İki ezeli rakip Fenerbahçe ile Galatasaray’ın bugün derbi maçı var.
Genelde iki büyük takımın arasındaki maçlarda peşin favori olmaz. Oyuncular, yöneticiler, taraftarlar, hepsi otomatikman motive olur.
Karşılaşmayı kazanmak için her zamankinden daha çok gayret eder. Derbi maçlarının sonucunu kestirmek zordur.
Çünkü şartlar ne olursa olsun şanslar eşittir.
Bugün değil!
Galatasaray 16 yıldır Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda Fenerbahçe’yi yenemiyor.
Nedeni bilinmiyor.
Sanki bir büyü var.
Bugüne kadar dünyada birçok reklam ajansı duydum, gördüm.
Canım Türkiyem’de çeşitli reklam ajanslarıyla tanıştım, çalıştım.
Ama Kardashian’lar kadar başarılısına tanık olmadım.
Kardashian familyası her olaydan kendine bir reklam çıkartıyor.
‘Keeping Up With The Kardashians’ reality şovunu vitrin olarak kullanıyor.
Kim Kardashian’ın kendi isteğiyle eski sevgilisine çektirip sonra haberi yokmuş gibi piyasaya sürdüğü porno kasediyle başladılar.
Yine Kim’in Playboy’a çıplak pozlarıyla devam ettiler.
Bu arada Kim’in evlilikleri, boşanması, hamilelikleriyle seslerini duyurdular.
Kanadalı bir gösteri gurubu olan ‘Cirque de Soleil’ 1984’ten beri dünyanın dört bir yanında akıl almaz performanslar sergiliyor. ‘Güneşin Sirki’ anlamına gelen ‘Circque de Soleil’in, 40 ülkeden 4 binin üzerinde çalışanıyla sadece insanlardan kurulu bir sirk olduğu biliniyor. Koreografisi, müziği, akrobasisi, yaratıcı atraksiyonları dillere destan deniliyor. Cirque de Soleil, Las Vegas’ta 8 ayrı mekanda 90 dakikalık şovlarıyla izleyenleri büyülemeye devam ediyor.
Bizim buralarda da şarkıcı Demet Akalın hayranlarını büyülemeye devam ediyor. Demet ‘Pırlanta’ isimli son albümünün ilk konserini vermiş. Ünlü popçu sahneye dev bir pırlanta üzerinde inmiş. Üstündeki şatafatlı kostümler, kullandığı güllük gülistanlık aksesuvarlar, sirklerdeki gibi göz kamaştırıcı duruyormuş. Bostancı Gösteri Merkezi’ndeki tantana için ‘Sirk gibi konser’ diye başlık atmışlar. Demet Akalın’ın normal hayatındaki giyim zevki çok tartışılır. Hatta olmadığı bile iddia edilir. Elbiseler üzerinden akıyor denir. Ama sahnede kimse ona toz konduramaz. ‘Cirque de Soleil’in Türkişi: Demet de Soleil’
Kadın gibi kadın
Yeşilçam’ın efsane isimlerinden, ‘Erkek Fato’ lakaplı Fatma Girik, 58 yıllık hayat arkadaşı Memduh Ün’ü kaybetti. “İçimdeki fırtınayı anlatamam. Acım tarifsiz” diyerek üzüntüsünü dile getirdi. Fatma Girik bir süredir komada olan kendisinden 23 yaş büyük hayat arkadaşının yanından hiç ayrılmamıştı. Hastane odasında yanıbaşındaki bir sandalyede oturup umut içinde beklemişti. “Memduh kalakacak, benimle eve gelecek” demişti. Ümidini kesmemişti. Tam bir vefa örneğiydi.
9 Nisan 2015 tarihinde bu köşede yazdığım gibi: Sabırlı, sadık, acıya dayanıklı Türk kadınını temsil eden Fatma Girik’e helal olsun. Memduh’unu kaderine terketmedi. Aksine onu kaybedince o mavi gözleri kadar güzel yüreğinin içinden bir parça gitti. Tıpkı, kendisinden 21 yaş küçük eşi Müslüm Gürses’i, 3 Mart 2013’de kaybettikten sonra toparlanmakta zorluk çeken nur yüzlü meslektaşı Muhterem Nur gibi. Kadın gibi kadın diye onlara denir!
