Ak Parti’nin seçim kampanyasında HDP’nin birinci hedef olmasının ilk sonuçlarından biri barış süreciyle ilgili kuşku ve kaygıların ortaya çıkması olmuştur.
Geçen dört yıl boyunca süreçte yaşanan muhtelif iniş çıkışlara, dalgalanmalara rağmen Ak Parti hükümetinin açık iradesi sürecin devam etmesi ve tamamlanması yönünde olmuştur. 7 Haziran sonrası ortaya çıkan siyasi tabloda ve yeni güç dengelerinde barış sürecinin geleceğiyle ilgili yeni sorular oluşmaktadır.
Meclis’e giren dört partinin ikisi barış sürecinin devamından yanadır, biri “kısmen” karşıdır, biri de tümüyle karşıdır ve çözümü yine savaşta görmektedir.
Ak Parti’nin barış sürecine kısmen karşı olan CHP ile koalisyon yapması da, sürece tümüyle karşı olan MHP ile koalisyon yapması da sürecin yakın geleceği üzerinde büyük etkiler yaratacaktır.
Her iki ihtimalde de en iyimser durum sürecin yeni bir duraklama dönemine girmesidir. Ancak her duraklamada olduğu gibi ortamın yeni provokasyonlara açılması da çok muhtemeldir. Nitekim seçimin hemen öncesi ve ertesinde harekete geçen “malum” kuvvetler daha büyük kanlı çatışmaların provalarını yapmaya başlamıştır.
Barış süreci tarafında duracak olan meşru, yasal ve yükselen siyasi kuvvet olarak HDP’nin bu kritik dönemde yalnız kalması da muhtemeldir. Ak Parti’nin sürecin direksiyonundaki kuvvetinin azalmasının yaratacağı boşluğu HDP kuvvetli bir şekilde doldurursa önce tahrik ve provokasyonların geçiştirilmesi, sonra da sürecin devamının temellerinin atılması mümkündür.
Başbakan Davutoğlu’nun seçimin hemen ertesinde HDP’ye yaptığı, silahların bırakılması için inisiyatif kullanma çağrısı aslında HDP’nin ortaya çıkacak boşluğu doldurması için yapılmış bir çağrıdır.
Selahattin Demirtaş’ın aynı yönde bir hareket yaratmak için İmralı ile temas talebi de bu çağrının doğru cevabı olmuştur.
Kürt siyaseti, Cumhuriyet tarihi boyunca en uzun isyanın ardından en zirve ve etkili noktasına ulaşmıştır. Meclis’teki dört partide üçüncü olmanın, MHP ile başa baş bir ağırlığa ulaşmanın anlamını en iyi değerlendirecek olan Kürt siyasetidir.
Abdullah Öcalan’ın, bir kongre toplanarak “Türkiye’ye karşı silahlı mücadelenin sonlandırılması” kararını açıklaması için bütün koşullar mevcuttur.
Bu kararla birlikte, Kürt siyasetinin demokratik siyaset içindeki ağırlığının daha da artacağına ve bütün savaş yollarının kesileceğine hiç bir kuşku yoktur.
Kısa bir soluklanma arası veriyoruz. Haftaya görüşmek üzere. O.G.