Turkcell Blackberry’i alabilir belli olmaz tasfiye de olabilir

28 Mayıs 2012

Türkiye’nin belki de en güçlü markası Turkcell kritik günlerden geçiyor. Ortaklararası anlaşmazlık öyle bir hal aldı ki yönetim kurulu toplanıp karar alamıyor. Oysa Turkcell kasasındaki nakiti ve gücü ile çok büyük hayallerin peşinde koşabilecek potansiyele sahip. Pekala Blackberry telefonlarının üreticisi RIM’e talip olabilir. Ancak öyle bıçak sırtı bir durum var ki tasfiye sürecine de girebilir. Alfa Grubu, 8 Mayıs tarihini çok önemsiyordu. Londra’da görülen davanın lehlerine gelişeceğini, Çukurova Grubu’nun gerekli teminatı yatıramaması ile birlikte de Turkcell’de dengelerin değişeceğini umuyordu. Ancak mahkeme geçen haftasonu bir karar verdi ve şu aşamada Çukurova Grubu’nun teminat yatırmasına gerek olmadığına hükmetti. Bu aslında şu demek; Turkcell’de karanlık, belirsiz günler bir süre daha devam edecek.Neden karanlık günler biraz açmakta fayda var.Turkcell yönetimi 7 kişiden oluşuyor. Alfa, Çukurova ve TeliaSonera 2’şer kişiyle temsil ediliyor. Bir de bağımsız Colin Williams var. Karar için 5 oy lazım. TeliaSonera ve Alfa ortak hareket ediyorlar ancak 5 sayısına ulaşamayıp 4’te kalıyorlar. Çukurova grubunda zaten 2 oy var, 5’i bulması bu şartlarda imkansız. Colin J. Williams da dengeleri gözettiği için 5 sayısına kimse ulaşamıyor.Yani Turkcell yönetimi bloke olmuş durumda. Turkcell’in büyük küçük yerli yabancı tüm yatırımcıları mağdur ediliyor, şirket değeri düşüyor. Maalesef yönetim kurulundakiler görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini çıkarlarını gözetmek yerine, temsil ettikleri şirketlerin menfaatlerini ön plana çıkarıyorlar.Nasıl bu kadar iddialı olabiliyorum bunu da açayım.Bir Bulgaristan satın alma girişimi oldu. Turkcell de bu ihaleye girdi. 100 milyon euro civarındaki borçların da üstlenilmesi kaydıyla 600 milyon euro civarında bir teklif verildi. Gelen sinyaller teklifin 30-40 milyon euro daha artırılması halinde bu önemli operasyonun satın alınabileceği şeklindeydi. Turkcell’in CEO’su başta olmak üzere profesyonel yöneticileri Yönetim Kurulu’na adeta yalvardı. Bu satın almanın Turkcell’in bölgede önemli güç haline gelmesinde büyük yararı olacağını söylediler. Üstelik Turkcell’in kasasında 7-8 milyar liraya yakın da para vardı. Ancak dedim ya yönetim kurulu bloke olmuş vaziyette. Fiyatı yükseltme önerisi kabul edilmedi. Yetki alamadık diyen yönetim kurulu üyeleri oy kullanmadı. Bulgaristan fırsatı kaçtı.Koskoca şirket kilitlenmiş vaziyette. Oysa bu şirketin kasasında abartmıyorum Blackberry’nin üreticisi RIM’i alacak nakiti var. Baktım RIM’in piyasa değeri 5.7 milyar dolar. Turkcell’in içinde RIM’i bile satın almak isteyecek hayaller kuran bir profesyonel yönetim kadrosu var. Ancak hissedarların uzlaşmaz tavrından dolayı koskoca Türk şirketi Turkcell maalesef kilitlendi, bakkaldan ekmek bile alamaz hale getirildi. Biraz daha ileriye gideyim ve en uçtaki senaryoyu yazayım.Şirket organsız kalmış vaziyette. Bırakın Blackberry hayali kurmayı, Türk Ticaret Kanunu’na göre organsız kalan, yönetimsel zaaf gösteren şirketin tasfiye sürecine girmesi bile mümkün.Hakikaten çok yazık... TeliaSonera ve Alfa SPK’nın kararıyla nasıl dalga geçiyor? Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Turkcell’in yabancı ortakları Rus Alfa ve İskandinav TeliaSonera’nın, Turkcell’in global operasyonlarında menfaatlerini korumadığına, aksine baltaladığına hükmetti. SPK, Ukrayna’da olup bitenleri buna örnek gösterdi ve hatalı irade ortaya koyan bu iki ortağın bir daha Ukrayna pazarını ilgilendiren stratejik kararlarda yönetimde oy kullanamayacaklarına hükmetti. SPK’nın bu yazısını daha önce gündeme getirmiştim. Aslında bu yazının kendisi bile bu iki ortak için utanç vesilesi olmalıyken Turkcell’in pişkin yabancıları SPK’nın emrini bile takmadı ve yine sıyrılacak bir delik buldu.Şayet yönetimde Ukrayna konuşulacaksa toplantıya hiç katılmıyorlar. Katılmadıkları için de toplantı yeter sayısı oluşmuyor ve diğer üyeler de herhangi bir karar alamıyor. Oysa SPK ne demişti? “Sen ilgili tarafsın, Ukranya toplantılarında bağımsız üyenin dediği olacak sen el kaldıramayacaksın.”Toplantıya gelmeyerek SPK kararını delecek çok basit bir yöntem bulmuşlar. Yani SPK’nın Ukrayna ile ilgili kararıyla adeta dalga geçiyorlar “Biz bildiğimizi okuruz” diyorlar. Turkcell’in Ukrayna pazarı ile ilgili stratejik kararları yine bloke olmuş vaziyette. Turkcell, Bulgaristan’ı alamadığı gibi elindeki varlıkları da bu yönetimsel kilitlenme yüzünden kaybetme noktasına geliyor. Olacak şey değil...Turkcell’de örtülü kontrol değişikliği var BTK farkında mı? Turkcell’de matruşka misali çok karmaşık bir hissedarlık yapısı olduğunu artık bilmeyen yok. Yukarıdaki tablo bu karmaşık yapıyı gözler önüne seriyor. Ben dikkatleri Turkcell’i kontrol eden Turkcell Holding’deki değişikliğe çekmek istiyorum. Turkcell İletişim’i aslında Turkcell Holding yönetir. Birinci tabloda bu net görülüyor. Turkcell İletişim’de yüzde 51’i kontrol ediyor.Peki Turkcell Holding’i kim yönetiyor?Turkcell Holding’de Çukurova Telecom Holding’in yüzde 52.9, Sonera Holding’in ise yüzde 47.1 payı var. Turkcell Holding yönetim kurulu 7 üyeden oluşur. Bunun 2 üyesi Çukurova’dan, 2 üyesi Alfa’dan, 3 üyesi ise TeliaSonera’dan. TeliaSonera ve Alfa grubu ortak hareket etmeye başladıktan sonra Turkcell Holding’de karar nisabı için gerekli 5 oya ulaşmış vaziyetteler. Yani aslında fiilen halka açık şirket olan ve bizim de ana konumuz olan Turkcell İletişim’i bu iki hissedar kontrol etmeye başladı bile...Oysa ben biliyorum ki Alfa Grubu, Turkcell’e ilk geldiğinde BTK tarafından sorguya çekilmiş ve kesinlikle operasyonel yatırımcı olarak Turkcell ile ilgilenmediğini, sadece Karamehmet’e para verdiğini amacının para kazanmak olduğunu belirtmişti. Sözün özü, şu an Turkcell’de kontrol unsurunun el değiştirmesine yol açan bir edinim ve hareket var. Oysa çok net olan birşey var ki düzenleyici kurumun onayı olmaksızın böyle bir kontrol değişikliği sözkonusu dahi olamaz. Aslında, şu an Ankara’nın Turkcell’e müdahale etmesi için gerekli şartlar oluşmuş vaziyette. İstenirse, “Ben size lisans verdim. Kiracılar olarak evinizin içine ediyorsunuz. Ayağınızı denk alın” diyebilir. Bu matruşka misali karmaşık yapının netleştirilmesini ve sadeleştirilmesini isteyebilir.Telekom stratejik bir sektördür. Ankara’nın Turkcell’i çok yakından izlemesinde ulusal menfaatler açısından büyük gereklilik var. Neden bu gerekli, buna da Rusya Megafon örneğini vererek yarın devam etmek istiyorum.

