Piyasaların kısa vadeli hep bir “Godot’u” oldu bekledikleri... Bu kez de bugün ABD’de yapılacak Jackson Hole toplantısını bekliyorlar. Bir tür ekonomistlerin “çalıştayı” konumundaki bu toplantının önemi, önde gelen merkez bankası başkanlarının yaptıkları konuşmalardır. Bu seferki toplantıya “fazla mesai” yapması beklenen Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Draghi katılmazken, ondan da önemli olan Fed Başkanı Bernanke’nin bu toplantıya katılması ve yapacağı konuşma.Fed Başkanı Bernanke; son 2 Bedava Para Paketi’nin (BPP) muştusunu Jackson Hole toplantılarında verdiğinden, Fed’den yeni bir BPP bekleyenler bu toplantıya büyük önem atfediyorlar. Yeni bir BPP gelecek ve piyasalar kurtulacak! Bu beklenti çoktan satın alınmış durumda.Peki Fed bu toplantıda bir müjde verecek mi?Neredeyse son bir haftadır toplantıya kilitlenmiş ve adeta kıpırdamayan piyasalar bu konuda çok umutlu ancak ben yeni bir BPP geleceğini pek sanmıyorum! Bunun 3 sebebi var:1- Fed birçok kez yeni bir BPP için deflasyonun (yani negatif enflasyonun) ciddi bir tehdit haline gelmesi durumunda yeni bir parasal kolaylaştırmaya gideceğini açıklamıştı. Her ne kadar “arzu edilen enflasyon” seviyesine ulaşıl(a)masa da deflasyon henüz daha bir tehdit değil!2- İşsizlik meselesi ciddi bir şekilde tehdit oluşturması durumunda Fed, elini korkak alıştırmayacağını ve yeni bir BPP’nin gelebileceğini söylemişti. Henüz daha işsizlik korkulacak kötü bir seviyede değil!3- Bu yılın sonunda ABD’nin borçlanma limitinin “sonuna geliniyor”. Senato eğer borçlanma limitini arttırmayacak olur ise ABD’de “Finansal uçurum” olarak tanımlanan (Financial Cliff) sınıra gelinecek. Henüz daha politikacılar bu konuda kafalarını netleştirmemişken Fed’in tek başına bu konuda bir adım atması için henüz daha erken. (Benzer bir durum “ortak mali politika” belirleme konusunda topu her seferinde politikacıların sahasına atan ECB Başkanı için de geçerli.)Bu 3 konu da Fed’in elini rahatlatmıyor! Bu konularda olumlu ilerlemeler sağlanmadan, ekonomik veriler (olumlu ya da olumsuz anlamda) yeni bir politika adımını gerekli kılmadıkça Fed’den yeni bir BPP gelmesi için henüz daha erken. Kaldı ki son açıklanan tarım dışı istihdam ve Cuma günü açıklanan ABD konut fiyatları endeksi (Case-Schiller) de ABD ekonomisinin ağır aksak toparlandığı izlenimini uyandırıyor!Hal böyleyken, sırf piyasalara “ara gazı” verme adına bir BPP’nin gelmesini beklemek, işi kolaycılığa kaçırmaktan öte bir şey gibi görünmüyor.Önünde “finansal uçurum” olan Fed; piyasaları bu sefer hayal kırıklığına uğratma pahasına; mermilerini o kadar da kolayca harcamayacaktır diye düşünüyorum.
Merkez Bankası, 18 Eylül’de yapacağı PPK toplantısında önemli kararlara imza atmaya hazırlanıyor. Bu hafta sonu yapılacak Jackson Hole toplantısına gidecek olan Başkan Erdem Başçı, 31 Ağustos’ta Bernanke’nin yapacağı konuşmayı dinleyip Fed’den yeni bir parasal genişleme gelip gelmeyeceğine dair ipuçlarını alacak. Benim tahminim ‘politika faizi’ olan bandın alt tarafında 50 baz puanlık bir indirime karşın, üst bandın 150-200 baz puan ve hatta daha fazla indirim olacağını yönünde.Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Cumartesi günü Para Politikası Kurulu üyeleleri ve Başkan Yardımcıları Mehmet Yörükoğlu, Turalay Kenç ve Ahmet Faruk Aysan’dan oluşan geniş bir yönetim ekibiyle birlikte Ekonomi Muhabirleri Derneği ile yaptığı sohbet toplantısında önemli açıklamalar yapmış. Dünkü Vatan Gazetesi’nde Gülümhan Gülten’in haberinde bu sohbet toplantısına geniş yer verilmiş. “Merkez Bankası’nın gereksiz zamanlarda gereksiz şekilde ekonomik aktiviteye katkı yapmaya çalışmasının doğru olmadığını belirten Başçı, şu anda odaklarında finansal istikrar olduğunu, finansal istikrar yönünde pekiştirici, Türkiye’nin risk primini daha da düşürücü adımlar atmaya çalıştıklarını, ekonomik aktivite konusunda o kadar karamsar olmadıklarını, ılımlı bir büyümenin devam edeceğini ” vurgulamış. Fed’den ve ECB’den her fırsatta yeni ‘paket’ bekleyenlere önemli bir mesaj da içeren bu yorum aynı zamanda son zamanlarda MB’nin üzerindeki baskının da bir anlamda arttığını ifade eden bir söylem olmuş.Ekonomiyi yavaşlatma çabalarında sona gelindiğini ancak tedbirin elden bırakılmamasını “Bundan sonra bavulları alıp, karadan yola devam edeceğiz” şeklinden ifade eden Başçı, “MB olarak önümüzdeki dönem faiz koridorunu daraltacaklarını ifade ederek, kredilerin fiyatlamasının da buna uyum sağlayacağını ” belirtmiş. Başçı, “Dolayısıyla biz Merkez Bankası olarak aslında Temmuz’un başından itibaren ayağımızı frenden yavaş yavaş çekmeye başladık. Ağırlıklı ortalama fonlama maliyetini hızla Temmuz başından itibaren aşağı çektik. İkinci etapta kredilerin de yavaş yavaş maliyetlerinin aşağı doğru gelmesini sağlayacağız. Kredi faizlerinin aşağı gelmesine izin vermemiz gerekir” şeklinde bir değerlendirmede de bulunmuş.Geçtiğimiz ay yayınlanan Enflasyon Raporu’nda da benzer ifadelere yer veren MB, 18 Eylül’de yapılacak PPK toplantısında önemli kararlara imza atmaya hazırlanıyor. Bu hafta sonu yapılacak Jackson Hole toplantısına gidecek olan Başçı, 31 Ağustos’ta Bernanke’nin yapacağı konuşmayı dinleyip Fed’den III. BPP gelip gelmeyeceğine dair ipuçlarını alacak. 