Genç ölümler üzerinden ‘daha çok ölüm’ siyasetleri

22 Temmuz 2015

Suruç’ta gençler öldü. İnsani duyarlıkları olan, zor durumdaki insanlara yardım etmek isteyen sosyalist gençler öldü.Ülkenin dört bir yanından gelen, kendileriyle aynı duyarlıklara sahip genç misafirlerini ağırlayan Suruçlu gençler öldü.Onları öldüren bombayı da bir genç insan patlattı. O insanları yaşatarak değil, dava uğruna çok insan öldürerek cennete gideceğine inanmış bir genç insandı.Bunlar yetmedi, iki başka genç insan daha, iki polis memuru da kafalarına kurşun sıkılarak öldürüldü.Bu topraklara birileri tekrar kanlı, ızdıraplı, mutsuz bir gelecek çiziyor, çizmek için uğraşıyor. Bu gelecek herkese, bu topraklarda yaşayan herkese daha çok kan, daha çok acı vaat ediyor.Suruç katliamı ile HDP’nin Diyarbakır mitingine bombalı saldırı arasında bir bağlantı kurulması kuşkuları, tahminleri doğruluyor. Türkiye kanlı bir ortama çekilirken bu, Kürt meselesi, Kürtler üzerinden yapılmaya çalışılmaktadır.Kürtlerin silah bırakmasının önlenmesi, hatta silahlı eylemlerin başlaması ve artması en düz hesap olarak ortadadır. Nitekim hesabın ilk aşaması tutmuş, önce bir asker, sonra da iki polis memuru öldürülmüştür.Kurulan oyunda Kürtler odak noktası olarak seçilmişse Kürt siyaseti de bunun farkındaysa ve buna rağmen oyuna geliniyorsa, bunun makul bir açıklaması olamaz.Bunun karşısında, diğer siyasetlerin de öfke ve duygu tırmanışlarının üzerine giderek Kürt siyasetini yanlış yapmaya zorlamak ve buradan bir siyasi avantaj sağlamak çabaları da ancak “daha çok kan” siyasetlerinin ekmeğine su taşır.Radikal İslam kökenli terör Türkiye’nin Yahudi vatandaşlarını hedef aldığı zaman, hedefin Türkiye değil Yahudiler olduğuna insanları ikna etmeye çalışanlar çok olmuştu.Suruç katliamı üzerine yine hedefin Türkiye değil, Kürtler olduğuna ve Türkleri ilgilendirmediğine doğrudan ya da dolaylı destek verenler yine ortaya çıktı.Bunlar da daha çok ölümle beslenen cinsin parçalarından başka bir şey değillerdir ve kanla beslenmenin hesabını da vereceklerdir.Suruç katliamı bütün Türkiye’ye kurulmuş bir tuzaktır. Muhtelif “ama”larla bunu gizlemeye çalışanlar da operasyonun örgütlü veya gönüllü unsurlarıdır.

Devamını Oku

Bombacı da belli, amaç da belli

20 Temmuz 2015

Suruç’ta bombayı patlatanlar belli. Son hareketi yapan kim olursa olsun, arkadaki kuvvet IŞİD’dir. Ya da IŞİD ile aynı amacı taşıyan ve Türkiye üzerine açık hesapları olan benzer bir kuvvettir.IŞİD ve aynı hattaki kuvvetlerin amacı, tartışılmasına gerek olmayacak kadar açık.1- Türkiye topraklarının savaş alanı olması.2- Türkiye’nin güneyindeki bataklığa silahlı güç olarak çekilmesi.IŞİD’in Ortadoğu’da yaymak istediği savaşın bir kenarında Türkiye var, hemen yanında da Kürtler var.IŞİD ilk Kobane saldırısıyla, savaşın bir ucunu Türkiye toprağına uzatmayı başarmıştı.Reyhanlı saldırısı da Türkiye toprağını savaş alanı yapmanın bir başka denemesiydi.Kobane provokasyonunu atlatmak kolay olmadı, Reyhanlı saldırısı da amaçladığı kuşku bulutunu yaratmış oldu.Suruç saldırısı, hem Kobane hem Reyhanlı operasyonlarının toplamı etkilere yol açabilecek bir operasyon.Bunun arkasında IŞİD’in olduğuna emin olunması halinde de Türkiye’nin aktif müdahalesi beklenecek.Türkiye, IŞİD’e karşı alınacak tedbirler konusunda ABD ve koalisyon güçleriyle belli bir mutabakata varmıştı. Bu mutabakatın esası da, dışarıdan askeri müdahaleye gerek kalmadan, içerdeki kuvvetlerle IŞİD’i durdurmak üzerineydi.Ortadoğu bataklıktı, hala da bataklıktır. Zengin kaynakların hakkani bölüşümünün, farklı etnik ve dini kökenli toplulukların bir arada yaşamasının koşullarının oluşturulamadığı bir bataklıktır.Türkiye’nin siyasi kuvvet olarak bu bataklığın kurutulmasına katkıda bulunmasının ne kadar mümkün olduğu da halen tartışmalı bir konudur.Ama en kötü senaryo da halen, bataklığa silahla girmek ve çıkamamak senaryosudur.Suruç bombası IŞİD’in Türkiye sınırları içinde rahat hareket ettiği iddialarını da tekrar gündeme getirecektir. Bu meselenin de açıklığa kavuşturulması, Suruç saldırısından sonra iyice zorunlu hale gelmiştir.Eğer bu konuda bir zaaf varsa, bunu da bilmek ve bütün zaafların giderilmesinde ısrarcı olmak da gerçek bir güvenlik hassasiyeti olarak görülmelidir.IŞİD Suruç’ta öldürdü, Türkiye toprağında yine öldürebilir, Türkiye’yi savaş alanına çevirme operasyonlarını daha da artırabilir. Bunun için de siyaseten hazırlıklı olmak gerekiyor.

