AİHM Fazıl Say kararını bozar!
.
Fazıl Say “Ömer Hayyam’ın dizelerini internette yazdığı için” dava açıldı ve sonunda ona 10 ay hapis cezası verdiler. Bu ceza uygulamaya konsa da konmasa da sonuç olarak “dünya çapında bir sanatçı”ya mahkumiyet verilmiş oluyor. Gerçekten tüm toplum adına utanç verici, üstelik dünyaya karşı utanç verici bir durum.
Ki AB Komisyonu Sözcüsü duyar duymaz “AB Komisyonu Türkiye’yi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve AİHM kararları doğrultusunda ifade özgürlüğüne tam saygıya davet ediyor” demiş.
Ömer Hayyam’ı mahkum edin!
İranlı şair ve filozof Ömer Hayyam öleli 882 yıl olmuş.. O dizeler yazıldığı günden bu yana her yerde binlerce kez kullanılmış, söylenmiş, yazılmış.. Ama Fazıl Say kullanınca dava açılıyor, mahkumiyet veriliyor. Bunun “güvenilir, kabul edilir bir sonuç” olduğuna hangi aklı başında insan inanır?
Benim de defalarca yazdığım “Başbakan Erdoğan’a okuduğu şiir nedeniyle verilen mahkumiyetten hiç farkı yok” yorumu (ki ‘Ömer Hayyam’a da dava açacak mısınız’ sorusunu da sormuştum) sosyal medyada bu karara gelen tepkiler arasında en çok rastlanan tepkiydi. Yine “Sen Beni de Fazıl Say” sloganı dava açıldığı zaman olduğu gibi hızla yayıldı..
Herkes eşit mi?
Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik ise kendisine bu mahkumiyet kararını soran gazetecilere “Ben kuşkusuz kimsenin söyledikleri nedeniyle yargıyla muhatap olmasını istemem. Ama yargı karşısında sanatçı, kültür adamı, sıradan vatandaş, politikacı hepimiz eşit durumdayız. Ortaya çıkan sonuç yargı kararı” demiş. Konuşmasına başlarken de “Türkiye’de ifade özgürlüğüyle ilgili alanın her geçen gün büyüdüğünü” belirtmiş.. Pardon, “ifade özgürlüğüyle ilgili alan” derken?? Acaba yazdıkları, söyledikleri nedeniyle hapislerde çürümekte olan insanları, gazetecileri nereye koyacağız?
Bunları ne yapalım?
“Herkes yargı karşısında eşit” derken dokunulmazlıklar nedeniyle TBMM’de bekletilen yüzlerce dosyayı, “12 Eylül Darbesi’ni yapmış, 27 Nisan Muhtırası’nı yazmış isimler” mahkum edilmezken “darbe yapmamış, muhtıra yazmamış ve ikna edici bir suç kanıtı bulunamayan”, sadece ülkesi için çalışmış ve çoğu gencecik insanların hapislerde çürütülmesini nasıl unutacağız?
Şu anda bile “suç anlamında” konuşmalar yapan, toplumu tehlikeye sokacak şekilde “kalabalık mekanları terör hedefi gösteren, terörist liderlerinden barış güvercini gibi söz eden”lere susulmasını nasıl açıklayacağız?
Türk yargısının büyük kısmı artık bağımsız değildir ve Fazıl Say’a verilen karar da güvenilir değildir. Say, AİHM’ye gittiği takdirde bu davayı kesinlikle kazanacaktır ve maalesef Türkiye bir kez daha ceza alacaktır. Bunu “AİHM’de Türk mahkemelerine karşı dava kazanmış bir gazeteci” olarak söylüyorum.
(NOT: Sahi neden hala bana “TCK değişikliklerini yapan hukukçularla ilgili” bir yazım nedeniyle verilen haksız cezada ödediğim parayı devlet iade etmedi, davayı 5 yıl bekledim, bunu da aylardır bekliyorum. “Borç için sıkıştırıyor gibi” olmasın ama fazla bekletmesinler!)
Gencebay haklıysa Kayahan da haklıdır!
Hükümetin karar verdiği akiller grubundan iki isim Baskın Oran ve Orhan Gencebay.. Kendilerine verilen görev aslında “Hükümet açıklasa görebileceği tepkileri önlemek ve onlardan önce halkı alıştırmak”.. Ama topluma “halkın PKK ile yapılan anlaşmalar konusundaki duygularını anlamak ve Hükümet yerine onlara olup biteni anlatmak” olarak açıklanıyor ki ne olup bittiği hiç belli değil, masanın iki tarafındakiler birbirini yalanlar gibi konuşuyor..
Cumhuriyeti kendi kuruyor
Şimdi bakalım; Baskın Oran bu görevle gittiği İzmir’de yaptığı konuşmada, sanki yeni anayasayı Hükümetle birlikte (TBMM yok çünkü) kendisi yazıyormuş gibi “Cumhuriyet baştan yanlıştı.. Başımıza bela olan ‘ulus devlet’ten kurtuluyoruz.. Cumhuriyeti yeniden kuruyoruz” diyor..
Kusura hiç bakmasın, hem (cahilce demeyeyim) Türk ulusu tanımı sanki “vatandaşlık bağıyla bağlı tüm etnik kökenleri, soyları” değil de “belli bir etnisiteyi” anlatıyormuş gibi hukuktan habersiz şekildeki konuşması tümüyle YANLIŞ.. Hem de eğer bunlar söyleniyor ve Cumhuriyet bile “Oran ve aynı anlayıştakiler tarafından” yeniden kuruluyorsa insanların bu topraklar için savaşıp Türkiye Cumhuriyet’ini kuran “Atatürk ve silah arkadaşlarına saygı”yı her an hatırlamasından daha doğal bir hakları olamaz.
Bu nedenle efendim; tarafsız gözle bakıldığında Kral TV Müzik Ödülleri gecesinde Orhan Gencebay’ın tüm iyi niyetiyle “barıştan-kardeşlikten söz etmesi”ne kadar takdire şayan ise, Kayahan’ın tüm iyi niyetiyle “Atatürk ve silah arkadaşlarını anması” o kadar takdire şayandır.
Birine saldırıp, diğerini övenler “kendi politikalarını” dayatmış oldular.