‘Kişilik, okul öncesi dönemde biçimlenir’

Haberin Devamı

Rehberlik ve psikolojik danışmanlık alanında uzman olan Prof. Üstün Dökmen, çocuklarda kişiliğin biçimlendiği, yaratıcılığın, merakın ve öğrenme hızının en yüksek olduğu dönemin, ‘okul öncesi’ dönem olduğunu belirtti. Dökmen, “Bu dönem gelişim ve eğitim için çok önemli” dedi.

Psikolojik danışmanlık ve rehberlik alanlarındaki uzmanlığıyla tanınan Prof. Üstün Dökmen, son yıllarda kurduğu okullarla eğitim dünyasında standartları değiştirmeye başladı. Dökmen, bu okulların çocukların yanı sıra öğretmen ve anne babalar için de akademi niteliğinde olduğunu belirterek şunları söyledi: “Türkiye’de çocukların daha iyi bir eğitim almasına destek olmak, sahip olduğumuz deneyim ve uzmanlığı bu yönde değerlendirebilmek amacıyla yol arkadaşım Uzman Psikolog Süleyman Hecebil ile 2006 yılında Küçük Şeyler Anaokulu’nu kurduk. Eğitim alanındaki faaliyetlerimiz böylelikle başladı. Bu okullar çocukların yanı sıra öğretmenler ve anne babalar için de bir akademi niteliğindedir. Bugün 13 ilde 23 okulumuzla hizmet vermeye devam ediyoruz. Okul öncesi dönem, kişiliğin biçimlendiği, yaratıcılığın, merakın ve öğrenme hızının en yüksek olduğu dönemdir. Dolayısıyla bu dönemdeki kazanımlar ilerleyen yıllarda kişilik yapısını, tavır, alışkanlık, inanç ve değer yargılarını biçimlendiriyor. Bu nedenle okul öncesi dönemde gelişim ve eğitimi çok önemsiyoruz.

Eğitim sistemi

Yola çıkış amacımıza uygun şekilde, anaokulu eğitimindeki alışkanlıkları ve standartları değiştirmeye devam ediyoruz. Tüm okullarımızın öğretmen seçimlerinden, yönetici seçimlerine, günlük, haftalık eğitim planlarından yemek menüsüne, aile ve öğretmen eğitimlerine kadar tüm süreçlere katkı yapıyoruz. Vizyonumuz, ‘suflör’ kullanmadan yaşamayı öğrenen çocuklar yetiştirmektir. Dolayısıyla yaptığımız işin toplumsal sorumluluğu da büyük. Sanırım hızlı büyümenin nedeni okullarımızda kaliteli bir standart ve seçenek oluşturabilmek. Kültürümüz ve ülkemizin eğitim sistemi, çocuklarımızı büyüme, gelişme ve eğitim sürecinde suflörlük yaparak yetiştirmeye yatkındır. Hatta bunda bazen o kadar ileri gideriz ki zaman zaman dayanamayıp çocuklarımızın yerine sahneye biz fırlarız. Suflör kullanmadan yaşamayı öğrenen çocuklarımızın, suflör kullanmayan liderler olarak ülkemize katkıda bulunacaklarına inanıyoruz.

Önemli tespitler

Anaokulumuzun gördüğü ilgi, bizi eğitim alanında yeni arayışlara itti. Bir yandan velilerden gelen büyük destek, diğer yandan eğitimin farklı dönemlerine dair sahip olduğumuz ideallerle yine Süleyman Hecebil ile Yönder Okulları’nı kurmaya karar verdik. Süleyman Bey uzun yıllar eğitim dünyasının içinde yer alıp öğrencilerin ve ailelerin yaşadığı sıkıntılara yakından şahit olmuş bir eğitimci ve psikologtur. Dolayısıyla eğitimin nasıl olması gerektiğine dair önemli tespitleri ve yöntemleri bu yolda bize ışık tuttu. Okula başlamak çocuk için, anne-baba için ailenin yaşam döngüsünde önemli bir başlangıçtır. Çocuk yeni bir sosyal ortama uyum sağlama çabasını gösterirken bir yandan da yeni sorumluluklar almanın kaygısı içinde olabilmektedir.

Anne-babalar da çocukların bu sürece kolay alışmasını ve sorumluluklarını üstlenmesini bekler. Ancak bu beklenti sürdükçe çocuğun kaygısı daha da artabilir. Bu nedenle anne-baba-çocuk ilişkisindeki doğal dengenin, karşılıksız sevginin ve kabulün değişmeden sürdürülmesi uyum sürecini hızlandırır, çocuğun okula güvenle bağlanmasını sağlar. Anne-çocuk ilişkisi sevgi ve güvene dayalı ise çocuğun okula uyumu kolay gerçekleşiyor. Okul çocuğun bireyselleşmesi ve kişiliğinin kristalize olabilmesinde çok önemli role sahip. Okul döneminde çocuğun gelişiminde artık anne-babanın etkisi azalıyor.

Günümüzde anne-baba ve çocuklar daha ilköğretimin başlangıcından itibaren sınav girdabına giriyor. İlköğretim 1. sınıfın ikinci döneminden itibaren çocuklarımız daha okuma zevki ve sabrını kazanmadan çoktan seçmeli testlere yönlendiriliyor, kitap okuma alışkanlığı kazanmayan insanlarımızın sayısı çığ gibi büyüyor.

