Yazarımız yıllık izninin bir bölümünü kullandığından yazılarına bir süre ara verecektir.
Başkan Obama beklenen hayati kararı açıkladı. Bernanke’yi yeniden FED’in başına atadı. Mali piyasalar açısından önemli bir belirsizlik ve spekülasyon konusu halloldu. Anlaşılan Larry Summers’ın gücü Bernanke’ye yetmedi.Karar ABD idari sisteminin farklılığını yansıtıyor. Biri particilik anlayışıdır. Greenspan’in yerine Bernanke’yi Cumhuriyetçi Bush getirmişti. Demokrat Obama kendi partisine yakın biri yerine onunla çalışmayı tercih etti. Diğeri bürokratik geleneğin zayıflığıdır. Kamu üst yöneticileri arasında kariyer bürokrata çok ender rastlanır. Greenspan tahmin şirketi sahibi idi. Bernanke üniversite kökenlidir. “Başkan FED memurları arasından seçilsin” diyen olmuyor.“Helikopter Ben”Ben Bernanke çok mu şanslı, yoksa çok mu şanssız? Karışık duygular içindeyim. “Tüm mali krizlerin ağababası” onun başkanlık döneminde patladı. İnanılmaz sorumluluklar yüklendi. Uykusuz çok gece geçirdi. Yerinde olmak istemezdim.Ama bir de madalyonun öbür yüzü var. Hayatı boyunca para teorisi ve politikaları ile uğraşmış bir iktisatçı için böylesine bir krizi para otoritesinde dümen tutarak geçirmekten daha büyük bir keyif, daha büyük bir heyecan olabilir mi? Yerinde olmak isterdim.Bernanke “Büyük Buhran” uzmanıdır. 1930’larda, sıradan bir mali krizin özellikle para politikasında yapılan hatalar sonucunda büyük bir ekonomik felakete dönüştüğünü saptamıştı. Bundan önemli dersler çıkarmıştı.Özetle, mali kesimin hasar gördüğü, talep ve harcamaların hızla daraldığı dönemlerde eldeki tüm olanakları kullanarak para arzını artırmak gerektiğini savunuyordu. İcabında dolarları helikopterlerden aşağı atabiliriz diyordu.Bu krizde düşüncelerini uygulama fırsatını buldu. “Helikopter Ben” lakabının hakkını verdi. Para piyasalarını kelimenin tam anlamı ile dolara boğdu. Mali krizin denetim altına alınmasına büyük katkısı oldu.Çözüm mü, neden mi?Doğal olarak, Bernanke’ye yönelen sert eleştiriler de var. Özellikle Amerika’nın devlet karşıtı sağı Greenspan ve Bernanke’yi büyük mali kuruluşların çıkarlarının temsilcisi olarak görüyor. Krizi onların yanlış politikalarının çıkardığını savunuyor.Geçen ay internette bir youtube videosu dolaştı. Bana yollayan, “krizin üç dakikada özeti” demiş. Türkiye’de youtube yasak ama herkes gibi ben de http://www.ktunnel.com üzerinden seyrettim.Konuşma Temsilciler Meclisi Mali Hizmetler Komisyonu’nun Bernanke ile yaptığı toplantıdan alınmış. Konuşan Teksas temsilcisi Cumhuriyetçi Ron Paul’dü. Bernanke’nin yüzüne karşı “Siz bu krizde çözüm değil nedensiniz; daha önce uyguladığınız gevşek para politikaları bu krizin sebebidir” dedi. Obama’nın aynı görüşte olmadığını anlıyoruz.Not 1: Mesleğin bir çınarı daha devrildi. Haydar Kazgan hocayı kaybettik. Geride kırk küsür yıllık anılarımız kaldı. Kendisine rahmet, değerli hocam Gülten Kazgan ve ailesine sabır diliyorum. Not 2: Son yazımda gecelik faizin Ağustos’ta yüzde 7.25’e indiği anlamına gelen bir ifade var. Yarım puan da olsa vahim bir hata. Yorgunluk işareti olabilir; galiba yazılara bir süre ara verme zamanı gelmiş.
