Şimdi yeni trend, ilk insanların beslenme şekline benzeyen Raw Food. Böylece besinler vitamin kaybına uğramıyor.Dünyanın dört bir yanında insanlar artık raw food; yani çiğ ve canlı besin tüketiyor. Aklınıza sadece çiğ sebze ve meyvelerle hazırlanan mönüler gelmesin; lazanya da yiyorlar browni de... Fark kullandıkları malzeme... Kaliforniya’dan dünyaya yayılan akım Türkiye’de de yaygınlaşıyor. Peki raw food nedir? Türkiye’nin ilk raw food atölyesi Atelier Raw’ın kurucuları Neyir Turalı ve Aliye Turagay anlattı..Vitamin kaybı olmuyorRaw food beslenme biçimine her türlü taze, ısıtılmamış bitkisel kökenli besin giriyor. Taze sebze ve meyvelerle çimlendirilmiş tohumlar ve aktive edilmiş çekirdekleri de yeniyor. Raw Food beslenme şeklinde besinler asla vitamin kaybına uğramıyor. Ayrıca katkılı yiyecekler tüketilmediği için kanser riskinden de uzak olunuyor. Sindirim sistemi düzenli çalışıyor. Su tüketimi maksimum, alkol ve kafein ise beslenme şeklinde bulunmadığından tam anlamıyla bir sağlıklı beslenmeden söz edilmiş oluyor.Raw food zayırlatır mı?Raw Food zayıflama diyetleri içinde kısa vadede toksin ve ödemin vücuttan atılımı için uygun bir beslenme biçimi. Uzun vadeli diyetlerde ise karbonhidrat, protein, yağ ve vitaminlerin dengeli alımı gerekir. Bu beslenme şeklini tercih edenler; Soğuk santrifujle elde edilmiş baldan yağa, kullanılan tuzdan sirkeye kadar filtre edilmemiş, pastorizasyon işlemi yapılmamış doğal malzemeler tercih ediyor. Isı gerektiren ürünlerde ise 42 derece sabit ısı sirkülasyonu yapabilen fırınlar kullanılıyor. Böylece kraker, ekmek gibi atıştırmalık ürünler hazırlanabiliyor.Doğal kilonuza ulaşacaksınızŞeker, transyağ, süt ürünleri, hayvansal gıda ve glutenli tahıl kullanılmadığı için asit yükü çok düşük. Laktoz, gluten gibi gıda alerjisi olan kişilerin kendilerini çok rahatlamış hissettikleri, diyet yapmak ilk hedef olmasa da, sonucunda kilo ve yağ kaybettiğiniz ve doğal kilonuza kavuştuğunuz bir beslenme şekli.3 öğün mönüSabah: chia pudding öneriliyor. Bu tohumların 1:10 su çekme özelliği var. Evde hazırlayabileceğiniz badem sütü ile çok güzelpudding yapabilirsiniz.Badem sütünü ise; 1 bardak badem ve 2-3 adet hurma (her ikiside akşamdan ıslatılmış olacak) blenderde 3-4 bardak su ile karıştırılıyor. Lezzet için, içine vanilya katılabilir, süzerseniz harika ama pudding için şart da değil.Chiapudding; 1 bardak badem sütü ile 1 çorba kaşığı chia tohumunu boza kıvamına gelene kadar aralıklarla karıştırıp 15-20 dakika beklemeye bırakın, akşamdan hazırlayıp buzdolabına koyar, sabah yiyebilirsiniz. Öğlen yemeği için akşamdan ıslattığınız yabani pirinci 10-12 saat suda bekletin. İçine kapya biberi, yeşillik, kereviz sapları doğrayarak renklendirin. Zeytinyağıve limon ile yapacağınız sosla karıştırın. Baharatları da katabilirsiniz.Akşam: Kabakları soyup, spiral kesi ile spaghetti haline getirin. Bunu taze nane, dereotu gibi otlar, renkli biberler ekleyerek zenginleştirebilir, keyfinize göre zeytinyağı, limon ya da domatesli bir sos ile tadlandırabilirsiniz.
Amerikan ice creami mi İtalyan gelatosu mu?Vanilyalı, çikolatalı, limonlu ve vişnelisini çok iyi bildiğimiz ve yazın gelişiyle birlikte tüketmeye alışık olduğumuz dondurma kültürümüz değişmeye başladı. Amerikan ve İtalyan markalarının Türkiye pazarına girişi ile birlikte pek çok dondurma seçeneği ile tanıştık ve onları tüketmeyi, ayrıca da satmayı çok sevdik...Türkiye’de dondurma tüketimi artıyor. Amerikan ve İtalyan dondurma markalarının piyasaya girmesiyle birlikte sektördeki canlılığın arttığı kabul ediliyor. Verilere göre Türkiye’de dondurma tüketimi, 2008’den 2013’e kadar yüzde 87,5 artmış. Dondurma tüketimi hızla artarken, geçtiğimiz yıl kişi başı tüketim miktarı yaklaşık 4 litre oldu. Yıllık toplam tüketilen dondurma ise yaklaşık 210 milyon litreyi buldu. Dünyada ise en çok dondurma tüketen ülkeler arasında ilk sırayı, yılda 6 milyar litre ile ABD çekiyor. ABD’de kişi başı dondurma tüketimi yaklaşık 26 litre. ABD’den sonra sırasıyla Avustralya, İsveç, Danimarka, İtalya ve Almanya geliyor. Yabancı kökenli dondurma firmalarının piyasaya girişleri pek çok yeni girişimci de yarattı. Galata Gelato Dondurma da bunlardan biri. Eczacı ve gazeteci iki arkadaş, Tolga Akpınar, Ufuk Delibalta iki yıllık arge çalışmasının ardından 2011’de Galata Gelato’yu kurdu. Carpigani Gelato Üniversitesi öğretim üyelerinden Davide Di Fonte’nin öncülüğünde öğrendikleri İtalyan gelato reçetelerini geliştirdiler. Taze meyve ve taze dondurma sloganıyla yola çıkan Galata Gelato’nun kullandıkları ana hammaddeler İtalya’dan, Antep