Cumartesi sabahı açıklanan zam furyasının etkileri piyasalarda da hissedilecek. Gelen zamların enflasyonu 0.60 puan kadar yükselteceği, ‘gelecek zamlarla’ bu oranın daha da fazla artacağı kesin. Merkez Bankası bu yıl da hedefi tutturamayacak. Hal böyle olunca Merkez Bankası’nın ‘politika faizindeki indirim’ de bir başka bahara kalacak.Resmi Gazete’de yayınlanmış kamu zamları. Kısaca; akaryakıt ürünlerine 30 kuruş, tapu harçlarına binde 3, alkollü içkilere de 15 liraya kadar zam yapılmış. Motor silindir hacmi 1600 cc’yi geçmeyen araçların ÖTV oranı ise yüzde 37’den yüzde 40’a çıkarılmış. Sigara ve iletişim vergileri unutulmuş, eli kulağındadır. Bir süreden beri bütçe ve büyüme hedeflerinin tutmayacağını dillendiren hükümet ve politika yapıcılar, kamuoyunu yavaş yavaş bu zamlara alıştırmışlardı zaten. Yüzde 1.5 hedeflenen bütçe açığının yüzde 2.5’e çıkacağını açıklayan Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, adeta zamları haklı çıkarma adına adım atıldığını belirtmiş. Bütçe açığının sebepleri muhtelif: Terörle mücadele, Suriye’den gelen mülteci akını, cari açığı küçültme adına uygulanan kontrollü yavaşlama ve düşen büyüme ile azalan ithalat ve tüketim vergileri... Cari açık-büyüme denklemini bir türlü oturtamamış olmamız, düşük büyümenin ve artan kamu harcamalarının bütçe üzerindeki olumsuz etkilerini hükümet borçlanmayı artırarak da çözebilir miydi? Bu da bir alternatif. Ancak hükümetin tercihi sorunu öteleyip büyütmek yerine, zamanında çözüm üretmek olmuş. Gerçi bu çözüm zaten adaletsiz olan vergi düzenimizi daha da adaletsizleştirmekten öte bir şey değil. Fakir ile zengin dolaylı vergilerle “eşit” olarak vergilendiriliyor. Dolaylı vergilere ve kamu mallarına gelen zamlarla fakir kesim gelirine oranla daha fazla vergi ödeyecek. İşin vergi adaletini bir yana bırakırsak, işin bir de enflasyon boyutu var. Gelen zamların enflasyonu 0.60 puan kadar arttıracağı, “gelecek zamlarla” bu oranın daha da fazla artacağı kesin. Merkez Bankası bu yıl da hedefi tutturamayacak! Hal böyle olunca Merkez Bankası’nın “politika faizindeki indirim” de bir başka bahara kalacak! Geçtiğimiz hafta yapılan PPK toplantısında faizin üst bandı indirilmişti. Bu indirimin pratik bir önemi olmadığına geçtiğimiz hafta değinmiştim. Asıl önemli olan “politika faizinin” indirilmesiydi. Hem son zamlardan, hem da MB Başkanı Başçı’nın açıklamalarından sonra artık bu indirim en azından 2013 ortalarına kalmış durumda. Geçtiğimiz hafta Başkan Başçı; “(1) Lehman benzeri ani sert bir kriz, (2) döviz kurları üzerinde aşırı değerlenme baskısı ve bunun ihracatı vurmaya başlaması veya (3) enflasyonun yüzde 5.75’in, enflasyon beklentilerinin ise yüzde 5’in altına düşmesi halinde politika faizinde indirimi gündeme alacaklarını” söylemiş. İlaveten, “Çok net ifade ediyorum. Bunlar olmazsa indirimi gündeme almayız” diyerek bu konudaki beklentileri (benimkiler de dahil) nihayetlendirmiş.Faizler ne olacak?Hal böyle olunca; koridorun üst bandında indirimler devam etse de; gerçek anlamda pratikteki “politika/fonlama” faizlerinin düşmesi mümkün görünmüyor. Son günlerde düşüş trendinin sonuna geldiği görülen gösterge bono bileşik faizleri de bu ihtimali yavaş yavaş fiyatlamaya başlamıştı. Son zam haberleri ve Başçı’nın “net söylemiyle” bu süreç önümüzdeki hafta(lar)da daha da fazla fiyatların içine girecektir.Gösterge bono bileşiklerinde ilk aşamada 7.67-7.75 bandının test edilmesi ihtimali yüksek. Ardından da 8.15 bileşik seviyesi gündeme gelecektir. Faizlerdeki yükseliş ihtimaldir ki Türk piyasalarına olan ilginin artmasına, bunun da beraberinde dolar/TL kurlarına yeni bir baskı gelebilir mi? İhtimal düşük olsa da bu ihtimal hayata geçecek olur ise Merkez Bankası Başkanı’nın ikinci kriteri belki tetiklenebilir. Yine de bugünden bakıldığında ihtimal düşük görünüyor.Kâr realizasyonlarına dikkat!Gelelim kısaca bu haftaya...Geçtiğimiz hafta Fed sonrası dalganın artçıları piyasalara hakimdi. Bir yandan yükselme çabaları, diğer yandan “bekletiyi almış olanların, gerçekleşmeyi sattığı” bir haftadan sonra bu haftanın sorusu, “Ne yapılır, ya da nasıl bir haber gelir de piyasalar yükselir?” olsa gerek! Verilerin hızlı bir toparlanma sergileyemeyeceğini varsayarsak, ortada ne Fed, ne BoJ ne de ECB beklentisi kaldı.Böylesi bir ortamda kâr realizasyonlarının öne çıkma ihtimali artıyor. Özellikle bizim piyasalarımızda faizlerde yaşanabilecek bir yükseliş banka hisselerini sınırlı da olsa olumsuz etkileyebilir.İMKB 100’de halen daha 69.010 hedefi (son üç haftadır olduğu gibi) halen daha resmin içinde. Ancak yurt dışından başlayacak bir kâr realizasyonu dalgası, İMKB 100’ü sırasıyla 67.400, 66.500 ve ardından da 65.250 seviyelerinin görülmesi ihtimali artacaktır.
