Törene çağrılmayan muhalefet!
.
Türkiye’de parlamenter rejim var mı, yok mu sorusunu tartışmak gerekiyor.
Çanakkale Savaşları 100’üncü yıl anma törenlerine tüm dünya liderleri davet edildi ama Türkiye’nin muhalefet partilerinin liderlerinin davet edilmediği tören sonrasında ortaya çıktı.
CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin “Törende herkes var ama Atatürk’ün partisinin temsilcileri yok, şiddetle protesto ediyorum” dedi. MHP Grup Başkanvekili Yusuf Halaçoğlu “MHP’ye davet gelmedi” dedikten sonra “Hükümet’in Ermeni Patrikhanesi’ndeki ayine katıldığını ama Ermeni çetelerinin öldürdüğü 518 bin Müslüman için hiçbir şey yapılmadığını” vurguladı.
Meclis’teki dördüncü parti olan HDP’ye de anma törenleri için davet yapılmamış.
Milli irade nedir?
Siyasetçilerimiz “milli iradenin sandık demek olduğunu” sık sık tekrarlayıp dururlar. Tarif tümüyle doğru olamasa da, parlamenter rejimlerde milli iradenin egemenliği “yetkili organlar eliyle kullandığı” bilinçli ya da bilinçsiz unutulsa da diyelim ki “sandık”tır.
Halk seçimlerde tercihini, hangi partileri seçtiğini gösterdiğine göre sandıktan çıkan sonuç elbette önemlidir. Peki sandıktan sadece iktidara gelecek parti mi çıkıyor? İkinci, üçüncü partileri seçenler de bu ülkenin seçmeni, vatandaşı değil midir?
Toplumun tüm kesimlerinin temsil edildiği bir parlamentosu olmayan, muhalefet partilerine söz hakkı verilmeyen, görüşleri alınmayan ve hatta en önemli uluslar arası törenlere davet edilmeyen bir sisteme “demokratik” denebilir mi?
Denetimsiz yönetim!
Bu törenleri organize eden Dışişleri, Milli Savunma ve Kültür Bakanlıkları muhalefet partilerini hangi nedenle ve kendilerine verilmiş hangi yetkiyle davet etmediklerini açıklamalıdır.
Uzun süredir söz edilen ve iktidar partisinin seçim beyannamesine koyduğu “başkanlık sistemi” Türkiye için anlatılan haliyle denetime açık olmayacak. ABD’deki gibi “çift meclis denetimi” olmayacağı gibi muhalefet partilerinin tamamen dışlanacağı bir sistem düşünüldüğü görülüyor.
Yargı, medya ve diğer kurumların da bağımsızlığı tartışmalı olduğuna göre Başbakan Davutoğlu’nun söz ettiği “fren ve denge mekanizması”nı kim sağlayacak? Tam aksine gerekli tüm fren ve denge unsurlarından yoksun bir sistem geleceği nasıl etkileyecektir?
Geçtiğimiz hafta açılışının 95’inci yıldönümünü kutladığımız TBMM, milli iradeyi temsil eden tüm partileriyle bu konuyu seçimden önce halkın önünde tartışmalıdır.
Unutulmamalı ki muhalefet partilerini yok sayarak alınan ciddi kararlar sonunda bu hataya düşenleri de pişman edebilir!