Sönük tören

27 Eylül 2012

Los Angeles’ta geçen Pazar gecesi ekranın en iyilerine ödül verdikleri 64. Emmy ödül töreninde bir ilke imza atıldı. Amerikalı televizyoncuların ilk kez bir canlı yayında çuvalladıklarına şahit olduk. Gecenin sunucusu Jimmy Kimmel’in açılış konuşmasının başı ses sistemindeki bir aksaklık nedeniyle güme gitti. Yaptığı espriler uğultudan anlaşılmadı. Böyle bir durum bizde olsa son derece normal karşılanır. Çünkü sesin duyulmamasından çok daha beterlerine alıştık. Ancak Hollywood’un göbeğindeki Kodak Tiyatrosu’nda ABC gibi deneyimli bir televizyon kanalı için böyle bir hata kesinlikle kabul edilemez bir durum. Organizasyonda çalışan birkaç kişinin işini kaybetmesine bile neden olmuştur. Ödülleri süpüren Modern Family ve Homeland gerçekten muhteşem diziler. Ancak en az onlar kadar başarılı olan Breaking Bad bence hakkını alamadı. Bizde televizyon dizilerinde oynayan yıldızlar genelde filmlerde rol alanlardan daha popüler ve gösterişli olur. Amerikalı ekran yıldızları ise beyaz perdenin yıldızları kadar gösterişli olamıyor.O bakımdan Emmy töreni bir Altın Küre ve Oskar töreni kadar ihtişamlı değildi.AngelinaAmerikanın ünlü tabloid gazetelerinden Natioal Enquirer, Suriyeli göçmenleri ziyaret etmek için ülkemize gelen Angelina Jolie’nin Hepatit C hastalığına yakalandığını iddia etmiş. Ancak, National Enquirer tirajını hayali haberlerle yapan bir yayın organı. Onun için Angelina’nın sağlığıyla uğraşmayı bırakıp onu tekrar ‘canım Türkiyem’e getirmek için cazip nedenler yaratalım.İşte Angelina Jolie’nin tekrar ülkemizi ziyarete gelmesi için TOP TEN neden: 10 numara: Efes’e gidip hacı olmak...9 numara: Kapadokya’da çocuklarıyla balon gezisi yapmak...8 numara: Brad ve çocuklar olmadan İstanbul gecelerinin tadını çıkarmak...7 numara: Van Gölü canavarı hakkında bir film çekmek...6 numara: Nuh’un Gemisinin kalıntılarını aramak...5 numara: Fenerbahçe stadında futbol maçı izlemek...4 numara: Kapalıçarşı’da karlı alışveriş yapmak...3 numara: Allah hakkı üçtür...2 numara: Ajda Pekkan’dan güzel kalmanın sırlarını almak...1 numara: Organ nakli ve karaciğerler bedava.Etten pastaDoğum günlerinde ve düğünlerde etten pastalarla kutlamalar moda oldu. Emine Ün’ün düğününde etten pasta ikram etmişler. Çağatay Ulusoy’un yaş günü için etten pasta hazırlamışlar. Günaydın’dan sonra sosyetik etçi Nusr’et ile birlikte birdenbire herkes etobur oldu. Bu ne et iştahıdır anlamak mümkün değil. İnsan haftada kaç gün kırmızı et yiyebilir?Etten pasta yetmeyebilir. Bence küçükten alıştıralım.Bebeklere etten emzikler verelim. Yamyam mıyız neyiz anlamadım gitti!