6 Eylül’deki Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve 12-13 Eylül’deki Fed’in Federal Açık Piyasa Komite (FOMC) toplantılarından sonra çok daha rahat bir karar verecek.Yeni bir parasal genişleme gelmesi durumunda daha hızlı, gelmemesi durumunda ise görece olarak daha yavaş bir ‘bant daraltma’ operasyonuna gidilecek görünüyor. Gerçi geçerli fonlama faiz seviyesi 6.70’lerin altına inmiş durumda. MB artık ‘istisnai gün’ uygulamasında kullandığı “üst bandı” daha az kullanır hale geldi ve fonlama faiz seviyesini pratikte oldukça düşürmüş durumda. 18 Eylül’deki toplantıda hem alt bandın, hem de üst bandın düşürülmesi ihtimali artıyor. Önceki iki toplantıda da benim böylesi bir beklentim vardı, ancak MB’nin temkinli tutumu, diğer büyük merkez bankalarının ne yapacağını görüp ondan sonra bir karar verme yönündeki tercihi faiz indirimlerini ‘erteletti’. Bugünden bakıldığında benim tahminim ‘politika faizi’ olan bandın alt tarafında 50 baz puanlık bir indirime karşın, üst bandın 150-200 baz puan ve hatta daha fazla indirilmesi yönünde. Bu denli ‘radikal’ bir karar alınırsa bu beni çok da şaşırtmayacak. (Belirtmekte fayda var: Suriye ve Güneydoğu’daki gelişmeler de kararlarda mutlaka etkili olacaktır.) Böylelikle MB hem pratikte indirmiş olduğu faiz ornalarını ‘tabelada’ da indirmiş olacak, hem de bankaların mevduat oranları için temel olan ‘üst bandı’ da indirerek bankaların maliyetlerini mevduat maliyetlerini de azaltmış olacak. Bu konuya dair Başçı’nın söylediği “Yavaş yavaş artık mevduata avantaj sağlayıcı, mevduat dışı yükümlülüklere bir miktar dezavantaj sağlayıcı, istikrarlı fonlama için çekirdek yükümlülükleri teşvik edici, ama çekirdek dışı yükümlülükleri hafif hafif caydırıcı kademeli küçük adımlarla bir takım tedbirler düşünülebilir. Bunu niyet beyanı olarak söylüyorum, açıklanmış bir politika metni değil ama o yönde de yavaş yavaş adım atsak iyi olur” noktası önem kazanıyor. Mevduat ile diğer yükümlülükler (yurtdışı borçlanma, tahvil ihracı) arasında munzam karşılıklarla ilgili farklı düzenlemeler yapılabilecek. Daha önce belirtilmiş olduğu üzere MB’nın bundan sonra daha aktif olarak kullanacağı para piyasası arazı zorunlu karşılık oranları ve özellikle de altın ve dövize bazında tutulan karşılıkların ‘çarpan’ oranları olacak.18 Eylül’deki toplantıda zorunlu karşılıklarda ve çarpanlarda bir değişiklik olması ihtimali düşük, ancak sonraki toplantılarda özellikle döviz tarafıyla ilgili ‘iyileştirme’ çabalarına şahit olacağız. MB; böylesi bir politika değişikliğinin döviz kurları üzerinde olumsuz bir etkisi olmasını beklemediğini ifade etse de sınırlı da olsa TL’nin zayıfladığına şahit olacağımızı düşünüyorum. Ancak bu hareketin ne MB’yi ne de piyasaları rahatsız edecek boyutta olması şimdilik düşük bir olasılık olarak görünüyor!Euro/dolar paritesinin seyri önemliHaftanın endikatörü euro/dolar paritesi olacaktır. Haftayı 1.2520’nin altında kapatan euro; Yunanistan’ın Merkel ve Hollande’dan fazla yüz bulamamasıyla ilk aşamada gerilemesi söz konusu. 1.2460 seviyesi aşağıda kritik. Bu seviyenin altına inilmesi eurodaki düzeltme hareketinin hız kesmesine, yeniden 1.23’lü seviyelerin görülmesine hatta altına inilmesine sebep olabilir. Euronun şimdilik yoluna devam etmesi durumundaysa ilk aşamada 1.2665, ardından da 1.2780-1.2870 seviyeleri gündeme gelebilecek. Euronun değer kazanması, genel olarak varlık piyasalarındaki iyimser havayı arttırırken, euronun değer kaybediyor olması; zaten yükselişte yorulmaya başlayan; varlık piyasalarını aşağı çekecektir. Bu hafta VOB kontratının son haftası!Malumunuz Vadeli ve Opsiyon Borsamız’da (VOB) ağırlıklı olarak IMKB Endeks 30’a dayalı ‘yakın vade’ kontratı işlem görüyor. Bu haftanın son günü de aynı zamanda Ağustos kontratının son işlem günü. Perşembe günün de tatil olduğunu hatırlarsan 4 işlem günü kalıyor vadenin son gününe. Bu süre içinde özellikle en fazla ‘uzun-long’ ve en fazla ‘kısa-short’ pozisyon taşıyan ilk bir kaç aracı kurumun ne yapacakları önem kazanıyor!Eğer bu aracı kurumlar aynı miktardaki kontratı Ekim vadye geçirecek olurlar ise ‘görüşlerini koruyor’ yok eğer pozisyonlarını azaltacak; yani daha az kontratı ilerik vadeye taşıyacak olurlarsa; ‘görüşlerini değiştirmeye’ başladıkları anlamı çıkabilecek. Bu nedenle VOB’daki kontrat değişimlerini bu hafta dikkatli izlemekte fayda var!
