Bora Uzer’in yeni albümü 13 şarkılık ‘Benim Umrumda’ içinde bulunduğunuz anı iyileştiren ve huzur veren parçalardan oluşuyor. Uzer ile yeni albümünü konuştuk.2000’lerin başındayız. O zamanın önemli festivallerinden biri olan h2000’de bir grup çıkmış adı da Kangroove... Arkadaşlar çok övüyor vokalini, diyorlar ki “Yerli Jamiroquai gibi adam”. Bora Uzer işte o performans sonrası bir şehir efsanesine dönüştü. Çünkü müziğinin evrensel bir dili, sahnede sizi de rahat ettiren bir tavrı vardı. Türkçe sözlü soul, groove, funky tarz iyi işler olabileceğini de gösterdi. 2009 yılında çıkardığı ilk albümü B1’den sonra sessizliğini bozdu ve şimdilerde ‘Benim Umrumda’ ile hayranlarının karşısına çıktı. Bora’nın vokal tarzının klişelerle dolu olmaması, şarkı sözlerinde ise anlatıcı rolünü üstlendiğini düşünüyorum. Çünkü müzik konusuna çok daha fazla kafa yoruyor ve istediği sound’u da çıkartıyor. Son albümünü sakin olarak tarif ediyor, bence ise artık yarını düşünen, olgun ve sound’u derli toplu bir Bora’yı dinliyoruz. Bazı ağır tempo şarkıların ‘Bir Aşkım Var’, ‘Sıkılmadın Mı?’ gibi sözlerini pek beğenmezken müziğine bayılmış olmam, albümün ironisine iyi örnek. Giriş şarkısı ‘Bu An’ı dinlemeye başladığınız andan itibaren peşinize bela oluyor, şarkı iki saat tekrarda kalabiliyor! Bahsettiğim kötü bir bela değil, dinleyicisini iyi hissettiren türden. Bora ile ‘Benim Umrumda’yı konuştuk...Bir anlatıcıyım!Şarkıların ilhamları nelerdi?Son iki ayda yazdığım şarkılardan oluşuyor albüm. Genel albümün hissiyatı ise müzikli hikayelerden oluşuyor olması. Uzun zamandır müzik ile anlatacak hikayelerim yoktu. Var olan şarkıların da olgunlaşması, şarkı sözü olabilecek hale gelmesi zaman aldı. Ve artık zamanı gelmişti. 10 yıl içerisinde sadece bu şarkıları yapmadım. Yaşadığım şeyleri yazmaya başladım ve ortaya güzel şarkılar çıktı.Olgun Bora’nın müziği nasılmış?Beklenilenden çok daha sakinmiş. Bu albümdeki her şey akustik ve canlı çalındı. Gökhan Türkmen ve Kenan Doğulu gibi isimler ile çalıştık.İnsanlar bu albümü birçok kez dinleyecek mi?Evet. Samimiyet, sıcaklık, anlatılan hikayelerin duruluğu ve sadeliğinden dolayı… Albümdeki dört şarkı ilk kaydedildikleri halleri ile kaldı. Çok iyi şarkı söylemem gerek gibi kendimi zorlamadım. Önemli olan hikaye anlatmaktı. Hikayeleri destekleyecek şekilde müzik ortaya çıktı. Sakinlik sizi yavaş müzik olarak yanıtlamasın. Bahsetmek istediğim şarkıların dinleyicisini iyi hissettirmesi. Eskiden albümü baştan sona kadar dinlerdik. O albümdeki şarkılardan birinin sırası değiştiği an benim kafam karışırdı ve hissiyatı da öyle olurdu. Albümün bütün olarak güzelliği var. Çok fazla single çıkardığınız zaman da hiç izleyemediğiniz bir filmin bitmeyen fragmanları ile devamlı karşılaşıyormuşsunuz hissi veriyor. Ben ise artık film izlemek istediğimi fark ettim. Amacım dinleyicinin de iyi hissetmesi .Zamansız bir albüm olduİlk yola çıktığın zamanki hissiyat yerinde duruyor mu?Tabii ki duruyor. Sahne hala çok heyecanlı bir şey, farklı bir adam oluyorum orada. İnsanların ne hissettiklerini algılamaya çalışıyorum. Dinleyicinin enerjisi düşünce nasıl onları harekete geçireceğimi biliyorum.Şimdiki dinleyiciyi nasıl tarif edersin?Heyecansız. Yeni jenerasyon benim kim olduğumu bilmiyor. Çünkü çok uzun zamandır albüm yayınlamıyordum. Anlattıklarım karşı tarafa geçtiğini hissettiğim an ben de mutlu oluyorum. Önemli olan anlattıklarımın karşıya ne kadar geçtiği. İnsanlar beni gerçekten sevecekse yaptığım müzik ile olsun istiyorum.Şarkı sıralamasında konsept var mı?Tabii ki var. Ortak bir his yakalamak önemli. Dinleyicime “gel beraber yürüyelim, beraber hissedelim” demek istiyorum. Bu albümün zamansız olduğunu düşünüyorum. Bu albüm çıkışı ile artık sahnede sadece kendi şarkılarımı çalacağım.Mevsimlik müzik yapmıyoruzYeni bir kitleye de hitap edeceksin. Bu şarkıları dinleyip sonra eskilerini keşfedecek olan…Bu çok heyecan verici. Her gün yeniden keşfedilecek olmak çok güzel his. Yaptığımız işin zamansız olması beni cezbediyor. Mevsimlik bir iş yapmıyoruz. Hayatım boyunca yanımda müzik vardı. İlişkinde samimi olmazsan o çöker, ben de müzikte samimi olmalıyım. Yaptığım işin çökmemesi için, müzik aynı zamanda hayat arkadaşım…İlk kez seni dinleyecek birine Bora Uzer’i nasıl tarif edersin?Bu anın Bora Uzer’i şarkıları ile hayal kurdurtabilen ve dinleyici ile ortak duygular paylaşabilen biri…Türk müzik endüstrisini nasıl buluyorsun?Ben müziğe hayatımın yarasından fazlasını verdim. Artık bu sektöre dair tecrübem var. Türk müzik piyasası çok hasta ve sağlıksız bir durumda. Virüsün tedavisi için iyi müzik yapan insanlar daha çok müzik yapmalı. Yapılan işlere önem verilmeli. Çok yetenekli müzisyenlerin, hemen bir single ile bu sezonu kaçırmayalım fikirlerinden kaçması lazım. Son beş yıldır çok ciddi bir sınavdan geçiyoruz. Bütün üreten arkadaşlarımın sıkıldığını fark ediyorum. Üreterek sıkıntılardan kurtulmak gerek.
