Kanal D’nin bu sezon en iddialı projelerinden biri olan Fatih ne yazık ki, dördüncü bölümünde ciddi bir hezimet yaşadı. Pazartesi akşamı saat 20.00’de ekrana gelen dizinin ilk üç bölümünde beklenen etki yaratılamayınca, dördüncü bölümü 22.30’da yayınlandı. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Dizi Tüm Kişiler’de 1.51 reyting alarak 38’inci, AB’de 1.98’le 24’üncü oldu. Böyle giderse ömrü uzun olmayacak. Çünkü hem yapımcı hem de kanal zarar ediyor. Peki, Türk sinemasında en yüksek hasılatı yapan Fetih’e rağmen, Fatih Sultan Mehmet’in hayatını anlatan dizi neden tutmadı? Çünkü bir dönemi, hem de Osmanlı tarihinin en önemli padişahlarından birini, çağ atlatan bir padişahı anlatıyorsanız her şeyin daha özenli olması gerekirdi. Fetih’i anlatmadan Fatih’i anlatmak zaten başlı başlına yanlış bir karardı. Senaryo, oyunculuk, reji, kostüm tatmin edici değildi. Seyirciyi önce Fatih’in neden bu kadar önemli padişah olduğuna ikna etmeleri, sonra diğer hikâyelere geçmeleri gerekiyordu. Umarım, bundan sonra toparlayabilirler ama işleri çok zor.16 yeni dizi başlıyorEylül ve ekim ayında diziler görücüye çıktı. Son olarak geçtiğimiz hafta Ben de Özledim ve Adını Kalbime Yazdım eklendi. Ancak ekranda dizi bereketi dinmeyecek. İnterpress’in araştırmasına göre kasım ayı ve sonrasında 16 yeni dizi başlıyor. Atv’de Selçuk Yöntem, Cansu Tosun ve Serhat Teoman’lı Bugünün Saraylısı, Hakan Yılmaz ve Şebnem Bozoklu’nun başrollerini oynadığı Cesur Hemşire kasım ayında start verecek. Kanal D, Timuçin Esen ve Ahu Türkpençe’yle Vicdan, Sanem Çelik, Oktay Kaynarca ve Murat Ünalmış’la İnadına Yaşamak, Nurgül Yeşilçay’la Killing uyarlamasını ve Toskana Vadisi uyarlamasını ekrana sunacak. Show TV, Erdal Özyağcılar ve Demet Akbağ’la Sevdaluk, Fırat Çelik ve Haluk Piyes’le Firuze, Şafak Sezer’le Ateşdağlı, Furkan Andıç ve Berna Laçin’le Aşk, Emek ve Hayaller, İlker Aksum’la Ne Diyorsun?, Burak Sağyaşar, Melis Birkan ve Muhammed Uzuner’le Tehlikeli Sırlar ve Rüzgarlı Sokak dizileriyle yarışa katılacak. TRT 1, Nur Erkul ve Tarık Ünlüoğlu’yla Bir Yusuf Masalı, Tuğçe Kazaz ve Hasan Kaçan’la Gönül Hırsızı dizilerini yayınlayacak. STV Nihan Şahin ve Ali Seyidoğlu’yla Ötesiz İnsanlar diyecek. Anlayacağınız, bu sezon ekrana yine diziler damgasını vuracak.İnadına Yaşamak görücüye çıktıKanal D’de pazartesi akşamı İnadına Yaşamak’ın ilk tanıtımı yayınlandı. Oktay Kaynarca, Sanem Çelik ve Murat Ünalmış’ın başrollerini oynadığı dizinin monologlardan oluşan tanıtımından anladığımız kadarıyla büyük bir intikam hikâyesi izleyeceğiz. Yapımcılığını Süreç Film’in, yönetmenliğini Serdar Akar’ın üstlendiği dizide beni sevindiren gelişme ise Sanem Çelik’in ekrana dönmesi oldu. Aliye’den beri onu özlemiştim. Tanıtımlarda çok güzel görünüyor. İnadına Yaşamak aslında ocak ayında başlayacaktı. Ama bana kalırsa, Kanal D’de bazı diziler topun ağzında… O nedenle İnadına Yaşamak, kasım sonu gibi başlayacak gibi görünüyor.
