Üniversite adaylarına seslenen başarı uzmanı Mümin Sekman, sınavda boyunuz değil, kilonuz değil, bacak kaslarınız değil, beyin kaslarınız kadar puan kazanacaksınız” diyor.Üniversite sınavına biz hazırlanırız ama asıl sınanan biz değil, beynimizdir. Çünkü bu sınavda öğrenme ve hatırlama yeteneğimize göre puan alırız. Biz beynimizden ibaret değiliz ama sınavda kaç puan alacağımızı belirleyen beynimiz. Beynimiz vücudun yüzde 2’si ama geri kalan yüzde 98’in kaderini belirliyor. Ortalama insan beyni 1.4 kilo ağırlığındadır. Yüzde 80’i sudan oluşuyor. Yani beynimizin ‘suyunu sıktığımızda’ geriye yaklaşık 280 gramlık katı doku kalıyor. Üniversite sınavında boyunuz değil, kilonuz değil, bacak kaslarınız değil, beyin kaslarınız kadar puan kazanacaksınız. Bu sınavda boyunuzun değil beyninizin ölçüsünü alırsınız.Beyniniz, puanınızı belirleyecek. Puanınız da hayat okulunda hangi ligde yaşayacağınızı, ne iş yapacağınızı, kimlerle arkadaşlık edeceğinizi, hangi semtlerde yaşayacağınızı, ne kadar kazanacağınızı, nasıl bir hayat yaşayacağınızı etkileyecek. Peki o zaman hayatınızı bu kadar şekillendiren bu organın nasıl çalıştığını iyi bilmek gerekmez mi? Maalesef pek çok insan, beynini kullanarak bir çok şeyi öğrenmeye çalışıyor ama beyninin nasıl çalıştığını öğrenmeye çalışmıyor. Platon yaşasaydı ‘kendini bil’ değil, ‘beynini bil’ derdi.Siz beyninizi yönetmeseniz de beyniniz sizi yönetmeye devam eder. Hayatınızı kontrol etmek istiyorsanız işe en ‘baş’tan yani beyninizden başlamalısınız. Dış dünyayı kontrol edebilmek için önce iç dünyayı kontrol etmek gerekir. Başarı önce içte tasarlanır, sonra dışta gerçekleştirilir. Hayatınız çok karışıksa kafanız karışık olduğu içindir. Düşünme makinesiÖnce beyinle zihnin farkını bilmek gerekiyor. Beyni televizyona benzetirsek, zihin televizyonun içindeki ekrana benzer. Beyin, televizyonun kabloları gibi somut et parçasıdır. Zihin ise soyut bir öğrenme, hayal etme ve düşünme makinesidir. Zihin, beyinden farklı olarak fizik dünyanın sınırlarına tabi olmadığı için insanlar ilerlemelerini önce kafasında hayal eder sonra hayata geçirir. İnsan kafasında başardığı her şeyi hayatında başaramayabilir ama genellikle kafasında başaramadığını hayatında da başaramaz. Beyin ve zihnin çalışmasıyla ilgili çok sayıda doğru bildiğimiz yanlışlar ve yanlış bildiğimiz doğrular var. Örneğin çok ders çalışınca ‘beynim sulandı’ deriz. Bu mantıksız bir söylemdir. Çünkü beynin yüzde 80’i zaten sudur. Gerçekte olan, beynimizin sulanması değil, kurumasıdır. Şöyle ki, beynimiz oksijen ve glikozla çalışır. Yani su, beyin için çok önemlidir. Günde 8-10 bardak su içmediğimiz zaman, beyin içine kapanır, algı kalitesi düşer, öğrenme ve hatırlama performansı azalır. Akıl ve zeka farkıDers çalışırken masanızda mutlaka su bulunmalıdır. ABD Eğitim Bakanlığı, önümüzdeki yıllardan itibaren tüm okullarda öğrenci sıralarının üzerine su bırakılmasını kararlaştırdı. Kısacası, beyin doğuştan bedava veriliyor ama çalışması için içine sık sık su koymak gerekiyor. Çoğu insan akılla zekayı da birbirine karıştırıyor. Beyni bir otomobile benzetirsek zeka arabanın beygir gücüne benzer, akıl ise direksiyondaki şofördür. Bilgi ise arabanın üzerinden gittiği yoldur. Zeka yüzde 80 doğuştan gelir. Akıl ise sonradan çaba gösterilerek yüzde 80’den daha fazla geliştirilebilir. Zeka doğuştan eşit dağılmaz ama akıl, zekanın dağılımındaki eşitsizliği kapatmak için bir fırsat eşitliğidir. Zeki doğmasanız da akıllı ve azimli olarak yine de çoğu zeki insandan daha başarılı olabilirsiniz. Beynimizde 100 milyar ‘nöron’ yani beyin hücresi var. Bu hücreler kendi aralarında 10 bin bağlantı kurarak öğrendiklerinizi kaydediyor, kaydedilenleri istenildiğinde geri getiriyor. Üniversite sınavına girdiğinizde öğretmenleriniz, anne babanız yanınızda olmayacak ama bu beyin hücreleriniz yanınızda olacak. Sınav anında yanınıza alabileceğiniz tek yasal ‘destek ünitesi’ beyninizdir. Kaç puan alacağınızı bu hücreler belirleyecek. Onları iyi tanımak ve onlarla nasıl işbirliği yapacağınızı bilmek gerekmez mi? Kararsızlık haliBeynin nasıl çalıştığını bilmek ödüllendiricidir, bilmemenin cezası nedir? Eğer siz de sürekli kararsızlık halindeyseniz, istikrarsız bir ruh haliniz varsa, yarı uykulu yarı uyanık halde yaşıyorsanız, irade gücünüz zayıfladıysa, anlık psikolojiyle yaşayan birine dönüştüyseniz, yılgın ve yorgun bir ruh halindeyseniz, çabuk unutuyor zor hatırlıyorsanız, okuma hızınız düşükse, konsantrasyon problemleri yaşıyorsanız, yeni şeyler öğrenirken çabuk sıkılıyorsanızÖ Siz bu sınavı ‘baş’tan kaybetmeye başlamışsınız demektir.Bu belirtiler, beyninizin nasıl çalıştığını bilmeden, onu sürekli zorlamanın sonuçlarını yaşadığınızı gösteriyor. ‘Aklınızı başınıza toplamak’ ve hayatınızı ‘baş’tan aşağı değiştirmek için beynin nasıl çalıştığını öğrenmeli, onu kendi fabrika ayarlarına uygun bir şekilde çalıştırmalısınız. Aşağıda yeni başlayanlar için üç bilgi bulunmaktadır: Başarı beyinde başlar1- Aklımızdan günde ortalama 70 bin düşünce geçer. Bu düşüncelerin yüzde 80’ini uzun süre bir şeye odaklarsak, o alanda başarılı oluruz. Kafamızda en çok neyi düşünürsek, hayatımızda onu çoğaltırız. 2- Beyin açık havada ve yürürken yaklaşık yüzde 10 daha iyi çalışır. Beden hareket ederken, beynin düşünme kalitesi daha yükselir. Önemli kararlar almanız gerektiğinde, açık havada yürüyerek düşünmeyi tercih etmelisiniz. 3- Beyin kas sistemiyle çalışmadığı için beden gibi yorulmaz. Beyindeki yorgunluk monotonluktan gelir. Beyin çok iş yaptığı için değil, hep aynı işi yaptığı için yorulur. Kısacası başarı, beyinde başlar. İnsan ‘baş’tan kazanır ya da ‘kafa’dan kaybeder. Başarmak için muhtaç olduğunuz güç, beyninizde mevcuttur. Yapmanız gereken ‘aklınızı başınıza toplamak’ ve azimle aklı birleştirip yolunuzda kararlı bir şekilde devam etmektir.Yurt dışında okumak isteyen öğrencilere Kanada fırsatı!20 YILI aşkın bir süredir, lise ve dengi okullarda okuyan ve yurt dışında öğrenim görmek isteyen öğrencilere hizmet veren Globalise tarafından düzenlenen tanışma günleri 26-30 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek. İstanbul, Ankara ve İzmir’de gerçekleştirilecek tanışma toplantıları, Kanada’nın önemli kolej ve liseleriyle yurt dışında eğitim görmek isteyen Türk öğrencileri bir araya getirecek.Çok sayıda Türk öğrencinin katılması beklenen tanışma günlerinde, öğrenciler okullarla birebir görüşerek detaylı bilgi edinme şansına sahip olacak. Tanışma günlerine katılan öğrenciler, okullara kabul ve burs alma koşullarını öğrenecekler. İstanbul’da Ceylan Intercontinental Hotel, Ankara ve İzmir’de ise Hilton’da gerçekleşecek buluşmaya katılacak okullar şunlar:Trinity College School: Akademik programların yanı sıra atletizm ve sanat dallarında da eğitim veriliyor. Kendi rasathanesi olan, Kanada’daki tek okuldur. Brentwood School College: Akademik progrmalra, atletizm ve sanat disiplinlerinde eğitim veriyor. Appleby College: 1911’de kurulan Appleby College karma eğitim veren bir üniversite hazırlık okulu. Sanat Tarihi, Biyoloji, Matematik, Kimya, Bilgisayar Bilimleri, Makro İktisat, İngiliz Edebiyatı, Fransız Dili, Coğrafya, Fizik ve Dünya Tarihi dallarında eğitim veriyor. Shawnigan Lake School: Vancouver Adası’nda bulunan Shawnigan Lake School, Kanada’nın en büyük yatılı okuludur. 8-12. sınıflar için dünya çapında bir eğitim veriyor. Shawnigan Lake öğrencilerinin yüzde 90’ı yatılıdır. St. Michael’s University School: Fransızca, İspanyolca, Çince, Japonca ve Almanca dillerinde eğitim veren okul, güzel sanatlar ve spor konusunda iddialı.St.Andrew’s College: Titiz akademik müfredat, zengin etkinliklerle destekleniyor. Okul, 23 spor branşından 56 takımla spor eğitiminde çok ileri aşamada bulunuyor. Sanat, drama, müzik, fotoğraf, halkla ilişkiler ise okulun önem verdiği eğitim dallarının başında geliyor.Stanstead College: Öğrencilerine geliştirilmiş ön-üniversite programları sunuyor. ESL programları ve yaz okulları, okulun iddialı olduğu dallar arasında yer alıyor.Upper Canada College: 1829’da kurulan okul, Kuzey Amerika’nın en ünlü erkek liseleri arasında bulunuyor. Toronto’da yer alan Upper Canada College’in mezunları arasında bir çok ünlü isim bulunuyor.Lakefield College School: Yenilik ve akademik mükemmellik kavramlarıyla kurulmuş bağımsız Kanada okulları arasında lider pozisyonda. Ayrıntılı bilgi: www.iseworld.org