Kıvanç kaldırımda
Kıvanç Tatlıtuğ, her sokağa çıktığında magazincilere hesap vermekten bunalmış. Haberci gördüğü yerde artık kaçıyormuş. Geçen gün Karaköy’de bir arkadaşıyla buluşmuş. Muhabirleri görünce hemen motorsikletine atlamış. Annesine verdiği sözü tutup kaskını takmış. Ancak yol boş olmasına rağmen kaldırımdan gazlamış. Kıvanç’ın bunda suçu yok. Çünkü ülkemizde bir kaldırım kültürü yok. Bizdeki kaldırımlar sanki yayalar için yapılmamış. Arabaların park etmesi için. Bisikletlilerin kullanması için. Motorlu taşıt sürücülerinin ekstra şeridi olmak için oraya konmuş. Onun için Kıvanç motorsikletiyle kaldırımda gidiyorsa. Normaldir!
Dusko Tosic, Gençlerbirliği’nden Beşiktaş’a transfer olduğunda siyah beyazlı taraftarlar kadar magazinciler de sevinmişti. Çünkü Sırp futbolcu son derece gösterişli şarkıcı eşi Jelena Karleusa ile birlikte İstanbul’a gelecekti. Jelena sadece şarkıcı değil aynı zamanda iyi bir dansçı ve televizyon yıldızıydı. İthal futbolcu yengelerin hepsinin pabucunu dama atacak potansiyele sahipti. Ancak şimdiye kadar büyük bir hayal kırıklığı yaşandı. Tosic henüz doğru dürüst takıma adapte olmadı. Onun formsuzluğu ister istemez Jelena’yı da etkiledi.
Instagram’ı sallayan yaza veda pozundan beri Jelena ortalıkta pek görünmedi. Tosic’in bir an önce kendisinden beklenen performası göstermesini bekliyoruz. Sadece Kara Kartallar için değil. Göz zevkimiz için. Magazin dünyasında renklilik ve yenilik istediğimiz için. Yoksa bu gidişle yengelerin yengesine hasret kalacağız. ‘Nerdesin Jelena?’
Aktrist hemşire
Gökçe Bahadır, meğer rolünü fazlasıyla ciddiye alan bir oyuncuymuş. Canlandırdığı karakterlerin gerçek hayattaki gibi olmasını istiyormuş. ‘Hatırla Gönül’ dizisinde bir hemşireyi oynadığı için aylardır hastanelerde gözlem yapıyormuş. Ameliyatlara giriyormuş. Hatta dikiş atmayı öğrenmiş. Tüm bunları da kendi itiraf ediyor. ‘Acil serviste dursam yabancılık çekmem’ diyor. Bugüne kadar hastane koridorlarında kol gezen çok sahte doktor duyduk. Ama Gökçe gibi dizideki rolü için ameliyata giren bir hemşire görmemiştik. Sanki terzi dükkanında gibi. Ne güzel dikiş de öğrenmiş. Kırık, çıkık, yara, bere işini de çözerse tam olacak. “Oynatamaya az kaldı, doktorum nerde?” diyeceğim. Ama sahtesi gelecek diye korkuyorum. Bir de üstelik yanında aktrist hemşireyle!
Bana bir öpücük üfle
Türk sinemasında bir zamanlar Türkan Şoray kanunları vardı. Yeşilçam dönemine damgasını vurmuştu. Türkan Sultan hiçbir filminde öpüşmezdi. Aşk sahnelerinde kamera hileleriyle partneriyle öpüşür gibi gösterirlerdi. Biz de “Öyle saçma şey olur mu? İki sevgili hiç öpüşmez mi?” derdik. Meğer o günleri kelimenin tam anlamıyla öpüp başımıza koymamız gerekiyormuş. Kıymetini bilememişiz. Sinem Kobal ‘Yaktın Beni’ isimli son filminin sözleşmesine ‘yakınlaşma sahnesi olmayacak’ diye bir kural koydurtmuş. “Şükür kendi seçimleri yapıyorum” demiş. Rol arkadaşı Sarp Apak ile bir karış mesafeden gözlerini kapatıp öpüşüyormuş havası veriyorlar. Sinem Kobal 28 yaşına geldi ama herhalde hala kendini uzaydaki bir gezegende yaşayan fantastik dizi karakteri Selena olarak görüyor. Selena da melekler kadar masum olduğu için avucunun içiyle öpücükler üflerdi. Bence bir dahaki projesine yakınlaşmama yerine uzaktan üfleme kuralı koysun. Filmin adı da hazır. Bana Bir Öpücük Üfle!
Game of Thrones dizisinden Emilia Clark Esquire Dergisi tarafından ‘Yaşayan En Seksi Kadın’ seçilmiş.