Serhan Yavaş, İpek Karapınar, Tolga Güleç, Meltem Miraloğlu, Erkam Aydar ve Emel Göksu’nun başrollerini paylaştığı Adını Kalbime Yazdım dizisi cumartesi akşamı görücüye çıktı. Arka fonuna kan davasını alan ve İstanbul-Mardin hattında yaşanan bir aşk hikâyesini konu edinen dizinin yönetmenliğini Metin Balekoğlu üstleniyor. Senaryosunu Şebnem Aksoy ve Umut Açıkalın’ın kaleme aldığı Adını Kalbime Yazdım, Show TV’nin yeni sezon işlerinden ilkiydi. Dizinin yapımcılığında ise Deniz Yıldızı, Beni Affet ve Beni Unutma’nın yapım şirketi Focus Film imzası var. Gelelim ilk bölümün bize anlattıklarına… Dizi Serhan Yavaş’ın yani Ömer’in ata binme sahnesiyle başladı. Ne yalan söyleyeyim, içimden “Oh be ata binmeyi bilen bir jönümüz daha var” dedim. Çünkü şu sıralar ekranda ata binebilen oyuncu görmekte zorlanıyorum. Ata binerken bileğini sakatlayan Ömer’in evine doktor getirtmesiyle aşk hikâyesine giriş yaptılar. Açıkçası İpek Karapınar’ın mizacının sert ve keskin olmasından dolayı jönfi olamayacağını düşünüyordum. Ama beni utandırdı. Saç rengini açması ifadesini yumuşatmış ve bence Leyla’ya çok inanmış. Ömer’le olan her sahnesi çok gerçekti. Serhan Yavaş konusuna gelince, keşke ekrana ara verdiği iki yıl boyunca oyunculuğunu geliştirmek adına çalışsaymış. Unutulmaz’dan bu yana oyunculuğunun üzerine hiçbir şey koymamış. Kendi sesini de kullanmaması izleyiciyle Ömer arasına mesafe koydu.Sarı-kara zıtlığı vardıDizide üç karakteri gerçekten çok beğendim. İlki, Halil ağa yani Tolga Güleç. Tolga, Öyle Bir Geçer Zaman ki’de Ahmet karakterine hayat veriyordu. Berrin’e olan aşkıyla bize romantik erkeğin nasıl olunduğunu gösteriyordu. Adını Kalbime Yazdım’da ise ters köşe bir rolle karşımıza çıktı. Gerçekten töresine bağlı, deli fişek bir ağa olmuştu. İkinci favori karakterim Dicle oldu yani Meltem Miraloğlu… Nerede Hayat Devam Ediyor’un Hayat’ı, nerede Dicle dedirtti. Eminim Dicle ortalığı daha çok karıştıracak ve biz onun hikâyesini takip edeceğiz. Üçüncü karakter ise Kadir’di. O Ses Türkiye’den tanıdığımız Erkam Aydar, ilk kez oyunculuğu denemesine rağmen oldukça iyiydi. Ben oyuncu seçiminde en çok ağaların sarı ve kara zıtlığını sevdim. Genelde dizilerde kötü karakterleri koyu renkli gösterirler. İlk defa bir dizide açık tenli bir kötü gördük.Perşembe yayınlanmalıTürkiye’de bugüne kadar onlarca töre dizisi izledik. Uzun süredir bu türde bir dizi yoktu. Bu sezon töre dizisi eksikliğini de Adını Kalbime Yazdım doldurmuş oldu. Birçoğumuz için konu klişe, hatta çoğumuza Sıla dizisini hatırlattı. Fakat ben diyalogları beğendim. Özellikle Ömer ve Leyla’nın ofis sahnesine ve arabada telefon unutma sahnesine çok güldüm. Dizideki en büyük sorunlardan biri Ömer’in kostümleriydi. Bir ağanın o kadar renkli giydirilmesi olmamıştı. Kostümler kaliteliydi ama uyumsuzluk gözden kaçmıyordu. Gömleklerin üzerine takılan şallar çirkin görünüyordu. Dizinin müziklerini de sevdim. Adını Kalbime Yazdım, cumartesi akşamı Yetenek Sizsiniz, Şefkat Tepe, Fatih Harbiye, Arka Sokaklar ve Kayıp’a karşı girdiği mücadelede ilk hafta Tüm Kişiler’de 2.05 reytingle 22’inci, AB’de 1.86’yla 20’inci oldu. Bu kadarını hak etmemişti. Bence Adını Kalbime Yazdım, tamamen Tüm Kişiler’i hedefleyen ve doğru bir günde yayınlanırsa seyirciyi ekrana çekecek bir dizi. Cumartesi dizinin muadili Şefkat Tepe ve Fatih Harbiye var. Perşembe ekrana gelirse alternatif olabilir.