Devamını Oku

Maliki kovarken Barzani çağırıyor

19 Mayıs 2012

Türkiye’nin komşusu Irak’ta ilginç gelişmeler oluyor. Bağdat’taki Maliki yönetimi Türkiye’ye adeta savaş açarken ve kendi kontrol bölgesindeki 1600 kadar irili ufaklı Türk şirketini kastederek ‘Haşimi bize teslim edilmediği takdirde yakar yıkarız‘ diye tehditler savururken, Kuzey Irak yönetimi ile aramızda adeta bahar havası esiyor.Geçen hafta başında Genel Energy Plc, A&T Petoil’e ait Kuzey Irak’taki Bina Bawi petrol arama lisansını 175 milyon dolara satın aldı. Satan Güntekin Köksal’dı, alan firmanın da ağırlıklı hissesi Mehmet Emin Karamehmet ve Mehmet Sepil’e ait. Yani Kuzey Irak petrol sahalarında Türkiye’nin ve Türk işadamlarının etkinliğinde bir azalma sözkonusu olmadı. Bu önemli satıştan sonra Mehmet Sepil gazeteye ziyaretime gelerek hem bu satışın hikayesini anlattı hem de Kuzey Irak Kürt Yönetimi ile aramızda büyük aşk mı başladı sorusuna kendi yorumunu kattı.Pek çok işadamının Kuzey Irak’ta iş yapmak istediğini biliyorum. Ancak endişeliler. Geçenlerde Cihan Kamer ile ayaküstü sohbet ederken benim 1 gün önce Erbil’den geldiğimi öğrenince şöyle demişti:“Ben de Kuzey Irak’ta inşaat işi yapmak istiyorum. Ancak ciddi endişelerim var. Öncelikle güvenli mi?. İki; pek çok Türk şirketi vakti zamanında gitti ama yüzüne gözüne bulaştırıp geri geldi. Bölgede Türk işadamı algısı itibarlı mı emin değilim.”Mehmet Sepil ile olan sohbetin bu soruya yanıt vermesi açısından da önemli olduğunu düşünüyorum.-Yeni satın aldığınız sahada ölçülen rezerv nedir?Çok iyi bir saha gibi görünüyor. 500 milyon varil kesinleşen rezerv var. Ancak daha derine inen bir sondaj da devam ediyor. Ben rezervin 1 milyar varile kadar çıkabileceğini tahmin ediyorum. Bu bizim Kuzey Irak’taki rezervlerimizi yüzde 20 artıran bir satın alma oldu. Daha fazlasını bulursak ilave rezerv hanemize yazılır.-Birleşme sonrası sürekli ‘cebimizde para var satın alacak şirket arıyoruz’ mesajı verdiniz. Bu satın alma yatırımcılarınız tarafından stratejik ve değerli bulundu mu?Kesinlikle. Paramızı iyi kullandığımız yönünde tepkiler alıyoruz. Biz bu satın almayı 4 gün içinde tamamladık. Güntekin abiye gittim ve ‘Ciddi alıcıyız’ dedim. O sahadaki büyük ortak OMV bile satışı bizim bültenimizden öğrendi. Yatırımcılarımızın bu alıma sıcak baktığı enerji hisselerinin yüzde 5 düştüğü o gün, bizim hisselerimizin yarım puan artmasından da net olarak görüldü.-Güntekin Köksal da Kuzey Irak’ta çok eskiden beri petrol işi yapıyor. Böylesine değerli bir sahayı neden kendi işletmek yerine hakkını size devretti?Bu bölgede sadece petrolü bulmak yetmiyor. Sonra yatırım yapıp o petrolü çıkarmanız lazım. Bu da ilk yıllarda ciddi yatırım gerektiren bir iş. Yılda 350 milyon dolar yatırmanız lazım. Bu işler genellikle böyledir. Küçük çaplı şirketler sahayı geliştirir, sonra bizim boyutumuzdaki şirketler de çıkarma işine talip olur. Burada önemli olan bölgedeki Türk varlığının eksilmemesiydi. Bina Bawi sahasının büyük ortağı Avusturyalı OMV de Petoil’in payını istiyordu. Ancak Kürt yönetimi de biz Türkler’in bölgede varlığını sürdürmesini hatta artırmasını istiyor. OMV mesajı aldı, pazarlıkta geri adım attı. Neden bizi istiyorlar? Çünkü bu rezervin bir bölümü de gaz. Yarın öbür gün Kuzey Irak gaz varlığı dünya pazarları için çok stratejik bir seviyeye çıkacak ve burada Türkiye’ye ihtiyaç olduğunu biliyorlar. Bunun hesabı çok basit. Türkiye’den geçmeyen alternatif hiçbir gaz boru hattı ekonomik olmaz.-Bina Bawi, sahip olduğunuz Taq Taq’ın komşusu. Bölgedeki varlığınızı daha da artırma ihtimaliniz var mı?Bu değerli bölgenin yüzde 23’ü Petoil’deydi aldık. Yüzde 36’lık bölüm OMV’de ve satacaklarını sanmıyorum. Ancak yüzde 21’lik hisse Prime adında bir hedge fonda. Hisselerinin değerini bulduğunu hissettikleri anda satacaklardır. O hisselere da talip oluruz. Kalan yüzde 20’lik hisse ise Kürt Bölgesel Yönetimi’ne ait.-Son olarak Cihan Kamer’in endişelerini aktarıyorum. Bölgeyi belki de en iyi bilen uzman sayılabilecek işadamı olan Mehmet Sepil, şöyle yanıt veriyor:Evet bölgede ilk iş yapan Türk firmaları istenen verime ulaşamadı. Ancak bunda Kürt Bölgesel Yönetimi’nin hatası vardı. Kendileri de hatalarını kabul ediyorlar. Öncelikle kendileri gibi Kürt olan ancak iş hacmi yeterli olmayan firmaları çağırdılar. Mesela Diyarbakır’dan küçük küçük firmalar gitti. Onlar da heyecanlıydı ancak yaptıkları işler boylarını aştı, nefesleri yetmedi yarım bıraktılar. Kürt yönetimi yaptığı hatanın farkında. Dolayısıyla Türk sermayesine yönelik bir olumsuz algı yok. Büyük firmalar geldi çok önemli projelere imza attı. Erbil havaalanını gördünüz. Zaten Divan Oteli’nin açılışına gittiniz. O yatırımı da gördünüz. Kesinlikle Kürt Bölgesel Yönetimi, Türk sermayesinin bölgede varlığını artırmasını istiyor...Dün ben bu yazıyı henüz kafamda yazarken, Yazı İşleri Masası’nda Dış Haberler Müdürü Uğur Koçbaş da Basra’da Türk Elçiliği’ne yapılan saldırıyı anlatıyordu. Bir tarafta Maliki yönetimindeki Bağdat’la ilişkiler geriliyor, diğer tarafta Kuzey Irak yönetimi Türkiye’nin en iyi müttefiki olma yolunda ilerliyor. Yakın geçmişe bakınca bu 180 derecelik dönüşe insanın inanası gelmiyor. Ancak gerçek şu ki dış politika da büyük oranda ekonomik çıkarların ekseninde şekilleniyor...