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK), nihayet faiz koridorunun üst bandını aşağı çekti. Yüzde 5.75 olan ve haftalık repo fonlama faizine denk gelen “alt bantta” bir değişiklik yapılmazken; pratikte pek de fazla önemi kalmamış olan ‘gecelik borç verme faiz oranını’ 150 baz puanlık indirirek yüzde 11.5’ten yüzde 10’a düşürdü. Açık Piyasa İşlemleri (APİ) çerçevesinde piyasa yapıcısı bankalara repo işlemleri yoluyla tanınan borçlanma imkanının faiz oranı da yüzde 11’den yüzde 9.5’e, geç likidite penceresi borç verme faiz oranını da yüzde 14.5’ten yüzde 13’e indirdi.Kurul kararından sonra döviz için kullanılan Rezerv Opsiyon Katsayıları (ROK) bütün dilimlerde 0.2 puan artırıldığı açıklandı. Bu artışla Merkez Bankası’nın rezervlerinin 3.6 milyar dolar artacağı tahmin ediliyor.PPK’nın 100 baz puan olan piyasa beklentilerinden daha fazla bir indirime gitmesi kararın belki de tek sürprizini oluşturuyor. Hafta başındaki yazımda da belirttiğim üzere benim beklentim 100 baz puandan fazla olmasıydı. Ancak beni asıl yanıltan MB’nin faiz alt bandını aynen korumasıydı. Her ne kadar önceki günkü faiz indirimi haberi piyasaları az da olsa memnun etse de pratikte çok da fazla bir anlamı olmayacak!Neden derseniz... Pratikte MB fonlama faizlerini Haziran ayından beri zaten düşürüyor. Hafta içinde MB’nin bankalara sağlamakta olduğu fonlamanın ağırlıklı ortalama yıllık bileşik faizi 6.15’e düşmüş durumda. Üst bantta oldukça uzun süreden beri işlem zaten yapılmıyor. Aslına bakıldığında “üst bant” olarak anılan faiz oranı MB’nin “istisnai günlerde” kullandığı “müdahale faizinin” ta kendisi. Son aylarda piyasalara müdahale ‘gerekmediğinden’ bu faize de hiç mi hiç iş düşmüyordu. Üst bant faizinin pratikte belki de tek etkilediği faiz oranı mevduat faizleriydi. Ancak MB’nin fonlama faizleri düşmeye başladıkça mevduat faizleri de düşmeye başlamıştı. Bunun bir yansıması da bono faizlerinde görülmüştü zaten.Bu faiz indirimi için ekonominin bir çok katılımcısı tarafından baskı yapılmış, MB’nin Fed ve ECB’nin kararları sonrasında bu indirimi yapacağına garanti gözüyle bakılmıştı. Yapılan bu indirimin kredi faizlerindeki indirimi de beraberinde getireceği ve ekonominin son çeyreğinde toparlanmasına katkıda bulunacağı umuluyordu. Bankalar Birliği Başkanı Hüseyin Aydın’ın da belirttiği üzere mutlaka kredi faizlerinde bir indirim olacaktır. Ancak indirimin hem kredi, hem de mevduat faizleri üzerindeki etkisi beklenenden daha sınırlı olacaktır.Zira asıl indirilmesi gereken ve piyasalara daha doğru ve doğrudan bir mesaj verecek olan “politika faizi” olan alt bandın indirilmesiydi. ‘Yan gözle’ enflasyonu da izleyen, faiz indirimi ile psikolojiyi değiştirmeyi uman ancak ROK değişikliği ile bankacılık sisteminden likidite çeken MB; sanki kaşıkla verip, kepçeyle alır bir havada. Tüm bunlar göz önüne alındığında; kredi faizlerinde hızlı bir indirim beklemek hata olacaktır!
ABD Merkez Bankası (Fed) geçen hafta açıkladığı parasal genişleme kararıyla her ay 40 milyar dolarlık mortgage tahvili alacak. Her ne kadar Avrupa Merkez Bankası (ECB) daha sınırlı bir tahvil alım programı açıklamış olsa da Fed’in bu hamlesinden sonra onun da eli biraz daha rahatlayacaktır. Önümüzdeki dönemde bu hamlelerin piyasalara etkisi mutlaka olumlu olacaktır.Son krizle birlikte; politikacılara, hükümetlere, meclislere hatta seçimlere bile gerek kalmadı. Partiler kurulacak, ekonomik programlarını açıklayacak, hangisinin programı takdir görürse o iktidara gelecek ve kendi ekonomik programını uygulayacak. Bunun için bütçeler yapılacak, hedefler konulacak uzun uzun halka anlatılacak. Bunlara da gerek kalmadı! Sadece merkez bankaları yeterli! Artık her işi onlar yapıyor. Ekonomi daralıyor ya da resesyona mı girdi, merkez bankaları para bassın. İşsizlik mi arttı, merkez bankaları yeni yeni Bedava Para Paketleri (BPP) açıklasın...Komünizmin iflasından sonra serbest piyasa ekonomisinin de sonuna gelindi. Okullarda kapitalizmin temeli olan serbest piyasada; her türlü malın, sermayenin, emeğin fiyatı “serbestçe” belirlenir, fiyat arz-talebe göre oluşur diye öğretiliyordu (gerçi halen daha da öyle öğretildiğine eminim). Artık bundan da söz etmek mümkün değil. “Paranın fiyatı olan faiz” doğrudan merkez bankaları tarafından belirleniyor. Diğer aracılar bunun üzerine biraz kâr koyup diğerlerine “satıyor”. Serbest piyasa sadece marjın ne kadar dar-geniş olacağında çalışıyor. Yeni dönemdeki merkez bankalarının “sonsuz” para arzı yaratacağı algısı da işin cabası...