Yerel seçimler rekor katılımla gerçekleşti. Oy oranları anketlerle uyumlu çıktı. Sonuç Başbakan Erdoğan’ın başarı hanesine yazılmalıdır. Seçim gecesi konuşmasına yansıdı. Cumhurbaşkanlığı adaylığının kesinleştiğini düşünüyorum. Şubat dış ticareti yayınlandı. Piyasa dış ticaret açığını 6.4 milyar dolar öngörüyordu. 5.1 milyar dolar geldi. Altın-dışı yıllık açık 87 milyar dolara geriledi. Son iki yılın en düşük değeridir. Dış açıkta düzeltme sürüyor. İyi haberdir. Büyümede sürpriz yok Son çeyrek milli geliri TÜİK tarafından açıklandı. Piyasa büyümeyi yüzde 4 bekliyordu. Ben biraz üstünde diyordum. Gerçekleşme yüzde 4,4 oldu. Böylece 2013 büyüme hızı da yüzde 4 olarak kesinleşti. 2013 tahminciler için başarılı bir yıldır. Yılbaşında büyümeyi yüzde 3,8 öngördüm. Beklenti anketi yüzde 4,2 çıktı. Tam ortasına rastlıyor. Binde 2 sapma hata sayılmaz. Herkesin tutturduğu söylenebilir.Ekonominin genel gidişatında bir sürpriz oluşmadığı anlamına geliyor. Dışarıda finansal koşulların bozulmasına, içeride siyasetin gerginleşmesine rağmen büyüme hızı 2012’nin neredeyse iki katına yükseldi. Ekonominin dinamizmini gösteriyor.Talebin dağılımıKonjonktür analizi için harcama kalemlerinin büyümeye katkısına bakıyoruz. 2012’ye kıyasla en belirgin artış özel tüketimdedir. Eksi 0.3 puandan artı 3.1 puana yükseldi. Büyümedeki hızlanmanın canlanan özel tüketimden kaynaklandığı çok açıktır. Kamu tüketimi 0.6 puan, kamu yatırımı 0.9 puan, yani toplam kamu talebi 1.6 puan katkı yaptı. Geçen yıl 1 puandı. Ancak özel yatırımların katkısı sınırlı kaldı: 0.1 puan. Geçen yıl eksi 1.1 puan olduğunu hatırlatalım.İhracatın katkısı sıfır oldu. Geçen yıl 3.9 puandı. İthalatın katkısı ise 2012’de artı 0.1 puandan 2013’te eksi 2.4 puana dönüştü. Ancak verilerin altın ticaretini kapsaması hesabı bozuyor. Nitekim stok değişiminin katkısı artı 1.6 puana (?) tırmanıyor. Neticede 2013’te büyümeyi tüketim kökenli iç talep destekledi; zayıf dış talep kısıtladı. 2014’te rollerin değişmesi kaçınılmazdır.
Seçim gününe kazasız belasız ulaştık. Yaşanan kutuplaşmaya göre başarı sayılır. Bu seçimin bir farkı yeni büyükşehir kanununun uygulanmasıdır. Ülkenin büyük bölümünde il genel meclisi pusulası olmayacak. Özleneceğini düşünmüyorum. İster genel ister yerel, seçim olayı beni hep çok heyecanlandırır. İlk kez 1965 Milletvekili seçimlerinde oy kullanmıştım. 12 genel seçim ediyor. Yerel seçimler, ara seçimler, referandumlar, yani sandığa gidişim 30’u aşıyor. Eşit oy hakkıİnsanı insan yapan özelliklerin doğal dağılımı eşitsizdir. Güzel-çirkin, uzun-kısa, zayıf-şişman, sağlam-çürük, güçlü-güçsüz, yaşlı-genç (sıraya dikkat!), vs. liste uzundur. Doğayı eşitlikçi olmakla suçlayamayız. Toplum farklı değildir. Başbakan-dağdaki çoban, hoca-öğrenci, star-sıradan vatandaş, general-er, patron-işçi, zengin-fakir vs. eşitlenebilir mi? İmkansız duruyor ama cevabı evettir. Kristof Kolomb’un yumurtası gibi, bir kez yapınca çok basittir. İnsanoğlunun en büyük keşiflerinden biridir. Her vatandaşa tek oy bugün sıradan gelebilir. Müthiş bir yeniliktir. Mutlak toplumsal eşitliğin sağlandığı tek andır. Aramızdaki tüm doğal ve toplumsal farkları yok eder. Bizi sandıkta eşitler.Kıymetini bilelimToplumun müşterek çıkarlarını temsil eden kurumlara yönetici tayin etmenin tek yöntemi özgür seçimler değildir. Geçmişte bileği güçlü olan kapar, babadan oğula kalıtımla geçerdi. Hala kullanılıyor. Ayrıca, seçim toplumun bütün üyelerinin oy hakkına sahip olmasını garantilemez. Bir kesimle sınırlanabilir. Başlangıçta öyle yapıldı. Sadece savaşçılar, senatörler, asiller, vergi mükellefleri, erkekler, vs. oy verdi. Genel oy hakkının kabulü zaman aldı. Türkiye’de darbeler, vesayetler, vs. ciddi engeller aşıldı. Kıymetini bilmek gerekiyor. Bugün mutlaka oyunuzu kullanın. Herkesle eşit olduğunuz bu çok müstesna anın tadını çıkartın. İyi seçimler.
