Biliyorum, belirsizlik canınızı sıkıyor; gelen puanların ve yüzdelik dilimlerin, geçen yılın taban puanları ve yüzdelik dilimleriyle örtüşmemesi, sizi zorluyor. Bazen puanlar tutuyor, bazen yüzdelik dilimler; bazen de tam tersi oluyor.Aslında, yapmanız gereken şey oldukça basit; 0,8'li yüzdelik dilimdeki sıranızı, ilgili puan türünün sırasından bulun. Bulduğunuz sıranın karşılığındaki puan, sizin 2004 yılındaki puanınıza denk geliyor.Bir örnek: Adayın, SÖZ puan türündeki 0,8'li yüzdelik dilimdeki sırası 17510 olsun. SÖZ puan sütunundan 17510 sırasını bulduğumuzda, adayın 2004-ÖSS puanının 332'ye denk geldiğini göreceksiniz.Neden böyle yapıyoruz?Size gelen puanlar, 2005'in puanları. Oysa tercihleri yaparken kullandığımız puanlar, 2004 yılına ait. Dolayısıyla, 2005'in puanını, 2004 yuma dönüştürmemiz gerekiyor. Böylelikle, yüzdelik dilimlerin veya taban puanların farklılığını ortadan kaldırmış oluyoruz. Yukarıdaki örnekte, şöyle bir sonuçla karşılaşacaksınız: 2005-ÖSS'de, 0,8'li SÖZ puan türündeki sırası 17510 ve puanı 336 olan adayın; 2004-ÖSS'deki puanının 332'ye karşılık geldiğini göreceksiniz.Moraliniz bozulacaks ama ne yazık ki, durum böyle. 'Neden puanımız düştü?' diyeceksiniz. Nedeni şu: 2005-ÖSS'de, dört puan türünde de 185 barajını geçen aday sayısı bir hayli arttı. Dolayısıyla, yüzdelik dilimlere düşen aday sayısında bir artış oldu.SÖZ puan türünde, 185 barajını aşan aday sayısı; 2004-ÖSS'ye göre, 170 bin kişi arttı. Bir yüzdelik dilime düşen aday sayısında, 17 bin artış oldu. SAY puan türünde ise, geçen yıla göre; bir yüzdelik dilime düşen aday sayısında 400 artış oldu. EA puan türünde de, bir önceki yıla nazaran; bir yüzdelik dilime düşen aday sayısında 1100 kişilik bir artış gözlemliyoruz.Sözelcilerin işi zorSÖZ puan türünde, Türkiye genelinde alınacak toplam aday sayısı 30 bin dolaylarında. Halbuki, SÖZ puan türünde 185 barajını aşan aday sayısı, 888 bin kişi. SÖZ puan türündeki kazanma şansının, yüzde 4 olduğunu görüyoruz. SÖZ'de, istanbul'un kontenjanı 3 bin 700; Ankara'nın kontenjanı 4 bin 200 kişi ve İzmir'in kontenjanı ise 1500 kişi. SÖZ tercihi yapacak olan adayların, çok dikkatli olması gerekiyor.EA puan türünde ise, Türkiye kontenjanı 70 bin dolaylarında, istanbul'un kontenjanı 26 bin 500, Ankara'nın aldığı öğrenci sayısı 11 bin, İzmir'in ise 4 bin dolaylarında. EA puan türünde kazanma şansı, yüzde 14.SAY puan türünde, Türkiye genelinde alınacak aday sayısı 90 bin dolaylarında, istanbul'un kontenjanı 16 bin, Ankara'nın alacağı aday sayısı 14 bin ve İzmir'in kontenjanı da 6 bin civarında. SAY puan türündeki kazanma şansı, yüzde 34.DİL puan türünde, Türkiye kontenjanın 11 bin olduğunu görüyoruz. İstanbul ve Ankara, DİL puan türüyle 2 biner öğrenci alırken, İzmir 700 öğrenci alıyor. DİL puan türünde kazanma şansı, yüzde 30 dolaylarında.