Küresel piyasalar merkez bankalarından gelecek parasal kolaylaştırmaları (Bedava Para Paketleri’ni-BPP) beklerken bizim piyasalarımız da bir “not artışını” bekliyor. Bir dönem “IMF ile anlaşma ha yapıldı ha yapılacak” diyerek borsaları 8-9 kez yükseltmiştik, şimdi de IMF anlaşmasının yerini “notumuzun yatırım yapılabilir seviyeye çıkacağı” beklentisi aldı. Benim hatırladığım en azından 5-6 kez bu “sebeple” borsa yükseldi. Son zamanlarda da küresel gelişmelerin de desteğiyle yüksek seviyelerini korumayı başarıyor. Görünen o ki “not artışı senaryosu” bu konudaki en büyük desteklerden birisi.Notumuzu “yatırım yapılabilir” seviyeye çıkarması en muhtemel aday olan Fitch dün “özel” bir rapor yayınlamış.Fitch raporunda muhtemel not değişikliklerinin:- Yumuşak iniş senaryosunda büyümenin normal trendine dönmesi, enflasyonun MB tarafından hedeflenen seviyelere yaklaşması ve cari açığın sürdürülebilir seviyelere gelmesi durumunda “not artışı”- ‘Makro ekonomik ve finansal kargaşa senaryosunda ortaya çıkabilecek bir “cari açık krizinde”, ciddi bir resesyon ya da dezenflasyon sürecinde; dış şoklardan ya da içeride uygulanan politikalardaki hatalardan dolayı; oluşacak olumsuz bir durumda da “not indirimi” şeklinde tezahür edebileceğini belirtmiş.Beklenmedik ya da bilinmeyen saptamalar değil bunlar. Geçtiğimiz Kasım ayında görünümümüzü pozitiften durağana indiren Fitch’in bu seferki raporu daha olumlu saptamalar içeriyor.2012 yılındaki yüksek büyümenin yarattığı cari açık gibi sorunların “yumuşak iniş” senaryosu ile birlikte azaldığına, cari açığın fonlamasının ve fonlamanın vadesinin de daha uygun hale geldiğinden dem vuran Fitch, enflasyonun da düşüş eğilimine dikkat çekmiş. Ancak son 7 yılda 5 kez enflasyon hedefini tutturamayan Merkez Bankası’nın bu seneki hedefinin de üzerinde kalması ihtimalinin yüksek olduğuna dikkat çekerken, daralan AB ihracat pazarının diğer pazarlarla dengelenmesinin cari açığa pozitif katkısına vurgu yapılmış. Ancak İran ve Irak pazarının artan önemi ve özellikle İran ile ihracatın “çeşitlendirilmesinin” riskli bir strateji olabileceğine değinilmiş.Genel hatlarıyla bakıldığında rapor kısa vadede bir not artışı vaad etmese de görünümün yakın zamanda yeniden “pozitife” yükselebileceği izlenimini yaratıyor.Her ne kadar notumuzun; özellikle bölgemizdeki Suriye, Irak, İran ve kürt sorunundan dolayı yakın zamanda “yatırım yapılabilir” seviyeye çıkmasının zor olduğuna, yatırım yapılabilir ülke olmak için sadece ekonomik verilerden daha fazlasına ihtiyaç duyulduğuna inanıyor olsam da dünkü ve benzeri raporlar, yorumlar bizim piyasalarımızın “pozitif ayrışmasını” destekliyor.Önceki gün yayınlanan Fed toplantı notlarının yarattığı iyimser hava, dün St.Louis Fed Başkanı Bullard’ın III.BPP için “daha zaman var” anlamına gelen açıklamalarıyla gölgelense de yine de piyasalar bardağın dolu tarafına bakmayı tercih ediyorlar. En azından bu hava Fed Başkanı Bernanke’nin 31 Ağustos’ta Jackson Hole’daki sempozyumda yapacağı konuşmaya kadar devam edeceğe benziyor.
Gürcistan’a giden 1.7 milyon turistin yarısından fazlasını Türkler oluşturuyor. Buna karşın 4.5 milyon nüfuslu ülkenin 1.1 milyonu da Türkiye’de çalışıyor. İş Bankası’nın Batum’da şube açması da 200 Türk şirketin bulunduğu ülke için önemli bir gelişme.4.5 milyon Gürcistan vatandaşının 1.1 milyonu Türkiye’de çalışıyormuş. İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, Genel Müdür Adnan Bali, yardımcıları Özcan Türkakın, Suat İnce ve Erdal Aral ile birlikte Batum şubesinin açılışı sebibiyle Batum ziyareti sırasında Gürcistan’ın Acara Özerk Cumhuriyeti Başbakanı Levan Varshalomidze verdi bu bilgiyi. 400 bin nüfuslu Acara Bölgesi, Türkiye’nin Sarp kapısını da sınırları içinde barındıran ve her geçen gün Türk yatırımcılarının daha fazla ilgisini çeken bir bölge. Gürcistan son 6-7 yılda “yolsuzlukla” ve “bürokrasi” ile mücadelesinde hayli yol kat etmiş. Rüşvet alan da veren de 6-7 hapse çarptırılıyor ve rüşvet alan bir kez daha kamuda iş bulamıyor. Bürokrasi konusunda ise “tek durak” çözümünü yaratmışlar. Teknoloji sayesinde büyük şehirlerde kurulan “kamu servis binaları” birbiri ile entegre edilmiş ve devletle yapılan 250 değişik işlem tek bir çatı altında halledilebiliyor. Herhangi bir işlemi yapmak için bekleme süresi ise 1 dakikaya indirilmiş. Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakashvili ve Varshalomidze’nin tavırları devlet adamından çok “Gürcistan ve Acara Şirketlerinin” CEO’ları gibi. Adeta bir işadamı gibi düşünüp, iş adamlarının ihtiyaçlarına çözüm üretmeye yönelik. Her iki devlet adamı da ülkenin komşuları gibi petrole ve doğal kaynaklara sahip olmadıklarını, tarım ve 3.5 aylık bir sezonu olan Batum için turizmi bir çıkış olarak gördüklerini belirtiyorlar. Trabzon Forum’a gidenlerin yüzde 13’ünün Gürcü olduğunu belirten Acara Yatırım Ajansı genel sekreteri Osman Chalishkan; 190 bin kişilik nüfusa sahip Batum’da modern AVM’ye ihtiyaç duyulduğunu belirtti. Bir çok uluslararası otel markasının Batum’a geldiğini, yakın bir gelecekte sadece deniz ve kumar turizmine değil, kış turizmine de yatırım yapacaklarını anlattı.Yabancı yatrımcıların yüzde 65’ini Türkler oluşturuyormuş. 