Hafta başında mail kutuma bir basın bülteni düştü. Teoman’ın kendi kelimelerinden oluşuyordu bu mail ve “Bu albümün ‘insanların kanlarını fıkır fıkır kaynatacak bir albüm’ olmayacağını belirttim çalışma arkadaşlarıma. Albümde bir sürü ‘koyu’ şey var; enstrümanların tonları, şarkıların sözleri, şarkıların düzenlemeleri, ritmi... Koyu söyledim. Hatta bazılarını neredeyse sadece konuşur gibi söyledim. Hayalim; bu albümün, evde, tercihen gözler kapalı, dikkatlice dinlenmesi. Dinleyicinin şarkı sözlerime konsantre olmasını istiyorum” diyordu.Sisli bir İstanbul sabahında “Koyu Antoloji”yi son ses açtım. Teoman’ın belki yüzlerce kez dinlediğim, hayatımızın herhangi bir dönemine dokunan 26 şarkısı yepyeni düzenlemeleriyle bundan sonra ki anılarımıza dahil olmak istercesine kulağımda yankılandı. Yıllar önce dinlediğimiz şarkılar sanatçının şu an ki ruh halinin ahengine, belki de son düzlükte hepimizin ruh halinin karanlığındaydı. Albümün prodüktörleri Safa Hendem ve Mehmet Cem Ünal usta bir iş ortaya koymuş. Keza normalde Teoman’ın canlı sahnesinde çalmayan bu iki müzisyen, 26 şarkıyı kendi eserleri gibi içselleştirdiği için başarılı bir iş ortaya koyuyorlar. İkili albümde ayrıca gitar ve tuşlu çalgılardan da sorumlu.Koyu Antoloji’deki her şarkı bir yumru gibi boğazınıza takılıp kalıyor. Teoman’ın kışkırtıcı şarkı sözleri, kaotik sesi albümün temelini oluşturuyor. Her sözde kendimize dönüyoruz. Yaptıklarımız, yapamadıklarımızı sorguluyoruz. Kendimize bile söylemeye sakındığımız her bir duyguyu bir anlatıcı gibi şarkılarla kulağımıza fısıldıyor. Yatakta bırakılan kadın, kapıdan sessizce çıkan adam, mutlu sonları olmayan ilişkiler, ölümler, pişmanlıklarımız, yalnızlıklarımız, korkularımız, es geçtiklerimiz, geçen zamanlar... “Bakın binlerce kişilere konser veren ben de bunları yaşadım ve hissettim” diyor. Teoman’ın demir gibi ağır şarkı sözlerine odaklanmak lazım, çünkü özellikle altını çiziyor, bu sefer ne vokalin ne müziklerin önemi var. Kelimeler önemli olan.Teoman’a yeni şarkı üretmiyor diye kızmamak lazım. Ondan yeni şarkılardan oluşan ama kendini tekrar eden hayal kırıklığı yaşatan bir albüm dinlemek kim ister ki! O da geçen aylarda yaptığım röportajda aynısını belirtiyor, kötü bir şey yapmak yerine eski şarkılarla oynamak daha iyi geliyor ona. Teoman, onu yeni ya da yeniden keşfedecek dinleyicisine 10 eski albümünden seçtiği şarkılarla Koyu Antoloji ile bir miras da bırakıyor. Fazlasıyla karanlık ve tahminimden de başarılı olan bu albümü dinlemeye başladığınız andan itibaren kopamayacaksınız. Koyu Antoloji, Teoman’ın bugün de Türkiye’deki tek rock star olduğunun kanıtı...Ezhel sahneden hiç inme!Cuma günü Ezhel’i ilk kez canlı izleme şansına sahip oldum. Babylon, birçok müzisyen için hayal sahnelerden biridir... Ezhel’in Babylon’da iki gece üst üste tüm konser biletlerini satmış olması ve şarkılarını ezbere söyletmesi ilk albümü yayınlayan genç bir müzisyen için büyük bir başarı. Ezhel’in canlı performansında özellikle reggae vokalleri oldukça etkileyiciydi. Seyircisini harekete geçirdi ve sahneyi kullanmayı çok iyi bildi. Tek başına değil de koca bir orkestra ile sahnede gibi bir özgüven ile oradaydı. Bu da biz izleyici kısmını tadına doyulmaz bir konser izleme deneyimi yaşattı. Uzun zamandır Türk müzisyenlerin canlı performanslarından tat almayan biri olarak diyebilir ki Ezhel’in enerjisi tüm müzisyenlere lazım... Ankara eskiden rock müzisyen fabrikası gibiydi şimdiyse Türkçe sözlü rap müziğin başkenti olmuş durumda. Ezhel ve o gece sahnesinde ağırladığı AgaB buna örnek... Ayrıca gecede Fuat Ergin’in DJ’lik