İşte yeni sistemle ilgili kafalara takılan sorular

6 Ocak 2006

* Sınavda yalnız ilk 4 testi yanıtlayan adaylar için SÖZ-2, EA-2 ve SAY-2 puanları hesaplanacak mı?Hayır. Bu puanlardan her birinin hesaplanması için 2. testlerin bir veya ikisinden alınacak ham puanların belirli bir değerin üzerinde olması gerekecek. Bu bilgiler 2006-ÖSS kılavuzunda yer alacak. Dolayısıyla sınavda yalnız ilk dört testi yanıtlayan, ikinci testleri ise hiç yanıtlamayan adayların SÖZ-2, EA-2 ve SAY-2 puanları hesaplanmayacak.* Matematik-1 testinde Geometri soruları sorulacak mı?Evet. Matematik-1 testinde, eskiden olduğu gibi ortak müfredattaki matematik derslerinde okutulan geometri konuları ile ilgili sorular olacak.* Eski sistemde adaylar, tercihleri arasında puan türleri farklı yükseköğretim programlarına birlikte yer verebiliyorlardı. Bu durum, yeni sistemde de mümkün mü?Teorik olarak evet. Yeni sistemde de adaylar tercihleri arasında puan türü SÖZ-1, EA-1 ve SAY-1 olan programlara birlikte yer verebilirler. Ancak tercihleri arasında SÖZ-2, EA-2 ve SAY-2 puan türlerinden ikisi ile öğrenci alan programlara yer veren adayların sınavda aynı sürede altı yerine yedi teste cevap vermesi gerekecek. Bu da, adayların kazanma şansını olumsuz yönde etkileyecektir.* Yabancı dil puanıyla öğrenci alan yükseköğretim programlarına girmek isteyen adaylar, ÖSS'de hangi testleri yanıtlayacak?Yabancı dil ağırlıklı ÖSS puanıyla (AÖSS-DİL) öğrenci alan yükseköğretim programlarına girmek isteyen adayların, ÖSS'ye ek olarak Yabancı Dil Sınavı'na (YDS) da girmesi gerekiyor. Bu adayların, ÖSS'de hangi testleri yanıtlaması gerektiği, yapacakları tercihlere göre değişir. Eğer aday, 2. puanlarla (SÖZ-2, EA-2, SAY-2) öğrenci alan hiçbir yükseköğretim programına girmeyi hedeflemiyorsa, bir başka deyişle; tüm tercihlerini DİL puanına ek olarak SÖZ-1, EA-1 ve SAY-1 puanıyla öğrenci alan programlar arasından yapacaksa, ÖSS'de yalnız ilk 4 testi yanıtlaması yeterli olacak. Buna karşılık eğer aday SÖZ-1, EA-1, SAY-1 ve DİL puanlarına ek olarak, SÖZ-2, EA-2 ve SAY-2 puanlarından biri ile öğrenci alan programları da tercih etmek istiyorsa, bu adayın ÖSS'de ilk 4 teste ek olarak, seçtiği puan türü için gerekli 2 testi daha yanılaması gerekiyor.* Liselerin yabancı dil alanında okuyan öğrencilerin 2006-ÖSS'de Matematik-1 ve Fen Bilimleri-1 testlerini de yanıtlaması gerekiyor. Peki, bu bir haksızlık değil mi?Liselerin yabancı dil alanında okuyan adaylardan, tercihlerinin tümünü dil ağırlıklı puanla öğrenci alan programlar arasından yapacak olanların, 2006-ÖSS'de ilk 4 testi yanıtlamaları yeterli olacak. Bu durum, DİL puanına ek olarak SÖZ-1, EA-1 ve SAY-1 puanlarıyla da tercih yapacak adaylar için de geçerlidir. İlk 4 testte sorulacak sorular tüm öğrencilerin ilköğretim ya da ortaöğretimde okuduğu ortak müfredatla ilgili olacak. Dolayısıyla, adayların yanıtlaması gereken Matematik-1 ve Fen Bilimleri-1 testlerinde yer alacak sorular, okudukları konularla ilgili olacak. Özetle, bir haksızlık söz konusu değil.Soru söyleyelim...Yeni sistemle ilgili soru veya sorunlarınız varsa, bizi arayabilirsiniz.sgultekin@gazetevatan.com Faks:0212-3562681

Devamını Oku

Aman dikkat!