Televizyona iş yapmak suya yazı yazmak gibidir. Yaptığınız her şey aynı hızla tüketilir ve unutulur. Ama bazı projeler var ki, onlarla kurduğunuz bağ, bir televizyon dizisinin çok ötesine geçer. Son yıllarda Behzat Ç. ve Leyla ile Mecnun bu bağı kuran, kendi kitlesini yaratan ve yeni medya düzenine kafa tutan işlerdi. İkisi de Tüm Kişiler’e hitap etmiyordu. Reyting listelerinde zirvede yer almıyorlardı. Ama hem adlarıyla, hem içerikleriyle, hem de duruşlarıyla kendilerinden söz ettirmeyi başarıyorlardı. Bugün Behzat Ç. ve Leyla ile Mecnun yok. İkisi de yayından kaldırıldı. Çünkü zorlu reyting sistemine kafa tutamadılar. Alternatif iş oldular ama muhalefet yapmalarına izin verilmedi. Onlara bir de Kayıp Şehir eklenmişti ki, ekranda üç alternatif işimiz var diye seviniyorduk. Fakat o da reyting canavarının kurbanları listesine girdi. Bu sezon geniş kitlelere hitap eden işler başladı ve ekran alternatifsiz kaldı diye düşünürken cuma akşamı 23.30’da Ben de Özledim başladı. Ağustos ayında Star TV İçerik Grup Başkanı Ömer Özgüner’le görüştüğümüzde “Muhteşem Yüzyıl, Medcezir, Aramızda Kalsın gibi dizilerimizle geniş kitleleri hedefledik. Ama biz butik işler yapmak istiyoruz. Yabancı dizileri takip eden, Türk televizyonlarını izlemediğini söyleyen, genç kitleyi de Star TV’ye çekmek derdindeyiz. O nedenle Leyla ile Mecnun ekibiyle yeni bir diziyle başlıyoruz” demişti. Ben de Özledim, onların yüzünü güldürdü. Çünkü Ben de Özledim AB’de 4.29 reyting alarak 7’inci oldu. İnternetten ise bir gecede 297 bin 767 kişi izledi.Onlarca gönderme vardıGelelim dizinin detaylarına… Ben de Özledim, Leyla the Band grubunun kuruluşuyla başladı. Grup turnedeyken TRT 1’in Leyla ile Mecnun’u yayından kaldırdığı haberi geldi. Ali Atay, Serkan Keskin ve Osman Sonant’ın uzun süre “Kesin bilgi mi?” diye sormasının ardından Onur Ünlü ve Funda Alp dizinin bittiğine oyuncuları inandırdı. Ama kabullenmeleri zor oldu. Dizide onlarca gönderme vardı. Dizisi yayından kaldırılan oyuncuların durumu, onlara hep benzer rollerin teklif edilmesi, rolden çıkamamanın ne olduğu çok net anlatıldı. Necati Şaşmaz’ın “Bize nazar değdi” açıklamasına da Burak Aksak güzel bir gönderme yaptı. Birbirinden ayrılmak istemeyen oyuncuların gittikleri kafelerde Ezgi (Asaroğlu) ve Beste’yi (Bereket) görüp kaçmaları manidardı. Benim en çok güldüğüm sahne Osman Sonant’ın yapımcının yüzüne sözleşmeyi yırtıp fırlattıktan sonra “Metot oyunculuğu deniyordum derim” demesi oldu. Hatırlarsanız, Mehmet Akif Alakurt’un set çalışanına kılıçla saldırmasının ardından Eric Morris oyunculuk tekniğinden etkilendiği açıklanmıştı. Dizinin aldığı en büyük eleştiri İşler Güçler’e benzemesiydi. Ben de Özledim’de buna da cevap verdiler. Ali Atay, “Biz ünlüyüz. Tanınan kişilerin dizi bittikten sonra ne yapacağını anlatacağız” dedi. Ali Atay’ın havuzda çıkışının Biscolata erkeği gibi çekilmesi de gözümüzden kaçmadı.İsmail Abi Japon balığıymışAma şüphesiz hepimizin gözlerini yaşartan sahne finaldeydi. 103 bölüm Leyla ile Mecnun izleyip finalini göremeyen izleyiciye müthiş bir jest yaptılar. Senarist Burak Aksak, diziyi nasıl bitireceğini açıkladı. Mecnun, ilkokulda geçirdiği kaza sonucu yatağa mahkum olur ve kafasından başka hiçbir yerini hareket ettiremez. Annesi onları terk eder ve İskender ona bakar. Dizi boyunca Kireçburnu’nda yaşanan olaylar aslında Mecnun’un hayalleridir. Dizide izlediğimiz karakterler ise onun görüş açısındaki şeyler. Meğer, İsmail Abi Mecnun’un karşısında duran Japon balığıymış. O nedenle pullu ceketler giyiyormuş. Hırsız Yavuz, pencereden sarkan ağacın dalı… O nedenle hep camdan eve giriyormuş. Aksakallı dede eve gelen doktorun yaptığı aşıymış, iğne ise onun asası… Erdal Bakkal, tuzlukmuş, karısı da karabiber… Leyla, Mecnun’un ilkokuldaki aşkıymış. Leyla’ların değişmesinin sebebi ise Mecnun’un izlediği dizilerdeki kızlardan etkilenmesi. İşte bu final, hepimizi vurdu. Bizlere aslında hepimizin bir odadan ibaret olduğunu hatırlattı. Ben de Özledim, benim gibi Leyla ile Mecnun sevenler için keyifli bir bölümle başladı. Ama izlediğimiz Ben de Özledim değildi. Hem ekip hem de seyirciler bu bölümde Leyla ile Mecnun’a veda ettiler. O nedenle ilk bölüm fazlasıyla Leyla ile Mecnun’un ekmeğini yedi. Ben de Özledim’in nasıl bir dizi olacağını ise ikinci bölümden sonra göreceğiz.