Devamını Oku

İstinye Park’ın 1.6 milyon hepsiburada’nın 15.5 milyon aylık ziyaretçisi var

17 Mayıs 2012

Türkiye’nin en popüler AVM’Si İstinye Park’a ayda 1.6 milyon ziyaretçi gelirken, internetten alışverişin lideri hepsiburada.com’a ayda 15.5 milyon ziyaretçi giriyor1998 yılında kurulan hepsiburada.com, 10 milyon kayıtlı üyesi, aylık 15.5 milyon ziyaretçisi ile Türkiye’nin en büyük AVM’si haline geldi. İstinye Park’ın bile aylık ziyaretçi sayısı aylık 1.6 milyon. Hepsiburada.com Yönetim Kurulu Başkanı Hanzade Doğan Boyner, “2015 ciro hedefimiz 2.5 milyar dolar” diye iddialı konuşurken, önce Türkiye’de e-ticaretin geldiği nokta sonra da hepsiburada.com sitesinin pazardaki payı ile ilgili ilginç ayrıntılar verdi. e-ticaretin 20 milyar TL’lik bir büyüklüğe ulaştığını anlatan Boyner, bunun içinde e-devletin de olduğunu perakendenin payının ise 4 milyar TL seviyesinde olduğunu ifade etti. Toplam perakende satışlarının 400 milyar TL olduğu göz önüne alındığında e-ticaret yoluyla perakende satışların yüzde 1 seviyesinde olduğunu söyleyen Hanzade Doğan Boyner, “Bu oran Avrupa’da yüzde 4’ler, ABD’de ise yüzde 7-8’ler seviyesinde. Öyle tahmin ediyorum ki 5 sene içinde Türkiye’de de en az yüzde 4’ler seviyesine gelebilir. Büyüme potansiyeli bize bunun mümkün olduğunu gösteriyor. Biz şu an e-ticaretin en büyük şirketiyiz. Önümüzdeki yıllarda da payımızı artırmak istiyoruz. 2015 yılında 2.5 milyar dolar cirolu bir şirket olmak istiyoruz” diye konuştu. Hanzade Doğan Boyner, e-ticaretin sanal bir olaymış gibi algılandığını ancak arkasında müthiş bir lojistik organizasyon olduğuna da dikkat çekerek, “Yeni bir reklam kampanyasına başlıyoruz. O kampanyada sanal alışverişin ardındaki muazzam organizasyonu gözler önüne sermeye çalışacağız” dedi. Çekmeköy’de büyük bir lojistik merkezi kurduklarını, 250 bin ürün stoku bulunduğunu belirten Hanzade Doğan Boyner, şöyle devam etti: “Her ay 600 bin siparişe yanıt veriyoruz. 6 bin araç depo girişi var. Sitemizde, 30 farklı kategoride 360 bin ürün var. Bu açıdan bakılınca Avrupa’nın 18’inci büyük internet alışveriş sitesi. Türkiye’nin en çok müşterisi olan internet sitesi. Ayrıca tekil ziyaretçilerini en çok müşteriye çeviren site özelliğine de sahip. Ürünler 3 saat içinde kargo şirketine teslim ediliyor, yüzde 75’i de 3 gün içinde Türkiye’nin neresinde olursa olsun alıcısına ulaşıyor.”Baklava ve Maraş dondurması sırada- Türkiye’de satılan navigasyon cihazlarının yüzde 14’ü- Mama sandalyelerinin yüzde 10’u- Koşu bantlarının yüzde 15’i- Cep telefonlarının yüzde 9’u hepsiburada.com’da alıcısını buldu.- Bilgisayar satışında teknoloji marketler de dahil genel listede 4’üncü sırada.- e-ticarette en yakın rakibinin 3 katı ciro gerçekleştiriyor.- Yakında Kahramanmaraş dondurması, Gaziantepli Koçak’ın baklavasını da satacak.Evinin çardağı yanınca yangın tüpü listeye girdiHanzade Doğan Boyner ile Trump Towers’da ayak üstü sohbet ederken bir kaç hafta önce başına gelen üzücü bir olayı hatırlıyor. Evlerinde bir davet verdikleri sırada bahçedeki çardak alev almış. Farkettiklerinde çardak ciddi ciddi cayır cayır yanıyormuş. Hanzade Doğan Boyner, sonrasında gelişen olanları şöyle aktardı: “Biz içerideydik, hafif rüzgar çıkınca içeri geçmiştik. Yangını farkettik ancak bir de baktık ki evde yangına müdahale edecek tek bir yangın tüpü bile yok. Osman (eşi) yastıkları havuzda ıslatıp ıslatıp çardaktaki alevlerin eve sıçramasına engel olmaya çalıştı. Zira çardak ile evin arası 2 metre bile değildi. Üstelik ev ahşap. Neyse ki güvenlikte yangın tüpü varmış da gelip müdahale ettiler. Eminim çoğumuz evde yangın tüpü bulundurmayı akıl etmiyoruz. Oysa ne kadar gerekliymiş. Şimdi mutfak başta olmak üzere belirli yerlere yangın tüpü koyduk. Konunun önemini insanlar anlasın diye de hepsiburada.com’da yangın tüpü kampanyası başlattık. Bence mutlaka her evde yangın tüpü olmalı.”Piyasa değerimiz 1 milyar dolar ederHanzade Doğan Boyner, siteyi nasıl kurduklarına da değindi: “1999 yılında iki arkadaşın kurduğu Info Shop’a ortak olduk. Mecidiyeköy’de 60 metrekare bir yerde, bir masa, bir kasa kurulmuş bir organizasyondu. Oğuz ve Kaan adında iki arkadaş bilgisayar satmak üzere kurmuşlardı. 24 saat ekran karşısında beklenir, bir sipariş geldiğinde bir koşu alınır ve müşteriye ulaştırılırdı. O günlerden bugünlere geldik. 2000 yılında adını değiştirdik. 2007 ve 2009 yılında kurucu ortaklar birer birer ayrıldı. Tamamı bizim oldu ve açık ara lider bir şirket haline geldik. EBITDA kârına ciroya bakıyorum ve şu anki yapısı ile hepsiburada.com’un 1 milyar dolar civarı bir piyasa değeri olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.” Hanzade Doğan Boyner, dünyanın ünlü alışveriş sitesi amazon’da kâr marjının yüzde 6’lar seviyesinde olduğunu, kendilerinin de yüzde 3.5-4 kâr marjı ortalaması tutturduklarını ancak müşteriye her zaman en uygun fiyatı sunmaya özen gösterdiklerini söyledi.Ödemede kredi kartı birleştiren sistemhepsiburada.com İcra Kurulu Başkanı Yenal Gökyıldırım da ödeme koşullarına ve ödeme yöntemlerine dikkat çekti. Müşterilerin şartsız koşulsuz iade hakkı olduğunu kargo ücretini de talep etmediklerini belirten Gökyıldırım, dileyen müşterilerin kapıda nakit ödeme, kredi kartı ile ödeme gibi modelleri seçebildiğini hatta kredi kartı bakiyelerinin yeterli olmadığı durumlarda bir kaç kartın birden birleştirilerek ödemede kullanılabildiğini söyledi. Yurtdışına satışSatış Geliştirme ve Bölgesel Genişleme Direktörü Mehmet Tözge ise toplam satışların yüzde 3’üne yakın bir bölümünün yurtdışından gelen siparişler olduğuna dikkat çekti. Tözge, “Kıbrıs başta olmak üzere Rusya, Yunanistan, İtalya, İspanya hatta Uruguay, Sri Lanka gibi ülkelerden sipariş geliyor. Onlar ağırlıklı olarak kitap müzik albümü ve film ürünleri talep ediyorlar” diye konuştu. Tözge, Körfez ülkelerine yatırım yapma düşünceleri olduğuna da işaret etti.