Devamını Oku

Yaranmak zor

21 Eylül 2012

Dünyaca ünlü Hollywood yıldızı Angelina Jolie geçenlerde ikinci kez ‘canım Türkiyem’e geldi. Birleşmiş Milletler Özel Elçisi olarak Suriyeli mültecilerin kampını ziyaret etti. Gaziantep ve Kilis’teki kampları daha önce ziyaret ettiği Lübnan’dakilerden çok daha iyi bulduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Gül’e bir nezaket ziyareti yaptı. Dünya kamuoyunun ilgisini ülkemize çekti. İnsani bir iş yapmayı başardığımızı gösterdi. Ama yine de bize yaranamadı! Sevgili Cengiz Semercioğlu ‘’Kolaysa Filistinli sığınmacılara git Angelina’’ diye seslendi.Dünyanın dört bir yanındaki mülteci kamplarını dolaşan Angelina’nın neden bugüne kadar Filistin kamplarını ziyaret etmediğini sorguladı.Öyle bir şey yaparsa Hollywood’da iş bulamaz dedi.Onu bilemem ama oraya da gitse başka bir kusurunu bulacağımızdan hiç şüphem yok.Cengiz, bir konuda haklı.Bize yaranmak çok zor!Seren''in Tanzanyalı bebeğiSeren Serengil’i severim. İçi dışı birdir. İyi kalplidir. Bir belgesel çekmek için geçtiğimiz günlerde Tanzanya’ya gitmiş.Masai kampında gördüğü küçük bir Afrikalı kızı evlat edinmek istemiş. Ancak yerliler kızın karşılığında kendisiden 11 sığır isteyince çaresiz kalmış. Zaten Tanzanya’dan evlat edinebilmek için ülkede 5 yıl yaşamak gerekiyormuş.Bu haberi okuduğumda hangisinin daha ‘tuhaf’ olduğuna karar veremedim.Seren Serengil’in belgesel çekmesi mi?Tanzanya’da bir insan yavrusunun değerinin bir düzine büyük baş hayvan bile etmemesi mi ? Yoksa o insan yavrusuna sahip olabilmek için orada 5 yıl yaşamak zorunluluğu mu?Ne olur bana yardım edin!Çıplak Düşesİngiltere Düşesi Kate Middleton’un Fransa’da bir şatonun terasında üstsüz güneşlenirken paparazzi objektiflerine yakalanmasının yankıları sürüyor.Fransız mahkemesi fotoğrafları kapakta yayınlayan Closer dergisine yasak koymuş.Fotoğraflar kraliyet ailesine teslim edilecekmiş.Bu olaydan üç sonuç çıkıyor.İlki Fransa’daki paparazzilerin başarısı.Uçan kuşu kaçırmıyorlar, terasta bile yakalıyorlar.İkincisi Türkçe ‘yakın’ anlamına gelen ‘Closer’ dergisi ismini hak ediyor.Düşesi daha yakından ve özelinden görüntüleyen olmadı.Üçüncüsü her şey zamanında güzel. İlerde birgün kocası kral kendisi de kraliçe olduğunda Kate’in üstsüz fotoğrafları hala arşivlerde olacak. Ama o yaşa geldiğinde kimse artık merak edip bakmak istemeyecek!Havamızı bulalımCanım Türkiyem’de havasını atan atana ama düşünecek olursanız havasızlıktan perişan vaziyetteyiz. Kapalı bir mekana girdiğinizde geberingen bir durum oluşuyor. Arabalarda klima var ama kullanılmıyor. Camları açıp idare ediyorlar. Dışardan egzoz havası soluyorlar. Sıcaklarda yüzlerine fön makinası tutmuş gibi oluyorlar. Toplu taşıma araçlarına binmek tam bir işkence.Havasızlığın yanı sıra bir de acayip kötü kokuyor.Devlet dairelerinde havasızlıktan içeride olan herkesin kafası durmuş vaziyette. İşinizi halledebilmek için bir oradan bir buraya bilinçsizce koşup duruyorsunuz.Limon kolonyasıyla ayık kalmaya çalışan memurlar görüyorsunuz. Uçağa bindiğinizde havalandırma genelde çalışmıyor.Çalışıyorsa da bu kez üşüyenler şikayet etmeye başlıyor. Kabinin içi bu kez yine fırın gibi oluyor. Kendinizi pişmiş tavuk gibi hissediyorsunuz. Televizyon stüdyoları o kadar havasız oluyor ki nefes almakta zorlanıyorsunuz. Ekranda koltuk altları terden sırılsıklam olmuş insan manzarası görüyorsunuz.Havamızı atmaya ara versek de artık biraz havamızı bulsak ne hadar iyi olur!Haftanın sorusu?Demet Akalın eski kankası Alişan için ‘’Eski sular soda oldu’’ demiş.Peki o zaman eski çamlar ne oldu? Buzlu gazoz bardağı mı?

