Girmek ve çıkamamak

29 Haziran 2015

Suriye’nin kuzeyindeki gelişmeler üzerine yine Ankara’nın havasını bir askeri müdahale söylentileri kaplamaya başladı.“Türkiye bunlara sessiz kalamaz” denildiği zaman, kimileri IŞİD’in tekrar Türkiye sınırındaki saldırılarını kastediyor, kimisi de PYD’nin egemenlik alanları kurmasını.IŞİD kafa kesen, sivilleri öldüren, köy yakan bir radikal İslamcı örgüttür. İplerinin tam olarak kimin elinde bulunduğu belli değildir. Şiileri öldürerek etnik temizlik yapmaktadır.PYD veya YPG, PKK’nın Suriye kolu olarak ortaya çıkmıştır ve bölgedeki Kürtleri savunmakta, Kürtlerin bulunduğu bölgelerde tutunmaya çalışmaktadır.PYD’nin etkinlik alanları oluştururken etnik temizlik yaptığına, Arapları ve Türkmenleri bölgeden sürdüğüne ilişkin iddiaların hiçbiri de doğrulanmış değildir.Suriye Kürtleri ve PYD IŞİD’in doğrudan hedefleri arasındadır. Kobane, uzak ve stratejik bir alan olmamasına rağmen IŞİD Türk sınırının hemen yakınındaki Kobane’de daha önce de kıyım yapmış ve bunun sarsıntıları Türkiye’nin içine de aktarılmıştır.Suriye’deki son IŞİD saldırılarının ve PYD ile çatışmalarının ardından “Türkiye ne yapmalı” sorusu ortaya çıkınca Ankara’nın en eski Kürt ve Kürdistan fobilerinin de tekrar su yüzüne çıkması “IŞİD PYD’den beter” gibi mesajlar da hortlamıştır.Sürekli katliam yapan, kafa kesen, insanları canlı canlı yakan bir örgütle PYD’yi kıyaslamak gibi şuursuzluk örnekleri hala görülmektedir.Türkiye’nin bölgeye müdahalesi tartışması ortaya çıktığı andan itibaren de “hedef kim, IŞİD mi PYD mi” sorusu da ortaya çıkmıştır.Çatışmaların olduğu bölge Suriye toprağıdır, ama Suriye devletinin egemen olduğu bir alan değildir. PYD ile IŞİD çatışmalarına zaman zaman Özgür Suriye Ordusu’nun da katıldığı söylenmiş, ama hangi taraftan katıldığı tam anlaşılmamıştır.Türkiye’nin bölgeye askeri müdahalesi konuşulurken, IŞİD bahanesiyle bölgenin PYD’den temizlenmesi hevesi de kendini gösteriyor.Bu karışık bölgeye Türk askerinin müdahale etmesi kuşkusuz en son çare olarak düşünülmesi gereken bir durumdur.Hele Türk askerinin hem IŞİD hem PYD ile çatıştığı bir ortamın geriliminin hemen hızla Türkiye içine taşınmasını engellemek de kolay olmayacaktır.Siyasi açıdan berrak bir ortam oluşturamadan askere “git vur” demek için sonrasını da bayağı ayrıntılı düşünmek gerekiyor. Girmek kolaydır, Türk ordusunun Suriye’ye girmesi çok kolaydır, ama çıkmak her zaman daha zordur. Bunun için de benzer olaylardan birkaçını hatırlamak yeter.

