Okumayı bilen önce okur, sonra saldırır!
.
Efendim, dün yazdığım yazının başlığı “Allah Müslüman mıdır” idi ya, mutlaka gelecekti, twitter’da çok tepki gelmiş.. Yazımın altında da tepkiler vardı ama okurlarımız saygılı insanlar olduğu için “kendini şaşırmış, ağzından çıkanı kulağı duymayan” tepkiye rastlamadım, twitter tepkilerinde ise aynen bu şekilde tepkiler de var..
Bakın beyler, hanımlar, açıklamak zorunda hiç değilim ama ben bir lise “din bilgisi” öğretmeninin çocuğuyum, aynı zamanda Fransızca öğretmeni de olan annem Kur’an’ı Arapça okur ve neredeyse ezbere bilirdi, bize de okulda aldığımız bilgiler dışında küçük yaştan başlayarak vermiştir din eğitimini.. Diyanet İşleri eski Başkanı ile yaptığım TV röportajını izleyen bazı İlahiyat Fakültesi asistanlarından “gözlerimizi kapatsak sizin Diyanet İşleri Başkanı olduğunuz kanısına varabilirdik” diyen mesajlar almıştım (teveccüh göstermişler tabii ama durum buydu..)
Beyin ölçmeye kalkmak
Ayrıca ben de her zaman çok ilgiliyimdir kendi dinimle ve din araştırmalarıyla.. Bu nedenle bana “hata yapmışım” gibi saldıran, benim inancımı değerlendirme hakkını kendinde gören ve böylece de “en büyük günahı işlemiş” olan saygısızların (başka kelimeler kullanmayacağım ama kendileri neler söylenebileceğini düşünebilirler) sanki bilmeden yanlış yapmışım havası tam bir balon olarak kalır. Hele de sözüm ona sarkastik cümlelerle “beynime” laf etmeye kalkan hadsizler.. Beynim tartışmaya açık değil, bunun için “dengini bulmak” gerekir ki ayıptır söylemesi, zor biraz..
Çok az kişi var bunu yapacak çapta (onları da biliyorum zaten).
Hiç değilse ilk paragraf yahu..
Başlığı yazmışım ve daha ilk paragrafta, araya yıldızlar koyup ayırarak “ne demek istediğimi” açıklamışım. Diyorum ki; “Herkesi Müslüman kabul edelim, peki Allah Müslüman mı? Son din olsa da, Yaradan’ın ‘belli bir dine ait olduğunu’ kim iddia edebilir?”.. Yani; okuma ve anlama özürlü olanlar için açalım, yazıya girerken; ‘BÖYLE BİR ŞEY İDDİA EDİLEMEZ’ diyorum. Diyorum, zira twitter’da gelen cahilce tepkilerin olabileceğini daha ilk cümleden biliyorum.. Neymiş efendim; “ölünce öğrenir mişim”.. Ölmeme gerek yok , yaşarken biliyorum ben “Yaradan’ın dinler üstü bir güç olduğunu”, pek zeki arkadaşım!
Dini aşağılamak değil
Yazı da bu nedenle yazılmış, mesele “hiç tanımadığım” ama elbette büyük bir sanatçı olarak takdir ettiğim Fazıl Say’ı korumak değil, üstelik kendisine ait olmayan cümlelerin “dini aşağılamak” olarak kabul edilip hapis cezası verilmesi.. O cümleler kime ait olursa olsun aşağılanan bir din yok ortada, “hepsi Allahçı, bu ne çelişki” diyor..
Ben de olaya hiç bakılmamış bir açıdan bakarak ve dünyada “hiçbir dine inanmayan milyonlarca insanın Allah’a inanıyor olmaları”nı hatırlatarak, ‘suç Allah’a karşı işlenmişse mahkemeler mi verecek cezasını, gerekiyorsa Allah verir’ diyorum yazıda.
D.İ Başkanı’nın “İzmirliler’in dindarlık anlayışı” hakkında konuşabildiği, siyasetçilerin aynı şekilde vatandaşlar hakkında “ancak Allah’ın yapabileceği değerlendirmeleri” rahatça yaptığı, dün bazı yorumlarda (bunlar dine karşı suç değil mi sorusuyla beraber) yazıldığı gibi “camilerin altına dükkan yapılarak ticarete alet edildiği, Allah adına dernekler kurup para toplanan ülkede” bu yazıya tepki göstermek sadece “okumadan konuşmak-yazmak-saldırmak”tır. Bize de yakışır doğrusu.. Mesele bundan ibaret, canımı sıkacak yeterince konu varken bir de bunları dinleyemem! Rica edeyim, beyinden filan söz edenler kendi beyinlerini arada bir kullanıversinler.
Gazeteciyi aşağılamanın cezası yok mu?
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ’ye “zihniyle dili arasındaki kayış koptu” deniyor malum.. Hangi lafından dolayı deniyor onu bilmiyorum ama bu sözü söyleyen siyasetçinin aynı gün köşe yazarları için “3-5 çapulcu köşe yazarı” demesini nasıl yorumlamak lazım? Başkası söyleyince suç veya “kayış koptu” ama güce sahip siyasetçi söyleyince “oh ne ala” mı demeli, bu mudur? Bir gazeteci, dünyanın herhangi bir ülkesinde veya Türkiye’de örneğin “3-5 çapulcu siyasetçinin yaptıkları milletin beklentisi olmamalı” diyebilir mi ki, bir siyasetçi dünyanın herhangi bir ülkesinde “3-5 çapulcu köşe yazarı” diyebilsin ve kızdığı gazeteciler için “onlar aslında barış istemiyor” suçlaması yapabilsin?
Açıklansın artık!
“Dünyanın herhangi bir ülkesinde” diyemez ama Türkiye olunca diyebiliyor. Burada “eşitlik” var (!) çünkü, bir karikatür nedeniyle bile gazete ve gazeteci mahkemeye verilir ama açıkça hakaret edilen “gazeteci” hiçbir şey yapamaz.
Terörün bitmesi karşılığında PKK’nın yaptığı pazarlık, “yeni anayasadan beklentileri” belli.. Her an “vazgeçebileceklerini, hazır beklediklerini” de söylüyorlar.. O zaman bu konularda soru soran veya haber veren-yorum yapanlar neden “çapulcu” olsunlar? Teröristlere bile saygı gösterilirken neden köşe yazarlarına ağır hakaretlere susulsun? Tablo bu iken diğer tarafta “Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü var” diyene kim inanır?
Bütün bu olayların sebebi “çözüm süreci” diye tekrarladığı halde çözümün ne olduğunu bir türlü açıklamayanlar.. Artık açıklasalar da halk bilse, akiller de öğrense.. Bir kaçı laf arasına sıkıştırdı, olmadı, en iyisi Hükümet’in açıklaması; “yeni anayasada” neler olacak? Referandumda halktan başkanlık sistemi yanında neler istenecek? Yeni anayasayı “Meclis yerine iki parti” mi yapacak?
“Barış” ancak böyle geleceğine göre bir an önce bilinsin bari!