Bu yıl barajı aşan aday sayısı daha fazla olacak!

18 Haziran 2007

Geçen yıl 15 yeni üniversite açıldı, bu yıl da 17 yeni üniversite açılıyor; ancak açılan bu üniversiteler, kontenjan artışı sağlamıyor. Daha önce fakülte veya meslek yüksekokulu olan binalar, şimdi üniversite olarak karşımıza çıkıyor. Genel kontenjanlara baktığımızda; lisans programlarına 203 bin, önlisans programlarına da 202 bin öğrenci alındığını görüyoruz. Sınava katılan 1 milyon 700 bin adaydan, ancak 405 bin aday mutlu sona ulaşıyor. En amansız yarış, lisans programlarına yerleştirmede karşımıza çıkıyor. SAY-2 puan türünde, 185 barajını aşan aday sayısı 108 bin 176. Bu puan türünde Türkiye kontenjanı 79 bin 221, İstanbul kontenjanı ise 17 bin. Puan türleri arasında en avantajlı olanı, sayısal puan. Geçen yıl barajı aşan sayısalcı adayların büyük çoğunluğu, bir yerlere yerleşti.EA-2 puan türünde 185 barajını aşan 155 bin 937’dan, 60 bin 181’i üniversitelere yerleştirildi. İstanbul’un EA-2’deki kontenjanı 15 bin öğrenci.SÖZ-2 puan türünde 245 bin aday, 185 barajını aştı. Bu adaylardan ancak 26 bini üniversitelere yerleştirildi. SÖZ’de İstanbul’un aldığı öğrenci sayısı oldukça düşük; ancak 4 bin öğrenciye yer var.Bu yıl, şöyle bir tabloyla karşılaşacağız; barajı (185 barajını) aşan aday sayısı, bu yıl daha fazla olacak. Ancak üniversitelere alınan öğrenci sayısında artış olmayacak.

Devamını Oku

Sorularla inatlaşmayın testten teste atlamayın!..

