Bir koalisyon denemesi olacağına herkes kesin gözle bakıyor. Tek soru var, bu da Ak Parti’nin CHP’yle mi MHP’yle mi koalisyon hükümeti kuracağı.
AK Parti’nin tepesi kendi ibresi açısından fazla bir renk vermiyor, ama halen en çok tekrar edilen varsayım Ak Parti ile MHP’nin tabanlarının yakınlığı. Bu varsayımı tekrar edenler ibreyi MHP’ye daha yakın gösteriyorlar.
Meseleye ülkedeki genel kutuplaşma ve barış süreci açısından bakanlar ise Ak Parti ile CHP’nin koalisyon kurmasını öneriyorlar.
Buradaki bir başka varsayım da “dünya dinamiklerinin” Ak Parti - CHP koalisyonuna daha sıcak ve faydalı bakacağıdır.
CHP açısından bir başka varsayım da, CHP’ye oy verenlerin Ak Parti ile koalisyona sıcak bakmayacağı ve kısa ömürlü bir koalisyon durumunda CHP’nin kendi seçmeninin bir kısmını küstüreceği şeklindedir.
Hem CHP erkanı hem MHP erkanı, kısa vadeli bir koalisyonun kendilerine zarar vereceği kanaatini taşımaktadır. CHP’nin hatırladığı 1999 seçiminde, MHP’nin hatırladığı 2002 seçiminde yüzde on barajının altında kalmalarıdır.
Ak Parti’nin yerleştirdiği sosyal ve ekonomik politikalarla ilgili olarak muhalefet partilerinin hiç birinin köklü bir karşı çıkma durumu yoktur. Hatta CHP’nin seçim bildirgesinin ekonomi bölümü, Ak Parti politikalarını aşağı yukarı tekrarlamaktadır.
Koalisyon ihtimallerine “fayda” açısından bakıldığı zaman da anahtar kavram olarak her durumda “barış süreci” ortaya çıkmaktadır.
Ak Parti - MHP koalisyonu bu yüzden, sadece HDP’ye oy verenler tarafından değil, CHP ve MHP seçmeninin önemli bir kesimi açısından da, farklı açılardan olsa bile bir “savaş hükümeti” olarak görülmesi kaçınılmazdır.
“Fayda” açısından bakanlar Ak Parti ile CHP’nin koalisyon kurmasını önermekte, giderek daha kuvvetli olarak talep etmektedir. HDP ve seçmeninin de bu açıya yakın olacağını, olduğunu varsaymak da doğaldır.
Başbakan Davutoğlu’nun yapacağı ilk tur görüşmelerde önde hep siyasi kırmızı çizgiler olacaktır. Görüşmelerde “ülkenin tümüne fayda” sathına gelmek kuşkusuz zaman alacaktır.