Rehberlik ve psikolojik danışmanlık alanında uzman olan Prof. Üstün Dökmen, çocuklarda kişiliğin biçimlendiği, yaratıcılığın, merakın ve öğrenme hızının en yüksek olduğu dönemin, ‘okul öncesi’ dönem olduğunu belirtti. Dökmen, “Bu dönem gelişim ve eğitim için çok önemli” dedi.Psikolojik danışmanlık ve rehberlik alanlarındaki uzmanlığıyla tanınan Prof. Üstün Dökmen, son yıllarda kurduğu okullarla eğitim dünyasında standartları değiştirmeye başladı. Dökmen, bu okulların çocukların yanı sıra öğretmen ve anne babalar için de akademi niteliğinde olduğunu belirterek şunları söyledi: “Türkiye’de çocukların daha iyi bir eğitim almasına destek olmak, sahip olduğumuz deneyim ve uzmanlığı bu yönde değerlendirebilmek amacıyla yol arkadaşım Uzman Psikolog Süleyman Hecebil ile 2006 yılında Küçük Şeyler Anaokulu’nu kurduk. Eğitim alanındaki faaliyetlerimiz böylelikle başladı. Bu okullar çocukların yanı sıra öğretmenler ve anne babalar için de bir akademi niteliğindedir. Bugün 13 ilde 23 okulumuzla hizmet vermeye devam ediyoruz. Okul öncesi dönem, kişiliğin biçimlendiği, yaratıcılığın, merakın ve öğrenme hızının en yüksek olduğu dönemdir. Dolayısıyla bu dönemdeki kazanımlar ilerleyen yıllarda kişilik yapısını, tavır, alışkanlık, inanç ve değer yargılarını biçimlendiriyor. Bu nedenle okul öncesi dönemde gelişim ve eğitimi çok önemsiyoruz. Eğitim sistemiYola çıkış amacımıza uygun şekilde, anaokulu eğitimindeki alışkanlıkları ve standartları değiştirmeye devam ediyoruz. Tüm okullarımızın öğretmen seçimlerinden, yönetici seçimlerine, günlük, haftalık eğitim planlarından yemek menüsüne, aile ve öğretmen eğitimlerine kadar tüm süreçlere katkı yapıyoruz. Vizyonumuz, ‘suflör’ kullanmadan yaşamayı öğrenen çocuklar yetiştirmektir. Dolayısıyla yaptığımız işin toplumsal sorumluluğu da büyük. Sanırım hızlı büyümenin nedeni okullarımızda kaliteli bir standart ve seçenek oluşturabilmek. Kültürümüz ve ülkemizin eğitim sistemi, çocuklarımızı büyüme, gelişme ve eğitim sürecinde suflörlük yaparak yetiştirmeye yatkındır. Hatta bunda bazen o kadar ileri gideriz ki zaman zaman dayanamayıp çocuklarımızın yerine sahneye biz fırlarız. Suflör kullanmadan yaşamayı öğrenen çocuklarımızın, suflör kullanmayan liderler olarak ülkemize katkıda bulunacaklarına inanıyoruz.Önemli tespitlerAnaokulumuzun gördüğü ilgi, bizi eğitim alanında yeni arayışlara itti. Bir yandan velilerden gelen büyük destek, diğer yandan eğitimin farklı dönemlerine dair sahip olduğumuz ideallerle yine Süleyman Hecebil ile Yönder Okulları’nı kurmaya karar verdik. Süleyman Bey uzun yıllar eğitim dünyasının içinde yer alıp öğrencilerin ve ailelerin yaşadığı sıkıntılara yakından şahit olmuş bir eğitimci ve psikologtur. Dolayısıyla eğitimin nasıl olması gerektiğine dair önemli tespitleri ve yöntemleri bu yolda bize ışık tuttu. Okula başlamak çocuk için, anne-baba için ailenin yaşam döngüsünde önemli bir başlangıçtır. Çocuk yeni bir sosyal ortama uyum sağlama çabasını gösterirken bir yandan da yeni sorumluluklar almanın kaygısı içinde olabilmektedir. Anne-babalar da çocukların bu sürece kolay alışmasını ve sorumluluklarını üstlenmesini bekler. Ancak bu beklenti sürdükçe çocuğun kaygısı daha da artabilir. Bu nedenle anne-baba-çocuk ilişkisindeki doğal dengenin, karşılıksız sevginin ve kabulün değişmeden sürdürülmesi uyum sürecini hızlandırır, çocuğun okula güvenle bağlanmasını sağlar. Anne-çocuk ilişkisi sevgi ve güvene dayalı ise çocuğun okula uyumu kolay gerçekleşiyor. Okul çocuğun bireyselleşmesi ve kişiliğinin kristalize olabilmesinde çok önemli role sahip. Okul döneminde çocuğun gelişiminde artık anne-babanın etkisi azalıyor.Günümüzde anne-baba ve çocuklar daha ilköğretimin başlangıcından itibaren sınav girdabına giriyor. İlköğretim 1. sınıfın ikinci döneminden itibaren çocuklarımız daha okuma zevki ve sabrını kazanmadan çoktan seçmeli testlere yönlendiriliyor, kitap okuma alışkanlığı kazanmayan insanlarımızın sayısı çığ gibi büyüyor. Sınav karmaşasıÇocuklarımız çoktan seçmeli sorular arasında yaratıcılıklarını, öğrenmeye ilişkin ilgi, merak ve heyecanlarını küçük yaşlardan itibaren kaybediyor. Okuldan ve derslerden keyif almaz hale geliyor, sadece kaygılarını bastırmak için telaş içinde yarışmak zorunda kalıyorlar. Sınav sistemiyle ayrıca çocukların çok yönlü gelişimleri göz ardı ediliyor. Sistem, birkaç seçeneğe göre düşünen, ezberci çocuklar yaratıyor. Oysa okul öncesi dönem ve ilköğretim dönemi çocukların yaratıcılıklarının ve kendiliğindenliklerinin en yüksek olduğu dönemdir. Sınav karmaşası nedeni, çocuklarımızın yaratıcılıklarını yok ediyor. Yıllardır sınav sisteminde sergiledikleri başarıyı üniversite eğitimlerinde sürdüremeyen, uluslararası herhangi bir çalışmaya katkı sağlayamayan bireyler görüyoruz. Buna karşın anne-babalar olarak bu duruma sessiz bir kabulleniş içindeyiz. Hatta biraz çanak tuttuğumuzu bile söylemek mümkün.Sağlıklı gelişimYönder Okulları, varolan ezberci sisteme alternatif sunma idealiyle açıldı. Yönder Okulları’nda, bugüne kadar ülkemizde uygulama aşamasında zafiyet yaşanan evrensel değerleri, çağdaş modelleri hayata geçirdik. Bireyin çok yönlü, sağlıklı gelişimi için gereken ezbercilikten ve sınav mantığından uzak eğitim sistemini uzmanlığımız, deneyimimiz ve bilgi birikimimiz, güçlü insan kaynaklarımızla kurduk. Okulumuzda öğrencinin ilgi, merak ve motivasyonunun yüksek tutulacağı, öğrenme sorumluluğunu öğrencinin alacağı, deneme, araştırma ve projeye dayalı bir eğitim anlayışı benimsiyoruz. Kaliteyi arttırıyoruzYenilikçi eğitim anlayışımız içinde öğrenciyi, ebeveyni, okulumuzun tüm çalışanlarını yeniden tanımladık. Örneğin öğretmenlerimiz; öğrencilerin ilgi, merak ve motivasyonunu artıran, öğrenme sorumluluklarını yerine getirmelerini teşvik eden, öğrenci ise öğrenme sorumluluklarını alan, araştıran, fikir ve projeler üreten bir rol üstleniyor. Biz Yönder Koleji’nde çocuklara verilecek test ve soru sayısını artırarak onları akademik yaşama hazırlamak yerine, derslerin kalitesini ve keyfini artırarak hazırlamayı tercih ediyoruz. Ayrıca çocuğun ezber dışında, bilgileri içselleştirerek öğrenmelerini sağlayacak temelleri atıyoruz. Okulumuzda test, çoktan seçmeli sınav gibi geleneksel ölçme değerlendirme yöntemlerinin dışında bir başarı değerlendirme sistemini hayata geçirdik. Bu sistemde öğrencilerin neyi bildiğini, anladığını ve ne yapabildiğini keşfetmeyi hedefliyoruz. Öğrencilerin anlamakta