16 Haziran 2007

Geleceğinizi etkileyecek sınavda başarılı olmak için nasıl bir yol izlemeniz gerekiyor? Rakiplerinizden bir adım öne geçmek için sınavda nelere dikkat etmelisiniz? İstediğiniz puanı alabilmeniz için önerilerimize kulak verin.PANİK YAPMAYIN: Çoğunuz yıl içinde bir çok deneme sınavına girdiniz, önceki yıllarda çıkan soruları incelediniz ve çözdünüz. Ya rın gireceğiniz sınav, bunlardan farklı olmayacak. Korkmanıza gerek yok. Deneme sınavlarında karşılaştığınız sorulardan daha kolay sorularla karşılaşacaksınız. NE ÇOK HIZLI NE DE YAVAŞ: Hız ve tutarlılık arasında denge kurmanız büyük önem taşıyor. Soruları çok hızlı yanıtlayıp bunun neticesinde bol hata yapmak doğru olmadığı gibi aşırı titiz davranıp her soru üzerinde gereğinden fazla zaman harcamanız da yanlış olur. Hızlı ama isabetli olmak, sınavda başarılı olmanın en önemli unsurudur.DERİN NEFES ALIN: Sınava başladığınız anda her şeyi unuttuğunuz duygusuna kapılabilirsiniz. Bu, geçici bir durumdur. Sınava giren her aday bu durumla karşılaşabilir. Dert etmeyin, geçer. Birkaç soruyu yanıtladıktan sonra bu duygu kendiliğinden yok olur. Değişimi hissetmezsiniz bile.ZOR SORUYLA UĞRAŞMAYIN: Size önemli bir ipucu: ÖSS’de sorular 5 farklı kategoride hazırlanıyor. Soruların yüzde 10’u çok kolay, yüzde 20’si kolay, yüzde 40’ı normal, yüzde 20’si zor ve yüzde 10’u da çok zor düzeydedir. Sınavdan niye korkuyorsunuz? Soruların yüzde 70’i rahatlıkla çözülebilecek türden. Zor sorularla uğraşıp vakit kaybetmek yerine, o süre zarfında 3 kolay soruyu yanıtlamanız daha akıllıca olur.KOLAY SORULARDAN BAŞLAYIN: Yanıtlamaya hemen ilk sorudan başlamayın. Yıllardır hep dikkat etmişimdir, sınava başlayan her aday hemen ilk sorudan başlıyor. Sınavda, birinci sorudan başlayacaksınız diye bir kural yok. Ya ilk soru, zor soruysa... Moraliniz bozulacak, her şey birbirine karışacak. Önce hangi testten başlıyorsanız, o testin bütün sorularını gözden geçirin. 1-2 dakikanızı bu işe ayırın . Bu, zaman kaybı değildir. Bu tarama işlemi, o bölümdeki soruların genel yapısını görmenizi, testin yapısındaki değişikliklere hazırlıklı olmanızı sağlar.SORULARA TAKILMAYIN: Bir soruyu belli bir süre geçtiği halde çözemiyorsanız, o soru üzerinde daha fazla uğraşmayın yani sorularla savaşmayın. Önemli olan sınırlı sürede olabildiğince çok soru çözmektir. Her bir soruyu yanıtlamak için 75 saniyelik süreniz var. Akıllı davranın, çözemediğiniz, zorlandığınız soruyu atlayın. Eğer zamanınız artarsa o soruya geri dönersiniz. İlk etapta kolay ve normal düzeydeki soruları yanıtlayın. Böylelikle hem moralinizi yükseltmiş olursunuz hem de zamandan kazanırsınız. Zor ve çok zor soruları yanıtlamak için daha fazla zamanınız kalır.ACELECİ DAVRANMAYIN: Doğru yanıtı bulduğunuzu zannederek diğer seçeneklere bakmamanız sizin zararınıza olur. Mutlaka sorunun bütün seçeneklerini okuyun. Bu, zaman kaybı değildir. Yanıtınız doğru olsa bile mutlaka diğer seçenekleri de okuyun. BİLDİĞİNİZ TESTİ BİTİRİN: Hangi testten başlıyorsanız, o testi bitirmeden diğerine geçmeyin . Bu durum, sizi çok rahatsız eder, aklınız sürekli diğer testte kalır. Şaşkın bir vaziyette testler arasında dolaşıp durursunuz.SON DAKİKA DEĞİŞİKLİĞİ YAPMAYIN: Aday, bugüne kadar girdiği deneme sınavlarının hepsinde önce Türkçe testinden başlamış, daha sonra Matematik ve sırasıyla Sosyal Bilimler ve Fen Bilimleri testlerini çözmüş olsun. Aday, sistemini bu şekilde kurmuş, yöntemini de bu şekilde belirlemiştir. Ancak aday, sınavda Sosyal Bilimler testinden başlarsa daha önce alışık olmadığı bir durumla karşılaşmış olur. Alışık olmadığı bu düzen, adayın dengesini bozar. Tavsiye: Alışık olduğunuz düzeni değiştirmeyin.6 TESTİ DE YANITLAMAYA ÇALIŞIN: Genelde SÖZ tercihi yapan adaylar Matematik-1 ve Fen Bilimleri-1 testlerini çözmekten kaçınırlar. Önyargılı davranıp, bu testlerle uğraşmazlar. Bu, yapabileceğiniz en büyük hatadır. Sadece dört testi çözerek başarıya ulaşmanız zor. Evet, ağırlığı tabii ki bu testlere vereceksiniz ama yetmez, riskli olur. Gücünüz yettiğince bu testleri de yanıtlamaya çalışın. Bu alandaki diğer adaylara ancak bu şekilde fark atabilirsiniz.KISA MOLALAR VERİN: Aynı soruyu veya aynı satırları tekrar tekrar okuyorsanız zihninizin dinlenmeye ihtiyacı var demektir. Kalemi, kağıdı bir kenara bırakın, gözlerinizi kapatın ve arkanıza yaslanın. İşlerin iyi gittiğini kendinize telkin edin. Dinlendiğiniz bu süreyi, kayıp zaman olarak değerlendirmeyin. Bunu bir yenilenme, güç toplama süreci olarak düşünün.ATMAYIN: Cevabından yüzde 100 emin olmadığınız soruları boş bırakın. Genelde boş bırakılan sorular adayları rahatsız eder, cevap şıklarını eleyerek sonuca gitmeye çalışırlar. Cevap şıklarından ikisini elediğinizi varsayalım. Bu durumda ne yaparsınız? Tahminde bulunursunuz çünkü şöyle düşünürsünüz: Yüzde 50 şansım var. İşte, en büyük hatayı yaptınız! Neden? Kumar oynadınız. Çünkü sorunun yanıtından emin değildiniz.KARMAŞIK GÖRÜNEN SORULARDAN KORKMAYIN: Soru kökünün veya soru metninin uzun oluşu, sizin için daha fazla ipucu anlamına geliyor. Bu nedenle ilk etapta karmaşık gibi görünen ve uzun metinli sorular, daha kolay çözülebilen sorular olarak algılanmalıdır.ÖNCE SORUYU OKUYUN: Paragraf tipli sorularda (Türkçe ve Sosyal Bilimler testlerinde) paragraftan önce soru kökünü okuyun. Böylelikle zihin, sorulan soruya göre paragrafı okuma eğiliminde olur. ALTI ÇİZİLİ VE KOYU İFADELERE DİKKAT: Soru kökü bazen “olamaz”, “değildir”, “yanlıştır” veya “mamalıdır” gibi olumsuz ifadeler taşıyabilir. Zihin hep olumlu soru kalıplarına şartlandığından, sorudaki olumsuz ifadeler gözden kaçabilir. Altı çizili ve koyu yazılan ifadelere dikkat edin.ZAMANLAMAYI İYİ YAPIN: Her bir teste ne kadar zaman ayıracağınızı baştan belirleyin. Böylelikle zamanı kontrol altına almış olursunuz. İlk dört dört test (ortak testler) için 110 dakikalık bir süre yeterli olur.

Devamını Oku

‘Beş yıl içinde 5 bin öğrenciye ulaşmamız işletme tarihinin inceleme konusu olmalı’