1 Ağustos 2005

Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi'nde Matbaa Öğretmenliği Bölümü var. Eşit Ağırlık (EA) puan türüyle öğrenci alıyor. Birinci öğretimin puanı 283,303; ikinci öğretimin puanı da 263,546...EA puanı, İstanbul'daki İktisat, İşletme, Maliye vb. bölümlere yetmeyen öğrenci, bu bölümü gördüğünde, gözlerine inanamıyor, gökte aradığını yerde bulduğunu sanıyor. Bulduğu bu bölüm, hem düşük puanlı hem de İstanbul'da...Aday, bir kendi puanına bakıyor, bir bölümün puanına bakıyor, arada dağlar kadar fark vardır. Kendi puanı, yazacağı bölümün puanından fersah fersah ötededir.Aday, kazanacağından emindir artık endişelenmesine hiç gerek yoktur...Ancak dikkat!Bu bölüm, EA puan türüyle öğrenci almasına rağmen normal lise öğrencilerinin alanında değildir. Bu bölüm, matbaa meslek liselerinin alanına giriyor. Normal lise öğrencileri, bu bölümü seçtiklerinde alandışı tercih yapmış oluyorlar ve AOBP'leri 0,3 katsayısı ile çarpılıyor.SÖZ puan türüyle alıyorBir başka dikkat edilecek bölüm de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde var...Dikkatinizi, Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü'ne çekmek istiyorum. Bu bölüm, SÖZ puan türüyle öğrenci alıyor ve taban puanı da 283,206.SÖZ puanı Halkla İlişkiler, Gazetecilik, Radyo-Televizyon ve Sinema bölümlerine yetmeyen öğrenci, bu bölümü gördüğünde balıklama atlıyor, maden bulmuş gibi seviniyor.Eee, dile kolay, bulduğu yer hem İstanbul'da hem de puanı düşük bir bölüm... Bölüm de güzel, daha ne olsun...Ancak dikkat!Bu bölüm, SÖZ puan türüyle öğrenci almasına rağmen normal lise öğrencileri için alandışı."Ama nasıl olur?" diyeceksiniz...Biliyorum, beklemediğiniz bir durumla karşılaştınız ama ne yazık ki durum böyle.Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü, Güzel Sanatlar Lisesi'nin (Tiyatro) alanından mezun olan adayların alanına giriyor.Normal lise öğrencisi, burayı tercih ettiğinde alandışı tercih yapmış oluyor ve AOBP'si 0,3 katsayısıyla çarpılıyor.Eğer böyle bir hataya düştüyseniz, bir an önce hatanızı düzeltin.Vakıflardaki puan artışlarıÖğrencilerin ve velilerin, puan artışından ödü kopuyor. Size, ilginç bir örnek vereceğim. Lütfen, bu örneğe çok dikkat edin. Aday, tıp tercihi yapıyor ve eminim, ikinci tercihini kazanacak. Öyle bir korkuyor ki, öyle bir korkutulmuş ki, kendi puanının tam 55 puan altına kadar düşüyor. İstemediği, biyoloji bölümlerini bile yazıyor, hem de ikinci öğretimlerini bile.Veliler ve öğrenciler, vakıf üniversitelerinde bile çok büyük puan artışlarının olacağına inanıyor, daha doğrusu inandırılmışlar."Hocam bak, geçen yıl 40 puan artan bölümler var" diyorlar.Ancak dikkat!Bu artışın nedenini kimse bilmiyor, sizin gözünüzü korkutanlar bile bilmiyor...Artışın nedenini açıklayayım. Çünkü bu bölümler, geçen yıl EK YERLEŞTİRME döneminde açılmıştı yani düşük puanlı adaylar, bu bölümleri tercih etmişti.Bu yıl, yine bu kadar puan artışı olmayacaktır, buna inanın...