güçlük çektiği alanları, zayıf yönlerini ve bilgi boşluklarını saptayarak değerlendirme sonuçlarına göre öğretmene, öğrencinin kendisine ve velilere öğrenme süreci hakkında geribildirim sağlıyoruz. Mesleki rehberlikBir diğer önemli konu, küçük yaşlardan itibaren verilecek mesleki rehberlik büyük önem taşıyor. Eğilimleri çok erken fark etmek, buna uygun yönlendirmelerde bulunmak, çocuğun olabilecek en erken yaşta hangi mesleği seçeceğine dair bir fikir edinmesini sağlıyor. Kararlı, ne istediğini bilen çocukların, bu isteklerine ulaşmak için her türlü zorluğun- bu bir sınav bile olsa- üstesinden gelmek için canla başla çalışacağından kuşku duymuyoruz. Eğitsel etkinlikler eğitim sürecimizin ayrılmaz bir parçasını oluşturuyor. Yılda 20 etkinlikÖğrencilerimizin çok yönlü gelişimlerini sağlayabilmek için, ders etkinlikleri ve uygulamalarıyla mümkün olmayan katkıları, eğitsel etkinlikler aracılığıyla sağlıyoruz . Eğitsel etkinlikler haftalık, beş günlük zaman çizelgesi içinde yer alıyor. Öğrencilerimize her çeyrek dönemde seçimler yaparak sanatsal, sportif ve akademik etkinlik alanlarında özgürce deneyimler yaşama fırsatı sunmayı hedefliyoruz. Sınıf ortamında ders aracılığıyla hitap edemedigimiz gelişim alanlarını etkinlikler aracılığıyla uyarıyoruz. Yıl boyunca 20 ayrı etkinliği deneme fırsatı sunduğumuz öğrencilerimizin, ilgi ve yetenek alanlarını eğitsel etkinliklerle tanıyacaklarına inanıyoruz. Bunun için görsel sanatlardan seramiğe, origamiden baleye, dramadan karikatüre, spor dallarından bilişim teknolojilerine kadar çok sayıda etkinlik alanına yer veriyoruz.”
Okan Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Bekir Okan, ‘Türkiye’nin en büyük sorunu hâlâ eğitim; ayrıca eğitimde yaptığınız işler, çok daha gözle görülüyor. Yeni bir öğrenci geliyor sıfırdan. İngilizce öğreniyor, okuyor ve mezun oluyor. İşe giriyor. Bu yüzden gönlümü eğitime kaptırdım” dediBekir Okan, Okan Holding’in sahibi... Onun adını son dönemde daha çok Okan Üniversitesi’ni geliştirmeye yönelik ataklarıyla duyuyoruz. Bekir Okan, üniversite kurma düşüncesini şu cümlelerle açıklıyor: “Türkiye’nin en büyük sorunu hâlâ eğitim; ayrıca eğitimde yaptığınız işler, çok daha gözle görülüyor. Yeni bir öğrenci geliyor sıfırdan. İngilizce öğreniyor, okuyor ve mezun oluyor. İşe giriyor. Bu yüzden gönlümü eğitime kaptırdım. ‘Türkiye’nin en önemli sorunu eğitimdir’ diyerek kurduğum Okan Üniversitesi’yle, rekabetçi, çağdaş, Atatürkçü gençler yetiştirmenin ve toplumsal sorunlara çözüm üreten, üniversite-sanayi işbirliğine önem veren bir dünya üniversitesi yaratmanın mutluluğunu yaşıyorum’. Okan, şunları anlattı:BAŞARI İÇİN 3 ŞART: Bizce dünya üniversitesi olmak için 3 koşul gerekiyor: Birincisi, dünya ölçeğinde bir kampüsü olacak ki burada okuyan öğrenciler özgüven kazansın. Bu altyapıları hazırladık. İkincisi, üniversitenin bir vizyonunun olması gerekiyor. Sadece diploma veren bir üniversite olsun istemedik. Öğrenci odaklıyız. Öğrencilerimiz mezun olduğunda İngilizce’nin yanında batı ya da doğu dillerinden birini daha öğrenmiş oluyor. Rusça, Çince, Arapça ya da Almanca dillerinden birini daha öğrenmek zorundalar. İki lisan bilen, özgüvenli ve girişimci gençler yetiştiriyoruz. Üçüncüsü ise üniversitenin piyasa donanımı da olan güçlü kadrolara sahip olması. Hocalarımızı da bunlardan seçmeye çalışıyoruz. Böylelikle kadrosu, vizyonu ve kampusüyle Okan Üniversitesi dünya üniversitesi olma yolunda çok önemli adımlar attı.”HEDEF DÜNYADA İLK 500: “İş yaşamına en yakın üniversite sloganıyla yola çıktık. Bugün Türkiye’nin en büyük problemlerinden biri, sektörün ihtiyacına yönelik eleman yetiştirilmemesidir. Biz sektörel işbirlikleriyle kurduğumuz bölümlerin ders programlarını, sektör temsilcileriyle toplantılar yaparak ve ihtiyaçları belirleyerek oluşturduk. Sektörlerle kuruduğumuz yakın ilişkiler neticesinde öğrencilerimize ilk yıldan itibaren iş imkânı sunmaya başladık. İnanıyorum ki en yararlı eğitim, teori ile pratiğin birleştiği eğitimdir. Bugün en büyük hedefim, Okan Üniversitesi’nin dünyanın en iyi 500 üniversitesi arasında yer almasıdır. Dünya ölçeğinde, ‘Türkler bunu yapamaz’ dedikleri pek çok projeyi hayata geçirdik. Bu hedefimizi de gerçekleştireceğiz. Her yıl bir önceki yıldan daha iyi olmak için gayret ediyoruz. İnanıyorum ki, Okan Üniversitesi eğitim alanında üstlendiği misyonu sadece ülke çapında değil, dünya çapında da yerine getirecek.”EĞİTİME KATKI SAĞLANMALI: Eğitim, bir ülkenin en büyük sorunlarından biri. Bugün ülke içinde yaşanan tartışmaların, anlaşmazlıkların, çatışmaların pek çoğu eğitim eksikliğinden kaynaklanıyor. Bir eğitim zemininden gelmeyen insanların uzlaşma zemininde buluşmaları çok zor. Eğitimin yaygınlaştırılması lazım, çünkü bugün eğitimine katkı sağlamadığınız her çocuk, yarın sizin evlatlarınızla birlikte bu ülkede yaşamaya devam edecek. Bu sosyal bir sorumluluktur. İster maddi, ister manevi çabalarla olsun, eğitime katkı bir şekilde mutlaka sağlanmalıdır. Kaldı ki sadece sanayicilerin görevi olarak da görmüyorum bu eğitim meselesini. Bilinçli her vatandaşın eğitim meselesinde üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi gerektiğine inanıyorum.”GENÇLERE TAVSİYELERİM:* İnsanlığınızdan hayatınızın hiçbir döneminde ödün vermeyin.* Dürüst olun, kesinlikle yalan söylemeyin.* Hayallerinizi proje haline getirip, fizibilitesini yapıp en kısa sürede uygulamaya koyun.* İşlerinizi en ince detayına kadar takip edin.* Özgüveninizi asla kaybetmeyin.* Mutlaka İngilizceyi öğrenin, İngilizcenin yanında ikinci bir yabancı dil daha öğrenin.* Hayatınızın her döneminde etik kurallara dikkat edin.* Çalışın, çalışın, çalışın...* Yinelemelerle değil, yenilenmelerle ilerlemelidir hayat ve bu sebepledir ki öğütler değerlidir.‘MEV Eğitim Üniversitesi’ öğretmen yetiştirecekTürkiye’de nitelikli öğretmen yetiştirmeyi amaçlayan ihtisas üniversitesi, Milli Eğitim Vakfı (MEV) tarafından “MEV Eğitim Üniversitesi” adıyla Başkent’te kurulacak.MEV Merkez Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Özçukurlu, eğitimde kalite konusunun önemine değinerek, bu anlamda da öğretmenlerin nitelikli bir şekilde eğitilmesi gerektiğini belirtti. Özçukurlu, “Türkiye’de bir ilk olacak, nitelikli öğretmen yetiştirmek üzere çağdaş düzeyde bir ihtisas üniversitesi kurmak istiyoruz. Bunun adı da MEV Eğitim Üniversitesi olacak” dedi. Üniversitenin merkezinin Ankara’da ve bir şubesinin de İstanbul’da olacağının anlatan Özçukurlu, “Burası, anaokulundan üniversiteye kadar birçok alanda öğretmen yetiştirecek. Öğretmenler, lisansüstü eğitimini de bu üniversitede yapacak” diye konuştu. Mevcut öğretmenlerin oryantasyon eğitimlerinin de bu üniversitede yapılmasının planlandığını anlatan Özçukurlu, üniversitede, teknoloji fakültesi, sosyal bilimler fakültesi, eğitim bilimleri fakültesi ve enstitüler olacak. Öncelikli olarak öğretmen yetiştirecek” dedi. İlk yılda alacakları öğrenci sayısının 500 civarında olacağını belirten Özçukurlu, beşinci yılın sonunda bu sayının 2 bine ulaşmasını planladıklarını belirtti. Alacakları öğrencilerin en az yüzde 30’unun burslu olacağını bildiren Özçukurlu, bunun için de MEB ve YÖK ile sürekli temas halinde olacaklarını söyledi. İhsan Özçukurlu, “İstihdam garantili olacak. Milli Eğitim Bakanlığı hangi alanda öğretmen ihtiyacı varsa o alana ağırlık vereceğiz” diye konuştu.TEV bursu başvuruları başladıTürkiye’nin önde