Olumlu hava piyasalara geri döndü. Dolar 2.21 TL’nin (sepet 2.62 TL) altını gördü. Gösterge tahvil faizi yüzde 11,2’ye geriledi. BIST endeksi 67 bini aştı. Salı günü finansal kırılganlığın azaldığını yazmıştım.Mart öncü göstergeleri yayınlandı. Mevsim etkisi arındırılmış kapasite kullanımı biraz düştü. Güven endeksi biraz yükseldi. Sanayide işler fena durmuyor. Ancak hizmet, perakende ve özellikle inşaat güven endeksleri geriledi. İç piyasada durgunluğu yansıtıyor.Yavaşlamaya önlemPara Politikası Kurulu toplantı özeti bu kez şaşırttı. Karar metninde bir ipucu yoktu. Özette ise kurulun yeni bir konuyu gündemine aldığı ortaya çıktı. İç talepteki yavaşlamayı telafi edecek makro ihtiyati önlemler düşünülüyor. PPK “yaşanan belirsizliklerin ve risk primindeki artışın uzun süreli olması durumunda ekonomide güven ve bilanço kanalı üzerinden ciddi bir yavaşlama gözlenme olasılığı” yüksek diyor. Buna karşı önlem alacağını söylüyor. Katılıyorum. Üç araç sayıyor: “Zorunlu karşılıklar, rezerv opsiyon mekanizması (ROM) ve likidite politikası.” Dikkatinizi çekerim: Faiz indiriminden söz etmiyor. Bu koşullarda makro ihtiyati önlemleri daha etkili buluyor. Makuldür.Kime yarar?Somuta tercümesi bir sonraki paragrafta geliyor. “Kurul, para politikasının normalleşmesi sürecinde zorunlu karşılıkların Türk Lirası olarak tutulan kısmına faiz ödenmesi konusunu da bu süreçte değerlendirmiştir.” (Altını ben çizdim).“Normalleşme” sözcüğü önemlidir. Karşılıklara faiz ödenmesi literatürde tartışmalıdır. Karşıt tezler vardır. Merkez Bankası faiz ödenmesini “normal” buluyor. Yani mevcut durumu olağan dışı ve geçici kabul ediyor. Teoride bankaların mevduat maliyeti düşer. Mevduat ve kredi faizi farkı (spread) daralır. Kredi faizi geriler. Reel sektör yararlanır. Ama uygulamada şaşabilir. Yetersiz rekabet hâlinde kredi faizi değişmez. Fark banka kârlarına yansır. Bankacılar sevinir.Bekleyelim, görelim...
