ABD Başkanlık yarışı kızışmış vaziyette.
2016 seçimleri için propogandalar çoktan başladı.
Demokratik Parti’nin en favori adayı Hillary Clinton.
Ancak e-mail skandalı nedeniyle seçim kampanyası zor günler yaşıyor.
Öte yandan Cumhuriyetçi Parti adayları arasındaki yarışı işadamı Donald Trump açık farkla önde götürüyor.
O kadar ki şu anda seçim yapılsa Amerikanın yeni lideri paspas saçlı ‘The Donald’ olur.
Trump’a ‘The Donald’ denmesinin nedeni megolamanlığından kaynaklanıyor.
Televizyonun dahi çocuğu Acun kendi kanalı TV 8’i reytinglerde kısa süre içinde zirveye taşıdı. Başta Survivor olmak üzere yetenek ve ses yarışmalarının bunda rolü büyüktü. Aralarına bir de ‘Ütopya’ diye bir yarışma koydu. Ama o tutmadı. Yarışmacıların aileleri ve en yakın arkadaşları başta olmak üzere kimse tarafından izlendiğini sanmıyorum. Çünkü ne idüğü belirsiz saçma sapan bir formatı var. Kimler ne kadar düşündü de böyle abuk sabuk bir formatı hayal edebildi bilemem. Ama bildiğim bir şey var. O da kanalın patron Acun inad etti ve ‘Ütopya’dan vazgeçmedi.
Masraflı bir yarışma olmasına rağmen programı devam ettirdi. Sırf bu yüzden Acun’u takdir etmek gerekiyor. Yarışmayı sonuna kadar sürdürmeye kararlı olduğu için değil. Kendi kanalının ekranında görmeye tahammül edebildiği için. Acun’a ayrıca helal olsun. Yarışmaya pasaportu vereceğine internetten izlenmesi için ‘Pasaport’ diye bir de uygulama yapmış. Bu adam eskimolara buz bile satar!
Kuğu Can ve Toplu Can
Kilolarıyla başı sürekli dertte olan dünya tatlısı Sibel Can yeni single’ının tanıtımı için zayıflamış. ‘Kuğu gibi’ olmuş diyorlar. Sibel yılların profesyoneli. İşini çok iyi biliyor ve yapıyor. Zamanı geldiğinde kilo veriyor ve inceliyor. Sonra tekrar eski toplu haline dönüyor. Tarkan’dan aldığı ‘Bir Parmak Bal’ şarkısını piyasaya çıkartırken diyete girmiş. Fazlalıklardan kurtulmuş. Fıstık gibi olmuş.
Ama Sibel zaten hep fıstık gibi. Kilolu ya da kilosuz. Biz onu her haliyle seviyoruz. Bugün Kuğu Can yarın Toplu Can.
Hiç farketmez. Sibel bizim Can’ımız!
Bir taşla iki kuş
Emrah, Bodrum’da ailesinin oturduğu yazlığında komşularıyla başı derde girmişti. Bir takım nahoş olaylar olmuştu. Bunun üzerine Emrah iddiaya göre komşularıyla yeniden sorun yaşamamak için Bitez’de oturduğu sitedeki 28 villanın tamamını satın almak istemiş. Ancak site sakinleri evlerini satmamış. Emrah da sitedeki evini Suriyeli mültecilere tahsis etmeye karar vermiş. Emrah, böylece büyük bir hayır işine imza atmış olacak diyorlar.
Defne Samyeli son derece güzel bir kadın. Zaten tescilli güzellerimizden.
1991 Türkiye 3’üncü güzeli.
Aradan 24 yıl geçmiş olsa da Defne hala çok güzel.
20 yıl boyunca başarıyla sürdürdüğü ana haber bülteni spikerliğini neden bıraktı bilemiyorum. Ekrana çok yakışıyordu.
Çarpıcı fiziğinin yanı sırsa akıcı konuşması ve düzgün diksiyonuyla ideal bir spikerdi.
Sesi ve tonlaması da güzeldi.
Defne şimdi oyuncu olmak istiyormuş.
Hollywood yıldızlarını yetiştiren Eric Morris’den ders almış.