Devamını Oku

Ankara çok yorulmuş

19 Temmuz 2015

Heyecanlı ve gergin bir seçimin ardından, yeni hükümet çalışmalarının da bu heyecandan nasibini alması, siyasetin temposunun yükselmesi beklenirdi.Ama Ankara’da öyle bir hava var ki, sanki Ak Parti dahil hiç kimse siyasi iktidar olmak, halkın ilgisini çekecek hamleler yapmak niyetinde değil.Bir hükümet var, görevine devam ediyor, yani ülke hükümetsiz değil, böyle devam etse kimsenin rahatı da kaçmaz, herkes kendi yerinde oturmaya devam eder.Ankara’nın üzerine çökmüş olan yorgunluğun bayağı ağır olduğu şu andaki hareketsizlikten iyice anlaşılıyor.“Türkiye’nin kaybedecek vakti yok” cümlesi hem duymaya hem söylemeye çok alıştığımız bir cümledir.Ama şu andaki görüntü birçok alanda zaman harcama, sadece zamana oynama görüntüsünden ibarettir.“Siyaset boşluk kaldırmaz” sözünü de çok iyi biliriz, çok tekrarlarız, “yönetim boşluk kaldırmaz” şekliyle de hatırlarız.Siyasette, yönetimde boşluk duygusu ortaya çıktığı anda birileri, yorgun olmayan birileri o boşluğu doldurur.Şu anda da bazı boşlukları doldurma girişimleri ufak ufak da olsa kendini gösteriyor.Daha önce defalarca olduğu gibi, “barış süreci”nde bir duraksama, boşluk olduğu anda ortaya “savaş süreci” çıkıyor. Adım adım ilerliyor.Siyasette, demokratik ve sivil siyasette bir boşluk olduğu anda bu boşluğu doldurmaya aday kuvvet her zaman “devlet” olmuştur, şu anda da öyle olmaktadır.Darbelerin, darbe girişimlerinin hesabının sorulmasından vazgeçildiği anda, bu mesele Gülen Cemaati’yle mücadelenin bir unsuru olarak kullanılmaya başlandığı anda ortaya çıkan siyasi irade boşluğunun sonuçlarını da yakın dönemde görebiliriz.Ak Parti 13 yıldır, Tayyip Erdoğan 21 yıldır ilk kez bir seçim başarısızlığı olarak görülebilecek bir sonuçla karşılaşmış olsa da şu anda iktidardadır, önümüzdeki seçime kadar da iktidarda olacaktır.Ankara ve Ak Parti, yorgunluğunu en kolay ve düz çatışma alanlarında giderme yoluna giderse gerçek yorgunluğu atmak daha da zorlaşır. Bu da sonuçta yorgunluğu kabullenmekten başka bir şey değildir.