Devamını Oku

Bu tür duygusal çıkışlara alışığız özür dilemesi gereken durum yok

17 Mayıs 2012

1 Mayıs’ta Türkiye’nin görünümünü pozitiften durağana çeken Standard & Poor’s’un beyin takımı İstanbul’da eleştirileri yanıtladı. Global operasyonlardan ve Analizlerden sorumlu Başkan Paul Coughlin “Bu tür duygusal çıkışlara alışığız. İşimizin bir parçası. Ancak günün sonunda, eminim Başbakanınız da bakanlarınız da bizim altını çizdiğimiz sorunların farkındalar” dedi. Bütün dünya kredi derecelendirme kuruluşlarının verdiği notlardan rahatsız (Kendileri yaptıkları değerlendirmenin not olarak ifade edilmesini sevmiyorlar. Bu not değil bir görüştür sadece diyorlar.) Son olarak tüm Türkiye 2011 büyüme ve bütçe sonuçlarına güvenerek not artışı beklerken S&P’den sürpriz aşağı yönlü hareket geldi. Görümüm pozitiften durağana çekildi. Bu 12 ay içinde Türkiye’nin notunun artmayacağı anlamına geldiği için başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere ekonomi ile ilgili bakanlar, iş dünyasının STK’ları büyük tepki gösterdi. S&P yanlı olmakla, faiz lobisinin ekmeğine yağ sürmekle suçlandı. Hatta Başbakan Erdoğan, S&P ile anlaşmanın yenilenmeyebileceğini vurguladı. ‘Bana bu durumu izah edemezsiniz. Bu ideolojik bir yaklaşım, bunu bana yutturamazsınız” diye çıkıştı. Bu arada S&P’nin Türkiye’den özür dilediğine dair spekülasyonlar da yapıldı.Kredi derecelendirmesi ve kredi riski araştırması konusunda IMF’nin yaptığı bir araştırmaya göre dünyanın en çok itibar edilen kuruluşu çıkan Standard & Poor’s’un beyin takımı İstanbul’da özel bir basın toplantısı ile eleştirilere yanıt verme ihtiyacı duydu. Toplantıya, Standard & Poor’s Global Operasyonlar ve Analizlerden Sorumlu Başkanı Paul A. Coughlin, Türkiye Bölge Müdürü Zeynep Holmes ve Türkiye Baş Analisti Eileen Zhang katıldı ve sorularımızı yanıtladı.Coughlin, ‘Türkiye yanlıştan dönülmesini ve bir özür bekliyor. Özür dileyecek misiniz’ şeklindeki soruya çok net yanıt verdi:Türk Başbakan’ının duygusal sözleri çok olağandışı değil. Bu tür reaksiyonları hatırlayın ABD’nin notunu değiştirdiğimizde de aldık. İrlanda, İspanya gibi ülkelerde de benzer reaksiyonlar oldu. Tam anlayamadığımız suçlamalarla karşı karşıya kaldık. Türk Başbakanı bizim görüşümüzü Türk ekonomisine karşı bir saldırı olarak almış olabilir. Ancak duygusallığı bir kenara bırakırsak günün sonunda kendisi de bakanları da bizim altını çizdiğimiz sorunların farkındalar. Ancak bu tür çıkışlar bizim işimizin parçası, Kamuoyu önünde eleştiri almayı kabullenmiyor olabilirler. Bu reaksiyonu sadece ülkeler değil, bankalar ve şirketler de veriyor. Ancak bizim işimiz duygusallığı bir kenara bırakmak ve işimize odaklanmak. Özür dilenmesi gereken bir hata olduğunu düşünmüyoruz” Kriterleri yeniliyoruz“Acaba not belirleme kriterlerinizde mi bir hata var? şeklindeki soruya da şöyle yanıt verdi:Şimdi şöyle bir eleştiri geliyor. CDS’lere, fon akışına bakınca piyasanın derecelendirme kuruluşlarının görüşlerini dikkate almadığını bunun da verilen notun yanlışlığını ortaya koyduğunu söylüyorlar. Unutulmasın ki bizim ortaya koyduğumuz bir görüştür. Piyasa oyuncularının farklı görüşleri olabilir. Mesela 2004’e gidelim. Yunanistan ve İtalya’nın notunu indirmiştik. Oysa o tarihlerde Yunanistan’ın fonlama maliyeti neredeyse Almanya kadardı. Piyasa o görüşteydi. Biz kendi görüşümüzü ortaya koyduk. Geçmişe baktığımızda sicilimiz temiz. CDS’ler de bir ölçü olamaz. CDS fiyatı belirlenirken spekülatif ataklar olabiliyor. Mesela Portekiz’in CDS’leri 6 kademe birden düştü biz duruşumuzu değiştirmedik. Bunlar elbette birer kriter ancak sadece bu kriterlere bakıp bakın notunuz yanlış demek doğru değil. Başka kriterlere de bakmak lazım. Hiçbir ülke istisna değil. 127 ülkede faaliyet gösteriyoruz ve her ülkeyi aynı kriterlerle derecelendiriyoruz. Raporun tamamı okunduğunda olumlu tespitler daha fazla. Ancak bizim söylediğimiz önümüzdeki 12 ay içinde not artırımının sözkonusu olamayacağı şeklinde. Görünüm neden değişti? Türkiye Baş Analisti Eileen Zhang, Türkiye’nin görünümünü neden pozitiften durağana çevirdiklerini çok net ifadelerle ortaya koydu:- Türkiye’nin dinamik büyümesi fark yaratıyor ancak yabancı yatırıma bağımlılık duyarlılık oluşturuyor.- Türkiye’yi bir hanehalkı gibi düşünürsek, 100 liralık kazanç var ama 140 liralık harcama yapıyor. 40 doları dış kaynaklardan sağlıyor ve bu da şu an için büyük risk. Risk sadece açıktan kaynaklanmıyor, nasıl finanse edileceği önemli. - 2009’da doğrudan sermaye açığın üçte birini karşılıyordu. Şimdi o imkan daraldı. Euro bölgesinde kredi çöküşü var. 12 ayda çevrilmesi gereken dış borç risk oluşturuyor. - İnatçı enflasyon ve daha endişe verici olan hızlı büyüyen bir cari açık var.- İç talep yavaşlıyor. Bizim görüşümüze göre Tüarkiye bu yıl yüzde 2-2.5 civarında büyüyebilecek. Vergi gelirleri düşecek. - Ayrıca Avrupa’dan Türkiye’ye gelecek para konusunda endişeliyiz. Avrupalı donörler Türkiye’ye para aktarmaya devam edecek mi belirsiz.- Yüzde 60 ihtimalle AB’de büyüme olmayacak. Önümüzdeki 12 ayda global likidite azalacak ve bizim görünüm değişikliğimiz de aslında bunu içeriyor.- Dış ticaret açığı da risk. Tamam Türkiye otomobil yapıyor ama küçük motor hacimli otomobiller bunlar. Yollarınızda ise ağırlıklı olarak büyük motorlu ithal edilen araçlar var. Enerjide de dışa bağımlı bir Türkiye var karşımızda. Yüksek motorlu araçlarda verginin artırılması gibi önlemler sorunun farkındalığını gösteriyor.- Ancak herşeye rağmen 2020’de 84 milyona çıkacak nüfusun ve bunun yüzde 58’inin 30 yaş altında genç nüfus olacağının farkındayız. Bu da uzun vadede ekonomik gücü beraberinde getirecek. Yani Türkiye’nin uzun vadeli görünümü çok pozitif.Gelir arttıkça büyüme ortalamanın üzerinde oldukça not yükselecektir. Kredi şirketi kurarsınız da acaba piyasa itibar eder mi? S&P yetkililerine Türkiye’nin kontratı yenilememe niyeti ve hatta kendi kredi derecelendirme kuruluşu kurma hazırlığı da hatırlatıldı. Yanıt şöyle oldu:Türkiye tepki olarak kendi bir kredi derecelendirme kuruluşu ortaya çıkarabilir. Pek çok ülkede de yerel bu tür kuruluşlar var. Ancak bu kuruluşa yatırımcı değer verecek mi orası şüphelidir. Eğer amaç gerçekleri göstermemekse daha başlangıçta bu tür kredi kuruluşları büyük zorluk çekecek demektir. Yumuşak, toleranslı davrandığı görülürse zaten piyasa o kuruluşa itibar etmez. Eğer S&P gibi davranacaksa da o zaman niye bu kuruluşa gerek var. Orjinali yani biz varız zaten.TC de her müaşterimiz gibi istediği zaman kontratı bitirebilir. Bu onların en doğal hakkı. Standard and Poor’s’dan hizmet alanlar bize bayıldıkları için bu hizmeti almazlar. Uluslararası piyasalara erişimde kolaylıklar sağladığı için alırlar. Türkiye ile ilgili görüş vermemiz yine günün sonunda Türkiye’nin yararınadır. O yüzden olayın özüne kilitlenmekte fayda var. Milli gelir önemli kriter Üçlü ile yaptığımız görüşmede ortaya çıkan ilginç bir tespit var. Portekiz ve İtalya gibi ülkeler neden Türkiye’den daha yüksek bir nota sahip. Zira not belirlemede ilk kriter milli gelirmiş. Türkiye’de milli gelir 10 bin dolar civarında. Bu seviyesi ile Türkiye 5-15 bin dolar milli gelire sahip ülkeler kategorisinde yer alıyor. İtalya ve Portekiz’i bizden ayıran en önemli kriter bu. Onlarda milli gelir çok daha yüksek ve S&P öncelikle bu gelire bakıyor. Yani bir anlamda onlar Süper Lig’de biz Bank Asya Lig’indeyiz. Merkez’in çelişkili hedefleri S&P’nin Türkiye değerlendirmesinde Merkez Bankası ile ilgili tespiti dikkat çekici: Merkez Bankası birbiriyle çelişkili hedefler arasında kaldı. Bir taraftan enflasyonu azaltıp yüzde 5’e tekrar ulaştırmaya çalışıyor. Bunun için faiz oranlarını yükseltebilir. Ancak bu kez faizlerde artış üretim büyümesini aniden yavaşlatır ve TL’nin hızla değer kazanmasına neden olur ki bu da cari açığı büyük olan bir ülke için istenmeyen bir durumdur.