Üniversite tercihinin ve meslek seçiminin ne denli zor bir karar olduğunu, benden daha iyi bilen bir kimsenin olacağını hiç zannetmiyorum. Yıllardır hiçbir beklentim olmadan, tercih yapan çocuklarımıza yardımcı olmaya çalışıyorum. Hemen şunu belirtmekte de yarar görüyorum: Bu yardım, tamamen karşılıksız olup bu zor dönemi, rahat ve sorunsuzca atlatmanıza yardımcı olma amacını taşıyor. Yılların verdiği bilgi birikimini ve tecrübesini, elimden geldiğince sizlere aktarmaya çalışıyorum.Aşağıda, çeşitli tarihlerde bulunacağım üniversitelerin listesi var. Size uyan tarihlerde, telefonla randevu alarak bana ulaşabilirsiniz. Tercihlerinizi kontrol ettirebilir ve aklınıza takılan her türlü soruyu sorabilirsiniz.24 Temmuz Pazar Haliç Üniversitesi19:00-07:00 saatleri arasında (0212) 256 63 7725 Temmuz Pazartesi İstanbul Ticaret Üniversitesi 19:00-07:00 saatleri arasında (0212) 511 41 5026 Temmuz Salı Doğuş Üniversitesi 19:00-07:00 saatleri arasında (0216) 327 11 0427 Temmuz Çarşamba Doğu Akdeniz Üniversitesi 19:00-07:00 saatleri arasında (012) 550 09 0028 Temmuz Perşembe Kadir Has Üniversitesi 19:00-07:00 saatleri arasında (0212) 533 65 3229 Temmuz Cuma Işık Üniversitesi 19:00-07:00 saatleri arasında (0212) 285 28 7130 Temmuz Cumartesi İzmir Ekonomi Üniversitesi 11:00-09:00 saatleri arasında (0232) 279 25 2531 Temmuz Pazar Maltepe Üniversitesi 12:00-09:00 saatleri arasında (0216) 626 10 7301 Ağustos Pazartesi Ankara Çankaya Üniversitesi 12:00-09:00 saatleri arasında (0312) 284 45 00Şimdi işinize yarayacak çok önemli bir veriyi sizlere aktaracağım: Aşağıdaki tablo, 2004-ÖSYS'deki yığınsal dağılımı gösteriyor. Ne demek, yığınsal dağılım? Açıklayayım. Yerleştirme ÖSYS sonuçlarına, puanlarına göre adayların hangi sırada olduğunu gösteriyor. Biraz daha açıklayayım. Diyelim ki, tercih etmeyi düşündüğünüz bir bölümün taban puanı, SAY puan türünde 317 olsun, o bölüme yerleşen adayın Türkiye sırası 1859 olarak gerçekleşmiş. Böylelikle, kendi sıranızla (0,8'li AOBP sırası ile) yazmayı düşündüğünüz sırayı karşılaştırma olanağına kavuşmuş olacaksınız. Yaklaşık olarak, o bölüme yerleşip yerleşemeyeceğinizi bileceksiniz. Bir ay sonra açıklanacak sonuçları, şimdiden bileceksiniz. Sonuç, sizin için pek de sürpriz olmayacak...
