Durgunluk korkusuyla faizlerin neredeyse sıfıra indiği Japonya’da yatırımcıların TL tahvillere ilgisi alevlendi. Barclays 55 milyon TL’lik 3 yıl vadeli, Deutsche Bank ise 16 milyon TL’lik 5 yıllık TL cinsi tahvil ihracına çıktı. Tahvillerin büyük bölümü Japon bireysel yatırımcılara satıldı. Düşük faizden borçlanıp yüksek faiz veren ülke tahvillerini almak (carry-trade) Japon ev kadınlarının da en çok tercih ettiği yatırımların başında geliyor. Avrupa’daki borç krizi nedeniyle yatırımcılar parasını nereye yatıracağı konusunda net bir karar vermezken Türk Lirası cinsi tahviller yine Japonların gözdesi haline geldi. Geçmiş yıllarda Japonya’daki düşük faizlerden borçlanarak yüksek faizli Türk tahvillerine yatırım yapan (carry-trade) yatırımcıların TL cinsi tahvillere ilgisi yeniden canlandı. Merkez Bankası’nın son uyguladığı para politikası sonrasında bono faizlerinin tekrar çift haneli rakamlara çıkması, Avrupalı bankaların TL cinsi tahvil ihraçlarının yeniden hareketlenmesine neden oldu.Geçen hafta İngiltere’nin en büyük bankalarından Barclays, büyük bölümünü aralarında ev kadınlarının da olduğu Japon bireysel yatırımcılara satılmak üzere 52 milyon TL’lik 3 yıl vadeli tahvil ihracı başlattı. Talepler bu ayın sonuna kadar alınacak.İlk gelen bilgiler, Japon yatırımcılardan yoğun ilgi olduğu yönünde. Tahvillerin ortalama getirisi yıllık yüzde 9 civarında.Dünyanın en büyük ekonomilerinde resesyon korkusuyla faizleri tarihinin en düşük seviyelerinde tutmaları yatırımcıların Türkiye gibi güvenli ve yüksek faiz veren ülke tahvillerine yönelmesine neden oluyor. Şu anda Japonya Merkez Bankası’nın (BoJ) politika faizleri yüzde 0-0.1 aralığında bulunuyor. Dolayısıyla Japon yatırımcılar, Türkiye, Brezilya ve Yeni Zelanda gibi görece olarak yüksek faiz veren ülke tahvillerine yatırım yapmayı tercih ediyor.Türk Lirası tahvil ihracı yapan bir diğer banka ise Alman Deustsche Bank. 11 Ocak tarihinde Deustche Bank, yine büyük bölümü bireysel Japon yatırımcılar olmak üzere 5 yıl vadeli 16 milyon TL’lik tahvil ihracına çıktı. Bu tahvillere son teklif verme tarihi de yine 31 Ocak. 2005 yılı başında paradan 6 sıfırın atılmasıyla ihraç etmeye başlayan yabancı bankaların yaptığı TL cinsi tahvil ihraçlarının toplam tutarı 30 milyar TL seviyelerinde. 2005’ten bu yana vadesi dolan tahvil ihraçları da hesaba katıldığında yabancılar kurumlar 50 milyar TL’nin üzerinde TL cinsi tahvil ihraç etti. Bahreynli Instrata Capital de Türkiye’yi radarına aldı Türkiye son yıllarda özellikle Körfez sermayesinin gözdesi oldu. Her geçen gün yeni bir şirket Türkiye’ye yatırım yapmak için harekete geçtiğini açıklıyor.Bu kervana son olarak Bahreyn merkezli Instrata Capital katıldı.Şimdiye kadar 180 milyar dolar büyüklüğünde yatırıma imza atan Instrata Capital, Türkiye ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika’ya yatırım yapacak yeni bir fon oluşturma kararı verdi.Dünyada özellikle enerji ve altyapı projelerine yatırım yapan Bahreyn merkezli Instrata Capital, kuracağı yeni fonla Türkiye’de de altyapı yatırımlarına ağır verecek. Global ekonomik krizin faturası gençlere çıktı ABD’de mortgage piyasasında başlayan ve tüm dünyaya sıçrayan global ekonomik krizin farklı bir evresi şu anda Avrupa’da yaşanıyor. Borç krizinin çözümü konusunda herkes endişeli bir bekleyiş içinde. 2008 yılından bu yana yaşanan çalkantının en kötü sonucu ise dünya genelinde artan işsizlik oranı. Ülkelerdeki işsizlik oranlarına bakıldığında krizin faturasını özellikle genç nüfus ödüyor. 24 yaşın altındakileri kapsayan genç nüfusta işsizlik bir çok ülkede yüzde 20’nin üzerinde. 2007-2011 dönemine bakıldığında genç nüfusta işsizlik oranının en fazla arttığı ülkeler borç krizinin pençesindeki ülkelerin olduğu görülüyor.Bazı ülkelerdeki gençler daha şanslıİspanya’da 2007 yılında yüzde 18.20 olan genç nüfustaki işsizlik oranı yüzde 45.77’ye tırmanmış durumda. Söz konusu oran Yunanistan’da yüzde 22.90’dan yüzde 41.35’e ulaştı. Krize rağmen ekonomik büyümesini sürdüren ülkelerdeki gençler diğerlerine göre daha şanslı. Türkiye, Brezilya ve Almanya’da genç nüfustaki işsizlik oranı kriz öncesi seviyelerinin üzerinde bulunuyor.