Devamını Oku

Aslan Kral, tiyatro krizine el koyuyor

13 Mayıs 2012

DÜNYACA ÜNLÜ BROADWAY ŞOVLARI, MAYIS 2013’TEN İTİBAREN TÜRK SANATSEVERLERİN AYAĞINA GELİYOR Türkiye’nin sanat mabedi sayılan AKM uzun bir süredir sessizliğe büründü. Emek sineması, alışveriş merkezi yapılmak isteniyor. Yetmezmiş gibi şehir tiyatroları ile ilgili bir anda gündem oluşturuldu. Başbakan öyle istedi, şehir tiyatroları özelleştiriliyor. Sırada belki de devlet tiyatroları var. Mustafa Kemal’in ‘Sanatsız kalan bir toplumun hayat damarlarından biri kopmuş demektir’ sözünün derinliğini bilenler endişeli.Bu moral bozucu gelişmelerin üzerine, müthiş bir anlaşmaya tanıklık etmek üzere New York’ta, tartışmasız dünya kültür ve canlı şovların merkezi Broadway’deyiz. Ünlü Times Square’e bakan bir tiyatro merkezinde imzalar atılıyor. Yaklaşık 100 yıldır şov dünyasının içinde olan ve Broadway’in en büyüklerinden biri kabul edilen baba Robert Nederlander ve oğlu Robert Nederlander (Jr) ile Zorlu Ailesi el sıkışıyor.Zorlu Center’ın içine yapılan ve yaklaşık 300 milyon dolarlık maliyeti ile 250 milyon dolarlık otel yatırımından bile daha yüksek bir maliyet çıkaran Performans Sanatları Merkezi (PSM), işin duayeni Nederlander Worldwide Entertainment’a emanet ediliyor.Bu imza ile bir rüya gerçek oluyor. Teknolojinin tüm imkanları kullanılarak ardarda değişen dev sahnelerde gösterilen ve insanı etkileyen Broadway şovları artık Türkiye’nin ayağına geliyor.Mayıs 2013’ten itibaren Lion King (Aslan Kral), Wicked, Mamma Mia, Legally Blond gibi ünlü Broadway şovları arka arkaya İstanbul’da izlenebilecek. Bu şovları izleyebilmek için artık Londra, New York ya da Paris’e gitmeye gerek kalmayacak. Hem bu ünlü şovlar Türkiye’ye gelecek, hem de Türkiye’nin dünyaya tanıtımına imkan verecek prodüksiyonların Türkiye’den çıkmasının önü açılacak.En heyecanlı günümZorlu Gayrimenkul Yönetim Kurulu Üyesi Emre Zorlu imzalar atılırken, “Her gün inşaata gittiğimde, duyduğum heyecan ayrı ancak bugünkü heyecanım çok başka. Bir de bu kadar heyecanı herhalde ilk oyunu izlediğimde yaşarım” diyerek konuya verdiği önemi vurguluyor. Emre Zorlu, “Projemiz otel, alışveriş merkezi, ofis, rezidans ve sanat merkezinden oluşuyor. Bana göre bu 5 fonksiyon içinde en değerlisi Performans Sanatları Merkezi’dir. Bizim projeyi diğerlerinden ayıracak en önemli ayrıntı, bu merkez olacak. Burası İstanbul’un hatta Türkiye’nin yeni sanat merkezi olacak” diyor.Baba Robert Nederlander ise Türkiye’nin binlerce yıllık tarihine ve zengin kültürüne dikkat çekiyor. Bu kültürden ve dünya standartlarındaki Performans Sanatları Merkezi’nden dünyayı dolaşacak bir prodüksiyonun mutlaka çıkacağını vurguluyor. Baba Nederlander, “Dünyanın dört bir yanında tiyatroları geziyoruz. Son dönemde böylesine başarılı bir projeye rastlamadık” diyor.Robert Nederlander Jr’la yemekte sohbet ediyoruz. İlk olarak hangi şovu Türk izleyicisiyle buluşturacaklarını öğrenemiyoruz. Hazırlıkların devam ettiğini söylemekle yetiniyor. Belki de bir büyük prodüksiyonun dünya prömiyerini yaparak açılış olabileceğini belirtiyor sadece. Bir şov yaklaşık 15 milyon dolara mal olabiliyormuş.Kulaklıktan anında çeviriZorlu Gayrimenkul Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Even Performans Sanatları Merkezi ile ilgili bilgi veriyor: 2 bin 300 ve 770 kişilik iki salonu var. Büyük sahne 1.100 metrekare. Burada konser, dinleti, dans gösterileri, resim sergileri, müzayedelere ev sahipliği yapacağız. Böylece İstanbul, sanatta da Avrupa’daki şehirlerle rekabet edebilecek. Ses ışık ve diğer sahne performans kalitesini artırmak anlamında son teknoloji neyi gerektiriyorsa o yapılıyor. Seyirciler İngilizce şovları, simültane çeviri yapılacak kulaklıkları yardımıyla izleyebilecek.Bilet fiyatları nasıl belirlenecek? Nederlander Ailesi ve Zorlu Grubu arasında yapılan anlaşmanın ardından önce Sardi’s’te yemek yiyoruz ardından Aslan Kral’ı seyretmek üzere salona dönüyoruz. Girişte bilet gişesindeki fiyatlar dikkatimi çekiyor. Arkalar 70-90 dolar arasında. 170 dolara kadar bilet var. Anlaşmanın içeriğini ve bilet fiyatlarını soruyorum. Mehmet Even yanıtlıyor:-Biz otel işletmesini nasıl Raffles’a verdiysek, PSM’nin işletmesini de Nederlander’a veriyoruz. Onlar bize yıllık bir ücret ödeyecekler. Üzerine çıkan performansa yönelik de ayrı bir anlaşmamız var. Bilet fiyatları tabii ki New York’taki gibi olmaz. Türkiye şartlarına uygun bir seviye belirlenecektir. Üzerinde çalışıyoruz”Bu arada Even. önemli bir maliyet konusuna dikkat çekiyor:-Otelin 250 milyon dolar maliyeti var. Bu maliyeti 11-12 yılda çıkarmak mümkün. PSM’ye harcanan 300 milyon doları geri almak için 50 yıl bile yetmez. Ancak biz olaya sosyal sorumluluk projemiz olarak bakıyoruz.” Salonun üçte ikisi turist, benzer etkiyi İstanbul da yaşar Baba Nederlander, Broadway şovlarının ülke ekonomisine ne büyük katkı sağladığını anlatırken, “Kültürü lüks olarak tanımlamak lazım ama öyle değil aslında. Ekonomiye katkısı büyük. New York’taki tiyatroların ekonomiye katkısı 1 yılda 10 milyar doları buluyor. 44 bin kişiye istihdam sağlıyor. Milyonlarca turist bunun için seyahat ediyor” dedi.Biletlerin 3’te 2’si turistlere satılıyormuş. Benzer bir etkinin İstanbul’da da oluşması bekleniyor.Nederlander bu iş için çok iyi bir seçim gibi duruyor. Sadece Broadway’de 9, Londra’da da 4 tiyatrosu bulunan, hem tiyatro sahibi hem de prodüksiyon yapan Nederlander sadece ünlü canlı şovlar değil ses getiren konserler de organize ediyor.Back Street Boys, Barbara Streisand, Barry Manilow, Celine Dion, Elton John, Frank Sinatra, Phil Collins, Rod Stewart, Sting, Tina Turner gibi pek çok sanatçının önemli konserlerini Nederlander organize etmiş.50 yıldır Küba’da sanat dünyasının içinde olduklarını, 2000 yılından sonra ise Çin, Tayvan, Brezilya ve Singapur’a açıldıklarını vurguluyor Jr Nederlander. Aile sadece Çin’de 4 tiyatro kurmuş.