gelen kurumlarından olan Türk Eğitim Vakfı (TEV), 20112012 öğretim döneminde 9 bin öğrenciye ihtiyaç bursu verecek. Burs başvuruları 31 Ekim’e kadar devam edecek.TEV 2011-2012 öğretim döneminde de yurt içinde, başarılı ancak maddi desteğe ihtiyacı olan teknik ve endüstri meslek lisesi, meslek yüksekokulu, yüksekokul, üniversite, yüksek lisans ve doktora öğrencilerine ihtiyaç bursu verecek. İhtiyaç sahibi ve başarılı gençlere verilecek, TEV ihtiyaç burslarının başvuru süreci başladı. Öğrenciler, 31 Ekim’e kadar başvuru yapabilecek.TEV, 2011 - 2012 öğretim döneminde, yurt içinde 9 bin başarılı ve maddi desteğe ihtiyacı olan meslek lisesi öğrencilerine aylık 130 TL, üniversite öğrencilerine aylık 340 TL, master öğrencilerine 630 TL, doktora öğrencilerine 950 TL burs verecek.TEV’in ihtiyaç burslarından yararlanmak isteyen öğrencilerin 31 Ekim´e kadar www.tev.org.tr web adresinden form doldurup, çıktısını öğretim kurumlarına teslim etmeleri gerekiyor. Kesin sonuçlar TEV Genel Müdürlüğünce burs kazanan öğrencilere yazı ile duyurulacak, ayrıca TEV´in web adresinden takip edilebilecek. Türk Eğitim Vakfı, 2011 2012 öğretim döneminde, öğretim kurumlarınca seçilenlerin yanı sıra, engelli ve yetiştirme yurdunda barınarak yüksek öğrenim görmeye hak kazanan öğrenciler ile doğal afetlerden zarar gören ailelerin öğrenim gören çocuklarına da burs verecek.
Çukurova Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. İbrahim Ortaş, Türkiye’de gençlerin tek hedefinin geleceklerini kurmak üzere iyi bir iş umudu olduğunu söyledi. Ortaş, “Bu umut teste dayalı sınav sistemine bağlı. Bu nedenle öğrencimiz günde 18 saat sınav ve test düşünmekten başka şey yapamıyor” dedi.Çukurova Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. İbrahim Ortaş ile Türkiye’deki eğitim sistemini konuştuk. İşte Prof. Ortaş’ın düşünceleri...Ortaöğretimle üniversitelerin yeni eğitim yılı birlikte başladı. Yaklaşık 22 milyon öğrencinin, birkaç ülkenin nüfus büyüklüğündeki gençliğin bir tek hedefi var: Geleceklerini kurmak üzere iyi bir iş umudu. Bu umut, teste dayalı sınav sistemine bağlı. Bugün milyonlarca öğrencimiz eğitim, sanat, estetik, ruh sağlığını geliştirecek etkinliklerden ve yaratıcılıktan uzak, günde 18 saat sınav ve test düşünmekten başka bir şey yapamıyor, adeta dünyayla bağlarını koparmış durumda. Çok zeki ve pırıl pırıl bir gençliğe yapılacak en büyük kötülük, onları doğadan ve öğrenme ortamından uzak tutarak sınava endekslemektir.Nitelikli iş gücüİlköğretimden yükseköğretime kadar uygulanan program somut ihtiyaçlardan uzak, ezberletme-öğretme eksenli olup ülke gerçeklerinden kopuktur. Uygulanan programlarda eğitim boyutu eksik kalmıştır. Ülkenin nitelikli iş gücü sorunu çözülememiş, yetiştirdiğimiz sınırlı sayıdaki kişilerin çoğunluğuna gerekli yaşam koşulları sağlanmamıştır. İşte bunlardan dolayı sürekli beyin göçü veriyoruz. Üniversitelerin durumu gerek akademik yapı, gerek eğitim kalitesi bakımından ciddi anlamda sorunludur. Üniversitelerin toplumla bağlantısı, sağlık hizmetleri dışında neredeyse kopuk durumda. İyi niyetle açılan onlarca yeni üniversite, her yönüyle evrensel üniversite normlarından uzak durumdadır. Türkiye’nin dünya ölçeğinde ciddi anlamda ilk 500’e giren bir üniversitesi dahi yok (zaman zaman İstanbul ve Hacettepe 450’nci sıralardan sonra yer alıyor) denilebilir. En kötüsü de üniversitelerin kendi sorunlarını tartışmaktan çekindikleri, adeta üzerlerine ölü toprağı örtülmüş gibi sesiz ve bir kurtarıcı bekler havsında olmalarıdır.İlköğretimden üniversite ve akademiye kadar yaşanan sorunların temelinde, bilimden yoksun bir toplum olduğumuz gerçeği yatıyor. Bilimin temel felsefesi anlaşılmadan, özerklik anlaşılmaz. Özerk kurumlar olmayınca da bilim olmaz. Özerkliğin ve bilimsel özgürlüğün, yaratıcılık olduğu düşüncesi hocalarımız tarafından her alanda işlenmelidir. Ne yazık ki bugün bankalar, futbol federasyonları ve takımları ve diğer bazı kamu kurumları kendi içinde özerk, üst yönetimlerini de belirleyebiliyor ancak bilim kişileri kendi üst yönetimlerini belirleyemiyor. Bilim, bilgi, erk sahibi kişiler kendi kendilerini yönetmiyorsa burada ciddi bir sorun var demektir. Onun için önce bilim kuruluşları özerk olmalı ve bilim kişileri ve yöneticileri biraz ayrıcalıklı ve işin doğasına uygun ve liyakate dayalı olarak belirlenmelidir. Bu sağlanmasa on yıl sonra da aynı konuyu konuşur dururuz. Bilim ve araştırma işi inşaata, makine yapmaya, ticaretle uğraşmaya, satıp almaya benzemez. Bu iş, temelden anlaşılmadan, yenlikçi ve devinimci bir ruh ve bilgiye sahip olmadan yapılmaz. Bu da kolay kazanılacak bir şey değildir. Temel bilim anlayışına sahip olmak, ne satın alınabilir ne de üç günde kazanılabilir. Bunun birinci koşulu kurumsal özerklik, ikinci koşullu da akademik özgürlüktür. Günümüzde kişi profesör de olur, daha yükseği de olur. Ancak bilim insanı vasfı taşımak ve onun gereği olan eleştirel düşünce, yaratıcılık, bilgiyi dönüştürme ve toplumsal hizmet sunmak ayrı bir konudur. Tartışma konusuMustafa Kemal’in, “mühendis, doktor olabilirsiniz ancak sanatçı olamazsınız” ifadesine uygun olarak bilim ve düşün insanı olma, oldu biti bir iş değildir ve olmamalıdır. Ülkemizde yaşanan sorunun bilim kültürünün sokakta, siyasete ve hatta çoğunlukla üniversite ortamında da yeterince kavranamamasındandır. Üniversite, ortaöğretimin devamı olarak görülüyor. Üniversiteler bir günde açılıyor, kolayca yönetici atanıyor ve ders veriliyor ancak üniversitelerin meyvelerinin değeri ve kalitesi ise tartışma konusudur.*****Üniversitelere ‘patent’ uyarısıYÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, üniversitelere atama ve yükseltme kriterleri arasına patent konusunun da alınmasına yönelik yazı gönderdiğini, paten sayıları bakımından kötü durumda olduğumuzu söyledi. Özcan, Bilkent Üniversitesi Ulusal Nanoteknoloji Araştırma Merkezi’ne (UNAM) bağlı Malzeme Bilimi ve Nanoteknoloji Enstitüsü’nde görevli patent sahibi 20 öğretim elemanıyla bir araya geldi.Özcan, üniversiteler arasında tatlı bir rekabet başladığını ifade ederek üniversitelerin kaç yayınları, patentleri olduğu konusunda birbirlerini takip ettiğini söyledi. Üniversitelere bilim ve teknoloji anlamında Ar-Ge çalışmalarına yönelik devlet tarafından biraz daha fazla para aktarılması gerektiğini anlatan Özcan, bunun olması durumunda belli bir eşiğin atlanabileceğini söyledi. Özcan, “Patent alsanız bile onlar raflarda kalıyor gibi bir durumla karşı karşıyayız. Üniversitelerimize ‘patenti mutlaka atama ve yükseltme kriterleri arasına alın’ diye iki kez yazı yolladım. Bazı üniversitelerimiz aldı, bazıları almadı. Ne kadar iyi çalıştığından pek emin değilim. Takip ediyoruz ama bizi tatmin eden bir sonuç yok ortada. Bu sefer üçüncü kez yazı göndereceğiz” dedi.*****Balon Pilotluğu’na bu yıl öğrenci alınacakSİVİL havacılık alanında verdiği eğitimleri sürekli geliştiren Kapadokya Meslek Yüksekokulu, 2011-2012 akademik yılı ek yerleştirmeleriyle birlikte 2 yıllık ‘Balon Pilotluğu’ programına öğrenci almaya başlıyor. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından verilen Yer Hizmetleri, Kabin Memuru Temel Emniyet Eğitimi, Uçak Teknisyenliği eğitim yetkilerini almış olan ve 9 Mart 2011 tarihinde bu yetkilerine ‘Balon Pilotluğu’ eğitimi yetkisini de ekleyen yüksekokul, açmış olduğu kurslarla bugüne kadar 20 özel, 6 ticari, 4 öğretmen pilot yetiştirdi. 11 kontenjanla yüksekokulun Nevşehir yerleşkesinde eğitime başlayacak olan programı tercih etmek isteyen öğrencilerin, ek kontenjan döneminde YGS-6 puan türünden tercih yap-maları gerekiyor.*****Soruları artık bilgisayar seçecekÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir, “Artık ne şifre, ne kopya, ne de insan hatası olacak. Önümüzdeki yıldan itibaren sorular insan eli değmeden, binlerce sorunun bulunduğu havuzdan bilgisayar tarafından rastgele seçilecek. Otomatik Sınav Sistemi, 2012’den itibaren tüm sınavlarda uygulanacak” dedi. Soru hazırlanan tüm bilgisayarların tek bir network’e bağlı olacağını belirten Demir, işlemlerin kriptoyla saklanacağını ve dışarıdan bilgisayara girilse bile soruların okunamayacağını ifade etti.