İMKB’de geçen yıl yaşanan yüzde 22’lik kayıp Türk şirketlerinin dünya sıralamasındaki yerini de olumsuz etkiledi. Financial Times’ın her yıl açıkladığı, “Global 500” listesine 2011 sonu itibarıyla tek bir Türk şirketi giremedi. 2010 yılı sonunda dünyanın en değerli 500 şirketi sıralamasında 2 Türk şirketi bulunuyordu. Akbank 22.3 milyar dolar ile 406’ncı, Garanti Bankası ise 21.3 milyar dolar ile 431’inci sırada yer almıştı. İMKB’nin en değerli 2 şirketinin 500 sıralamasından aşağılara düşmesinin ana nedeni, Avrupa’daki borç krizine yönelik endişelerden dolayı hisse fiyatlarında yaşanan sert düşüş. Akbank hisseleri 2011 yılında yüzde 28.5, Garanti Bankası hisseleri ise yüzde 23.2 değer kaybetti.FT’nin açıkladığı rakamlara göre, 2011 sonunda dünyanın en değerli şirketi 406.2 milyar dolarlık piyasa değeri ile ABD’li petrol devi Exxon Mobil oldu. İkinci sırada 376.4 milyar dolarlık piyasa değeri ile Apple yer aldı. Apple’ı 276.8 milyar dolar ile PetroChina takip etti.Dünyanın en değerli 10 şirketine listesine ABD’den 6, Çin’den 3 ve İngiltere’den ise 1 şirket girdi. Şirket Piyasa değeri 1- Exxon Mobil 406.22- Apple 376.43- PetroChina 276.84- Royal Dutch Shell 236.65- I&C Bank of China 228.26- Microsoft 218.47- IBM 216.78- Chevron 211.89- Wal-Mart 204.610- ChinaMobile 196.1*** Bank of China bankacılık lisansı için görüşmelere başlıyorPiyasa değeri anlamında dünyanın en büyük bankalarından Bank of China’nın bu yıl BDDK’dan bankacılık lisansı almak için harekete geçeceğini yazmıştım. Bu konuda görüşmeler önümüzdeki günlerde hızlanması bekleniyor. Çinli yetkililerin Şubat başında Başbakanlık Yatırım Ajansı ile biraraya geleceği söyleniyor. Bu görüşmelerin ardından resmi başvuruların başlama ihtimali oldukça yüksek. Bank of China, “Lisans yerine Türkiye’den banka alın” teklifine ise çok sıcak yaklaşmıyor ve Türkiye’de lisans alarak sıfırdan banka kurma planında ısrarcı.*** 2012 halka arzlar için kayıp yıl olabilir 2012 yılı halka arzlar için zor bir yıl olacak. Bunun ilk işaretleri yılın ilk halka arzı olan Taraf Gazetecilik’te görüldü. Taraf’ın 12-13 Ocak’ta yapılan halka arzı, yeterli talep gelmemesi nedeniyle iptal edildi ve ileri bir tarihe ertelendi.Halka arzlar için bu yılın zor geçecek olmasının temel nedeni uluslararası ve dolayısıyla Türkiye piyasalarına hakim olan olumsuz tablo. Avrupa’daki borç kriziyle ilgili endişelerin tavan yaptığı, aralarında Fransa’nın olduğu çok sayıda ülkenin kredi notunun düşürüldüğü, Avrupa bankaların biribirlerine para vermek yerine ellerindeki likiditeyi merkez bankasına park ettiği bir dönemde hiçbir halka arzın ilgi görmeyeceği görüşü hakim. Konuştuğum bir borsacının söylediği şu sözler konjonktürü çok iyi anlatıyor: “Bu dönemde altın madeni halka arz etseniz kimse almaz.”Bu noktada halka arz düşünen ve bu işlemlere aracılık edecek kurumlara önemli görevler düşüyor. Risk iştahının dip yaptığı bir dönemde şirketlerin halka arzda ısrarcı olmaları ve aracı kurumların mevcut konjontürün halka arza uygun olup olmadığı konusunda şirketlere öncülük etmeleri gerekiyor.Piyasadaki genel kanı halka arzların yılın son çeyreğinde canlanacağı yönünde. Hisse senedinden ok şirketlerin tahvil ihracına yönelmesi bekleniyor.*** Singapurlu Phillip Brokerage Hak Menkul’ü satın alıyorSon dönemde Asya’dan gelen yabancı sermaye girişinde ciddi artış yaşanıyor. Malezyalı devlet fonu Acıbadem Sağlık’ın çoğunluk hissesini satın alırken Hintli Aditya Birla Group, Türkiye’de 510 milyon dolarlık yatırımla viskon elyaf üretim tesisi kuracağını açıklamıştı.Şimdi de Singapur merkezli Phillip Brokerage, Hak Menkul Kıymetler’i satın almak için görüşmeleri hızlandırdı.1975 yılında Singapur’da kurulan Phillip Brokerage, şu anda 11 ülkede (Singapur, Malezya, Tayland, Hong Kong, Endonezya, Sri Lanka, İngiltere, Avustralya, Japonya, Fransa, Çin) faaliyet gösteriyor. Dünya genelinde 3 bin çalışanı bulunan Phillip Brokerage’ın Türkiye’de de agresif büyüme hedefi izleyeceği söyleniyor.
ABD’nin İran’a yönelik artan ekonomik yaptırımları Halkbank’ı dünya gündemine oturttu. Çünkü Halkbank, Hindistan’ın İran’dan aldığı petrolün ödemelerine aracılık ediyor. Dış basına yansıyan, “Halkbank İran’a ödemeleri durdurdu” haberi doğru değil. Halkbank Genel Müdürü Aslan, “İran’la ilgili olarak bir talep gelmedi” dedi.ABD Kongresi’nden İran’a yönelik sert yaptırımların çıkmasının ardından tüm dünyanın gözü Halkbank’a çevrildi. Çünkü Halkbank, İran’ın en büyük petrol müşterilerinden olan Hindistan’ın bu ülkeye yaptığı ödemelere aracılık ediyor. ABD aldığı yaptırım kararlarıyla yabancı şirketlere iki seçenek sunuyor. Diyor ki; ya İran petrol ve finans sektörüyle iş yapmayı seçin ya da İran’ı terk ederek ABD’nin ekonomi ve finans sektörüyle çalışın!ABD’nin daha önce uyguladığı yaptırımlarda birçok banka ‘kara listeye’ girmemek için Hindistan’ın İran’dan ithal ettiği petrolün ödemesini yapmaya yanaşmamıştı. Bu noktada Halkbank’ın devreye girmesi ve yaklaşık 5 milyar dolarlık ödemeye aracılık etmesi her iki ülkeye rahat bir nefes aldırmıştı. Ancak ABD’nin İran’a karşı ekonomik yaptırımların boyutunu genişletmesi başta Hindistan’da paniğe neden oldu. Halkbank’ın devreden çıkması halinde akaryakıt fiyatlarının yükselişe geçeceği endişesi Hindistan’da sokaklara yansımış durumda. Geçtiğimiz hafta Hindistan’da peş peşe üst düzey toplantılar yapıldı. Amaç İran’a yapılacak petrol ödemelerinde B planını yaratmaktı. Ancak somut bir adım