Bu sezon önceki yıllara göre ekranlarda çok daha farklı bir mücadele yaşanıyor. Eskiden yeni sezon dizileri gün birinciliğini kazanmak için yarışırdı. Ama bu sezon Hülya Avşar’ın tabiriyle “Şampiyon belli, ikinci kim?” Bu sezon başlayan her yapım ikinci olmak için çabalıyor. Yeni başlayan diziler arasında 1-24 Ekim tarihleri arasında reyting verilerine göre Medcezir dışında birinciliği gören hiçbir dizi yok. Medcezir’de Tüm Kişiler ve AB grubunda değil, genellikle sadece AB’de birinci olabiliyor. Ekranda zirveye oturan yapımlar önceki sezonun işleri ya da yarışma programları… Peki, neden böyle oldu? Bu sezon Osmanlı’dan gençlik sorunlarına, zengin-fakir çatışmasından intikam hikâyesine kadar yine 32 kısım tekmili birden konular işlendi. Fakat yapılan her yapım hep bir öncekini hatırlattı. “Televizyon izleme eğilimi azaldı mı, bu tip hikâyelere ilgi bitti mi?” gibi konuları araştırmak akademisyenlerin işi ama benim birkaç tespitim var. Türk izleyicisi bu sezon ekranda ne görmek istiyor?Aşk ilk sıradaİlk sıraya aşkı koyacağım. Yüzyılın çözülemeyen sorunu aşk sinemada, edebiyatta olduğu gibi dizilerde de çok rağbet görüyor. Ama bu sezon aşkla bir derdimiz var. Ekrana gelen dizilerdeki aşklara inanmıyoruz. Yaratılan aşk çatışmaları gerçekçilikten uzak. Bu da bizim o duyguya girmemizi ve o aşkı takip etmemizi zorlaştırıyor. Aşkı kalbimize ve beynimize kodladığımız halini ekranda göremiyoruz. Zengin olmak için aşkını satılığa çıkaran bir kadın, hırsları için fakir bir kadını teknesine çağıran adam, oğulları iktidara gelsin diye padişahın ölmesini isteyen kadın bize aşktan çok bir an önce zengin olup yırtma duygusunu hatırlatıyor. İçimizdeki saflığı kaybetme duygumuzla yüzleşmek de işimize gelmiyor.Gizem kaybolduBana kalırsa bu sezon oyuncularla da derdimiz var. Ekranda sürekli aynı isimleri arz-ı endam ederken izliyoruz. Bugünün koşullarında, magazin hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıyken o dizileri sırtlayan pek çok ismin bize anlattığı hikâyeye inanmıyoruz. Çünkü bizim için gizemli değiller. Hayatlarının neredeyse her anını ezbere biliyoruz. O nedenle canlandırdıkları karakterlerle empati kuramıyoruz. Eskiden oynadıkları karakterlerle anımsadığımız oyuncuları şimdi kendi adlarıyla tanıyoruz. Bu bir yandan iyi bir gelişme gibi görünse de, diğer taraftan o karakterlere inanmadığımızın en net göstergesi. Gelelim üçüncü ama en önemli soruna… Bu sezon başlayan dizilerin senaryolarında da gizem yok. İlk bölümü izlediğimiz anda, gelecek 13 bölüm neler olabileceğini tahmin ediyoruz. Çünkü 3-5 sene önce izlediğimiz hikâyenin aynısı görüyoruz… Sonunu bildiğimiz ve defalarca izlediğimiz bir hikâyeye de burun kıvırıyoruz.Farklı anlatım deneyinDünyada zaten işlenebilecek 50 konu var. Dolayısıyla yepyeni bir şey denemekten bahsetmiyorum. Mesela Aşk-ı Memnu’nun da sonunda ne olacağını biliyorduk ama heyecanı ve merak duygusunu hep yüksekte tuttular. Sonuçta iki sezon dizinin tiryakisi olduk. O nedenle önerim, madem benzer konuları işliyorsunuz, bari farklı bir anlatım yolu, değişik bir dil kullanın. Seyirciyi bildiği bir hikâyede bile heyecanlandırmayı deneyin. O zaman kaybettiğiniz seyirciyi yeniden ekrana çekebilirsiniz.