Devamını Oku

FATİH Projesi, bir elektronik devi yaratmak zorunda

9 Mayıs 2012

Tablet bilgisayarlar öğrencilerin ufkunu genişletir, onları daha akıllı bireyler haline getirir mi bilmem ama madem bu FATİH projesine dünya para akıtılacak, Türkiye’den bir Samsung ya da LG benzeri elektronik devi çıkarma mecburiyeti var.Bol bol ekmekle beslenen, içtiği süt bile bozuk çıkan öğrencilere kademe atlatacak, onları dünyaya açacak aracın tablet bilgisayarlar olacağı düşünülüyor. Akıllı tahta ve öğrencilere bu tahtalarla entegre tablet bilgisayar dağıtılmasına yönelik FATİH projesi, Kamu İhale Kurumu’nun denetimi dışına çıkarılmış haliyle devam ediyor.FATİH’te öncelikli amaç, öğrencilerin internete kolay erişimini de içeren daha pratik bir öğrenme metodolojisi kurmak. Bunun için toplamda 20 milyar dolara yakın bir para harcanacak.Böylesine devasa bir projenin çok farklı boyutları var. Örneğin tabletlerin mutlaka 3G’li olması gerektiği, aksi takdirde Sümerler’den kalma tabletlerden farkının kalmayacağını iddia edenler var. Ben de aynı görüşteyim ancak pilot ihaleler gösteriyor ki 3G konusu sanırım açılmamak üzere kapanmış vaziyette. İşin bir diğer boyutu ise yerlilik oranı ile ilgili.Konunun muhatabı bakanlar her fırsatta yerlilik oranına dikkat çekiyor. Satın alınacak 10 milyonun üzerinde bir tablet bilgisayardan bahsedince Google, Microsoft, Apple gibi devlerin iştahı kabardı. İşletim tabanı ile ilgili kıyasıya rekabet var. Komisyon öncelikle buna karar verecek. Ardından tabletlerin alımı ve aranan yerlilik şartı komisyonu zorlayacak.Hafta içinde AnalTech Genel Müdürü Aydın Çamlıbel ve AnelEs Genel Müdürü Mehmet Güvey ile biraraya geldik. Konuşmanın merkezinde FATİH projesi vardı.Aydın Çamlıbel, öncelikle söze yüzde 80 yerlilik hedefinin biraz ütopik olduğunu belirterek girdi:- Sanıyorum yerlilik oranını tabletin içindeki parçaların fiyatına göre belirleyecekler. İthal edilmesi gereken yarı iletken fiyatlarının düşüyor olması, oluşturulacak tablette yerli katkı payının artması anlamına gelir. Ancak böyle olsa bile yerlilik oranının yüzde 60’lara varması bile şu an için mümkün görünmüyor.Mehmet Güvey araya girdi ve Anel olarak bu ihalelere ilgi gösterdiklerini amaçlarının FATİH projesinden para kazanmak olmadığını söyledi.İtiraz edecek oldum. ‘Onca hazırlık, yatırım yapıyorsunuz ve amacınızın para kazanmak olmadığını söylüyorsunuz. Milli duygularla mı bu işe soyundunuz yoksa başka bir hedefiniz mi var?’Mehmet Güvey, şöyle yanıtladı:- Bu proje, Türkiye’de elektronik sektörünün önünü açacak muazzam bir proje. Bizim hedefimiz tabletten para kazanmak değil. Yüksek volümde sipariş alarak Türkiye’de bir LG bir Samsung gibi elektronik devi yaratmanın hayalini kuruyoruz. Ankara’nın da nihai hedefinin bu olduğunu biliyoruz.“Acaba dünyada örnekleri var mı?” diye soruyorum. Yine Mehmet Güvey yanıtlıyor:- Çin’de elektronik sektörü bugünkü seviyeye gelene kadar hep devlet tarafından desteklendi. Zarar ettikleri yıllarda devlet tarafından açıkları kapatıldı. Altyapıyı devlet yaptı. Güney Kore’de de benzer gelişme yaşandı. Biz de FATİH projesi sayesinde Avrupa’nın hemen dibinde bir Kore olabiliriz. Lojistik maliyetlerdeki avantajımız ile Çin’e, Kore’ye üstünlük sağlayabiliriz. Üstelik elektronik bilmediğimiz bir alan da değil.“Yerli firma olarak Vestel ve Arçelik bu konu ile çok yakından ilgileniyorlar, hatta birlikte hareket ediyorlar. Sizin gücünüz bu devlerle yarışmaya müsait mi?” diye soruyorum, Aydın Çamlıbel yanıtlıyor:- Pek çok dev ihalede elektronik altyapı işini üstlendik. Güneş enerjisi gibi oldukça yüksek teknoloji gerektiren bir alanda yoğun olarak faaliyet gösteriyoruz. Roketsan, Aselsan için çok gelişmiş üretimler yapıyoruz. Fujitsu için bilgisayar üretiyoruz. Ericsson için santral ekipmanları yapıyoruz. Kesintisiz güç kaynakları, uydu alıcıları üretiyoruz. Taksilerin dikiz aynalarındaki taksimetreler bizim Ümraniye’deki tesislerimizde yapılıyor. Yani bizde elektronikte bir marka yaratma potansiyeli kesinlikle var. FATİH gibi bir proje bu potansiyelden bir dünya devi çıkarma fırsatı yaratabilir.Sonrası cep telefonuMehmet Güvey, yerli firmaların tablette yice piştikten sonra yeni alanlara da gireceklerine dikkat çekiyor:- Tablet üretiminde yabancı firmalarla yerliler bir arada olacak. İhale şartnamesi gereği teknoloji transferi zorunluluğu var. Türk mühendisleri bilgi ve deneyimlerini pekiştirecek. Sonuçta bu proje biryerde sonlanacak. Sonrasında tablet için hazırlanan üretim bantlarını doldurmak lazım. Tablet sonrası cep telefonu üretimi pekala olabilir. Cep telefonuna ihracat teşviği verilirse Türkiye elektronik alanında yeni bir güç noktası haline dönüşebilir.Yılda 4 milyon tableti kaç firmaya ürettirelim?Aydın Çamlıbel, FATİH projesi kapsamında ihale yöntemini komisyonun sürekli ilgili taraflarla müzakere etmesinin çok önemli olduğunu, bunun Ankara’nın konuya yaklaşımı konusunda güven verdiğini söyledi:- Arkadaşlarımızın katıldığı toplantılar oluyor. Bazen de form yolluyorlar. ‘Mesela yıllık 4 milyon tablet ürettireceğiz. Bunu kaç firmaya dağıtalım?’ diye soruyorlar. Herkes görüşünü ortaya koyuyor. Biz Anel olarak bu üretimi en çok 3 firmaya verilmesi gerektiğini söyledik. Zira 1 milyondan az üretim ekonomik olmayabilir. Dinliyorlar, not alıyorlar en doğru yöntemi bulmaya çalışıyorlar. Kabul etmek lazım ki kolay bir süreç değil...

Devamını Oku

Milli gelir 4 bin 500 dolar ve sürekli artıyor, üstelik burası İstanbul’dan bile daha güvenli