fıstığı Gaziantep’ten erken hasat olan birinci kalite boz fıstık, fındık Giresun’dan. taze meyveler ise sabah erken saatlerde hale gidilip en iyileri seçilerek alınıyor. Süt, Çorlu daki çiftlikten günlük özel araçlarda geliyor.Endüstriyel olandan doğal üretime piyasadaki dondurmalarGelato Dondurma’nın kurucularından Tolga Akpınar’ın verdiği bilgilere göre dondurma çeşitleri şöyle:İce Crem adı altında hazır makinelerde satılan Amerikan tarzı kimileri tarafından sıkma dondurma diye de tabir ediliyor. Hava oranı çok yüksek olduğu için külahta birkaç yalama sonunda sihirli bir şekilde bitiyor. Bu nedenle de krem şanti tadında.Maraş Dondurması: Gerçek Maraş dondurması keçi sütü ve sahlepten yapılıyor. İçindeki sahlebin özelliğinden dolayı daha sert bir yapıya sahip. Piyasada Maraş dondurması adı altında satılan dondurmaların çoğunun gerçek Maraş dondurmasıyla alakası olmadığı biliniyor.Endüstriyel Dondurmalar: Bu grupta yakından tanıdığımız büyük markalar var. Bu dondurmaların kutularına bakarsanız, bitikisel yağlı sütlü buz yazdığı görülüyor. Gerçek dondurma değil. Yüksek kapasitede ve hızlı üretiliyorlar, uzun ömürlü olmaları için içlerine katkı maddesi konuyor. Doğallıktan uzaklar.Artizan Grubu: Tamamen el işçiliği ve doğal ürünlerle yapılıyor. Hammadde girdisinin yüksek olması, gerçek taze meyvenin kullanılması ve işçiliğinde dolayı bu gruptaki dondurmaların maliyetleri yüksek. Artizan grubunda hakkıyla üretim yapan firma sayısı da çok fazla değil.En sağlıklı dondurmalarEn Sağlıklı dondurmalar taze günlük pastörize süt ve doğal şeker ve doğal ürünler kullanılarak üretilmiş dondurmalar. Sorbe kısmında ise tamamen meyvenin kendisi kullanılarak üretilen dondurmalar. Bunlar rahatlıkla tüketilebilir.Türk halkı çikolatalı ve sütlü dondurma seviyor Türk halkı için sütlü ve çikolatalı olmazsa olmazdır. Daha sonra karamel, limon çilek Antep fıstığı gelmektedir.Yurt dışı tatilleri damak tadımızı değiştirdiSon yıllarda special diye sınıflandırdığımız dondurma çeşitlerine talep oldukça artıyor. Türk halkının daha çok yurt dışına seyahat etmeye başlamasıyla oralarda gördükleri çeşitleri talep etmeye başladılar. Bunlardan bazıları; Crem Brulee, Caasata Sciliana, Qella, Bacio, Stratacella, Panna Cotta, Oreo, Drogon Fruit.Kalori miktarları 2 top 100 gram içinKaramel: 265 kaloriKestane: 255 kaloriVanilyalı: 235 kaloriİncirli: 230 kaloriMuzlu: 225 kaloriÇikolatalı: 220 kaloriVişne: 210 kaloriAnanas: 200 kaloriPortakal: 190 kaloriÇilek: 180 kaloriKavun: 165 kaloriSevilen adreslerCremeria Milano: İki tip geleneksel İtalyan dondurması üretiliyor. Balkabağı, sakız, incir, hurma gibi özel çeşitleri de mevcut.Giolitti: Roma’nın meşhur markalarından Giolitti’de 30 çeşitten 24’ü her gün tezgahta. Yaz-kış açık.Girandola: Her gün 18 çeşit var. Günlük hazırlanıyor. Diyabetikler için de seçenek var. Yaz kış açık.Cold Stone Creamery: Amerika’nın en çok satan dondurma markası. Dondurmaseverlere taze meyve, çikolata, özel soslarla kişiselleştirilmiş 11 farklı kombinasyon oluşturma imkanı sunuyor.Haagen-Dazs: Dondurmanın tadını en iyi koruyan karton kova ambalajlarda satılıyor. En çok ilgi gören çeşitleri arasında Cookies Cream Dulce de leche belgian chocolate strawberry cheesecake var.Türkiye ciro olarak 18’inci sıradaTürkiye’de dondurma tüketimi hızla artsa da dondurma pazarı diğer ülke pazarları ile mukayese edildiğinde ciro olarak 14’üncü sırada, litre bazlı tüketimde ise 18’inci sırada. Geçtiğimiz yıl Türkiye’de dondurma pazarının yaklaşık 210 milyon litre ve 1 milyar 900 milyon liralık ciroya ulaştığı açıklanmış olup önümüzdeki yıllarda bu sayıların daha da artacağı öngörülüyor.
Beslenme uzmanlarına göre günün en önemli öğünü kabul edilen kahvaltı Türkiye’de nasıl yapılıyor, en çok hangi gıdaları yiyoruz diye baktığımızda görüyoruz ki aslında daha çok hayvansal gıdalar tüketiyoruz. Kalorisi yüksek kızartmalar, börekler, peynirler listenin en başında yer alıyor. Şişli Florence Nightingale Hastanesi beslenme ve diyet uzmanı Tuba Kayan Tapan, Türk kahvaltılarını değerlendirirken; pek çok yöre kahvaltısının haftada bir ya da iki kere yenmesinin doğru olacağını belirtiyor. Tapan doymuş yağdan zengin kahvaltılarımızın dikkatli yapılması gerektiğini söylüyor. Bu hafta İstanbul’da yöresel kahvaltı veren mekanlara gittik ve mönülerini aldık. Merter’deki İzhar’da Karadeniz, Ataşehir Sahan’da Gaziantep, Cihangir Predio’da Akdeniz ve Ege, Bebek’teki Happily Ever After’da İstanbul’un zengin kahvaltısını ve Van’da meşhur, Bak Hele Bak Yusuf Konak restoranı’nda ise Van kahvaltısını fotoğrafladık.