200’ü aşkın Türk şirketinin olduğu ve Türk yatırımcıların el üstünde tutulduğu Batum’da tüm devlet yetkilileri İş Bankası gibi bir bankanın Batum’da şube açmasının kendileri uluslararası bankalardan çok daha önemli olduğunu dile getirdiler. Kumar turizminde KKTC bizden öndeTürk Hükümeti’nin Karadeniz’deki şehirlerden Batum’a kumar için yapılan seyahatlerin artmasından rahatsız olduğunun hatırlatılması üzerine Varshalomidze şunları söyledi: “Kumarhane konusunda KKTC bizden daha ilerde. Oradaki kumarhane sayısı bizden daha fazla. Sarp’tan Gürcistan’a bizim tarafa 1 lira ödeyerek yaya geçmek bile mümkün oluyor. Bu rahatlık Trabzon ve Rize’den Gürcistan’a günübirlik geçişleri artırıyor. Aracıyla Gürcistan’a geçenlerin oradan ayda 4 depo yakıt alma hakları bulunuyor. İsteyen 3 günde bir duty free’den sigara ve içki de alabiliyor.” Rizeli Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı Gürcistan’a geçişlerdeki harcı 1 liradan 15 liraya çıkarmayı düşündüklerini söylemişti.3 yıl önceki hayali Acara Özerk Cumhuriyeti Başbakanı Levan Varshalomidze, 3 yıl öncesine kadarki en büyük hayalinin “İstanbul-Batum arasında haftada bir uçak seferi” olduğunu anlattı. Bugün ise THY her gün, Pegasus haftada 4 gün Batum’a sefer yapıyor. Uçak seferlerinin artmasından oldukça memnun olan Gürcistan Cumhurbaşkanı Mihail Saakashvili ülkelerine yönelen Türk turist sayısının arttığını söylüyor. Varshalomidze’nin bu konuda verdiği rakamlar ilginç: Yıllık 1.7 milyon turistin yarısından fazlasını Türk turistler oluşturuyor.Batum bölgenin Dubai’si olurAcara Cumhuriyeti Başbakanı Levan Varshalomidze, İş Bankası’nın Batum’da şube açmasıyla birlikte, yeni Türk yatırımlarının artacağını söyledi. Batum’un bölgede Dubai benzeri rol üstlenebileceğini vurgulayan Varshalomidze, “Türkiye gibi iyi ve güçlü bir komşumuz var. Türkiye, Batum’un şansını artırıyor” dedi. Varshalomidze’nin bu sözleri üzerine Ersin Özince, İş Bankası’nın hissesi bulunan Türkiye Sınai Kalkınma Bankası’nın (TSKB) yatırımcılara rehberlik edebileceğini ve bu konuda buralarda katkıda bulunabileceğini belirtti.
İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, Türkiye ve bölgedeki terör olaylarından korkmadıklarını belirterek, “Yüksekova’da şube açıyoruz. Biz Kurtuluş Savaşı bankasıyız. Şimdiki riskler bize vız gelir. Öyle pır pır Selanik yürek değiliz. Bizde mangal gibi yürek var” dediİş Bankası Kafkaslar’a Batum üzerinden girdi. Batum şubesinin açılışını yapan İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, Suriye, İran ve Irak’la gerilen ilişkiler ve artan terör olaylarının kendilerini korkutmadığını belirterek, “Yüreğimiz öyle pır pır Selanik değil (Yürek Selanik: Çok ürkek anlamında bir deyim). Biz Kurtuluş Savaşı bankasıyız. Şimdiki riskler bize vız gelir. Bizde mangal gibi yürek var” dedi.Özince, “Bir bankacı gözüyle Suriye, Irak ve İran özelinde yaşanan hareketli zamanlar bankacılıkta nasıl yorumlanıyor?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Bu soruyu bana Gürcistan Merkez Bankası yetkilileri de sordu. Kendilerine şunu söyledim; “Sizin Kafkaslar da bir volkandı, şimdi uyuyor. Ama maalesef Ortadoğu bir türlü uyumuyor. Türkiye’yi ilgilendiren her konu bizi de yakından ilgilendirir. Ama bunlar yönetilmez riskler değil. Ortadoğu’daki riskimiz Avrupa’dan daha az. Ürkmüyoruz...” ‘Paraları vitrine yığdık’Ersin Özince ardından da Kıbrıs Barış Harekatı döneminden bir örnek verdi: “İş Bankası, Kıbrıs Barış Harekatı’nda veznelerin camının arkasına para yığıp, halkımıza güven telkin etmiş banka. Bankalarda parası olanlar, hesap sahipleri harekatın yarattığı gergin ortamdan tedirgin oldu. Paraları yığarken amacımız hesap sahiplerine, ‘Merak etmeyin, paranızı istediğiniz zaman çekebilirsiniz’ mesajı verip, güven ortamı sağlamaktı.”Özince Türkiye ile ilgili risklerin kenilerine vız geldiğini belirterek, “Bizim sermayedarımızın yüreği pıt pıt atmıyor. Yüreğimiz pır pır Selanik değil. Sonuç itibarıyla binlerce kollektif serma- yenin gücü bu. Akşam yatıp da sabaha kalktığında ne yapacağım diye düşünmüyor. Biz banka değiliz. Biz Kurtuluş Savaşı bankasıyız. Bizde mangal gibi yürek var” dedi.Özince’nin bu çıkışı üzerine gazeteciler, ‘Banka değil de nesiniz?’ diye sorunca Özince net iki kelimeyle yanıtladı: “Cumhuriyet kurumuyuz.” İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali de bölgedeki olaylarla ilgili, “Suriye’deki olaylar Gaziantep, Şanlıurfa ve Hatay’daki iş hacimlerini etkiliyor. Biz bölgedeki meslek erbaplarına bakıyoruz. Hangi müşterimizin, bu ticareti yaparken orayla ilişkilerden dolayı etkilenmesi ne olur ve bu süreci nasıl yönetiriz. Bizim işimiz bu” diye konuştu.‘Ne korkacağım’Terör olaylarına da değinen Özince, “Falanca banka gibi ‘Çok korktum, Güneydoğu’dan vs. bilmem ne’ demeyiz. Ne korkacağım... Örneğin o dönemde Kuzey Irak’ta Erbil’e şube açma kararı almıştık. Biz banka yönetimi olarak ‘Kim gidecek buraya?’ diye düşünüyorduk. Kürt kökenli arkadaşlarım geldi, ‘Biz gideceğiz buraya müdürüm biz gideceğiz’ dediler. Bu çok önemli... Askere gider gibi gidiyorlar. Bu tamamen inançla oluyor” dedi. Diyarbakır ödemede liderÖzince, Hakkari Şemdinli’de şube açma planları olup olmadığı sorusuna ise “Yok ama Yüksekova’da açacağız” yanıtını verdi. Adnan Bali ise yeni şube ile ilgili şunları söyledi: “Açılış kararını aldık. Ersin Bey’in söylediği gibi şu ya da bu gerekçeyle 1.197 adet şubeyle Türkiye’ye malolmuş bir bankayız. Tası tarağı toplayıp başka bir yere gidecek halimiz yok.” Genel Müdür Adnan Bali, ayrıca kredikonusunda Güneydoğu’yla ilgili çarpıcı bilgileri de aktardı. Bali, “Örneğin Diyarbakır, kredilerde lider olduğumuz illerin başında geliyor. Bu şehirde kredilerde de geri ödeme sorunu yaşamıyoruz, borçlarına çok sadıklar” ifadesini kullandı. Türk müteahhitlerin işi 1 milyar $’ı aştı İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince, son yıllarda artan karşılıklı ticari ilişkilerin, Türkiye’yi Gürcistan’ın en büyük ticari ortağı haline getirdiğini ve Türkiye’nin Gürcistan’ın toplam dış ticaretinde payının yüzde 16.2’ye ulaştığını belirtti. Özince, “Gürcistan’da Türk müteahhitler tarafından üstlenilen 83 projenin tutarı 1 milyar doları aşmış, bilhassa son dönemde hidroelektrik santralleri inşasında Türk şirketleri önemli bir yer edinmiştir. 200’ü aşkın Türk şirketi var. Türkiye son 5 yılda Gürcistan’a yapılan doğrudan yabancı sermaye yatırımları içinde 525 milyon dolarlık yatırım ve yüzde 8.7’lik payla da üçüncü sıradadır. Bu güçlü ticari birliktelik, İş Bankası Grubu olarak Gürcistan’ı odağımızda tutmamızı sağlamıştır” dedi. Bali: Fırsat olursa banka alabiliriz İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali de artan ticaret hacmi ve yatırımlara katkıda bulunmak için şube açmaya karar verdiklerini belirterek, “Türkiye’nin en büyük bankası olmanın yanı sıra coğrafyamızın en etkili finans kurumlarından biri olarak, ülke ekonomimize dinamizm kazandıran özel sektör temsilcilerimizin faaliyetlerini uluslararası alanda da desteklemek üzere buradayız” dedi. Bali, ‘Banka satın alma olabilir mi’ sorusuna şu yanıtı verdi: “Mümkündür. Çünkü Ersin Bey onu çok daha iyi biliyor. Daha önce Tiflis başta olmak üzere başka yerlerde çok yaygın olmasa bile belli sayıda şubeleri olan banka fırsatları da değerlendirilmiş durumda.” Başbakan telefonla çağırdı Kafkaslar’a Batum’dan girdi ‘Türk işadamının olduğu ülkelerde bulunma’ parolasıyla temsilcilikler hariç 10 ülkede faaliyet gösteren İş Bankası, Kafkaslara da kuzeydoğu komşumuz Gürcistan’ın Batum şehrinden girdi. İş Bankası’nın Batum şubesinin resmi açılışı, İş Bankası Yönetim Kurulu Başkanı Ersin Özince ve İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali ve Gürcistan’ın Acara Özerk Cumhuriyeti Başbakanı Levan Varshalomidze’nin katıldığı törenle yapıldı. Ersin Özince, Batum şubesinin açılış hikayesini de şöyle anlattı: “Yaklaşık 1 yıl önceydi. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, telefonla beni aradı. ‘Yanımda sizi ülkesine davet edecek biri var’ dedi. Acara Özerk Cumhuriyeti Başbakanı Levan Varshalomidze, telefonda İş Bankası’nı yatırıma davet etti. İlk defa bir ülkenin başbakanı bizi çağırdı. Buraya gelişimizde ikinci önemli konu ise, izinlerin çok hızlı çıkması. Bankacılık otoriteleri normalde işi çok sıkı tutarlar ve uzatırlar. Fakat Gürcistan Merkez Bankası ve bankacılık otoritesinin süratli inceleme ve izin vermesine şahit olduk. 2-3 ay gibi kısa sürede tüm izinleri aldık.“ Azerbaycan’dan şube izni istedik ‘Banka al’ dediler Batum’da yatırım ve ticaret yapan Türk firmaları, daha önce para göndermek için Artvin Hopa’ya geçiyorlarmış. 50 bin dolara kadar gümrükten geçirebiliyorsunuz. Bu yüzden Hopa’da gümrükte kuyruklar oluşuyormuş. Özince de grup şirketlerinden Şişecam’ın 1997 yılında Gürcistan’da özelleştirme kapsamında şirket alarak yatırıma geldiğini belirtti. Özince, ülkedeki gelişmeleri görünce banka olarak ‘Geç mi kaldık acaba?’ diye düşündüklerini aktardı. ‘Daha önce neden olmadı?’ diye sorduğumuzda ise Özince, “Bir ülkenin sizi kabul etmesi ve size izin vermesi kolay değil. Hatta ülkeler artık yapmıyorlar böyle şeyleri. Azerbaycan’dan istedik, ‘Katiyen olmaz gel buradan satın al’ dedi” diye yanıt verdi. ‘100 bin KOBİ kredi beklerken IMF’ye niye yardım ettiniz?’Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler Derneği (KOBİDER) Başkanı Nurettin Özgenç, Türkiye’nin Uluslararası Para Fonu’na (IMF) 5 milyar dolar borç verme kararı üzerine, “100 bin KOBİ kredi beklerken IMF’ye 5 milyar dolar yardım yapılacak olmasına anlam veremedik” dedi.Özgenç, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, ”IMF’ye olan 23.5 milyar borcun 1.7 milyar dolara düşürüldüğü” yönündeki açıklamasına değinerek, ”Bu durum her halükarda Türkiye açısından memnuniyet vericidir. IMF’ye borçlu kalmaktan kurtulacağımız için sevincimizin ifadesi olarak 15 gün önce destekleyici açıklamada bulunmuştuk. Ancak IMF’ye 5 milyar dolar yardım yapılacağına anlam veremedik. Esnaf ve KOBİ’ler kredi beklerken borçlusu olduğumuz IMF’ye yardımı anlamakta güçlük çekiyoruz” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin IMF’ye borç vermesini, bir firmanın kredi borcunun bulunduğu finans kuruluşuna destek vermek için başka bir yerden borç para bularak vermesine benzeten Özgenç, sözlerini şöyle sürdürdü:”Türkiye’nin de ortağı olduğu IMF’ye Meksika’da yapılan G-20 toplantısında küresel ekonomik kriz konusunda IMF kaynaklarının güçlendirilmesi yoluyla küresel finansal istikrara katkı yapmak için IMF yönetiminde oluşturulacak havuza 5 milyar dolar yatırılacağına dair söz verilmiş olabilir. Ama başka yerden borç alıp da bankaya borç vermenin bir anlamı yok. KOBİ’lere faiz destekli kredi verilseydi daha iyi olurdu. Çünkü Kasım 2010’da 100 bin KOBİ’ye yönelik KOSGEB çıkışlı 3-4 milyar TL kredi verileceği açıklanmıştı. 2 yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen hâlâ o krediler verilemedi.”