Bu sezon başlayan en kaliteli işlerden biri Kayıp. Yönetmeni Zeynep Günay Tan kesinlikle harikalar yaratıyor. Bazı karakterler dışında oyunculukları ve müzikleri muazzam. Ama hep söylediğim gibi teması bu topluma hitap etmiyor. Keşke durum farklı olsaydı! Ben Kayıp’ı zevkle izliyorum ama değerlendirmeyi topluma ve reyting sonuçlarına bakarak yapmak gerekiyor. Kayıp, kesinlikle Tüm Kişiler’e hitap eden bir iş değil. Kitlesini AB’nin oluşturduğu, yabancı dizi izlemekten keyif alan, gerilimi ve bulmaca çözmeyi seven bir izleyicisi var. Benzer bir örnekle açıklarsam, aslında Behzat Ç., Kayıp Şehir gibi dizileri izleyen kitleye hitap eden bir dizi. O nedenle tasarımının da öyle yapılması gerekiyordu. Fakat dizi başlarken başka bir iddiayla ortaya çıktı.İzleyici soğuyorTüm Kişiler’i hedefledi. Abartılı bir tanıtım yapıldı. Ancak yayın saati yanlıştı. Cuma akşamı 7-8 dizinin yarıştığı ve reytingin aslanın midesinde olduğu bir günde saat 20.00’de ekrana geldi. Diziyi zaten aslanın önüne fırlattılar. Medcezir ve Karagül gibi projelerle yarışı zordu. Daha sonra cuma 22.30’a alındı. Aynı gün, saatinin değişmesi durumu değiştirmedi. Şimdi cumartesi 22.30’da ekrana geleceği açıklandı. Farkında mısınız 6 bölümde üç kez yer değiştirdi. Bu da izleyicinin projeden soğumasına ve ne yazık ki, “Ne de olsa bitecek bari bağlanmayayım” demesine neden oluyor. Kayıp Şehir’de de benzer hamleler yapıldı ve sonu acı oldu. Umarım, Kayıp hak ettiği reytingini yeni gününde bulur. Bana kalırsa, salı günü Güneşi Beklerken kalmalı ve ardından Kayıp yayınlanmalıydı. O zaman durum farklı olabilirdi. Ama olan oldu. Bazı projeler prestij işidir. Kayıp da bu sezon Kanal D’nin prestij işidir. Bundan sonra bu projeye öyle yaklaşılmalı. Zaten dizi 39 bölümlük bir proje ve izleyiciler finalini görmeli.‘Cesur Hemşire’nin oyuncuları belli olduHakan Yılmaz ve Şebnem Bozoklu’nun başrollerini oynayacağı, atv’de ekrana gelecek olan ve bir erkek hemşirenin başına gelenleri konu alacak olan Cesur Hemşire dizisi kasım ayında başlayacak. Dizinin uzun süredir oyuncu seçimleri yapılıyordu. Şu anda iki karakter dışında tüm kadro tamamlandı. Ben de oyuncu listesini ele geçirdim. Efendim, Cesur Hemşire’de Enis Arıkan, Çağlar Çorumlu, Tuluğ Çizgen, Yeliz Şar Güleç, Fırat Doğruloğlu, Fatma Topbaş, Sezai Aydın ve Ruhi Sarı rol alacak. Dizinin tanıtımlarını izleyen Mesut Yar, geçtiğimiz gün Hakan Yılmaz’ın Avrupa Yakası’ndan beri hep aynı tiple oynadığını yazmıştı. Haklı, bıyıklarını bile kesmiyor. Ama cevabını ben vereyim. Bu sektörde ne yazık ki, bazı klişeler var. Hakan Yılmaz’ın da bıyıksız oynamaması gerektiğine inanılıyor. Hatırlarsanız, Ali Ayşe’yi Seviyor başladığında bıyıksızdı. Daha sonra bıyık bıraktığında reytinglerde artış oldu. Anlayacağınız, böyle bir totem var. Hakan Yılmaz, bıyıksız olursa reyting alınamayacağı düşünülüyor. Yılmaz, o nedenle Yılmaz bıyıklarını kesmiyor.