Kilo kaybı için kahvaltının çok önemli olduğunu defalarca duyduk. Kahvaltının kilo vermeyi desteklediği konusunda pek çok araştırma var. Beslenme Uzmanı Dilara Koçak, “Benim gözlemlerim de kesinlikle bu yönde. Kahvaltı yapanlar her zaman daha formda” diyor.Kahvaltı yapmayanların gece yemek yeme alışkanlığı çok daha yüksek. Aslında bu kendini tekrar eden bir kısır döngü, çünkü sabah ve öğle yemeği dengeli olmazsa akşam yemeği sonrası kan şekerindeki dalgalanmalar, gece açlığı ve atıştırmayı tetikliyor. Gece ve akşam ihtiyaç fazlası yemek yiyen birey dayanabildiği kadar aç geziyor ancak akşam yine aynı döngü başlıyor. Maalesef bu durum kilo alma ve yağlanma ile sonuçlanıyor. Kahvaltı yapmak ve kahvaltıda mutlaka bir protein olması metabolizmanın hızlanmasına ve kasların korunmasına da yardımcıdır. Yapılan bir çalışmada kahvaltı hariç öğünlerinde eşit protein tüketen kişiler incelendiğinde kahvaltıda protein tüketenlerin kahvaltıda daha az protein alanlara göre yüzde 25 daha fazla kas artışı görülmüştür. Amerikan kalp derneğinin yayınladığı Harvard üniversitesindeki uzmanlar tarafından yapılan bir çalışmada 16 yıl boyunca 26. 902 sağlık çalışanı takip edilmiştir. Sabah kahvaltısı yapmayanlarda kalp krizi ve kalp hastalıkları riskinin düzenli kahvaltı yapanlara göre yüzde 27 daha fazla olduğu ortaya çıkmıştır.Fotoğraflar: Barış ACARLIYulaf ezmesini kullanınPratik ve lezzetli yulaf kahvaltısı; yulaf ezmesi, probiyotik yoğurt, kuru üzüm, badem, tarçın, mevsime göre nar veya ananas ile denemelisinizYumurta ile gün boyu tok hissedinYumurta anne sütünden sonra en kaliteli protein. Aynı zamanda uzun süre tok tutucu etkiye sahip. Hafta sonu yumurtayı daha rahat tüketebiliyoruz. Yumurta salatası da hazırlayabiliriz.Pratik kahvaltıKendinizi aç hissetmediğiniz ve kahvaltı için yeterli vaktiniz olmadığı zaman meyve ile ceviz, meyve ile süt iyi ve pratik bir kahvaltı olacaktır.Kefiri unutmayınKefir bağışıklık sistemini güçlendirir. Hazmı kolaylaştırır, bağırsak duvarının zararlı maddelerden korur ve bağırsak geçirgenliğini azaltır. İshali tedavi eder.Klasik kahvaltı severizPeynir, ekmek, zeytinden oluşan klasik kahvaltı severiz. Ek olarak taze kıyılmış nane, maydanoz da olmalı.Geleneksel kahvaltıÇay kokusu ile güne başlayıp geleneksel kahvaltıdan vazgeçemeyenler için 2 dilim peynir, 2 dilim ekmek, nane domates, salatalık, 4-5 zeytin önemli.Bol proteinli kahvaltıAnne sütünden sonraki en değerli protein kaynağı yumurta ile omega 3 kaynağı cevizin uyumu, 2 yumurta, domates, salatalık, 1 dilim ekmek, 3 cevizYüksek lifli vitaminliLif ve vitamin alacağınız bir seçim, 2-3 yemek kaşığı yulaf, 1 yk tahıllı gevrek,1 yk Ruşeym , 1 bardak süt, 1 taze meyve.Hızlı kahvaltıSabah geç kalanlar için en hızlı seçimlerden birisi hem de dengeli 1 bardak süt, 1 taze meyve, 10 fındık.Sokakta kahvaltıEvde kahvaltı edemeyenler için yarım simit, 2 dilim peynir.Pratik kahvaltıMasaya oturmayan pratik ve hızlı kahvaltı isteyenler için 1 tost, domates, salatalık yeterli.ÜLKELERİN KAHVALTILARIFRANSAKruvasan ve Kahve: Protein açısından yetersiz görünüyor. Fransızlar diğer öğünlerinde peyniri çok tükettikleri için kahvenin süt ile içilmesi protein desteği olabilir. (399-350 kalori)AMERİKAPancake(krep) ile marmelat veya şekerli müsli ile süt veya Bacon ve yumurta: Maalesef tüm seçimler yağlı ve şekerli ancak scrambled egg (çırpılmış yumurta) veya yulaf meyve süt olarak değiştirilebiliyor. (450-500 kalori)İNGİLTEREYumurta, domuz pastırması, kızarmış domates, pişmiş fasulye, siyah puding ve yanında tabii ki çay. Hayvansal protein açısından oldukça yüklü bir öğün aynı anda böyle bir tabağı tüketmek yerine seçimler günlere dağıtılabilir. (300-350 kalori)TÜRKİYEPeynir, zeytin, simit, domates, salatalık, bal, yumurta klasik bir kahvaltı tabağı dengeli. Ancak çeşitlilik yaratmak daha doğru çünkü günlük tuz ihtiyacımızın neredeyse tamamı bu tabak ile dolmuş oluyor. (400-450 kalori)Kahvaltıda yumurta açlığı önlerYeni kilo verme stretejisi olarak kahvaltıda aldığınız proteinin miktarını değil, çeşidini değiştirin. Yumurta, anne sütünden sonra en kaliteli protein olmakla birlikte son yapılan çalışmalar sabah kahvaltıda yumurta yemenin kişiyi daha uzun süre tok tuttuğunu göstermiştir.SABAH TOKLUĞU İÇİN LEZZETLİ VE PRATİK TARİFLERİ;Mantarlı Pazılı/ıspanaklı omlet tarifi1 yumurta, tuz- karabiber-kekik ilavesi yapılarak iyice çırpılır. Üzerine peynir eklenip karıştırılır. Pazı yaprakları ve mantarlar temizlenip doğranır. Yağ ile 2 dakika kadar sotelenir. Çırpılmış olan karışım pazı ve mantarların üstüne dökülüp, 5-10 dakika kadar pişirilir.Diyet MenemenYumurtalar çırpılır. Tuz, karabiber eklenir. Domates ve biberler doğranır. Önce biber daha sonra domates eklenip, yağ ile 2 dakika kadar sotelenir. Çırpılmış olan karışım da ilave edilip, 5-10 dakika kadar sürekli karıştırılarak pişirilir.Çılbır1 tam yumurta, 1 tatlı kaşığı sirke, kırmızı biber, tuz, karabiber Derin bir kapta su kaynatılır ve içine sirke ve tuz eklenir üzerine yumurta kırılır (sarısının dağılmamasına dikkat edilmeli) ve pişince sudan alınıp, üzerine pul biber ve karabiber eklenir.