Endonezya’da ‘Panjat Pinang’ olarak bilinen yağlı direğe tırmanma yarışı yapılıyormuş. Binlerce Endonezyalı‘nın katıldığı Bağımsızlık Günü etkinliklerinde görülen geleneksel bir yarışmaymış. Siz hiç direğe tırmanmayı denediniz mi? Ben denedim her defasında kıçımın üstüne daha sert düştüm. Endonezyalı‘lar ufak tefek ve açevik insanlar olabilir.
Tırmanma yetenekleri normalin üstünde olabilir. Ama unutmayın direk de normal değil yağlı. Bizim Kırkpınar’da da biliyorsunuz geleneksel yağlı güreşler yapılır. Pehlivanlar tepeden tırnağa yağlanır çıkarlar meydana. Başlarlar birbirleriyle güreşmeye. Bedenler yağlı ve üstelik sıcaktan terli olduğu için eller kayar. Ama en azından tutunacak dana derisinden yapılmış bir kispetleri var. Yağlı direğe çıkmaktansa Kırkpınar’da yağlanıp güreşmeyi bin kere tercih ederim. Yenilsen de erkek gibi mertçe mücadele ediyorsun.
İzleyen herkesin takdirini alıp gözüne giriyorsun.
Direğin tepesine çıktın da ne oldu?
Gözünü sevdiğimin Kırkpınar’ı.
Kıymetini bilelim!
Karayip korsanı Johnny
Johnny Depp, Hollywood’un en ünlü ve en iyi aktörlerindendir.
Ekran eskisi gibi değil.
Teknoloji ilerledikçe yaratıcılık geriliyor.
Eski televizyon programlarını mumla arıyorum.
İşte en çok özlediklerim:
Reha Muhtar ile Ana Haber: Hiçbir ankırmen Reha gibi olamadı. Verdiği haberi yaşayan ve yaşatan Reha’nın yerini dolduramadı. Seçtiği ilginç konular, canlı yayın bağlantıları ve kendine özgü sunumuyla Reha Muhtar’ın ana haber bültenleri eşsiz lezzetteydi. Şimdi hiçbirinin tadı yok ve hepsi birbirine benziyor.
Hülya Uğur ile Hava Durumu: “Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız güzel olsun” derdi olay biterdi. Baygın bakışları ve çarpıcı fiziği ile Hülya Uğur izleyiciyi ekrana mıhlardı. Onun sunduğu hava durumunu izlerdik ama hiç hatırlamazdık.
Magazin dünyasının ünlü kadınları arasında yeni bir akım başladı.
Doğumdan sonra düz karınla fotoğraf çekip sosyal medyada paylaşıyorlar.
Yaşam koçu Şeyda Coşkun Amerika’da bebeğini doğurdu.
İki hafta sonra hiç doğum yapmamış gibi ortaya çıkıverdi.
Hadi o Şeyda Coşkun.
Yaşam tarzı ve işi bu.
Peki ya diğerleri?
Alman oyuncu Wilma Elles bir ay önce Amerika’da doğurduğu ikizleriyle bir fotoğrafı var.
Muhteşem Yüzyıl’ın devamı geliyor.
Zaten gelmese şaşardım.
Öylesine çok para kazandılar ki ikincisini yapmak elzem oldu.
Yapımcılar kendilerinden o kadar emin ki ön hazırlık için 30 milyon TL harcamışlar.
Bizdeki sinema filmleri için bile inanılmaz yüksek bir bütçe.
Demek çok büyük bir kazanç bekliyorlar.
Yoksa bu devirde kimse o kadar parayı ne gözden ne cepten çıkaramaz.
‘Muhteşem Yüzyıl Kösem Sultan’ isimli yeni dizide Beren Saat, Hülya Avşar, Kadir Doğulu, Aslıhan Gürbüz, Mete Horzoğlu gibi ünlü oyuncular var.
Amerikalı reality şov yıldızı Kim Kardashian dünyanın en çok kazanan ünlüleri arasında yer alıyor.
Kim’in hiçbir yeteneği yok.
Ne rol yapabiliyor, ne şarkı söyleyebiliyor, ne dans edebiliyor.
Tek özelliği kendisini pazarlamasını çok iyi biliyor.
Önce eski sevgilisiyle çektiği porno filmi piyasaya çıkardı.
Akabinde ‘Playboy’a çıplak pozlar verip milyonlar kazandı.
‘Keeping Up With The Kardashian’ dizisiyle ününe ün kattı.