yapması da bize sürpriz oldu.Dip not: Babylon’da konser izlemeyeli uzun zaman olmuştu. Konser alanına girerken sırt çantamı vestiyere bırakmam gerektiğini yoksa içeri alamayacaklarını belirttiler. Çünkü sırt çantası ile giriş yasaktı. Konser biletlerini satışa çıkardıkları mobilet sitesinden ya da Facebook’taki etkinlik sayfasından her konser öncesi bu yasağı uyarı olarak belirtmeleri lazım. Sonuçta Babylon’a gelen herkesin müdavim ya da bu uygulamadan haberdar olmasını bekleyemezsiniz. Özellikle Amerika’daki bazı müzik festivalleri eğer böyle bir yasak söz konusuysa etkinlik öncesi birçok kez duyuruyor. Sırt çantası tercih edecekseniz bile şeffaf olması gerektiğini belirtiyorlar. Sonuçta uçağa binmiyoruz, konser izlemeye geliyoruz!
1998’den beri ilk kez Amerika listelerinde bir kadın rapçi geçen yıl bir numaraya yükseldi. New York’un en azılı eyaletlerinden biri olan Bronx’tan yola çıkan Cardi B’den bahsediyorum. Geçen yıl çıkardığı single ‘Bodak Yellow’ şarkısı ile listeleri alt üst etti. Aynı zamanda tarihte üç şarkısı birden listerde yer alan ilk kadın rapçi oldu. Bugünlerde ise Bruno Mars ile düet yaptığı Finesse şarkısı ile adından söz ettiriyor. Aksanlı bir Bronx İngilizcesi konuşması onun alameti. Son dönem rap müzik yapan kadın müzisyenlerin tırnak bakımından öteye geçemediğini düşünürsek eğer Cardi B’nin rapi adeta bir tokat etkisi yaratıyor. Sözünü hiç sakınmıyor, kıyaslandığı Nicki Minaj’a diss’ini instagram sayfasından bir otelin koridorlarında yürürken bağıra çağıra atıyor.25 yaşındaki Cardi, Trinidadlı bir anne ve Dominikli bir babanın kızı. Hayatı ise Güney Bronx’un Latin mahallerinde geçiyor. Kötü bir mahallede büyüdüğünün her zaman altını çizen Cardi, para kazanmak için striptiz kulüplerinde çalışıyor. Tanınması ise sosyal medya hesapları sayesinde oluyor. Ufak çaplı çektiği videolar, binlerce kişiye ulaşıyor ve Cardi’nin adı gittikçe bilinmeye başlıyor. Bu sayede reality show’u ‘Love&Hip Hop: New York’ta yer bulabiliyor; artık şöhret kapıları açılıyor.Bronx’tan yükselen sesVe geçen yılın en iyi şarkılarından birini seslendiriyor. Grammy’e ‘En İyi Rap Şarkısı’ ve ‘En İyi Rap Performansı’ dallarında aday olan Bodak Yellow şarkısı onun kırılma noktası. Şarkı sanatçının striptiz yaptığı yıllara dair sözlere sahip. Cardi B’nin ilham kaynakları ise ona acı çektiren bütün insanlar. Zaten hepsi de bu şarkıda. Belki de bu yüzden başarısına şaşırmamak lazım. Amerikan gençliğinin acı çektiği her şeyi bir kadın bağırarak söylüyor. Oldukça karanlık beat’lere sahip olan şarkı, 21. yüzyıl müziğine dair her şeye sahip. Cardi’nin sesi oldukça kışkırtıcı ve acımasız. Bu şarkı, ringin üzerindeki bir boks maçını andırıyor gibi... Cardi, adeta kendi kulvarındaki tüm kadın rapçileri tek yumrukla nakavt ediyor. Cardi, köklerine de bağımlı, şarkının Messiah ile İspanyolca versiyonunu da yapıyor. Ve Missy Elliott’dan, Beyonce’ye kadar övgüleri teker teker topluyor.Hemen ardından ‘Bartier Cardi’ şarkısı ile tanınmanın dışında artık paralı bir rapçi olmanın nasıl olduğunu anlatıyor. Özellikle vokallerde Bronx aksanı onu diğerlerinden de ayırıyor. Cardi, sandığınızdan da hızlı bir rapçi. Ve yine bu şarkıda gücü elinde tuttuğunun altını bolca çiziyor.Son söze gelirsek Cardi verdiği bir röportajda “Çok çalışıp kadınlara ilham vermeye devam edeceğim. İnsanları etkilediğimi hissediyorum. Çünkü ben, neysem oyum... Ben ben gibiyim, evsiz kalan Cardi, dansçı Cardi, mücadele veren Cardi. Şimdi de başka bir mücadelenin içindeyim. Bunu ise elden bırakmayacağım” diyor. Bu sözünü sakınmayan kadının adını daha çok duyacağız...