6 Mayıs 2012

Koç Top­lu­lu­ğu şir­ke­ti Di­va­n’­ın, Ku­zey Ira­k’­ın hız­la ge­li­şen şeh­ri Er­bi­l’­de hiz­me­te aç­tı­ğı 5 yıl­dız­lı ote­lin açı­lış tö­renin­de­yiz. Yak­la­şık 100 mil­yon do­la­ra ma­lo­lan ote­lin ya­tı­rım­cı­sı Ele­gan İn­şa­at’­ın Baş­ka­nı Sarp Tu­ran­lı­gil ve ote­li 20+5 yıl iş­let­mek üze­re an­la­şan Koç Top­lu­lu­ğu­’nun Yö­ne­tim Ku­ru­lu Baş­ka­nı Mus­ta­fa Koç, önem­li mi­sa­fir­le­ri­ni ote­lin dış ka­pı­sın­da bek­li­yor.Yan­la­rın­da ote­lin sı­nır­la­rı için­de son de­re­ce şık bir Bey­men ma­ğa­za­sı açan Cem ve Ümit Boy­ner de var. Bek­le­nen ko­nuk açı­lı­şı yap­mak üze­re müt­hiş gü­ven­lik ön­lem­le­ri al­tın­da ote­le gi­ri­yor. Kürt Böl­ge­sel Yö­ne­ti­mi­’nin Baş­ba­ka­nı Ne­çir­van Bar­za­ni, am­ca­sı Me­sud Bar­za­ni­’nin ak­si­ne ye­rel kı­ya­fet­le­ri ter­cih et­me­yen son de­re­ce ba­tı­lı gö­rü­nüm­lü bi­ri. Ko­ru­ma­la­rı da tek tip ta­kım el­bi­se­le­ri ile Ku­zey Ira­k’­ın san­ki de­ği­şen yü­zü­nü tem­sil edi­yor­lar. Mus­ta­fa Ko­ç’­u ‘Kar­de­şi­m’ di­ye ku­cak­lı­yor. Ümit ve Cem Boy­ne­r’­le de son de­re­ce sa­mi­mi bir to­ka­laş­ma ya­pı­yor.Bi­ze Bar­za­ni­’nin yak­la­şık 30 da­ki­ka ka­la­ca­ğı, res­mi açı­lı­şı ya­pa­ca­ğı, ote­li hız­lı­ca ge­ze­ce­ği ve ar­dın­dan ay­rı­la­ca­ğı du­yu­rul­muş­tu. An­cak Bar­za­ni, prog­ra­mın ak­si­ne otel­de epey va­kit ge­çi­ri­yor ve Koç baş­ta ol­mak üze­re ev sa­hip­le­ri ile bir çar­da­ğın al­tın­da ko­yu bir soh­be­te da­lı­yor. Biz de açı­lış için ora­da­yız ve şan­sı­mı­zı zor­lu­yo­ruz. Prog­ram­da yok ama bir rö­por­taj için fır­sat kol­lu­yo­ruz. Me­ğer Bar­za­ni de ko­nuş­mak is­ti­yor­muş. Ya­nın­da­ki da­nış­man­la­rın uz­laş­maz tav­rı­na rağ­men ote­lin sa­kin bir kö­şe­sin­de bi­zim­le bu­luş­ma­yı ka­bul edi­yor. Rö­por­taj baş­lı­yor:Tür­ki­ye­’nin en önem­li gru­bu Ko­ç’­un Er­bil ya­tı­rı­mı­nı na­sıl de­ğer­len­di­ri­yor­su­nuz? Ya­ban­cı ya­tı­rım­la­ra ve özel­lik­le Tür­ki­ye­’den ge­len ya­tı­rım­cı­la­ra yö­ne­lik po­li­ti­ka­nız ne­dir?Tür­ki­ye­’nin en bü­yük grup­la­rın­dan bi­ri ola­rak Koç Top­lu­lu­ğu­’nun, Er­bi­l’­e ge­le­rek iş yap­ma­ya ka­rar ver­me­le­ri bi­zim için bü­yük önem arz et­mek­te­dir. Be­nim şah­sen Sa­yın Mus­ta­fa Koç Bey ile kar­deş­çe bir iliş­kim var. Koç Top­lu­lu­ğu gi­bi bü­yük grup­la­rın bu­ra­ya ge­le­rek ya­tı­rım yap­ma­la­rı­nı bek­li­yo­ruz, di­li­yo­ruz. Biz Tür­ki­ye ile her yön­den iyi bir iliş­ki­de bu­lun­ma­yı teş­vik edi­yo­ruz. Her ge­çen gün de da­ha iyi ol­du­ğu­nu gö­rü­yo­ruz.Ba­zı şir­ket­le­rin ve ya­tı­rım­cı­la­rın Ku­zey Ira­k’­ta ya­tı­rım yap­mak­ta sı­kın­tı çek­ti­ği­ni duy­duk. 2 se­ne­dir ya­tı­rım iz­ni bek­le­yen ya­tı­rım­cı­lar var Tür­ki­ye­’den, bu ko­nu­da ne di­ye­cek­si­niz?Ta­bi­i yü­rü­yen ko­nu­lar ile il­gi­li sı­kın­tı­lar ola­cak­tır. Bi­lin­di­ği gi­bi biz san­cı­lı bir dö­nem­den ge­çi­yo­ruz. Bu dö­nem­den ge­çer­ken böy­le sı­kın­tı­lar ya­şa­na­bi­lir. 2004’te için­de ya­şa­dı­ğı­mız or­tam baş­la­dı. Do­la­yı­sıy­la böy­le sı­kın­tı­la­rın ol­ma­sı çok nor­mal. Ama ya­vaş ya­vaş aşı­lan sı­kın­tı­la­rı da gör­me­ye baş­la­dık ve bu­na gö­re ya­sa­lar dü­zel­me­ye baş­la­dı. Ta­bi­i ki do­ğal ola­rak ba­zı fir­ma­la­rın sı­kın­tı­la­rı ola­bi­lir ama gü­zel ba­şa­rı­lar el­de edil­di­ği­ni de gö­rü­yo­ruz.Türk işa­da­mı bu­ra­da çok ama gü­ven­lik­le il­gi­li bir­çok işa­damı­nın ka­fa­sın­da so­ru işa­re­ti var. Bu­ra­sı si­ze gö­re gü­venli mi?Tüm gös­ter­ge­le­re da­ya­na­rak yüz­de 100 gü­ven­li ol­du­ğu­nu söy­leye­bi­li­rim. Üzül­me­ni­zi is­te­mem ama ke­sin­lik­le İs­tan­bu­l’­dan da­ha gü­ven­li.Mil­li ge­li­ri­miz ar­tı­yorTürk şir­ket­le­ri sı­kın­tı­lar kar­şı­sın­da pes et­me­sin, ça­lış­ma­ya de­vam et­sin mi di­yor­su­nuz?Ta­bi­i ki. Bi­zim şu an­ki hü­kü­met ka­bi­ne­miz­de bu ko­nu­lar ile il­gi­li (olu­şan sı­kın­tı­la­ra yö­ne­lik) özel bir ko­mis­yon oluş­tur­duk. Eko­no­mik açı­dan biz Tür­ki­ye­’yi or­tak bir stra­te­ji­ye dö­nük çok önem­li bir or­tak ola­rak gör­mek­te­yiz. O ne­den­le yo­lu­mu­za çı­kan tüm so­run­la­rı ve prob­lem­le­ri çö­ze­bil­mek için biz tüm adım­la­rı at­ma­ya ha­zı­rız.Ba­tı­lı ül­ke­le­rin böl­ge­ye il­gi­si na­sıl? Baş­ka ya­tı­rım var mı?Bi­zim pi­ya­sa­mız ve pa­za­rı­mız her­ke­se açık. Ama şüp­he­siz Tür­ki­ye ise söz ko­nu­su olan biz Tür­ki­ye­’yi kom­şu ol­mak­la be­ra­ber stra­te­jik bir or­tak ola­rak gö­rü­yo­ruz. Şu an Ira­k’­ta ki­şi ba­şı­na dü­şen ge­lir dü­ze­yi ne du­rum­da?Kür­dis­tan böl­ge­si­nin eko­no­mik du­ru­mu her ge­çen gün da­ha da iyi­ye git­mek­te­dir. Bir­kaç yıl ön­ce­si­ne kı­yas­la şüp­he­siz bu­gün­kü du­rum çok da­ha iyi. Ama al­ma­mız ge­re­ken çok uzun bir yol var önü­müz­de.Ki­şi ba­şı­na dü­şen mil­li ge­lir ve­ya böl­ge ge­li­ri­ne yö­ne­lik ra­kam ve­re­mez mi­si­niz?4.500 do­lar ci­va­rın­da ve her ge­çen gün de ar­tı­yor. Bu­ra­sı bir çe­kim mer­ke­zi ola­cak. Bu­na ina­nı­yo­ruz.Tür­ki­ye ile ti­ca­ret hac­mi şu sı­ra­lar ne­re­ye gel­di?Bi­zim Tür­ki­ye ile olan ti­ca­ret hac­mi­miz 8 mil­yar do­la­ra ya­kın. Mü­te­ah­hit­lik hiz­met­le­ri bu­nun için­de yok. Al­man­ya­’dan son­ra biz Tür­ki­ye­’nin en bü­yük ti­ca­ret or­ta­ğı­yız. Kürt böl­ge­si­nin top­lam dış ti­ca­re­ti ne ka­dar?Tür­ki­ye ile 8 mil­yar do­lar, İran ile 4 mil­yar do­lar. Di­ğer­le­ri çok da­ha az. Esas or­tak­la­rı­mız bun­lar.ABD, hem Bağdat’a hem bize eşit mesafedeydiABD Irak’tan çıktıktan sonraki süreçte sanki tersine bir gelişme yaşanıyor. Irak’ta Bağdat yönetimi ile Türkiye dış politikası çok uyumluydu. Aynı süreçte Kürdistan bölgesel yönetimi ile ilişkiler de biraz daha mesafeliydi. Türkiye Bağdat’a daha yakın, Erbil’e daha uzaktı. Fakat ABD Irak’tan çıktıktan sonra durum tersine döndü. Bağdat ile Türkiye’nin arası açıldı, Erbil ile yakınlaştı sanki... ABD geri çekildikten sonra Türkiye’nin böyle bir politika değişikliğine başvurduğuna ben inanmıyorum. Ben inanıyorum ki ABD hem Erbil hem Bağdat için mesafeli bir politika izlemiştir. Türkiye’nin stratejisi de bu yönde.Maliki’nin Türkiye’ye yönelik çok sert demeçleri var. Şunu öğrenmek istiyorum. Türkiye bölgede uzlaşmacı bir ülke olarak konumunu koruyabilecek mi?Bence Irak’ın iç meselelerine karışmak anlamında değil ancak Türkiye Irak’ın en iyi konumdaki komşusudur. Türkiye tüm Irak’taki oluşumlar için yardımcı hayırsever bir rol oynamaya çalışmıştır.Irak hepimizin, Irak’ın hedefi toprak bütünlüğüBağdat yönetimi ile çoğu zaman karşı karşıya geliyorsunuz. ‘Eğer aramızdaki sorunlar çözülmezse ayrılmayı da düşünebiliriz. Bu konuyu halkımıza sunarız’ gibi bir açıklama da oldu. Eylül’de ayrılığı oylayacak bir referandum olacak mı?Sayın Başkan bir şey söylediği zaman sadece Kürtler için söylemiyor. Sayın Başkanın önerisi sadece Kürt bölgesi için değil tüm Irak içindir. Bizim bölgemize ilişkin endişelerimizin içinde Şii’ler de var, Türkmenler de var, Araplar da var. Diğer bütün halklar da var. Sayın Başkan milletime döneceğim demiştir. Kendisi bütün Bölgesel Kürt Yönetimi bölge halkları başkanı olduğu için bunu söylemektedir. Sayın Başkan bölgede kazandığı yüzde 70 oy ile bu konuma gelmiştir. Halkın da yaşanan sorunları bilmesi gerekiyor. Ancak Sayın Başkan bu sıkıntıları çözmek için bir yol çizmiştir. Birinci seçenek Irak’ın toprak bütünlüğüne saygılı, anayasaya uygun bir çözümdür. Bizim politika çizgimiz budur. Bunun üzerinde de bu meselelerin çözümü için çalışmaya devam edeceğiz.Ana yaklaşım bu sorunu anlaşarak çözmek yönünde mi?Kesinlikle. Biz, Erbil’de tüm Irak oluşumlarının katılımı ile bir anlaşma yapmıştık. Bu anlaşmayı ciddiye alıp çözüme götürmesini istiyoruz. Şunu vurgulamak istiyorum, bu endişeler sadece Kürtlerin varlığına yönelik değildir. Şiiler de Sünniler de Kürtler de Türkmenler tüm oluşumlar endişe duymaktadır. Sayın başkan sorun yaratmak değil çözüm için çabasını ortaya koyuyor. Yönetim olarak tavrımız gayet açık. Anayasamız ile konuşuyoruz.İkinci seçenek ne?Parlamentoya dönmek. Sorunların bu alanda olduğunu söylemek için bizim tek bir noktamız var Irak’ın toprak bütünlüğüne çözüm getirmek. Irak hepimizin Irak’ıdır. Buradan çıkan petrol tüm Irak’ın petrolüdürBaşbakanlığını yaptığınız bölgenin petrolünün Türkiye üzerinden Avrupa’ya aktarılması yönünde bir plan vardı. Bir gelişme var mı bu konuda?Dünyaya enerji temini için Irak büyük bir potansiyele sahip. Şüphesiz ki bu konu bizim planımızda var ve Bağdat’ın planında da yer almasını umuyoruz. Çünkü bu mesele Avrupa’ya enerji temini için yardımcı olacak.Petrol üretiminiz giderek artıyor? Türkiye’nin know how’ından yararlanarak bir rafineri düşünüyor musunuz?Gayet tabii. Bunun üzerinde çalışmaktayız. Şu anda 2 rafinerimiz yapılmak üzere. Bunlardan birini Türk şirketi yapıyor (Genel Enerji). Bu konu üzerinde devam edeceğiz.TPAO’nun bir girişimi var mı?Gelmesini diliyoruz.Bağdat yönetimi ile sıkıntılar yaşanıyor mu? Exxon Mobil ile bir anlaşma oldu sonra Bağdat yönetimi bunu kabul etmedi mesela.Gayet tabii ki problemler var. Sorunlar nereden kaynaklanıyor? Bizim bir anayasamız var. Biz Kürdistan bölgesi olarak anayasada yer alan haklarımızı aramaktayız. Kesinlikle eğer biz bu konuda anayasaya dayanan hakkımız olmadığını Exxon Mobil düşünse gelip de tabii ki buraya yatırım yapmaz. Tarafsız bir tarafın gelerek bu konuda hakkımız var mı yok mu görmeleri gerekiyor. Biz eminiz ki anayasada hakkımız var. Petrole dönük yasanın ve petrol gelirlerinin paylaşılmasına yönelik yasanın öncelikle çıkması için yıllardır çalışmaktayız. Bağdat yönetimi petrol gelirlerinden sizin payınıza düşeni veriyor mu düzenli olarak?Vermiyor diyemem ancak her zaman sorunlar var. Bizim petrol gelirlerinden almamız gereken pay konusunda şunu söyleyebilirim: Anayasada gelir paylaşımı belli. Irak Anayasası’nda “Irakta olan petrol tüm Irak halkınındır” yazıyor. Biz Kürdistan bölgesinden çıkan petrolün sorunsuz olarak yüzde 17’sini almak istiyoruz. Bazı zamanlar bu konuda sorunlar yaşanıyor. Eğer Bağdat petrolün paylaşım yasasını tam olarak uygularsa tabii ki sıkıntı olmaz.

