Oyum Toraman sucuğa
Sucuk hem üretim hem de pişirilme tarzı ile çok sıradandı. Oysa böyle özel et lezzetleri gibi butik bir lezzet mekanı iddiası taşıyan bir yerden butik bir ürün bekleniyor. Hem de sucuk gibi erbabı tarafından âlâsı yapılagelmiş olan bir ürünse bu. (Kasaplar yapsın yapmasın, mesleklerinin gereği artizinal sucuk yapmayı bilirler.) Halkaların üzerideki siyah çarpı şeklindeki ızgara çizgisi pişirirken unutulmuş gibi iyice barizdi... Oysa bir cız bız köfte gibi bütün yüzü ateş görerek pişirilmeliydi. Hoş bıyık ve sakal misali sosis gibi olan yapısı da buna elverişli değildi ya...
Oysa sucuk malum Türk mutfağında büyük küçük herkesin bayıldığı bir yiyecektir. Başka hiçbir ülkede de emsali yoktur. Komşu Yunanistan’da lukanika denilen sucuk benzeri bir ürün vardır ama tadı çok farklıdır. Muhtemelen etinin domuz eti olmasından. (Bazen içine kuzu ve dana da karıştırılsa da domuz mutlaka katılır.) Keza Merguez (mergez okunur) denilen kuzu ve dana etinden yapılan Kuzey Afrika merkezli sucuk. Güney Fransa ve İspanya da de yenir. Bu eti itibariyle Türk sucuğuna tat olarak yakındır ama dokusu farklıdır. İçindeki yağ parçaları bariz piştikten sonra da yağ parçaları erimez dolayısıyla seçilir. (Bu artı ya da eksi bir unsur değil bir fark olarak dile getirildiğini belirtmeliyim. Zira sucuğu bulamadığım yerde merguez’i baş tacı ederim.)
NEREDE ESKİ SUCUKLAR
Etle doldurulan sucuk (İplere dizilen ceviz ya da bademin pekmezli bir karışımına batırılıp yapılan çereze de sucuk denir.) Türk kavimlerinin hayvancılık ekonomisinin baş yapıtlarından biridir. Yakın zamana kadar her aile kendi mahallesindeki kasaba yaptırırdı sucuğu. Kor üzerinde halka olarak ya da uzunlamasına ortadan kesilmiş olan sucuğun ne tadı, ne aroması, ne de dokusu dayanılır gibi olmazdı. Sucuk bir artizanal et ürünü idi ve her kasap ona kendi maharetinden kaynaklanan bir tat verirdi. Günümüzde sucuk ürtemi artık genelde endüstriyel. Bu şekildeki bir ürün eskisi gibi zevk vermediğinden endüstriyel sucuk almaktan kaçınıyorum.
Ula’da neyseki halk ne yediğini umursuyor. Dört nesildir Ula halkının etinden sorumlu olan, dolayısıyla sıkı bir öz denetimi (halkın beğenisi de bir tür denetim kuşkusuz) olan Abdullah ve oğlu İsmail Toraman’ın sucuğu bunu aşikar kılıyor. Nitekim Ula’dan İstanbul’a transferini yaptığım sucuk için ev halkı önce hık mık etti ama kısa bir süre tavada çevirdikten sonra ekmek arasına yerleştirdiğim, sucuk kendini ilk lokmada kabul ettirdi. Sucuğun kalitesini öncelikle tavaya bıraktığı çok az yağdan anladım. Sosis renginde ve dokusunda olmadığı gibi baharatlardan aldığı bakır rengi tavada ısıdan etkilenerek birden canlandı. Yedikten sonra hiçbir şekilde et ve baharat kokusu genzimize gelmedi. Hazmı mükemmel. Yeni siparişimi dört gözle bekliyorum.
DÜVE ETİ KULLANILIYOR
Bu lezzetin sırrını telefon görüşmemizde çözdüm. Şu anda aktif olarak kasaplık yapan oğul Toraman öncelikle düve eti kullanıldığını söyledi. Düve dananın dişisi. Erkek dananın eti sert olduğundan sucuğa gelmezmiş. Baharatları ise kararında acılık, sarımsak, karabiber ve kimyon. İşlenmiş bağırsak içine dolduruluyor ve açık havada kurutuluyor. Getirdiklerimin buzdolabında kuruduklarını söyleyince İsmail Toraman sucuk kangallarının üzerine zeytinyağı sürdükten sonra yenilecek miktarlara kesilerek jelatinle sarıp buzlukta saklamamı söyledi. “Dilediğiniz gün çözdürüp yersiniz, ilk günkü gibi olur” diyerek... Tarım Bakanlığı’nca tasdikli, içinde katkı maddesi olmayan Toraman’ın sucuğunu uzun süre saklamak için buzluğa koymak gerekiyor. İsmail Toraman tüm efendiliği ile tarifi paylaşmak istedi ama ben evde bu işe kalkışmayacağınız düşüncesiyle istemedim. Ayrıca mahalledeki kasabınızın enfes bir sucuk tarifi olduğundan şüphem yok. Bilgi, birikim ve dürüstlükle yapılan el emeği bir ürün her zaman yapaylaştırılmışının önüne geçiyor. Yeter ki yiyen yediğini umursar ve tavrını koysun.. Amaç daha doğru hem de daha lezzetli beslenmek olunca buna değer.