1 Ocak 2007

Doğa Okulları’nın kurucusu Fethi Şimşek, başarılarını incelemek için bir kaç işletme fakültesinden “bu modeli ve başarıyı araştırmalıyız” diye teklif geldiğini belirtiyorDoğa Vadisi, 55 bin metrekarelik bir alana kurulmuş yemyeşil bir cennet bahçesi... Hayvanat bahçesinden seralara, trekking parkurlarından sebze-meyve bahçelerine, tırmanış platformlarından dağ bisikleti yollarına kadar bin bir aktivitenin kalbi ayrıca... Doğa Okulları, yaşayarak öğrenme bilincini “Doğa Konseptli Eğitim Modeli” ile dünyada özgün ve başarısı kanıtlanmış bir model haline taşıyan anlayışıyla hareket ediyor. Doğa Okulları’nın kurucusu Fethi Şimşek ile kısa sürede dersane öğretmenliğinden eğitimin patronu olma sürecini, Türk eğitim sistemini, Doğa Okulları’nın eğitim sistemine getirdiği yenilikleri, sınav sistemini konuştuk.* Çoğu özel okul, öğrencilerinin OKS’ye girmesine karşı çıkıyor. Öğrenciyi kaybetmemek için...Bizde böyle değil. Biz, olaya böyle bakmıyoruz. OKS, bir gerçek; Türkiye gerçeği. Bu gerçeğin dışında kalamazsınız. Bu sınav, bir hazırlık, bir yarış. Çocuğun daha iyi bir performansa alışması, daha başarılı olabilmesi için bir hazırlık, bir yarış, motive edici bir unsur. Hayatın kendisi bir yarış, zaten. Ama bunu söyleyen bazı özel okullar, elde ettikleri bir dereceyi başarı olarak da sunabiliyorlar. Çelişkili bir durum aslında. Çocuğun, hayatında bir kez gireceği bir sınavı asla yasaklayamazsınız, buna hakkınız yok. * Bizim özel okullarımız, sanki yabancı okullara öğrenci hazırlıyor gibi... Tam da öyle değil. Aslında süreçle ilgili bir durum. Doğa Okulları da yüz yaşında olsa, bu süreçleri yaşasa, bu imkanları kullansa, bu bakış açısıyla yönetilse inanıyorum ki, çok daha başarılı projelere imza atacaktır. Bunun yolu, piyasayı doğru algılaması, dünyayı doğru algılaması ve konumunu ona göre yapılandırmasıyla ilgilidir. Bu konuda Doğa ekibi çok başarılı bir çalışma içersindedir. Türk kimliğiyle baktığımızda Türk okullarının, yabancı okullardan daha başarılı olmasını tabii arzu ederiz. Azınlık okulları veya diğer okullar başarısız olsun anlamında söylemiyorum bunu. Aldığımız mesafe, bir hayli iyi. Devlet okulları ücretsiz, diğer yabancı okullarda büyük burslar var ama özel okulların böyle bir imkanı yok. Bizim, 5 yıl içinde 5 bin öğrenciye ulaşmamız, işletme tarihinin inceleme konusu olmalı. Bu, çok önemli. Çok küçük kaynaklarla bu başarıyı elde etmemiz, bizim ekibimizin incelenmesi, ele alınması gereken bir başarısı. Birkaç işletme fakültesinden teklif geldi, “bu modeli incelemeliyiz, nasıl bir başarıdır bu” diye... * Özel okullarda iki farklı model ön plana çıkıyor. Ya sınava hazırlıyorlar ya da hayata... Yok mu, bunun ortası? Kesinlik var. Zaten Doğa’nın izlediği strateji de bu doğrultuda. Çocuğun kişisel gelişimiyle, öz güveniyle, bilgi birikiminin dengesini sağlamak önemli. Çocuğun hem kişisel gelişimi iyi olmalı, hayata hazırlanmalı hem de akademik kariyere... * Müfredat kargaşası yaşanıyor. Nasıl aştınız bu sorunu?Müfredat önümüze geldi, çok daha harika oldu. Eğitimde tüm dünyada büyük yankılar yaratan “Çoklu Zeka” kuramını, Türkiye’de ilk ve sağlıklı bir şekilde uygulayan okulların başında Doğa Koleji geliyor. “Çoklu Zeka” kavramı, kalıplaşmış eğitim anlayışını yıkıp eğitim dünyasında adeta bir devrim yarattı. Yeni eğitim programında öğrenci varolan programa değil, program öğrenciye uyduruluyor. Çünkü her öğrenci özel ve farklıdır. * Türkiye’de özel okullaşma oranı çok düşük, neden bu oran yüzde 20 olmuyor?Türkiye’de özel okullaşma oranını yüzde 20 yapmanın yolu vardır, aslında. Nedir? Yüzde 20’lik nüfus kitlesinin gelir dağılımını, gelir düzeyini bu ürünü tüketmeye uygun hale getirirsiniz, olur biter. Gelir düzeyinin yükselmesi, özel eğitime de yansır. Bu işin, hem ekonomik boyutu hem de kültürel boyutu var. Aslında gelir düzeyi yükselmiş, ama kentleşme sürecini tamamlamadığı için eğitim ürünü tüketme alışkanlığı elde edememiş bir kitleyle karşı karşıyayız. Bu kitleyi, kesinlikle geliştirmek gerekiyor. Baba, şöyle düşünmemeli: “Benim babam, beni özel okula mı gönderdi ki, ben de oğlumu özel okula göndereyim.” Senin baban, seni özel okula gönderemedi ama senin tüketim gücüne uygunsa, sen çocuğunu kesinlikle özel okula göndermelisin çünkü yarın çocuk büyüdüğünde seni yargılayacak. Hayat standardı, kesinlikle ekonomik güçle ilgilidir. Bunun, mutlaka sağlanması gerekiyor. Yine çok kritik bir nokta daha var... Orta halli veya ortalamanın biraz üstünde bir araba almaya kalktığınızda aşağı yukarı kırk-elli milyar yatırmanız gerekecek. Bu, bir çocuğun aşağı yukarı 5 yıllık özel okul parası demek. Öbür tarafta da, yüzde 1.8’lik özel okullaşma oranı var. Demek ki, ortada toplumsal bir yanlış var.