“Serbest piyasanın” temel unsurlarından birisi de piyasaya giriş-çıkışın engellenmemesi. Yeni iş kurmak isteyenler rahatlıkla piyasaya girebilirken, işini iyi yap(a)mayan, ekonomideki gelişmeleri iyi okuyamayanların da “iflâs” edip piyasadan çıkmaları “serbet piyasanın” olmazsa olmazlarındandı. Ancak son krizle birlikte özellikle finans sektöründe işini iyi yapmamış olanlar bile batmadılar, batırılmadılar. 4 yıl önce “batan” Lehman Brothers belki de tek istisna olarak kalacak! Burada da merkez bankaları devreye girdi ve bankacılık sektörünü “kurtardı”. Finansal piyasalar ve merkez bankaları ekonomilere yön verir hale geldiler. Politikacılara gerek kalmadı. Onlar ‘talimatları’ artık seçmenden değil, piyasalardan alıyor, yetkilerini de merkez bankalarına devretmiş durumdalar. Geçtiğimiz günlerde Anadolu Ajansı’na açıklamalarda bulunan Garanti Bankası Ekonomik Araştırmalar Müdürü Ali İhsan Gelberi de “Global kriz döneminde Fed de dahil merkez bankalarının yeni görevler edindikleri ve nerdeyse tüm ekonomik sorunların çözümüne talip olduklarını veya öyle bir beklenti oluştuğu için bağımsızlıklarını büyük ölçüde yitirdiklerine” dikkati çekmiş.Tüm bu değişimin ne zaman ve nasıl “eski normale” döneceği ya da sonlanacağını şimdiden kestirmek hayli zor. Özellikle de Fed’in 13 Eylül’de açıkladığı; aylık 40 milyar dolarlık konut kredilerine dayalı tahvil alım programından sonra sürecin en azından bir kaç yıl daha devam etmesi söz konusu. Zira Fed fiyat istikrarından çok “istihdamı” kabul edilebilir seviyelere yükseltilmeyi “yeni hedef” olarak ortaya koymuş durumda. Bu çerçevede; tahvil alım programının “ucu açık bırakılmış” durumda. Fed’in geçtiğimiz hafta açıkladığı program sonrasında dördüncü ya da beşinci bir program açıklamasına gerek kalmadı! Açıklanan bu “süresiz” program çerçevesinde Fed isterse 40 milyarı çok daha yüksek seviyelere çıkarabilecek. Her ne kadar Avrupa Merkez Bankası (ECB) daha sınırlı bir tahvil alım programı açıklamış olsa da Fed’in bu hamlesinden sonra onun da eli biraz daha rahatlayacaktır. Piyasalar istedi, merkez bankaları verdi! Önümüzdeki dönemde bu hamlelerin piyasalara etkisi mutlaka olumlu olacaktır. En azından ABD başkanlık seçimine kadar düşüşleri sınırlayacaktır. Bernanke’nin son hamlesi de büyük olasılıkla Obama’nın eli rahatlatacaktır. Piyasaların gözü kulağı önümüzdeki bir buçuk ayda ABD seçim anketlerinde, sonrasında da Fed’in programının ne zaman son ereceğini tahmin etmek için de ABD işsizlik verilerinde olacak.Kâr satışlarına hazırlıklı olun!Merkez bankalarının geçtiğimiz iki haftada açıkladıkları paketlerin “zaten!” geleceği beklentisiyle son 2-3 haftada varlık fiyatlarında önemli yükselişler oldu! Bu hafta içinde de bunların “artçılarını” göreceğiz! Ancak yeni ve büyük rallilerin yaşanması söz konusu değil. Hatta bazı piyasalarda beklenti gerçekleşti denilerek “kâr realizasyonları” bile görebiliriz. Özellikle de haftanın ikinci yarısında. Bu hafta borsalardan çok endüstriyel metallerde; özellikle bakırda; daha fazla yükseliş görülmesi ihtimali var! Fed’in düşük faiz ortamını 2015 ortasına kadar uzatması, tahvil alımlarının ucunu açık bırakması oldukça düşmüş olan endüstriyel metallerin başlayan toparlanmalarını bu hafta hızlandırabilir. Parasal genişlemeden hemen hiç nasibini almayan petrol, ABD başkanlık seçimine kadar “baskı” altında kalsa da sonrasında bir “atak” yapabilir.İMKB-100 için bir süreden beri dile getirdiğim 69.000 (düz) seviyesi yukarıdaki “hedef” olarak görülürken, Fed toplantısı ile toparlanan, ancak geçtiğimiz haftayı “zayıf” geçiren IMKB’de kâr realizasyonu yaşanması durumunda 66.500-750 seviyelerinin test edilmesi, düzeltmenin daha da devam etmesi durumunda ise 65.100 seviyelerinin test edilmesi olasılığı artacaktır.Bu haftanın ekonomik göstergesi yine euro/dolar paritesi olacaktır. 