2018 yılında uzun zamandır heyecanla beklediğimiz albümleri dinleme şansına sahip olacağız. Kimi müzisyen kayıt aşamasında kimi de albüm için gün saymaya başladı bile... Bu geçen yıl müzik her ne kadar en rahat ulaşılabilir dönemini yaşasa da en vasat işlerin cirit attığı bir dönem oldu. “Artık yapılan müzik ufkumuzu açmak için mi yoksa sosyal medyamızı şenlendirmek için mi?” diye de düşünmeden duramıyor insan. Umarım önümüzdeki yıl yaptığı müzikten dolayı buhranlar yaşamayan, kendini çok daha iyi ifade eden, ruhumuzu sarmalayan şarkılara denk geliriz... İşte yurt dışında 2018 yılında albüm çıkarmayı planlayan dikkat çekici sanatçılar...Manic Street Preachers-Resistance Is FutileUzun süredir sessizliğini koruyan İngiliz topluluk Manic Street Preachers 6 Nisan’da yeni albüm çıkaracağını duyurdu. Yine melankoli sularında gezecekleri bir albüm dinleyeceğiz gibi... Grup daha önce kaybedilen anılar, unutulan geçmiş, kabul edilmiş gerçeklik üzerine yani bugüne dair sert sözleri olan bir albüm ile geri dönecek.The 1975-Music For CarsMuhtemelen 1 Haziran’da çıkması beklenen albümün şu ana kadar bilinen tek şarkı adı ‘Jesus Christ 2005 God Bless America’. Grup, yine kişisel hayat hikayeleri ve takıntılarına dair şarkı sözleri yazdığını vurguluyor. Müzikal olarak değişime uğramayacaklarının ise altını çizmişler.Julian Casablancas&The VoidzHenüz albümün adı bilinmiyor... Ama Julian Casablancas yola The Voidz ile uzun süre devam edecek gibi duruyor. Albüm 2018’in ortalarında çıkacak gibi duruyor. Grup, Güney Amerika turnesi sırasında yeni albüme dair bir iki şarkı çalarak hayranlarına tüyolar da vermişti. Julian’ın deyimiyle bu sefer kirli bir müzik yerine daha temiz yeni nesil caz sound’larına kulak kabartacağız...MGMT-Little Dark AgeAlbümden ilk şarkılar yayınlandı, ‘When You Die’ ve ‘Me And Michael’, yazın da diğerlerini dinleyeceğiz. Grup üyeleri eski kimyalarına bu albümle yeniden ulaştıklarını belirtese de yayınlanan şarkılar o kadar da vurucu bir etkiye sahip değil... Ama albüm ne getirir bilemeyiz. Bu sefer yeniden, yıllar sonraya kalacak bir hit mi bırakacaklar göreceğiz!Franz Ferdinand-Always AscendingAlbüm, 9 Şubat günü raflarda olacak. Grup üyeleri yenilendi ve albümü de Phoenix’den Phillipe Zdar prodüktörlüğünde kaydettiler. Dans pistlerinde tozu dumana katacak yeni hit indie şarkılar yaptıklarını özellikle belirtiyorlar. Gitar müziği ön planda olacak, elektronik müzikten yorulan biz indie severler için güzel bir haber. Arctic MonkeysSadece 2018 yılında albümlerini yayınlacaklarını biliyoruz. Çünkü grubun bas gitaristi Nick O’Malley, gizli bir yerde kayıt yaptıklarını doğruladı. Albüme dair en ufak ipucu yok. Çizgi dışı vokalist Alex Turner, müzikal bir akım yaratmak için sessizlikte bekliyor gibi...Interpol Aynı şekilde Interpol’ün de albümü yolda. Tek bildiğimiz konserlerde çaldıkları ‘Real Life’ ve ‘Turn On The Bright Lights’ şarkıları... Rock baladlarının yoğun olduğu bir albüm yaptıkları söylentiler arasında.
