayatını kaybettiğinin altını çiziyor. Son olarak dört kişi de fotoğraf çektirirken hayatını kaybetti. Yaşanan olaylar sonrası New York Eyaleti Çevre Koruma Departmanı ölüm sayısını azaltmanın yollarını planladı. Alınan karar doğrultusunda şelalenin çevresine izleme platformu, tırabzanlar, uyarı işaretleri ve bir köprü eklendi. Ancak yetkililer yine şelalenin insanlar için riskli bir yer olduğunu belirtiyor. DANAKİL ÇÖLÜ / ETİOPYADanakil Çölü, Etiopya'nın kuzeydoğusunda, Eritre'nin güneyinde ve Cibuti'nin kuzeybatısında yer alıyor. Çoğu kişi bu korkunç yeri ‘Yeryüzü cehennemi’ olarak nitelendiriyor. Bölgeyi her yıl yüzlerce maceracı ziyaret ediyor. Çölde rehbersiz bulunmak yasak. Burayı ziyarete gelenlerin çoğu, Erta Ale yanardağını görmeye geliyor. 600 metre yüksekliğindeki aktif yanardağ dünyanın en büyük lav kraterine sahip. Etrafında ise kükürtlü kaplıcalar, sülfat, demir oksit ve tuz birikintilerinin yol açtığı rengârenk oluşumlar göze çarpıyor. KHUMBU BUZ ŞELALESİ / NEPALEverest'in Nepal tarafındaki Khumbu Buz Şelalesi, dağcıların çürük merdivenler üzerinden yarıklarda gezinmesini gerektiren, oldukça tehlikeli bir buz alanı… 18 Nisan 2014 tarihinde yaşanan olay ise hâlâ bölgede konuşuluyor. Everest Dağı tarihinin en büyük felaketinin yaşandığı olayda, Khumbu Buzulu’nda meydana gelen bir kar-buz çığı, ip döşemekte olan Sherpaları (Nepal'in dağlık kesiminde, özellikle Himalayalar'da yaşayan halk) vurdu ve toplamda 16 kişi hayatını kaybetti. Ölenlerin tamamının Sherpa olması, kazanın sadece dağcılık açısından değil, insani açıdan da sorgulanmasına yol açtı. TROLLTUNGA / NORVEÇ Trolltunga, Norveç’in Hordaland bölgesinde Odda’ya bağlı olan bir tırmanış rotası. Bir dil şeklinde olan bu kayaya ise Trolltunga deniyor. 10 bin yıl önce buzul zamanında oluştuğu düşünülen kayanın denizden yüksekliği yaklaşık 1100 metre. Turistler genelde uzun tırmanışa uygun şekilde hazırlanmadan fotoğraf çekmek için kayaya tırmanıyor. Bu da pek çok kazaya neden oluyor. Trolltunga'da bildirilen son ölüm ise 2015 yılında yaşandı. 24 yaşındaki Avustralyalı öğrenci Kristi Kafcaloudis'in fotoğrafı çekilirken kayadan düşerek can verdi.  

Devamını Oku

Renkli güneş gözlüğü takanlar dikkat! UVA ve UVB ışınlarına karşı yüzde 100 koruma sağlamıyorsa...