Devamını Oku

Ortak barış bildirisi

17 Temmuz 2015

Başbakan Davutoğlu’nun HDP görüşmesinde gündeme getirdiği “dörtlü deklarasyon” siyaset katında fazla bir heyecan uyandırmadı.Koalisyon ve erken seçim hesaplarıyla zihni fazla dolu olan siyaset erkanının gündeminde barış süreci halen aşağılarda yer alıyor.Ak Parti ile koalisyon yapmaya çok yaklaşmış olan CHP’nin “ortak barış bildirisi” hakkındaki fikri de belli değil.Ortak bildiride aynı fikirde olan Ak Parti ve HDP’dir. Bu bildiride yer alacak olan da makul ve güven veren bir silah bırakma çağrısıdır.Koalisyon çalışmaları devam ederken, Meclis’teki dört siyasi parti liderinin altına imza atacakları bir barış bildirisi halen temel meselede kafa karışıklığı yaşayan siyasi iradeleri de yapıcı bir alana çekmekte faydalı olacaktır.Siyaset merkezleri halen 7 Haziran’ın tahlilini yapmakta zorlanıyorlar, çünkü 7 Haziran’ın doğrudan barış meselesiyle birinci derecede ilişkili olduğunu görmemekte ısrar ediyorlar.Muhtemel bir erken seçimde de toplumdaki ana siyasi pozisyonları belirleyecek olan yine barış meselesidir.Kobane üzerinden Suriye’ye, Kuzey Irak’tan Irak’a doğru yayılan ve bir köşesinde IŞİD’in bulunduğu kilitlenmenin birinci anahtarı da Türkiye’nin iç barışıdır. Türkiye iç barışını sağlayamadıkça oldukça geniş bir coğrafyadaki kırılgan konumundan çıkması giderek daha da zorlaşacaktır.Bu anahtarın çalışabilmesinin birinci koşulu da en net haliyle, PKK’nın Türkiye’de silah bırakmasıdır.Türkiye’nin barış meselesini bütün sınır ötesi boyutlarıyla görmek yerine, küçük pencerelerin kıyısında durmak, önemsiz ayrıntılara takılarak meseleyi kişisel ve duygusal hatlarda ele almak, anahtarın da pas tutmasına yol açar.Meclis’teki dört parti, liderlerinin imzalarıyla bir ortak bildiriyle barış çağrısı yaparsa şu andaki kilitlenmenin açılma ihtimali yükselecektir.Bütün toplumun tekrar barışa, kendi barışına sahip çıkması, siyasetteki genel havayı başka bir düzeye çekecektir.Yaptığı önerinin gerçekleşmesini sağlamak görevi Başbakan Davutoğlu’na aittir. Bunun için tam destek görevi de tabii ki öncelikle HDP’nindir.

Devamını Oku

Seçime doğru birkaç tespit

16 Temmuz 2015

Erken seçim henüz gündeme gelmedi. Ama Ak Parti ile CHP’nin uzun ve mutlu bir evliliğine kendileri de ihtimal vermedikleri için siyasi pozisyonlar seçime göre şekilleniyor.Bir erken seçimde oylarını artırma umudu ve beklentisi içinde olan iki siyasi parti olduğu fazlasıyla belli olmuştur.Ak Parti, siyasi ve ekonomik istikrarsızlık korkusunun kendi seçmeninin geriye döneceği kanaatinde olduğunun işaretlerini vermektedir.Bu kanaat doğru olabilir, ama bundan emin olmak için 7 Haziran seçimindeki 9 puanlık düşüşün tahlilinin doğru yapılması ve yeni seçim stratejisinin buna göre oluşturulması gerekir.Seçim ertesi Ak Parti’de görülen üslup değişikliğinin, seçim öncesi fazlasıyla kullanılmış olan çatışmacı dille ilgili tespitlerden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.Ak Parti’nin tepesinin dili sertleştikçe, muhalefetin dili de sertleşmiş ve sandıkta bunun getirisi doğrudan HDP’nin olmuştur.Ak Parti’nin, barış sürecini başlatan ve önemli demokratik adımları atan parti olmasına rağmen, Kürt seçmenin kendisini terk etmesinin tahlilini doğru yapıp yapmadığı ise belli değildir.Kürt seçmenin Ak Parti’den HDP’ye gitmesinin nedenini, PKK baskısına, mahalle baskısına, tehditlere bağlamak eğilimi zaman zaman ortaya çıkmaktadır. Eğer Ak Parti Kürt seçmeni kaybetmesini bunlara bağlar, erken seçimdeki stratejisini buna göre kurarsa 7 Haziran’daki yanılgısını tekrarlamış olur.HDP, oylar emanet olsun olmasın 7 Haziran’da oyunu katlamıştır ve yeni seçim stratejisini ortaya çıkarmaya başlamıştır.HDP, PKK’yı Türkiye’ye karşı silah bırakmaya çağırarak, aslında seçim kampanyasını da başlatmıştır.Kürt seçmenin tümüne yakının oyunu toplayan HDP ülkenin geleceği ile kendi geleceğini bir araya getiren barış hamlelerini artırdıkça ve bundan sonuç aldıkça oylarını daha da artırabileceğini görmüştür.Orta ve alt sınıflar Ak Parti’den vazgeçmiş değillerdir, ama HDP de onlar için bir çekim alanı olmuştur. Bunun değişmesi için de ortada bir neden yoktur.***Bayramınız bayrak olsun, her gününüz bayram olsun, bayramınız kutlu olsun.