ÖSYM, adayların ek yerleştirme tercihlerini 3-6 Ekim tarihleri arasında başvuru merkezleri veya internet üzerinden bireysel olarak yapmaları gerektiğini açıkladı. Yaklaşık 100 bin üniversite adayı ek yerleştirmeyle yeni bir şans arayacakYükseköğretim programlarının kontenjanlarına 2011-ÖSYS (Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi) sonuçlarına göre Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından ek yerleştirme yapılacak. ÖSYM’den yapılan açıklamada, 2011-2012 öğretim yılı için merkezi yerleştirmede boş kalan, yerleştirilen adayların kayıt yaptırmaması nedeniyle boşalan ve 2011-ÖSYS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu yayımlandıktan sonra açılan yükseköğretim programlarının kontenjanlarına 2011-ÖSYS sonuçlarına göre ek yerleştirme yapılacağı bildirildi.Adayların, 2011-ÖSYS ek yerleştirme tercihlerini, 3-6 Ekim tarihleri arasında başvuru merkezleri aracılığıyla veya internet üzerinden bireysel olarak yapmaları gerektiği belirtilen açıklamada, 2011-ÖSYS merkezi ilk yerleştirmede tercih işlemi yapılabilen tüm ortaöğretim okulu müdürlükleri ve ÖSYM Sınav Merkezi yöneticiliklerinin, ÖSYS’de başvuru merkezi olarak görev yapacakları, başvuru süresinin kesinlikle uzatılmayacağı kaydedildi.3 TL hizmet ücreti alınacakAdayların, tercihlerini başvuru merkezi aracılığıyla yaptıklarında 3 TL tutarındaki hizmet ücreti dışında başka bir ücret ödemeyecekleri ifade edilen açıklamada, postayla merkeze gönderilen tercih formlarının işleme alınmayacağı vurgulandı. Açıklamada şunlara dikkat çekildi:2011-ÖSYS ek yerleştirme kurallarına ilişkin bilgiler, 2011-ÖSYS Yükseköğretim Programları’na Ek Yerleştirme Kılavuzu’nda yer alacaktır. Ek yerleştirme için başvuracak adayların bu kılavuzu dikkatle incelemeleri gerekmektedir.Adaylar, 2011-ÖSYS Ek Yerleştirme Kılavuzu ile Tercih Formu’na http://www.osym.gov.tr internet adresinden ulaşabileceklerdir. Kılavuz dağıtımı ve satışı yapılmayacaktır.2011-ÖSYS Ek Yerleştirme Kılavuzu 29 Eylül 2011 tarihinde ÖSYM’nin http://www.osym.gov.tr internet adresinden yayımlanacaktır. Kılavuz adaylara ön bilgi amacıyla yayımlanacaktır. Tercih işlemlerinin başlayacağı 3 Ekim 2011 tarihine kadar zorunlu hallerde kılavuzda değişiklik yapılabilecektir. Adayların tercihlerini yapmadan önce 3 Ekim 2011 tarihinde ÖSYM’nin internet adresinden güncellenerek yayımlanacak kılavuzu dikkatle incelemeleri gerekmektedir. Kılavuz basılı olarak dağıtılmayacağından adayların ÖSYM’den yapılan duyuruları takip etmeleri yararlarına olacaktır.Ek yerleştirme işlemleri, 2011 Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi (ÖSYS) Kılavuzu, 2011-ÖSYS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu ile 2011-ÖSYS Yükseköğretim Programları’na Ek Yerleştirme Kılavuzu’nda belirtilen esaslara göre yapılacaktır. Puan türüne dikkat edinEk yerleştirme, kazandığı halde kaydını yaptırmayan öğrencilerle yeni açılan fakültelerin sağladığı kontenjanlardan oluşuyor. Ek yerleştirme, yaklaşık 100 bin gence daha üniversiteli olma şansı tanıyor. Ek yerleştirmeye, merkezi yerleştirmeye başvuran fakat yerleştirilemeyen, açıköğretimin kontenjansız bölümlerine yerleştirilmiş, sınavsız geçişle herhangi bir önlisans programına yerleştirilmiş, özel yetenek sınavıyla bir programa yerleştirilmiş öğrenciler başvurabilir. Önlisans programları (2 yıllık bölümler), tüm okul türleri ve alanlardaki öğrenciler tarafından tercih edilebilir. Bu bölümleri tercih ederken adayların, programın hangi puan türüyle öğrenci kabul ettiğine dikkat etmeleri gerekir. Aynı zamanda lisans programlarını (4 ve 6 yıllık bölümler) tercih edecek öğrencilerin de bu bölümleri hangi puan türüyle tercih edeceklerine dikkat etmeleri gerekir. Öğrencinin hangi programı hangi puan türüyle tercih etmesi gerektiği de ek yerleştirme kılavuzunda yer alıyor. Adaylar, tercih edecekleri yükseköğretim programlarının özel koşullarını okumalıdır. ‘Kalabalık okullar kaliteyi düşürüyor’Eğitim Bilimci Prof. Dr. Adil Çağlar, ülkemizde kalabalık sınıfların çok gündeme geldiğini ancak kalabalık okulların yaşam kalitesini örseleyici yönü üzerinde yeterince durulmadığını vurguladı2011-2012 eğitim-öğretim yılı yine birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Eğitim Bilimci Prof. Dr. Adil Çağlar’la Türk eğitim sisteminin sorunlarını ve çözüm önerilerini konuştuk. İşte Çağlar’ın eğitimle ilgili tespitleri ve çözüm önerileri: “Ülkemizde yılda 180 işgünü öğretim yapılıyor. Bu, her iki günün bir gününün eğitim günü olduğu anlamına geliyor. Kırsal kesimlerdeki birleştirilmiş sınıf uygulamaları büyük kent merkezlerindeki ikili öğretim uygulamalarıyla 180 işgününü reel olarak daha da kısaltıyor. Oysa Almanya, İngiltere gibi ülkelerde yılda 200-210 gün arasında eğitim yapılıyor. Eğitim süresi uzatılmalı Türk çocuğunun eğitime çok ihtiyacı var. Eğitim süresinin ne kadar etkili ve verimli kullanıldığı da ucu açık bir soru olarak ortadayken eğitim süresinin uzatılması ve etkinleştirilmesi bakımından yeni arayışlar içinde olmak gerekiyor. Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip ülkemizde 56 bin okulun 180 gün boyunca boş tutulması ya da bu olanaklardan çok az yaralanılması üzerinde durulması gereken önemli bir durumdur. Çağdaş ölçülerde ortalama ideal bir okul 600 civarında mevcutlu okullardır. Ülkemize baktığımız zaman özellikle büyük kent merkezlerinde 23 bin öğrencili okulların sayısının fazla olduğu görülür. Bu okulların çoğunluğu çift öğretim yapıyor. Bu olgu, o okullardaki eğitim kalitesini öğrencilerin ve çalışanların yaşam mutluluğunu doğrudan etkiliyor. Ülkemizde kalabalık sınıflar çok gündeme getirilmesine ve bu sınıfların eğitimsel tahribatları üzerinde durulmasına rağmen kalabalık okulların verimliliği azaltıcı yaşam kalitesini örseleyici yönü üzerinde yeterince durulmuyor. Özellikle büyük kentlerde sınıf sayıları azaltılmaya çalışılırken okul mevcutlarının da azaltılması gerektiği ortadadır.Dünyadaki modellerEğitim yönetimi dinamik bir yönetim alanıdır. Okulun bulunduğu bölgeye, kültüre ve ihtiyaçlara doğrudan bağlıdır. Dünyada gelişmiş eğitim sistemleri incelendiği zaman yerinden yönetim, bölgesel yönetim komisyonları yerel yönetimde ve sivil toplum örgütlerinin doğrudan katkıları açık şekilde görülebilir. Merkezi yönetimin dışındaki yönetim modelleri bir çok kişi ve çevrenin sandığı gibi ülkeyi bölmeye, parçalamaya götürmez. Bu açıdan değerlendirildiği takdirde ülkemizdeki eğitim sisteminin yönetilmesi sorunlarını açıkça tartışmak ve dünyada uygulanan modellerin ülkemiz koşulları ve ihtiyaçları dışında nasıl dönüştürülebileceği ve sentezlenebileceğiyle ilgili projeler üretmek gerekir.”