Devamını Oku

İçleri çok sıkıntılı

26 Haziran 2015

Beklenen durum, koalisyon için “resmi” görüşmeler başlamadan ortaya çıktı. Hem CHP’de hem MHP’de Ak Parti ile koalisyona istekli olanlarla isteksiz olanlar kendi aralarında itişiyorlar.CHP’nin içinin de MHP’nin içinin de birbirinden farkı yok. Hepsinde birinci kaygı “koalisyonu kurmayan, istemeyen, erken seçime götüren biz olmayalım, halkın karşısında ‘uzlaşma istemeyen taraf’ görünmeyelim” kaygısı.Bunda kimsenin görüş farkı yok, çünkü yaygın kanaat hala, ülkeyi erken seçime götürenin halk tarafından cezalandırılacağı şeklinde.Bu noktada herkes aynı fikirde ama, CHP’de ve MHP’de bir adım ileri gidildiği zaman işler karışıyor.Ak Parti ile koalisyon yapmamak için yan çizmek isteyenlerle, koalisyonda yer alıp iktidara bir kenarından ilişip, bu sayede kuvvetlenme hesabı yapanlar iyice ayrışmış durumdalar.CHP’de, Ak Parti ile koalisyon hükümeti kurmanın ve Ak Parti’yi destekleme görüntüsü vermenin seçmen tarafından hiç hoş karşılanmayacağını düşünenler oldukça kalabalık.MHP’de de, Ak Parti ile koalisyonun ardından gidilecek bir erken seçimde barajın altına düşme ihtimalinin bile kuvvetleneceğini düşünenler de Devlet Bahçeli’yi zorluyorlar.Başarısız bir koalisyon denemesinin ardından gidilecek erken seçimde en rahat konumda kendisinin olacağını düşünen Ak Parti koalisyon çalışmalarını moral olarak daha kuvvetli olarak götürebilecek.Koalisyon çalışmaları nasıl yürütülürse yürütülsün sadece bir “deneme” olacağına göre, anlaşmanın da 45 günlük süreye yakın bir anda gerçekleşmesi muhtemel görünüyor.İkinci bir deneme olmayacak. Çünkü ilk deneme hangi muhalefet partisiyle birlikte yapılırsa yapılsın, birinci denemenin başarısızlığı halinde diğer muhalefet partisi ikinci deneme için asla talip olmayacak.Ak Parti CHP ile koalisyon kurar ve bu koalisyon başarısız olursa MHP “bir de biz deneyelim” demeyecektir. Aynı şey tersi durum için de geçerlidir.Ak Parti’nin ise bütün denemelere açık görünmekte ve davranmakta kaybedeceği bir şey yoktur.CHP ve MHP’nin içlerine bakanlar, erken seçim ihtimalini biraz daha yakından göreceklerdir.

Devamını Oku

Başkan seçmenin etiği

25 Haziran 2015

Bu yazı baskıya giderken Ak Parti’nin Meclis başkanı adayı henüz belli olmamıştı. Diğer adaylardan Deniz Baykal ise muhtemel Meclis başkanı gibi davranıyor.Üç muhalefet partisi anlaşır, kendi aralarındaki en kuvvetli olan CHP’nin adayı Baykal’da oylar toplanırsa Baykal Meclis başkanı olur, hem de aktif bir Meclis başkanı olur.Ancak Meclis’te en yüksek oyla gelmiş, en fazla vekili bulunan bir parti varken, ikinci partinin adayının Meclis başkanı olması tartışılması gereken bir konudur.Ak Parti Meclis’te salt çoğunluğu, tek başına hükümet kurma hakkını 18 milletvekili ile kaçınmıştır. Meclis’in en kuvvetli partisi Ak Parti’dir, hükümeti kuracak ve koalisyonu yönetecek olan parti de Ak Parti’dir.Bu durumda Meclis başkanının Ak Partili olması hem doğaldır hem, en geniş anlamıyla “etik”tir.Meclis başkanlığı seçimini de kasaba üslubu bir siyaset anlayışının konusu haline getirmek ise doğal da değildir, her anlamıyla etik de değildir.Ak Parti birkaç oyla en büyük parti değildir, olsa bile pek imrendiğimiz, ama sürekli ıskaladığımız siyaset anlayışında böyle bir konunun mesele olması da söz konusu değildir.En çok milletvekili olan parti bir aday gösterir diğerleri de birinci turda kendi partilerine, ikinci turda ise en fazla oyu almış olan birinci partinin adayına oy verdikleri zaman da o pek imrenilen durum ortaya çıkmış olur.Böyle bir “fair-play” oyunu da en başta, her konuda kutuplaşma arayan kasaba tarzı siyasetten uzaklaşma sağladığı gibi, siyasetin her konuda çatışma olmadığını öğrenmemize yarar.Kutuplaşmadan herkes şikayetçi ama kimsenin kutuplaşmayı azaltmak konusunda kafa yormadığı, dikkatini vermediği bir ortamda Meclis başkanını bütün Meclis’in birlikte seçmesi gerçekten önemli bir durum olacaktır.“Etik”, “fair-play” gibi kavramlar kasaba usulü siyaset tarzının içinde bulunan kavramlar değildir. Ama bunlar çoktandır siyaset kavramının doğal ve vazgeçilmez unsurları olmuşlardır.Meclis başkanlığına ikinci turda, oy birliğiyle bir Ak Partili seçilirse, bunun yansımalarını siyasetin tümü kendi gözleriyle görecektir.