2000’li yılların ortalarına doğru Türk müziği kabuk değiştirmeye başladı ve birçok rock grubu sürekli pop çalan müzik kanalları ve radyolarda kendilerine yer edindi. Plak şirketleri nasıl şimdi indie müzisyenlere yatırım yapıyorsa, o dönem de ibre rock üzerindeydi. Yaptığı coverlar ile tanınan ve Beyoğlu’nda zaten kabuk bir dinleyici kitlesi olan Gripin de 2004 yılında ‘Hikayeler Anlatıldı’ ile ülke çapında bilinirliğe sahip oldu. Vokal Birol Namoğlu’nun melankolik sesi, müziklerindeki incelik, şarkı sözlerindeki derinlik onları bugüne kadar taşıdı.Grup, uzun bir sessizlik yani beş yıl aradan sonra beşinci stüdyo albümü “Nasılım Biliyor Musun” ile hayranlarının karşısına çıktı. 10 şarkılık albümü dinlemek benim için zorlayıcıydı. Gripin’in hiç şüphesiz uzun uğraşlarla kaydettiği albüm çok afilli bir kanun girişiyle başlarken, kafası aşırı karışık bir şekilde devam ediyor. Zaten ilk üç şarkı da kulağa tek bir parçaymış gibi tınlıyor ve albümün 10 parçasında ağır bir melankoli ile karşı karşıya kalıyoruz. Albümde yer alan şarkıların söz ve müzikleri grup üyeleri ve prodüktör Haluk Kurosman imzası taşırken, grubun rock ile başlayan müzikal macerasının nasıl yer yer arabesk yer yer pop’a kaydığına şahit oluyoruz. Suat Sayın’ın eseri “Gündüzüm Seninle” cover’ı da başarısız bir düzenleme ile albümde yer alıyor. Tuşluların disko sound’una kaydığı, yaylıların ise şarkının özünü bozmamaya çalıştığı bu cover ne yazık ki beklenilen vurucu etkiyi vermiyor.Keza albümün bir başka yorucu tarafı ise şarkıların geneline yayılan, nakarat kısımlarında vokallerin güçlenmesi, müzikal orkestrasyonun ise çok sönük kalması...Albümün en iyi şarkısı ise geçen yıl single olarak çıkardıkları “Beni Boş Yere Yorma”.“Karanlıktan çıkasım yok, hep hüzün, en büyük hüzün bana” gibi iç sayıklamalarınız varsa da bu albüm tam sizlik. Gripin, beş yıl aradan sonra ne yenilikçi, ne de geçmiş müzikal çizgisinin tutarlılığında bir albüm yapabilmiş. Albümün sonuna varınca istemsizce “Hikayeler Anlatıldı”yı yeniden dinleme isteği uyanıyor. 2004 yılında bu döneme dair bir albüm yapmış olmaları, şimdi ise kariyerlerinin başındaki müzikal ruha bile ulaşamamış olmaları günümüz Türk müziğinin kısır döngüsüne dair de örnek niteliğinde.Gripin’in her bir üyesi daha iyisini yapacak müzikal kulağa ve hisse sahip. Ama “neden böyle oldu” diye biz dinleyici kısmı da düşünmeden duramıyor.
2017 biterken birçok müzik platformu bu yıl en çok dinlediğimiz isimleri listeler halinde önümüze sundu. Birçok dergi yılın en iyi 50 albümünü seçti ve müzikal olarak bu yıl neler yaşadığımızı derledi. Dinlediğimiz her bir şarkı bize anılar yarattı ve hayata başka pencereler açtı. Kimi beklentiyi karşılarken, kimi ise kendini sadece tekrar etti. Kişisel 2017 müzikal haritama gelirsek eğer...Bu yıl iyi albüm çok azdı- Bu yıl Türkiye’de izlediğim en kötü performans Aya İrini’de gerçekleşen Athena’nın An Epic Symphony ile bir araya geldiği, tarihindeki ilk senfoni orkestrası konseriydi. Athena, seneye de böyle bir deneme yapacaksa bir hafta değil yaklaşık bir ay önce konsere hazırlanmalı. İzlediğim en iyi yerli performanslar ise Bomonti Ada’nın avlusunda Islandman ve Zorlu PSM Studio’daki Mind Shifter. Ayrıca Salon’da gerçekleşen Laneth Bir Gece konseptinde sahne alan Metalium ve Radical Noise performansları da yılın en heyecan verici işleriydi.Türkiye’ye konuk olan yabancılar arasında ise Zorlu PSM’de sahne alan Lamb, şarkıları ile ruhumuzu yıllar sonra yeniden sarstı. Sonar Festival’de Moderat aynı heyecanı yaşattı.- Gelelim yerli sahnenin beğendiğim albüm ve single’lara... Bir sayı sıralamasına uymadan yazacağımı belirtmek isterim. Vega-Delinin Yıldızı, Ezhel-Müptezhel, Gevende-Kırınardı, Ars Longa-Yüreğim İmparator, Sezen Aksu-Biraz Pop Biraz Sezen, Ayşe Hatun Önal-Selam Dengesiz (Şarkıları canlı olarak katiyen söyleyemese de iyi bir albüm ortaya çıkarmıştı.), Yüzyüzeyken Konuşuruz-Sandal... Yılın hiç şüphesiz en çok ağza dolanan şarkısı ise Aleyna Tilki-Sen Olsan Bari oldu. Bu şarkıya dair hislerimde hep arafta kaldım. Ve en sürpriz şarkısı ise Deeperise’ın Jabbar ile ortak çalışması Raf oldu. Hem İngilizce hem de Türkçe versiyonunu neredeyse her yerde duyduk. İşin özü bu yıl ana akımı oluşturan müzisyenlerden yıllar sonra da dinleyeceğimiz şarkılar dinleyemedik. Alternatif müzik en güçlü dönemini yaşadı.