TÖDER Genel Koordinatörü Faruk Tatar, okula yeni başlayan çocukların anne-babalarına seslendi: İlk haftalarda çocuğunuzla beraber okula gidebilirsiniz. Ancak sabahtan akşama kadar beklemeyi görev haline getirmek, çocuğun size olan bağımlılığını arttırabilir. Bu süreyi yavaş yavaş azaltın...Yaklaşık 1 milyon 350 bin çocuk ilköğretime, 500 bin çoku da okul öncesi eğitime dün ‘merhaba’ dedi. İlk kez okula başlayan çocuklara destek olunması onların eğitim başarıları, ruh sağlıkları bakımından çok önemli. Bu süreçte anne-babalara düşen görevler var. Bunlar mutlaka göz önünde bulundurulmalı. TÖDER Genel Koordinatörü Faruk Tatar, ailelere önerilerde bulundu.Okul araç ve gereci alırken abartmayınOkul, hayatın tek konusu haline getirmeyin ya da hiçbir şey olmamış gibi davranmayın. Çocuğun okulu sevmesi ve okula motive olması amacıyla okulu gereğinden fazla övmeyin. Çünkü okul sosyal bir ortamdır. Çocuğu mutlu edecek boyutları olduğu kadar, kaygıya düşürecek boyutları da vardır. Çocuk okula ‘okul cennet, öğretmen melek’ algısıyla başlarsa okulda yaşadığı olumsuz durumlar onu çok kolay hayal kırıklığına uğratabilir. Çocuğa alınan, alınacak okul araç ve gereçleri konusunda abartılı davranmayın. Çok lüks ya da gereğinden fazla eşyalar almak tahmin edilemeyen sıkıntılar yaratabilir. Bunun tersine çocuk için gerekli olan araç gereçlerin alınmaması da çocuğu okula isteksiz hale getirebilir. Öğretmeni ve arkadaşlarına mahcup olması bazı sıkıntılar yaratabilir. Özellikle tek çocuklar, küçük kardeşi olanlar ve aşırı koruyucu anne-baba tutumlarıyla yetişenler okula uyum konusunda daha çok zorluk çekebilirler. Bu tür çocukların anne- babaları daha dikkatli özenli olmaları gerekir. Okula hazır olma dendiği zaman genellikle çocukların harfleri tanıması, sayıların anlamını bilmesi üzerinde durulur. Özellikle kent merkezlerindeki çocuklar sayıları ve harfleri çok kolay tanıyabilir. Bazı konularda uzmanlara danışınHatta kendi kendilerine okuma öğrenebilir. Zihinden toplama ve çıkarma yapabilir. Bu durum anne-babaları yanıltır. Çocuklar araştırmaların ortaya koyduğu gerçekler ışığında değerlendirildiğinde okula uyum zorluğu çeker. Okul olgunluğu bu süreçte tartışılması gereken bir kavramdır. Okul olgunluğu çocuğun okula başlarken ihtiyaç duyduğu temel zihinsel, sosyal, psikomotor becerilere sahip olması durumudur. Öğretmenle yapacağınız işbirliği konusunda samimi ve açık olun. Öğretmenden çocuk için özel ilgi göstermesini beklemek doğru değildir. İlk haftalarda çocukla beraber okula gitmek gerekebilir. Ancak bu süreyi uzatmak ve sabahtan akşama kadar beklemeyi görev haline getirmek, çocuğun anne-babaya bağımlılığını daha da arttırabilir. Okulda kalma sürelerini tedrici olarak azaltmak ve uygun bir dönemde sonlandırmak gerekir. Okula hazırlık sürecinde sadece annenin görevi olmamalı, baba da bu konuda paydaş olmalı ve anne-baba arasında ortaya çıkabilecek görüş ayrılıkları çocuğun olmadığı ortamlarda çözülmeli ve bu farklılık çocuğa yansıtılmamalı. Okul 40 dakika ders yapılan yerdir. Çocuğun dikkat süresi sınırlı olduğu belli bir yerde uzun süre oturma alışkanlığı olmadığı için çocuk sıkılabilir. Aynı şekilde kalem tutma, silgi tutma, ayakkabı bağı bağlama gibi işlerde gereken küçük kasları yeterince gelişmiş olabilir. Bu alanlarda uzmanlara danışmanızda fayda var.‘Karnım ağrıyor’ bahanesine dikkat!OKULUN başladığı ilk aylarda çocuk çeşitli nedenlerle okula gitmemek için bahaneler uydurabilir. Bu bahanelerin arkasında yatan olguları doğru tespit etmek sorunun cevabını çözmede kolaylık sağlar. Örneğin ‘okula gitmeyeceğim, karnım ağrıyor’ bahanesine sığınmak istediği zaman, çocuğun gerçekten karnının ağrıyıp ağrımadığını ve bu gerekçeyi yaratmasının arkasında yatan temel faktörü bulmak gerekir. Çocuğa karın ağrısı ilacı içirmek problemin çözümü değildir. Bu gibi konularda çocuk gerçekten hasta değilse bu isteği karşısında kararsızlık göstermek onun bu tür bahaneleri daha sık yaratmasına yol açar. Bu konuda dikkatli olmak gerekir.‘Hukuk öğrencisine çeşitli uzmanlık dalları sunmalıyız’HUKUK en çok tercih edilen bölümlerin başında geliyor. Türkiye’de 70 dolayında üniversitede hukuk fakültesi var. Devlet üniversitelerinde gündüz ve ikinci öğretim, vakıf üniversitelerinde ücretli ve burslu programlar bulunuyor. Doğuş Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fehim Üçışık, hukuk eğitimindeki sorunlarla ilgili şunları söyledi: “Üniversite araştırma, bilimsel çalışma yapan, bilim yuvası ve öğretim yapan bir kuruluş. Mevzuata göre de hukuk fakültesi mezunları avukat, yargıç, kaymakam, vali, dışişlerinde görevli, bakanlık ve kamu kurumlarında yönetici olabiliyor, kamu kuruluşlarında danışmanlık, müfettişlik gibi görevler üstlenebiliyor. Hukuk eğitimini irdeliyorsak bu mezunlarımızın iş alanları itibariyle değerlendirilmesini gözönünde bulundurmak zorundayız. Dışişlerinde acaba insan gücü kaynağı açısından hukukçu oranı ne kadardır? Gelişim ne şekildedir? Kamu yöneticiliğinde bu oran nedir? Valiler, konsoloslar, hukuk fakültesinden mi yetişiyor yoksa hukuk fakültesi, savcıları, hakimlerin bir bölümünü ve avukatları yetiştiren dört yıllık bir öğretim kurumu mudur? Bu hususlar ortaya konarak hukuk fakültelerinin, yakın alanlar ve sonradan açılan bölümler, kamu yönetimi, uluslararası ilişkiler, çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri bölümleri ve bunların mezunları karşısındaki konumu yeniden değerlendirilmelidir. Seçimlik dersler çoğaltılmalıFakülte ne lisedir, ne yüksekokul. Böyle olunca öğrencilere müfredat programının tatbikiyle yetinilemez. Biz, bu konuda çeşitli bilimsel toplantılar düzenlemekte ve öğrencilerin kültür kulüpleri faaliyetlerini özendirmekteyiz. Görüşüm, fakültelerimizin topluma karşı görevini yerine getirmesiyle öğrencilerimize müfredat dışı bilimsel, kültürel destek sağlamasının ayrı faaliyetler olmayıp tamamen örtüştüğüdür. Öğretim konusundaki çabalarımız, seçimlik dersleri çoğaltarak öğrencilere, ileride gerek akademisyen gerekse uygulamacı olarak çalışacakları alanlar açısından çok sayıda uzmanlık dalları arasında tercih olanağı sunmak, vak’a metoduyla öğrenime olabildiğince fazla yer vermek, yerli, yabancı deneyimli hukukçulardan derslerimizde ve ders dışı, öğrencilere yönelik bilimsel faaliyetlerimizde yararlanmak şeklinde olmalıdır.”