Devamını Oku

Erken seçimin faydaları

24 Haziran 2015

Şu anki durumla ilgili görüş beyan eden herkes, söz birliği yapmış gibi, erken seçim olmaması gerektiğini söylüyor.Bu, siyasi partiler açısından anlaşılır bir şey, çünkü koalisyon kurmayan, kuramayan veya beceremeyeni seçmenin cezalandıracağına dair bir kanaat var ve herkes bunu doğru kabul ediyor.Bu kanaatin kanıtı olarak da seçim ertesi yapılan kamuoyu araştırmalarında hiçbir partinin oy oranında anlamlı bir değişiklik görülmemesi de gösteriliyor.Bu yaygın kanaat dolayısıyla bütün siyasi partiler, parti sözcüleri ve kendi sözcüleri olan siyasiler, koalisyon kurmak için ellerinden gelen her şeyi yaptıklarına halkı inandırmaya çalışacaklar.Bu çaba da, CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu’nun MHP genel başkanı Bahçeli’ye başbakanlık önermesi oldu.CHP’nin gönlündekinin, üç muhalefet partisinin kuracağı koalisyon olduğu iyice anlaşıldı, ama bu öneri de MHP’nin “HDP ile hiçbir işbirliği yapmayız” kararını değiştirmedi.Halen ortada iki seçenek durup duruyor. Biri Ak Parti-CHP, diğeri de Ak Parti-MHP koalisyonu.Her iki durumda da asıl güçlüğü yaşayacak olan küçük partiler, CHP ve MHP’nin olması kaçınılmaz.MHP de CHP kadar kendi seçmenine, Ak Parti ile koalisyon yapmasını anlatmakta güçlük çekecek. Geçen iki yıldır CHP ve MHP kendi seçmenine Ak Parti ve Tayyip Erdoğan hakkında her şeyi söyleyerek seçmenlerini iyice bilediler.Bunda bir beis görmediler çünkü ikisi de Ak Parti’nin tekrar tek başına iktidar olacağına inanıyordu, bugünkü duruma ihtimal vermiyordu.Ak Parti CHP ile koalisyon kursa MHP, MHP ile koalisyon kursa CHP hemen elindeki en kuvvetli kozu oynayacaktır.Bu koz dört eski Ak Partili bakanla ilgili önergedir ve bu önerge verildiği anda Ak Parti ile koalisyon kurmuş olan parti türbülansa girecektir.Günlerdir erken seçimin kötü olduğu söyleniyor, tek kanıt olarak da sandığın değişmeyeceği iddia ediliyor.Belki artık erken seçimin faydalarını konuşmaya başlamak gerekiyor. Başlamak için de seçmenin, 7 Haziran’da oyunun yönünü belirlerken hangi saiklerle hareket ettiğini tartışmak yerinde olacaktır.Bu saiklerin doğru tahlili de seçmene, halka her şeye rağmen yeni bir şeyler söylemenin yeni bir üslup belirlemenin yollarını açabilecektir. Erken seçim o zaman çok faydalı olabilir.

