Ben çok kaçırmadım. Ama kaçıranlar için öneriler paketi hazırladım. Böyle özel günlerden sonra hepimiz zor hareket ediyoruz, çünkü normalde yiyeceğimizin iki-üç katını yiyebiliyoruz. Bu bir kerelik kaçırmayla her şey sona ermiyor. Ama “Nasıl olsa kaçtı” diye hiçbir önlem almadan yine yemeye devam ederseniz, tabii ki vücudunuz sizden öcünü alacaktır. Sonrası için işte önerilerim...Bir planınız olmalı.Bu tür yemeklerin ertesinde çoğumuz “kontrolü kaybettim” hissine kapılırız. Ancak unutmayın kontrol sizde, kaptan sizsiniz. Ne yiyeceğinizi siz belirliyorsunuz. Önemli olan beyniniz. Eğer siz “Yapacağım” diyorsanız, yaparsınız. Kendinizi hemen tartmayın.Çok yenilen akşamının ertesinde yapılan en büyük hatalardan biri! Gördüğünüz tabii ki hoşunuza gitmeyecek. Zaten hissetmiyor musunuz? O zaman bile bile sinir bozmak niye? Yediğiniz yiyeceklerdeki şeker, yağ, tuz, alkol nedeniyle kendinizi şiş hissediyorsunuz. Hemen egzersize başlayın. Ertesi gün bu duygu ortadan kalkacaktır. Kendinizi 2-3 gün sonra tartın. Artıklara dadanmayın.Yılbaşı gecesi için hediye gelen çikolatalar, kekler hâlâ duruyor mu? Kilo yapıcı yiyecekler adınızı çok iyi bilir ve siz onlara yanıt verinceye kadar sizi çağırırlar... Arta kalanları ihtiyacı olan birine verin. Eğer bunları yemeye devam ederseniz kilo almanız kaçınılmazdır. Çikolatalara el atmadan önce 5 dakika düşünün. Neden yiyorsunuz? Gerçekten o tada ihtiyacınız var mı? Yoksa yalnızlıktan, yorgunluktan veya can sıkıntısından mı yiyeceksiniz? Eğer duygusal nedenlerle yiyecekseniz, su veya bitki çayı için, bir 20-30 dakika bekleyin. Sakinleştiğinizi, vazgeçebildiğinizi göreceksiniz. Bol su için. Su doğal bir diüretiktir, yani idrara çıkmanızı sağlar. Toksinleri ve o gece kaçırdığınız alkol-tuzlu yiyecekler nedeniyle vücutta tutulan suyu atmanızı sağlar. Gün boyunca bol bol su için. Egzersiz yapın.Aldığınız fazla kalorileri yakmak için bayağı çaba gerekecek. Çok kaçırdığınız yemek veya günü izleyen hafta boyunca en az 3 kez 1 saat tempolu adımlarla yürüyün. Hafta boyunca 1000 kalori kadar yakmaya çalışın. Tempolu adımlarla 1 saat yürüyüşte ortalama 300 kalori yakılır. İyi uyuyun. Çoğu kişinin bilmediği veya farkında olmadığı bir gerçek var: Uyku kilolarla savaşta en iyi silahlardan biri. Yeterli uyumadığımızda stres hormonları aktive oluyor. Bu da kan şekerimizin dalgalanmasına ve de kendimizi daha çok aç hissetmemize neden olup bizi daha çok yemeye itiyor. Ertesi gün mutlaka erken yatağa girin ve 8 saat uyuyun. Frene basın!Vücuda giren kalori miktarını azaltmak gerekiyor. Sebze, meyve, çorba, balık, tavuk ağırlıklı beslenmeye geçin. Hamuru azaltın veya kaldırın. 2-3 dilim ekmek dışında hamurlu yiyecek yemeden birkaç gün geçirin, bakalım kendinizi nasıl hissedeceksiniz? Hamur yememeyi başardığımda hep harika hissetmişimdir kendimi.Yılbaşı sonrası depresyonuna girmeyinYılbaşında armağanlar alır-veririz, en güzel giysilerle partilere katılır, güler eğleniriz. Tatillere çıkılır... Kesenin ağzı açılır. Sonrasında bütün bu tatlı telaş biter, yerini derin bir boşluğa bırakır. Önümüzde birçok sorumlulukla dolu koca bir yıl bizi beklemektedir. Kredi kartlarıyla yaptığımız yüklü harcamaların da taksitleri ödenecektir. Üstelik