Yazının temalarını yansıtan başlık bulmakta zorlandım. “Mali kriz ihtimali geriliyor mu?” derdimi iyi anlatıyordu. Uzun geldi. “Normalleşme işaretleri” dedim. Maksadımı aşıyordu. Sonunda yukarıdaki başlığı seçtim. Yılbaşında “sert iniş olur mu?” diye sormuştum (12/1/2014). İki risk öne çıkıyordu. Fed’in tahvil alımlarını kısması içeride tırmanan siyasi gerginliğe rastlamıştı. Nitekim on gün sonra TL’ye sert bir saldırı gerçekleşti. Moraller iyice bozuldu. Kriz korkuları depreşti.Para politikası sıkılıncaOluşan panik havasına ekonomi yönetimi hızlı tepki verdi. Para Politikası Kurulu (PPK) olağanüstü toplanıp güçlü faiz artışına gitti. Hatırlayın. Mali piyasalar faiz artışının yetmeyeceğini savundu. Karamsarlık havası dağılmadı.Benim tefsirim daha iyimserdi. Bir: Para piyasasında reel faiz artıya geçmişti. İki: Bütçede sorun gözükmüyordu. Üç: Makro-ihtiyati tedbirler iç talebi kısıyordu. Dört: İhracat pazarlarında canlanma belirginleşiyordu.Gene de “risk kalmadı” demedim. Kırılganlık algısı çok yaygın ve güçlü idi. Hesapta olmayan iç ya da dış şoklar TL’ye yeni bir saldırıyı tetikleyebilirdi. O nedenle “bekleyelim, görelim” tavrını benimsedim.İki ay sonraPara Politikası Kurulu’nun tarihi toplantısından bu yana iki ay geçti. Bu süre içinde koşullar olsa olsa kötüleşti. Fed’in çıkış programı kesinleşti. Siyasi çatışma daha da sertleşti. Rusya Kırım’ı ilhak etti. Twitter yasaklandı. Suriye uçağı düşürüldü.Buna karşılık para piyasalarında dalgalanmanın sınırlı kaldığı hemen görülüyor. Doların iki ay ortalaması 2.22 TL’dir (sepet 2.63 TL). Oynaklık ise önceki iki ayın üçte birine indi. Tahvil piyasasında da benzer eğilim gözleniyor. Lafı uzatmayalım. Son iki ayda kur ve faiz daha yüksek düzeyde dengeye geldi. Oynaklık düştü. Bu anlamda politika tepkisi amacına ulaştı. Mali kırılganlık denetim altına alındı. Reel ekonomiye yansımalarına bir başka yazıda bakarız.
Siyasi heyecanın zirve yaptığı günlerde ekonomi yazmak yavan kalıyor. Zaten okuyucu hemen uyarıyor. “Hocam, bunların önemi yok, bu koşullarda asıl olan siyasettir” diyen çok sayıda mesaj geliyor.Doğrudur. Ama ben iktisatçıyım. Ayrıca siyasi basiretim tartışmaya açıktır. Yeni Demokrasi Hareketi (YDH) kurucuları arasında yer aldım. Genel başkan yardımcılığı yaptım. 1995’de binde 5 oy aldık. Başka ne diyebilirim?Gürültü ve eğilimTahmin içeren analizlerin hepsine müşterek bir sıkıntı vardır. Toplumsal süreçler çok karmaşıktır. Değişim asla düz bir çizgi izlemez. Kısa dönemli dalgalar ve uzun dönemli eğilimler üstüste biner. İlkine gürültü (İngilizce noise) diyebiliriz. Borsa iyi örnektir. Günlük yükselişe bakalım. İki anlam taşıyabilir. Bir: kalıcıdır, yükseliş sürecektir. İki: geçicidir; tekrar düşüşe geçecektir. Hangisi olduğunu doğru kestiren kazanır. Eğilimi gürültüden ayırdetmek hayatidir. Siyasete dönelim. Özellikle seçim dönemlerinde gürültü patlaması yaşanır. Çünkü sertleşme ve kutuplaşma partilerin çıkarındadır. Seçmeni sandığa taşıyacak motivasyonu sağlar. Ama iç dinamiği risklidir. Ana eğilim sapabilir. Hasar kalıcı olabilir. Hangi Türkiye?Cuma ilginç bir gündü. Aynı anda iki zıt ama aynı derecede önemli olay yaşandı. Biri müthiş: Öcalan Nevruz mesajında barış sürecine devam iradesini açıkladı. Diğeri ise facia: Hükümetin talimatı ile Twitter yasaklandı. Türkiye’nin “bölünmüş kişiliğini” yansıtıyor. Kürt sorununa barışçı çözüm özgürlük ve demokrasi serüveninin en hayati adımıdır. Internet yasakları ise Erdoğan ve ekibinin otoriter rejime yönelişinin en belirgin simgesidir. Hangisi gürültü? Hangisi eğilim? Cevabını bilmiyorum. Türkiye kritik bir yol ayırımına geldi. Psikolojiye dönelim. Bölünmüş kişiliğin tedavisi mümkündür. Ama şizofreni riski de taşır. Hangi Türkiye’nin kazanacağı vatandaşın tavrına bağlıdır. Ben iyimserliğimi koruyorum. Nedenleri bir başka yazıya kaldı.