Devamını Oku

Barış iradesinin teyidi

15 Temmuz 2015

Ak Parti ile HDP’nin görüşmesinden koalisyon ihtimali açısından ne çıktı, sorusunun cevabı “bir şey çıkmadı”dır.Ak Parti HDP ile koalisyon düşünmediğini açıkça söylemişti, HDP de daha 7 Haziran akşamı bu eğilimini ilan etmişti.Koalisyon açısından bir şey çıkmadı, ama daha anlamlı ve önemli bir şey çıktı. Başbakan Davutoğlu ve HDP eş başkanları bu üst düzey toplantıda barış konusunda aynı düşüncede olduklarını teyit ettiler.Bu görüşmeden bir gün önce HDP eş başkanı Selahattin Demirtaş’ın PKK’yı Türkiye’ye karşı silah bırakmaya çağırması barış sürecini canlandıracak en önemli adımlardan biridir.Abdullah Öcalan’ın dört aydır tecrit durumunda olması ve sadece, anlaşıldığı kadarıyla “devlet hattı”nın çalışması yakın dönemdeki “arızalar”a yol açmıştır.İmralı hattını Ak Parti hükümeti kapatmıştır, tekrar açacak olan ve Kürt siyasetinde yeni durumun çalkantılarının doğru hatta oturmasını sağlayacak olan da Ak Parti’dir.Ancak Ak Parti’nin bu meselede adım atmak için yeni hükümetin kurulmasını bekleyeceği tahmin edilebilir. Ama bir erken seçim söz konusu olursa da Ak Parti’nin 7 Haziran seçimleri öncesi yaptığı strateji yanlışına bu kez düşmeyeceği de beklenmelidir.HDP, seçim ertesi hattının tek unsuru olarak barış sürecini ortaya koymuş ve bu konuda her gelişmeyi destekleyeceğini de ilan etmiştir.Bu desteğin, programında kuvvetli bir barış maddesi yer alması halinde Ak Parti azınlık hükümetine destek olarak ortaya çıkması da bugünlerin revaçtaki senaryolarından biridir.HDP, Ak Parti’nin koalisyon ortağı olmasa da barış sürecinde ortağı olması durumunda genel siyasi manzara çok önemli bir değişim daha geçirmiş olacaktır.Barış, bu ülkenin temel ve birinci meselesidir, demokrasinin birinci sınıfa yükselmesinin de birinci koşuludur.Siyasette silah var oldukça demokrasinin birinci sınıfa yükselmesi mümkün olmayacağına göre, yeni hükümet ister zayıf ister kuvvetli olsun, silahların bırakılmasını sağladığı anda ülkeyi de tekrar yönetebilir hale gelecektir.