* Özel okul fiyatları çok yüksek. Neden abartılıyor?Kaliteli hizmetin, dünyanın her tarafında bir bedeli vardır. Bu sağlıkta da böyle eğitimde de böyle... İsviçre’deki okulların ücretleri 60-70 bin euro civarında. Hiç kimse, “bu okullar neden bu kadar pahalı” demiyor, yakınmıyor, dert yanmıyor. Bir eğitim kurumunun bir yıl boyunca çocuğa verdiği eğitim, bir metal yığınından daha mı değersiz. Bir tarafta arabaya yüz elli bin euro verenler var, öbür tarafta özel okul fiyatını yargılayanlar var. * Sınavlara karşı mısınız?Hedef belirlemeden koşulmaz. Sınava hazırlık sürecinde çocuk bir yerlere odaklanıyor, meşgul oluyor. Ergenlik dönemi fırtınalarını dindiren şeyin, sınav odaklanması olduğu kanaatindeyim. Sınav kadar önemli olan bir şey de sportif faaliyetlerdir. Ergenlik dönemi sorunlarını aşmaya yardımcı unsurlardan biri de spordur. Ben ergenliğimi, delice kitap okuyarak aştım. Bugünkü potansiyelimi, ergenliğimdeki odaklanmaya borçluyum.EN BÜYÜK ÖĞRETMEN: DOĞAModern hayatın beraberinde getirdiği yabancılaşma, sadece insanlararası ilişkileri ve insan-doğa ilişkisini zedelemekle kalmıyor, çocukların eğitim sürecine de sekte vuruyor. Teoriyle sınırlı kalan klasik kurumsal temelli eğitim süreci, monoton ve tek yanlı bir gelişim sürecine neden oluyor. Oysa, doğayı eğitimin aktif bir unsuru olarak müfredatın içine dahil eden Doğa Okulları’nda, çocuklar her şeyi yaşayarak dünyanın en büyük öğretmeninden öğreniyor. İlk kurulduğumuz günden bu yana eğitimde klasik kalıpların ötesine geçmeyi amaçladık. Yaratıcı, özgür düşünceye sahip, kendi ayakları üzerinde durabilen, doğayla ve kendisiyle barışık, evrensel değerlere sahip bir nesil yetiştirmeyi hedefledik. Doğa Koleji, tarım alanları ve hayvanat bahçesi sayesinde öğrencilerine canlı varlıkları tanıma ve birlikte yaşama olanağı sağlıyor. Doğa Vadisi içinde yer alan doğal yaşam alanlarındaki onlarca canlının yanı sıra, hayvanat bahçesindeki hayvan çeşitliliği ve tarım alanlarındaki sebze-meyveler, öğrenciler için doğal hayat bilgisi dersi niteliğinde. Örneğin tarım dersine giren öğrenci emeğin değerini anlıyor, doğanın diyalektiğini yaşayarak öğreniyor, çok yönlü bir bakış açısı geliştiriyor. En büyük öğretmen, doğadır. İlk kez Doğa Koleji tarafından hayata geçirilen “Doğa Konsepli Eğitim Modeli”, öğrencilerin mutluluğunu esas alıyor ve “mutlu çocuklar öğrenir” diyor.EĞİTİM DÜNYASINDAN...‘Gençlere hepimizden bir hediye’Arıkanlı Holding, “İnci değerindeki gençlerimize hepimizden bir hediye” projesini üçüncü kez hayata geçirdi. 1972 yılında MEF Dershaneleri’nin kurulmasıyla yola çıkan, bünyesinde Yurtiçi Kargo ve MEF Eğitim Kurumları gibi sektörlerinin önde gelen kuruluşlarını barındıran Arıkanlı Holding, geçtiğimiz yıllarda da Maltepe Cumhuriyet İlköğretim Okulu’nu ve Seyrantepe İlköğretim Okulu’nu onarmış ve çeşitli ihtiyaçlarını karşılamıştı.Profesyoneller yetiştiriliyorNetron Bilişim Akademisi’nin “Web&Graphic Designer” eğitim programı büyük ilgi görüyor. Hem şirketlerin web tasarım departmanlarında hem de reklam ajanslarında iş bulmanın önünü açan “Web&Graphic Designer” programından mezun olanlar, çalıştıkları firmalara görsel kimlik anlamında önemli katma değer sağlıyorlar. Program, sanat yönetmenleri, web tasarımcıları ve grafikerler yetiştiriyor.Bilgi’den yeni bir proje dahaİstanbul Bilgi Üniversitesi Sahne ve Gösteri Sanatları Yönetimi, Kültür Yönetimi ve Sanat Yönetimi Bölümleri, İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olması kapsamında “Liseliler 2010’a katılıyor” projesini başlatıyor. Proje, İstanbul’un farklı bölge ve okullarından lise öğrencilerini İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti organizasyonu çerçevesinde, kültür-sanat alanında proje fikirleri oluşturmaları için yönlendirmeyi, bir üretim ve paylaşım platformu oluşturmayı amaçlıyor.