Devamını Oku

Yeni sistem, bilgisayar programı gibi olmuş!

30 Temmuz 2005

ÖSS'de, lise 2 ve 3'den soru sorulmaması, yıllardır eleştirilen ve tartışılan bir konuydu...Öğrenciler, liseden zayıf ve eksik bilgilerle geliyordu. Üniversiter hayatın temelini oluşturan bu iki sınıf, ne yazık ki, pas geçiliyordu. Lise 1 ağırlıklı olan sınav, lise 2 ve 3'ün ıskalanmasına neden oluyordu. Yükseköğretimin pek çok programında ilk yıl, lise eğitimindeki açığın giderilmesi amacıyla kullanılıyordu. Durum böyle olunca görünüşte 4 yıl olan üniversite eğitimi, 3 yılla sınırlı kalıyordu.Bakın, şimdi size çok ilginç bir şey söyleyeceğim: Endüstri mühendisliği 3. sınıfta okuyan bir çocuğun türev, integral ve limit konularından özel ders aldığına bizzat şahit olmuşumdur. Düşünsenize, bu çocuk -şöyle veya böyle- endüstri mühendisliğinden mezun olacak ve endüstriye yön verecek. Peki, nasıl yön verecek? İşte, öyle...Derslerin boş geçmesi ve usulsüz rapor alımları, işin başka bir boyutuydu.Neyse, bu günleri atlattık...Yapılan bu değişiklikler, yerinde ve doğru. Artık, herkes işine bakacak, öğretmen dersini anlatacak, öğrenci -paşa paşa- dersini öğrenecek. Pas geçmek yok, ıskalamak yok...Çok tuhaf bir milletiz, sınavda sorulursa çalışıyoruz, sorulmazsa çalışmıyoruz. Diğer milletlerle farkımız, galiba burada ortaya çıkıyor. Bu eğilimimiz, sadece sınavlara hazırlıkta değil, iş hayatında da kendini gösteriyor...Buraya kadar herşey iyi güzel de anlayamadığım bir şey var:Sınav sistemiyle çok oynanmış, çok ayrıntıya girilmiş, bu kadar detaya hiç gerek yoktu.Bu değişikliğin yapılmasındaki amaç neydi?Eksik olan lise 2 ve 3 konularının eklenmesi değil miydi? Evet... Peki, ne yapıldı?Hiç gereği yokken, puanlama sistemi de değiştirildi. Kafalar karıştırıldı, amaç, araç oldu.Yeni sistemi, kimsenin anladığını sanmıyorum, gerçekten çok karışık. Ortada bir sürü puan türü dolaşıyor...Ortada bir sürü katsayı dolaşıyor...Kim, kimi ne kadar etkiliyor, kim hangi testi çözecek konulan net olarak anlaşılamadı.Yapılması gereken, aslında çok basitti: Varolan sisteme, lise 2 ve 3 konularını entegre edersin, olur biter...Yeni sistem, sanki bir bilgisayar programı gibi olmuş...Ortada, bir sürü döngü var, sisteme , , koşullarını da koysalarmış, bence daha iyi olurmuş...

Devamını Oku

Tam tersi olacak!

