100 bin gence üniversite kapıları yeniden açılıyor!

Haberin Devamı

ÖSYM, adayların ek yerleştirme tercihlerini 3-6 Ekim tarihleri arasında başvuru merkezleri veya internet üzerinden bireysel olarak yapmaları gerektiğini açıkladı. Yaklaşık 100 bin üniversite adayı ek yerleştirmeyle yeni bir şans arayacak

Yükseköğretim programlarının kontenjanlarına 2011-ÖSYS (Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi) sonuçlarına göre Ölçme Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından ek yerleştirme yapılacak. ÖSYM’den yapılan açıklamada, 2011-2012 öğretim yılı için merkezi yerleştirmede boş kalan, yerleştirilen adayların kayıt yaptırmaması nedeniyle boşalan ve 2011-ÖSYS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu yayımlandıktan sonra açılan yükseköğretim programlarının kontenjanlarına 2011-ÖSYS sonuçlarına göre ek yerleştirme yapılacağı bildirildi.

Adayların, 2011-ÖSYS ek yerleştirme tercihlerini, 3-6 Ekim tarihleri arasında başvuru merkezleri aracılığıyla veya internet üzerinden bireysel olarak yapmaları gerektiği belirtilen açıklamada, 2011-ÖSYS merkezi ilk yerleştirmede tercih işlemi yapılabilen tüm ortaöğretim okulu müdürlükleri ve ÖSYM Sınav Merkezi yöneticiliklerinin, ÖSYS’de başvuru merkezi olarak görev yapacakları, başvuru süresinin kesinlikle uzatılmayacağı kaydedildi.

3 TL hizmet ücreti alınacak

Adayların, tercihlerini başvuru merkezi aracılığıyla yaptıklarında 3 TL tutarındaki hizmet ücreti dışında başka bir ücret ödemeyecekleri ifade edilen açıklamada, postayla merkeze gönderilen tercih formlarının işleme alınmayacağı vurgulandı. Açıklamada şunlara dikkat çekildi:

2011-ÖSYS ek yerleştirme kurallarına ilişkin bilgiler, 2011-ÖSYS Yükseköğretim Programları’na Ek Yerleştirme Kılavuzu’nda yer alacaktır. Ek yerleştirme için başvuracak adayların bu kılavuzu dikkatle incelemeleri gerekmektedir.

Adaylar, 2011-ÖSYS Ek Yerleştirme Kılavuzu ile Tercih Formu’na http://www.osym.gov.tr internet adresinden ulaşabileceklerdir. Kılavuz dağıtımı ve satışı yapılmayacaktır.

2011-ÖSYS Ek Yerleştirme Kılavuzu 29 Eylül 2011 tarihinde ÖSYM’nin http://www.osym.gov.tr internet adresinden yayımlanacaktır. Kılavuz adaylara ön bilgi amacıyla yayımlanacaktır. Tercih işlemlerinin başlayacağı 3 Ekim 2011 tarihine kadar zorunlu hallerde kılavuzda değişiklik yapılabilecektir. Adayların tercihlerini yapmadan önce 3 Ekim 2011 tarihinde ÖSYM’nin internet adresinden güncellenerek yayımlanacak kılavuzu dikkatle incelemeleri gerekmektedir. Kılavuz basılı olarak dağıtılmayacağından adayların ÖSYM’den yapılan duyuruları takip etmeleri yararlarına olacaktır.

Ek yerleştirme işlemleri, 2011 Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi (ÖSYS) Kılavuzu, 2011-ÖSYS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu ile 2011-ÖSYS Yükseköğretim Programları’na Ek Yerleştirme Kılavuzu’nda belirtilen esaslara göre yapılacaktır.

Puan türüne dikkat edin

Ek yerleştirme, kazandığı halde kaydını yaptırmayan öğrencilerle yeni açılan fakültelerin sağladığı kontenjanlardan oluşuyor. Ek yerleştirme, yaklaşık 100 bin gence daha üniversiteli olma şansı tanıyor. Ek yerleştirmeye, merkezi yerleştirmeye başvuran fakat yerleştirilemeyen, açıköğretimin kontenjansız bölümlerine yerleştirilmiş, sınavsız geçişle herhangi bir önlisans programına yerleştirilmiş, özel yetenek sınavıyla bir programa yerleştirilmiş öğrenciler başvurabilir.