29 Mayıs 2024

Güneş gözlüğü, pek çok markanın her yıl yenilerini tasarladığı modelleriyle yaz aylarının vazgeçilmez aksesuarı olarak ön plana çıkıyor. Ancak güneş gözlüğünün aksesuar olmaktan çok daha önemli bir özelliği var; hayati bir sağlık gereci olması. Özellikle kaliteli ve doğru seçilen bir güneş gözlüğü, gözleri birçok hastalıktan koruyor. Uzun kullanımda ise göz sorunlarının oluşmasını engellemede etkin bir rol oynuyor. Geçtiğimiz günlerde New York Post’a açıklamalarda bulunan göz hastalıkları uzmanları ise gözleri güneşin zararlı ışınlarından koruyacak güneş gözlüklerini nasıl seçileceğine dair önemli açıklamalarda bulundu. ABD’de Santa Monica’da Pasifik Sinir Bilimleri Enstitüsü’nden Optometri Uzmanı olan Dr. Michelle Holmes, “Güneş gözlükleri; kırışıklıklar, ince çizgiler ve cilt kanseri geliştirme riskini azaltmaya yardımcı olan önemli bir aksesuar. Bu nedenle güneş gözlüğü seçimi hafife alınacak bir şey değil” dedi. Wilmer Göz Enstitüsü Oftalmoloji Bölümü’nde görevli olan Dr. Bryce St. Clair ise “Güneş gözlüğü takmak, UV ışınlarının ve rüzgârın pinguekula (gözde sarı-beyaz renkli, kabarık doku büyümesi) büyümesini engeller. Ayrıca güneş gözlükleri, makula dejenerasyonuna (gözde makula ismi verilen bölgenin bozulmasıyla karakterize bir retina hastalığı) göz kapağı cilt kanserine ve katarakta karşı da koruma sağlar” ifadelerini kullandı. Peki güneş gözlüğü alırken nelere dikkat edilmeli? RENKLİ CAMLI GÖZLÜKLERE DİKKAT!Bazı güneş gözlükleri renkli camlara sahip oldukları için gözlerinizi koruyormuş gibi görünebilir ancak bu onların yeterli UV korumasına sahip oldukları anlamına gelmiyor. Dr. Michelle Holmes, “Eğer renkli bir gözlük tercih edilecekse UVA ve UVB ışınlarına karşı yüzde 100 koruma sağladığından emin olunması gerekiyor. Sertifikalı gözlüklerde ‘UV 400’ veya ‘yüzde 100 UV koruması’ gibi bir ifade bulunmalı. Ancak sahte olabileceğinden korkuyorsanız markayı internetten araştırabilirsiniz. Eğer hem sahte hem de renkli gözlük takıyorsanız ciddi sağlık problemleri yaşamanız çok yüksek ihitmal” ifadelerini kullandı. POLARİZE LENSLER ÇOK ÖNEMLİPek çok uzmanın belirttiği gibi polarize lensli güneş gözlükleri, karşıdan gelen bir arabanın kaputunun parlaması gibi etrafınızdaki nesnelerden gelen parlamaları ortadan kaldırabilir. Dr. Holmes, “Bu gözlükler araba kullanmak, kayak yapmak ve tekneyle gezmek gibi aktiviteler sırasında göz yorgunluğunu ciddi şekilde azaltır. En önemlisi de görünürlüğü ve konforu artırır. Fakat genelde pahalıdır” dedi. GÜNEŞ GÖZLÜĞÜNÜZÜN YÜZÜNÜZE TAM OLMASI GEREKİYORGüneş gözlüğü eğer yüzüne tam şekilde oturmuyorsa gözlerinizi güneşten gerektiği gibi korumuyor demektir. Bu konuyla ilgili de detay paylaşan Dr. Michelle Holmes “Takılması rahatsız edici bir çerçeveyi kullanmaya devam etmek sizi rahat edecektir. Ancak bundan ziyade küçük güneş gözlükleri her ne kadar moda olsa da gözlerinizi ışınlardan tamamen korumadığını bilmelisiniz” ifadelerini kullandı. DAYANIKLI MALZEMEYE DE ÇOK DİKKAT EDİNUzmanların birçoğu insanların dayanıklı çerçeve ve lensleri tercih etmesini öneriyor. Dr. Bryce St. Clair, rivex, polikarbonat, cam, titanyum veya paslanmaz çelikten yapılmış lenslerin en dayanıklı lensler olduğunu açıkladı. Özellikle polikarbonatın kırılma olasılığının en düşük olduğunu da ekledi. “Bu mercekleri satın alırken dikkatli olun çünkü kırılırlarsa, kırılan parçalardan dolayı geri dönüşü olmayan görme hasarına neden olabilirler” diyen Dr. St. Clair, “Kesinlikle iyi olacak ve gözlerinizi koruyacak bir çifti ucuza bulabilirsiniz. Ancak bedava hediyelere dikkat edin! Tam koruma yelpazesini sağlayamayabilirler” dedi. 