Devamını Oku

Dangalak Davası

21 Eylül 2012

Yassıada döneminde ‘bebek davası’, ‘köpek davası’ gibi ilginç davalar vardı. 52 yıl sonra canım Türkiyem ‘dangalak davası’nı da gördü. Sivri dilli futbol yorumcusu Erman Toroğlu katıldığı bir televizyon programında evli ama tek eşli olmadığını itiraf edince hatırlarsanız Seda Sayan Bacı kendisine ‘dangalak’ demişti. Erman Toroğlu da 50 bin liralık manevi tazminat davası açmıştı. Geçen gün olayın karar duruşmasına iki tarafın avukatları katılmış. Seda Sayan’ın avukatı müvekillinin sözlerinde hakaret kastı bulunmadığını iddia etmiş. Erman Toroğlu’nun avukatı ise davanın kabulunu talep etmiş. Ancak mahkeme davayı reddetmiş. Böylece ‘dangalak davası’ başlamadan düşmüş oldu. Sözlük anlamı ‘akılsız’ ya da ‘düşüncesiz’ kimse olan dangalak yakıştırmasının hakaret sayılmaması son derece normal. Etrafta o kadar çok ‘dangalak’ var ki saymakla bitmez. Sayısal olarak toplumun önemli bir kesimini tanımlayan kelimeye ‘hakaret’ değil ‘memleket gerçeği’ gözüyle bakmakta yarar var!İkoncan ile Surfcanİkoncan Eda Taşpınar ile Surfcan sevgilisi Bora Kozanoğlu ayrılmış. Birbirlerine fizik olarak çok yakışan ikili duygusal olarak aynı noktada olmalarına rağmen araya giren mesafeler yüzünden ilişkilerini noktalamaya karar vermiş. Mesafe sorununun İstanbul Alaçatı arasındaki mesafe olduğunu sanmıyorum. Seven, anlaşan, aşık çiftleri mesafeler ayıramaz. Duygularının aynı noktada olduğundan şüphem yok. İkiside bu işi kafalarında bitirmiş. Birbirlerini belki hâlâ seviyorlardır. Ama bir ‘arkadaş’ gibi. Yoksa ‘severek ayrılmak’ o kadar kolay değil. 36 yaşındaki Eda Taşpınar, Bora’dan önce iş adamı Nurettin Hasman ile birlikte olmuştu. Hatta Eda’ya ‘İkoncan’ lakabını da Nurettin Bey takmıştı. Surfcan sevgilisi Bora ise Eda’dan 2 yaş küçük. Sosyetik ve medyatik olmaktan pek hoşlanmıyor. Onun hoşlanmadığı ortam ise Eda’nın yaşam tarzı. Bora’nın hayat deneyimi ve birikimi de Nurettin Bey ayarında olamaz. Bir yere kadar dayanabildiler. Sonra bitirmek zorunda kaldılar. Çakır go home!‘Kurtlar Vadisi’nin yıllardır süren başarısı bu sezon da devam ediyor. Dizinin popüler karakterlerinden Memati’nin ölmesi reytinglerde zirve yaptı. Gerçi Oktay Kaynarca’ın canlandırdığı ‘Çakır’ın ölümü kadar ses getirmedi ama yine de dizinin izlenme oranlarını inanılmaz yükseltti. Şimdi birkaç bölüm daha Polat’ın Memati’nin intikamını almasıyla idare ederler. Ama sonra... Kurtlar Vadisi’nin acilen yeni bir efsane karakter yaratması gerekiyor. Efsane yaratmak da kolay olmuyor. Bence ‘Çakır’ı canlandırıp Oktay Kaynarca’yı geri getirsinler. Nasılsa senaristler yenir yutulur bir hikaye uydururlar. Böylece hem tüm zamanların en sevilen dizi karakterlerinden biri bıraktığı yerden devam eder. Hem de sevgili Oktay, henüz pek tutmayan ‘Ustura Kemal’ dizisi için uzattığı pala bıyıklarından ve o kulak tırmalayan naralarını atmaktan kurtulmuş olur. Onun için ‘’Çakır Go Home’’ diyorum.