Devamını Oku

Dijital dünya nasıl çocuklar yaratıyor?

23 Haziran 2006

PC ve internetle yetişen "@ jenerasyonu", bilim adamları tarafından ilgiyle takip edilirken yeni teknolojiye ayak uydurmakta zorlanan ebeveynler, çocuklarını şaşkınlık ve endişeyle karışık bir hayranlık içinde izliyorlar. Bu, çok kapsamlı dijital dünya, süper beyinli çocuklar mı, yoksa davranış bozukluğu olan siber çocuklar mı yaratmakta?Bu konuda, özellikle ebeveynler çaresiz ve şaşkın. Amerikalı psikolog Kimberly Young'ın incelemelerine göre, internette gezinen çocukların çoğunda bağımlılık belirtileri mevcut. Hiç kimse, karşılıklı konuşma sırasında iki dakika bile rahat duramayan bir çocuğun, sıradan bir bilgisayar oyunuyla saatlerce oyalandığını açıklayamıyor.Yani çocukların konsantrasyon sorununun nereden ileri geldiğini bilmiyoruz. Online jenerasyonun yalnızlığa itildiği görüşüne katılmayan bilim adamları da var. Onlara göre multimedya, gençlere sadece renkli medya dünyasını takip edebilmeleri için yeni seçenekler sunmakta. Böylesine hızlı gelişen bir iletişim ortamında bugün olduğu gibi önümüzdeki yıllarda da psikologlara büyük işler düşeceği görülüyor.Görsel sanatlar ve dijital iletişim tasarımıGünlük yaşantımızın her alanında yer alan bilişim teknolojilerini toplumsal ve kültürel, aynı zamanda teknik ve yaratıcı boyutlarıyla inceleyen görsel sanatlar ve görsel iletişim tasarımı, iletişim teknolojilerinin gelişimine paralel olarak yeni boyutlar kazanarak önemini artıracak. Özellikle web tasarımı ve dijital teknolojiyi yakından takip eden bu sektör, sanat ve kültür, iletişim teorileri, tasarım prensipleri, masaüstü yayıncılık, siber kültür, video teknolojisi vb. alanlarda bilgi sahibi olmakta ve bu alanlardaki birikimlerini rahatlıkla değerlendirmektedir.Sanat yönetmenliği, grafik tasarımcılığı, animasyon, profesyonel fotoğrafçılık ve yayın kuruluşlarında danışmanlık vb. görevler üstlenebilen bu alanın çalışanlarının iş potansiyelleri artarak devam ediyor.Siber kültürden multimedyaya, görsel kültürden sanat ve kültür teorilerine kadar geniş bir alana yayılan ve sanal dünyanın kapılarını aralayan görsel sanatlar ve görsel iletişim tasarımı, gözde sektörlerden biri olarak yarının dünyasında varlığını sürdürecek ve yeni dünyanın görsel şekillenmesinde insanlığın hizmetine devam edecek.* Türkiye, gelir dağılımı en bozuk ülkeler arasında 4'üncü, kayıtdı-şı ekonominin ülke ekonomisine yön verdiği en kötü ülkeler sıralamasında 5'inci sırada.* Türkiye, siyasal-sivil özgürlükler konusunda araştırma yapılan 191 ülke arasında 136'ncı sırada yer alıyor.* Türkiye'de, kişi başına alkol tüketimi 1950'de 1 litreyken, bu oran 2000'de 20 litreye çıktı, son 3 yılda uyuşturucu kullanımı yüzde 350 oranında arttı.* Türkiye, sosyal güvenlikte OECD sonuncusudur.* Türkiye, çocuk işçi oranında yüzde 24 ile Kenya, Bangladeş ve Haiti'den sonra dünyada 4'üncü sırada bulunuyor.Bunları, neden sıraladık? Toplumu ve insan ilişkilerini, bu ilişkilerden etkilenen toplumsal, siyasal, kültürel kurumları teorik ve uygulamalı olarak inceleyen sosyoloji, sınırların kalktığı, çeşitli dini, etnik, kültürel kimliklerin birbiriyle daha yakın ilişki içine girdiği günümüzde daha da önem kazandı ve bu yöndeki çalışmaların ve araştırmaların sayısının artırılması gerektiği ortaya çıktı.İklimden ekonomiye, eğitimden etnik ve kültürel duruma kadar toplum üzerindeki çok yönlü etkileşimin sonuçlarını analiz etmeye çalışan sosyoloji, teknolojik gelişmelerin insanların sosyal yaşamlarını kısa sürede ve derinden etkilediği günümüzde daha da önem kazandı.Sorularınız ve yanıtlarıŞansım ne kadar?* Bir kamu kuruluşunda memur olarak çalışıyorum. Daha önce dışarıdan bir fakülte bitirdim. Tekrar okumak istiyorum. Bitirdiğim lise 'Edebiyat' bölümüydü. Şimdi mühendislik okumak istiyorum. Bitirdiğim fakültenin avantajı veya dezavantajı olur mu? Şansını nedir? S. GÜZELBitirdiğiniz fakültenin, bir avantajı veya dezavantajı olmaz ancak bitirdiğiniz lise türünün dezavantajı olur. Edebiyat alanından mezun olan adaylar için mühendislik programları alandışıdır. Dolayısıyla kazanma şansınızın hemen hemen hiç olmadığını belirtmekte bir sakınca görmüyorum.Puanım düşer mi?* Bir yüksek öğretim programından mezun oldum. Bu durum, bu yılki ÖSS puanımı düşürür mü? Bir de, Ortaöğretim Başarı Puanımı nasıl hesaplayabilirim? Diploma notu mu baz alınıyor, yoksa sadece lise 1, 2 ve 3'ün ortalaması mı alınıyor? M. GÜVENDİDaha önce bir yükseköğretim programını bitirmeniz, bu yıl girdiğiniz ÖSS'de puanlarınızın düşmesine yol açmaz. Ortaöğretim Başarı Puanınız, diploma notunuzdan hesaplanır. Ağırlıklı Ortaöğretim Basan Puanı da okulunuzun ÖSS'deki başarısından hesaplanır. Bunun için diploma notunuzu ve okulunuzun adını bildirmeniz gerekir.Yarın: Geleceğin gözde mesleklerine ve sizlerden gelen soruların yanıtlarına devam