People Dergisi de geleneksel olarak her yıl Yaşayan En Seksi Erkek listesini yapıyor.
Ben de güzellikleri efsane olmuş ancak artık aramızda olmayan ünlü kadınları içine alan bir TOP TEN sıralaması yaptım.
İşte Yaşamayan En Seksi Kadınlar listesi:
1) Marilyn Monroe: ABD’li sinema oyuncusu. Sarışın bomba. Buğulu gözleri, davetkar bakışları ile tüm zamanların gelmiş geçmiş en seksi kadını. Sesi bile seksiydi. ‘Happy Birthday Mr President’ şarkısı son derece baştan çıkarıcıydı.
2) Ava Gardner: Çıplak Ayaklı Kontes. Bakışları anlamlı. Fiziği kusursuz. Ömre bedel gözler. 1922 yılında Kuzey Carolina’da doğdu. Hollywood’un en seksi ve popüler yıldızlarından biri olarak parladı. 68 yaşında Londra’da vefat etti.
İzlanda karşısındaki muhteşem zaferimizi şansa bağlayanlar var.
Özellikle de Milli Takımlar Teknik Direktörü Fatih Terim’in şansına.
Galatasaray’ın başında olduğu ve UEFA Şampiyonluk Kupası’nı kaldırdığı zamanki gibi Ay-Yıldızlı ekibin Avrupa Şampiyonası’na katılma hakkını Fatih Hoca’nın şansı sayesinde kazandı diye düşünenlerin sayısı az değil.
Her iki defasında da takım 10 kişi kalmış.
Maçlar son saniyelerde kazanılmış.
Biri penaltılardan diğeri duran toptan.
Futbolda şans faktörünü inkar etmek imkansız.
Levent Kırca’yı zamansız kaybettik. Ünlü sanatçı iki düzine yıl ekrandaydı. Ama onun kendine özgü komedisine doymadık. Birbirinden başarılı skeçleri ve tiplemeleriyle bizi hem güldürdü hem düşündürdü. Hayata gözlerini yummasının ardından Levent Kırca için ünlülerimizin çoğu ‘çocukluğumun sanatçısı’ demiş. Bazılarımız ya gençlikle çocukluk dönemini karıştırıyor ya da hiç büyümüyor. Maşallah sadece kendilerine değil yıllara da fotoşop yapıyorlar. Başkaları yaşlandıkça onlar küçülüyor. Usta mizahçı oğlu Umut aracılığıyla bir veda mektubu bırakmış. ‘’Daha iyi bir dünyada görüşmek ümidiyle hoşçakalın’’ demiş.
Levent Kırca hayat vizyonu olan bir sanatçıydı. Bu dünyanın artık iflah edilemeyeceğini bilmiş. Onun için ‘daha iyi bir dünyada görüşelim’ demiş. İçinde bulunduğumuz dünyada artık komediye, eğlenceye, taklitlere yer yok. Acı ve üzüntüden gülmeyi bir yana bırakın başımızı kaldıracak halimiz kalmadı. Bu gidişle daha iyi bir dünya bulabilmek için ya Mars’a gideceğiz. Ya da Allah gecinden versin Levent Kırca’nın yanına. Başka çare kalmadı!
The Singing Dead
‘The Walking Dead’ diye bir televizyon dizisi var. Yürüyen ölüler dünyayı istila ediyor. Yeryüzünde bildiğimiz hayat bitiyor. Dünyayı zombiler işgal ediyor. Bir çizgi romandan esinlenerek çekilen dizi çok tuttu. Geçtiğimiz hafta 6’ncı sezonuna başladı. Dizinin başarısına güvenerek ‘Fear The Walking Dead’ diye bir yeni dizi daha yaptılar. Onda da insanların nasıl zombi oldukları anlatılıyor. Bunlar hayal ürünü zombiler. Bir de gerçek hayatta olanlar var. 60’lı yılların efsane İngiliz pop gurubu Rolling Stones gibi. Başta solistleri Mick Jagger olmak üzere hepsi birer zombi. Yıllardır aldıkları uyuşturucuların etkisiyle zombi gibi yaşadılar. Şimdi yaşlandılar. Zombiye benzemeye de başladılar. Ancak yılmadılar. Hâlâ sahneye çıkıyorlar. Yeni bir dünya turnesine hazırlanıyorlarmış.
Rolling Stones üyeleri konser verecekleri yerlerden isteklerde bulunmuş. Odalarının penceresinin ışık geçirmemesini şart koşmuş. Çünkü hepsi yarasa gibi karanlıkta yaşamaya alışmış. İşin içine bir de zombilik girmiş. The Rollling Stones gitmiş.The Singing Dead gelmiş!