atılamadı. Halkbank’ın ‘Ben artık ödemeleri yapamam’ deme ihtimaline karşı Rus bankalarının kapısınA dayanan Hindistan, bu ülkeden de olumlu bir yanıt alamamıştı. Aslan: Gerekeni yaparızHaftasonu Hindistan basınında, “Halkbank, İran’a ödeme yapmayı durdurdu” şeklinde haberler geniş yer buldu. Bu haberler üzerine Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan ile konuştum. Aslan, ABD Kongresi’nde kabul edilen yaptırım kararlarından sonra yaşanan gelişmeleri yakından takip ettiklerini söyledi. “Şu ana kadar size ödemelere aracılık etmemeniz konusunda bir baskı geldi mi?” sorusuna Aslan şu yanıtı verdi: “Şu ana kadar bize intikal eden bir şey yok. Zaten bu konuda merkez bankaları ve kamu bankalarına 2 ile 6 ay kadar bir süre tanınması söz konusu. Yani önümüzde 180 gün gibi bir zaman var.”Bu noktada şunu hatırlatmakta yarar var. Halkbank’ın İran’la ilişkisinde yol haritasını Türkiye’nin, Türkiye’nin de Birleşmiş Milletler’in alacağı karar belirleyecek. Çünkü Türkiye’nin BM dışındaki kararları uygulama zorunluluğu yok.Aslan, Halkbank mevcut koşullarda aracılığa devam edip etmeyeceği konusunda ise, “Biz Halkbank olarak uluslararası düzenlemelere aykırı bir faaliyet içinde olmayız. Gelişmeleri izliyoruz. Eğer yaptığımız işlemlere yönelik bir değişiklik olursa gerekeni yaparız” dedi. ABD’nin ve Avrupa’nın İran’a yönelik yaptırımları önümüzdeki günlerde artacağa benziyor. Özellikle İran’ın petrol gelirlerini kısma ve ülkeyi ekonomik yönden köşeye sıkıştırmak isteyen ABD için Halkbank kritik bir noktada. Çünkü HalKbank’ın her ay yaklaşık 1 milyar dolarlık bir işleme aracılık ettiği tahmin ediliyor. Dolayısıyla petrol ihracatının yüzde 9’unu Hindistan’a yapan İran için bu ülkeden elde ettiği gelir büyük önem taşıyor.Ziraat ve PTT Bank ATM ağını genişletiyorTürkiye çapında 4 bin 500 şube ile hizmet veren PTT Bank, 600 yeni ATM siparişi verdi. ATM’lerini kredi kartlarına da açan PTT Bank, ATM’lerden fatura ödeme olanağı da sunuluyor. 1.000 olan ATM sayısını bu yıl 2 bine çıkartmak isteyen PTT Bank geçtiğimiz günlerde Denizbank ile yaptığı işbirliği çerçevesinde PTT kartları debit kart özelliği kazandı. Böylece PTT ATM ’leri tüm bankaların dahil olduğu ortak ATM ağına katıldı. Ziraat Bankası da ATM ağını genişletmeye devam ediyor. Banka son olarak 1.000 yeni ATM siparişi daha verdi.Dünya devi ArcelorMittal’in Cezayir’deki şirketi iflas ettiDünyanın en zengin işadamlarından Lakshmi Mittal’in sahibi olduğu çelik devi ArcelorMittal’in Cezayir’deki şirketi iflas bayrağını çekti. 7 bin kişinin çalıştığı ve ülkedeki en büyük çelik üreticisi olan ArcelorMittal’in Cezayir’deki fabrikası Al Hadjar’ın kredi almak için hükümete baskı yaptığı ancak istediği yanıtı alamayınca iflas kararı aldığı söyleniyor. Cezayir Hükümeti ise 7 bin kişinin çalıştığı demir-çelik şirketinin kapatılmaması için yoğun çaba harcıyor. ArcelorMittal’in iflas kararı ile ilgili olarak global ekonomik krizi neden olarak göstermesi, “Şirket iflasları yeniden hızlanacak mı?” sorularının artmasına neden oluyor.
Dünyaca ünlü yatırımcı Mark Mobius, Avrupalı liderlerin ne yapılması gerektiği yönünde bir uzlaşmaya yavaş da olsa yaklaşmış olması nedeniyle Euro Bölgesi’ndeki borç krizinde en kötünün geride kaldığını söyledi. VATAN’a özel açıklamalarda bulunan Mobius, “Merkez bankalarının para bastığı bir ortamda yatırımcılar hisse senedine yatırım yaparak kendilerini enflasyona karşı koruyabilirler. Hisse senedinde alım yapmanın tam zamanı” dedi.2011 yılı yatırımcılar için de iyisiyle kötüsüyle geride kaldı. Euro Bölgesi’ndeki borç krizinin piyasalara damgasını vurduğu 2011’de altın yine en fazla getiri sağlayan yatırım aracı olurken tüm dünya genelinde çok sayıda hisse senedi yatırımcısı büyük hayal kırıklığı yaşadı. 2012 yılında da piyasaların ilk gündem maddesiAvrupa’daki borç krizi olmaya devam edecek. Geçen yılı neredeyse krize çözüm bulmak için zirve yapmakla geçiren Avrupalı ülkelerin bundan sonra atacağı adımlar piyasaların seyrini de belirleyecek.Avrupa’daki borç krizinde ‘en kötünün’ geride kalıp kalmadığı şu an yatırımcıların yanıtını öğrenmek istediği soruların başında geliyor. Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı pazar olan Avrupa’da ekonomilerin geleceği cari açıkla mücadele açısından hayati öneme sahip.Avrupa’da adımlar atılıyorTüm dünya genelinde yaklaşık 734 milyar dolarlık varlığı yöneten Franklin Templeton Fonu’nun gelişmekte olan ülkeler fonunun başındaki isim olan Mark Mobius, hem Avrupa hem de Türkiye ekonomisi ile ilgili beklentilerini VATAN’a değerlendirdi.Mobius, 2011 yılında çözüm arayışı ile çok sayıda toplantı yapan Avrupa ülkelerinin biraz zaman alsa da krizi çözmek için gerekli adımları atmaya başladığını düşünüyor.