1.3145 kritik bir eşikti ve parite geçtiğimiz haftayı bu seviyeye çok yakın ancak altında kapattı. Bu hafta bu seviyenin aşılması durumunda 1.3255 ve 1.3330 seviyeleri yeni hedefler olacak. Ancak benim tahminim 1.3145 seviyesi aşılsa bile çok da fazla üzerinde kalınmayacağı ve 1.2043’ten başlayan yükseliş hareketinin yorulacağı yönünde. Geçtiğimiz Cuma günü görülen 1.3168 seviyesini zirve kabul edecek olursak, düzeltmenin 1.2910 ve ardından 1.2830 seviyesine kadar devam etmesi söz konusu.Bu hafta PPK toplantısı var!Yarın yapılacak olan Para Politikası Kurulu toplantısı bizim piyasalarımız açısından önemli. Yüzde 4 yıllık büyüme hedefinin tutturulamayacağı endişelerinin artması, buna bağlı olarak Merkez Bankası üzerindeki baskının ağırlaştığı bir dönemde yapılacak bu toplantıda faizlerin indirilmesi olasılığı çok yüksek. ECB ve Fed’in kararlarıyla da eli rahatlamış olan MB’nin hem alt hem de üst bandını indirmesini bekliyorum. Yüzde 5.75 olan alt bandın 50 baz puan, 11.50 olan üst bandın ise 100 baz puan hatta daha da fazla indirilmesi olasılığı bence yüksek. (Gerçi ben bu indirimleri son iki PPK toplantısından da bekledim, ancak bu sefer olsaılık iyice artmış durumda) Piyasa katılımcılarının bir çoğu sadece Merkez Bankası’nın üst bandı indirmesini bekliyor. Bu çok da anlamlı bir hamle olmayacaktır. Zira MB Haziran ayından bu yana zaten faizleri uygulamada indirmiş durumda! Geçtiğimiz hafta itibariyle MB’nin bankalara sağladığı fonlamanın yüzde 6.20 seviyelerine inmiş olması bunun en iyi göstergesi. Yüzde 11’li seviyelerden başlamış olan bu süreçte piyasaları asıl etkileyecek olan alt bandın düşürülmesi olacak. Bu hafta gelmesi olasılığı yüksek olan faiz indirimi; indirim alt bantta olmadığı takdirde; çok da beklendiği gibi bir etki yapmayacaktır. Zira pratikte “istisnai gün uygulamasına” ihtiyaç kalmadığı dönemlerde olduğumuzdan üst banttaki bir indirim çok da fazla bir şey ifade etmeyecektir.
Fed Başkanı Ben Bernanke, piyasaların şantajına boyun eğdi. Gerçi ondan önce Draghi de boyun eğmişti ama onunki zaten kaçınılmazdı. Kasım ayının başında ABD’de yapılacak başkanlık seçimi öncesi Bernanke’nin attığı adımın ne kadar “politik”, ne kadar “ekonomik” olduğu önümüzdeki dönemde çokca tartışılacak! Bernanke’nin önceki gün açıkladığı III. Bedava Para Paketi ’nde (BPP) neler var? İlki (ki bu piyasaları en fazla ilgilendiren) Fed’in yıl sonuna kadar her ay 40 milyar dolarlık ev kredilerine dayalı tahvilleri satın alması. Bu arada “Operation Twist” olarak anılan kısa vadeli tahvilleri satıp, uzun vadeli tahvilleri alma operasyonu sırasında alınmış ancak vadesi gelmekte olan munkul kıymetlerden vadesi dolanların ana paraları da yeniden bu kıymetlere yatırılacak ki açıklamaya göre aylık alım tutarları 85 milyar dolara kadar çıkabilecek. 15 trilyon dolarlık bir büyüklüğe sahip ABD ekonomisi için küçük bir rakam gibi görülebilir. Ancak işin bir başka boyutu daha var ki o da gerektiğinde bu alımlar ileriki tarihlerde de devam edebilecek. Önceki günkü paketin “sınırsız” olarak algılanan ve ikinci önemli kalemini oluşturan bu taahhüt, işsizliğin “kabul edilebilir” seviyelere kadar inmesine kadar devam edecekmiş. Bazı Fed yetkililerinin söylemlerinden çıkarılan “kabul edilebilir seviyenin” yüzde 7 civarındaki bir işsizlik olduğu tahmin ediliyor! O zamana kadar Fed piyasaya para vermeye (basmaya) devam edecek.III. BPP’nin son parçası da “düşük faiz ortamının” süresinin 2014 sonunda 2015 ortasına kadar uzatılması oldu. Hem paketin gelmesinden hem de “Bedava para vadesinin uzatılmasından” çıkarılacak ilk sonuç, Fed’in iyileşmeyi yakın zamanda beklemediği.Piyasalar bu haberi doğal olarak “kutladılar”. Gerçi kutlamaya son 2-3 haftadır başlamışlardı. Piyasaların “bedava para vermezsen düşeriz ha!.” baskısı sonuç verdi ve Fed bir kez daha piyasalara teslim oldu. Belki de “finansal uçurumdan” düşmekten çok korkan Bernanke o güne kadar ekonomiyi biraz daha olsun toparlayıp, olası zararları azaltmayı amaçlıyordu. Bunu önümüzdeki günlerde anlayabileceğiz.Yeni BPP’ler açıklandıkça sıkça söylediğim bir söz var: I.BPP işe yarasaydı, ikincisine; ikincisi işe yarasaydı, üçüncüsüne ihtiyaç olmazdı! Yeni BPP’nin işe yarayacağından da hayli şüpheliyim. Yine de bunun “açık uçlu” olması Fed’in elini rahatlatıyor. En kötüsünden “aylık alım miktarlarını arttırdım” diyerek dördüncü, beşinci paket açıklamaktan kurtuldu Fed. Tarih bunu hep III.BPP olarak yazacak, sonsuza kadar devam (!) etse de...Yine de Fed’i ve ABD’yi; cesaretinden dolayı ECB’den (Avrupa Merkez Bankası) ayırmak gerek. Draghi tahvil alımların şarta bağlayıp, alımlar karşılığında vereceği likiditeyi de geri çekeceğini söyleyerek “korkak” davranırken, Fed elini hiç mi hiç korkak alıştırmayıp, ekonomimi ve “piyasalarımı” sonuna kadar destekleyeceğim diyebildi. Bu cesaret işe yarayacak mı? (bir üst paragrafın ilk cümlesini yeniden okurmusunuz?) Hep beraber göreceğiz!