Devamını Oku

Altın yükselişini sürdürür

4 Mayıs 2012

Atasay’ı Atasay yapan Cihan Kamer’in babası Atasay Kamer, “Altının ons fiyatı 1900 dolarlardan 1600 dolarlara indi. Daha da düşecek deniyor. Sizce de düşer mi?” sorusuna “Ben bu işe başladığımda altının gramı 75 dolar/cent’ti. Şimdi 55 dolar. Merkez bankaları sürekli dolar ve euro basıyor. Para basıldıkça, altın kısa vadede düzeltmeler yapsa da hep yükselecek” dedi. Atasay’ın 75’inci yılında İsviçreli dünyaca ünlü Chopard tarafından üretilen ve ‘Chopard for Atasay’ adını taşıyan sınırlı koleksiyonun tanıtım toplantısındayız.Toplantıda Cihan Kamer ve eşi Çiğdem Kamer’in yanısıra Atasay’ı Atasay yapan Cihan Kamer’in babası Atasay Kamer de var. Torun Atasay Kamer ile birlikte üç kuşak Atasay Ailesi aynı masada.1955 yılında 13 yaşındayken Denizli Çivril’de babası Hacı Mustafa Kamer’in yanında kuyumculuk mesleğine adım atan dede Atasay Kamer eski günlere dönüyor ve bugünlere geliş öyküsünü kısaca aktarıyor:-13 yaşından 20’li yaşlarımın başına kadar yıllarım işi öğrenmekle geçti. Çivril küçük bir yer. Oysa benim büyük hayallerim vardı ve orası büyük hayallere ulaşmak için dardı. Ürün satmak için haftada bir gün pazar kurulmasını bekleyemeyeceğimi anladım. Steyşın bir Opel otomobil aldım ve Anadolu’yu karış karış gezerek kuyumculara mal satmaya başladım. Çantacı tabir edilen yöntemle aktif pazarlama yaptım. Tüm Anadolu’nun kuyumcusuyla dost ahbap oldum. İçimdeki büyüme hırsını bu yöntemle hayata geçirdim. 1980’lerde çantacı pazarlama yöntemini bu kez Anadolu’dan tüm dünyaya taşıdım. 1982’de ihracata başladım. Oralara da yine elimde çanta ile gittim...Hikaye böyle. Peki Anadolu’yu karış karış elinde içi değerli mücevher ve altınla dolu bir çanta ile gezen Atasay Kamer’in başı hiç derde girdi mi. Soyulduğu ya da dolandırıldığı oldu mu? Şöyle yanıt veriyor:-Biz aslında varlıklı bir aileydik. Babam Anadolu’ya yayılma, büyüme projeme önce çok sıcak bakmadı, ‘Ne gerek var’ dedi. Ancak ben hevesimi kırmamasını istedim. Kararlılığımı gördü ve beni ‘Avuçladığın toprak altın olsun’ diyerek hayır duası ile yolladı hep. Bir çıkardım, 1 ay dönmezdim. Demek ki o hayır duası o enerji çok etkili oldu. Anadolu’da tanıştığım insanlardan da hep iyi enerji aldım. Başıma hiç kötü birşey gelmedi. Ben bunun babamdan ve iş yaptığım kişilerden aldığım güzel enerjiye bağlıyorum.Toplantıda Cihan Kamer, dünya altın üretimi ve talebine yönelik rakamlar verdi. Ekonomik kriz nedeniyle 2011’de dünya altın talebi yüzde 2.7 oranında düşmüş ve 1.962 tona gerilemiş. 2011 son çeyrekteki düşüş dikkat çekici. Yüzde 15 gerileme var. Türkiye’de de altın talebi yüzde 10 azalışla 63.8 tonda kalmış.Altının ons fiyatı bir ara 1900 doları geçmiş 2 bin dolara gidiyordu. Ancak dünya ekonomileri biraz düzelince 1600 dolarlara geriledi.Bugünlerde ise analistler rakamın biraz daha düşeceğini öngörüyor. Acaba işi altın olan, tüm kazancını altın olarak sermayeleştiren bir aile altın fiyatı konusunda ne düşünüyordu.Cihan Kamer, “Genelde ben tahminlerimde hep yanıldım, tutturamadım ama galiba biraz düşecek. Zira ons fiyatı 1730 doları bir kaç kez zorladı ancak geri çekildi” derken, Baba Atasay Kamer bu tahmine itiraz etti:- Bakın ben bu işe başladığımda altının gramı 75 dolar/cent’ti. Şimdi 1 gram altın 55 dolar. Altında üretim belli, üstelik üretimin bir maliyeti de var. Paranın ise üretiminde sınır yok. Bas basabildiğin kadar. Hatta şimdi para bile basmıyorlar. Emisyonu şu kadar artırdım diyorlar, sanal olarak para arzı artıyor. Para artışı devam ettiği sürece yani merkez bankaları dolar ya da euro basmaya devam ettiği sürece altın fiyatı hep artacak. Kısa vadede düşse bile, bazı düzeltmeler yapsa bile uzun vadede hep yükselecek.9.700 liraya 375 adet ‘Chopard’ imzalı saat 1860 yılında Louis-Ulysse Chopard tarafından İsviçre’de saat yapım şirketi olarak kurulan ve bugün özellikle saat ve mücevherin sentezi olan koleksiyonlar geliştiren Chopard’ın Atasay’a özel ürettiği 75. yıl koleksiyonu, ‘Good Luck/™ans’ adını taşıyor. Chopard Eş Başkanı ve aynı zamanda markanın Sanat Yönetmenliğini de üstlenen Caroline Scheufele’in tasarladığı ‘Good Luck/™ans’ Koleksiyonu, 7 Mayıs 2012 tarihinden itibaren Atasay mağazalarında satışa sunulacak. Her modelden 75 adet olmak üzere toplam 375 saatten oluşan Chopard for Atasay tasarımları, 9 bin 700 TL’den başlayan fiyatlarla sahiplerini bulacak.Geleneksel Türk öğelerinin ön planda olduğu ve sınırlı sayıda üretilen koleksiyon, doğu ve batıdan tarihi esintiler taşıyan ‘Yonca’, ‘Kalp’, ‘Nazar Boncuğu’, ‘Fatimanın Eli’ ve ‘At Nalı’ sembollerinin yorumlandığı 5 farklı saat modelinden oluşuyor.Atasay Kuyumculuk Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Kamer, dünyanın önde gelen saat üreticilerinden Chopard ile yapılan işbirliğinin Türkiye’de ilk olduğunu belirterek “ 75. yılımızda ve Anneler Günü öncesinde Türk kadınına özel bir saat sunmak istedik. İşin ticari ve maddi değeriyle ilgilenmedik. Bu işbirliğinin Atasay’ın dünya markası olma vizyonuna önemli katkı yapacağına inanıyoruz. Zira artık temel hedefimiz mağazalaşmak ve bir dünya markası olmak. Bundan sonra artık toplantılarımızda mağaza sayılarımızı konuşacağız. Dünyada mücevhere yön veren ilk 10 markadan biri olma hedefindeyiz” dedi.

Devamını Oku