- Ve tabii ki bu yıl yine çok fazla plak aldık. Malumunuz plaklar yeniden altın devrini yaşıyor. Birçok yabancı müzisyen plak kartonet tasarımı için büyük uğraşlarla ortaya çok özel işler çıkardı. Özellikle Arcade Fire’ın Everything Now albümünün plak tasarımını çok beğendim.Rap ve elektroniğin gücü- Bu yıl yurt dışında üç festivale gittim ve turnede olup yeni albüm çıkarmış birçok grubu canlı izleme şansım oldu. Öncelikle üç festivalde birden izlediğim Metronomy ile başlayacağım. Hep akşam üzeri çıkmalarına rağmen her seferinde karşısındaki kitleyi eğlendirmeyi bildi. Bu üç festivalde uzun zaman etkisinden çıkamadığım favori canlı performanslar ise London Grammar, Arcade Fire, Flying Lotus, Foo Fighters, Bon Iver, Mumford and Sons oldu. Seneye başka festivaller için uçak bileti almam için ilham oldular.- Bu yıl çıkan yabancı albümlerin çoğu elektronik alt yapıları ve genelde karamsar halleri ile dünyanın genelinin ruhunu gösteriyor gibiydi. Bir sayı sıralaması olmadan bu yıl benim için favori albümlerini sıralamak isterim The War On Drugs-A Deeper Understanding, The National-Sleep Well Beast, Bonobo-Migration, Sampha-Process, St. Vincent-MASSEDUCTION, Feist-Pleasure, Jay Z-4:44, Tyler, The Creator-Flower Boy ve King Gizzard & The Lizard Wizard-Flying Microtonal Banana... Pop müzik tarafından ilham verici işlere pek değil hiç şahit olamadık Lorde’nin Melodrama’nı es geçemezsek eğer. O yüzden seneyi yine rap, elektronik ve indie müzik kurtardı. Özellikle Amerika’da bu yıl rap müzik kabuk değiştirdi desek yanlış olmaz. Sanatçılar yazdığı şarkı sözlerinde daha kişisel ve cesur olmaya başladı. Aynı titizlikle müziğin sanatsal kısmı ile de ilgilenmeye başladılar.Stadyuma kayda gidiyoruzBJK Vodafone Park, futbol maçları dışında adeta bir yaşam alanına da dönüşüyor. Bu dönüşümde gençler için çok özel bir alan kuruldu, Vodafone FreeZone Stüdyo. Türkiye’nin dört bir yanından gençler burada kurulan stüdyoya, işinin ehli müzisyenler ile bir araya gelerek parçalarını profesyonel bir şekilde kaydedebilecek. Haftanın 6 günü stadyumun içinde açık olacak olan stüdyoya Freezonestudyo.com üzerinden online olarak rezervasyon yaptırıyor ve 4 saat boyunca çalışabiliyorsunuz. En büyük hedefleri ise müziğini geniş kitlelere ulaştırmak isteyen gençler için kayıt yapma ve tonmaysterden teknik destek almanın yanı sıra söz yazarlarından, bestecilerden ve diğer uzman müzisyenlerden koçluk alma ve albüm yapma gibi pek çok imkanı ileride sunacak olmaları. Dünyada bir stadyum içinde açılmış ilk müzik stüdyosunda internet sitesinden canlı olarak yayınlanacak konserler de yapılacak. Stüdyodaki ilk canlı konser ise Edis, Fatma Turgut ve Ozan Çolakoğlu’nun performansı ile 13 Aralık’ta gerçekleşecek.
Senede bir Salon İKSV’de tavşan maskeli Sleep Party People’a denk gelmezsek sezonu eksik hissederiz. İstanbul adeta onların arka bahçesi gibi... Danimarkalı multienstrümantalist Brian Batz’ın projesi olarak başlayan grup, Boards of Canada, David Lynch ve Erik Satie’nin çalışmalarından ilham alarak karanlık bir müzik ortaya koyuyor. Grup, 16 Aralık günü Salon İKSV sahnesinde bir kez daha hayranları ile buluşacak. Konser öncesi müzikal tutumlarını Batz ile konuştum.İstanbul seyircisi size çok alıştı. Buranın büyüsünü nasıl tarif edersin, buraya gelmeni sağlayan sebep nedir?