Şubat bütçe sonuçları Maliye Bakanlığı tarafından açıklandı. Yılın ilk iki ayında bütçe 3.6 milyar TL, faiz dışı denge 11.9 milyar TL fazla verdi. Hazine nakit dengesinden az çok biliyorduk. Kurdaki yükseliş sıkı maliye politikasını kolaylaştırıyor.Para Politikası Kurulu faizleri sabit tuttu. Seçim öncesinde tavır değiştirmesi zaten öngörülmüyordu. Çıkan metin “enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar” sıkı para politikasının süreceğini tekrarlıyor. İşsizlik düşüyorAralık istihdam ve işsizlik verileri TÜİK tarafından yayınlandı. Kasım-ocak dönemini kapsıyor. İstihdam artışında yavaşlama, işsizlik oranında artış bekliyordum. Tersine, istihdam artışı hızlanırken işsizlik düştü. Doğrusu şaşırdığımı söylemeliyim.Geçen yılla karşılaştıralım. Toplam istihdam 500 bin artarak 25.3 milyona yükseldi. İşsiz sayısında artış ise 20 binde kaldı. Dolayısı ile işsizlik oranı 0.1 puan düşerek yüzde 10’a geriledi. Tarımda istihdam 180 bin azaldı. Sanayi istihdamı 100 bin arttı.Mevsim etkisi arındırılmış verilere dönelim. İstihdam 25.8 milyonla tarihi rekor kırdı. İşsizler 2.7 milyonla nisan düzeyine indi. Böylece işsizlik oranı yüzde 9,4’le son on ayın en düşük düzeyine geriledi. Kasımda yüzde 9,8 olmuştu.Neden şaşırdım?Mevsim etkisi arındırılmış verilerle devam edelim. Bir ayda (kasımdan aralığa) istihdam 210 bin artıyor. Etkileyicidir. Son üç yılın en yüksek aylık artışıdır. Karşılaştırma için: Ortalama aylık artış önceki yılda 22 bin, iki yılda 69 bin, üç yılda 75 bindir.Aynı eğilimi mevsim etkisi arındırılmış işsiz sayısında görüyoruz. Bir ayda 99 bin azalıyor. Eylül 2011’den bu yana en güçlü düşüştür. Gene ortalamalarla karşılaştıralım: Son bir yılda 13 bin artıyor; iki yılda 1, üç yılda 10 bin düşüyor.Ne oldu? Ekim verileri çıkıp ocak verileri eklenince istihdamda böylesine çarpıcı bir artış nasıl gerçekleşti? Cevabım yok. Diğer göstergeler bu yönde işaretler taşımıyor. Bilmeceyi çözmek için önümüzdeki ayları beklemekten başka çare gözükmüyor.