Kuzey yarımkürenin neredeyse tamamı “yaz rahavetinde”... Hemen her yerde tatil havası hakim. Ancak piyasalar pek tatile fırsat bulamadı bu yaz. Bir yandan İspanya-İtalya stresi, diğer yandan ha bugün ha yarın geldi, gelecek denilen merkez bankalarının desteği... Aslına bakarsanız piyasalardaki olumlu havaya rağmen çok da net bir trend değişikliğinden söz etmek hayli zor. Zira halen daha temel ekonomik verilerin, özellikle hisse senedi piyasalarındaki hareketi desteklemediğine inanan önemli bir kesim var-Ayılar. Diğer yandan da merkez bankalarından gelecek desteğe umudunu bağlamış ve bu umutla hisse senedi alanlar var-Boğalar. Şimdilik boğalar galip çıkmış görünüyorlar. Her ne kadar temel ekonomik veriler (son açıklanan istihdam verileri hariç) “ayıları” destekliyor olsa da “boğalar” sahne almış durumda. Bu durum, aksi yönde pozisyon almak isteyenlerin az olduğu tatil havasında bir süre daha devam edecek gibi... Geçtiğimiz hafta açıklanan Çin verileri temel ekonomi tarafındaki olumsuzluğun sürdüğünü gösteriyor. Yüzde 8 artması beklenen ihracat yüzde 1 artarken, yüzde 7 artması beklenen ithalat yüzde 4.7 artmış durumda. Başta AB ve ABD olmak üzere tüm ana pazarlarda sorun varken Çin’in eski “şanlı” günlerine dönmesi hayli zor görünüyor. İhracata dayalı bir büyüme ve üretim modeli benimsemiş olan Çin’in “geleneksel pazarlarında” yaşadığı sorunlardan dolayı eski çift haneli büyüme oranlarına veda etmek zorunda görünen Çin’de zorunlu karşılık oranlarında ya da faiz oranlarında bir indirime gidileceği beklentisi var. Ancak alınacak kararların yakın zamanda ekonomiyi harekete geçirmesi hayli zor. En azından piyasaları rahatlatacak, temel ekonomi tarafında olumlu bir gelişme yaşandığına dair pozitif verilerin ortaya çıkması zaman alacak!Piyasalar şimdilik bu verileri pek umursamıyor. Herkesin beklentisi hisse senetlerinin içinde bulunduğu “rallinin” devam etmesi yönünde. Edecek mi hep beraber göreceğiz. Ancak dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta var ki bence önemli! Yaşanan ralli yorulmaya başladı! Bir süre daha devam etse de son 3-4 haftadır yaşanan yükselişin de bir kâr realizasyonunun gelmesi çok da şaşırtıcı olmasa gerek. S&P 500 Endeksi’nde 2 Nisan 2012’de görülen 1.422 seviyesinin, ya da 1 Mayıs’ta Dow Jones Endeksi’nde görülen 13.338 seviyesinin test edilmesi ihtimali halen daha var. Hatta S&P’de 1.440 ve Dow Jones’ta 13.480 ile yeni “yükseklerin görülmesi” ihtimali bile var. Ancak tekrar etmekte fayda var: Ralli yoruluyor!Zira ekonomik veriler kısa vadede bu ralliyi destekleyecek olsa da nihayetinde piyasalar merkez bankalarına ihtiyaç duyuyorlar. Karışık gelen ekonomik veriler de merkez bankalarının elini kolunu bağlıyor! Kendi yağıyla kavrulmaya çalışan piyasalar yakın zamanda fazla “ısınabilir”. Yaz rehavetinin bitmesi ile sahne alacaklar, yaz döneminde meydanı boş bulmuş olanlarla aynı fikirde olmayabilirler. Onların aynı fikirde olmadıklarını nasıl mı anlayacağız? S&P 500 Endeksi 1.360’ın, Dow Dones Endeksi ise 12.775’in altına indiğinde, tatilden dönenlerin farklı düşünceleri olduğunu anlayacağız!Gelelim bu haftanın tahminlerine...Bu hafta bizim piyasalarımız açısından 16 Ağustos’taki PPK kararı önemli! Her ne kadar faizlerde bir değişiklik beklenmiyorsa da benim özellikle “politika faizleri” tarafında yani 5.25 tarafındaki en azından 25 baz puanlık bir indiirm beklentim devam ediyor. Piyasa katılımcılarının birçoğu faiz koridorunun üst bandında bir indirim beklerken, ben buna ilave olarak alt bantta da bir indirim bekliyorum. Haftanın bir başka önemli verisi Cuma günü açıklanacak ABD Michigan Tüketici Güven Endeksi olacak. Perşembe günü açıklanacak ABD işsizlik verileri ve konut inşaat izinleri önemli olsa da Cuma günkü veri ileriye dönük ışık tutması açısından daha önemli olduğu kanaatindeyim!Her ne kadar (yurt dışındaki) ralli yoruluyor desem de İMKB’nin “ayrışan” performansı bu hafta da sürebilir. Bu hafta için 66.800 seviyesi yukarıdaki kritik eşik olacak! Bu seviyenin aşılması şimdilik zor görünüyor. Ola ki aşılacak olur ise bu durumda da 69.000 (düz) seviyesi resmin içine girecek!“Ayrışma”, “buluşmaya” döndü diyebilmek için ise İMKB 100’ün 62.750 seviyesinin altına inmesi gerekiyor. O zamana kadar “ayrışma” senaryosu geçerliliğini koruyor olacak.Bu haftanın kritik göstergesi yine euro/dolar paritesi olacağa benziyor. Geçtiğimiz hafta 1.2460’ın üzerine çıkamayan ve 1.2320’nin üzerinde haftayı kapatamayan euro için bu hafta içinde yukarıda 1.2460 ve aşağıda 1.2220 seviyesi kritik eşikler. Bu bandın dışına çıkması piyasalar için önemli mesajlar verecek!