Bu senenin tartışmasız sürpriz işi Güneşi Beklerken. Yazın başladığında hiç kimse bu kadar sevileceğini ve sezonun iddialı projelerinden bile daha fazla reyting alacağını tahmin edemezdi. Zeynep’le Kerem’in düşmanlığı, Barış’ın naifliği, Kerem’in düşmanlıktan aşka dönüşen duygusunu izlemek şimdiye kadar keyifliydi. Yine altını çizerek söylüyorum, yönetmeni Altan Dönmez bu dizide harikalar yaratıyor. Kerem Bürsin, Ege Şaşmaz, Hande Doğandemir genç oyuncular olmasına rağmen ciddi anlamda projeyi sırtlıyorlar. Emre Kınay’a kocaman tebrikler. Ama işte kocaman bir AMA diyeceğim, zaten dizinin klişe bir hikâyesi vardı. 16 bölüm biz bu hikâyeye inandık. Şimdi tekrar filmi başa sarmak olmadı. Zeynep’in aşkından kaçan Kerem’in, tam da bizi iyi bir adam olduğuna inandırmışken yeniden kötüleşmesi olmadı. Çünkü aşk insanı iyileştirir, aşığın dünyanın bütün iyiliklerini yapmak istemesini sağlar. Kerem’in Zeynep’e duyduğu aşk bize bunu hissettirmişti. O hırçın çocuğun içinden nasıl bir iyi insan çıktığını gördük. Ve unutmayın, biz bu hikâyeyi 16 bölüm izledik. 17’inci bölümde yeniden birinci bölümü izliyormuş gibi hissettim. O nedenle, artık Zeynep’in baba krizi, Kerem ve Zeynep’in de aşkı başka bir çatışmaya bağlanmalı. Yoksa başarının zor bulunduğu bir dönemde Güneşi Beklerken’e yazık olacak.Ben de Özledim başlıyorLeyla ile Mecnun yayından kaldırıldı diye epey üzülenlerdenim. Ekranda izlediğimiz sayılı alternatif ve başka kafa diye tanımlanan bir iş vardı. Absürd komediyi, zeki bir senaryo, muhteşem oyunculuklar ve iyi bir rejiyle izliyorduk. Onur Ünlü, Burak Aksak, Ali Atay, Serkan Keskin, Osman Sonant, Ahmet Mümtaz Taylan ve Cengiz Bozkurt bize “Dizi bitti ama biz bitmedik” dedi. Ben de Özledim adlı yeni dizileriyle cuma 23.30’dan itibaren Star TV’de karşımıza çıkacaklar. Üstelik bu defa kendi isimleriyle oynayacaklar. Ama benim gibi Leyla ile Mecnun bitti ve finalini bile göremedik diye üzülenler varsa ekip bize büyük bir sürpriz yapacak. Cuma akşamı ekrana gelecek bölümde aslında Leyla ile Mecnun’a veda edeceğiz. Ben de merakla bekliyorum. Bakalım, bize nasıl bir sürpriz yapacaklar.Yeni Ekmek Teknesi geliyorTürk televizyon tarihinin efsane dizilerinden biridir Ekmek Teknesi. Bir mahallede yaşananları kimi zaman mizahi, bazen de en dramatik haliyle ekranda bize sunardı. Savaş Dinçel’i de bize en çok sevdiren projelerden biriydi. Aradan yıllar geçti ama o kadar sevilen bir mahalle dizisi çıkmadı. Şimdi aynı ekip karşımıza Gönül Hırsızı’yla çıkmaya hazırlanıyor. Tıpkı Ekmek Teknesi’ndeki gibi Hasan Kaçan, Baykut Badem, Cem Kılıç, Mehtap Bayrı, Kerim Yağcı Gönül Hırsızı’nda rol alıyor. Ama bu defa onlara Tuğçe Kazaz, İpek Tenolcay, Esin Civangil, Birsen Dürülü, Nurcan Eren, Özge Sezince, Enes Atış eşlik ediyor. Gönül Hırsızı kasımda TRT 1’de başlayacak. Bana fazlasıyla Ekmek Teknesi’ni hatırlattı, umarım aynı tadı yakalayacağımız bir dizi izleriz.
