Mayınları ‘döşeyen’ temizlesin!
Türkiye-Irak sınırında görevli askerler memleketlerine gönderilmeye başlanmış. Teröristler henüz “işte silahları devlete bıraktık, artık terör bitti, bundan sonra öldürerek bir şey elde etmeye kalkmayacağız” demediler. Zaten bunu yapsalar “ülkeyi terk etmeye” ne gerek var, mesele terörün bitmesi ise, böyle de olur ama silah bırakma ağza alınmıyor.
Erler ve çavuşlar tehlikede..
“Ülkeyi terk edeceklerse neden bunca yıldır canlara kıydılar” sorusunun cevabı da yok.. Geri çekilmelerinden söz ediliyor, nereye çekilecekler; Avustralya veya Kanada gibi uzak ülkelere değil herhalde, isterlerse bir gecede geri gelebilecekleri Kuzey Irak veya Suriye’ye. . Ki bunun da anlamı yok.. Ama soru soranlara hakaret gırla gidiyor. Bir önemli mesele daha var..
Akiller bölgelerde dolaşmaya ve toplantı yapmaya başladıktan sonra daha sık duyulmaya başlandı; “PKK’nın döşediği mayınların devlet tarafından temizlenmesi” isteniyor.. Devlet temizlesin demek de tabii “gencecik askerler öne sürülsün, canlarını kaybetme pahasına teröristlerin ‘zaten onları katletmek üzere’ döşemiş oldukları mayınları bulup yok etsin” demek oluyor. Devlet deyince Cumhurbaşkanı, Genelkurmay başkanı veya Hükümet temizleyecek değil.. Olan erlere, çavuşlara olacak yine..
İyi de neden? Bunu istemeye, onların hayatını tehlikeye atmaya kimin, ne hakkı var? Madem ki PKK döşedi, yine PKK temizlesin , hiç değilse “mayınları nereye koyduklarını” daha iyi bilirler.
Son olarak Hakkari Baro Başkanı, “devlete” bildirmeleri için akillere bu isteği iletmiş. Acaba aynı kişi bu isteği PKK’ya iletebilir mi? Doğrusu bu olacak!
Tecavüz, cinayet had safhada!
Artık “kadın cinayetleri” , “çocuk ve kadın tecavüzleri” inanılmayacak şekilde kanıksandı, haberler vahşetten bakılamayacak halde.. İzmir’de, daha 19 yaşında zavallı genç kadın; Pınar Yolver 3 aylık evliyken kocası ve onun ailesi tarafından işkenceyle feci şekilde öldürülmüş.
Kayınpeder o gencecik kızı devamlı tehdit edermiş ama ceza indirimi kesin ya; koca “erkekliğime laf etti” demiş. İnsan kulağıyla duysa inanmaz (zaten kaçarken bir dostlarını arayıp “biz yaptık” demişler) ama hakimler inanıyor, onun için de arkası kesilmiyor.
Uşak’ta “kız yurdu sahibi” yurtta kalan kız öğrencileri taciz ediyor, 16 yaşındaki kız “kendisine yardım teklif ettiği için” evinde kaldığı saz hocası tarafından tecavüze uğruyor. Samsun’da odunla dövülmüş , vücudu, yüzü yara bere içindeki kadın “kocam biri anlarsa ‘inek tepti’ dememi istedi” diyor..
Toplu çocuk tecavüzleri, torunu yaşındaki çocuklara tecavüz eden sapık dedeler, iğrenç olaylar her köşede.. Bu yargı da lütfen anlatır mı, ne zaman “ağır suçluyu ağır şekilde cezalandırıp, suçsuzu bırakmayı” öğrenecekler?
Metro Turizm’in sahibinin “cinayetten ömür boyu hapis” , diğer suçları için de “11 yıl hapis” aldıktan sonra serbest bırakıldığını duyunca sormanın anlamı kalmıyor ama soralım; ADALET ne zaman gelecek?
Muhtaç hayvanlara yardım eden TBMM!
Ah ne olurdu hep birbirini yiyen bir TBMM izleyeceğimize, güzel işleri ortaklaşa yapan, ülke sorunlarında birbirlerine hakaret etmek yerine beraberce çözüm arayan, karşı görüşlere de saygı duyarak ortak noktalarda buluşmayı bilen bir Meclis’imiz olsaydı..
TBMM yönetimi 4 lokantasında “artan yemek ve ekmekleri hayvan barınaklarına gönderme” kararı almış. Bu karara okullar, hastaneler ve bazı genel müdürlükler de destek olmuş. Cumhurbaşkanlığı, Sağlık
Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı da katılmış.. Gözlerim yaşardı inanın..
İmha yasası da kalkmalı!
Keşke hepsi birlik olup TBMM’ye getirilen “sokak hayvanlarını imha yasası” nı da (5199 sayılı sözüm ona “Hayvanları Koruma Kanunu’nda değişiklik tasarısı”) kaldırtsalar.. O dünya güzeli sokak hayvanlarını yok etmek gibi kolay ve en vahşi yol yerine belediyelerin kendi bölgelerindeki, mahallelerdeki hayvanlara “su-yiyecek noktaları” koyması ve “özenle yakalayarak kısırlaştırması, parasız tedavi etmesi” zorunluluğu getirilse.. Bazı üniversiteler, barolar ve Veteriner Hekimler Derneği de bu konuya yoğunlaşmış durumda..
Diğer konuda da aslında pahalı restoranlarda güzelim yemeklerin çoğu çöpe gidiyor, onlar da sokak hayvanlarına dağıtsalar yemekleri (tabii bozulmadan ve sokaklara bazı belediyelerin, mesela Beşiktaş Belediyesi gibi, su noktaları yapan Sarıyer Belediyesi gibi köşeler yaparak..) Ben bu barınaklarda zavallı hayvanların, bebek köpeklerin önüne her gün artık makarnalar konduğunu gördüm, onca yemek dökülürken.. Altlarına gazete bile konmadan buz gibi taşlara yatırıldıklarını, taşla beraber üstlerine soğuk sular sıkıldığını gördüm.
Kısacası TBMM’nin bu adımını ayakta alkışlıyorum, hayvanların yaşama hakkını önce onlar korumalı!