“Avrupa’daki borç krizinde en kötü geride kaldı” diyen Mobius, bunun nedenini şu cümlelerle özetliyor: “Avrupalı liderlerin ne yapılması gerektiği yönünde bir uzlaşmaya yavaş da olsa yaklaşmış olması, krizde en kötünün geride kaldığının kanıtı.”Avrupalı liderler Aralık ayında yaptıkları toplantıda İngiltere’nin vetosuna rağmen mali kural ihlallerine karşı daha sert tedbirler üzerinde prensipte anlaşmışlardı. Mart ayında yapılacak zirvede plan kabul edilirse aşırı bütçe açığı veren ülkeleri AB Komisyonu’nun cezalandırma yetkisi olacak.En büyük risk türev ürünler2008’de ABD, şimdi de Avrupa ekonomilerinde yaşanan krizle birlikte tüm dikkatleri üzerine çeken türev ürünler Mark Mobius’a göre, global ekonominin önündeki en büyük risk. Mobius, “Bazı türev ürünler yatırımcılar açısından iyi kullanılsa da yüksek kaldıraçlı bu araçların büyümesi risklerin de artmasına neden oluyor. Dolayısıyla türev piyasasının büyümesi global ekonomik sistem için de riski büyütüyor” diyor.Kriz öncesinde yatırım bankalarının 30-40 kat kaldıraç oranı kullandığı türev ürünlere yönelik yaptırımların 2012’de hızlanması bekleniyor. Sermayenizin 3-5 katı kadar kredi kullanarak yatırım yapma imkanını sağlayan türev ürünlerde kaldıraç oranlarının aşağıya çekilmesi bu yıl en çok tartışılacak konulardan biri olacak gibi.Mark Mobius, piyasalardaki dalgalanmaların hiçbir zaman azalmayacağını söylüyor. Dünyada iletişim imkanlarının teknolojik gelişmeyle beraber artmasının piyasalardaki dalgalanmaların boyutunu artırdığına dikkat çeken Mobius, uluslararası sermaye akımlarının hızlanmasının da dalgalanmaları arttırdığını düşünüyor.Paranızı tek bir varlığa yatırmayın, sabırlı olunYENİ yılla beraber yatırım uzmanlara en çok şu soru soruluyor: “2012’de paramızı nereye yatıralım?” Gelen yanıtların neredeyse tamamı “Tek bir yatırım aracına yatırım yapmayın!” şeklinde.Mark Mobius da yatırımlarda çeşitliliğin çok önemli olduğunu vurguluyor. “Paranızın hepsini tek bir yatırım aracına ya da ülkeye yatırmayın” diyen Mobius yatırımcılara şu tavsiyede bulunuyor: “Yatırım yaparken temel göstergelere bakın. Dalgalanmalarda panik yapmayın ve sabırlı olun. Yatırımda sabır çok önemli bir kriterdir.”Enflasyondan korunmak için hisse senedi cazipHEM ABD hem de Avrupa Merkez Bankası, krizden çıkabilmek için para basmaya devam ediyor. Son olarak Avrupa Merkez Bankası (ECB) ilk kez düzenlediği 3 aylık repo ihalesi ile bankalara 490 milyar euroluk kredi sağladı.Ancak bankalar bu para ile bırakın zordaki ülke tahvillerini almak biribirlerine bile borç vermeyip ECB’de tutmayı tercih ediyor. Bu paraların ekonomiyi canlandıracak kanallara gitmemesi büyümeye ilişkin kaygıları canlı tutuyor.Merkez bankalarının para basmalarının kaçınılmaz sonuçlarından biri de enflasyon. Mark Mobius, son yıllarda para arzının hızla arttığını ve yatırımcıların kendilerini enflasyondan korumak için doğru kararlar vermeleri gerektiğini belirtiyor. Hisse senedinin de enflasyondan korunmanın bir yolu olduğunun altını çizen Mobius, “Hisse senedi almanın tam zamanı” önerisinde bulunuyor.Yabancı yatırımcıların Türkiye’ye ilgisinde bir azalma yokTürkiye ekonomisinin yumuşak karnı olmaya devam eden cari işlemler açığı 2011’de tarihinin en yüksek seviyelerine çıktı. Ekonomi yönetimi cari açığı düşürmek için kredi büyümesi dahil peş peşe önlemler aldı, almaya devam ediyor. 2012 yılında hedef cari açığın milli gelire oranını yüzde 8’lere düşürmek. Cari açığın düşürülmesi kadar finansmanı da oldukça kritik. Mark Mobius, global ekonomide yaşanan olumsuz gelişmelere rağmen yabancı yatırımcıların Türkiye’ye olan ilgisinde bir azalma olmadığını belirterek “Türkiye, yabancı yatırımcılar için cazibe merkezi olmaya devam edecektir” yorumunu yapıyor.Türkiye’de ne hükümet ne de Merkez Bankası tek bir yanlış yapmadıDünyada ilk kez ‘faiz koridoru’ politikasını hayata geçiren Merkez Bankası, yeni politikayı tam olarak anlatamaması nedeniyle yoğun eleştirilere mağruz kalıyor. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, 2011’de belirsizliği bilerek yarattıklarını ancak 2012’de iletişimin ve öngörülebilirliğin artırılacağını söyledi. Avrupa’daki borç krizinin patlak verdiği günden bu yana Türkiye’de hükümetin ve Merkez Bankası’nın herhangi bir yanlış yapıp yapmadığı sorusuna Mark Mobius şu yanıtı veriyor: “Kriz süresince diğer ülkelerin yapıp da Türkiye’nin yapmadığı tek bir yanlış bulamıyorum. Hem hükümet hem de Merkez Bankası doğru adımlar attı. Uzun vadeye baktığımda da Türkiye ekonomisi çok daha iyi yerlere geleceğini görüyorum. Türk ekonomisinin dinamikleri çok güçlü.”