Devamını Oku

Bar''a bakmayan Türk

14 Eylül 2012

Başlığı görünce içkiye rağbet etmeyen ve barların yanından geçerken dönüp bakmayan bir vatandaşımızdan bahsettiğimi sandıysanız yanılıyorsunuz.Dünyanın en güzel süpermodelllerinden İsrael’li Bar Rafaelli ile ilgilenmeyen bir Türk babayiğitten söz ediyorum.Baş döndürücü bir dişiliğe sahip olan Bar Rafaelli bir keresinde uçakta seyahat ederken yakışıklı bir adam gördüğünü, adamın Türk olduğunu öğrendiğini ve o adamın kendisiyle hiç ilgilenmediğini açıklamış.Her gittiği yerde erkeklerin ilgi odağı olan süpermodel buna çok bozulduğunu itiraf etmiş.Peki kim olabilir Bar’a yüz vermeyen bu yakışıklı Türk işadamı?İnternette dünyanın her yerinde prazitsiz yayın yapan www.radioceminay.com Pop kanalında hafta içi her sabah 08.00-11.00 arası yaptığım ‘Cem Ceminay in the Morning Show’da dinleyicilerimize sordum.Saadettin Saran, Serdar Bilgili, Ali Koç hatta yurt dışında yaşayan kaçak işadamı Cem Uzan diyen oldu.Olsa olsa bu Ali Ağoğlu’dur dendi.İşadamı filan değil görme engelli şarkıcı Metin Şentürk’tür diye bir espri geldi.Ama bence bunların hiçbiri değil.Biz Türk erkekleri bırakın Bar Rafaeli gibi dünya çapında güzelliği olan bir kadını uçan dişi sineği bile kaçırmayız.Böyle bir kadına karşı ilgisiz kalmamız yaradılışımız itibariyle mümkün değil.Onun için bu kimliği belirsiz işadamı ya gerçekten Türk değildi ve milliyetinde bir yanlış anlaşılma oldu.Ya da aşırı milliyetçi olduğundan İsrael’li olduğunu bildiği Bar’ı görmemezlikten geldi. Veya a tam bir kılıbıktı.Eşinden korkusundan başını derde sokmamak için uzak durmayı tercih etti.Son bir ihtimal daha var.O da bizim yakışıklının eşcinsel olması.Bar Rafaelli’ye ilgisiz kaldı ama onun yerine eski göz ağrısı ünlü Hollywood yıldızı Leonardo Di Caprio olsa ilgisini kesin esirgemezdi.Ne dersiniz?Bar-Lotto tahminlerimiz bugünlük bu kadar!Kuyruklu NilKendine özgü dünyada yaşayan sanatçılarımız var. Yıldız Tilbe, ilk akla gelen isim. Nev-i şahsına münhasır bir kadın.Nil Karaibrahimgil de öyle. Şarkıları, köşe yazıları ve uçuk giyim tarzı tarzıyla o da çok farklı bir kadın.Son konserinde renkli kuyruklu bir kostüm giymiş.Sahnede bir elinde mikrofon diğerinde kuyruğu dolaşmış.Tam bir kuyruklu yıldız olmuş. Kendisini Lady Gaga’ya bezetenleri de ‘O da kimmiş?’ diye terslemiş.Haklı!Ben Nil Karaibrahimgil’i orijinallik konusunda Lady Gaga’dan başarılı buluyorum.Lady Gaga’nın orijinalliği Nil’inki gibi gerçek doğallık değil. Yapmacık, abartılı, göstermelik ve sadece şovuna görsel zenginlik katmak için.Oysa Nil Karaibrahim’inki içten,samimi ve yaşadığı günlük hayatın bir parçası...Önümüzdeki yıl konserlere kapanmadan önce Kuruçeşme Arena sahnesinden kuyruklu bir Nil uçtu.Lady Gaga avucunu yalasın!In''ler out''larRamazan davulcusunun sinir bozucu gürültüsü OUT... Ustura Kemal’in kulak tırmalayacı naraları IN...Alex’in kendinden büyük Aykut Hoca’ya tavır alması OUT... Alex’in kendinden küçük Beşiktaş’lı Batuhan’ın elini öpmesi IN...Ayşe Ö’in eski eşi Ali T.OUT... Ayşe Ö’in kafasına çıkıp yatan havhavı ‘Mini’si IN... ABD Açık’ta Federer, Djokovic OUT, Britanyanın Olimpiyat gururu Murray IN...Dağda, karda,kışta, dere tepe düz giden 4X4 arazi araçları OUT...Eğitimde okula çantasını taşıyamacak kadar minikolan 4X4X4 öğrenciler IN...Red Hot Chili Peppers’ın İstabul konseri OUT... Baş gitaristleri Flea’nın twitter aracılığıyla ilan-ı aşk etiği milli voleybolcu Neslihan’ın konsere davetli olup da niye gitmediğine dair yapılan yorumlar IN...İbrahim Tatlıses’in, Adalet Tatlı’dan olan 1 oğlu, 2 kızı, Perihan Savaş’tan olan 1 kızı ve Derya Tuna’dan olan bir oğlu OUT... İbo’nun 4 aylık hamile son eşi Ayşegül Yıldız’dan olacak kızı IN...