Devamını Oku

Değişen dünyada geleceğe uzanan önemli meslekler

22 Haziran 2006

Meslek, insanın sadece kişisel yaşamı üzerinde değil, çevresi ile olan ilişkilerinde de belirleyici bir etkiye sahiptir. İnsanın toplum içindeki statüsünde, icra ettiği mesleğin büyük rolü olduğu gözardı edilemez.Buna karşın, mesleklerin ve onu icra edenlerin önem statülerinin belirlenmesinde de, günün ihtiyaçlarının ve toplumsal anlayışların büyük etkisi vardır.Meslek seçimi yaparken, bireysel özellikler, ülkenin ihtiyaçları ve dünyanın genel gidişatı da dikkate alınmalı, ona göre tercih yapılmalıdır.Türkiye için yeni bir umut: BiyoteknolojiGelecekte önem kazanacağını düşündüğümüz meslekleri, sadece bu yazı dizisindekilerle sınırlı görmek yanıltıcı olur. Mesleği ne olursa olsun, alanında başarılı olmak, her zaman için en değerli olgudur.Sosyal refahın artmasına paralel olarak, insanların hayata yönelik beklentileri de artmıştır. Daha rahat, daha sağlıklı bir yaşam sürdürme konusunda önemli bir talep patlaması yaşanıyor.Daha iyi beslenme, daha sağlıklı çevre, daha iyi sağlık hizmetleri, daha üstün yaşam koşulları yönündeki taleplerin doğurmakta olduğu sosyal ve ekonomik baskılar, bu taleplerin yerine getirilmesinde en etkin araç olan biyoteknolojinin her zamankinden daha fazla önem kazanmasına ve bu alandaki çalışmalara daha fazla kaynak ayrılmasına neden olmuştur.Biyoteknolojinin en başta gelen özelliği, tamamen yeni ürünler yaratabilmesi ve bu ürünlerin, insanların genelde harcama yapmaktan kaçınmayacakları giderlere yönelik olmasıdır.Yaklaşık olarak 15 yıl kadar önce insanlığın hizmetine sunulan internet, yarının dünyasının yapı taşı haline geldi. İnternetteaçılan sitelerin sayısı, işyeri sayısını çoktan aşmış durumda.Son yapılan araştırmalarda, sadece internetle ilgili 250'ye yakın meslek grubunun geliştiği tespit edilmiştir. İnternette, günlük yaklaşık 3 milyon özgeçmiş (CV) dolaşmaktadır.'Fortune 500' listesinde yer alan şirketlerin 2005 yılında yüzde 55'i elemanlarını internet aracılığıyla buldu, yani emek borsası da artık internette oluşuyor.Sıra 'elektronik kağıt'taİnsanoğlu, kağıdın tarihini yeniden yazmaya niyetli görünüyor. Geliştirilen yeni teknoloji sayesinde kağıt kalınlığında organik materyallerden yapılmış bükülebilir ekranlar yolda...Bu ekranlar üzerine, özel kalemlerle yazı yazılabilecek. İşte, bu teknolojiye de elektronik mürekkep adı veriliyor. İlk prototip, görücüye çıktı bile.Elektronik kağıt kavramını gündeme getiren bu buluş, düşük enerji tüketimi, her türlü ışık altında ve farklı açılardan okunabilmesi ve belki de en önemlisi, katlanabilir yapıda olması gibi hiç alışık olmadığımız bir takım kavramları beraberinde getiriyor.Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin siber suçlarla mücadele yasalarının durumu hakkında yapılan bir araştırma, bilgisayar ve internet kullanımının tüm yaygınlığına rağmen, hukuki boşlukların siber suçlara geçit verir yapısını gözler önüne sermektedir.Siber suçlarla mücadeleYakın gelecekte, internet kanalıyla işlenen suçlar yüzünden, görmediğimiz, tanımadığımız, hatta davalı olmamıza rağmen belki görmeyeceğimiz uluslararası muhataplarımız olacak.Görünen o ki, uluslararası hukuku ve bilgisayar dilini iyi bilen hukukçulara ihtiyaç artarak devam edecek...Yarın: Geleceğin mesleklerine devam ve sizlerden gelen sorulann yanıtlarıGÖZDE BÖLÜMLER İÇİN YAPILMASI GEREKEN NETLERİSTANBUL'DAKİ LİSELERİN 2005-ÖSYS BAŞARILARI

Devamını Oku

Bu analizler, tercihlerde çok işinize yarayacak

21 Haziran 2006

2005-ÖSS'de 1 milyon 243 bin 624 aday açıkta kaldı. Yani, sınavı geçerli sayılan aday sayısının yüzde 67,16'sı kazanamadı; 607 bin 994 aday da üniversiteli oldu. Geçen yıl, üniversitelerin lisans programlarına 198 bin 509, önlisans programlarına 180 bin 221, AÖF'ye de toplam 229 bin 264 öğrenci yerleştirildiGeçen yıl, sınavı geçerli sayılan 1 milyon 671 bin 603 adayın 764 584'ü Sözel puan türünden 185 puan barajını aştı. 185 puan barajı bildiğiniz gibi lisans programlarını tercih edebilme barajı.Oysa, Sözel puan türünde Türkiye kontenjanı 29 bin 647 kişi. Sözel puan türünden tercih yapan 735 bin kişi açıkta kaldı, 2005-ÖSS sonucunda.Bu, oldukça büyük bir sayı. Bu kadar aday, Sözel puan türünden açıkta kaldı. Koskoca İstanbul, Sözel puan türünden sadece 3 bin 707 kişi alıyor, Ankara 3 bin 500 kişi, İzmir de sadece 1 700 kişi alıyor. 3 büyük şehrin, toplamına bir bakar mısınız, yaklaşık 9 bin kişi.Artık, gerisini siz düşünün... Dün kısmen değinmiştim, bugün tekrarlayayım: Sözel puan türünde kazanma oranı yüzde 3,9. Sözel tercihi yapacak adayları hep uyarmışımdır, yıllardır "sınavda, sadece sözel sorularını yapmayın, sayısal bölüm sorularına da bakın" diye...Şimdi, işinize çok yarayacak bir bilgi daha vereceğim sizlere... Sözel puan türünden barajı aşan 764 bin 584 adayın, ne kadarı liselerdeki 'Sosyal Bilimler' alanından yani kendi alanından? Söyleyelim: 156 bin 174 aday... Sözel puan türünden barajı aşan 764 bin 584 adayın, 608 bin 410'u diğer alanlardan. Bu bilgiyi, lütfen bir kenara not edin. Zamanı gelince, yani tercih zamanı bayağı işinize yarayacak.EA'da kazanma oranı: Yüzde 13EA pua türünden, geçen yıl 583 bin 836 kişi barajı aşmış yani 185 puan barajını... Düşünsenize, yarım milyondan fazla aday... Peki, bu kadar adaydan EA puan türünden üniversitelere alınacak aday sayısı ne kadar? istemeden de olsa, belirtelim: 67 bin 338 kişi. İstanbul'un kontenjanı 12 bin 570 kişi. EA puan türünde kazanma oranı yüzde 13 dolaylarında. EA puan türünde 427 bin 635 aday da 160 puan barajını geçememiş. Bu, ne anlama geliyor? Bu adaylar, sınavı kazanamamışlar yani Açıköğretim Fakültesi'ni dahi tercih edememişler (160 puanı alan her aday, isterse AÖF'yi rahatlıkla kazanabilir)...Sözel puan türünde de 497 bin 113 aday 160 puan barajının altında kalmış. Peki, "EA puan türünde 185 puan barajını aşan 583 bin 836 adayın ne kadarı kendi alanından yani liselerdeki Türkçe-Matematik alanından" diye sorarsanız bu sayının, 240 bin olduğunu söyleyebiliriz.Sayısal puan türünden, 185 puan barajını aşan aday sayısı 281 bin 618 kişi. Sayısal puan türünde Türkiye kontenjanı ise 93 bin kişi. Gördüğünüz gibi bu puan türünde, diğer iki puan türüne göre hem barajı aşan aday sayısı daha az, hem de aldığı toplam öğrenci sayısı daha fazla. İstanbul'un aldığı aday sayısı da 15 bin 661 kişi.Sayısal puan türündeki kazanma yüzdesi de yüzde 30 olarak karşımıza çıkıyor. Sayısal'da 185 puan barajını aşan 281 bin 618 adayın; 223 bin 322 kişisi, kendi alanından.YERLEŞTİRME PUANINA GÖRE SIRALAMADAKİ YERİNİ ÖĞRENBU BÖLÜMLERE YERLEŞEN EN SON TÜRKİYE DERECESİAĞIRLIKLI ORTAÖĞRETİM BAŞARI PUANININ HESAPLANMASIGÖZDE BÖLÜMLER İÇİN YAPILMASI GEREKEN NETLER

