Siyasi heyecanın zirve yaptığı günlerde ekonomi yazmak yavan kalıyor. Zaten okuyucu hemen uyarıyor. “Hocam, bunların önemi yok, bu koşullarda asıl olan siyasettir” diyen çok sayıda mesaj geliyor.
Doğrudur. Ama ben iktisatçıyım. Ayrıca siyasi basiretim tartışmaya açıktır. Yeni Demokrasi Hareketi (YDH) kurucuları arasında yer aldım. Genel başkan yardımcılığı yaptım. 1995’de binde 5 oy aldık. Başka ne diyebilirim?
Gürültü ve eğilim
Tahmin içeren analizlerin hepsine müşterek bir sıkıntı vardır. Toplumsal süreçler çok karmaşıktır. Değişim asla düz bir çizgi izlemez. Kısa dönemli dalgalar ve uzun dönemli eğilimler üstüste biner. İlkine gürültü (İngilizce noise) diyebiliriz.
Borsa iyi örnektir. Günlük yükselişe bakalım. İki anlam taşıyabilir. Bir: kalıcıdır, yükseliş sürecektir. İki: geçicidir; tekrar düşüşe geçecektir. Hangisi olduğunu doğru kestiren kazanır. Eğilimi gürültüden ayırdetmek hayatidir.
Siyasete dönelim. Özellikle seçim dönemlerinde gürültü patlaması yaşanır. Çünkü sertleşme ve kutuplaşma partilerin çıkarındadır. Seçmeni sandığa taşıyacak motivasyonu sağlar. Ama iç dinamiği risklidir. Ana eğilim sapabilir. Hasar kalıcı olabilir.
Hangi Türkiye?
Cuma ilginç bir gündü. Aynı anda iki zıt ama aynı derecede önemli olay yaşandı. Biri müthiş: Öcalan Nevruz mesajında barış sürecine devam iradesini açıkladı. Diğeri ise facia: Hükümetin talimatı ile Twitter yasaklandı.
Türkiye’nin “bölünmüş kişiliğini” yansıtıyor. Kürt sorununa barışçı çözüm özgürlük ve demokrasi serüveninin en hayati adımıdır. Internet yasakları ise Erdoğan ve ekibinin otoriter rejime yönelişinin en belirgin simgesidir.
Hangisi gürültü? Hangisi eğilim? Cevabını bilmiyorum. Türkiye kritik bir yol ayırımına geldi. Psikolojiye dönelim. Bölünmüş kişiliğin tedavisi mümkündür. Ama şizofreni riski de taşır.
Hangi Türkiye’nin kazanacağı vatandaşın tavrına bağlıdır. Ben iyimserliğimi koruyorum. Nedenleri bir başka yazıya kaldı.
Siyaset yazısı
Haberin Devamı