29 Temmuz 2005

Siz de fark ettiniz mi bilmem, etrafta bir sessizlik var... Hiç kimsede, tercih coşkusu göremiyorum. Geçtiğimiz yıllarda, tercihlerin yapıldığı bu günlerde büyük kargaşalar, koşuşturmacalar, araştırmalar, arayışlar olurdu. Etrafta, bir curcuna olurdu. Öğrenciler, veliler üniversitelere akın ederdi, üniversiteler ve bölümler hakkında bilgi toplamaya çalışırdı.Tercihler ve puanlamalar konusunda, çeşitli tartışmalar olur, farklı görüşler ortaya atılırdı. Dershaneler, tercih yaptıracak veya kontrol ettirecek öğrencilerle kaynardı. Bakıyorum, bu yıl ortada böyle bir tablo yok, el ayak çekilmiş. İstanbul'daki bütün üniversitelere gidiyorum, devlet üniversitelerine de vakıf üniversitelerine de... izlenimim şu: Ortada öğrenci yok, ortada bir canlılık yok. Hani hep diyorlar ya, "Aman, bu yıl mutlaka bir yere yerleşin, seneye sınav sistemi değişiyor, iş daha da zorlaşacak. Bu yıl, kapağı mutlaka bir yere atın" diye. Herkesin böyle düşüneceği ve davranacağı varsayılarak taban puanların yükseleceği ve hatta, bir hayli yükseleceği sonucuna ulaşılıyor.Bu gibi varsayımların, adayların moralini bozmaktan ve etrafı germekten başka faydası olmuyor.Akıllı davranınTercih için gelen çocuklara ve velilere bakıyorum da çaresizlik gözlerinden okunuyor. Onlara kalsa, hiçbir yeri kazanamayacaklar. İnanır mısınız, kendi puanının 20 puan altındaki yeri yazan aday bile korkuyor, açıkta kalacağını sanıyor. Ne kendine güveniyor, ne de puanına..."Kazanırsın" dediğimde inanamıyor, "Gerçekten mi hocam" diyor. Akıllı davranın ve korkmayın. Kazanacağınızda okumayacağınız ve pişman olacağınız bölümü kesinlikle yazmayın. En son tercihiniz, kazandığınızda asla pişman olmayacağınız yer olsun. Bir de şunu bir türlü anlayamıyorum: Önemli olan herhangi bir yeri kazanmak mı, yoksa istediğin yeri kazanmak mı?Bu soruyla şimdi yüzlesin, bu sorunun cevabını ertelemeyin. Genellikle bu konuda, ailelerin baskıcı tutumunu gözlüyorum. Doğal, anne-baba yüreği, çocuğunun açıkta kalmasını istemiyor."Bu sene, mutlaka bir yere gir, puanına yazık etme, seneye bu puanı da alamazsın" türünden yaklaşımlarla, çocuklarına tercih yaptırmaya -zorlamayla- çalışıyorlar.İşte sorun burada başlıyor. Sınavı kazanan ama hayatı kaybeden bireyler yetiştirmeye başlıyoruz. Çocuğu sınavı kazanan mutlu aileler fakat kendisiyle banşık olmayan bireyler...Korkmayın, sandığınız gibi puanlar yükselmeyecek...Korkmayın, sandığınız gibi seneye sınav zor olmayacak...

Devamını Oku

"Ölü tercih" nedir?

28 Temmuz 2005

Tercih listesi, iki türlü hazırlanır. Ya puana dayalı tercih listesi hazırlarsınız ya da isteğe bağlı bir tercih listesi oluşturursunuz. Önce puana dayalı tercih listesini açıklayalım: İstenilen, tercih edilen bölümlerin büyük puandan küçük puana doğru sıralanması mantığına dayanır.Böyle tercih listesi oluşturulmaz. Bu, sadece bir bilgisayar çıktısı olur; kuru, yavan ve ruhsuz...Önemli olan, istek sırasıdır. Hazırlayacağım liste, benim isteklerimi yansıtmalıdır, benim önceliklerimi karşılayabilmelidir.Ancak şunu da unutmamak gerekir: İsteğin de bir sınırı var. Yani bir alttaki tercihle bir üstteki tercih arasında bir tutarlılık olmalıdır.Peki, nedir bu tutarlılık?Bir tercihin, "ölü tercih" olmamasının ölçütü nedir?Çok önemli konular, bunlar. Birçok aday ve veli, biraz sonra değineceğim özellikleri bilmediği için yanlış tercih yapıyor.Herhangi iki sıradaki tercih arasında, en fazla 4-5 puan fark bulunmalıdır. Yani, konuyu şöyle bir örnekle açıklayalım: Adayın, SAY puan türünden tercih yaptığını varsayalım. 13. tercihi 325 puanlı bir bölüm olsun. İlk etapta, aklınıza şöyle bir düşünce gelebilir: 14. tercih, 325 puan veya ondan daha küçük bir puana sahip olmalıdır. Evet, gerçekten de böyle olabilir. Belki aday, 13. sırada yazdığı bölümü, 14. sırada yazdığından daha önce istiyordur. Burada hiç bir yanlışlık yok, gayet normal.Peki adayın 14. sıraya yazmak istediği bölüm, 13. sıradaki bölümden daha yüksek bir puana sahip ise o zaman ne olacak?Olabilir, neden olmasın..."Bir sonraki tercih, bir önceki tercihten daha küçük olmalıdır" diye bir kural yok ki!Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir ayrıntı var: İki tercih arasındaki puan farkı (yani alttaki tercihin, üstteki tercihten yüksekliği) 4-5 puanı geçmemelidir. İki tercih arasındaki 4-5 puanlık fark, hiç önemli değildir. Bu, kapanabilir ve değişebilir bir farktır. Geçen yıl böyle olmuştur, bu yıl tam tersi de olabilir. Yani bu düşüncelerin gerçekleşmesi mümkündür."Ölü tercih" nedir?İki tercih arasındaki farkın, açıklığıdır.İki tercih arasındaki fark, 5 puanı aşıyorsa alttaki tercih, "ölü tercih" olur. Bu tercihin gerçekleşmesi artık mümkün değildir.Tercihler arasında artı eksi 4-5 puan hiç önemli değildir. Lütfen, biraz daha "serbest" düşünün, olayı sadece puan sıralamasıyla sınırlandırmayın...