Devamını Oku

Kulübenin küskünleri

14 Eylül 2012

Milli Futbol takımımızın 3-0 kazandığı Estonya karşılaşmasında yedek kulübesinden izlemek zorunda bırakılan ve gol sevincine ortak olmayan Selçuk İnan, Nuri Şahin ve Hamit Altıntop’a ‘’Kulübenin Küskünleri’’ demişler.‘’Mahallenin Muhtarları’’ gibi... ‘’Kulübenin Küskünleri’’...Uzun zamandır bundan güzel bir yakıştırma duymamıştım.Gerçekten de üç yıldız futbolcu kulübede yedek gibi değil cezalıymış gibi oturuyor.Yüzlerinden düşen bin parça.Sanki maç izlemiyorlar...Adliye koridorunda duruşmalarının başlamasını bekliyorlar. Selçuk İnan’ın Hollanda maçında oynamaması olay olmuştu.Genç oyuncu herhalde medyanın gazına geldi ve kendisine sahada şans tanımayan çiçeği burnunda hocası Abdullah Avcı’ya küstü.Hamit Altıntop ise iki farklı Hollanda yenilgisinin günah keçisi ilan edilmişti.O da Estonya önünde yedek bırakılınca ‘’Abdullah Hoca gururumu yaraladı‘’ diye şikayetini dile getirdi.Nuri Şahin de Selçuk ile Hamit ikilisinin arasında kalınca otomatikman depresyona girdi.Abdullah Avcı bindiği dalı kesiyor. Futbolcularla arasında gözle görülür bir iletişim kopukluğu var.Hiddink olsa anlarım.Ama Avcı bizden biri.Yerli hocanın takıma yeni bir ruh ve hava getireceğini sanmıştık.Tam tersi oldu.Takımın ruhu gitti havası söndü. Hoca takıma almaz yedek bırakır bu onun bileceği iş. Ama kendisini başarıya taşıyacak futbolcuları küstürmemek de onun görevi.Canım Türkiyem’in en formda futbolcusunu en önemli maçta ‘taktik icabı’ deyip kenarda oturtursan ‘Kulübenin Küskünleri’ ile uğraşmak zorunda kalırsın. Burası Büyükşehir Belediye değil!Kılıbık BondBeyaz perdede 7 kez James Bond karakterini canlandıran 84 yaşındaki İngiliz aktör Roger Moore, ilk iki eşinden dayak yediğini itiraf etmiş.İkisi de bunu dövmüş hatta bir keresinde kafasına çaydanlık fırlatmış.Sinema dünyasının sahteliğine bakar mısınız?Böyle bir adamdan bile ‘Bond’ yapmışlar.Yapımcıların yerinde olsam ‘Bond’ gibi efsane bir karaktere hayat verecek aktörü seçerken özel hayatını iyice araştırırdım.Evde karısından dayak yiyen kılıbık adamdan Bond mu olurmuş?Roger Moore’u pataklayan kadınlar, eminim karşılarında onu James Bond olarak görünce katıla katıla gülmüşlerdir!En büyük AjdarGüney Koreli rapçi PSY’nin ‘Gangham Style’ isimli şarkısı YouTube’da 152 milyon tık almış.PSY, ilginç dansı ve giyim tarzıyla büyük ilgi çekiyormuş.Televizyoncular peşinde koşuyormuş.Ellen De Generes’in şovunda Ellen ile Britney Spears’a ‘Gangham Style’ figürlerini öğretmiş.Amerikanın en popüler şovmenlerinden Ryan Seacrest’a konuk olmuş.PSY’nin canım Türkiyem’deki tek rakibi Hiperstar Ajdar deniliyor. Biz, Hiperstar Ajdar’ın kıymetini bilemedik.Popstar yarışmasına giremedi, Flash TV’lerde harcandı gitti.Oysa onun muhteşem ‘Nane Nane’si ve ‘Çikita Muz’u gibisi yok.Hele Ajdar’ın kendine özgü dansı gibi bir dansın dünyada eşi benzeri yok.Eurovision’a Hiperstar Ajdar’ı yollayalım demekten dilimde tüy bitti.Dünya Koreli PSY’i gördü.Bizim Ajdar’ı niye görmesin?Aptallar okuluTürk asıllı eşinden yakında bir kız bebek bekleyen ünlü İngiliz şarkıcı Robbie Williams, şu anda ikamet ettiği Los Angeles’daki okulların aptallarla dolu olduğunu iddia etmiş.‘’Bu aptallar kendileri gibi aptallar yetiştiriyorlar’’ demiş.Robbie, kızını bu okullara gönderirse etrafında aptalların olacağını düşünüyormuş.Onun için şimdiden daha dünyaya gelmemiş kızını Londra’da okutmaya karar vermiş.Los Angeles okulları aptallarla doluysa o aptalları okula yollayan aptallar da orada yaşıyor demektir.Bu da çocuklu veya çocuksuz Los Angeles’dakilerin tümü aptal anlamına gelir.Tıpkı Robbie Williams gibi!