Dünyanın en büyük sabit getirili fonu PIMCO’nun yöneticisi Bill Gross, yatırımcıları Avrupa’dan uzak durmaya çağırmış. Financial Times için bir makale yazan Gross, “Draghi ve arkadaşları sadece paranızın peşinde” derken, Almanya Başbakanı Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Hollande ve IMF Başkanı Lagarde’ı sert bir dille eleştirmiş.Gross, liderlerin yatırımcının tasarrufunu sorunlu ülkeleri finanse etmek için kullandığını savundu. Önümüzdeki dönemde faiz farklarının görülmemiş şekilde açılacağını, hasta yatağındaki ülkelerin ise yoğun bakımdan hiç çıkamayacak kadar notlarının düşeceğini ifade etmiş. Gross, Avrupa’daki cari kamu finansman programının sürdürülebilir olmadığını ve borç krizini çözmek için gösterilen çabaların şu ana kadar nafile olduğunu ve olmaya devam edeceğini savunmuş. Avrupa’nın attığı adımların İtalya ve İspanya’da yüzde 7’ye ulaşan borçlanma maliyetlerini yüzde 4 seviyesine getirmek için yeterli olmayacağını savunan Gross, faizler yüzde 4 seviyesine getirilse bile bunun İspanya ve İtalya’yı finansal krizden çıkarmak için yeterli olmayacağını da öne sürmüş!Bunları ben 3 senedir söyleyegeldim. Yunanistan’ın “yeni bir (üçüncü olacak!) yeniden yapılandırmaya” ihtiyacı olduğunu söylemiş. İkincisinin yapıldığının hemen ertesi günü bunu da söylemiştim. Benim yazdığım VATAN henüz daha bir Financial Times (FT) olmadı. VATAN büyüyüp de FT olunca sanırım benim de çok önceden söylediklerim daha fazla kişiye ulaşabilecek! Eh ben de Bill Gross olmadığımdan “erken öten horoz olarak” yazdıklarım, Bill Gross kadar yankı bulmuyor. Ancak görünen köy kılavuz istemiyor. AB’nin (ve aslında ABD’nin) sorunlarının varolan yöntemlerle çözümlenmesi mümkün görünmüyor. Bir yere not alın, Bill Gross’tan önce söylüyorum: Sırada İtalya ve İspanya’nın “borç yeniden yapılandırması” var! Hükümetlerin yapmadığını, yapmak istemediğini belki de daha doğrusu yapamadığını şimdi piyasalar yapıyor.Ülkeleri köşeye sıkıştırıyor ve “istediklerini” er ya da geç alıyorlar. Hükümütlerin ve liderlerin bu kriz sırasında acz içinde kalmaları da bu yüzden değil mi?Bundan sonrası için tek çözüm var artık: Hükümetler insiyatifi ele alacak ve “Güven Ortamını” yeniden tesis edecek adımlar atacaklar. Hem AB hem de ABD için bankacılık sistemlerini düzenleyecek, zaptu rapt altına alacak, benzer sorunların yeniden yaşanmaması için gerekli kurumları oluşturacaklar. Bunun için bir “diyet” ödenmesi gerekiyor, bu diyetin ödenmesi daha fazla geçiktirilmemeli! Gerisi lâfı güzaf...Ben bunları burada yazıyorum. FT’de çıkamayacak ama bir süre sonra Bill Gross ya da George Soros söyleyince/yazınca herkes ne kadar haklıymış diyecek... Ama bu arada hiç yoktan bir kaç yıl geçmiş olacak... Olan zavallı tasarruf sahiplerine oluyor!