Devamını Oku

Barış sürecinin yakın geleceği

12 Haziran 2015

Ak Parti’nin seçim kampanyasında HDP’nin birinci hedef olmasının ilk sonuçlarından biri barış süreciyle ilgili kuşku ve kaygıların ortaya çıkması olmuştur.Geçen dört yıl boyunca süreçte yaşanan muhtelif iniş çıkışlara, dalgalanmalara rağmen Ak Parti hükümetinin açık iradesi sürecin devam etmesi ve tamamlanması yönünde olmuştur. 7 Haziran sonrası ortaya çıkan siyasi tabloda ve yeni güç dengelerinde barış sürecinin geleceğiyle ilgili yeni sorular oluşmaktadır.Meclis’e giren dört partinin ikisi barış sürecinin devamından yanadır, biri “kısmen” karşıdır, biri de tümüyle karşıdır ve çözümü yine savaşta görmektedir.Ak Parti’nin barış sürecine kısmen karşı olan CHP ile koalisyon yapması da, sürece tümüyle karşı olan MHP ile koalisyon yapması da sürecin yakın geleceği üzerinde büyük etkiler yaratacaktır.Her iki ihtimalde de en iyimser durum sürecin yeni bir duraklama dönemine girmesidir. Ancak her duraklamada olduğu gibi ortamın yeni provokasyonlara açılması da çok muhtemeldir. Nitekim seçimin hemen öncesi ve ertesinde harekete geçen “malum” kuvvetler daha büyük kanlı çatışmaların provalarını yapmaya başlamıştır.Barış süreci tarafında duracak olan meşru, yasal ve yükselen siyasi kuvvet olarak HDP’nin bu kritik dönemde yalnız kalması da muhtemeldir. Ak Parti’nin sürecin direksiyonundaki kuvvetinin azalmasının yaratacağı boşluğu HDP kuvvetli bir şekilde doldurursa önce tahrik ve provokasyonların geçiştirilmesi, sonra da sürecin devamının temellerinin atılması mümkündür.Başbakan Davutoğlu’nun seçimin hemen ertesinde HDP’ye yaptığı, silahların bırakılması için inisiyatif kullanma çağrısı aslında HDP’nin ortaya çıkacak boşluğu doldurması için yapılmış bir çağrıdır.Selahattin Demirtaş’ın aynı yönde bir hareket yaratmak için İmralı ile temas talebi de bu çağrının doğru cevabı olmuştur.Kürt siyaseti, Cumhuriyet tarihi boyunca en uzun isyanın ardından en zirve ve etkili noktasına ulaşmıştır. Meclis’teki dört partide üçüncü olmanın, MHP ile başa baş bir ağırlığa ulaşmanın anlamını en iyi değerlendirecek olan Kürt siyasetidir.Abdullah Öcalan’ın, bir kongre toplanarak “Türkiye’ye karşı silahlı mücadelenin sonlandırılması” kararını açıklaması için bütün koşullar mevcuttur.Bu kararla birlikte, Kürt siyasetinin demokratik siyaset içindeki ağırlığının daha da artacağına ve bütün savaş yollarının kesileceğine hiç bir kuşku yoktur.Kısa bir soluklanma arası veriyoruz. Haftaya görüşmek üzere. O.G.