İstanbul Bilgi Üniversitesi alanlarının en saygın isimlerini bünyesinde bulunduruyor. Hem Türkiye’de hem de uluslararası alanda bilimsel çalışmalarıyla tanınmış deneyimli öğretim kadrosu, BİLGİ’nin akademik gücünü oluşturan en önemli etkenlerden biri.BİLGİ kadrosundaki güçlü isimlerin öğrencisi olma imkânı bulan BİLGi’liler, bireysel ve akademik gelişimleri konusunda önemli bir destek elde ediyorlar. Üniversitenin birbirinden farklı düşüncelerin bir arada var olduğu evrensel değerlerle donanmış kültürel ve bilimsel bir ortam olduğunu savunan öğretim üyeleri; okul için değil, yaşam için öğretiyorlar.Türkiye’nin düşünce dünyasına yön veren isimler BİLGİ’deProf. Dr. Suraiya FaroqhiTarih bölümÜ başkanı“Tarih sadece dokümanlardan çıkar düşüncesine hiçbir zaman inanamadım. Ne oluyorsa, belirli bir çevrede olur, bir coğrafyası var. İçinde olayların meydana geldiği bir mekân her zaman vardır, o mekânın geçmişi olur. İnsanlar, içinde yaşadıkları bölgenin geçmişine dair inançlara sahiptir. Bu nedenle tarihçi; üzerinde çalıştığı olayların cereyan ettiği çevreyi tanımak zorundadır.”Prof. Dr. Arus Yumul Sosyoloji bölümü başkanı“Sosyolog; toplumu, toplum ile bireyin karşılıklı ve karmaşık ilişkisini anlamaya çalışan kişidir. ‘Toplumu anlamak’ basit bir kelime gibi görünse de, sosyolog olmaya karar vermek; hayatınızı, dünyaya, çevrenize ve kendinize bakışınızı değiştirecek baş döndürücü bir yolculuğa çıkmaya karar vermeye benzer. Bu yolculuk bildiğimiz, sıradan seyahatlerden farklıdır. Çünkü sosyolog toplumun kalbine doğru bir yolculuğa çıkar.”Prof. Dr. Mete Tunçay Tarih Bölümü Öğretim Üyesi“Tarih eğitiminin amacı, öğrencilerde bütün insan etkinliklerine karşı bir duygudaşlık uyandırmak, böylelikle onun geçmişe neler borçlu olduğunu ve geleceğe karşı ödevlerini kavratmaktır. Tarih eğitimi, kişinin toplum-birey ilişkisini doğru örneklerle kavramasına, adil bir şekilde yetişmesine ve yüksek insan değerlerini benimsemesine yardımcı olur.”Prof. Dr. Murat Belge Karşılaştırmalı Edebiyat BölümÜ Başkanı“Karşılaştırmalı edebiyat, var olan pratiğe karşı bir meydan okumanın adıdır. Bir göçmen kuş sıcaktan serine, serinden sıcağa kanatlarını açarken, hangi ülkelerin üstünden geçtiğini, bunların sınırlarının son savaşlara göre neden çizildiğini, nerede pasaport, nerede gümrük denetimi yapıldığını bilmez. Sanatın ve aslında insani olan her şeyin, o göçmen kuştan çok farklı olması için bir neden yok.”Betûl MardinHALKLA İLİŞKİLER BÖLÜMÜ ÖĞRETİM GÖREVLİSİ“Halkla ilişkiler ikna sanatıdır. İyi bir halkla ilişkiler için öncelikle iyi araştırma yapmak, daha sonra hedef belirlemek gerekir. Ben öğrencilerime hep şu örneği veririm: Karşıdaki apartmanın kızını seviyorsanız, ilk hedefiniz apartmanın kapıcısı olmalı.”Prof. Dr. Remzi SanverRektörProf. Dr. Asaf Savaş AkatEkonomi Bölümü BaşkanıProf. Dr. Burhan ŞenatalarEKONOMİ BÖLÜMÜ ÖĞRETİM ÜYESİBülent SomayKarşılaştırmalı edebiyat BÖLÜMÜ öğretim görevlisiProf. Dr. DenizÜlke Arıboğan Mütevelli Heyeti Üyesi “Son 20 yılda dünya büyük bir endüstriyel, sosyal, yapısal dönüşüm yaşadı. Bizim önemli bulduğumuz sektörler, meslek grupları yerini yenilerine bırakıyor. Artık makine mühendisliği, kimya mühendisliği gibi alanlar değil, enerji sistemleri mühendisliği, biyomühendislik ve genetik gibi alanlar revaçta. Pek çok farklı disiplin için psikoloji, sosyoloji gibi alanlara yönelik uzmanlıklar var. İletişim, sanayi sonrası toplumunun favori meslek grubu olarak öne çıkıyor. Çocuklarımıza yardımcı olmak için, önce yeni çevreyi öğrenmeliyiz.”Uluslararası etkinlikler, dünyaca ünlü konuklarKuruluşundan bu yana Türkiye’nin entelektüel hayatında önemli bir yer elde etmiş olan İstanbul Bilgi Üniversitesi, her yıl düzenlediği 400’ü aşkın bilimsel ve kültürel etkinlik çerçevesinde Türkiye ve dünyadan fikir önderlerini ağırlıyor. BİLGİ’de geçtiğimiz yıllarda ağırlanan konuklar arasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan R. Tayyip Erdoğan, Dünya Bankası eski Başkanı James Wolfensohn, ABD eski Dışişleri Bakanı Madeleine Albright, Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu, Yunanistan eski Başbakanı Kostas Simitis, Fransa eski Kültür Bakanı Jack Lang ve Avrupa Komisyonu Başkanı Josè Manuel Barroso gibi siyaset ve ekonomi dünyasının önde gelen isimleri; Jean Baudrillard, Slavojiek, Jürgen Habermas, Seyla Benhabib gibi sosyal bilimlerin önde gelen isimleri de yer alıyor. 2010-2011 akademik yılında, Laureate International Universities’in Onursal Başkanı ve ABD 42. Başkanı Bill Clinton, BİLGİ’nin Santral Kampüsü’nde bir konferans verdi. luslararası düşün dünyasının önemli ismi Prof. Dr. Noam Chomsky de, 9-10 Ekim 2010 tarihlerinde Dolapdere Kampüsü’nde düzenlenen Düşünce Özgürlüğü için 7. İstanbul Buluşması’na onur konuğu olarak katıldı.Prof. Dr. Diane SunarFEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ DEKANI“Dünyayı değiştirmek için, gerçekleri anlayıp yorumlamak gerekir. Fen-Edebiyat Fakültesi’nin tüm bölümleri, öğrencilerine, bugünün ve yarının dünyasını anlamak için temel bilgiler almalarını ve yorumlamak için beceriler ve yetkinlikler geliştirmelerini sağlamaktadır.”Prof. Dr. Cemali DinçerMühendislik Fakültesi Dekanı“Yeni yüzyılın mühendislik eğitimi; ileri bilişim ve iletişim teknolojileri, genetik ve biyoloji, enerji, endüstri, çevre ve sürdürülebilirlik alanlarına odaklanmayı gerektiriyor. Fakültemizin eğitim anlayışı buna dayandığından, geleceği tasarlayacak mühendisler BİLGİ’de yetişiyor diyebiliriz.”Prof. Dr. İhsan BilginMimarlık Fakültesi Dekanı“Mimarlık eğitimi; insanın kapasitesini, performansını, yapabilirliğini artırır. İnsan yaşamına etik ve estetik bir tarz kazandırır. Bu zengin disiplinde eğitim, atölye çalışmaları ve mesleki gezilerle görgü kazanarak sindirilebilir.”Prof. Dr. Halil Nalçoğlu İletişim fakültesi dekanı“İletişim, teknolojinin çok ağır bastığı ve teknolojik değişikliklerin önemli rol oynadığı bir alan. İletişim fakülteleri hiçbir zaman sabit bir müfredata bağlı kalamaz. İletişim, çok hızla adapte olan ve hızla dönüşen bir alan olduğundan, bu alanda eğitim veren bölümlerin bu değişime adapte olması gerekir.”Prof. Dr. Turgut Tarhanlı Hukuk Fakültesi Dekanı“İyi bir hukukçunu yapması gereken, kuralları ezberlemek değil; hukukun, hayatın içindeki değişimini anlamak ve buna göre düzenlemeler yapabilmek olmalıdır. BİLGİ Hukuk olarak, öğrencilerimize, bu değişimleri anlamaya yönelik bir formasyon kazandırmayı amaçlıyoruz.”Prof. Dr. Ege Yazgan İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DEKANI“Pek çok farklı disiplinin buluştuğu İktisadi ve İdari Bilimler, bilginin hızla değişip dönüştüğü dünyada bu değişimin sadece seyicisi değil, aktörü olan bireyler yetiştirmeyi hedefler. BİLGİ’de modası geçmiş kavramları dayatmak yerine disiplinlerarası bir yaklaşımla çağa uygun, yetkin bir eğitim sunuyoruz. Öğrencilerimize sağlam bir profesyonel eğitim ve zengin bir temel kültür eğitimi vermek, teoriyle pratiği harmanlamak, öğrencilerimizin farklı çalışma alanlarında uzmanlaşmalarını sağlamak öncelikli hedefimiz.”İstanbul Seminerleri İstanbul Bilgi Üniversitesi’ninResetDOC işbirliğiyle düzenlediği İstanbul Seminerleri, her yıl dünyanın dört bir tarafından öğrenci ve araştırmacıları, medeniyetlerarası diyalog, çoğulculuk ve demokrasi konularında faaliyet gösteren en etkili entelektüellerle felsefi etkileşimde bulunmak üzere bir araya getirir. Bu yıl Avrupa’da yeni göç dalgalarının yol açtığı kızgınlık ve korku üzerine odaklanan İstanbul Seminerleri’nin davetlileri arasında Tariq Ramadan, Seyla Benhabib, Nilüfer Göle, Fuat Keyman ve Zaid Eyadat da vardı.