ABD ve Avrupa merkez bankalarından istediğini alamayanpiyasaların imdadına Cuma günü ABD’de açıklanan tarım dışı istihdam verisi yetişmişti. Veriyle sanki ‘maden bulan’ piyasalarda bayram havası esince dolar 1.7750 TL’ye inmiş, İMKB yılın zirvesinden kapanmıştı. Dolarda kritik seviye 1.7610 TL. İMKB’de ise 70 bin puanı bekleyenler haklı çıkacak gibi.Geçtiğimiz hafta piyalar açısından kritik bir haftaydı. ABD Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) toplantısı aynı haftaya denk gelmiş, piyasalar merkez bankalarından çok şey umuyordu. Her iki büyük merkez bankasından da 3’üncü tur genişleme gelecek beklentisi güçlüydü. Gelmedi!Fed; yeni bir parasal genişlemenin ‘deflasyon riskinin artmasına’ ve ‘istihdamın azalmasına’ bağlı olduğunu daha önceler bir çok kez dile getirmişti. Her iki riskin de henüz elle tutulur, gözle görülür olmadan Fed’in yeni bir “Bedava Para Paketi” (BPP) açıklamasını beklemiyordum. Ancak ECB için durum farklıydı. Önceki hafta ECB Başkanı Mario Draghi piyasalara umut vermiş ve “euronun kurtarılması için ne gerekiyorsa yapacakları” mesajını piyasalara vermişti! ECB’den beklenti hayli fazlaydı. İspanya ve İtalya tahvillerini alacak, yeni bir BPP (Avrupa için LTRO) olmasa da buna benzer bir “paket” açıklayacaktı. Ancak Almanya’nın ECB’nin 2 Ağustos’taki toplantı öncesinde yaptığı açıklamalar bir anda Draghi’nin elini kolunu bağlayınca ECB’den beklenen “parasal genişleme” gel(e)medi! Bu resme bakınca piyasalar için umut tükenmiş, işler bir kere daha sarpa sarmıştı. Ancak...Geçtiğimiz Cuma günü hayli önemli bir veri vardı ve bu veri Fed’in politikaları konusunda belirleyici olacaktı: ABD tarım dışı istihdam verisi (NFP)... 100 binlik bir artış bekleniyordu. Tarım dışı istihdam 163 kişi artınca piyasalar bir anda “maden bulmuş” gibi sevindi. Her ne kadar bu veri de 80 binlik artıştan, 64 binlik artışa “revize” edilen Haziran verisi gibi revizyona aday olsa da; beklentilerden iyi gelen ‘kişisel gelir’ ve ‘tüketici güven endeksi’ verilerinde desteklemesiyle piyasalar adeta “coştu”! İspanya’nın faizi düşüşteAslına bakarsanız piyasalar; özellikle de hisse senedi piyasaları; kendilerini bir yükselişe hazırlamışlardı. NFP kötü gelseydi (diyelim ki 80 binin altı) hisse senetleri yine artacaktı. Neden derseniz, bu kez de “işler kötü, Fed’den III. BPP’nin gelme ihtimali arttı” diye bir yükseliş olacaktı. Veri iyi gelince de bu sefer de “işler yoluna girmeye başlamış” düşüncesiyle bir yükseliş yaşandı! ABD’deki veri Avrupa’yı da kurtarmışa benziyor! Cuma günü yüzde 7.43 seviyelerine yükselen İspanya 10 yıllık tahvil getirileri; ECB’nin alıma geçeceği beklentisiyle; günü 6.84 seviyesinden kapattı. Çok ciddi bir “toparlanmaydı” bu! İspanya ve İtalya borsaları günü yüzde 6’nın üstünde artışlarla kapatırken bir çok borsa endeksi son ayların en yüksek seviyelerine çıktı. Bu arada ECB’n için tahvil alımlarıyla ilgili olarak yeni bir öneri daha ortaya atılmış durumda. Devlet tahvillerini almak yerine, bankaların bilançolarındaki özel sektör tahvillerini almak. Böylelikle hem bankalara likidite verilmiş, hem de yeniden reel sektöre kredi verebilecek alan yaratılmış olacak diye düşünülüyor. Çalışır mı? “Hangi ülkenin, hangi şirketlerinin tahvillerinin alınacağına nasıl karar verileceği meselesi” hallolursa neden olmasın?Borsalarda yükseliş nereye kadar?Haftayı yüksek seviyelerinden kapatan hisse senedi piyasaları bu ivmeyi haftanın ilk yarısında da sürdüreceğe benziyor. Bu haftanın iki önemli endikatörü euro/dolar paritesi ve Alman DAX Endeksi olacak. Euro/dolar paritesi geçtiğimiz haftayı ilk kritik eşik olan 1.2320’nin üzerinde kapattı. İspanya ve İtalya bono faizlerinin düşmesiyle toparlanan euronun haftanın ilk günlerinde 1.2460-1.2510 seviyelerine kadar yükselmesi olasılığı yüksek. Bu seviyelerin aşılması şimdilik zor! Piyasalarda toparlanma başta Merkel ve Draghi olmak üzere AB’nin politika yapıcılarını rahatlatacak, euronun daha fazla desteğe ihtiyacı kalmayacağını düşündürecektir. Bu durum euronun yukarıda belirttiğim seviyeleri aşmasını zorlaştıracaktır. Ola ki bu seviyeler aşılacak olur ise bir sonraki ana hedef/direnç ise 1.2780 seviyelerinde...Haftanın ikinci endikatörü Alman DAX Endeksi haftayı 6.852’de kapattı. 6.902 kritik bir direnç seviyesi. Bu seviyenin üzerine çıkılacak olur ise risk iştahının iyiden iyiye artığını düşünmek hatalı olmaz. DAX’taki bir sonraki kritik eşik 7.085 seviyesi olacak. Bu seviyenin de geçilmesi durumunda 7.320 seviyesi ana hedef olacak!İMKB’de ilk hedef 66.300Özellikle ECB’nin mevduat faizlerini “sıfırlaması” sonrasında yurt dışından ciddi fon girişi olan, ABD ve AB’deki son gelişmelerden payını alan İMKB de ve haftayı 65.303 seviyesinden; Mayıs 2011’den bu yana en yüksek; kapatmayı başardı. 64.800’deki direncin üzerinde bir kapanış olması hafta başında hareketin devam etmesi olasılığını artırıyor. İlk hedef 66.300 seviyesi ve ardından da 68.350 seviyesinin test edilme olasılığı var. 70 bin diyenler haklı çıkacağa benziyor ancak öncesinde 69.000 (düz) seviyelerinde ciddi bir kâr realizasyonu ihtimali de hiç azımsanmayacak kadar büyük!Dolar 1.76 TL’ye indiğinde eleştiriler artarDünkü Vatan’da Ufuk Şanlı’nın haberinde son 40 günde bono tarafına 8.2 milyar dolarlık fon girişi olduğu haberi yer alıyordu. Bu girişler sonucunda dolar/TL kurları geçtiğimiz Cuma günü 1.7750 seviyelerine kadar indi. Paritenin de 1.2460 bandına çıkacağı varsayımı ile haftanın ilk günlerinde dolar/TL kurlarının 1.7610 seviyelerine kadar gerilemesi mümkün. Bu seviye teknik açıdan önemli. Korunması ihtimali yüksek. Bu arada sepet kurun da 2.00 seviyesinin altına inmesi hem ihracatçıları, hem de Merkez Bankası’nı alarma geçirmiş durumda. İhtimaldir ki dolar TL’de 1.76 seviyesine inildiğinde her iki cepheden de bazı sesler/uyarılar çıkmaya başlayacaktır! Son olarak bir hatırlatma.... Hisse senedi piyasalarında yaşanan coşku emtia tarafında; özellikle endüstriyel metaller ve petrol; görülmüyor. Reel ekonomi tarafında henüz daha ciddi bir toparlanma olmadığını düşünen yatırımcılar şimdilik emtia tarafına ilgi göstermiyorlar, ya da emtia tarafı hisse senedi piyasaları gibi düşünmüyor. 2008’den bu yana en düşük seviyelerini geçen hafta test eden Çin Borsası gibi...