Los Angeles’tan San Fransisco’ya bugüne dek hep arabayla sahil yolundan gitmek istemiştim. Kısmet bu sefermiş. Highway 1dedikleri yolda muhteşem bir deniz manzarası eşliğinde yolculuk yapıyorsunuz. Halka açık Hearst şatosunun sahilindeki küçük park ve upuzun iskele de görmeye değer. 10 saate varan uzun, ancak zevkli bir yolculuktan sonra Kaliforniya’nın belki de en şirin sahil kasabası olan Carmel’e geldik. Hollywood’un efsane ismi Clint Eastwood’un sahiplendiği ve kısa bir süre belediye başkanlığı yaptığı Carmel son derece şirin bir yer. Ufacık tefecik ama içi dolu başka türlü bir zenginlik. Ana caddesindeki oteller, restoranlar ve mağazalardan kalitesi hemen belli oluyor. Carmel aynı zamanda dünyadaki hayvanseverlerin cenneti olmalı.
Her tarafta sahibinin yanında veya kucağında dolaşan cins bir kedi veya köpek var. Carmel’in en büyük özelliği aracınızla 17 millik sahil yolculuğunu yapabilmek için girişte para ödemek zorunda olmanız. Yemyeşil korulukları, eşsiz manzaralı golf sahaları ve farklı yapılardaki görkemli malikanelerle süslü Carmel sahilleri gerçek bir doğa harikası.
Napa
Kuzey Kaliforniya turumda ikinci durak Napa Valley denilen şarap vadisiydi. Carmel’den iki saatlik bir araba yolculuğundan sonra Sonoma Valley denilen yere vardım. Sonoma sıradan bir yer. Şehrin meydanında tarihi bir bina ve birkaç restoran ile dükkan var, o kadar. Akşam 22.00''dan sonra sokaklar boşalıyor. İstanbul’da yaşamaya alışkın biri herhalde Sonoma gibi bir yerde iki günde sıkıntıdan patlar. Sonoma’dan başlamak üzere Napa Valley’in her tarafı üzüm bağlarıyla dolu.
Dünyanın en güzel şarapları Kaliforniyanın Napa vadisinde üretiliyor. Orayı ziyaret edip şarap içmeden döneni herhalde dövüyorlar. Biraz uzun ve sıkıcı olabiliyor ama Napa’da şarap tatmanın en güvenli yolu bir tura katılmak. Napa bölgesinin parlayan yıldızı Yountville. En gösterişli şarap evleri ve dünyaca ünlü şeflerin restoranları burda. 45 dakikalık rehberli tura 5 tadımlık şarap dahil kişibaşı 30 dolar ödüyorsunuz.
San Fransisco
Geçenlerde İstanbul’da konser veren ünlü Amerikalı şarkıcı Tony Bennet’in en meşhur şarkısı ‘’I left my heart in San Fransisco’’ da (Kalbimi San Fransisco’da bıraktım) dediği kadar var. İstanbul’u çağrıştıran San Fransisco gerçekten aşık olunacak bir şehir. Yokuşları, tramvayları, köprüleri, Fisherman’s Wharf’ı, Alcatraz adası, Golden Gate Bridge köprüsü harika. Union Square meydanı, Embarcadaro Center’i ve dünyanın her yerinden gelen turistleriyle San Fransisco, Kaliforniya eyaletinin en gözde merkezlerinden biri.
Nob Hill bölgesindeki Huntington otelinde kaldım. Şansıma en üst kattan bir oda verdiler. Nob Hill’in küçük parkında yaşını başını almış kadınlar Tai- Chi sporu yapıyordu. San Fransisco kozmopolit olduğu kadar son derece romantik bir kent. Zevklerinin kalitesiyle bilinen eşcinsellerin burayı tercih etmeleri bir tesadüf değil. San Fransisco güzelliğinin yanı sıra,insanların cinsel tercihleri konusunda özgür ve rahat yaşayabilecekleri bir yer.
Santa Barbara
Kaliforniya gezimdeki son durak Santa Barbara oldu. UCSB üniversitesi nedeniyle Santa Barbara genç kaynıyor. Kaliforniya’nın en çarpıcı güzellikteki sarışın kızları hiç tartışmasız Santa Barbara’da yaşıyor. State Street isimli uzun bir caddesi var. Sinemasından alışveriş yerlerine, kafesinden, barına her şey o caddenin üstünde. Genç nüfus çoğunlukta olduğu için trafik polisleri sürücülere göz açtırmıyor. Santa Barbara’da yaşam çok pahalı. Ünlü televizyoncu Oprah Winfrey başta olmak üzere Amerika’nın en zenginleri Santa Barbara’nın hemen yanındaki Montecito bölgesinde kalıyor. THY ile Los Angeles’dan İstanbul’a dönme zamanı geldi.
Carmel
Kaliforniya gezimde bu hafta eyaletin Kuzey bölgelerinden bu satırları yazıyorum...
Haberin Devamı