Devamını Oku

Bazal hücreli karsinom tehlikesi artıyor! Basit bir “sivilce” deyip geçmeyin… ‘Ülkemizde çok yaygın, sürekli kabuk bağlayan yaralara dikkat’

28 Mayıs 2024

Halk arasında genellikle sivilce olarak tanımlanan akne, yaygın görülen bir tür deri hastalığı. Genç ve erişkinlerde daha sık görülen bu hastalık, genelde önemli bir sağlık problemi olarak görülmüyor. Ancak bazı durumlarda basit bir sivilce olarak görülen bir kızarıklık kanserin belirtisi olabilir. Geçtiğimiz günlerde New York Post’a açıklamalarda bulunan Dermatoloji Uzmanı Dr. Fatima Fahs “Son zamanlarda hastalar ofisime gelip aylardır geçmeyen sivilcelerinin olduğunu söylüyor. Bu hiç normal değil. Çoğuna ise ne yazık ki ‘bazal hücreli karsinom’ teşhisi koyuyoruz. Bu durum basit bir sivilce olarak kendini gösteriyor ama aslında ciddi bir cilt kanseri türü…” ifadelerini kullandı. ÜLKEMİZDE DE OLDUKÇA YAYGIN! Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğum Dermatoloji Uzmanı Doç. Dr. Aslı Tatlıparmak ise “Bazal hücreli karsinom (BHK), dünya genelinde en yaygın görülen deri kanseri türü. Güneş maruziyetinin fazla olduğu bölgelerde daha yaygın olmak üzere, yıllık milyonlarca vaka ile karşı karşıyayız” dedi. Amerika Birleşik Devletleri'nde her yıl yaklaşık 3 milyon insana bazal hücreli karsinom teşhisi konduğunun altını çizen Doç. Dr. Tatlıparmak, “Avustralya gibi güneş ışığının çok yoğun olduğu ülkelerde bu oran daha da yüksek. Türkiye'de de güneşe maruz kalma ve açık ten faktörleri göz önünde bulundurulduğunda, BHK oldukça yaygın. Hatta sıklığı artıyor. Ancak kesin istatistik bilgisi henüz bulunmuyor” ifadelerini kullandı. BAZAL HÜCRELİ KARSİNOMUN OLUŞUMUNDA ETKİLİ OLAN UNSURLAR NELER? Bu kanser türünün genellikle yavaş büyüyen bir tümör olduğuna değinen Doç. Dr. Aslı Tatlıparmak, sorunun oluşumunda etkili olan yedi unsura dikkat çekti:1- Ultraviyole (UV) ışınlarına maruz kalma: Güneş ışığına veya yapay UV ışık kaynaklarına (örneğin solaryum) uzun süreli veya yoğun maruz kalma, DNA'da hasara yol açarak kanser gelişimini tetikleyebilir.2- Açık ten rengi: Açık tenli kişiler, güneşin zararlı UV ışınlarına karşı koruma sağlayan daha az melanin pigmentine sahip oldukları için bu kanser türüne daha yatkındır.3- Yaş: Yaş ilerledikçe, deri kanseri riski de artar, çünkü deri hücreleri zamanla daha fazla UV hasarı biriktirir.4- Genetik yatkınlık: Ailede bazal hücreli karsinom öyküsü olan kişilerde bu kanser türünün gelişme riski oldukça yüksektir.5- Bağışıklık sisteminin zayıflığı: Organ nakli olmuş veya bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar kullanan kişilerde, deri kanseri gelişme riski daha fazladır. 6- Bağışıklık sistemi: Bağışıklık sistemini baskılayan ilaç kullananlar veya belirli hastalıkları olan (örneğin HIV/AIDS) kişiler daha yüksek risk altındadır.7- Kimyasal maruziyetler: Arsenik gibi bazı kimyasallara uzun süreli maruz kalma da bazal hücreli karsinom riskini artırabilir. Bu tür maruziyetler genellikle belirli mesleklerde daha yaygındır. SÜREKLİ KABUK BAĞLAYAN VE BAZEN DE KANAYAN YARALARA DİKKAT! Bazal hücreli karsinomun başlangıçta sivilce veya kızarıklıkla karıştırılabileceğini söyleyen Doç. Dr. Aslı Tatlıparmak, hastalığın