İMKB’nin yüzde 20 gerilediği 2011 yılında hisse fonları da yatırımcısını üzdü. Portföyünde ağırlıklı olarak hisse tutan 122 A tipi yatırım fonundan sadece 8’i kaybettirmedi. İş Bankası’nın teknoloji endeksi hisselerine yatırım yapan fonu bu yılın şampiyonu oldu.Yılın bitmesine sayılı günler kaldı. Birçok şirket 2011 yılının muhasebesini yaparken piyasalar tabir yerindeyse yılı şimdiden kapattı. Noel tatili nedeniyle yabancıların elini ayağını çektiği piyasalarda işlem hacmi iyice daralmış durumda. Avrupa’daki borç krizi nedeniyle 2011 yılı birçok yatırımcı için “kayıp” olarak tarihe geçti. Neredeyse tüm borsalar yılı 2010’daki kapanış seviyelerinin altında kapatmaya hazırlanıyor. Global piyalardaki olumsuz havadan İMKB de nasibini aldı. 2010’u 66.004 puandan tamamlayan İMKB 100 Endeksi yaklaşık yüzde 20 geriledi. Portföylerinin büyük bölümü hisse senedinden oluşan 122 adet A Tipi yatırım fonları arasında yılı kazançla kapatan fon sayısı sadece 8. Bunlar arasında portföyde en çok hisseye sahip olup en fazla getiriyi sağlayan fon ise İş Bankası A Tipi Teknoloji Endeksi Fonu. Kemal Özmen yönetimindeki fon yatırımcısına bu yıl yaklaşık yüzde 9 getiri sağlamayı başardı. Yüzde 9 düşük bir getiri oranı gibi görünse de İMKB’nin yüzde 20 düştüğü bir ortamda oldukça iyi bir kazancı ifade ediyor.Peki böylesine zorlu bir dönemde İş Bankası’nın A Tipi Teknoloji Endeksi Fonu bu başarıyı nasıl yakaladı? Fonun yöneticisi Kemal Özmen bu soruya şu yanıtı veriyor: “Fon, Türkiye teknoloji sektörünün ve şirketlerinin büyüme beklentileri ile bu şirketlere yatırım yapmak isteyen yatırımcılar için kuruldu. Dünya genelinde artan teknolojik harcamalar ve gelişmeler doğrultusunda, özellikle son dönemde bu yatırım stratejisinin önemi anlaşılmış olup, global teknoloji şirketleri büyüme ve kârlılık rakamlarıyla yatırımcıların gözdesi haline geldi. Türkiye’de de bunun etkileri görüldü. Fonun başarısı öncelikle stratejisinden gelmekte, daha sonra ise stratejisi doğrultusunda hisse ağırlıklarının seçiminden kaynaklanmakta.”Özmen hisse senedi seçiminde ise yatırım yapılan dönemin ekonomik şartlarına bağlı olarak, teknoloji endeksindeki şirketlerin faaliyet gösterdiği alt faaliyet alanları ve bu şirketlerin büyüme potansiyellerinin, kârlılıklarının, mali yapılarının göz önüne alındığına dikkat çekiyor.B tipi yatırım fonlarının performansına bakıldığında ise getiride özellikle altın fonlarının açık ara önde olduğu görülüyor. B tipi altın fonlarında getiriler yüzde 40’lara ulaştı. Bunda hem altının ons fiyatındaki yüzde 13’lük hem de dolar kurundaki yüzde 26’lık yükseliş ana neden. B tipi yatırım fonları arasında yılbaşından bu yana en yüksek kazancı ise yüzde 39 ile Kuveyt Türk’ün B Tipi Altın Borsa Yatırım Fonu elde etti.Bu rakamlar piyasadaki anlık hareketleri takip edemeyen bireysel yatırımcıların, tasarruflarını profesyonellere teslim etmesi gerektiği gerçeğini bir kez daha gözler önüne serdi.*****İMKB’nin yeni ikiz kardeşi euro/dolar paritesiSON dönemlerde en çok takip edilen verilerin başında euro/dolar paritesi geliyor. Özellikle Avrupa’daki borç krizi, euronun özellikle yılın ikinci yarısından itibaren hızla değer kaybetmesine neden oldu. Euro/dolar paritesinin seyri ile İMKB 100 Endeksi’nin grafiğini üst üste koyduğumuzda ortaya çıkan benzerlik oldukça şaşırtıcı. Euronun değer kaybettiği dönemlerde İMKB’nin de hızla gerilediği görülüyor. Euro/dolar paritesi ile İMKB arasında görülen yüksek korelasyon Alman Dax Endeksi ve Dow Jones’ta o kadar güçlü olmadığı dikkat çekiyor.Umarım İMKB ile euro/dolar arasındaki benzerlik sadece bir rastlantıdan ibarettir. Çünkü dağılabileceği konuşulan Euro Bölgesi’nde krizin daha da derinleşmesi İMKB için kara bulutların artacağı anlamına geliyor.NBK ile Aras Kargo’nun yolları ayrıldıKuveyt’in en büyük bankası National Bank Of Kuwait’in (NBK) yatırım kolu NBK Capital, Aras Kargo ile vedalaştı. Aras Kargo yetkilerine, dış basında yer alan “NBK, Aras Kargo’daki yatırımından ayrıldı” şeklindeki haberleri sordum. NBK’nin Aras Kargo’da ortaklığı bulunduğu haberleri Türk basınında da yer almıştı. Aras Kargo’dan gelen yanıt, NBK’nin şirkette herhangi bir hisseye sahip olmadığı yönündeydi. Dolayısıyla Aras Kargo’da hissesi olmayan NBK’nin ortaklıktan ayrılması bu durumda söz konusu değil. Ancak Aras Kargo ile NBK Capital arasında uzun vadeli bir kredi sözleşmesi imzalanmış ve bu kredi vadesinden önce kapatılarak NBK Capital ile yollar ayrılmış.