Devamını Oku

Dar kapılar

11 Haziran 2015

Beyanlar üzerine koalisyon ihtimallerini tartışmaya devam edeceğiz. Ama siyasilerin beyanlarıyla bazı kapılar tümüyle kapandı, kalanlar da bayağı daraldı.MHP, HDP’ye sert şekilde yüklenerek, üçlü koalisyon ihtimalini iyice sıfırlamış görünüyor. HDP de MHP’ye verdiği cevaplarla üçlü koalisyon kapısının tümüyle kapandığını varsayabiliriz.CHP zaten AK Parti ile kesinlikle koalisyon yapmayacağını söylediğini göre de CHP’li bütün formüllere kapılar kapanmış demektir.HDP, Ak Parti ile koalisyon yapmayı düşünmediğini tekrarlayarak sadece tek kapı bırakmış olmaktadır.Şu anda Ak Parti-MHP koalisyonu dışında başka bir ihtimalin kalmadığı son beyanlarla teyit edilmiş oldu.Bu kapının açık kalmasının temel koşulları da herkesin tahmin edebileceği nitelikte. MHP, Tayyip Erdoğan’ı seçilmiş cumhurbaşkanı olarak “tanıyacak”, onunla herhangi bir çatışmaya girmeyeceğini taahhüt edecek, Ak Parti de barış sürecinde “revizyon” yapmayı kabul edecek.Bunun dışındaki mesele, bakanlıkların ve kamu kuruluşlarının “paylaşılması” meselesidir ve buradaki pazarlıkla uzun sürse de sonuçta bir uzlaşmaya varılır.MHP, bu uzlaşmaya girmezse erken seçim vebalinin üzerine kalacağını, bundan kendi seçmeninin de pek hoşlanmayacağını kuşkusuz biliyordur.Dolayısıyla açık kalan tek kapı da ne kadar dar olursa olsun MHP’nin bu kapıdan geçmek dışında bir seçeneği bulunmamaktadır.Ak Parti’nin seçim stratejisi, HDP’den sonra MHP’ye yaramış ve MHP aslında “durarak” ulaşabileceği en büyük halk desteğine ulaşmıştır.Bunun daha üzerine çıkması da ancak iç savaşın tekrar başlamasıyla mümkündür, bu da aslında kaos senaryolarının birinden başka bir şey değildir.Ak Parti-MHP koalisyonuna ömür biçmek için önce anlaşma koşullarının ortaya çıkması gerekir. Ama şunu da görmek gerekir ki, barış sürecindeki bazı esnetmeler dışında sürecin devamına razı olursa koalisyonun ömrünü uzatmak da yine MHP’nin elindedir.Ak Parti, Meclis başkanlığını, kulislerde konuşulduğu gibi MHP’li Meral Akşener’e verirse bundan anlayacağımız koalisyonun temelinin atılmış olduğudur.

Devamını Oku

O da olmaz bu da olmaz

10 Haziran 2015

Ak Parti, pazarlığı en alttan, “ülkeyi hükümetsiz bırakmamak için her formüle açığız” diye açtı.Üç muhalefet partisi de çeşitli kırmızı çizgiler ilan ederek, pazarlığı en yukardan açtılar.MHP, Ak Parti ile koalisyon yapmak için, önce Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “siyasetten tasfiyesini”, ikinci olarak da barış sürecinin sonlandırılmasını istiyor.Bunun ardından gelecek olan “savaş” bakanlıklarının, Milli Savunma, İçişleri ve Adalet Bakanlığı’nın MHP’de olması talebidir.Daha ilk iki koşulu Ak Parti’nin kabul etmesi demek, kendisiyle ilgili en büyük inkarlara evet demektir.MHP’nin diğer açık tavrı HDP ile hiçbir koşulda “yan yana gelmemek” olunca da MHP’li iki koalisyon ihtimali kalmamış demektir.MHP, Ak Parti ile koalisyon kurmayınca HDP ile her türlü bağı reddedince Ak Parti-MHP ve CHP-MHP-HDP koalisyon ihtimalleri ortadan kalkmaktadır.Geriye kalan ihtimallerden biri Ak Parti ile CHP’nin koalisyonudur ki, CHP’nin 7 Haziran gecesinden itibaren aldığı tavır, Ak Parti ile koalisyon görüşmesini sadece “nezaketen” yapmaktan öteye gitmeyecekleri şeklindedir.Çoğunluğa dayanan koalisyon ihtimallerinin hepsi bu şekilde sıfırlanınca geriye iki tane, dışarıdan destekli azınlık hükümeti ihtimali kalmaktadır.Biri Ak Parti’nin azınlık hükümetini, diğer üç partiden birisinin dışarıdan desteklemesidir ki, bu ihtimal üç parti için de “o zaman biz bu seçimi neden yaptık” ihtimalidir ve aşırı zor görünmektedir.Son ihtimal de CHP-MHP azınlık hükümetini HDP’nin desteklemesidir ki, bunun için de CHP’nin aşırı ustalıklı manevralarına ihtiyaç vardır.Bir de sondan bir sonraki ihtimal vardır, bu da HDP’nin Ak Parti’yi “barış süreci” temeli üzerinde ve belli bir süre için dışarıdan desteklemesi ihtimalidir.Meclis başkanı seçiminde, bu ihtimallerden biri ya da birden fazlası kuvvet kazanabilir ama bu da nihai seçeneği göstermeyecektir.Ak Parti genel başkanı Davutoğlu, üç partiyle de temas ettikten sonra mührü Cumhurbaşkanı Erdoğan’a iade ettiği zaman da Türk halkının “veremi görme” süreci başlamış olacaktır.