Devamını Oku

Puanınızı şimdiden hesaplayabilirsiniz

20 Haziran 2006

İşin zor tarafı bitti. Yıllar, aylar süren hazırlık geçtiğimiz pazar günü tamamlandı. Şimdi, güzel bir tatili hak ettiniz. Şöyle, bir müddet kafanızı dinleyin. Herkes, "Sınav sonuçları ne zaman açıklanacak?" diye soruyor.Söyleyelim: ÖSS sonuçları, 18 Temmuz tarihinde açıklanacak. Yani, tam 1 ay sonra...Sınav heyecanı bitti, şimdi sonuçları bekleme heyecanı başladı. Sonuçlar açıklandıktan sonra da bu kez 'tercih' telaşı başlayacak. Anlayacağınız, heyecan hiç bitmeyecek...Puanlar ne olacak?Malum, sınav sistemi değişti. Aslında pekçok şey değişti. Değişenlerin başında da, puanlama sistemi geliyor. Ortada, yedi farklı puan türü var. Geçen yıl, dört farklı puan türü vardı. Yaptığınız netlerle, kaç puan alacağınızı merak ediyorsunuz.Verdiğimiz, kısa yoldan puan hesaplama formülleri ile 18 Temmuz tarihini beklemeden, yaklaşık kaç puan alacağınızı şimdiden öğreneceksiniz. Sınav sonucu, açıkçası sizin için sürpriz olmayacak.Bu yazı dizimizde, yeni sınav sistemiyle ilgili, aklınıza takılan tüm soruların yanıtlarını bulacaksınız. Alacağınız puanı, tercih etmek istediğiniz bölümlere girmek için kaçar net yapmanız gerektiğini, Ağırlıklı Ortaöğretim Başarı Puanınızın kaç geleceğini vb.Kontenjanda artış yok"Puanlar düşer mi?" sorusu, en çok merak edilenlerin başında geliyor. Hemen şunu söyleyeyim, puanlar düşerse, herkesin puanı düşmüş olacak puanlar yükselirse de herkesin puanı yükselmiş olacak. Dolayısıyla burada, değişen bir şey olmayacak.Yaklaşık 1 milyon 538 bin adayın ter döktüğü ÖSS'de, üniversitelerin lisans programlarına 200 bin dolayında aday yarleştirilecek. Üniversitelerin önlisans (2 yıllık) programlarına da, 200 bin dolayında aday alınacak.Açıköğretim Fakültesi'ni de hesaba kattığımızda, üniversitelere alınacak toplam aday sayısının 600 bin olduğunu görüyoruz. İşin ilginç tarafı, liselerden bu yıl mezun olan adayların sayısının da 600 bin olması... Yani, bu hesaba göre liseden mezun olan adayların tümü, sanki üniversitelere yerleşiyor gibi gözüküyor!Devlet üniversiteleri, lisans (4 yıllık) programlarına toplam 170 bin öğrenci alacak. Yeni açılan 15 devlet üniversitesi, ne yazık ki beraberinde bir kontenjan artışı getirmiyor yani fiziki bir artış söz konusu değil.Vakıf üniversiteleri ise, toplam 25 bin dolayında adayı kabul edecek. KKTC üniversiteleri 2 bin, diğer devletlerdeki üniversiteler de 2 bin 500 öğrenci alacak. Hesap ortada; lisans programlarını, her 7 adaydan ancak biri kazanabilecek...Sözelciler dikkatli olsunSözel puan türünden tercih yapacak adayların çok dikkatli olmaları gerekiyor. Puan türleriyle ilgili ayrıntılı analizleri önümüzdeki günlerde sizlere aktaracağız; ama Sözel puan türünde kazanma yüzdesinin düşük olduğunu şimdiden belirtmekte yarar görüyorum. Geçen yıl, Sözel puan türünde yaklaşık 740 bin aday 185 barajını aşarak, tercih yapma aşamasına gelmiş. Bu, 740 bin adaydan; Türkiye genelinde alınacak toplam öğrenci sayısı ise, 29 bin. Sözel puan türünden tercih yapacak adayların, kazanma yüzdesi 3,9 olarak karşımıza çıkıyor.KAÇ NET KAÇ PUAN ALIRGÖZDE BÖLÜMLER İÇİN YAPILMASI GEREKEN NETLERKISA YOLDAN PUAN HESAPLAMA FORMÜLLERİPUANINA GÖRE SIRALAMADAKİ YERİNİ ÖĞREN