Yabancı bankaların Türk bankacılık sektörüne yönelik ilgisi son hız sürüyor. Satış vitrinine konan Denizbank ve Eurobank Tekfen’e özellikle Körfez bölgesinden yoğun ilgi var. Türk bankalarının yabancı radarından çıkmamasının başlıca nedenleri; sektörün güçlü sermaye yapısı, kişibaşına düşen kredi oranının düşüklüğü ve genç nüfus...Elinde nakiti olan ve büyümek için yeni pazarlar arayan Çin’in en büyük bankalarından Bank of China’nın Türkiye aşkı yeniden alevlenmiş durumda. Haziran ayı ortasında Türkiye’ye olan ilgisini açıklayan Bank of China, uygun koşullar olması halinde banka satın alabileceğini duyurmuştu. Hatta Bank of China yetkililerinin bankacılık lisansı almak için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na (BDDK) başvurduğu belirtilmişti. BDDK’nın yeni lisans için ön şart koştuğu 300 milyon dolarlık sermayeyi çok bulan Bank of China’nın bu kararından vazgeçtiği söylenmişti. Ancak son gelen bilgiler, Bank of China’nın bankacılık lisansı alma konusundaki ısrarının sürdüğü yönünde.Konuya yakın kaynaklardan edindiğim bilgiler, Bank Audi’nin bankacılık lisansı almasının ardından Bank of China yeniden BDDK’ya lisans başvurusunda bulunmak için hazırlık yapıyor. Bank of China, banka satın alma konusunu ise gündeminden tamamen çıkarmış durumda. Sıfırdan banka kurmak için kolları sıvayan Çinli bankacılık devi Ocak ayının son haftasından itibaren girişimlerini hızlandırıp, 2012 yılı içinde bankacılık lisansını almak istiyor. Lisans konusundaki planları istediği şekilde ilerlemesi halinde Bank of China, 2013 yılında faaliyeti geçip hızla şubeleşecek.Bank of China, Çin, Hong Kong ve 29 deniz aşırı ülkede faaliyet gösterirken, bankanın ana faaliyet alanları ticari, kurumsal, bireysel bankacılık ve finansal piyasalar hizmetlerinden oluşuyor.Bank Of China’nın lisans girişimlerine Ocak ayının son haftasından itibaren başlamasının nedeni ise oldukça ilginç. Çünkü farklı bir takvim kullanan Çin’de Tavşan Yılı 22 Ocak’ta sona erecek ve Ejdarha Yılı başlayacak. Ejdarha Yılı’nın insanlara şans ve maddi ilerleme getireceğine inanan Çinliler, bankacılık lisansını almak için “yeni yılı” beklemeyi tercih ediyor.Bakalım Bank of China, “tavşanla” alamadıkları bankacılık lisansına “ejderha” ile sahip olabilecekler mi?*****ABD’li Pramerica Real Estate’in Antalya aşkı sadece 6 ay sürdüPerakende devi Best Buy’dan sonra başka bir ABD’li şirket daha Türkiye’den ayrılmaya hazırlanıyor. Haziran ayında Antalya’da açılan alışveriş merkezi TerraCity’nin ortaklarından ABD’li Pramerica Real Estate daha 6 ay geçmeden TerraCity’i satışa çıkardı. Eria Partners ile beraber 220 milyon dolarlık yatırıma imza atan Pramerica Real Estate, özellikle İslami kurallara göre yatırım yapan Körfez sermayesinden ilgi bekliyor.48 bin metrekare alan sahip TerraCity’de 150 mağaza zinciri, 30 kafe ve restoran ve 1400 araçlık otopark alanı bulunuyor.Pramerica Real Estate, 2010 sonu itibarıyla dünya genelinde 490 müşteri adına yaklaşık 44.6 milyar dolarlık brüt gayrımenkul varlığını yönetiyor.*****Kredi kartında tek limitin nasıl uygulanacağını bankacılar da bilmiyorKredi kartında tek limit uygulamasına gidileceği yönündeki çalışma gündeme bomba gibi düştü. Üzerinde çalışılan uygulamanın amacı, kart sayısı ne olursa olsun her kişiye tek bir limit belirlemek. Son gelen haberler, yeni sistem için bilgisayar yazılımının hazırlandığı yönünde. Bankacılık sektörü için çok önemli bir değişiklik olsa da şu aşamada yeni uygulamanın ne şekilde yapılacağı tam bir muamma. Hiçbir bankacı sistemin ne şekilde işleyeceğini bilmiyor, sadece tahminde bulunuyor. Sektörle ilgili bir değişiklik yapılmadan daha önce ilk olarak Türkiye Bankalar Birliği bilgilendiriliyordu. Ancak kredi kartında tek limit uygulaması konusunda şu ana kadar Türkiye Bankalar Birliği’ne de bir bilgilendirme yapılmadı. Dolayısıyla konuyla ilgili konuştuğumuz bütün bankacıların yanıtı aynı: Sizden farklı birşey bilmiyoruz.
Türkiye’de işini kaybedenlerin umudunu ‘Talih Kuşu’nda aradığı ortaya çıktı. Rakamlar, işsizlik oranının arttığı dönemlerde şans oyunlarına harcanan paranın hızla tırmanışa geçtiğini gösteriyor. İşsizliğin azaldığı dönemlerde ise umutları yeniden yeşerenler şans oyunlarına daha az para yatırıyorYılbaşına sayılı günler kaldı. Yeni yıla girmenin heyecanının yanısıra birçok insan farklı bir umut içerisinde. Milli Piyango’nun 40 milyon TL’lik büyük ikramiye dağıtacağı yılbaşı çekilişi, milyonlarca kişinin hayalini süslüyor. 31 Aralık yaklaştığında “Büyük ikramiye bana çıksa şöyle yaparım böyle yaparım” cümlelerini daha sık duyacağız. Belki de bu cümleleri biz de kuracağız. Ancak ekonomik veriler, şans oyunlarına olan ilginin sadece yılbaşında tırmanışa geçmediğini gösteriyor.Rakamlar, işsizlik oranları ile şans oyunlarından elde edilen gelir arasında ciddi bir korelasyon olduğunu ortaya koyuyor. Yani işsizliğin arttığı dönemlerde şans oyunlarına ilgi artıyor, işsizliğin azaldığı dönemlerde de şans oyunlarına ilgi azalıyor. Bu analiz iki değişkenden oluşuyor. Biri işsizlik oranları diğeri şans oyunlarından elde edilen vergi geliri.İşsizlik oranını gösteren grafik ile şans oyunlarından elde edilen vergi gelirini gösteren grafiği üst üste koyulduğunda “ikiz kardeş” kadar benzerlik olduğu dikkat çekiyor.Örneğin işsizlik oranının yüzde 9.2’den yüzde 14’e çıktığı Mayıs-Aralık 2008 döneminde, şans oyunlarında elde edilen vergi gelirinin de benzer şekilde yükseldiği görülüyor.Ekim 2009 ile Ekim 2010 döneminde işsizlik oranında yüzde 13’ten yüzde 11.2’ye doğru yaşanan düşüş eğilimine paralel olarak şans oyunlarından elde edilen vergi de sert şekilde düşmüş durumda.