Günde 24 saat tercih yapıyorum; doğru ve tutarlı tercihin yollarını gösteriyorum. Onlardan edindiğim izlenimleri sizlere aktaracağım, çünkü sorunları ve soruları ortak. Eminim, sizin de aklınıza takılan sorular benzer doğrultudadır.1- Üst sıraya yazmak avantaj mı? Şu soruyu, o kadar çok duyuyorum ki: Hocam, herhangi bir bölümü biz 4. tercihimize yazarsak, bir başka aday da ilk tercihine yazarsa, o aday mı kazanır?Yanıt, kesin ve net: Kimin puanı yüksek ise, o kazanır.Peki, Hocam; ya puanlar eşit ise...Mümkün değil, iki adayın puanlarının eşit olması, çok çok zor bir ihtimaldir...Herhangi bir tercihi, üst sıraya yazmanın anlamı şudur: Demek ki, bu aday; üst sıraya yazdığı bu bölümü, diğer tercihlerinden daha çok istiyor, ilk önce bu bölüme girmek istiyor...Bir başka adaya, bu şekilde bir üstünlük sağlayamazsınız; ilk sözü ve son sözü söyleyen puandır.2- Yeni açılan bölümlere kolay mı girilir?Herhangi bir bölüm, yeni açılmış bile olsa; aslında onun bir standartı vardır. Örnek vereyim: Diyelim ki, Marmara Üniversitesi'nde (X) bölümü yeni açılmış olsun; şayet bu bölümün aynısı, İstanbul Üniversitesi'nde varsa, MÜ'deki bölümün puanı da aşağı yukarı bu doğrultuda olacaktır. Belki, yeni açıldığı için biraz daha düşük olabilir, ama ona yakın olacaktır.Adayların Türkiye sıraları Haftalık Dergisi'ndeTercihleri yaparken, en sağlıklı yolun; bölümlere yerleşen adayların Türkiye sıraları olduğuna değinmiştik. Bu veriler, adaylar ve veliler için eşi emsali bulunmayan bir kaynak niteliğinde. Tam isabetli tercihlerde bulunmak için, en sağlam ve kesin yol; bu verileri elde etmekten geçiyor. Haftalık dergisi, Salı günü çıkacak olan yeni sayısında; tüm üniversite adaylarının işine yarayacak olan bu bilgileri veriyor.Bu dosya sayesinde, hangi bölümleri kazanmaya aday olduğunuzu rahatlıkla öğrenebileceksiniz. Bugün, ODTÜ'nün bazı bölümlerini yayınlıyoruz... 2004-ÖSS'de, ODTÜ'yü kazanan adayların puan türlerine göre Türkiye sıraları şöyle gerçekleşmiş:
Taban puanlar tutuyor, yüzdelik dilimler tutmuyor; yüzdelik dilimler tutuyor, puanlar tutmuyor... Ne yapacağınızı şaşırmış bir durumdasınız; her kafadan bir ses çıkıyor. Kime inanacağınızı, neyi 'baz' alacağmızı bilemiyorsunuz. Kısacası büyük çelişkiler yaşıyorsunuz...Herkesin endişesi: Puan artacak mı?Önümüzdeki yıl sınav sisteminin değişecek olması, tercih-lerdeki tansiyonu daha da artırıyor. En bilinçli, en kesin tercihi yapmak için çabalıyorsunuz; çabaladıkça, bilinmezler daha da artmaya başlıyor.Herkesin, "Puanlar artacak mı?" diye bir endişesi var. Çocuklar şaşkın, veliler çaresiz.İşte size hayati tüyolarŞimdi söyleyeceklerime çok dikkat edin; bu verileri, VATAN'dan başka hiçbir yerde bulamazsınız.2004-ÖSS'de, SÖZ puan türünde; 185 puan barajını geçen aday sayısı 710 bin 138 idi. Bu yıl, 888 bin 761 kişi. SÖZ puan türünde, bir yüzdelik dilime düşen aday sayısında 178 bin artış var.Peki, bunun anlamı ne?Bunun anlamı, size gelen yüzdelik dilimler, 2004-ÖSS Kılavuzu'ndaki yüzdelik dilimlerle kıyaslandığında, daha artacak demektir.Örneğin: Adayın SÖZ puan türündeki 0.8'li yüzdelik dilimi 12.7 olsun. Bu veriler doğrultusunda, bu yüzdelik dilim artacaktır. Yüzdelik dilimin artması demek, adayın puanının düşmesi anlamına geliyor.2004-ÖSS'de, EA (eşit ağırlık) puan türünde; 185 barajını aşan aday sayısı, 529 bin 828 kişi idi. Bu yıl, yani 2005-ÖSS'de; EA puan türünde barajı aşan aday sayısı, 638 bin 534 kişi. SÖZ (sözel) için söylediklerimiz, EA puan türü için de geçerli. Şimdi, SAY (sayısal) puan türündeki duruma bir bakalım: 2004-ÖSS'de, SAY puan türünde 185 barajını aşan aday sayısı, 257 bin 766 kişi idi. Bu yıl, bu sayı 297 bin 532 kişi.Dikkat ettiğiniz gibi, üç puan türünde de barajı geçen aday sayısında bir artış var. Tercihlerinizi yaparken, bunları göz önünde bulundurun; bunlara çok dikkat edin.Şimdi, en sağlam yöntemi söylüyorum: Tercihleri yaparken, en sağlam yol; tercih yapacağınız bölümleri geçen sene kazanan adayın Türkiye sırasıdır.Örnek olması amacıyla, 2004-ÖSYS'de aşağıdaki 20 bölümü kazanan adayların Türkiye sıralarını veriyorum. Kendi sıranızla karşılaştırın, nereyi kazanacağınızı tahmin edin.Türkiye genelinde, tercih yapılabilecek 3650 civarında bölüm var. 3600 bölümü kazanan adayların, Türkiye sıraları elimizde mevcut. Bizi takip edin, en sağlıklı tercihleri yapın...