belirtilerine dair ise şu önemli bilgilerin altını çizdi:-- Genellikle yüz, kulaklar, boyun, saçlı deri veya omuzlar gibi güneşe maruz kalan bölgelerde; küçük, parlak, inci benzeri bir kabartı ortaya çıkar. Bu kabartılar zamanla büyüyebilir ve merkezi bir çukurlaşma veya yaraya dönüşebilir. Böyle bir durumda hastalıktan kesinlikle şüphelenilmesi gerekir. -- Ayrıca yavaş büyüyen kırmızı leke olarak da kendini gösterebilir. Özellikle vücudun güneş gören kısımlarında ortaya çıkar ve zamanla daha belirgin hale gelir. Yüzeyi pürüzlü ve pul pul olabilir. Sürekli kabuk bağlayan veya iyileşmeyen, bazen kanayan bir yara da bazal hücreli karsinomun belirtisi olabilir. En önemlisi de etkilenen bölgede renk değişiklikleri görülebilir. Çoğunlukla tek renkli olmakla birlikte, kırmızı, pembe, beyaz ve siyah tonlarında olabilir. BAZAL HÜCRELİ KARSİNOM ZAMANLA BAŞKA SAĞLIK SORUNLARINA NEDEN OLABİLİR Mİ?Bu soruma “Bazal hücreli karsinom, genellikle lokalize bir kanser türü olup, çoğunlukla başka organlara yayılmaz (metastaz yapmaz). Eğer zamanında ve etkili bir şekilde tedavi edilmezse bazı sağlık sorunlarına yol açabilir”” cevabını veren Doç. Dr. Tatlıparmak, ortaya çıkabilecek sorunları üç maddede açıkladı:1- Yerel büyüme ve yayılım: Bazal hücreli karsinom, tedavi edilmediğinde büyümeye ve derinleşmeye devam eder. Bu, etkilenen bölgede daha fazla dokunun tahrip olmasına neden olacaktır. Özellikle yüz gibi kritik anatomik bölgelerde büyüyen hastalık; burun, kulaklar ve gözler gibi organlara zarar verebilir.2- Disfigurement ve fonksiyon kaybı: Büyük veya derin Bazal hücreli karsinomlar, görünüm üzerindeki etkilerin yanı sıra, etkilenen bölgedeki organların fonksiyonlarını da olumsuz etkileyebilir (örneğin, göz kapaklarında, burunda veya dudaklarda fonksiyon kaybı).3- Psikolojik etkiler: Yüz gibi görünür bölgelerdeki lezyonlar ve sonrasında oluşabilecek izler, hastalar üzerinde psikolojik etkiler yaratabilir. HASTALIĞIN TEDAVİSİNDE NASIL BİR YOL İZLENİYOR? “Bazal hücreli karsinomun tedavisi, tümörün büyüklüğüne, yerine, derinliğine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak değişiklik gösterir” Doç. Dr. Aslı Tatlıparmak, tedavi yöntemlerine dair şu bilgileri paylaştı:-- Genelde eksizyonel cerrahi yapılıyor. Bu işlemde tümör ve çevresindeki bir miktar sağlıklı dokuyu içerecek şekilde tümör çıkarılıyor. Genellikle lokal anestezi altında yapılır. Bir diğer işlem de mohs mikrografik cerrahisi… Özellikle yüz gibi kritik alanlardaki kanserler için tercih edilen bu yöntemde, tümör katman katman çıkarılır ve her katman mikroskop altında incelenir. İşlem kanserli hücreler tamamen temizlenene kadar devam eder. Bu yöntem, sağlıklı dokunun korunmasını maksimize eder ve nüks oranını azaltır. -- Topikal tedaviler de uygulanır. Bazı yüzeysel bazal hücreli karsinomlar için topikal kremler (örneğin, imikimod veya 5-fluorourasil içeren kremler) kullanılabilir. Fotodinamik terapi (PDT) de etkilidir.Bu yöntemde, öncelikle kanserli dokuya duyarlılaştırıcı bir kimyasal uygulanır. Birkaç saat sonra bölgeye belirli dalga boyunda ışık verilir. Bu işlem, uygulanan kimyasalın kanserli hücreleri yok etmesini tetikler. 

Devamını Oku