Bugün tahminlerde son revizyonları ele alıyorum. İkinci çeyrek verileri tamamlandı. Üçüncü çeyreğin yarısını geçtik. Bir hafta sonra temmuz sonuçları çıkmaya başlıyor. Son tahminleri görmenin tam zamanı sayılır. Türkiye ekonomisi hakkında elimizde nispeten geniş bir tahmin seti oluştu. Biri Merkez Bankası Beklenti Anketi. Ayda iki kez enflasyon, içeride mali piyasalardan faiz, dış açık ve büyüme tahminlerini topluyor. Sonuçları medyaya yansıyor.Daha kapsamlı tahminleri ünlü Consensus Forecasts şirketi yayınlıyor. Türkiye, Rusya, Polonya, Macaristan vs. ile birlikte Doğu Avrupa ülkeleri grubunda yer alıyor. Tam adı Eastern Europe Consensus Forecasts.2007 ortasına kadar iki ayda bir çıkardı. Sonra aylık oldu. 15 civarında, çoğu büyük yatırım bankası araştırma bölümleri katılıyor. Ben de cevap verenler arasındayım. 17 Ağustos 2009 tarihli son sayısındaki tahminleri kullanıyorum.Ana göstergelerBüyüme ile başlayalım. 2009’da ekonominin yüzde 5,9 küçülmesi öngörülüyor. Küçülme tahminleri yüzde 7,1’le yüzde 4,3 arasında değişiyor. Temmuza kıyasla yarım puan bozulma var.2010 beklentileri daha iyimser: Yüzde 3 büyüme. Benzer şekilde, yüzde 1’le yüzde 4,5 arasında değişiyor. Temmuzda yüzde 3,2 idi. Cüzi bir kötüleşme görülüyor. Yıllık büyüme hızı 2010 ortasında artıya geçiyor.Büyümeye paralel olarak 2009’un enflasyon tahminleri de düşüyor. Yıl sonu için tüketici enflasyonunda Merkez Bankası’nın yüzde 6 civarındaki tahmini kabul görüyor. Ancak, 2010’da enflasyonda az da olsa bir kıpırdanma bekleniyor.Ağır resesyon 2009’da dış açığı 10.6 milyar dolara indiriyor. Buna karşılık 2010’da, düşük büyüme hızına rağmen dış açık tekrar artışa geçiyor. 18.7 milyar dolara tırmanıyor. Çünkü 2010’da ithalat artış hızı tekrar ihracat artış hızının üstüne çıkıyor.Gecelik faiz Kasım 2009 için yüzde 7,25 tahmin ediliyor. Merkez Bankası’nın son faiz indirimini ağustosta yapması anlamına geliyor. Bir yıl sonra, Ağustos 2010’da gecelik faizin yüzde 8,1’e yükseleceği, yani para politikasının sıkılacağı öngörülüyor. *** Protesto ediyorum Şahsen taraf olduğum konuları yazılarıma yansıtmayı sevmem. Herkes gibi ben de resmi ya da özel kuruluşların keyfi uygulamalarından çekiyorum. Kendimi çok çaresiz hissettiğim anlar oluyor. Olağan prosedür içinde hakkımı aramakla yetiniyorum.Bu kez durum farklı. Zeynep Mutlu Eğitim Vakfı kurucuları arasındayım. Kemer Okulları’nın sıfırdan bugüne her aşamasında yer aldım. Türkiye’nin kaliteli bir eğitim kurumu daha kazanması için katkıda bulunmaya çalıştım.O kadar emekle, maddi ve manevi fedakârlıkla, iğne ile kuyu kazarcasına bugünlere getirdiğimiz sevgili okulumun keyfî bir uygulama sonucunda eğitimin başlamasına iki hafta kala yıkılması içimden bir şeyleri kopardı.Kararı alanları ve uygulayanları bütün hücrelerimle protesto ediyorum. Hakkımızı almak için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Kemer Okulları’nı yeni başarılara taşıyacağız. Böyle biline...