Şans oyunlarından elde edilen vergi gelirleri, yıl içerisinde her iki yönlü dalgalanmalar yaşasa da yükselen bir trend içerisinde.2007 yılının tamamında şans oyunlarından 326.5 milyon TL gelir elde edilirken bu rakam 2008’de 376.2 milyon TL, 2009’da 395.8 milyon TL, 2010 yılında 434.1 milyon TL olarak gerçekleşti. Bu yılın ilk 10 ayında ise şans oyunlarından toplam 429.1 milyon TL vergi geliri elde edildi. Bu rakam geçen yılın ilk 10 ayında 347.1 milyon TL seviyesindeydi. Yani Ocak-Ekim döneminde şans oyunları vergisinde yüzde 23’lük bir artış yaşandı.*****Tan Egeli, Yapı Kredi B Tipi Yatırım Ortaklığı’nı mı alacak?Türkiye’de bir şirketin hisselerini borsada toplayarak yönetimi ele geçiren ilk yatırımcı olarak tarihe geçen Tan Egeli, şimdi de gözüne Yapı Kredi B Tipi Yatırım Ortaklığı’nı kestirdi. Varlık Yatırım Ortaklığı hisselerini borsadan toplayıp şirkette çoğunluğu elde eden Tan Egeli’nin benzer bir yöntemi Yapı Kredi B Tipi Yatırım Ortaklığı’nda uyguladığı söyleniyor. Tan Egeli’nin sahibi olduğu Egeli & Co Holding, borsada yaptığı alımlarla Yapı Kredi B Tipi Yatırım Ortaklığı’nın yüzde 9.76’sına sahip durumda. Şirketin halka açıklık oranı ise yüzde 36. Yani borsadaki tüm hisseleri toplasa dahi şirkette çoğunluğu elde edemiyor. Fakat kulislerde Tan Egeli’nin şirketten çoğunluğu almak için görüşmeler yaptığı konuşuluyor. Konuyla ilgili iddiaları sorduğum Tan Egeli, yatırım ortaklıkları hisseleriyle ilgilendiklerini belirterek, “Şu anda bu konuyla ilgili ne dersem yanlış anlaşılabilir. Şirkette yönetimi ele geçirmek diye birşey yok. Biz iskontolu yatırım ortaklıkları hisselerine yatırım yapıyoruz. Zaten şirketin halka açıklık oranı yüzde 36” yanıtını verdi.Yapı Kredi B Tipi Yatırım Ortaklığı hisselerinde 11 Mart’tan bu yana yaşanan değer artışı yüzde 53’e ulaştı. Söz konusu dönemde İMKB-100 Endeksi yüzde 17 geriledi. Kulislerde konuşulanların sadece iddia mı yoksa gerçek mi olduğunu önümüzdeki günlerde göreceğiz...*****Redington’dan bİr ses yok!Geçen hafta Danıştay’ın Arena Bilgisayar’ı satın alan Hintli Redington’a küçük ortağa çağrı yapması yönünde karar verdiğini yazmıştık. Konuyla ilgili olarak Arena Bilgisayar hisselerine yatırım yapmış çok sayıda bireysel yatırımcıdan e-mail geldi. Hem Danıştay’ın hem de SPK’nın küçük yatırımcılar lehine karar verdiğini hatırlatan borsadaki ortaklar, yetkili kurumların kararlarına rağmen Redington’un konuyla ilgili hâlâ bir açıklama yapmamasından şikayetçi.*****Türkiye’de banka arayan kervanına Emirates NBD de katıldıSon dönemde çok sayıda banka Türkiye’yi radarına aldığını açıkladı. Türkiye’de banka arayışında olanların büyük bölümü ise petrol zengini Körfez ülkelerinden. Dexia’nın satışa çıkardığı Denizbank’a Qatar National Bank ve Birleşik Arap Emirlikleri‘nin (BAE) en büyük özel bankası Mashreq Bank yetkileri Denizbank’la ilgilendiklerini açıklamışlardı. Kuveyt ’in en büyük yatırım şirketi olan Kuwait Projects Co. (KIPCO) da Türkiye’de büyümek istediklerini duyurmuştu. Bu bankalara son olarak BAE‘nin en büyük bankası Emirates NBD katıldı.Aktif büyüklüğüne göre BAE’nin en büyük bankası olan Emirates NBD’nin CEO’su Rick Pudner’de Türkiye ile yakından ilgilendiklerini gizlemiyor. Pudner, geçen hafta yaptığı açıklamada, “Türkiye bizim için çok önemli bir pazar. Burada büyümek için alternatifleri araştırmaya devam ediyoruz. Ayrıca zor durumdaki Avrupa bankaları Orta Doğu’daki varlıklarını satışa çıkarması durumunda alıcı olabiliriz” dedi. 74 milyar dolarlık aktif büyüklüğü olan Emirates NBD, 53.5 milyar dolarlık kredi ve 50 milyar dolarlık mevduat hacmine sahip.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), geçen hafta yeni bir skandala daha imza arttı. 2009 yılında sanayi üretim rakamlarını yanlış açıklayan ve hatasını gazetecilerin uyarısı üzerine düzelten TÜİK, geçen hafta açıkladığı Ekim ayı dış ticaret rakamlarında da benzer bir hata yaptı. Dış ticaret rakamları ile ilgili mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış veriler yanlıştı. İlk açıklanan rakamlarda Eylül ayı ihracatı 10 milyar 981 milyon dolar, ithalatı 21 milyar 15 milyon dolardı. Bir önceki aya göre değişimin, ihracatta yüzde 2.2 artışa, ithalatta yüzde 5.4’lük düşüşe işaret ettiği belirtiliyordu. Ancak Ekim-Eylül ayı arasındaki değişim hesaplandığında farklı sonuçlar çıkıyordu. Rakamlara göre Ekim’de ihracat yüzde 1.6 yükselirken ithalat yüzde 5.7 daralmıştı. Hatasını fark eden TÜİK, kısa bir süre sonra internet sitesine doğru rakamları yükledi. ‘Yenilenen’ rakamlar sonrasında yüzdesel değişim ilk açıklananla aynı kalırken, Eylül ayı ihracat rakamı 10 milyar 921 milyon dolar, ithalat