Gündemi; doğum yapan kadınlara para yardımı yapılacağı, çalışma saatlerinin azalacağı, izinlerini ise tam ücret alarak geçirebilecekleri haberleri ile kapadık. Konu kadın çalışması ve ücretlerinden açılmışken, üniversite mezunu olmasına rağmen işgücüne katılamayan kadınların çalışma istatistiklerine baktık.Türk kadının eğitim seviyesi yükseliyor. Bu umut verici bir gelişme, ancak işgücüne katılım oranları hala düşük. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan Hanehalkı İşgücü İstatistikleri’nden yola çıkarak yapılan değerlendirmeye göre, iş gücüne katılan üniversite mezunu kadın sayısı 2 milyon 14 bin kişi olurken bunun 1 milyon 668 bini iş buldu. Bu dönemde kadın nüfusta 346 bin kişi işsiz kalırken, bu rakamın erkek işsizlerden 100 bin kişi daha fazla olduğu görüldü. Kadın üniversite mezunları arasında işsizlik sayısı bir önceki yıla dönemine göre ise 95 bin kişi arttı.ÇALIŞMAYAN KADIN DAHA ÇOK ÇOCUK YAPIYORNüfus ve Konut Araştırması sonuçlarına göre 2011 yılında; çalışan kadınların yüzde 35,6’sı, bir yerde ücretli olarak çalışmayan kadınların ise yüzde 52,8’i 3 ve daha fazla çocuk doğurdu.İŞGÜCÜNE KATILIMDA KADIN ORANI ERKEKLERİN ÜÇTE BİRİ2011 yılında, Türkiye’de yaşı 15 ve daha üzerinde olan nüfusun içinde işgücüne katılma oranı yüzde 47,5. Bu oran erkeklerde yüzde 69,2, kadınlarda ise yüzde 25,9’da kalıyor.İSTANBUL’DA ÇALIŞAN KADIN SAYISI CEZAYİR VE SURİYE’DEKİ KADARTürkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nda araştırmacı Güneş A. Işık’ın Aralık 2012’de yayınlanan; Türkiye’de kadının işgücüne katılımı değerlendirmesi çok dikkat çekici rakamları içeriyor.İstatistiklere göre kadınların en fazla çalışma hayatına katıldığı bölgeler yüzde 45.8 ile “Çankırı, Kastamonu ve Sinop” il grubu, ikinci sırada ise yüzde 44 ile “Trabzon, Ordu, Giresun, Rize, Artvin, Gümüşhane” il grubu. Kadınların en fazla istihdam edildiği sektör hala tarımcılık. Kıyı şeridimizdeki katılım oranları Belçika ve İtalya seviyesine yakınken, Doğu Anadolu ve İstanbul’daki katılım oranları Cezayir ve Suriye ile aynı seviyelerde. Hatta “Şanlıurfa ve Diyarbakır” il grubundaki yüzde 8’lik oran, abluka altındaki Gazze’deki çalışan kadın oranından (yüzde 16) bile düşük. Türkiye’de 15 yaş üstü kadınların yüzde 61’i ilkokul veya altı seviyede eğitimli, Nitelikli işgücü diyebileceğimiz lise, teknik lise ve yüksekokul mezunu kadın oranı ise yüzde 22.8. Genel lise ve altındaki diplomalara sahip kadınlar maalesef iş hayatından izole olmuş.KIRSALDAKİ KADINLARIN YÜZDE 84'Ü TARIM KESİMİNDE VE YÜZDE 77’Sİ DE ÜCRET ALMIYORTürkiye'de kadın istihdamı temel sorun alanlarından biri olarak varlığını sürdürüyor. Raporda, kadınların işgücüne katılma oranının 1990'da yüzde 34.1, 2002 yılında yüzde 26.9, 2004 yılında yüzde 25.4, 2009 yılı için yüzde 26 olarak gerçekleştiği kaydedildi.Rapora göre, kentteki kadınlara oranla (yüzde 22.3) kırsal alanda daha çok kadın işgücüne katılıyor (yüzde 34.6) gibi görünse de kırdaki 100 kadından 84'ü tarım kesiminde ve bunların yüzde 77'si herhangi bir ücret almaksızın, ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor.ÜST DÜZEY KADIN YÖNETİCİ ORANI YÜZDE 9,3Türkiye’de 2013 yılında kamusal alanda üst düzey kadın yönetici oranı yüzde 9,3 oldu. Kadın hâkim oranı ise yüzde 36,3 oldu. Akademik personel içerisinde kadın profesörlerin oranı 2012-2013 öğretim yılı için yüzde 28,1 oldu. Kadın polis oranı yıllara göre bir değişiklik göstermeyerek 2013 yılında da yüzde 5,5 oldu.Kaynak: TÜİK, Toplumsal Cinsiyet Göstergeleri Veri Seti, 2013KADINLARIN İŞGÜCÜNE KATILMA ORANININ EN YÜKSEK OLDUĞU İL YÜZDE 43,5 İLE ARTVİNErkeklerin işgücüne katılma oranının en yüksek olduğu il Kars (yüzde 80,1), en düşük olduğu il ise Karabük (yüzde 59,5). Kadınlarda işgücüne katılma oranının en yüksek olduğu il Artvin (yüzde 43,5) iken en düşük olduğu il ise Şırnak (yüzde 9,7).BÜROKSARİDE KADIN YOK GİBİKadınların bürokrasi içerisinde üst düzey karar verici konumlarda yer almasının oransal olarak düşük olduğu belirtilen raporda, bürokraside üst düzey yöneticilerin yüzde 93'ünün erkek, yüzde 7'sinin kadın olduğu kaydedildi.KAYITDIŞI ÇALIŞANLARIN YÜZDE 78.1’İ KADINKayıtdışı olarak ücretsiz aile işçisi konumunda tarımsal faaliyetlerle uğraşanların yüzde 21.9'unu erkekler, yüzde 78.1'ini kadınlar oluşturuyor. Gelirin, dolayısıyla yaşam standartlarının düşüşü kadınların ev içi üretime ayırdıkları zamanı artırıyor. Ve onları ev kadını haline getiriyor.