ÖSS sonuçları bugün açıklandı; önceliklle hayırlı olsun. Lütfen, tercihlerinizi yaparken aceleci davranmayın. Tercihlerin son günü 3 Ağustos olduğuna göre, o güne kadar zamanımız var. Bu süreç zarfında, üniversiteler ve meslekler hakkında bilgi toplamaya çalışın.Şimdi, tercihler konusunda en çok merak ettiğiniz konulara değineceğim; aklınıza takılan soruların yanıtlarını vereceğim.İşte, merak ettikleriniz:* Taban puanlar, geçen yıla göre farklılık gösterecek mi?Taban puanlarda fazla bir değişiklik olmayacak; çünkü Türkiye Soru Çözüm Ortalamaları fazla değişmedi. Aşağıdaki tabloda incelendiğinde; Sosyal Bilimler ve Matematik testlerinde fazla oynama olmadığı, Türkçe testinde ortalamanın 1 net yükseldiği, Fen Bilimleri testinde ise 1 net azaldığı görülecektir.* Peki, bu durum bize ne sağlayacak?Önümüzü daha rahat görmemizi sağlayacak; yani tercihlerimizi yaparken geçen yılın puanlarını ve yüzdelik dilimlerini baz olarak kullanmamızı sağlayacak. Ancak yine de her yılın, kendine özgü bir yapısı olduğunu da unutmamak gerekir.* Tercihleri yaparken, yüzdelik dilimleri mi kullanmalıyız, yoksa taban puanlara mı bakmalıyız?Aslında, ikisi birbirinden bağımsız ve farklı şeyler değil; taban puanlar, yüzdelik dilimlerin farklı bir ifade tarzı. Ama yine de, keni yüzdelik diliminizle, tercih edeceğiniz bölümün yüzdelik dilimini kıyaslamanızı tavsiye ederim.Aslında, bunlara çok daha önemli olan bir veri daha var: Türkiye sıraları...Ben, tercihleri yaparken; o bölüme yerleşen en son adayın Türkiye sırasına bakarım. Bu veriyi, tercihini yaptığım adayın Türkiye derecesiyle kıyaslarım. Böylelikle, adayın nereyi kazanabileceğini rahatlıkla söyleyebilirim.Bu verileri, önümüzdeki günlerde VATAN'da bulacaksınız.* Yeni açılan bölümleri nereye yazacağız?Evet, sizi en çok zorlayan durum. Yeni açılan bir bölümü tercih etmek istiyorsunuz; ancak o bölümün ne puanı var, ne de yüzdelik dilimi. Peki, bu durumda ne yapmalıyız?Öncelikle, şunu bilmenizde yarar var: Yeni açılan bir bölüm, yani puanı henüz olmayan bir bölüm; girilmesi kolay olan bölüm, anlamına gelmez. Bir bölüm, yeni açılmış bile olsa; onun bir standartı vardır. Aşağı yukarı, o standartı yakalar. Şöyle ki: Marmara Üniversitesi'nde yeni bir bölümün açıldığını varsayalım. Eğer o bölüm, İstanbul Üniversitesi'nde daha önceden varsa, MÜ'de açılan bölümün puanı ona yakın olacaktır.* Bir tercihi üst sıralara yazmak avantaj yaratır mı?Hiç alakası yok; bir tercihi üst sıralara yazarak, bir başka adaya göre, bir avantaj yaratamazsınız. Tercihlerde, ilk ve son sözü söyleyen; puandır. Yani kimin puanı yüksekse; kaçıncı sıraya yazarsa yazsın, o aday şanslıdır. Bir tercihi, üst sıralara veya alt sıralara yazmak; adayın tamamen kendi isteği ve tercihi ile ilgili bir olaydır. Herhangi bir tercihi, diğer tercihlerinden öne yazan bir aday; ilk etapta o bölümü istiyor demektir.Yarın: Doğru tercihin sırları...