Sınav karmaşası

Çocuklarımız çoktan seçmeli sorular arasında yaratıcılıklarını, öğrenmeye ilişkin ilgi, merak ve heyecanlarını küçük yaşlardan itibaren kaybediyor. Okuldan ve derslerden keyif almaz hale geliyor, sadece kaygılarını bastırmak için telaş içinde yarışmak zorunda kalıyorlar. Sınav sistemiyle ayrıca çocukların çok yönlü gelişimleri göz ardı ediliyor. Sistem, birkaç seçeneğe göre düşünen, ezberci çocuklar yaratıyor. Oysa okul öncesi dönem ve ilköğretim dönemi çocukların yaratıcılıklarının ve kendiliğindenliklerinin en yüksek olduğu dönemdir. Sınav karmaşası nedeni, çocuklarımızın yaratıcılıklarını yok ediyor. Yıllardır sınav sisteminde sergiledikleri başarıyı üniversite eğitimlerinde sürdüremeyen, uluslararası herhangi bir çalışmaya katkı sağlayamayan bireyler görüyoruz. Buna karşın anne-babalar olarak bu duruma sessiz bir kabulleniş içindeyiz. Hatta biraz çanak tuttuğumuzu bile söylemek mümkün.

Sağlıklı gelişim

Yönder Okulları, varolan ezberci sisteme alternatif sunma idealiyle açıldı. Yönder Okulları’nda, bugüne kadar ülkemizde uygulama aşamasında zafiyet yaşanan evrensel değerleri, çağdaş modelleri hayata geçirdik. Bireyin çok yönlü, sağlıklı gelişimi için gereken ezbercilikten ve sınav mantığından uzak eğitim sistemini uzmanlığımız, deneyimimiz ve bilgi birikimimiz, güçlü insan kaynaklarımızla kurduk. Okulumuzda öğrencinin ilgi, merak ve motivasyonunun yüksek tutulacağı, öğrenme sorumluluğunu öğrencinin alacağı, deneme, araştırma ve projeye dayalı bir eğitim anlayışı benimsiyoruz.

Kaliteyi arttırıyoruz

Yenilikçi eğitim anlayışımız içinde öğrenciyi, ebeveyni, okulumuzun tüm çalışanlarını yeniden tanımladık. Örneğin öğretmenlerimiz; öğrencilerin ilgi, merak ve motivasyonunu artıran, öğrenme sorumluluklarını yerine getirmelerini teşvik eden, öğrenci ise öğrenme sorumluluklarını alan, araştıran, fikir ve projeler üreten bir rol üstleniyor. Biz Yönder Koleji’nde çocuklara verilecek test ve soru sayısını artırarak onları akademik yaşama hazırlamak yerine, derslerin kalitesini ve keyfini artırarak hazırlamayı tercih ediyoruz. Ayrıca çocuğun ezber dışında, bilgileri içselleştirerek öğrenmelerini sağlayacak temelleri atıyoruz. Okulumuzda test, çoktan seçmeli sınav gibi geleneksel ölçme değerlendirme yöntemlerinin dışında bir başarı değerlendirme sistemini hayata geçirdik. Bu sistemde öğrencilerin neyi bildiğini, anladığını ve ne yapabildiğini keşfetmeyi hedefliyoruz. Öğrencilerin anlamakta güçlük çektiği alanları, zayıf yönlerini ve bilgi boşluklarını saptayarak değerlendirme sonuçlarına göre öğretmene, öğrencinin kendisine ve velilere öğrenme süreci hakkında geribildirim sağlıyoruz.

Mesleki rehberlik

Bir diğer önemli konu, küçük yaşlardan itibaren verilecek mesleki rehberlik büyük önem taşıyor. Eğilimleri çok erken fark etmek, buna uygun yönlendirmelerde bulunmak, çocuğun olabilecek en erken yaşta hangi mesleği seçeceğine dair bir fikir edinmesini sağlıyor. Kararlı, ne istediğini bilen çocukların, bu isteklerine ulaşmak için her türlü zorluğun- bu bir sınav bile olsa- üstesinden gelmek için canla başla çalışacağından kuşku duymuyoruz. Eğitsel etkinlikler eğitim sürecimizin ayrılmaz bir parçasını oluşturuyor.

Yılda 20 etkinlik

Öğrencilerimizin çok yönlü gelişimlerini sağlayabilmek için, ders etkinlikleri ve uygulamalarıyla mümkün olmayan katkıları, eğitsel etkinlikler aracılığıyla sağlıyoruz . Eğitsel etkinlikler haftalık, beş günlük zaman çizelgesi içinde yer alıyor. Öğrencilerimize her çeyrek dönemde seçimler yaparak sanatsal, sportif ve akademik etkinlik alanlarında özgürce deneyimler yaşama fırsatı sunmayı hedefliyoruz. Sınıf ortamında ders aracılığıyla hitap edemedigimiz gelişim alanlarını etkinlikler aracılığıyla uyarıyoruz. Yıl boyunca 20 ayrı etkinliği deneme fırsatı sunduğumuz öğrencilerimizin, ilgi ve yetenek alanlarını eğitsel etkinliklerle tanıyacaklarına inanıyoruz. Bunun için görsel sanatlardan seramiğe, origamiden baleye, dramadan karikatüre, spor dallarından bilişim teknolojilerine kadar çok sayıda etkinlik alanına yer veriyoruz.”

DİĞER YENİ YAZILAR