IMKB-100 endeksi haftayı 47 binin üstünde kapattı. 40 bini geçtiğinde çok şaşırmıştım. 45 bini görünce “zirveyi buldu, artık düşüş başlar” dedim. Bu iş beni aştı. Artık susmam gerektiğine karar verdim. Zenginin parası herkesin çenesini yoruyor. Dünkü gazetelerde Nobel iktisat ödülü sahibi Joe Stiglitz’in bir konuşmasına yer verilmişti. “Dolar yıprandı, yeni bir küresel rezerv paraya ihtiyaç var” diyor. Teşhise katılıyorum ama nasıl gerçekleşeceğini bir türlü kestiremiyorum. Küresel mali krizin ilginç yan etkileri ortaya çıkıyor. ABD bastırınca İsviçre mevduatın gizliliği ilkesinden taviz vermek zorunda kaldı. Yurtdışında hesabı olan Türklerin konuyu yakından izlediklerinden eminim.Üçüncü köprüBoğaza üçüncü köprü tartışmaları aniden alevlendi. Birinciden ikinciye 20 yıl yeterli olmuştu. Halbuki Fatih köprüsünün inşasından bu yana neredeyse 30 yıl geçti. Geciktiği bile söylenebilir. Benim neslim için boğaz köprülerinin tarihi-simgesel değeri vardır. 1970’lerin başında köprüye karşı çıkmak ilericilikle özdeşti. Bizim cenahta aklı başında birinin köprüyü savunması düşünülemezdi.İkincisi 12 Eylül’ün hemen sonrasına, Özal’ın ilk dönemine rastladı. Başta siyasi yasaklar, daha acil sorunlar vardı. Gene de karşı çıkıldı. Köprü ve çevre yollarının boş kalacağı, dolayısı ile kaynak israfı olduğu eleştirilerini hatırlıyorum.Evim ve işim Avrupa yakasında. Günlük yaşamımda karşı yakaya sık geçmiyorum. Gene de, her kullandığımda köprü trafiğinde bunalıyorum. Bu sıkıntıyı her gün yaşayanlara üzülüyorum. Öyle anlarda üçüncü köprüye sıcak bakıyorum. Doğrusu, kenti içi trafik sıkışıklığına çözüm bulunması beni daha fazla ilgilendiriyor. Kıt kaynakların köprü yerine kent içi dolaşımı hızlandıracak toplu taşıma yatırımlarına yönelmesini tercih ederim. Köprü müdavimlerinin farklı düşündüğüne eminim. Gecikmiş kitap önerisiEskiler “Ağustosun yarısı yaz, yarısı kış” derlerdi. Yarıyı geçtiğimize göre yazın bittiğini söyleyebiliriz. Bunaltıcı sıcaklar azaldı. Akşamlar yavaş yavaş serinliyor. Araya Ramazan’ın girmesi tatil dönemini de erken sona erdirdi. Bu yıl ekonomi gündemi içinde hapsolup kaldım. Yaz okuması için bir türlü kitap öneremedim. Geç de olsa, çok hoşlanacağınızı sandığım bir kitabı duyurmak istiyorum. Yankı Yazgan: Akıl Çizgileri (Kapital kitaplar, İstanbul 2009). Üstelik çok kolay okunuyor. Yankı Yazgan on parmağına yirmi marifet sığdırmayı beceren tıp doktoru bir dostumdur. Aile şirketleri üstüne söyleşileri de Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği tarafından yayınlandı: Aile Kalmak, Şirket Olmak (TKYD, İstanbul 2008).
CNBC-e tüketim endeksinin Temmuz’da düşmesine kötü haber demiştik. Merkez Bankası ve TÜİK’in beraberce hazırladığı Tüketici Güven Endeksi de Temmuz’da geriledi. Aralık’tan bu yana yükseliyordu. Ağustos verileri önem kazandı.Mayıs istihdam ve işsizlik sayıları yayınlandı. Mart-Haziran dönemini yani ikinci çeyreği kapsıyor. Her yıl ilkbaharda istihdam artarken işsizlik oranı geriler. Bu yıl da öyle oldu. Ancak geçen yıla kıyasla istihdamda ciddi düşüş ve işsizlikte artış eğilimi sürüyor. Resesyonun özellikle çalışan kesimleri vurduğu çok açık. ‘Şeytan ayrıntıda gizlidir’ denir. Yaz rehaveti ve küçük seyahatler sayıları tam hazmedecek zaman bırakmadı. Sanki beklediğimden daha iyi duruyor. Galiba karamsar kaldım.Faiz indirimi sürüyorSalı günü Para Politikası Kurulu (PPK) gecelik faizlerde yarım puan indirime gitti. Böylece Merkez Bankası’nın borçlanma faizi yüzde 7,75’e, fonlama faizi yüzde 10,25’e indi. Artık klişe oldu. Faiz her ay yeni bir tarihi rekor kırıyor.18 Kasım 2008’de gecelik borçlanma faizi yüzde 16,75’ti. Yani dokuz ayda Merkez Bankası faizi 9 puan