Devamını Oku

Sorularınız ve yanıtları

6 Ocak 2006

H.Bozoğlu* Ben, yurtdışındaki okullarla ilgili bir soru sormak istiyorum... Diyelim ki, Ukrayna'daki YÖK'ün tanıdığı bir üniversiteye, ÖSS vasıtasıyla gitmek istiyorum. 2005-ÖSS'ye girdim. Kazandım ama gitmedim. Bu sene gitmek istiyorum... Tekrar sınava girmem gerekiyor mu? Öğrendiğim kadarıyla, yurtdışındaki üniversitelere başvurmak için, aldığınız puan 2 veya 3 sene geçerliymiş?Hayır, değil; yanlış öğrenmişsiniz. Alınan puan, sadece o yıl için geçerlidir. Bu kural, yurtdışı üniversiteleri için de aynı şekilde geçerlidir.* Sınava girmem gerekiyorsa, geçen sene bir yükseköğretim kurumunu kazandığım için bu sene puan kesilir mi?Evet, kesilir. AOBP'nin çarpılacağı katsayı yarı yarıya azalır.M.Doğulu* Ben, EA öğrencisiyim. İlk bölümden çözeceğimiz 120 sorunun getireceği puanın, alan derslerinden alacağımız puana katkısı ne boyutta? Bizi üniversiteye taşıyacak olan puana, ilk bölümdeki başarının kaçta kaçı ekleniyor?EA-2= 90,385+M1*0,391+T1*0,320+S1*0,272+F1* 0,208+M2*0,687+T2*0,601L.Suiçer* Kardeşim bu sene ÖSS'ye girecek. Okuldan sayısal çıkışlı; ama işletme, iktisat okumak istiyor. 'Şimdiki sistemde ortak alan geçişi azalacak' demişsiniz. Sayısal çıkışlı olup da, bu bölümlere girilebiliniyor mu? EA bölümünden hangi meslekleri tercih edebilir? Hangi bölümlerdeki soruları yapması lazım?Ortak bölümlerde herhangi bir değişiklik veya kısıtlama olmadı; aynen eskisi gibi. Kardeşiniz; iktisat, işletme, ekonometri vb. bölümleri yine tercih edebilir. Sadece ortak alandan tercih yapılacaksa, sorun yok; kardeşiniz, ikinci bölümden herkes gibi 2 test çözecek. Ancak, kendi alanından da (SAY) tercih yapacaksa; işte, o zaman ikinci bölümden 3 test çözmesi gerekecek. Bu da, böylesi bir sınavda; sakıncalı bir durumun ortaya çıkmasına neden olacaktır.E.Şentürk* Ben, 2005-ÖSS'de 285 puan aldım. Tercihimin en sonuna, açıköğretim işletme yazdım; kazandım, ama kayıt olmadım. Bu yıl sınava gireceğim, ama AOBP az mı gelecek?Hayır, az gelmeyecek; çünkü AÖF'yi kazanan adaylardan puan kesilmiyor.B.Sengül* Anadolu lisesinden sınava giren bir öğrenci ile düz lisede okuyan bir öğrenci arasında üniversiteye eklenecek ek puan arasında fark var mı?Direkt bir fark yok, yani Anadolu veya fen lisesi öğrencilerine farklı bir katsayı uygulanmıyor. Olayın, dolaylı bir katkısı var; bu liselerin ÖSS puanları yüksek olduğu için, öğrencilerin AOBP'si yüksek geliyor.V.Özkan* Geçen yıl üniversiteye yerleşmiş öğrenciler, bu yıl sınava girdikleri takdirde puanları eski sistemde olduğu gibi 0.3 ile mi çarpılacak?0.3 katsayısı, alandışı katsayısıdır. Geçen yıl kazanan adaylar, şayet kendi alanlarıyla ilgili tercih yapıyorlarsa; AOBP'leri 0.4 katsayısı ile çarpılacak.U.Kurtlutepe* Bu yıl ÖSS'de 2. bölümde sırf alan soruları mı olacak; yoksa 1. bölümden sorular da yer alacak mı?Sınavın ilk bölümü ortak bölüm sorularından; ikinci bölümü de alan (uzmanlık) sorularından oluşacak. Birinci bölümde tüm öğrencilerin yanıtlayacağı sorular, ikinci bölümde ise alanlara yönelik ihtisas sorulan olacak.N.Nazli* İletişim meslek lisesi öğrencisiyim. İletişim meslek liseleri ile ilgili sorunlar var. Diğer meslek liseleri öğrencilerine ek puan geliyor, fakat bize ek puan gelmiyor. Dolayısıyla, 180 sorunun 180'ini de yapsak, biz 4 yıllık fakültelere yerleşemiyoruz. Bana, açıklayıcı bir cevap verirseniz, çok mutlu olacağım; çünkü herkes farklı şeyler söylüyor.Bu uygulamada herhangi bir değişiklik yok. Dile getirdiğiniz, soru değil; sorununuz... Sadece, sesinizi duyurmanızı sağlayabilirim...Sorun söyleyelim...Yeni sistemle ilgili soru veya sorunlarınız varsa, bizi arayabilirsiniz.sgultekin@gazetevatan.com Faks:0212-3562681

Devamını Oku