Bu nasıl bayram?
Her konuda kafalar karışık, açıklamalar birbirini tutmuyor.
Başbakan Davutoğlu 1 Mayıs “Emek ve Dayanışma Günü” için makul bir açıklama yaptı. “1977 yılında 1 Mayıs’taki Taksim olaylarında hayatını kaybeden 37 kişiyi anmak için gelen herkese meydan açık olacak. Türkiye’nin tüm meydanları açıktır, özgürce kutlansın” dedi.
Aynı sıralarda İçişleri Bakanı Sebahattin Öztürk Davutoğlu’yla farklı şeyler söylüyordu; “İstanbul Valiliği’nin Taksim ve çevresinin yapılacak toplantı ve gösteriler için uygun olmadığı kararı uygulanacak”…
Kaos olmasın!
Bu karara göre sadece siyasi partiler, meslek odaları ve sivil toplum kuruluşlarının Taksim’de sembolik olarak bulunmalarına ve anıta çelenk koymalarına izin var.
Bugün Taksim’de 40 bin polisin görev yapacağı bildirildi. İzin verilse en çok 10 bin kişinin çıkacağı meydana 40 bin polis. Neden? Sonsuza kadar Taksim Meydanı’ndan korkmak mı gerekecek?
Mesela 1977’deki olaylar veya Gezi gösterileri Hükümet’te bu gerginliği yaratıyorsa neden 1976’daki çok kalabalık mitingin olaysız bittiği akla getirilmiyor?
Seçimlere yaklaşırken kaos olmaması isteniyorsa polisin gereken güvenliği önceden alıp tüm dünyada “İşçi Bayramı” olarak kutlanan bir günde Taksim’i de işçilere, sendikalara açması imkansız mıdır?
1 Mayıs’ın olaysız olarak kapanmasını, üzücü olayların yaşanmamasını hepimiz istiyoruz ama bayram kutlama ve gösteri hakkının vatandaşların Anayasal hakkı olduğu da unutulmamalıdır.
Yolun sonu!
İmralı’dan dönen heyet adına konuşan HDP’li Sırrı Süreyya Önder “yolun sonuna geliyoruz” demiş.
Konuşmada enteresan hatırlatmalar var. Sırrı Süreyya Önder “Gidilecek yolun sonuna gelindi, bu halk Öcalan’ın 10 ve 12’inci maddede açıkladıklarını bağrına bastı” diyor. Hatırladığımıza göre Öcalan’ın sadece 10 maddesi vardı ve 10’uncu madde “Yukarda söz edilen demokratik hamlelerin içselleştirildiği yeni bir anayasa ile güvence altına alınması”ydı.
İktidar partisinin seçim bildirgesinde; yapılacak yeni anayasada “yetkinin yerel yönetimlere verileceği”ni açıklaması ile Öcalan’ın 10 şartındaki “demokratik özerklik” birbirini tutuyor. “Vatandaşlık tanımının değiştirileceği” açıklaması da Öcalan’ın istediği gibi..
Seçimden önce olmalı!
Öte yanda son günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın HDP ile ilgili sözleri bu durumla tamamen aksi yönde.
Kısacası çözüm süreci de bir karmaşa halinde.. Dolmabahçe açıklamasından sonra 2 hafta içinde taraflar masaya oturacak denmişti. Bu yapılmadı.
Sırrı Süreyya Önder’in ve HDP’nin zaman zaman “masaya oturma” konusunda gösterdiği tepkiler yeterli değildir.
Toplum seçimden önce bu konuda aydınlatılmalıdır! Yolun sonunda ne olduğunu seçmen de bilmelidir!