İstanbul sahne almak için favori yerlerimden biri. Ayrıca turist olarak da favori şehrim. Bence sahnedeyken seyircinin bize nasıl tepki gösterdiği de buraya gelme konusunda diğer önemli ayrıntı. Şimdiye kadar orada birçok kez çaldık. Her seferinde şehrin hareketliliğinden çok zevk aldım. Gösterimize katılan kişiler genellikle özel ve değerli insanlardı. Ayrıca artık bir gelenek olarak her İstanbul ziyaretimde işten bir gün izin almayı deniyorum. Çünkü hepimiz şehirdeki ortamın tümüne hayranız ve onu yaşamaya çalışıyoruz.Son dönemde hangi seslerin sana ilham verdiğini söyleyebilirsin?Michael Brook’un ‘Hybrid’ini, Art Feynman’ın ‘Blast off Throuph The Wicker’ını ve Tom Club’ın Wordy Rappinghood’unu çok fazla dinliyorum. Üç albümün hepsi de şu an sevdiğim çok özel bir sese sahip.Elektronik müziğin karanlık tarafında olduğunuzu düşünürüm hep. Peki, sizi dans ettiren şarkılar neler oldu hep?Doğrusu çok fazla dans etmiyorum ama The Smiths’in müziğinde dans etmeyi seviyorum. Müzikleri ayaklarımı ve kalçalarımı hareket ettiriyor. Tahminim o ki elektronik müzik yerine The Smiths, The Cure ve Joy Division gibi daha eski bağımsız müziklerde dans etmeyi tercih ederim.Müzik değil şarkı sözlerimiz karanlıkLingering’i nasıl bir ruh hali içerisinde kaydettiniz? Eskisinden çok daha hüzünlü ama bir bakıma da umut dolu gibi bu albümdeki şarkılar...Albüm yapmak 3 yılımı aldı. Bu süreç boyunca hayatımdaki birçok farklı anı zihnimde yeniden gözden geçirmek zorunda kaldım. Mutlu olmak için müziğe önem verdim, bir yandan da şarkı sözlerim eskisine nazaran daha üzüntülü ve karanlık oldu. Bu gibi zıtlıkları seviyorum. Tahminimce bu yüzden sana biraz daha iyimser ve umut verici gibi görünebilir. Ama şarkı sözlerinin çoğunu dinlersen, albüme bakış açını değiştirebilirsin. O kadar karanlık da değil.Albüm artworklerinizin sanatsal bir duruşu var. Müziğinizin tamamlayıcısı mı olduğunu düşünüyorsunuz?Evet, ben de senin gibi düşünüyorum. Benim seçeneğim her zaman bu yönde oluyor. Roby Dwi Antono, tüm sanat işlerimizi yapıyor. O da genellikle albüm yayınlanmadan şarkı sözlerini bana sorar, albümün ne hakkında ve nasıl olacağına dair kısa bilgiler alır. Bu yüzden albüm fotoğraflarının da genellikle müziğimizi yansıttığını düşünüyorum.
Liars, tarihinin en farklı albümü TFCF ile karşımıza çıktı. Grup, 1 Aralık akşamı Salon İKSV’de sahne alacak. Öncesinde çılgın vokal Angus Andrew ile bir araya geldik ve müzik grubunda yer almanın zorluklarını konuştukLiars’ın 2014 yılında çıkardığı Mess albümü müziğin çizgiler ile tarif edemeyeceğine iyi bir örnekti. Punk, synth, elektronik, funk, pop birçok müzik türü duyduğunuz an harekete geçme isteği uyandıran bu albümde toplanmıştı. Mess, grubun kariyerinde ise başka bir kapının açılmasına da neden oldu. Aaron Hemphill ve Julian Gross grubu terk etme kararı aldı. Vokal Angus Andrew, yalnız başına kaldı ve bir grupta yer almayı evlilik olarak tarif edeceği TFCF albümü için kolları sıvadı. Bu yaz çıkan albüm, Angus’un solo albümü de sayılabilir. Liars 17 yıllık kariyerinin en kişisel sözlerine sahip, en hırçın ya da biraz ironi ile en naif albümüne imza atmıştı. TFCF’de Angus’un huzursuz vokali, fazlasıyla karanlık bir müziğin içinde çınlanıyor gibi... Liars’ın yarattığı bu yeni evreni ise 1 Aralık günü Salon İKSV sahnesinde izleyeceğiz. Hemen öncesinde Angus Andrew ile mail yoluyla bir röportaj yapma imkanım oldu. İşte Angus’un son dönemde yaptığı müziğe dair hissettikleri...Tarihimizin en kişisel albümüAlbüm artwork’ünde giydiğin gelinlik tam olarak neyin metaforuydu?Her zaman grup arkadaşlarımla evliymişim gibi hissettim. Şimdi onlarsız kendimi yalnız bir gelin gibi hissediyorum. 2017 yılında gelinlik kıyafeti içinde bir erkeğin bu kadar konuşulması beni şaşırttı. Yaşadığım yer olan Avustralya’da eşcinsel evlilik yasal değil. (Bu röportajı yaptıktan birkaç gün sonra gerçekleşen halk oylaması sonucu Avustralya halkı eşcinsel evliliklere “evet” dedi.) Aynı şekilde dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Türkiye’de de yasal değil. Umarım gelinlik giyme konsepti bir şekilde beni dinleyenleri daha duyarlı hale getirir ve insanlar eşcinsel evlilik fikrine dair daha az ön yargılı olur.TFCF grup tarihinin en kişisel albümü gibi... Albümün şarkılarını oluşturma sürecini nasıl tarif edersin?Evet, çok kişiseldi. Geçmişte Liars albümünü yazarken beni zorlayan duygularda “biz” kelimesinin ardına saklanabiliyordum. Şimdi ise durum değişti, başlangıçta gerçekten zor olduğunu fark ettiğim daha kişisel olan ‘ben’i kullanmak zorundayım. Bu gerçekten çok rahatlatıcı bir hismiş. Ama hepsinden önemlisi, şarkı