Devamını Oku

Önce koalisyon(lar)

8 Haziran 2015

Akıllarda daha çok erken seçim olmasına rağmen, kimse bunu telaffuz etmeyecektir. Bir buçuk yılda üç seçim geçirmiş olan halka hemen erken seçim teklif etmek şu anın en gayri siyasi hamlesidir.Koalisyon veya koalisyonlar önceki gece saat 19’dan itibaren gündemin birinci maddesi olmuştur.Ve CHP ile HDP hemen Ak Parti ile koalisyon yapmayacaklarını ilan etmiştir. HDP Başkanı Demirtaş Ak Parti azınlık hükümetini dışarıdan desteklemelerinin de söz konusu olmayacağını söylemiştir.Bu açıklamaları kesin kabul edersek geriye iki koalisyon ve iki dışarıdan destekli azınlık hükümeti ihtimali kalmaktadır.Seçim öncesi de sık sık telaffuz edilen Ak Parti-MHP koalisyon birinci ihtimal olarak öne çıkmaktadır. MHP Genel Başkanı Bahçeli pazarlığı seçim gecesi oldukça yukarıdan açmış ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın durumunun da önemli bir koşul olacağını belli etmiştir.MHP’nin Ak Parti azınlık hükümetini dışarıdan desteklemek için de koşullarının pek değişmeyeceği tahmin edilebilir.İkinci koalisyon ihtimali üç muhalefet partisinin, CHP-MHP-HDP’nin ortak hükümet kurmasıdır. Böyle bir koalisyonda HDP ile MHP’nin birlikte yer alması olasılığı da mümkün görünmemektedir.Geriye kalan son ihtimal de CHP ile MHP’nin azınlık hükümetini HDP’nin dışarıdan desteklemesidir. “Ak Parti cezalandırılsın ama ülke hükümetsiz kalmasın” gerekçesiyle yine fazla ömürlü olmayacak bu formül de deneme ihtimalleri arasındadır.Şu anda var olan bütün koalisyon ihtimalleri dört yıllık bir hükümet ihtimalini göstermemektedir.Bu dönemde partilerin ilk kaygısı, “krizi çıkaran ve erken seçimi zorlayan olarak ben görünmeyeyim” olacaktır.Büyük sıçrama yapmış olan HDP ile, oyunu durduğu yerde artıran MHP’nin erken seçim istemesi de zordur.Bulunduğu noktada zor duran CHP’nin de bir erken seçim istemesinin mantığı görünmemektedir.Üç muhalefet partisi bütün imkanları deneyecekler ve erken seçimi mümkün olduğu kadar uzağa götürmeye çalışacaklardır.Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan, anayasal yetkilerini kullanarak hızlı bir erken seçimi zorlayabilir mi? Bu sorunun henüz bir cevabı bulunmuyor.

Devamını Oku