Soner konuşmamakta haklı
Soner Sarıkabadayı yetenekli bir sanatçı. Şarkıları, besteleri son derece başarılı. Kendisi de prensip sahibi adam. Soner bir süredir ortalıkta yoktu. Magazinciler Kuruçeşme’de yürüyüşte yakalamış. Son günlerde yaşanan olaylar nedeniyle çok üzgün olduğunu ve konuşmak istemediğini söylemiş. ‘Konuşmayacağım’ demiş. Bazı ünlüler gibi artık kabak tadı veren klişe laflar etmektense susmayı tercih etmiş. Zaten söylenecek bir laf kalmadı. Soner konuşmamakta yerden göğe kadar haklı!
Serdar Ortaç’ın eşi Chloe Lougnan genç ve güzel bir kadın. Zaman zaman podyumda boy gösteriyor, oyunculuk yapıyor. Serdar Ortaç, yıllardır tanıdığımız, bildiğimiz popçu Serdar Ortaç. Chloe 23 yaşında. Serdar 45. Ancak aradaki yaş farkı tersine çalışıyormuş. Chloe çıkıp ‘’Serdar benim oğlum gibi’’ demiş. Serdar’a olan bağlılığını dile getirmiş. ‘’Giyeceği kıyafetleri seçiyorum. Yaptığı bütün şarkıları dinliyorum. O benim oğlum gibi, onun için her şeyi yaparım. Onu çok seviyorum’’ şeklinde konuşmuş. Serdar’ın giyim kuşamını seçmesini anlarım. Kadınlar bu konuda erkeklerden daha zevklidir. Serdar’ın yaptığı tüm şarkıları dinlemesini anlarım. Bir tanesini dinlese yeter.
Hepsi birbirine benziyor. Serdar’ı çok sevmesini de anlarım. Sevimli, cana yakın, başarılı adam. Peki ya Serdar’a ‘oğlum gibi’ demesi! Onu anlayamadım. Ufak tefek gördüğü için mi? Çocuk gibi davrandığı için mi? Söz dinlemeyip arada bir kumara gidip yaramazlık yaptığı için mi? Sürekli ihtimam istediği için mi?
İrlandalı manken neden böyle düşünüyor bilemeyiz. Bildiğimiz tek şey Chloe Yenge sonunda itiraf etmiş. ‘My son Serdar’ demiş!
Ajda’nın kafa cinselliği
Süperstar Ajda Pekkan çok sık konuşmuyor. Ama bir konuşunca da doğrusu hakkını veriyor. Manşet olacak, gündem yaratacak laflar ediyor. Ajda geçenlerde ilişkiler hakkında konuşmuş. ‘’Bence kafa cinseliği önemli. Yani insanlar birbirlerine fokus olmalı. Öteki türlü güdüsel oluyor. O hayvanlarda da var. Aldatılsam hiç dalaşmam. Bir anda yok olurum. Flulaşırım’’ demiş. Ajda’nın bu söylediklerinin altına imzamı atarım. Aşkta her şey insanın önce kafasında bitiyor. İlişkilerini kafanda yaşatman gerekiyor. Kafandan çıkardığın anda da sona eriyor.
Aldatılan bir kişinin uzayıp gitmesi de en doğrusu. Uğraşmak, anlamaya çalışmak, affetmek, intikam almak vakit kaybından başka işe yaramıyor. Belki uzun süre kendine uygun bir eş bulamazsın. Ama gönül rahatlığı ve huzur için. Ajda’nın kafa cinselliği en doğrusu!
Mehmet Aslantuğ değil zaman değişti
Mehmet Aslantuğ, ‘Aşk-ı Memnu’dan gelen teklifi ‘’Çarpık ilişkilerin yaşandığı dizilerde olmam’’ diye zamanında reddetmiş. 2008’de reyting rekorları kıran efsane dizi için ‘’Şan, şöhret ve parayı ön planda tutmadım’’ demiş. Ünlü oyuncu şimdi ‘Aşkın Kokusu’ dizisinde rol alacakmış. Oğlunun sevgilisine aşık olan bir karakteri canlandıracakmış. ‘’7 yılda ne değişti acaba?’’ diye soruyorlar. ‘’O sözünü çabuk unuttu’’ diyorlar. Duruma bir açıklık getirmek istedim. Eskiden çarpık olarak görülen illişkiler artık sıradan olmaya başladı. İnanmıyorsanız etrafınıza bakın.