Devamını Oku

Severken ayrılmak

8 Eylül 2012

Yapımcı Can Tanrıyar ile güzel assolist Petek Dinçöz’ün ayrılık haberi bana bu unutulmaz şarkıyı hatırlattı.4 yıl önce evlenen iki yıl sonra boşanan ve kısa bir süre sonra dayanamayıp tekrar bir araya gelen ünlü çift nihayet pes etmiş. Karşılıklı olarak ilişkilerini noktalamaya karar vermişler.Denedik, başarılı olamadık, sonunda ayrıldık diyorlar.Can ve Petek birbirlerini gerçekten çok seven bir ikiliydi.Ayrılıklar tatsız ve üzücü olur.Ama ayrılacaksan sevginin nefrete dönüşmesini beklemeden ayrılmak en iyisi. Bunu herkes yapamaz.Aşıkken sevdiğinden kopamaz. Can ve Petek ilişkilerini yürütmekte başarısız olduklarını söylemişler ama aslında bence en zor olanı başarmışlar. İkisi için de hayırlı olsun!Gündeş anaŞarkıcı Ebru Gündeş ‘Yaparım Bilirsin’ parçasının klibinin bazı sahnelerinde oynamayı reddetmiş. ‘’Senaryo erotik. Ben anneyim. Bu sahneler bir anneye yakışmaz’’ demiş.Bunun üzerine klipte Ebru Gündeş’in yerine İspanyol bir modeli oynatmışlar. Hayatımda bundan daha saçma birşey duymadım.Ebru Gündeş’in erotik bulduğu klipte oynamaması saçma değil. Bu kendi tercihi. Anne olduktan sonra korumak istediği imaja saygı duymak gerek. Saçma olan kendi klibinin senaryosunun prensiplerine aykırı olması. Şarkı senin, klip seninse, klibin senaryosu kimin anlamadım gitti. Ebru Hanım oynamak istemediği sahneleri klipten çıkartır olay biter. Söz konusu klipte Ebru Gündeş’in yerine oynayan mankenin yatakta bir adamla saçma sapan çocuksu cilveleşmesi bana seksi değil bilakis komik geldi.‘Ken’ Kenan ile ‘Barbi’ BerenPopçu Kenan Doğulu ile büyük aşk yaşadığı oyuncu sevgilisi Beren Saat, Ken ve Barbi bebekler misali elele, gözgöze rüya gibi bir ilişki yaşıyor. Ancak ne kadar gözden uzak yaşamaya çalışsalar da hiç ummadıkları bir yerde, özel anlarında kameralı cep telefonlarıyla donanmış meraklı turşucuların hedefi oluyorlar. Bunların herhalde aşk kafalarına vurmuş, dünyadan haberleri yok 10 bin kilometre uzağa gitseniz bile Türklerden kaçamazsınız arkadaşlar!Yazar Orhan Pamuk’u bile Hindistan’da sevgilisiyle elele yakalamış bir milletiz.Telli duvakBazı kadınların evlenme merakına şaşmamak elde değil. Bu uğurda savaş veriyorlar sanki. Şarkıcı Esra Balamir de bunlardan biri. Geçenlerde Telli Baba’yı ziyarete gitmiş. Ziyaret etmekle kalsa iyi... Kısmeti açılsın diye okunmuş şekerini aldığı Telli Baba’nın telinden de yutmuş. Doktorlara göre Esra Balamir’in evlenme rüyası gerçekleşsin diye yuttuğu tel hayatına mal olabilecek kadar zararlıymış.Tel yutmanın insan vücudu için ölümcül riski varmış.Telli Baba’dan tel yutulduğunda nikah kıyılacağı garanti olsa acaba kaç kadın bu riski göze alır?Esra’yı tanırım birkaç kez radyo programıma konuk olarak gelmişti.Hiç unutmam bir keresinde ‘çok pimpirikliyim’ diyeceğine ‘pipirikliyim’ demişti.Demek evlilik uğruna huyunu suyunu bile unutmuş.İnşallah hayalleri bir an önce gerçekleşir.Telli duvaklı pipiriksiz mutlu bir gelin olur!