düşürdü. Kış aylarında tek haneli faiz öngördüğümde alay edenler olmuştu. Şimdi ne diyorlar acaba?Merkez Bankası’nın tavrını nasıl değerlendiriyorum? Kesinlikle destekliyorum. Küresel resesyon Türkiye’de para politikasının normalleşmesi için kritik bir fırsat yarattı. PPK’nın bu fırsatı kullanması sevindiricidir. Ama eleştirilerim de var. Merkez Bankası’nın yaklaşımını aşırı temkinli buluyorum. Tutucu da diyebilirim. Bir: Faiz indirimde geç kalındı. Kasım’a kadar beklemeye gerek yoktu. İki: Daha hızlı olabilirdi. Bu düzeye ilkbaharda gelebilirdi.Normal koşullarda, faiz indirimlerinin süreceğini tahmin ediyorum. PPK karar metni de onu söylüyor.Yılbaşında gecelik faizin yüzde 5’e kadar düşebileceğini iddia etmiştim. Bu görüşümü hâlâ değiştirmedim.Üzülenler de varFaizin geldiği düzey geçmiş para politikası hatalarına da ışık tutuyor. Örneğin 2003 sonrasında uygulanan yüksek faizleri savunmayı imkânsız hale getiriyor. Bir kesimin faiz indirimlerine üzülmesinin geri planında bu olgu yatıyor.Bugünkü ortama bir göz atalım. Bütçede faiz-dışı fazla yerini açığa bırakmış. Yabancı sermaye yatırımları durma noktasında. Risk iştahı geçmişle karşılaştırılmayacak kadar düşük. Bu olumsuz koşullara rağmen faiz yüzde 7’lere inebiliyor.2003 sonrası yılları hatırlayalım. Bütçede faiz-dışı fazla rekorları kırılıyor. Yabancı sermaye Türkiye’ye akıyor. Risk iştahı zirveye tırmanmış. Bu olumlu koşullara rağmen faizler yüksek tutuluyor. Doğrusu budur deniyor. Bilmem anlatabiliyor muyum?
Küresel resesyonda en kötü dönemin aşıldığı konusunda az çok fikir birliği oluştu. En karamsarlar bile 1930’lar benzeri bir felaketin engellendiğini kabul ediyor. Ama sonrası için rivayetler muhtelif. Toparlanma beklentileri büyük farklılıklar gösteriyor. Örneğin mali piyasalar resesyondan çıkışın nispeten hızlı olacağını satın aldılar. İyimser hava ve likidite bolluğu küresel borsalara yaradı. Yükseliş İMKB’ye de yansıdı. Endeks 45 binleri gördü.Ancak bu görüş son verilerde aradığı desteği bulamadı. Tersine, toparlanmanın beklenenden çok daha yavaş olması ihtimali güçleniyor. Bu da mali piyasaları tedirgin ediyor. Nitekim küresel borsalar haftaya düşüşle başladı.Bundan sonra ne olur? Kestirmek zor. Papatya falını hep aynı soru ile açıyoruz. Geçici bir düzeltme mi? Yoksa bir eğilim kırılması mı? Bu arada, karamsarlar arasında yer aldığımı belirtmek istiyorum.Resesyon ve iktisat politikasıBugün ilk yarıda bütçe gerçekleşmesine bakmak istiyorum. Biraz gecikmeli oldu, biliyorum. Bugün yarın Maliye Bakanlığı Temmuz sonuçlarını açıklayacak. Hazine’nin nakit gerçekleşmesindem ciddi bir açık geleceğini biliyoruz.Bütçedeki bozulma üstüne çok şey söylendi ve söyleniyor. Vatandaş geçmiş deneyimlerinden iki ekonomik göstergeyi yakından izlemeyi öğrenmiştir: Dış açık ve bütçe açığı. İlkinin döviz kurunu, ikincisinin enflasyonu patlatmasından korkar.Otuz yıl süren yüksek enflasyon döneminin bir başka mirası, kamuoyunun resesyon karşıtı iktisat politikalarına aşina olmamasıdır. Geçmiş krizlerin tümünde, ekonomi küçülürken hükümet para ve maliye politikalarını da sıkmak zorunda kalmıştı.Bu resesyonun ezber bozan boyutuna sık sık değiniyoruz. Son on yılda köprülerin altından çok sular aktı. Başta kamu maliyesi ve bankacılık kesimi, fevkalade önemli reformlar hayata geçirildi. Türkiye ekonomisi normalleşme yolunda büyük adımlar attı.Böylece bu krizde para ve maliye politikalarını resesyonla mücadele amacı ile kullanma olanağı doğdu. Faiz hızla düşürüldü. Aynı anda gerileyen özel kesim talebini kısmen de olsa telafi edebilmek için bütçe kullanıldı. Gevşek maliye politikasıAşağıdaki tabloda 2008 ve 2009’un ilk yarısı için bütçe gerçekleşmesi