Devamını Oku

Bir çift sözüm var!

27 Temmuz 2005

Sözüm, anne ve babalara... Öncelikle şunu belirtmekte büyük yarar görüyorum: Bu tercihler, sizin veya benim tercihlerim değil, çocuklarımızın tercihleri. Tercih formu, bizlere değil onlara ait. Onlar, geleceklerini seçecekler. Ancak biz rahat bırakırsak...Bazı anne ve babalar, sanki tercih formu kendilerine gönderilmiş gibi olayı sahipleniyorlar.Evet, size de hak veriyorum, çocuklarınızın geleceğini şansa bırakmak istemiyorsunuz. Şundan da eminim, çocuklarınızın bu noktaya gelebilmesi için her türlü maddi-manevi fedakârlığı gösterdiniz. Onların başarılı olabilmesi için tüm imkânlarınızı seferber ettiniz.Bu kadar fedakârlıktan sonra, "en iyi mesleği seçme" hakkını da kendinizde görebilirsiniz. Ancak şunu asla unutmayalım: Bu, onların geleceği; bu, onların seçimi. Sizler ve bizler, sadece tavsiyede bulunabiliriz, hayat tecrübelerimizi onlara aktarabiliriz, sorarlarsa söyleyebiliriz. Ancak buraya kadar; işte, bu noktada görevimiz biter.Bırakın, kararını kendisi versin; kendi geleceğini kendi belirlesin. Sevdiği ve istediği mesleği seçsin; mutlu olabileceği alanlara yönelsin. İyi meslek, sadece "para kazandıran meslek" anlamına gelmiyor. İyi meslek, insanın severek yaptığı uğraştır; yaparken, zevk aldığı uğraştır. İyi meslekle meslekte iyi olmak da birbirinden çok farklı kavramlardır.Meslekte iyi olmakİyi ve geçerli meslek, kişiden kişiye değişir. Neye göre iyi, kime göre iyi. Bu soruların yanıtı, görecelidir. Bence en önemlisi, meslekte iyi olmaktır. İnsan, sevdiği meslekte iyi olur. Lütfen, bu iki kavramı birbirine karıştırmayalım.

Devamını Oku

Yeni açılan bölümlerin puanları kaç olur?