Diziler izlendiği kadar yarattığı çiftlerle de inandırıcılıklarını artırırlar. Her yıl yeni başlayan diziler arasında en az bir çift o senenin fenomeni olur. O çift, dost sohbetlerinin konusu haline gelir. Bahar’la Seymen’i, Bihter’le Behlül’ü, Emir’le Feriha’yı düşünün. Onların aşkı, kavuşamaması herkesin derdi haline dönüşmüştü. O çiftlerin sahnesinde ekran karşısında izleyiciler adeta kendilerinden geçerdi. Bu sezon ne yazık ki, öyle bir çiftimiz olmadı. Açıkçası ben Çalıkuşu’nun başrolleri Kamuran ve Feride’den yani Burak Özçivit ve Fahriye Evcen’den çok umutluydum ama beklenen etkiyi yaratmadılar. İkinci favori çiftim, Yaman ve Mira’ydı. Çağatay Ulusoy ve Serenay Sarıkaya sadece gençler arasında ses getirdiler. Kayıp’ın Mehmet’i ve Özlem’i de güzel çift olacak gibi görünüyor ama hâlâ o aşka inanamadık. 2013 senesini böyle kapatacağımız belli. Bu sezon çok çift var ama kitleleri peşinden sürükleyecek bir aşk yok. Bana kalırsa, şubat 2014’te başlayacak olan, Kıvanç Tatlıtuğ ve Zeynep Farah Abdullah’ın başrollerini oynayacağı, Nermin Bezmen’in Kurt Seyt&Shura romanından ekrana uyarlanacak dizi fenomen olacak. Kıvanç Tatlıtuğ ve Zeynep Farah Abdullah ise yılın çifti olarak anılacak. Aşklarındaki çatışma, imkânsızlık ve kaçış bizi hikâyeye daha çok inandıracak. Zaten ikilinin arasındaki uyumu konuşmaya bile gerek yok. Kelebeğin Rüyası’nda da bunu test ettik. Bakalım, 2014’te başka hangi çiftleri konuşacağız?Görüş Günü Kadınları bitmemişGeçtiğimiz hafta Görüş Günü Kadınları’nın yayından kaldırıldığı haberleri sosyal medyayı salladı. Ben de dizinin yapımcısı Mehmet Yiğit Alp’i aradım. Alp, “Dizi yayından kaldırılmadı. Hikâyeyi İstanbul’a taşıyoruz” dedi. Benim anladığım, eğer önümüzdeki günlerde dizi reytinglerini artırırsa devam edecek. Sosyal medyada da dizinin bitmemesi için kampanyalar başladı. Bundan sonra dizinin işi çok zor görünüyor. Aslında bu yıl konusuyla ekranda alternatif olabilecek bir işti ama yayın günü, haber sonrasında düşük reytingle başlaması, öyküye geç girilmesi diziyi eksiden başlattı. Ne diyelim, umarım hak ettiği yere ulaşır.Blanchett ders vermişGeçtiğimiz gün Woody Allen’ın yeni filmi Blue Jasmine’i izledim. Sinema seyircisi Woody Allen sevenler ve nefret edenler diye ikiye ayrılır. Ben Allen’ı sevenlerdenim. Bu filmde bir kez daha gördüm ki, kadın ruhundan anlıyor. Mavi Yasemin, Cate Balanchett’ın oyunculuğuyla zirve yapmış. Nevrotik, hırslı, otoriter Jasmine’in mahvolan dünyasının içinde siz de bambaşka bir yolculuğa çıkıyorsunuz. Blanchett, oynamamış adeta yaşamış. Onu izlerken nefesim kesildi. Eğer oyuncu olsaydım, onu izledikten sonra kıskançlıktan ölebilirdim. Bana kalırsa, her oyuncu bu filmi ve Cate Blanchett’ın performansını izlemeli. Çünkü adeta bir oyunculuk workshop’u gibi olmuş. Blanchett bu performansıyla da Oscar’a göz kırpmış.
