CNBC-e tüketim endeksinin Temmuz’da düşmesine kötü haber demiştik. Merkez Bankası ve TÜİK’in beraberce hazırladığı Tüketici Güven Endeksi de Temmuz’da geriledi. Aralık’tan bu yana yükseliyordu. Ağustos verileri önem kazandı.
Mayıs istihdam ve işsizlik sayıları yayınlandı. Mart-Haziran dönemini yani ikinci çeyreği kapsıyor. Her yıl ilkbaharda istihdam artarken işsizlik oranı geriler. Bu yıl da öyle oldu. Ancak geçen yıla kıyasla istihdamda ciddi düşüş ve işsizlikte artış eğilimi sürüyor.
Resesyonun özellikle çalışan kesimleri vurduğu çok açık. ‘Şeytan ayrıntıda gizlidir’ denir. Yaz rehaveti ve küçük seyahatler sayıları tam hazmedecek zaman bırakmadı. Sanki beklediğimden daha iyi duruyor. Galiba karamsar kaldım.
Faiz indirimi sürüyor
Salı günü Para Politikası Kurulu (PPK) gecelik faizlerde yarım puan indirime gitti. Böylece Merkez Bankası’nın borçlanma faizi yüzde 7,75’e, fonlama faizi yüzde 10,25’e indi. Artık klişe oldu. Faiz her ay yeni bir tarihi rekor kırıyor.
18 Kasım 2008’de gecelik borçlanma faizi yüzde 16,75’ti. Yani dokuz ayda Merkez Bankası faizi 9 puan düşürdü. Kış aylarında tek haneli faiz öngördüğümde alay edenler olmuştu. Şimdi ne diyorlar acaba?
Merkez Bankası’nın tavrını nasıl değerlendiriyorum? Kesinlikle destekliyorum. Küresel resesyon Türkiye’de para politikasının normalleşmesi için kritik bir fırsat yarattı. PPK’nın bu fırsatı kullanması sevindiricidir.
Ama eleştirilerim de var. Merkez Bankası’nın yaklaşımını aşırı temkinli buluyorum. Tutucu da diyebilirim. Bir: Faiz indirimde geç kalındı. Kasım’a kadar beklemeye gerek yoktu. İki: Daha hızlı olabilirdi. Bu düzeye ilkbaharda gelebilirdi.
Normal koşullarda, faiz indirimlerinin süreceğini tahmin ediyorum. PPK karar metni de onu söylüyor.
Yılbaşında gecelik faizin yüzde 5’e kadar düşebileceğini iddia etmiştim. Bu görüşümü hâlâ değiştirmedim.
Üzülenler de var
Faizin geldiği düzey geçmiş para politikası hatalarına da ışık tutuyor. Örneğin 2003 sonrasında uygulanan yüksek faizleri savunmayı imkânsız hale getiriyor. Bir kesimin faiz indirimlerine üzülmesinin geri planında bu olgu yatıyor.
Bugünkü ortama bir göz atalım. Bütçede faiz-dışı fazla yerini açığa bırakmış. Yabancı sermaye yatırımları durma noktasında. Risk iştahı geçmişle karşılaştırılmayacak kadar düşük. Bu olumsuz koşullara rağmen faiz yüzde 7’lere inebiliyor.
2003 sonrası yılları hatırlayalım. Bütçede faiz-dışı fazla rekorları kırılıyor. Yabancı sermaye Türkiye’ye akıyor. Risk iştahı zirveye tırmanmış. Bu olumlu koşullara rağmen faizler yüksek tutuluyor. Doğrusu budur deniyor.
Bilmem anlatabiliyor muyum?
Düşük faiz dönemi
Haberin Devamı