Ekran eskisi gibi değil.
Teknoloji ilerledikçe yaratıcılık geriliyor.
Eski televizyon programlarını mumla arıyorum.
İşte en çok özlediklerim:
Reha Muhtar ile Ana Haber: Hiçbir ankırmen Reha gibi olamadı. Verdiği haberi yaşayan ve yaşatan Reha’nın yerini dolduramadı. Seçtiği ilginç konular, canlı yayın bağlantıları ve kendine özgü sunumuyla Reha Muhtar’ın ana haber bültenleri eşsiz lezzetteydi. Şimdi hiçbirinin tadı yok ve hepsi birbirine benziyor.
Hülya Uğur ile Hava Durumu: “Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız güzel olsun” derdi olay biterdi. Baygın bakışları ve çarpıcı fiziği ile Hülya Uğur izleyiciyi ekrana mıhlardı. Onun sunduğu hava durumunu izlerdik ama hiç hatırlamazdık.
Teksoy Görevde: “Ben Saadetin Teksoy” deyip işaret parmağını kameraya doğru uzatırdı. Kutuplara gider bayrağımızı dikerdi. Dizine gelen pigmelerle röportaj yapar, köylülerle çamur banyosuna girerdi. Sarı parkası, farklı konuşma şekli ve ekranı dolduran fiziğiyle Saaedettin Teksoy’u ekranda görmek acayip keyifliydi.
Acun Firarda: Acun Televole ile başladı. Kanal patronu oldu. Sayısız başarılı yarışmalara imzasını attı. Survivor, Yetenek Sizsiniz, O Ses Türkiye, Var Mısın Yok Musun gibi ekran klasikleri yaptı. Ama hiçbiri elinde mikrofonla Miami sahillerinde dolaşıp bikinili güzellere ‘’What is your name’’ diye sorduğu firardaki Acun’umuz kadar doğal ve samimi değildi.
Akademi Türkiye: Jürisinde yer almıştım. Son derece iyi düşünülmüş bir yarışma ve reality şov karışımıydı. Rahmetli senarist Meral Okay da jürideydi. Erken yaşta kaza sonucu hayata veda eden yerli Johnny Depp Barış Akarsu yarışmacıydı ve bu programla efsane olmuştu.
Yasemin Evcim ile Gece Jimnastiği: Televizyonun ilk çıktığı dönemde vamp kadın Yasemin gecenin bir vakti erotik çekim bir şov ve müzik eşliğinde İtalyanların Tutti Frutti’sini tek başına gerçekleştirdi. Çok erkek izleyici onun yüzünden sabah uyanmakta zorluk çekti. Jimnastikten başka herşeye benziyordu.
Şahane Pazar: Behzat ve Süheyl Uygur ikilisi yıllar boyunca sahnede yarattıkları harikaları ekranda yaratıyordu. İlginç tiplere ilginç oyunlar oynatıyorlardı. Kıymeti bilinmedi. Süheyl’in palyaçoyu andıran kostümleriyle dalga geçildi. Oysa ‘Şahane Pazar’ tıpkı ismi gibi şahane bir Pazar eğlencesiydi ve benzeri bir daha gelmedi.
Bizimkiler: Bugüne dek tek Türk disizini hiç kaçırmadan izledim. O da ‘Bizimkiler’ adında tadına doyum olmayan bir aile ve mahalle dizisiydi. Kahramanları gerçekti. Aramızdan birileri gibiydi ve tümü rollerinde mükemmeldi. Abartısız oynuyorlardı.
Dr. Stres: Tiyatrocu Nedim Saban’ın sempatisi ve güleryüzü sayesinde izleyicide stress kalmıyordu. Her ne kadar stres kelimesinin içindeki ‘r’yi söyleyemese de Dr Stres karakterini başarıyla ekrana getiren Nedim Saban, ekranda hasret kaldığımız isimlerden.
Yıldo: Önce ‘Süper Turnike’ diye bir yarışma sundu. Sonra gece yarısı bir talk şov yaptı. ‘Kafadan koparma’ deyimiyle Yıldo ne yaparsa yapsın dikkat çeken bir tipti.
Gece Kuşu: Okan Bayülgen televizyondaki en iyi programı ilk programıydı. Samimi ve basitti. İzleyiciyi yormuyor, eğlendiriyordu. Okan’ın telefonda beğenmediklerini ‘uçurduuum seni’ diye canlı yayından almasını izlemek büyük keyifti.
90 Dakika: Kenan Onuk zamanında Hıncal Uluç, Haşmet Babaoğlu harika bir uyum yakalamıştı. Kenan’dan sonra sihir bozuldu.
Özlediğim televizyon programları aslında maliyeti düşük basit formatlı programlar. Belki birgün bu hasret bitecek. Belki de böyle devam edecek!