karşılaştırılıyor. İlk iki sütunda fiili sayılar var. Sonraki iki sütunda aynı veriler enflasyona göre düzeltildikten sonra Haziran 2009 fiyatları ile gösteriliyor. Son sütunda reel değişim yer alıyor.Resesyon bütçe gelirlerini reel olarak yüzde 7 azaltıyor. Özellikle vergi gelirlerindeki yüzde 11’lik düşüş göze batıyor. Buna karşılık faiz-dışı harcamalar reel olarak yüzde 14 artıyor. Dolayısı ile faiz dışı fazla beşte birine geriliyor. Mali kriz döneminde yükselen faizlerin de etkisi ile, faiz ödemeleri de yüzde 22 yükselince, bütçe dengesi 2 milyar TL fazlasıyla 23 milyar TL açığa dönüşüyor. Yani bütçede 25 milyar TL bozulma oluyor. Kabaca milli gelirin yüzde 5’ine tekabül ediyor. Artan bütçe açığı korkutucu mu? Cevap için faiz-dışı dengeye bakıyoruz. Yakın tarihin en ağır resesyonuna rağmen küçük de olsa bir fazla (4 milyar TL) görüyoruz. Böylece ilk yarıda maliye politikasında gevşemenin sınırlı kaldığı sonucuna ulaşıyoruz.
Geçen haftayı yurtdışında geçirdim. İnternetim yoktu. Televizyona bakacak vaktim de olmadı. Türkiye’de olup bitenleri günü gününe izlememeyi önce yadırgadım. İnsanın iyi şeylere çabuk alıştığı söylenir. Sonra çok hoşlandım.Aktarmalı uçuşları hiç sevmem. Bu kez gidişte ve dönüşte mecbur kaldım. Avusturya Havayolları’nın ve Viyana Havaalanı’nın methini çok işitmiştim. Ama İstanbul’a döndüğümde bavulum gelmedi. Başıma bir sürü iş çıkardı. Esas şokumu Turkcell’in data hattı faturası ile yaşadım. Temmuz’da üç yazımı yurtdışından yollamıştım. Toplam 60 MB data için 600 TL fatura geldi. Megabiti 10 TL yani yurtiçi fiyatın tam bin katı ediyor. Pes! Cari işlemler açığı Pazartesi günü Merkez Bankası Haziran ödemeler dengesi verilerini açıkladı. Seyahat yüzünden Perşembe günü yazamadım. Bugün için ‘acaba bayatladı mı’ diye tereddüt ettim. Sonunda ilk yarı sonuçlarını değerlendirmek gerektiğine karar verdim.Cari işlemler dengesi açısından Haziran verileri yeni bir bilgi taşımıyor. Dış açığın rekor hızla daraldığını zaten biliyorduk. Nitekim sonuç tahminlerle uyumlu çıktı. İlk yarıda cari işlemler açığı 6.7 milyar dolar çıktı.Döviz sepeti bazında 2002’den bu yana en düşük ilk yarı dış açığıdır. 2008’in ilk yarısında cari işlemler açığı 27.7 milyar dolardı. Böylece düzeltmenin ne kadar sert olduğu da (21 milyar dolar) anlaşılıyor.Yıllık bazda, Haziran 2008’de cari işlemler açığı 46.4 milyar dolara ulaşmıştı. Tarihi rekorunu 48.8 milyar dolarla Ağustos’ta kırdı. Haziran 2009’da yıllık açık 20.3 milyar dolarla Ekim 2005 düzeyine geriledi. Düzeltmenin tümü ile dış ticaretten, özellikle ithalattaki çok sert düşüşten kaynaklandığını özellikle belirtelim. Buna karşılık hizmet dengesinin krizden çok az etkilendiği anlaşılıyor.Sermaye hesabıÇok konuşulan net hata noksan kaleminde geriye dönük revizyon yapılacağını Başkan Yılmaz haber vermişti. Bekleneceği gibi, ben de ilk ona baktım. 2008 yılındaki büyük dalgalanma daralmış. Yani net hata noksanda görülen döviz hareketleri sermaye hesabının ilgili kalemlerine kaydırılmış.Buna karşılık, 2009’daki fazla sürüyor. İlk yarıda net hata noksan 8.5 milyar dolar fazla vermiş. Ayrıca 3.4 milyar dolar yabancı sermaye yatırımı ve 1.2 milyar dolar borsaya giriş olmuş. Üstüne döviz rezervleri 4 milyar dolar azalmış. Bu dört kalemden giren dövizin toplamı 17.2 milyar dolar ediyor. 6.7 milyar dolar cari işlemler açığını düşünce ilk yarıda Türkiye’nin net dış borç geri ödemesine ulaşıyoruz: 10.5 milyar dolar. Sayılar ilk yarıda Türkiye’nin dış borçlarını IMF’siz çevirebildiğini gösteriyor. O günlerde çok yazdık; IMF gereksizdir dedik. Son dönemde döviz ve faizde yaşanan gevşeme mali piyasaların bu gerçeği nihayet kavramaya başladığına kanıttır.