Cuma akşamı Medcezir ve Karagül savaşının kazananı Tüm Kişiler’de Karagül, AB’de Medcezir oldu. İki dizide bayramda ara vermeden, seyirciyi projelerden soğutmadan devam ettiler. Karagül her hafta adından daha fazla söz ettiriyor. Başarısını yadsıyamam. Dizide heyecan hiç dinmiyor. Cuma akşamı ekrana gelen bölümü de her an bir şey olacakmış duygusuyla izledik. Her şey dizi için şahane görünse de, Karagül’ün verdiği mesajlar akıl kaçırtıcı. Cuma akşamı yayınlanan bölüm, Kendal’ın Ebru’ya saldırmasıyla başladı. Zaten dizide müthiş bir kadın aşağılaması var. Kadın hep ikinci sınıf insan muamelesi görüyor ama bu yetmezmiş gibi Kendal Ebru’yu dövmeye başladı. Ne acayip ki, Kendal Ebru’yu mutfağa sokup duvardan duvara fırlatırken, herkes yerinde durmuş sadece “Kapıyı aç” diye bağırıyordu. Ev zaten kadınlar koğuşu gibi ve hepsi sadece gürültü yapıyor. Baran’da annesi ve amcasından korktuğu için sadece olana bitene seyirci kalıyordu. Ta ki kardeşi Rüzgâr düşüp bayılana kadar… O anda kapıyı kırıp amcasına kafa tuttu ve kardeşini kurtardı. Ama bu insanlığının bedelini annesi ve amcasından fırça yiyerek ödedi.Ötekileştirmeyin!Ebru, Kendal’dan dayak yerken Narin’in yaşadığı zevk, kadının düşmanı kadındır mesajını veriyordu. Dizide zaten Ebru süper kahraman gibi… Başına gelmeyen kalmıyor ama o dimdik ayakta duruyor. Gözyaşına bile tahammülü yok. Hapishane, jandarma, ebe, dayak, ölüm, tehdit derken reytingler haneye yazılıyor. Fakat benim özellikle altını çizmek istediğim bir şey var. Dizide Kendal’ın Emine’den olan oğlu Asım’ın yaşadıkları… Emine, engelli bir oğul doğurduğu için hem kocası Kendal hem de babası tarafından sürekli aşağılanıyor. Bu hafta Asım’ı hava almak için dışarıya gezdirmeye çıkardı diye babası tarafından öyle bir aşağılandı ki, sinilerim bozuldu. Dizide engelli olduğu için Asım insan yerine konulmuyor. Bu ülkede engelli vatandaşlarımız zaten çok zor şartlarda yaşıyorken, en çok izlenen dizilerimizden birinde yaşanan bu ötekileştirilme kabul edilemez. Karagül zaten oyunculuklarıyla, senaryosuyla, rejisiyle başarılı bir proje. İzleyiciye entrika, aksiyon ve gizem vaat ediyor. Dizide Kendal hiç durmadan bağırıyor, spermlerini her yere dağıtıyor, Ebru ona karşı yılmıyor, Ada ve Baran ortalığı birbirine katıyor. Narin insanlığını kaybetti, her an her şeyi yapabilir. Ortalık yeterince karışık, bir de lütfen Asım’ı aşağılayıp durmayın. Reyting için her şeyi yapıyorsunuz, bari ötekileştirmeyin.Mert’in sahnelerini bekliyorumMedcezir dizisinde bir karakter var ki, ne yalan söyleyeyim onun sahneleri gelsin diye bekliyorum. Taner Ölmez’den bahsediyorum yani Mert’ten… The O.C.’deki Seth karakterini çok sevdiğim için dizi başlamadan önce “Taner Ölmez’den Seth olmaz” diye düşünüyordum. Ama ilk tanıtımı gördüğümden beri hiçbir önyargım kalmadı. Her hafta onu izlerken daha çok eğleniyorum. Ölmez’i ilk İstanbul’un Altınları’nda izlemiştim, daha sonra Kayıp Şehir’de karşımıza çıktı. Ama kabul edelim, Mert’le herkesin sempatisini kazandı. 27 yaşında ama kendisinden 10 yaş küçük birini hiçbir şüphe bırakmadan oynuyor. Geçen gün kendisine de söyledim, “Ondan Seth olmaz” diyen beni iyi ki utandırdın Taner Ölmez. Seni izlemeye devam edeceğiz.