Olumlu hava piyasalara geri döndü. Dolar 2.21 TL’nin (sepet 2.62 TL) altını gördü. Gösterge tahvil faizi yüzde 11,2’ye geriledi. BIST endeksi 67 bini aştı. Salı günü finansal kırılganlığın azaldığını yazmıştım.
Mart öncü göstergeleri yayınlandı. Mevsim etkisi arındırılmış kapasite kullanımı biraz düştü. Güven endeksi biraz yükseldi. Sanayide işler fena durmuyor. Ancak hizmet, perakende ve özellikle inşaat güven endeksleri geriledi. İç piyasada durgunluğu yansıtıyor.
Yavaşlamaya önlem
Para Politikası Kurulu toplantı özeti bu kez şaşırttı. Karar metninde bir ipucu yoktu. Özette ise kurulun yeni bir konuyu gündemine aldığı ortaya çıktı. İç talepteki yavaşlamayı telafi edecek makro ihtiyati önlemler düşünülüyor.
PPK “yaşanan belirsizliklerin ve risk primindeki artışın uzun süreli olması durumunda ekonomide güven ve bilanço kanalı üzerinden ciddi bir yavaşlama gözlenme olasılığı” yüksek diyor. Buna karşı önlem alacağını söylüyor. Katılıyorum.
Üç araç sayıyor: “Zorunlu karşılıklar, rezerv opsiyon mekanizması (ROM) ve likidite politikası.” Dikkatinizi çekerim: Faiz indiriminden söz etmiyor. Bu koşullarda makro ihtiyati önlemleri daha etkili buluyor. Makuldür.
Kime yarar?
Somuta tercümesi bir sonraki paragrafta geliyor. “Kurul, para politikasının normalleşmesi sürecinde zorunlu karşılıkların Türk Lirası olarak tutulan kısmına faiz ödenmesi konusunu da bu süreçte değerlendirmiştir.” (Altını ben çizdim).
“Normalleşme” sözcüğü önemlidir. Karşılıklara faiz ödenmesi literatürde tartışmalıdır. Karşıt tezler vardır. Merkez Bankası faiz ödenmesini “normal” buluyor. Yani mevcut durumu olağan dışı ve geçici kabul ediyor.
Teoride bankaların mevduat maliyeti düşer. Mevduat ve kredi faizi farkı (spread) daralır. Kredi faizi geriler. Reel sektör yararlanır. Ama uygulamada şaşabilir. Yetersiz rekabet hâlinde kredi faizi değişmez. Fark banka kârlarına yansır. Bankacılar sevinir.
Bekleyelim, görelim...
Zorunlu karşılığa faiz
Haberin Devamı