Önlisans programları (2 yıllık bölümler), tüm okul türleri ve alanlardaki öğrenciler tarafından tercih edilebilir. Bu bölümleri tercih ederken adayların, programın hangi puan türüyle öğrenci kabul ettiğine dikkat etmeleri gerekir. Aynı zamanda lisans programlarını (4 ve 6 yıllık bölümler) tercih edecek öğrencilerin de bu bölümleri hangi puan türüyle tercih edeceklerine dikkat etmeleri gerekir. Öğrencinin hangi programı hangi puan türüyle tercih etmesi gerektiği de ek yerleştirme kılavuzunda yer alıyor. Adaylar, tercih edecekleri yükseköğretim programlarının özel koşullarını okumalıdır.

‘Kalabalık okullar kaliteyi düşürüyor’

Eğitim Bilimci Prof. Dr. Adil Çağlar, ülkemizde kalabalık sınıfların çok gündeme geldiğini ancak kalabalık okulların yaşam kalitesini örseleyici yönü üzerinde yeterince durulmadığını vurguladı

2011-2012 eğitim-öğretim yılı yine birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Eğitim Bilimci Prof. Dr. Adil Çağlar’la Türk eğitim sisteminin sorunlarını ve çözüm önerilerini konuştuk. İşte Çağlar’ın eğitimle ilgili tespitleri ve çözüm önerileri: “Ülkemizde yılda 180 işgünü öğretim yapılıyor. Bu, her iki günün bir gününün eğitim günü olduğu anlamına geliyor. Kırsal kesimlerdeki birleştirilmiş sınıf uygulamaları büyük kent merkezlerindeki ikili öğretim uygulamalarıyla 180 işgününü reel olarak daha da kısaltıyor. Oysa Almanya, İngiltere gibi ülkelerde yılda 200-210 gün arasında eğitim yapılıyor.

Eğitim süresi uzatılmalı

Türk çocuğunun eğitime çok ihtiyacı var. Eğitim süresinin ne kadar etkili ve verimli kullanıldığı da ucu açık bir soru olarak ortadayken eğitim süresinin uzatılması ve etkinleştirilmesi bakımından yeni arayışlar içinde olmak gerekiyor. Avrupa’nın en genç nüfusuna sahip ülkemizde 56 bin okulun 180 gün boyunca boş tutulması ya da bu olanaklardan çok az yaralanılması üzerinde durulması gereken önemli bir durumdur. Çağdaş ölçülerde ortalama ideal bir okul 600 civarında mevcutlu okullardır. Ülkemize baktığımız zaman özellikle büyük kent merkezlerinde 23 bin öğrencili okulların sayısının fazla olduğu görülür. Bu okulların çoğunluğu çift öğretim yapıyor. Bu olgu, o okullardaki eğitim kalitesini öğrencilerin ve çalışanların yaşam mutluluğunu doğrudan etkiliyor. Ülkemizde kalabalık sınıflar çok gündeme getirilmesine ve bu sınıfların eğitimsel tahribatları üzerinde durulmasına rağmen kalabalık okulların verimliliği azaltıcı yaşam kalitesini örseleyici yönü üzerinde yeterince durulmuyor. Özellikle büyük kentlerde sınıf sayıları azaltılmaya çalışılırken okul mevcutlarının da azaltılması gerektiği ortadadır.

Dünyadaki modeller

Eğitim yönetimi dinamik bir yönetim alanıdır. Okulun bulunduğu bölgeye, kültüre ve ihtiyaçlara doğrudan bağlıdır. Dünyada gelişmiş eğitim sistemleri incelendiği zaman yerinden yönetim, bölgesel yönetim komisyonları yerel yönetimde ve sivil toplum örgütlerinin doğrudan katkıları açık şekilde görülebilir. Merkezi yönetimin dışındaki yönetim modelleri bir çok kişi ve çevrenin sandığı gibi ülkeyi bölmeye, parçalamaya götürmez. Bu açıdan değerlendirildiği takdirde ülkemizdeki eğitim sisteminin yönetilmesi sorunlarını açıkça tartışmak ve dünyada uygulanan modellerin ülkemiz koşulları ve ihtiyaçları dışında nasıl dönüştürülebileceği ve sentezlenebileceğiyle ilgili projeler üretmek gerekir.”

DİĞER YENİ YAZILAR