Çalışan milyonların sorunu; ofis ortamında saatlerce hareketsiz kalmak, sıkıntıdan gün boyu yapılan atıştırma halinde olmak ve dozu kaçırılan yemekler nedeniyle gideren büyüyen göbekler...Artık herkes spor yapmak dışında beslenmesini ayarlayarak nasıl kilo verebileceğinin yollarını arıyor. Şişli Florence Nightingale Hastanesi Beslenme ve diyet uzmanı Tuba Kayan Tapan ofis ortamında yanlış beslenme ve fiziksel aktivite azlığının ciddi sağlık problemlerini de beraberinde getirdiğini belirterek çalışma hayatının doğru beslenme adımlarını anlattı.Kuruyemişi tane ile yiyinÇekmecenize kuru kayısı, incir, grisini, kepekli bisküvi, ceviz, fındık tarzı bozulmayan ve koku yapmayan gıdalar koyun. Kuruyemiş yerken miktarına dikkat edilmeli. Avuç avuç tüketilen cevizler, bir süre sonra kontrolsüz kilo artışı getirir. Ara öğün olarak, tercihe göre; 3 ceviz içi, 10 badem, 10 fındık, 7 çiğ kaju bir öğün için oldukça yeterli olur. 1 yemek kaşığı yaban mersini yenebilir.400 kalorilik öğle yemekleriÖğle yemeğinde bir tabak makarna ve yoğurt yerseniz 450-500 kalori alırsınız. Ancak karbonhidrat içermeyen mercimek çorbası, ızgara et ve salata tercih edilmeli. Eğer zamanınız az ise ton balıklı salata, ızgara köfte salata, kepekli tost, ayran tarzında menüleri tercih edin. Pizza, hamburger gibi yemekler, yüksek kalorili ve öğleden sonra iş verimini düşürür. 1 orta boy pizza ve kolada yaklaşık 850-1050 kalori var. Bunun yerine 1 porsiyon ızgara köfte, 1 kutu ayran ve salata yemek ortalama 400 kalori ediyor. Kurufasulye turşu olmaz! Kurufasulye yanında yiyeceğiniz turşu; hareketsiz vücutta oluşan ödemi 2 katına çıkarır. Tercih, salata veya varsa bir sebze çorbası olmalı. Eğer öğlen et yendiyse, akşam, günlük posa içeriğini sağlamak için, sebze yemeği tercih edilmeli. Öğlen mercimek çorba, yeşil salata ve yoğurt yiyenler, akşam protein alarak et yanında 1 kase bulgur pilavı cacık yada ızgara balık salata ve 1 kase çorba yemeli.Günde 100 kalori az alınOfis çalışanlarının kilo almalarının başlıca sebebi gün boyunca yaptıkları atıştırmalar. Mesela 100 gram çikolata 530 kaloriye sahip. Bu nedenle atıştırmaları azaltmak özellikle de yiyeceklerden alınan kaloriyi 100 puan bile düşürmek kilo vermek için iyi bir yöntem. Bu sayede yılda 5-6 kilo vermeniz mümkün. Akşam 20:00’den sonra yememek de önemli.Güne 170 kalori ile başlaKahvaltıda poğaça, börek gibi gıdalar yüksek karbonhidrat içerdiği için, uyku ve yorgunluk hissi yaratır. Bunun yerine, beyaz peynir, dil peyniri ve tuzsuz loru tercih edin. Pratik bir kahvaltı isteniyorsa, 1 su bardağı süt ve ceviz veya 1 kase yoğurt ve elma, sağlıklı ve pratik bir kahvaltı olacaktır. 170 kalorilik kahvaltı ile doyulabilir. Kahvaltıda, pratik ve kaliteli protein içermesi açısından haşlanmış yumurta ve 1 dilim krem peynirli ekmek yemek, sadece 170 kal sağlayacak hem de doyurucu olacak. Yine kepekli domatesli ve kaşarlı bir tostla beraber şekersiz çay tüketmek, 210 kalori sağlayacak hem öğlene kadar açlık hissini ortadan kaldıracak.Müsliyi akşam yemek gerekirMüslinin 2 yemek kaşığı 1 dilim ekmeğe e eşit olduğu unutulmamalı. Gece boyunca hareketsiz olunduğundan akşam öğününde düşük kalori almak daha doğrudur. Dolayısıyla akşam öğününde tüketilen yulaf ya da müsli fakat şekersiz olan daha etkili olacaktır. Metabolizmayı yoğurt hızlandırır100 gram yoğurt 70 kaloridir. Akşam öğünde yoğurt yemek protein ve kalsiyum içeriğini artır. Bu da metabolizmayı hızlandır. Akşam yemeğinden sonra ara öğün olarak yendiğinde şeker isteğini ortadan kaldırır. 15 dakikada bir hareket edinHer 15 dakikada bir omuz, kol ve bacaklarınızı hareket ettirin. Çay, kahve, meşrubat tarzı içecekler yerine masanıza bir sürahi alın ve bol bol su için. Siyah çay yerine, yeşil çay ya da beyaz çayı tercih edin. Çay ve kahvenin şekersiz içilmesi gerekir. Aşırı kahve siyah çay hareketsiz bireylerde kalbi yorar. Günde 2 bisküvi yılda 6 kg aldırırÖzellikle beş çaylarının yanını bisküvi, kek, kurabiye ya da kraker değil, yabanmersini ya da kuru kayısı almalı. Her gün yenen 2 bisküvi 1 yılda 6 kg aldırır. Haftada bir kez Urfa kebap Kuyruk yağı içeren kebaplar, doymuş yağ içeriği yüksek olduğundan kalp hastalığı riskini artırır. Patlıcanlı kebap, sebzeden dolayı posa içerir. Fıstıklı kebabın kalorisi yüksek olmasına rağmen, fıstıktan kaynaklı omega 3 içeriği yüksek. 1 porsiyon olmak kaydıyla haftada bir Urfa kebabı yenebilir. 