Fed 12 Eylül’deki toplantıda parasal genişlemeyi açıklar mı? Bence ihtimal halen daha yüzde 50’nin altında. Bir yandan ABD’de başkanlık seçimi var, Fed, ‘siyasi davranıyor’ damgası yemek istemeyecektir. Diğer yandan da bu yıl sonunda ABD’deki vergi istisnalarının sona ereceği ve ABD Hükümeti’nin borç limitine geleceği finansal uçurum meselesi var. Fed, bu konudaki sıkıntının ne gibi sonuçlar doğuracağını görmeden genişlemeye gitmez.12 Eylül küresel piyasalar açısından kritik bir gün olacak. 12 Eylül 1980’deki askeri darbeden söz etmiyorum, piyasaları hiç mi hiç ilgilendirmiyor ‘tarih’. 12 Eylül Çarşamba günü Fed’in iki günlük toplantısının ilk günü-ki önemli kararlar bu ilk günün sonunda açıklanıyor- ikinci gün ‘kendi kendilerine’ çalışıyorlar. ECB’nin (European Central Bank-Avrupa Merkez Bankası) geçtiğimiz hafta; Almanya’ya rağmen; açıkladığı tahvil programı ile sorunlu ülke tahvillerini ‘baştan anlaşılmış bir program’ dahilinde alacağı haberi piyasaları rahatlattı. Ancak AB’nin “ağır abisi” Almanya’nın bu programı desteklemiyor olması, tahvil alımlarıyla verilecek likiditenin yeniden geri çekilecek olması gözlerin yeniden Fed’e çevrilmesine neden oldu.İspanyol tahvil getirileri geçtiğimiz haftayı rekor düşüşlerle kapattı. Hafta içinde 6.90 seviyelerine kadar işlem gören 10 yıllık İspanyol devlet tahvilleri, ECB’nin açıklamasından sonra; daha henüz ECB tek kuruşluk kağıt dahi almadan, “Nasılsa ECB’ye satarız (!)” diye düşünen piyasa katılımcıları sayesinde; 5.63 seviyelerine kadar geriledi ve haftayı da bu seviyeden kapattı. Bir çok borsa yeni yüksekler görürken euro da dolar karşısında 1.2820’lere kadar yükseldi. Fed düşük faiz mesajı verecekBu hareketlerin ardında ECB’nin yeni programı kadar piyasaların halen daha Fed’den yeni bir parasal genişleme; III.BPP (Bedava Para Paketi) beklentisi yatıyor. Cuma günü açıklanan ABD işsizlik verileri de bu olasılığı güçlendirmiş görünüyor. Ağustos Ayında 125 bin kişi artması beklenen tarım dışı istihdam rakamı 96 bin kişi artarken, 163 bin kişi arttığı açıklanan Temmuz ayı rakamı da 22 kişi aşağı yönde revize edilmiş. Her ne kadar iş aramaktan vaz geçenler yüzünden işsizlik oranı 8.3’ten 8.1’e gerilese de piyasa katılımcıları beklentilerden düşük gelen yeni istihdam rakamlarının Fed’in yeni bir BPP’ye gitmesi ihtimalini azaltsa da piyasaların bu konudaki beklentisi hayli yüksek.Piyasalar nasılsa alıştı “istediklerinin verilmesine”; daha doğrusu gerekse de gerekmese de istemeye... Nasılsa siyasiler işi, merkez bankalarına ‘devretti’ ve onlarda eninde sonunda piyasalara istediğini veriyor, piyasalar da istemeye devam ediyor. Peki Fed III. BPP’yi yapar mı? Bence ihtimal halen daha yüzde 50’nin altında. Bir yandan ABD’de başkanlık seçimi var, Fed ‘siyasi davranıyor’ damgası yemek istemeyecektir, diğer yandan da bu yıl sonunda ABD’deki vergi istisnalarının sona ereceği ve ABD Hükümeti’nin borç limitine geleceği “finansal uçurum-financial cliff” meselesi var. Piyasaların aksine; Fed’in bu konudaki sıkıntının ne gibi sonuçlar doğuracağını görmeden böylesi bir genişlemeye gideceğini beklemiyorum. Bu toplantıdan benim beklentim ‘düşük faiz ortamının 2015’in ilk yarısına kadar uzatılması’. Konut kredilerine dayalı tahvillerin alımına yönelik III.BPP’nin ise Aralık ayı ve sonrasında gelmesi, eğer gelecek olur ise... Bu arada belirtmekte fayda var: Eğer Fed III.BPP’yi devreye sokacaksa, düşük faiz ortamının 2015’e kadar uzatılacağı mesajını da aynı zamanda vermesi yerinde olur. Böylelikle piyasalara bir “paket” halinde “müdahale” etmiş olacak ki etkisi daha fazla olur!Alman Anayasa Mahkemesi’nin kritik kararı12 Eylül’ün bir başka önemi de 8 yargıçtan oluşan Alman Anayasa Mahkemesi’nin (AAM) ESM’ye (European Stability Mechanism-Avrupa İstikrar Mekanizması) Almanya’nın desteklemesine yasaların engel olup olmadığı konusunda karar vereceği gün olması. Mahkemenin; o güne kadar Alman Merkez Bankası Bundesbank’ın Başkanı Jens Weidman istifa etmemişse; olumsuz bir karar vermesi beklenmiyor. Aksi bir karar piyasaları ciddi bir şekilde gerecektir. Bir yandan euronun dağılması tartışılacak, diğer yandan da başta Yunanistan olmak üzer, İspanya ve İtalya’nın ‘gerektiğinde’ nasıl kurtarılacağı