27 Temmuz 2005

Kılavuzda, yeni açılan bölümler var; hani, puanı belli olmayan bölümler... Konuyu bir örnekle açıklayalım: Yıldız Teknik Üniversitesi'nde, Türk Dili ve Edebiyatı bölümü açıldı. Bu bölüm, 2005-ÖSS'de ilk kez öğrenci alacak; yeni açılan bir bölüm. Bu bölüm; ilk kez öğrenci aldığından dolayı, herhangi bir taban puana da sahip değil.Peki, bu durumda ne yapacağız?O bölümü, tercih listemizin hangi sırasına yerleştireceğiz?Gayet kolay; mukayese yapacaksınız.Peki, mukayeseyi ne ile yapacağız?Yeni açılan bu bölüm, aynı şehirdeki başka üniversitelerde bulunuyor mu?Evet, bu bölümün benzerleri; İstanbul ve Marmara'da bulunuyor. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nün, bu üniversitelerdeki puanı nasıl gerçekleşmiş?Dikkat edeceğimiz nokta, işte burası...Bu bölüm; İstanbul'da 331, Marmara'da 330 puan. Durum böyleyse, Yıldız Teknik Üniversitesi'ndeki puan da, bu civarda olacaktır.Belki, yeni açıldığından dolayı, diğer iki üniversitenin taban puanlarından biraz düşük olabilir ama bu düşüklük, ahım şahım bir puan farkı yaratmaz.Yeni açılan bir bölüm, girilmesi ve kazanılması kolay bir bölüm anlamına gelmiyor. Birçok aday, yeni açılan bölümleri; tercih listelerine yazdıklarında, oraya rahatlıkla girilebileceğini zannediyor.Böyle bir beklentide olmayın; bir bölüm, yeni açılmış bile olsa, oranın bir standartı vardır. Yaklaşık olarak, bu standart oluşacaktır...

Devamını Oku

Kendi puanımızın kaç puan altını yazmalıyız?

26 Temmuz 2005

Herhalde, yanıtı en çok merak edilen soru, bu olsa gerek! Genellikle uzmanlar, "Kendi puanınızın on puan altına kadar düşün" tavsiyesinde bulunurlar.Eğer amaç; "neresi olursa olsun, fark etmez" ise, yukarıdaki tavsiyeye uyulabilir.Böyle bir durumda, benim yanıtım genellikle şu oluyor: En son tercihiniz, kazandığınızda asla pişman olmayacağınız, okuyacağınız ve bir daha sınava girmek istemeyeceğiniz yer olmalıdır.Aday veya veli, hemen şu tepkiyi veriyor: Hocam, ya bizim çocuk açıkta kalırsa!İşte, olayın "kırılma noktası" burası...Kimse, kaybetmeyi göze alamıyor; neresi olursa olsun, illâki kazanılacak. Geleceği belirleyen, bundan sonraki yaşamımızı şekillendirecek bir olaya; "Hele bir kazanalım, okuyup okumayacağımıza sonra karar veririz" türünden bir yaklaşım, ileride vahim sonuçlar doğuracaktır.Bu yıl; puanı yeten de, yetmeyen de tercih yapacak. Sınav sisteminin değişecek olması, adayları da korkutuyor, velileri de... istediği yere ulaşamayan, istemediği yerleri yazmak zorunda kalan; okulu, puanı, bilgi düzeyi yüksek o kadar çok aday var ki... Hepsi korkuyor, bir daha denemekten korkuyor; lise 2 ve lise 3 konularının eklenecek olmasından tedirgin oluyor. Bu çocuklar; "ÖSS devam etse, bir daha denerdik, ama şimdi göze alamayız" diyorlar.Yazının başında belirttiğim gibi, herkes bir yerlere girme telaşında; puanı yüksek olan da, düşük gelen de.Peki, bu durumda ne olacak?Teorik bilgiler, bu gibi durumlarda taban puanların yükseleceğini söylüyor; ama pratikte ne olur, bu bilinmez. Bekleyip, göreceğiz...Aynı bölümü tercih eden iki adayı ele alalım: Adaylardan biri, o bölümü ilk tercihine yazmış olsun; diğeri de 15. tercihine. Olay, sandığınız gibi değil; yani aynı tercihi dana üst sıralara yazan daha avantajlı değildir. Avantajı yaratan, tercihin sırası değildir; avantajı yaratan, puandır. Bu durumlarda, ilk ve son sözü söyleyen, puandır. Kimin puanı yüksekse, kaçıncı sıraya yazarsa yazsın, o aday girecektir.

Devamını Oku