Geleceğe yön verenler MEF Okulları'nda buluşuyor... 6. Rehberlik Sempozyumu; resmi-özel okullarda görev yapan rehber ve psikolojik danışmanlar, üniversite öğretim üyeleri ve özel danışma merkezlerinin katılımıyla 13 Mart 2004, Cumartesi günü MEF Okulları'nda gerçekleştirilecek. Türkiye'nin dört bir yanında görev yapan uzmanların bilgi, birikim ve deneyimlerini paylaşmak amacıyla biraraya geldikleri, her yıl bir eğitim kurumunun gönüllü olarak ev sahipliğini üstlendiği organizasyonun bu yılki ev sahipliğini MEF Okulları üstleniyor. Prof. Dr. Acar Baltaş'ın "Sıradışı Etki, Seçilmiş Yaşam" konulu konferansıyla açılacak olan Sempozyum, uzmanlar tarafından sunulacak 45 bildiriyle, eğitim dünyamıza büyük katkı sağlayacak.Sempozyumun amacı; okullarda sunulan rehberlik hizmetlerinin kalitesini artırmak, hizmetlerin geliştirilmesini ve zenginleştirilmesini sağlamak, rehberlik ve psikolojik danışmanlık alanındaki gelişmeleri ve yeni yaklaşımları takip etmek, uygulamalar neticesinde oluşan bilgi ve deneyimleri paylaşmak, öğrenci ve velilere somut çözüm yolları göstermek...Değişen toplumlarda, yeni nesillerin risk davranışları (sigara, alkol, uyuşturucu bağımlılığı, satanizm vb.) benimseme olasılığı her geçen gün yükselmekte. Aileler, eğitim kurumları ve hatta devletler bu değişim karşısında çoğu zaman çaresiz kalıyor. Rehberlik ve psikolojik danışmanlık alanının her geçen gün daha da önem kazanmasının nedeni; bu çaresizlik ortamına somut çözüm yolları üretmesi. Sempozyumda sunulacak bildirilerin çocuklarımıza, ailelere, okullara, basınımıza, ülkemizin yöneticilerine ve kısacası, toplumun tüm kesimlerine önemli mesajlar vereceğine inanıyorum.Program13 Mart 2004, Cumartesi - MEF Okulları Büyük Konferans Salonu09.00 Açılış Töreni ve Güne Merhaba Konseri (Piyano: Pelin Halkacı, Keman: Metin Ülkü - Borusan Filarmoni Orkestrası)09.45 Konferans Prof. Dr. Acar Baltaş "Sıradışı Etki, Seçilmiş Yaşam"11:15 Bildiri SunumlarıMEF Eğitim KampusuUlus Mah. Dereboyu Cad. Ortaköy - İstanbulTel: 0212 - 287 69 00 www.mef.k12.tr
ÖSS'ye katılacak olan çoğu adayın yaptığı bir hata var; test seçmek veya ders dışlamak. Önyargılılar; daha denemeden karar veriyorlar. Alan seçimini, test seçimi olarak yorumluyorlar. Bu ikisi, birbirinden apayrı şeyler. Alanın her ne olursa olsun, test seçme, ders ayrımı yapma! Zannediyorlar ki, böyle yaptıklarında rahatlıkla sonuca ulaşabilecekler. Yanılıyorlar, en büyük hatayı yapıyorlar. Hata yaptıklarının farkına vardıklarında da iş işten geçmiş oluyor ve yaptıkları bu hata, koskoca bir yıllarına maloluyor. Ondan sonra, "yeni para, yeni oyun." Kolay mı bir daha aynı yolları arşınlamak. Maddi ve manevi zor. Gelin, yol yakınken akıllı davranın, oyunu kurallarına göre oynayın. Zor olan dersler değil; işi zor yapan, sizin (yanlış) davranışlarınız. Ne demek ders dışlamak? Sen, yaklaşık 2 milyon kişinin girdiği bir sınava katılacaksın, üniversite ve meslek tercihin olacak, iyi getirisi olan (geçerli) bir meslek peşinde koşacaksın ve 200 bin olan kontenjanın içine gireceksin. Peki, bunlar nasıl