sorusununu cevabı belirsizleşecek. Şimdilik piyasalar da bir “ret” kararını fiyatlamıyor. Ancak AAM’nin bundan böyle “meclisin onayı” ya da “yardım/kurtarma miktarının belli ölçeklere bağlanması” gibi bazı şartlar getirmesi olasılığından da söz ediliyor. Bu durumda piyasanın ilk tepkisinin ne olacağını kestirmek zor. Şartlı da olsa mahkemenin kapıyı kapatmıyor olması piyasalarca her halükarda “olumlu” yorumlanacaktır. Bir sonraki seferde mahkemenin koyduğu “baraja” toslayana kadar! ‘O zaman gelsin düşünürüz’ denecektir!Haa bir de 12 Eylül’de Hollanda’da genel seçimler var. Avrupa’daki ‘havayı’ en iyi yansıtan seçimlerden bir olan Hollanda seçimlerine “kurtarma ve AB’ye devam” yanlıları mı yoksa “diğerlerinden bize ne, biz önce kendimizi kurtaralım” diyenler mi öne çıkacak? 2005’te ortak Avrupa Anayasası’na hayır oyu veren Hollandalılar tüm projeyi çöpe göndermişlerdi. Güney’i daha fazla finanse etmeyeceğiz diyen Geert Wilders ile AB’nin devamını savunan şu andaki başbakan Mark Rutte’nin başabaş götürdüğü seçimlerden kimin galip çıkacağı, Almanya’nın en yakın müttefikinin bundan sonra hangi yolu izleyeceğinin netleşmesi açısından önemli olacak.Yazının başılığında da dediğim gibi 12 Eylül Çarşamba günü hem piyasalar hem de küresel ekonomi için önemli bir gün olacak!Batıdaki bunca olaya bir de Irak’ın Türkiye’de yaşayan Cumhurbaşkanı yardımcısı Tarık El Haşimi’ye idam cezası vermesi gibi yakın coğrafyasındaki gerilimi eklemekte fayda var!Borsa ve euro ne olur?Tüm bunların ışığında piyasalarda bu hafta neler olabilir? Tahmin yapmanın en güç olduğu haftalardan birindeyiz. AAM kararı ihtimaldir ki Fed’in açıklamalarından önce netleşecek. Haftanın ilk yarısında AAM’nin kararına kadar piyasaların yatay/hafif yukarı eğilimi devam edecektir. AAM’den olumsuz bir haberde; yani ESM’ye destek anayasaya aykırı bulunursa; piyasalarda çöküş olmasa da oldukça ciddi bir geri çekilme, düşüş yaşanacaktır. AAM’nin olumsuz bir karar vermediği ve Fed’in de III.BPP’ye “yol verdiği” bir durumda piyasalarda yeni yüksekler görülecektir. 67.937’de kapanan İMKB 100’de 69.000 (düz), 1.437 (haftanın en yükseğinde) kapanan S&P’de 1.485 ve euroda da 1.2840 ve ardından da 1.2925 olasılıkları artacaktır!AAM’nin olumsuz bir karar vermediği, ancak Fed’in de III.BPP’ye yeşil ışık yakmadığı bir ortamda ise haftanın ikinci yarısından itibaren düşüş yönlü bir seyir görme ihtimalimiz artacaktır. Yeni seviyelerin neler olabileceği, Çarşamba günü öncesindeki zirvelere göre netleşecek. Gösterge olması aşısından euro/dolar paritesinde 1.2620’nin altına inilip inilmediği önemli olacaktır.Not: 12 Eylül’ün benim açımdan bir önemi daha var: Genel Yayın Yönetmeni olduğum Fortune Türkiye dergisi olarak 5.yılında ilk kez Fortune 500 listesine giren şirketlerin yöneticileri ve basın ile bir araya geleceğimiz, “Küresel ve Bölgesel gelişmeler ışığında Türkiye sürdürülebilir büyümeyi nasıl yakalar?” sorusuna yanıt arayacağımız bir panelin de yer aldığı bir gala gecesi düzenleniyor. Başarılı ve keyifli geçeceğine eminim.
Bugün Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) toplantısı var. Fed’den yeni bir Bedava Para Paketi (BPP) müjdesi gelmeyince, gözler diğer bir “para kaynağı” olan ECB’ye döndü. Finansal piyasalar “nakit müptelası” gibiler. Krizi bir türlü atlatamayan reel ekonomiler, finansal piyasaların desteklemediği bugünkü ortamda, yeni para olmayınca yükselemiyorlar.“Bedava para nereden gelir” diye etrafa bakılırken şimdi de ECB hedefte. Bugünkü toplantıdan piyasanın beklentisi yeni bir tahvil alım programının açıklanması. Piyasalara “sızan” dedikodulara göre, ECB sorunlu ülkelerin 3 yıla kadar olan tahvillerinin alacağı bir program üzerinde çalışıyormuş. Miktar ile ilgili bir sınırlama koyulmaksızın, “belli bir seviyenin” üzerine çıkıldığında, ECB’nin iradesi doğrultusunda piyasalara müdahale edilerek bu bonoların alınacağı bir programdan bahsediliyor. “Belli bir seviyenin” ne olacağının kamuoyuna açıklanmasının mı, yoksa gizli tutulmasının mı daha iyi olacağı da tartışmalar arasında. 