İstanbul Kavram Meslek Yüksekokulu 2010-2011 akademik yılında uygulamaya koyduğu Yurtdışı Eğitim Sistemi (YES) ile öğrencilerine önlisans diplomalarını İngiltere’nin önde gelen üniversitelerinden online lisansa tamamlama olanağı sağlıyorİstanbul Kavram Meslek Yüksekokulu 2010-2011 akademik yılında uygulamaya koyduğu Yurtdışı Eğitim Sistemi (YES) ile öğrencilerine online uzaktan eğitim sayesinde kısa süre içerisinde eğitimlerini İngiltere’nin önde gelen üniversitelerinde zaman ve mekandan bağımsız olarak, lisansa tamamlıyor. Böylelikle Türkiye’den ayrılmadan Türkiye’deki üniversitelerin dörtte biri fiyatına lisans diploması alabiliyorlar. Aynı zamanda öğrenciler isterlerse Amerika ya da Kanada’da % 70’e varan burs oranlarıyla alacakları örgün eğitim sayesinde de lisans diplomasına sahip olabiliyorlar.Ücretsiz İngilizce hazırlıkKavram MYO, ABD, Kanada ve Türkiye’de üniversitelerin lisans veya yüksek lisans programlarında okuyacak olan ögrencilerin ihtiyaç duyduğu Akademik İngilizce hazırlığını veren dünyanın en iyi dil eğitim kurumlarından biri olan ESLI ile işbirliği yaptı. Kavram MYO öğrencileri, dünyanın en iyi İngilizce akademik hazırlık programını veren ESLI ile İngilizcelerini üst düzeye taşıma ve herhangi ek bir sınava girmeden Amerika veya Kanada’da ESLI burslarıyla üniversite eğitimlerine devam etme ya da İngiliz üniversitelerinde online lisans tamamlama şansına sahipler. Öğrenciler Kavram Meslek Yüksekokulu’nun sunmuş olduğu bu ayrıcalık sayesinde geleceklerini güvence altına alarak çift diploma hakkına sahip oluyorlar.Yeni ve iddialı bölümlerKurulduğu günden bugüne iş dünyasındaki gelişmeleri yakından takip eden, akademik bilgiyle mesleki eğitimi birlikte sunan, iş dünyasında farklılık yaratan donanımlı tercih edilen bireyler yetiştiren Kavram MYO, yeni açılan programlarıyla şimdi daha da güçlü. İstihdam garantili “Çorap ve Moda Tasarımı Bölümü”, Avrupa ve Türkiye’de bir ilk. Programların içeriği, ilgili sektörlerin ihtiyaçlarını karşılayacak tarzda hazırlanan, eğitimlerini dünya ve AB meslek standartlarına uygun modern araç ve gereçlerle destekleyen Kavram MYO yeni açtığı Aşçılık, Çorap ve Moda Tasarımı, Sağlık Kurumları İşletmeciliği, Tıbbi Dökümantasyon ve Sekreterlik, Bilgisayar Teknolojisi, Özel Güvenlik ve Koruma programlarıyla geleceğin nitelikli işgücünü ve liderlerini yetiştirmeye devam ediyor. Bu programların özellikle istihdam edilebilirlikle ilgili yakın ilişkisi dikkat çekiyor.Nitelikli mesleki eğitimKavram Meslek Yüksekokulu, İstanbul’un kalbinde yer alan Zincirlikuyu ve Ümraniye yerleşkelerinde üniversite-sanayi-toplum ilişkileri çerçevesinde dinamik bir eğitim modeli uyguluyor. İstanbul’un hatta Türkiye’nin finans merkezi Zincirlikuyu Yerleşkesi, Kavram MYO öğrencilerine iş dünyasını daha yakından görme ve tanıma imkanı sağlıyor.Merkezi yapısıyla şehrin tüm bölgelerinden kolaylıkla ulaşımın sağlandığı Zincirlikuyu Yerleşkesi’nin yanı sıra iş dünyasına destek sağlayan kuruluşlara yakınlığıyla bilinen Kavram MYO Ümraniye Yerleşkesi de gerek konumu ve gerekse modern fiziki koşullarıyla öğrencilerine geniş imkanlar sağlıyor.Tercih Danışma ve Tanıtım Günleri 5 Ağustos’a kadar sürecekİSTANBUL Kavram Meslek Yüksekokulu bu yıl da öğrencilerimizin tercihlerini doğru yapması, kariyerlerini belirlerken etkin yönlendirilmeleri için Zincirlikuyu ve Ümraniye yerleşkeleriyle birlikte İstanbul’da toplam6 noktada “Tercih Danışma Günleri” düzenliyor. Veli aday ve öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği Kavram MYO Tercih Danışma Günleri’nde yüksekokulun öğretim görevlileriyle birlikte kariyer danışmanları hizmet verecek.Kavram MYO bir dünya okuludurYURTDIŞI İlişkileri Ofisi, yurtdışı değişim programlarıyla her öğrencisine dünyanın kapılarını açıyor. Kavram MYO Erasmus anlaşmaları kapsamında İngiltere Llandrillo College, Slovenya Maribor The Vocational College of Traffic and Transport, Slovenya Educational Centre of Biotechnology Ljubljana, Slovenya Ekonomska Sola Murska Sobota, Bulgaristan The Vuzf University ve Polonya University of Humanities and Economics in Wloclawek üniversiteleriyle işbirliği içindedir. Kavram MYO idari kadro ve öğrenci değişimini deneyimleyen ilk meslek yüksekokuludur.Lisanslı sporcuya yüzde 50 burs olanağıKAVRAM MYO öğrenciler için öğrenim ücretleri ve koşulları konusunda çeşitli kolaylıklar sağlıyor. İlk üç tercihinde Kavram MYO’ya yer veren öğrenciler kazanmaları ve kayıt yaptırmaları durumunda İngilizce hazırlık programını ücretsiz okuyacak ya da % 50’ye varan oranlarda sıralama burslarından yararlanabilecekler. Ayrıca öğrenciler Kavram Meslek Yüksekokulu “Eğitim ve Spor Elele” projesi kapsamında herhangi bir spor dalında lisansa sahip ise eğitim ücreti üzerinden % 50 burs imkanlarından da yararlanabilecekler.Sıralama bursları tam size göreKAVRAM MYO, ücretsiz İngilizce hazırlık programından yararlanmayı tercih etmeyen öğrenciler için sıralama burslarını sağlıyor. Buna göre ilk üç tercihinde Kavram MYO yazan öğrenciler %50, 4., 5. ve 6. tercihlerinde Kavram Meslek Yüksekokulu’na yer veren öğrenciler ise % 25 burs imkanından faydalanabilecek.2011-2012 eğitim ücretleriİSTANBUL Kavram Meslek Yüksekokulu’nda tüm programların eğitim ücreti 8.900 TL+KDV’dir. İngilizce Hazırlık Okulu için 8.000 TL+ KDV’dir.