1 kase işkembe çorbası 150 kal1 kepçe işkembe çorbası ortalama 150 kalori. Kolesterol ve doymuş yağ içeriği yüksek olduğundan ayda bir tüketilmesi uygun. Gün boyu hareket halinde olduğumuzdan, aldığımız enerjiyi daha kolay harcayabilmekteyiz. Dolayısıyla, öğlen içilmesi kilo almamak adına daha doğrudur. KÜÇÜK TÜYOLAR- Zayıflarken size yardımcı olacak küçük öneriler de var. Mesela sabahları bir limonun suyunu yarım su bardağı normal suya katın üzerine de 15 demet maydonozu saplarıyla ekleyip blender’dan geçirin. Kahvaltıdan yarım saat önce bu karışımı için.- Ayrıca bir bardak ılık suya tam limonu sıkarak da içebilirsiniz.Örnek menüSABAH: 07:30- şekersiz açık çay veya kahvepeynirli maydanozlu omlet 180 kal - 1 orta boy domates 20 kal - 5 adet zeytin- 45 kal- 2 ince dilim tam tahıllı ekmek 140 kalARA:10:001 su bardağı kefir 130 kalÖğle:12:30- 1 kase sebze çorbası- 150 kal- 6 yemek kaşığı kuru fasulye yemeği 150 kal - 1 büyük kase Nar ekşili yeşil salata 60 kal - 1 kase naneli cacık- 80 kalARA: 16:00- Şekersiz zencefilli yeşilçay1 yemek kaşığı mor yaban mersini- 60 kal- 6-7 adet kavrulmamış kaju- 100 kalAKŞAM: 19:00- 150 gr Izgara balık 350 kal- 1 büyük kase Rokalı narlı yeşil salata 60 kalARA:21:30- Yarım greyfurt 60 kalSuyu değil püresiProf. Dr. Osman Müftüoğlu, meyveleri akşam yemeklerinden sonra değil, gündüz saatlerinde yemeyi öneriyor.Ve meyvenin suyu yerine püresinin daha sağlıklı olduğunu belirtiyor. Müftüoğlu’na göre; meyveleri kabuklarıyla yemek ise en sağlıklı olan tüketim şekli. Kaloriler- 100 gr Kalori - Beyaz peynir 220 kal - Lor peyniri 90 kal - Kaşar peyniri 425 kal - Dil peyniri 300 kalori - Zeytin 200 kalori - 1 haşlanmış yumurta 77 kalori - 100 gr kaşarlı omlet 260 kal
Facebook, Instagram ve Twitter hesaplarından yaptığı paylaşımları ile pek çok hayvanseverin tanıdığı bir isim haline gelen ELLE Dergisi Yayın Direktörü Işın Görmüş ve veteriner hekim Şükrü Çobanoğlu’nun sosyal medyada yaptığı yayınlar sonucu dört yılda 100’den fazla sokak köpeği yuva sahibi oldu. İkili, Bolluca’daki muhtaç köpekleri tedavi ettirerek sahiplendiriyor.Işın Görmüş ve veteriner Hekim Şükrü Çobanoğlu dört yıl önce hafta sonları Kemerburgaz ormanlarındaki yardıma muhtaç köpekleri kurtarmaya çalışırken 2011 yılında “Bolluca’da köpeklerin köylüler tarafından zehirlendiği” haberleri gündeme damgasını vurdu... Görmüş ve Çobanoğlu da pek çok hayvansever gibi oraya koştu. Yüzlerce köpek inleyerek ölüyor, veterinerler de onları kurtarmaya çalışıyordu. Görmüş Bolluca ile tanıştıkları o günleri şöyle anlatıyor: “Belediyeler ormanlara çok fazla hayvan atıyor ve biz çözümler bulmaya çalışıyorduk. Ormana atılan köpekler insanların önce satın alıp sonra eşya gibi sokağa tek ettiği cins köpekler. Ve çok büyük travma yaşıyorlar. Petshop’tan eve gidiyor. Evden sokağa atılıyor. Yabancı bir çevre ile karşılaşıyor; aç kalıyor, sokak köpekleri tarafından hırpalanıyorlar. Sokak hakkında hiçbir fikirleri yok. Sonra bir belediye onları sokaktan alıp, kısırlaştırma ameliyatı yapıyor, narkozluyken de ormana atıyor. Bolluca Köpek Barınağı’nın kurucusu ve köpeklerin koruyucusu Burhan Özkan onları barınağa getiriyor. Bolluca’da ise daha büyük bir travma yaşıyorlar. Ortam korkunç. Köpekleri alıp arabaya koyduğumuz ilk 30 saniye içinde kurtarıldıklarını anlıyor ve yüz ifadeleri bile değişiyor.Barınaktan çıkarma, tedavi ettirme ve sahiplendirmeHer gün ormana atılıp, oralardan barınaklara giden yüzlerce köpek için kış ayları açlık içinde geçen ve soğuk günler demek. Gerek sağlık gerekse barınma ve yiyecek yardımları bu dönemde çok daha önemli hale geliyor. Bunu bilen ve köpeklerin aslında yaşaması gereken yerlerin orman ya barınaklar değil, mahalleler olduğu bilincinin yerleşmesini uman hayvanseverler yavaş yavaş birleşerek Görmüş’e ulaşıyor. Örneğin ID İletişim’in kurucusu Ayşe Barım bu isimlerden biri. Yakın zamanda Görmüş ve Barım içinde ünlü isimlerin de olduğu bir projeyi gerçekleştirmeyi hedefliyor. Ofisinde köpekleri ve kedileri olan Barım Bolluca’dan da bir köpek alarak ona geçici yuva olmuş. Burcu Esmersoy da Bolluca’dan çıkartılıp tedaviye alınan ve ekibin ‘Kıpır’ adını verdiği bir köpeği sahiplenmiş. Şimdi Kıpır Esmersoy’un annesiyle yaşıyor. Azra Çetin ise bir dogo’yu sahiplenmiş ve birlikte inanılmaz mutlu yaşıyorlarmış. Gonca Vuslateri de barınaktan çıkarılan köpeklerin tedavisini üstlenen isimlerden biri. Yönetmen Hilal Davran ise kimseye haber vermeden Bolluca’ya gidip bir golden’ı çıkartmış ve tedaviden sonra sahiplenecekmiş. Tam bir hayvansever olan Pınar Sabancı ise her 15 günde bir köpek çıkartıp tedavi ettiriyor ve sahiplendiriyormuş. Gül Gölge de Bolluca’dan çıkarılan bir köpeğin masrafını üstlenmiş.Sayı bir yandan azalırken diğer yandan da artıyorAncak ne kadar sahiplendirme olursa olsun Bolluca’daki köpek sayısı hem artıyor hem azalıyor. Görmüş, “Artıyor