4 Eylül’de üye ülkelerin Merkez Bankası guvernörlerine dağıtılan taslak, bugünkü toplantıda tartışılacakmış. Dün piyasalardaki bir dedikodu, “belli seviyenin” ne olacağının açıklanmayacağı yönündeydi. Bu da İspanya ve İtalya bonolarına alım getirdi. İspanyol ve İtalyan 10 yıllık tahvil getirileri sırasıyla yüzde 6.60 ve 5.70 seviyelerinden 20’şer baz puan gerilediler. Sınır açıklanmazsa, piyasanın algılaması ECB herhangi bir seviyeyi “kritik eşik” kabul ederek rahat (!) hareket edebilecek. Sınırı açıklamanın bir başka olumsuz yanı da işlerin sarpa sardığı bir sırada piyasanın bu sınırı inatla test etme ihtimali. Böylesi bir durumda ECB’nin elindeki imkânların sınırına dayanması durumunda istenmeyen kırılmalar yaşanabilir.Birçok sorundan birisi de sorunlu ülkelerin borçlanma yapıları... Özellikle İspanya’nın borcunun yüzde 60’ından fazlası 3 yıldan uzun. ECB’nin alımlarını 3 yıl ile sınırlaması piyasaları memnun etmeye yetmeyebilir. Belki kısa vadeleri satanların bir kısmı uzun vadelere yönelebilirler. Ancak bu kriz ortamında böylesi “iyimser” yatırımcı bulmak hayli zor.Diğer bir sorun da Alman Merkez Bankası Bundesbank’ın bu programın tamamına değilse bile bazı bölümlerine itiraz ediyor olması. Genelde “kurtarma” fikrine sıcak bakmayan Almanları ikna etmek zor olacağa benzer. Malumunuz sırf bu sebepten dolayı eski başkan Axel Weber’den sonra Bundesbank Başkanı Jens Weidman’ın “istifa” bile edebileceği dedikoduları ortalıkta... ECB Başkanı Mario Draghi’nin Almanya’yı ikna edip edemeyeceği ciddi merak konusu.Dün yaşanan ilginç gelişmelerden birisi de 5 milyar euroluk Alman 10 yıllık tahvil ihalesine 3.9 milyar euroluk talep gelmesiydi. Her ne kadar getirilerde ciddi bir değişikliğe yol açan bir durum olmasa da katılımcıların yarını görüp ondan sonra karar vermeyi tercih ettikleri anlaşılıyor.Tahvil alım programına bugünkü toplantıda karar verilmesi düşük bir olasılık bence. Benim bugün ECB’den asıl beklediğim politika faizlerinin; 25 baz puanlık bir indirimle; yüzde 0.50 seviyesine indirilmesi. Bu karar olmaksızın sadece tahvil alım programı açıklanır ise korkarım AB erteleyeceği borç sorunuyla birlikte ileride başına çok daha büyük dertler açacaktır.
Vatan’ın 1.000’inci sayısını kutlamak için AKM’de bir araya gelmiştik. Ajda Pekkan’ın konseri ile geceyi bitirmiş, ayrılırken çalışma arkadaşlarıma “10 bininci sayının kutlamasında da görüşmek üzere” diyerek ayrılmıştık.İlk bakışta 1000’inci sayı, 10 bininci sayıyı kolayca çağrıştırmıştı. Ancak küçük bir hesap yapınca aklımız başımıza geldi. 27 yıldan daha uzun bir zaman alıyor on bin sayıya ulaşmak. Bininci sayıda henüz daha 3. yılımızı bile doldurmamıştık. Şimdi 10. yaşımızı kutluyoruz. Bugün elinize aldığınız gazete 3653’üncü sayımız.10 yılın yaklaşık 8 yılında bende vardım. Daha doğrusu varmışım, 10. yılı kutluyoruz deyince aklım başıma geldi. Tayfun Devecioğlu’nun güveniyle başlayan bu süreçte; Türkiye ve dünya ekonomisindeki gelişmeleri naçizane anlamaya, anladıklarımı da yorumlayıp sizlerle paylaşmaya çalışıyorum. Bu dönemde dünya koskoca bir krizle karşı karşıya kaldı ve halen daha da tam olarak bir çıkış yolu bulabilmiş değil.Bankacılık yaptığım sırada, bilfiil yaşadığım, yakından tanık olduğum 2001 krizi sayesinde bizler bu krizden görece olarak daha az etkilendik. O dönemde ödenen bedeller, izlenen politikalar ve oluşturulan kurumlar sayesinde yeni gelen yükler görece olarak daha sınırlı kaldı. Politik istikrarın da bu dönemde korunmasıyla dünya ekonomi liginde konumumuzu güçlendirmeyi başardık.Geçtiğimiz 10 yılda Vatan’da bir çok değişiklik oldu. Hepsinden sağ salim çıkmayı, bugünlere gelmeyi başardı. Önümüzde daha zorlu bir dönem bizleri bekliyor. Gerek bölgemizdeki siyasi gelişmeler, gerek küresel ekonominin yeniden büyüme “rayına” oturmakta gecikmesi yepyeni tehditleri ve fırsatları beraberinde getirecektir.Bu arada hepimizin son 10 yıldaki hayatını temelden değiştiren interneti, mobil iletişimi de atlamayalım. Bu değişim belki de en fazla basın olarak bizleri çok yakından etkil iyor. Önümüzdeki 10 yıldaki değişimin, geçtiğimiz 10 yıla göre çok daha hızlı olma olasılığı yüksek görünüyor. Vatan olarak buna ne kadar hazır olabilirsek önümüzdeki 10 yılda sizlere o denli yakın olacağız. Bunu da başaracağımıza inanıyorum.Bir sonraki 10 yılda ve belki de daha uzaktaki 10 bininci sayıda görüşmek üzere...