Devamını Oku

Carmel

31 Ağustos 2012

Los Angeles’tan San Fransisco’ya bugüne dek hep arabayla sahil yolundan gitmek istemiştim. Kısmet bu sefermiş. Highway 1dedikleri yolda muhteşem bir deniz manzarası eşliğinde yolculuk yapıyorsunuz. Halka açık Hearst şatosunun sahilindeki küçük park ve upuzun iskele de görmeye değer. 10 saate varan uzun, ancak zevkli bir yolculuktan sonra Kaliforniya’nın belki de en şirin sahil kasabası olan Carmel’e geldik. Hollywood’un efsane ismi Clint Eastwood’un sahiplendiği ve kısa bir süre belediye başkanlığı yaptığı Carmel son derece şirin bir yer. Ufacık tefecik ama içi dolu başka türlü bir zenginlik. Ana caddesindeki oteller, restoranlar ve mağazalardan kalitesi hemen belli oluyor. Carmel aynı zamanda dünyadaki hayvanseverlerin cenneti olmalı.Her tarafta sahibinin yanında veya kucağında dolaşan cins bir kedi veya köpek var. Carmel’in en büyük özelliği aracınızla 17 millik sahil yolculuğunu yapabilmek için girişte para ödemek zorunda olmanız. Yemyeşil korulukları, eşsiz manzaralı golf sahaları ve farklı yapılardaki görkemli malikanelerle süslü Carmel sahilleri gerçek bir doğa harikası.NapaKuzey Kaliforniya turumda ikinci durak Napa Valley denilen şarap vadisiydi. Carmel’den iki saatlik bir araba yolculuğundan sonra Sonoma Valley denilen yere vardım. Sonoma sıradan bir yer. Şehrin meydanında tarihi bir bina ve birkaç restoran ile dükkan var, o kadar. Akşam 22.00''dan sonra sokaklar boşalıyor. İstanbul’da yaşamaya alışkın biri herhalde Sonoma gibi bir yerde iki günde sıkıntıdan patlar. Sonoma’dan başlamak üzere Napa Valley’in her tarafı üzüm bağlarıyla dolu.Dünyanın en güzel şarapları Kaliforniyanın Napa vadisinde üretiliyor. Orayı ziyaret edip şarap içmeden döneni herhalde dövüyorlar. Biraz uzun ve sıkıcı olabiliyor ama Napa’da şarap tatmanın en güvenli yolu bir tura katılmak. Napa bölgesinin parlayan yıldızı Yountville. En gösterişli şarap evleri ve dünyaca ünlü şeflerin restoranları burda. 45 dakikalık rehberli tura 5 tadımlık şarap dahil kişibaşı 30 dolar ödüyorsunuz.San FransiscoGeçenlerde İstanbul’da konser veren ünlü Amerikalı şarkıcı Tony Bennet’in en meşhur şarkısı ‘’I left my heart in San Fransisco’’ da (Kalbimi San Fransisco’da bıraktım) dediği kadar var. İstanbul’u çağrıştıran San Fransisco gerçekten aşık olunacak bir şehir. Yokuşları, tramvayları, köprüleri, Fisherman’s Wharf’ı, Alcatraz adası, Golden Gate Bridge köprüsü harika. Union Square meydanı, Embarcadaro Center’i ve dünyanın her yerinden gelen turistleriyle San Fransisco, Kaliforniya eyaletinin en gözde merkezlerinden biri.Nob Hill bölgesindeki Huntington otelinde kaldım. Şansıma en üst kattan bir oda verdiler. Nob Hill’in küçük parkında yaşını başını almış kadınlar Tai- Chi sporu yapıyordu. San Fransisco kozmopolit olduğu kadar son derece romantik bir kent. Zevklerinin kalitesiyle bilinen eşcinsellerin burayı tercih etmeleri bir tesadüf değil. San Fransisco güzelliğinin yanı sıra,insanların cinsel tercihleri konusunda özgür ve rahat yaşayabilecekleri bir yer.Santa BarbaraKaliforniya gezimdeki son durak Santa Barbara oldu. UCSB üniversitesi nedeniyle Santa Barbara genç kaynıyor. Kaliforniya’nın en çarpıcı güzellikteki sarışın kızları hiç tartışmasız Santa Barbara’da yaşıyor. State Street isimli uzun bir caddesi var. Sinemasından alışveriş yerlerine, kafesinden, barına her şey o caddenin üstünde. Genç nüfus çoğunlukta olduğu için trafik polisleri sürücülere göz açtırmıyor. Santa Barbara’da yaşam çok pahalı. Ünlü televizyoncu Oprah Winfrey başta olmak üzere Amerika’nın en zenginleri Santa Barbara’nın hemen yanındaki Montecito bölgesinde kalıyor. THY ile Los Angeles’dan İstanbul’a dönme zamanı geldi.