olacak? Test seçerek mi? Kolay gelsin derim... Gel, bu durumu bir anekdotla özleşleştirelim.Verimlilik Uzmanından Konser NotlarıBir sanayi kuruluşunun genel müdürü ve aynı zamanda bir kültür vakfı tarafından kurulan senfoni orkestrasının yönetim kurulu başkanı, o ayın konseri olan Schubert'in "Bitmemiş Senfosi"ne, işlerinin yoğunluğu nedeniyle gidemeyeceğini anlayınca yerine, kuruluşun verimlilik uzmanını gönderdi. Bir hafta sonra, verimlilik uzmanından, teşekkür yerine şöyle bir değerlendirme raporu aldı:Sayın Genel Müdürüm,Dört obuacı, konserin önemli bir bölümünde boş oturmuşlardır. Bunların sayısı azaltılmalı ve diğerlerinin konsere daha çok katılımı sağlanmalıdır.Oniki kemancı aynı anda, aynı hareketi yapmakta ve aynı notaları seslendirmektedirler. Burada da personel indirimi yapılmalıdır.Özellikle onaltılık notaların çalınması oldukça gereksizdir. Çünkü izleyiciler, sekizlik notalar ile onaltılık notalar arasındaki farkı pek de anlar görünmemektedirler. Bu nedenle yapıt, sekizlik notalarla icra edilmeli ve yüksek ücretli keman ustaları yerine stajyerler kullanılarak giderler düşürülmelidir.Yaylı sazlar ile işlenen pasajların, nefesli sazlar ile tekrarlarının yolaçtığı gereksiz tekrarların önlenmesiyle, iki saatlik konser kolaylıkla yirmi dakikaya indirilebilir! Verimlilik Uzmanı John.ODTÜ'den bursÇoğu okurumuz sitem ediyordu, "Bursları hep İstanbul'dan veriyorsunuz, diğer şehirlerde yaşayan bizler, bu imkanlardan yararlanamıyoruz" diye.Bu durumu, ODTÜ'nün değerli rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut'a ilettiğimde, yardımcı olabileceklerini hemen söyledi. Bu desteklerinin devam edeceğini, ama şu an için aşağıdaki bursları hemen sağlayabileceklerini bildirdi.■ İngilizce Kursu (Üniversite öğrencileri için) 2 kişi. 4'er ay, hafta sonları ve 8'er saat.■ Tenis Kursu (Lise öğrencileri için) 4 kişilik grup dersi. Baharda başlayacak.Arayın yararlanın!Tel: 0312 - 210 21 01 e-posta: rektor@metu.edu.tr
Sınava girecek olan hangi adayla konuşsam, hep aynı şeyi söylüyor, "Çok kaygılıyım!" İlginç olan nokta, ailelerin çocuklardan daha kaygılı olması. Bence, olayı fazla abartıyoruz. Kaygının olması gayet doğal ama bunu belirli bir düzeyde tutmakta yarar var. Tabii ki başarı için gerekli ama fazlası zararlı. Kaygıyı doğal kabul edip, altyapıyı sağlam tutmak gerekir.Şöyle açıklayayım: İki bina düşünün; birinin temeli sağlam atılmış olsun, diğeri de deprem yönetmeliğine uygun olmasın. Deprem olacak, bundan kaçış yok. Buna hazırlıklı olmak lazım, önlemleri önceden almış olmak lazım. Sınav, depremdir. Bunu engelleyemeyiz. Doğal kabul edip, ancak önlemlerimizi alabiliriz. Onun etkilerini azaltmaya, olumsuzluklarını engellemeye çalışabiliriz.Deprem, iki binayı da sallayacak; sallanan binalardan biri yıkılırken, diğeri ayakta kalacak. Ayakta kalan binada sıva çatlakları olabilir ama bunlar o kadar önemli değil. Giderilebilir arazlardır, bunlar. Altyapı derken; sınava hazırlık sürecini, planlı ve programlı çalışmayı vurguluyorum. "Yıkılmadım, ayaktayım" demek istiyorsanız; kaygıyı kabullenin, ancak temeli sağlam tutmaya bakın!