Devamını Oku

Bayram ziyaretleri

13 Temmuz 2015

Bayramda küsler barışır filan denir ya, anlaşıldığı kadarıyla Ak Parti ile CHP’nin görüşmesi de bir küslerin barışması şeklinde geçmiş.Görüşmenin ruhuna uygun olarak kimse sorunlu bir alana girmemiş, demokrasimiz övülmüş, ülke hükümetsiz kalmasın iradeleri tokuşturulmuş.Ülke hükümetsiz kalmasın konusunda fikir birliği olduğuna göre, bundan sonra “nasıl bir hükümet” olacağı konuşulmaya başlanacak.Davutoğlu ile Kılıçdaroğlu bundan sonraki görüşmelerde yer almayacaklar, iki partinin “yetkili” heyetleri görüşecek.Aslında heyetlerin yetkileri var mı, o da pek bilinmiyor. Ama tabii ki her konuda son karar genel başkanlar tarafından verilecek.Davutoğlu ve Ak Parti heyetinin bugün yapacağı MHP ziyareti de muhtemelen aynı bayram barışması ve nezaketi halinde geçecek. Ülkenin hükümetsiz kalmaması için irade beyanları tekrar tokuşturulacak. Demokrasimiz övülecek, bağlılıklar bildirilecek.Ak Parti’nin üçüncü ziyareti yapacağı HDP ile görüşmenin biraz daha açık olması muhtemeldir. İki tarafın da birbirleriyle koalisyon yapma isteği ve niyeti olmadığını karşılıklı beyan etmeleri bayram ziyaretlerinin en gerçekçi kısmı olacak.HDP’nin söyleyeceği bellidir, barış sürecine katkıda bulunacak her formülü destekleyeceklerini ama hükümet içinde yer almayacaklarını söyleyerek Ak Parti’yi de rahatlatacaklar.Bayram ziyaretlerinden sonra ne olacağı da belli. CHP Ak Parti’nin önüne 14 maddelik koalisyon şartnamesini, MHP de üç maddelik koalisyon muhtırasını koyacak.Her ikisi de aynı şeyi söylemeye biraz daha kilitlenecek. “Biz şartlarımızı ortaya koyduk, onlar kabul etmedi...”Bunun arkası da değişmemiştir, kısa vadeli seçim hükümetleri için en “pratik” ve “pragmatik” pazarlıklar yapılacaktır. Asıl paylaşım alanı da budur.Seçime gitmezmiş gibi yaparak hep birlikte seçime doğru ilerlemek de biraz alaturka bir siyaset adabının ruhu olarak anılacak.Bayram ziyaretlerinin ardından kalacak olan “hiç olmazsa konuşabiliyorlar” fikri ise bayramdan geriye kalacak tek olumluluk olarak görünüyor.

Devamını Oku

Fayda açısından iki koalisyon

12 Temmuz 2015

Bir koalisyon denemesi olacağına herkes kesin gözle bakıyor. Tek soru var, bu da Ak Parti’nin CHP’yle mi MHP’yle mi koalisyon hükümeti kuracağı.AK Parti’nin tepesi kendi ibresi açısından fazla bir renk vermiyor, ama halen en çok tekrar edilen varsayım Ak Parti ile MHP’nin tabanlarının yakınlığı. Bu varsayımı tekrar edenler ibreyi MHP’ye daha yakın gösteriyorlar.Meseleye ülkedeki genel kutuplaşma ve barış süreci açısından bakanlar ise Ak Parti ile CHP’nin koalisyon kurmasını öneriyorlar.Buradaki bir başka varsayım da “dünya dinamiklerinin” Ak Parti - CHP koalisyonuna daha sıcak ve faydalı bakacağıdır.CHP açısından bir başka varsayım da, CHP’ye oy verenlerin Ak Parti ile koalisyona sıcak bakmayacağı ve kısa ömürlü bir koalisyon durumunda CHP’nin kendi seçmeninin bir kısmını küstüreceği şeklindedir.Hem CHP erkanı hem MHP erkanı, kısa vadeli bir koalisyonun kendilerine zarar vereceği kanaatini taşımaktadır. CHP’nin hatırladığı 1999 seçiminde, MHP’nin hatırladığı 2002 seçiminde yüzde on barajının altında kalmalarıdır.Ak Parti’nin yerleştirdiği sosyal ve ekonomik politikalarla ilgili olarak muhalefet partilerinin hiç birinin köklü bir karşı çıkma durumu yoktur. Hatta CHP’nin seçim bildirgesinin ekonomi bölümü, Ak Parti politikalarını aşağı yukarı tekrarlamaktadır.Koalisyon ihtimallerine “fayda” açısından bakıldığı zaman da anahtar kavram olarak her durumda “barış süreci” ortaya çıkmaktadır.Ak Parti - MHP koalisyonu bu yüzden, sadece HDP’ye oy verenler tarafından değil, CHP ve MHP seçmeninin önemli bir kesimi açısından da, farklı açılardan olsa bile bir “savaş hükümeti” olarak görülmesi kaçınılmazdır.“Fayda” açısından bakanlar Ak Parti ile CHP’nin koalisyon kurmasını önermekte, giderek daha kuvvetli olarak talep etmektedir. HDP ve seçmeninin de bu açıya yakın olacağını, olduğunu varsaymak da doğaldır.Başbakan Davutoğlu’nun yapacağı ilk tur görüşmelerde önde hep siyasi kırmızı çizgiler olacaktır. Görüşmelerde “ülkenin tümüne fayda” sathına gelmek kuşkusuz zaman alacaktır.

Devamını Oku