Devamını Oku

Uçak

31 Ağustos 2012

Uçak yolculuğu yapmak sinir bozucu olabilir. İnsan kendi kontrölünde olmayan ve hareket ettiğinde önünü göremediği şeylere binmekten hoşlanmaz. Hele bindiği şey yeryüzünden bilmem kaç bin metre havalardaysa durum daha da ciddileşir. Bugüne kadar çok uçak seyahati yapmama rağmen yine de her uçağa bindiğimde biraz tedirgin olurum. Aslında biz yine bu konuda şanslıyız. ‘Canım Türkiyem’de hizmet veren yerli marka havayolu şirketlerinin hepsi son derece başarılı. THY de bunların başında geliyor. Genelde hükümetlere bağlı işletmeler iyi çalışmaz. Hizmet anlayışında bir bıkkınlık ve isteksizlik hakimdir. Ama THY bunları aşmış. Memuriyet zihniyetini olumlu anlamda değiştirmişler. Hem yer hem hava personeli istekli, çalışkan ve güleryüzlü. Los Angeles’dan İstanbul’a olan 13 saatlik uçuş THY ekibinin samimi gayreti sayesinde çok rahat geçti. Los Angeles’daki yer ekibinden Levent, Hakan ve Özlem’e gösterdikleri ilgi ve yardımları için teşekkür ederim.Uçaklarda en korktuğum şey kalkış, iniş ve türbülans değil yakınlarımda bir bebek olmasıdır. Kendi çocuklarımla bebekliklerinde yaptığım seyahatlerden biliyorum. Bir zırlamaya başlarlarsa susmazlar. Uçaklarda ikinci korkum alkolü fazla kaçırıp taşkınlık yapan kendini bilmezlerdir. Bu tür olaylara neden olan yolculara ‘uçağa binme yasağı’ konulması gerektiğine inanıyorum. Üçüncü korkum zamanı geldiğinde boş tuvalet bulamamaktır. Bu bende bir fobi haline geldi. Neyse ki Los Angeles dönüşü bunlardan hiçbiri olmadı.Özlem Amerika gezisi nedeniyle canım Türkiye’mden üç hafta uzak kaldım. Uzun bir süre sayılmaz ama yine de memleket hasreti çektim sayılır. Dönüşümde en çok neleri özlediğimi düşündüm. İşte en çok özlediklerim:1) İnternet radyom www.radioceminay.com’da program yapmak2) Tweet atmak ve tweetdaşlarımla tweetleşmek3) Televizyonda futbol maçları (Amerika’da içim dışım beyzbol oldu)4) Gazete okumak (Amerika’dakiler çok ufalmış, herkes tablet okuyor)5) Dedikodu (Alışmış kudurmuştan beterdir derler)6) Bayramlaşmak (Uzaktan olmuyor)7) Her şeyden şikayetçi olmak (Amerika’da bayağı zorlanıyor insan)8) Cep telefonum (Yurt dışı tarifelerine inancım sıfır. Bir yerden vuruyorlar)9) Ev yemekleri (Bizim mutfağımızın lezzeti gibisi yok)10) Türkçe müzik (Birkaç gün geçtikten sonra insan duymadan bir tuhaf oluyor)KıskançlıkFenerbahçe’nin yıldız futbolcusu Alex De Souza ile yıldızı bir türlü barışmayan teknik direktörü Aykut Kocaman arasında medyatik bir tatsızlık yaşandı. Alex, kendisini kadroda düşünmeyen hocasını kıskançlıkla suçladı. Tepkiler gelince geri adım atmak zorunda kaldı. Aziz Başkan da herhalde onu bu yüzden fırçaladı. Bence olayı gereğinden fazla büyüttüler.Kıskançlık son derece normal bir duygu. Bunda kötü bir şey yok. İnsanlar bundan utanmamalı. Sadece ‘beni kıskandı’ dememeli. Açık açık kıskandıklarını da söyleyebilmeli. Ben de kıskancım ve bunu inkar etmiyorum. Küçükken benden fazla oyuncağı olan arkadaşlarımı kıskanırdım. Delikanlıyken altında spor arabası olan ve güzel kızlarla gezen yaşıtlarımı kıskandım. Şimdi de her gördüğü ve beğendiği şeyi satın alabilenleri kıskanıyorum. Ne yapayım elimde değil. En azından itiraf ediyorum!Ben Amerika’dayken olanlar...4 Meltem Cumbul kendinden genç bir işadamı ile evlenmiş. Damadın babası feryadı figan etmiş. Demediğini bırakmamış. Cem Yılmaz’ın kayınpederini bile sollamış. Meltem hiç aldırış etmemiş. 4 Beşiktaş ezeli rakibi Galatasaray’ı hakemin verdiği uyduruk penaltı yüzünden yenememiş. Durduk yerde kendini yere atan Burak Yılmaz’a yüklenenlerin başında kariyerlerinde aynı hareketi yaparak ünlenen Rıdvan Dilmen ve Arif Erdem varmış...4 Sosyetenin kraliçesi Ender Mermerci eski ve yeni sevgilileriyle yan yana poz vererek ilişki medeniyetinin ne olduğunu göstermekle kalmamış, Çeşme plajlarında çekilen bikinili fotoğrafıyla 61 yaşında vücudunun ‘mermer gibi’ olduğunu kanıtlamış...4 İbrahim Tatlıses’in eşi Ayşegül Hanım iki aylık hamileymiş. Ancak nazar değer diye müjdeli haberi açıklamak için üçüncü ayı bekliyorlarmış. Demek ki hamileliğin nazarı 90 günmüş. 4 İlker İnanoğlu’nun ayağına sevgilisi Zeynep Mutlu bir buse kondurmuş. Magazinciler bu anı ‘yılın öpücüğü’ diye adlandırmışlar. Bunun üzerine Zeynep Hanım, sevgilisi İlker’in ayağını ‘uf’ olduğu için öptüğünü açıklamış...4 İzzet Çapa gündemde başka ünlü bulamayınca kendi gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı ile söyleşi yapmak zorunda kalmış...4 Hande Ataizi ile sevgilisi Benjamin Harvey’in 8 Eylül’deki düğününün dekorasyonunda 7 kamyon antika kullanılacakmış. Hande Hanım’ın bundan önceki evliliği 24 saat sürmemişti. İnşallah bu seferki kalıcı olur da yapılan zahmet ve masrafa değer...

Devamını Oku