rakamı ise 20 milyar 938 milyon dolara ‘revize’ edildi. TÜİK’in hatasını hiçbir açıklama yapmadan sessiz sedasız düzeltmesi bazı bankacıları zor durumda bıraktı. Çünkü ilk yayınlanan ‘yanlış’ verilerden yola çıkarak rapor hazırlayan ve bu raporları müşterileri ile paylaşan bankacılar, tabir yerindeyse müşterilerinden ‘fırça’ yedi. TÜİK’in yaptığı hatayı sessiz sedasız düzeltmesinin nedeni, hatalar zincirine yeni bir halka ekleyip gelecek tepkilerin önüne geçilmek istenmesi olabilir. Ancak TÜİK gibi açıkladığı her veri piyasalar için hayati öneme sahip kurumların, hatalarını da kamuoyuyla şeffaf olarak paylaşmaları bu kurumlara olan güveni daha da artıracaktır.Bu arada verilerini internet sitesinden kamuoyuna duyuran TÜİK, dün Kasım ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. Ancak verilerin açıklanma saati olan 10.00’da TÜİK’in internet sayfasına girenler bir hayalkırıklığına uğradı. Çünkü siteye bir süre erişim sağlanamadı. ***SPK, Arena’da yanlıştan döndü ama Redington küçük ortaklara çağrı yapmamakta ısrarlıArena Bilgisayar’ın yüzde 49.4’ü 2010 yılı sonunda Hintli Redington’a satıldı. Hisse devirleri tamamlandı ama tartışmalar bir türlü bitmedi. Satış anlaşması sonrasında VATAN’ın ısrarla gündemde tuttuğu ‘çağrı muafiyeti’ konusu Danıştay’ın aldığı kararla farklı bir boyut kazandı.Küçük yatırımcıları isyan noktasına getiren süreci kısaca hatırlatmakta fayda var: 22 Eylül 2010 tarihinde Arena Bilgisayar ortaklarından İzi Kohen, Alvi Mazon, Ahmet Umur Serter, Fatma Ece Serter, Mehmet Betil ve İsmail Namık Tülümen, şirket sermayesinin yüzde 49.40’ına denk gelen paylarının (şirket sermayesinin yüzde 50.60’ı halka açık) toplam 42.5 milyon dolara Redington’a satı∫ı için hissedevir sözleşmesi imzaladı. 29 Kasım 2010‘da da taraflarca tüm şartlar yerine getirildi ve hisse devir işlemi gerçekleşti. Arena’yı alan Redington’ın çağrı muafiyeti ise Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından kabul edildi. Çünkü SPK’nın yaptığı son düzenlemeye göre, yüzde 50 ve altında bir oranı satılan bir şirkette çağrı zorunluluğu bulunmuyor. Ancak yapılan düzenlemede çağrı zorunluluğu ile ilgili başka bir madde daha var: “Mevzuatta yer almayan ve doktrinde de tartışmalı olan ‘yönetim kontrolü’ kavramı tanımlanmıştır. Buna göre, anonim ortaklıktaki yönetim kurulu üye sayısının salt çoğunluğunu seçme veya genel kurulda söz konusu sayıdaki üyelikler için aday gösterme hakkını veren imtiyazlı payların elde edilmesi yönetim kontrolünün elde edilmesi anlamına gelecektir. Bu çerçevede, anonim ortaklık sermayesinin yüzde 50’si iktisap edilmese dahi, yönetim hakimiyetini sağlayan imtiyazlı payların elde edilmesi, çağrı yükümlülüğünü doğuracaktır.” (Bir toplantıda SPK Başkanı Vedat Akgiray’a imtiyazsız hisselerle şirket yönetiminin ele geçirilebildiği durumlarda neden çağrı muafiyeti tanındığını sorduğumda, tatmin edici bir yanıt alamamıştım.)Danıştay yatırımcı lehine karar verdiArena’nın hisselerini alan küçük yatırımcılar, “ikinci maddenin” sadece imtiyazlı hisseler için değil, yönetimi elde eden imtiyazsız hisseler için de uygulanması amacıyla Danıştay nezdinde çağrı muafiyetinin iptaline yenilik dava açtı.İşte bu dava sonrasında Danıştay’ın verdiği karar tartışmaları yeniden alevlendirdi. Danıştay’ın ‘Çağrı muafiyetinin yürütmesini durdurma’ kararı SPK’nın 22-26 Ağustos 2011 tarihli Haftalık Bülteni’nde yayımlandı.Bunun üzerine SPK, Redington’ın diğer ortaklara ait payları satın almak için çağrıda bulunmak üzere veya çağrıda bulunma yükümlülüğünden muafiyet talebiyle Tebliğ’de yer alan bilgi ve belgelerle SPK’ya başvurması gerektiğini açıkladı. Danıştay’ın kararının ardından SPK, yeni bir düzenleme yapılana kadar, yukarıda bahsettiğim ikinci maddeye “imtiyazlı hisseler” dışında, “...orana bakılmaksızın yönetim kurulu üye salt çoğunluğunu seçecek ölçüde imtiyazsız payların elde edilmesinin de yönetim kontrolünün elde edilip edilmediğinin tespitinde kullanılabileceği hususunu” Kurul İlke Kararı olarak kabul etti.20 Eylül’de Kurul’a başvuran ve yeniden çağrı muafiyeti isteyen Redington, SPK’dan istediği olumlu yanıtı alamadı. Aradan 3 ay geçmesine rağmen henüz çağrı konusunda bir adım atılmış değil.Öyleki ortakları arasında Bahreyn merkezli Investcorp’un da olduğu Redington, yürürlükte olan mevzuata güvenen bir yabancı yatırımcı olarak ilgili mevzuat kuralları çerçevesinde Arena’yı satın aldığını belirterek “Yasal hakların korunması için gerekli hukuki işlemler yapılacaktır” açıklamasında bulundu. 2023 yılında İMKB’ye kote olan şirket sayısının 1.000’e hisse senedi yatırımcı sayısının ise 8 milyona ulaşması hedefleniyor. Ancak tahtası kapanan hisseler nedeniyle borsaya küsen küçük yatırımcının yeniden kazanılabilmesi için alınan kararların hızla hayata geçirilmesi de hayati önem taşıyor.