çünkü belediyeler hala ormana küpeli köpek atıyor. Azalıyor çünkü açlık ve susuzluk var, mikroplu su içiyor ve ölüyorlar. Madem bu köpeği alıp kısırlaştırıp kulağına küpe takıyorsunuz o zaman bunları yaptıktan sonra aldığınız yere götürmeniz lazım. Biz kültür olarak hayvanları seven bir milletiz. Mesela, Osmanlı’yı anlatan seyyahların eserlerinde anlatılanlara göre köpekler kent dokusunun vazgeçilmezleriymiş ve mahallelerini koruyorlarmış. Yani, bizde bakkalın bir kedisi, köpeği mutlaka olur, ona isim verilirdi... Şimdi de onları mahallelerde öyle korusak ve kısırlaştırsak hiç sorun kalmaz. Bunları madem belediyeler yapmıyor, hayvansevenler birleşip yapabilir. Benim yapmaya çalıştığım şey farkındalık yaratmak. Çünkü, kendi başıma çevremde bir farkındalık yarattığımı gördüm ve bu beni daha da cesaretlendirdi.”Bolluca’nın çok acil ihtiyaçlarıEkip Bolluca’ya gitmek için 15 günde bir Maslak Opet önünde buluşuyor. Görmüş’ün destek verecek olanlardan istekleri şöyle: “Bir otomotiv firması panelvan araç verebilirse yemek alacağımız restoranlar var. Bizimle gelecek olanlar kuru mama, süt, temiz su (su yok barınakta), yavru maması, ekmek, börek, makarna getirsin. Ve çok önemli! TALAŞ lazım. Sıcak tutuyor. Bol bol da battaniye, çingene sobası ve sobaları yakmak için kuru odun getirsinler.”Işın Görmüş sosyal medya hesaplarıInstagram: isingormusTwitter: IsinGormusElleFacebook: Işın GörmüşBurhan Özkan Bollucalı köpeklerin kurtarıcısıOnlar artık yalnız değil yuvaları varTabii ki, Işın Görmüş’ün sosyal medyadan her hafta paylaştığı görüntüler çok geçmeden diğer hayvanseverlerin ilgisini çekti. Zaman zaman 10-15 kişiyi bulan gruplar halinde kar, kış demeden Bolluca’nın yolu tutuldu ve yanlarında mamalar, kimi zaman çingene sobaları ile hem beslenme hem ısınma problemi çözülmeye çalışıldı. Köpeklerin barınma sorunlarının çözümü için de Avea sponsor olarak 20 tane konteyner yaptırdı. Orada hala bu konteynerlar kullanılıyor. Ayrıca Derin Mermerci de 40’a yakın kulübe inşa ettirdi. Bir köpeği de barınaktan aldı. Ormana atılıp, barınaklara giden hasta bir köpeğin tedavisini karşılamanın bedelinin ortalama bin ile bin 500 lira arasında değiştiğini anlatıyor Görmüş: “Bazı insanlar için bu çok büyük bir para biliyoruz ama bazıları için de sadece bir ayakkabı parası olabilir. Benim Bolluca için yardım beklediğim insanlar, çocuğunu yedirmeye parası olmayan hayvansever değil. Aksine çok parası olup aynı zamanda hayvansever olanlar bunu yapabilir.”APAC ile Bolluca sokak hayvanlarına pilot proje olabilirIşın Görmüş’ün dört yıl önce başlattığı bu girişim artık adı konmuş bir projeye dönüştü. Active People For Animal Care-APAC. Görmüş, “APAC’ı İstanbul’da kurabilir ve İstanbul’da pilot bölge olarak başarılı olursak hedefimiz bu oluşumu tüm illere yaymak. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, bütün illerin veteriner hekimler odası ve belediyelerin veteriner işleri müdürlükleri, veteriner hekimliği fakülteleri ile birlikte hareket ederek tüm Türkiye’ye yayılmış geniş bir kurtarma, rehabilite etme ve yuvalandırma ağı kurabiliriz. Öncelikle İstanbul Veteriner Hekimleri Odası’yla görüşerek, özel klinik sahibi veteriner hekim arkadaşların da bu projeye katkıda bulunmalarını sağlamak amacındayız” diye anlatıyor projeyi. Ve şunları ekliyor, “Bu oluşumu PR’cı arkadaşım Metin Gürsoy ile oluşturduk ve geliştiriyoruz. Dernek olmak gibi bir hedefimiz yok. Türkiye’de çok fazla dernek var çünkü. Var olan dernekler birleşip güç birliği yapacağına her gün yeni bir dernek ortaya çıkıyor. Amacımız sokak hayvanları ve sahipleri tarafından kötü muameleye maruz bırakılan hayvanları bulup, tedavi ve rehabilite edip, yuvalandırma üzerine kurulu bir sistem yaratmak . Tüm çalışmasını yaptık. Bütçesini de çıkardık. Ve artık bu projenin hayata geçmesi için sadece fonlama kısmı kaldı. Hayvansever büyük şirketlerden destek istiyoruz. Yanı sıra bireysel olarak yardımcı olmak isteyen de çok. Birçok arkadaşım, dostum ‘Bolluca için ne yapabiliriz?’ diyerek bana geliyor. Örneğin Gökhan Avcıoğlu bunlardan biri. Mimar Gökhan Avcıoğlu, ‘Bolluca için biz proje çizelim ve oraya bir barınak yaparak baştan yaratalım’ diyor. Orası bir pilot proje olsun istiyoruz. Bunun için büyük firmaların yardımcı olması lazım çünkü, küçük paralar değil. Dolayısıyla Ayşe Barım, Gökhan Avcıoğlu, moda dünyasından tasarımcı arkadaşlarım ve ünlü dostlarım hep birlikte Bolluca için kalıcı bir proje üreteceğiz. Ve pilot bölge olarak tüm barınaklara örnek teşkil etsin istiyoruz. El ele verip, birlikte ses getirecek bir proje yapabilirsek hem örnek teşkil ederiz hem de farkındalık yaratırız.