Ocak dış ticaret endeksleri TÜİK tarafından yayınlandı. Takvim ve mevsim etkisi arındırılmış miktar endeksleri dış ticarette düzelmeyi destekliyor. Bir önceki aya göre ihracatta yüzde 1.8 artış, ithalatta yüzde 0.5 düşüş var.Ocak ayının olumlu sanayi ve ihracat verileri ilk çeyreğe yönelik karamsarlığı biraz yumuşattı. BETAM her ay Ekonomik Görünüm ve Tahminler hesaplıyor. Mart’ta ilk çeyrek büyümesini yüzde 3.8’e yükseltti. Şubat ve Mart yayınlanınca manzara değişebilir. Rekor rezerv kaybı“İki tarz-ı iktisat” ödemeler dengesine bakışı da etkiliyor. “Kurcular” reel ekonomiyi dert ediyor. Önce cari işlemler dengesine bakıyor. Perşembe onu yaptık. “Sıcak paracılar” ise gözünü finansmana dikiyor. Sermaye hesabına yöneliyor.Ocak ödemeler dengesi heyecanla bekleniyordu. Nedenini hatırlatalım. Ayın ikinci yarısında TL’ye saldırı gerçekleşti. Merkez Bankası önce yüklü miktarda (3 milyar dolar) döviz satarak TL’yi savundu. Sonra vazgeçti. Sert faiz artışı yoluna gitti.Sonuçlar şaşırtmadı. Ocak’ta Merkez Bankası döviz rezervleri 5.8 milyar dolar azalıyor. Tarihi rekordur. 2001’de yada 2008’de bile rezervler daha az düşmüştü. Aralık’ın 3.7 milyar dolarını ekleyince iki aylık rezerv kaybı 9.5 milyar dolara ulaşıyor.Ayrıntıdaki şeytanAyrıntısına inelim. Yabancılar 1.1 milyar dolar TL tahvili satıyor. Rekor Temmuz’da kırıldı: 2.5 milyar dolar. Ama Ekim-Ocak dönemi 3.5 milyarı buluyor. Borsadan ise sadece 0.3 milyar dolar gidiyor (iki aylık 0.5 milyar dolar).Devam edelim. Özel reel kesim 0.2 milyar dolar, kamu kesimi 0.6 milyar dolar borçlanıyor. 0.9 milyar dolar net yabancı sermaye giriyor. Böylece bankalar hariç toplam 0.3 milyar dolar sermaye girişi oluyor.. Ya bankacılık? Bankaların döviz rezervleri 1.9 milyar dolar artıyor. Yükümlülükleri 1.4 milyar dolar azalıyor. Ne demek? Merkez Bankası rezervinin 3.2 milyar doları bankalara gidiyor. Dış açığa ise 2.7 milyar dolar kalıyor. Dış açık 4.9 milyar dolar değil mi? Evet. Kalan 2.2 milyar doları “nesebi gayri sahih” döviz (net hata noksan fazlası) karşılıyor. Bilginize...
Berkin Elvan’ı kaybettik. Siyasi kutuplaşmayı şiddet dalgasına dö-nüştürenlerin masum kurbanıdır. Acısını içimde hissediyorum. Sorumlusu hiç tereddütsüz Başbakan ve hükümettir. Toplumun tepkisinden ders çıkarmalarını temenni ediyorum.Para piyasaları aniden gerildi. Bir ara dolar 2.25 TL’yi (sepet 2.68 TL), gösterge faiz yüzde 11,6’yı aştı. Siyasi gerginliğin yeniden sokak çatışmalarını tetiklemesi korkusudur. Hükümet siyasi hatalarının ekonomik bedelini ödüyor. Kendi düşen ağlamaz. Dış açık daralıyorOcak ödemeler dengesi Merkez Bankası tarafından yayınlandı. CBNC-e anketi cari işlemler açığını 5 milyar dolar öngörüyordu. Gerçekleşme 4.9 milyar dolar çıktı. Geçen yıl 5.8 milyar dolardı. Altın ithalatı geçen yılla aynı kaldı (0.2 milyar dolar). İyileşmenin 0.6 milyar doları dış ticaret açığının daralmasından, gerisi hizmet fazlasının artışından kaynaklanıyor. Böylece yıllık dış açık 64 milyar dolar oldu. Geçen yılın 15.5 milyar dolar üzerindedir. Hesabı gene altın ticareti bozuyor. Artışa 17.2 milyar dolar katkı yapıyor. Yani altın-hariç dış açık 1.7 milyar dolar düşüşle 52.3 milyar dolara geriliyor.Yeterli mi?Ekonomi yönetimi yumuşak iniş hedefleyen politikalarla 2012’de altın-hariç dış açıkta belirgin daralma sağladı. İki kanal çalıştı: TL değer kaybetti ve iç talep yavaşladı. Ancak, düzeltme 2013’te durdu. Açık yüksek bir düzeye (53 milyar dolar) oturdu.17 Aralık sonrasında ikinci dalga geldi. Kur ve iç talep etkisi güçlendi. Ne var ki, etkileri ocakta hissedilmedi. Gecikmeler (lags) olağandır. Gene beni tedirgin etti. Düzelme eğilimi bana açıkça yetersiz geldi.Diğer fasıllara baktım. Net hata noksan fazlasında çarpıcı artış var. Son üç ayda 4.5 milyar dolar, yıllık 5.5 milyar dolar “nesebi gayri sahih” döviz girmiş. Anlamlı mı? Bilmiyorum. Şubat-mart verileri çıkınca anlarız.