Fed, Jackson Hole toplantısında piyasalara para yerine umut dağıttı. Bu haftanın gündemine ise Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) 6 Eylül’de yapacağı toplantı damga vuracak. AB ekonomisindeki sorunlar büyüyor. Bu koşullarda ECB’nin yeni bir hamle yapması hatta piyasalara para enjekte etmesi ya da en azından bunun yolunu açması ihtimali yüksek. Beklentim Fed’den değil ama ECB’den yeni bir paketin gelmesi yönünde.Son iki hafta piyasalar; Bernanke’nin geçtiğimiz Cuma günü Jackson Hole’da yapacağı konuşmayı bekliyordu. Godot’u bekler gibi... Bernanke somut bir parasal genişleme sinyali vermedi. Konuşmasını ağırlıklı olarak uygulamakta oldukları ‘geleneksel olmayan politika araçlarının’; Fed’in görevi olan ‘tam istihdam’ ve ‘fiyat istikrarı’ hedefleri doğrultusunda ne denli başarılı olduğuna ayırmış.Geniş ölçekli varlık alım programlarının üretimi yüzde 3 artırdığına ve 2 milyon ek istihdam yarattığına, buna karşın enflasyon hedeflerinde ciddi bir bozulmaya da yol açmadığına değinmiş. Her ne kadar sıradışı araçların; Japonya tecrübesi hariç; maliyetlerinin ne olacağını kestirebilecek yeterli tecrübeye sahip olmasalar da, politika faizlerinde inilebilecek yerin sınırlı olmasından dolayı bu araçları kullanmaya devam edeceklerini de eklemiş.Bu arada Fed’in geniş ölçekli varlık alım programlarının risklerini de hatırlatmış:1- Borçlanma piyasalarında bozulmaya yol açabileceğini ancak daha önceki alımlardan sonra bu konuda bir sorun yaşanmadığı gözlemlenmiş.2- Fed’e olan güvenin azalması3- Finansal istikrarsızlık4- Alımlardan Fed’in zarar etmesiAncak bu risklere rağmen uygulanan değişik programların ABD tahvil faizlerinde 15-120 baz puan arası düşüşlere yol açtığına bunun da kamu maliyesi açısından katkı sağladığına değinmiş. (Böylesine sıfır maliyetli kaynakla alım yapılırsa, mutlaka faizler inecektir!)Bernanke, konut piyasalarında bir toparlanma olduğunu ancak bunun henüz daha ekonomik büyümeye arzu edilen katkıyı sağlamadığına, kredi ve finans piyasalarındaki katılığın sürdüğüne, AB’nin halen küresel ekonomi ve finans sistemi için stres kaynağı olmaya devam ettiğine vurgu yaparak geleneksel olmayan politika araçlarını kullanmaya devam edeceklerini söylemiş.Aslına bakılırsa Bernanke konuşmasında ‘yeni’ bir şey söylemiş değil. Bir anlamda eski konuşmalarının bir ‘derlemesi’. Yine de piyasalar ‘kapı kapanmadığı’ için gelecekten umutlu olmaya devam ediyor, umutlarını 12-13 Eylül’deki Fed toplantısına taşıdı.Bu haftanın gündeminde asıl Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) 6 Eylül’de yapılacak toplantısı var. Cuma günü AB’nin işsizlik oranı açıklandı: Yüzde 11.3. Hayli yüksek bir oran ve AB ekonomisindeki sorunlar olanca ağırlığıyla sürüyor. Bu koşullarda ECB’nin yeni bir hamle yapması hatta III.BPP açıklaması ya da en azından bunun yolunu açması ihtimalini yüksek görüyor piyasalar. Benim de beklentim Fed’den değil ama ECB’den yeni bir paketin gelmesi yönünde.Bundesbank Başkanı istifa eder mi?4 Eylül’de Alman Maliye Bakanı Scheuble, Yunan maliye bakanıyla görüşüyor. Aynı gün ECB içinde yeni bono alım programı taslağı guvernörlere dağıtılacakmış. 6 Eylül’e kadar okumaları için çok fazla vakitleri olmayacak görünüyor. Belki bir program kararı çıkmayabilir ancak ‘niyet’ ifadesi bile piyasaları hareketlendirecektir. Bu arada ECB’nin toplantısının olduğu günlerde Merkel’in İspanya ve Avusturya gezileri olacak.AB’nin başındaki belki de en önemli sorun ne ECB paketi ne diplomatik görüşmeler. İlk ve acil sorun Bundesbank Başkanı Jens Weidman’ın istifa edeceği dedikoduları. Tahvil alım programına karşı olduğu, geçtiğimiz hafta bu sebeple istifa edeceği dedikoduları piyasalara yayıldı. Hatırlarsanız bir önceki başkan Axel Weber de ‘kurtarma paketlerine’ karşı olduğu için istifa etmişti.Böylesi bir istifa 12 Eylül’de Avrupa Finansal İstikrar Fonu’na Almanya’nın katkılarının anayasaya uygunluğunu karara bağlayacak Alman Anayasa Mahkemesi kararı öncesinde işleri hayli karıştıracaktır. Şimdilik böylesi bir istifa olmasa da bunun mahkeme üzerine ‘gölgesi’ düşecektir.Altında kritik seviye 1.705 dolarTüm bunların ışığında bu hafta piyasalarda neler olabilir diye kısaca bakarsak... Bernanke’nin konuşması sırasında 1.26’ların üzerinde kal(a)mayan euro bu haftanın ilk günlerinde yeniden bu seviyeleri denese ve hatta 1.2670-1.27 seviyelerine kadar yükselse bile, sonrasında 1.2420’li seviyeleri test edebilir.Jackson Hole konuşmalarından sonra kazancını en çok artıran altın-gümüş oldu. Altın, bu hafta başında 1.705 seviyesinin üzerine geçmeyi başarabilir ise 1.725-35 seviyesini test edebilir. Bu seviye oldukça kritik. 2008 yılından gelen ve bu yılın Mayıs ayında kırılan yükseliş trendine denk gelen seviyeler bunlar. Bu seviyenin yukarı kırılması altında yeni yükselişleri de beraberinde getirebilir. Ancak ben bu olasılığı şimdilik düşük görüyorum.Ve son olarak İMKB...Geçtiğimiz hafta VOB Ağustos kontratının sonuydu ve 31 Ağustos’taki VOB ve İMKB hareketi dikkat çekiciydi. Bu hareketin bu hafta içinde 68.350 ve ardından da 69.000 (düz) seviyelerine kadar devam etme olasılığı artmış görünüyor. Haftanın ilk yarısında bu hareketleri görür isek, sonrasında Avrupa’dan gelecek haberlerle birlikte bir kâr realizasyonu yaşanabilir. Bu durumda da 65.550 seviyesi kritik olacak!