Şimdi neler yapmamıza dönelim. Ve kafalara takılan sorudan başlayalım...Konu mu çalışmalıyım soru mu çözmeliyim?İşte. en büyük hatayı burada yapıyorsun. Niye ikisini birbirinden ayırıyosun? Sadece konuyu bilmek yetmez. Çünkü sınavda, sana konuyu anlat. özelle demeyecekler. Senden istenen, konu hakkındaki temel ilke ve kavramlara sahip olman. İkinci istenen ise sahip olduğun bu temel ilke ve kavramlarla düşünebilme gücü... Yani varolanları kullanabiliyor musun? İkisi de birbirinden ayrılmaz. İşte. çalışmalarında da bu özelliği hep göz önünde bulundurmalısın. Ne biri. ne öteki: ikisi de! Teori bir tarafta, pratik bir tarafla kalmamalı. Edindiğin teoriyi süsleyip, bezemelisin.Matematik testi çözmeden olur mu?Sözelci bile olsan, olmaz! Daha doğrusu, olmamalı! Niye işini şansa bırakıyorsun? Korkulu düş görmektense, oturup şimdiden biraz yorulsan, biraz kendini sıksan daha iyi olmaz mı? "Arkadaşım, hiç matematik çözmeden kazandı" diyebilirsin! O, arkadaşındı. Bu, senin de başarabileceğinin bir garantisini taşıyor mu? O, başarmış olabilir, ancak bu çok zor ve ender raslanan bir durumdur. İş, kesinlikle rastlantıya kalmış oluyor. İşi rastlantıya bırakmayın. Yeterince zamanınız var. Karar verin, korkmayın ve çalışın.Sınavda zaman neden yetmez?Normal şartlar altında, her soruyu yanıtlamak için 1 dakikalık süreniz var. 1 dakika içinde soruyu okuyacaksınız, çözüm yolu üreteceksiniz ve işaretleyeceksiniz.Sınavda zamanın yetmemesinin iki temel nedeni var;1) Ya çalışmalarında eksiklik var, yeterince konulara hakim olamamışsın veya konuyu bilmene rağmen yeterince pratik yapmamışsın.Deneme sınavları, bu konuda size çok iyi ipucu verir. Deneme sınavlarına, sadece 'kaç puan aldım' olarak bakmayın. Zamanı planlama olarak, konsantrasyonu en üst düzeyde tutabilme antrenmanı olarak, motivasyonu koruyabilme pratiği olarak bakın. Eksiklerin belirlenmesi ve bunların telafi edilebileceği alan olarak bakmayı deneyin. Bakın, böyle yaptığınız takdirde her şey çok daha iyi olacak.2) Ya da sınavda sorularla inatlaşmışsınızdır. Bu inadınızdan vazgeçin. İnanın, bu size hiçbir şey kazandırmaz. Hatta işlerin daha da sarpa sarmasına neden olur. 1 dakika içinde soruyu çözdünüz, çözdünüz; çözemediğin takdirde, diğer soruya geçmelisiniz. Sınavın sonunda, zamanınız arttığı takdirde dönüp o soruyla tekrar uğraşabilirsiniz.Lise son paniği!"ÖSS'de son sınıftan da soru çıkacak" haberi üzerine telefonlar susmadı, cümle alem aradı. Telefondaki soru hep aynıydı: "Bu yıl, son sınıftan soru çıkacak mı?" Herkes panikte, herkes şaşkın! MEB'den de aradılar. Çalışmalarının bu doğrultuda olduğunu, ancak uygulamanın bu yıl değil, önümüzdeki yıl olacağını bildirdiler. Sınava dört aydan daha kısa bir süre kaldı, ama hep diken üstündeyiz. Şu sınav olsa bitse de, rahata ersek! Her gün yeni bir söylenti; yok sınav iki aşamalı olacakmış, yok katsayı değişecekmiş, yok lise sondan soru çıkacakmış... Hep "mış" Hangi uygulama ne zaman yapılacak, inanın kimse bilmiyor!Görüşmeler sürüyor, belirsizlikler artıyor...