İktisatçı için konjonktürün kırılma anları gerginlik demektir. Normal dönemlerde yakın gelecekle ilgili tahmin yapmak rutinleşir. Hata boyutu küçük olur. Ufak tefek sapmaları açıklamak kolaydır.Eğilimlerin dönme ihtimali belirince işler zorlaşır. Riskler artar. Tedirginlik zirveye çıkar. Meşakkatli bir süreç başlar. Her yeni veri ek sorular getirir. İktisatçı bir türlü karar veremez. Konjonktür hakikaten değişti mi? Yoksa geçici bir dalgalanma mı?Üstelik, gelen verilerin hepsi aynı yöne işaret etmez. Bir veri umutlandırır. Diğeri moral bozar. Bütün verileri yeniden kontrol etmek, analizi baştan sona gözden geçirmek gerekir. Günler böyle geçer.Tüketim endeksinde düşüşDün yayınlanan iki göstergeden olumsuz çıkanla başlayalım. Kötü haber çabuk yayılırmış. Mali piyasalar şu sıralarda sadece iyi haberlere bakıyor. Ama önemli bir bilgi olduğunu söyleyebiliriz.Finansal Çözümler Ltd. tarafından CNBC-e kanalı için hazırlanan tüketim endeksinden arada sırada söz ediyoruz. İki önemli avantajı var. Biri çok kısa bir gecikme ile yayınlanması. Dün temmuz sonuçları açıklandı.Diğeri özel tüketim harcamalarının önemli bir bölümünü kapsayan gelişmiş bir teknoloji kullanması. Güven ölçmeye yönelik anketlerin ne de olsa öznel bir tarafı var. Tüketim endeksi ise fiili satışlardan hareketle hesaplanıyor.Şubata kadar tüketim endeksi geriledi. Ama martta ani bir toparlanma oldu. Nisan-haziran döneminde kazançlarını koruyarak nispeten istikrarlı seyretti. Ancak Temmuz’da tekrar düşüşe geçti.Tefsirine girmiyorum. Vergi indirimlerine bağlı olabilir. Şu anda göremediğimiz başka etkenler olabilir. Ekonominin kısa dönemde motoru olması beklenen özel tüketimle ilgili bir tereddüt yarattığını söyleyebiliriz.Sanayide toparlanmaİyi haber haziran sanayi üretimi endeksinden geldi. Ay başında TÜİK’in yeni yayınladığı mevsimlik etki düzeltilmiş sanayi üretimine bakmıştık. İlkbaharda sanayi üretiminin dibe vurduğu, bundan sonra artış beklediğimizi söylemiştik.Haziran sanayi üretimi bu eğilimle tutarlı geldi. Bir önceki yıla göre toplam sanayi üretimi yüzde 9.7, imalat sanayi üretimi yüzde 10.6 azalmış. Daha önceki aylarda düşüş oranları çok daha yüksekti.Hemen seriyi mevsimlik etkiden temizledik. Nisandan mayısa çok ufak bir artış vardı. Mayıs’tan Haziran’a artış iyice belirginleşiyor. Bu da haziranda sanayinin çarklarının dönmeye başladığı anlamına geliyor.