yazma deneyimi çok farklı değildi. Geçmişte her zaman hep yalnız şarkıları yazdım. Bu seferki tek gerçek değişim, şarkılarımı göndermek için diğer grup arkadaşlarımın bulunmamasıydı. Başta biraz zordu. Ama sonuçta, kendime güvendiğim için de özgür hissettim.Hayatımda hiç bu kadar dram olmamıştıLiars’ın son dönemdeki müziğini nasıl tarif edersin? Sonuçta yola artık tek başına devam ediyorsun...Evet, fakat diğer müzisyenlerle çalışmayı bırakmadım. İşbirliğine ilgi duyuyorum, bu yüzden önümüzdeki günlerin neler getireceğini göreceğiz. TFCF için yaptığım müzik önceki iki albümden daha organik. Doğada duyduğun dalga ve rüzgarın ağaçlarda çıkardığı sesler gibi, albümdeki sesler şarkıların kimi zaman içinde kimi zamansa çok dışında. En başta da dediğin gibi bu sefer şarkıları daha kişiselleştirmek zorunda kaldım. Çünkü hayatımda olan biten çok şey vardı. Babam hayatının son günlerini yaşıyordu, bu yüzden onunla olmak için Avustralya’ya yani vatanıma geri döndüm. Daha sonra kaydı yapmaya başlarken, eşim bebeğimizi dünyaya getirdi. Sanırım hiçbir albümümde bu kadar drama bulunmuyordu.İstanbul’da nasıl bir sahne karşımıza çıkacak? Gördüğüm kadarıyla gelinlik ile de sahneye çıkıyorsun...Aslına bakarsan sana önceden söylesem bir sürprizi kalmazdı değil mi? Ama garanti edebileceğim tek şey, her Liars albümünden en az bir şarkı çalacağımız ve orayı dağıtacağımız.Yaratıcılık konusunda dürüst olmalısınızBir müzik grubunu ayakta tutan etkenleri nasıl tarif edersin?Yaratıcılık konusunda dürüst olmalısınız. Çünkü bu taklit edilemez bir şey. Popülerlik ile değil, tutku ile yönlendirilmelisiniz.Son dönemde çevrene baktığın zaman seni müzik yapmaya iten etkenler neler?Birçok albüm çıkarmış olabilirim ama hala müzisyen olmayı öğrenmeye devam ediyormuşum gibi hissediyorum. Şarkı yazmak ve müzik yapmak için pek çok yol var. Şarkı yazmak için birçok yeni ve farklı alanlar keşfetmem lazım. Daha çok albüm yapmak için de kesinlikle bu hissiyatlar beni aç tutuyor.Şu aralar neler dinliyorsun?Gerçekten ruh halime göre değişkenlik gösteriyor. Ama Vaporwave denilen bir tür ilham kaynağım olmakta. Reklamlardan bazı sesler alarak ve onları birleştirerek pop şarkıları haline getiriyorlar. Ortaya da yeni bir müzik türü çıkıyor. Tüketimle ilgili gerçekten ilginç bir eleştiri olduğunu düşünüyorum. Bu türün en sevdiğim sanatçılarından biri VEKTROID, bence senin de keşfetmen lazım.Her seferinde müziği farklı yorumladıkYeni nesil gençlere baktığım zaman müzikleri ya da çalışmaları bakımından yeterince cesur değiller. Sistemin çok içindeler. Liars’ı 17 yıllık tarihi boyunca sıradanlıktan çıkaran etkenlerden biri de ana akımın hep dışında olması mıydı?Aynen. Bence Liars’ın devam etmesinin sebebi hiçbir zaman ortada bir formül ya da bir sürecin bulunmamasıydı. Her albümde müziği tamamen farklı bir şekilde yorumlamanın yolunu keşfetmeye çalıştım. Bu da ana akım müziğinde başarı için sıkça kullanılan bir yol değil. Çoğu zaman gruplar “kendi seslerini” bulduklarında, onları tanımladığını sanarak bu sese sarılırlar. Fakat ben, yaptığım her şarkıdaki yaratıcılık sürecini ve o süredeki tecrübeyi daha doyurucu buldum. Bence projeye hayat veren, her şeyin bozulması çok kolay olduğunu unutmamak.TFCF şarkılarını çalmak senin için daha mı heyecan verici?Haha! Evet. Ama gerçekten insanın aklını başından alan şey ise bazı eski Liars şarkıları daha önce hiç canlı çalınmamış olması. 10 yıl önce yazdığım ve kaydettiğim bazı şarkılar canlı olarak hiç çalınmadı ve bu şarkıları sahneye taşıyabilmek heyecan verici. Bunun olmasına yardım ettiği için fantastik grup üyelerime teşekkür etmeliyim. (Gruptan ayrılan arkadaşlarına gönderme yapıyor.) Gerçekten ilham verici!Sahnede hala çalmaktan bıkmadığın şarkı nedir?Dürüst olmak gerekirse herhangi bir şarkımı canlı çalmaktan asla sıkılmam. Ama kesinlikte en hoşlandıklarımdan birisi ‘Sisterworld’ albümündeki ‘Scissor’. Her seferinde daha zorlayıcı ve cüretkar bir şekilde şarkıyı söylemem gerektirdiği için adeta bir meydan okumaya dönüşüyor. Sonra koro bölümünde şarkı patlıyor ve ben de kendimi bırakıyorum.