Pasifik Okyanusu üzerinde belli aralıklarla görülen ısınmaların sonucu oluşan yaramaz çocuk El Nino 2015'te etkisini artıracak...Sıcak çok daha sıcak yazlar ve kar yağışsız kışlar geçiriyoruz. Dünya Meteoroloji Örgütü, 2014 Mayıs ayında toprak ve su yüzeyindeki sıcaklıkların 1880 yılından beri ilk kez en yüksek seviyeye ulaştığını açıkladı. Sadece sıcaklıklar değil, mevsim normallerinin dışında seyreden hava olaylarının sayısı da artıyor. Tıpkı, Ağustos ayında İstanbul'u korkutan fırtına ve sağanak yağış gibi, çünkü şiddetli yağan yağmur ve fırtına, tropikal bölgelerde görülen kasırgaları andırıyordu. Uzmanlar bu tür kasırga, hortum ve sağanakların 2014 sonbahar ve 2015 kışında da devam edeceğini düşünüyor. Bu tahminlerin temelinde; 2014 yazının ortasından itibaren El Nino'nun oluşması ve bu olayın etkilerinin Türkiye'de de görülmeye başlaması yatıyor. 2014’te ortalamanın altında seyreden yağış ve ortalamanın üzerindeki sıcaklıklar El Nino etkisiyle daha da uç değerlere ulaşacağı için 2015 yılı özellikle tarım ve su kaynakları açısından ciddi problemler yaratabilir diye düşünülüyor.Gıda sektörü bile kendini El Nino’ya göre ayarlamalıİspanyolca “Yaramaz Çocuk” anlamına gelen El Nino, Pasifik Okyanusu üzerinde görülen ısınmanın küresel ölçekte yarattığı atmosfer olaylarına verilen isim. Ancak adı kadar masum değil. 1997-1998 yılları arasında küresel felaketleri tetiklemişti. Dünya Meteoroloji Örgütü’ne göre, okyanus sularında meydana gelen olağandışı sıcaklık artışı olarak tanımlanan hava olayı El Nino sonbaharda yine dünyayı etkileyecek. 2014 sonuna doğru bizi daha sıcak, daha kuru ve daha yağışlı bir hava bekliyor.El Nino'nun bu yıl etkisini artıracağı ve yağışların çok kuvvetli olacağı ama kurak bir mevsim geçeceği için de susuzluk olacağı beklentilerine ilişkin konuşan Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu, “El Nino’nun bu yılın sonuna kadar şiddeti artacak ama Türkiye hava şartları üzerine etkisini tam bilmiyoruz. Ayrıca atmosferde El Nino gibi bir çok faktör var. Bizim hava durumumuz bunlarda birine değil; bir kaçının senteziyle ortaya çıkıyor. Bununla beraber El Nino yüzünden Peru kıyılarında avlanan binlerce ton hamsiye benzer balık bu sene avlanamayacak. Bu nedenle dünyada hamsi, hamsi yağı aranan ve değerlenen bir ürün olacak. ABD Peru’dan alamadığı balık yağını başka yerlerden temin etmeye ve soya fasulyesi ekerek havyan yemlerine katkılan protein katkı maddesini ikame etmeye çalışacak. Soya fasulyesi de değerleneceği için Japonya’da soya peynirinin fiyatları artacak. Özetle hava ve iklim olaylarını bilimsel anlamda takip eden ülkeler ve gıda sektöründeki firmalar (hava yerine) kendilerini El Nino’ya göre ayarlayacak. Üstü açık bir fabrika olan tarım sektörümüzün dünya ile bütünleşebilmesi için büyük iklim olaylarını ve mevsimsel hava tahminlerini satın alıp kendilerine kısa ve orta vadeli yol haritası belirlemeli. Gündelik hava durumuna göre gıda sektöründe bölge ve dünya oyuncusu olunmaz” diyor.2014 sonbahar ve 2015 kışında bizi bekleyen havalarKadıoğlu önümüzdeki aylarda bizi bekleyen havalara ilişkin de şunları anlatıyor: "Bu yıl yaz oldukça yağışlı geçti. Sonbahara da yağışlı bir havada girdik. Su yılının başı olan 1 Ekim ve sonrasında da görülecek olan yağışlarla Türkiye’deki kuraklık ve susuzluk tartışmaları kısa bir süreliğine unutulacak. 2014-2015 kışı için doğal gaz, tarım, enerji, vb kurum ve kuruluşlar her ay yenilenen topluluk tahminlerine göre alım ve yatırım plan ve programları yapması gerekir. Diğer bir deyişle burada verdiğimiz örnek daha ayrıntılı olmalı ve her ay yenilenmelidir. Şuan ki bir tahmine göre önümüzdeki kışın Marmara’nın Doğusu ve Batı Karadeniz ile birlikte Türkiye’nin Kuzeydoğu köşesinde kış mevsiminde beklenen yağışların yüzde 10 gibi daha az olma ihtimali var. Türkiye’nin diğer bölgeleri mevsim normallerinden biraz, Güneydoğu Anadolu’da ise çok üzerinde bir yağış alması bekleniyor. Burada dikkat edilmesi gereken bu tahmin yağış miktarını söylüyor ama yağışın kar mı ya da yağmur mu olacağı da çok önemli. Bu arada hava sıcaklıkları Marmara ve İç Anadolu’da mevsim normallerinin 1 derece üzerinde olması bekleniyor.Fırtınalar çok artacakTürkiye’de kıyı alanlarında yerleşim arttıkça daha çok hortum olayı rapor edilecektir. Ayrıca küresel iklim değişikliği yer seviyesindeki hava sıcaklığı yükselttiği için yer ile havanın yukarı seviyeleri arasındaki sıcaklık farkı ve dolayısıyla konvektif fırtınalarda artışlar olacaktır. (Yani yeryüzündeki sıcaklık artışından kaynaklanan yağış ve fırtına) Böylece ülkemizde daha fazla boran ve boranlarla beraber hortum olayı ile karşılaşacağız. Bu nedenle deprem gibi tek bir afet yerine bir bütün olarak tüm afetlerin eğitim ve öğretim kapsamına alınmasıyla artması beklenen hortum gibi meteorolojik afetlerdeki cana kayıplarını azaltabiliriz. Özellikle Milli Eğitim Ders kitaplarına bu konuların çok dikkatli bir şekilde konulmalı. Eski ders kitaplarından, internetten kes kopyala şeklinde yanlış bilgiler gençlere aktarılmamalı."