kara kış bastırmıştır. İşte bu düşüncelerin karamsarlığıyla çoğu kişi hafif depresyona girer. İngilizler buna “post christmas blues” derler. Bu hafif depresyondan korunmak için en iyi yöntem mi? Spor yapmak! Spor endorfin denen keyif verici hormonların daha çok salgılanmasına yardımcı olur. Hem fit kalmanızı sağlar, hem de depresif olmanızı engeller.Lahana kürüyle hafifleyinYılbaşı yemeğinden sonra sabah tartıya çıkmaya gerek yok! Ben söyleyeyim; bir kilo kadar fazlasınız. Evde yılbaşında kalan bütün tatlılar, çikolatalar da koro halinde sesleniyorlar size: “Gel beni YE! Hemen! Gel beni YE!” Ama artık durma, toparlanma zamanı! Bugün pek iyi olamayacakmış gibi görünen, ama pişince tadı çok yerinde bir lahana yemeği tarifi veriyorum. Güzel bir kış yemeği bu; hafiflemek isteyenler denemeli.Yılbaşı sonrası lahana kürüKahvaltı 1 dilim ekmek 1 dilim light beyaz peynir 1 haşlanmış yumurta Şekersiz çay Öğlen 1 büyük tabak lahana yemeği 1 kutu sade Activia* 1 dilim ekmek * Activia probiyotik bakteri içeren bir yoğurt; yani vücudumuz için yararlı bakterileri içeriyor. Bu yüzden tercih ediyorum. Ara 1 elma Akşam (en geç 19.00) Büyük tabak lahana yemeği 1 büyük kase salata (1 tatlı kaşığı zeytinyağlı+limonlu) Akşam 2 mandalina yiyebilirsiniz.Dr. Bradley’nin light mutfağılahanaMalzemeler: Yarım lahana (küçük) 2 havuç rendesi 1 diş kıyılmış sarımsak 1 demet ince kıyılmış maydanoz El büyüklüğünde tavuk göğüs Baharat Hazırlanışı:Lahanayı ince kıyın. Tavuğu küçük parçalara ayırın. Tüm malzemeyi üzerini az geçecek suyla orta ateşte pişirin.*Kışın yemeklerime hiç tuz koymuyorum. Değişik baharatlarla şenlendiriyorum. Acı kırmızı biber favorim!
Bu köşeden tüketiciye, doğaya saygılı yiyecek-içecek üreticilerini de zaman zaman duyurmak, tebrik etmek istiyorum. İşte bir örnek: Hayat su 35 ülkeden 227 ürünün katıldığı Sri Lanka’daki World Star Ambalaj Yarışması’nda ödül almış. Neyle mi? Kısa boyun projesiyle! Hayat Su Genel Müdürü Yeşim Güra’ya sordum... * Nedir bu “Kısa Boyun projesi” ? Pet şişemizin boynunun uzunluğunu kısalttık. Kısa Boyun projemiz ile pet şişe ağırlığımızda yüzde 20, kapak ağırlığımızda yüzed 30 azalma sağladık. Şişemizin eski boynu ve yeni kısa boynu karşılaştırıldığında; 2008 yılına göre karbon ayak izimizi ve su ayak izimizi önemli oranda azaltmış olduk. * Karbon ayak izi ne demek? Karbon ayak izi, bir ürün veya hizmetin tüm yaşam döngüsü sırasında salınan CO2 (karbondioksit) ile diğer sera gazlarının toplam miktarıdır. Su ayak izi ise bir ürün veya hizmetin tüm yaşam döngüsü sırasında tüketilen toplam su miktarıdır. PET ve damacana ürünlerimiz için ilk kez 2008 yılında, hammadde tedariğinden tüketim sonrasına kadar olan süreç dikkate alınarak karbon ve su ayak izi etkisi hesaplanmaya başlamıştı. * Bu maliyeti artıran bir işlem mi? Niye tüm firmalar yapmıyor? Sürdürülebilir bir çevre adına başladığımız karbon ve su ayakizi projemiz ile piyasada öncü olduk. Günümüzde çevreyi korumaya ve sürdürülebilir çevreye karşı bilinç arttı. Diğer firmalara da bu konuda örnek olacağımızı öngörüyoruz.HProje İle elde edİlen kazanç 5 yIlda 15 mİlyon şişe * Bir şişenin kapak boyunu bu kadarcık kısaltmak bile insanlığa ne kadar büyük yarar sağlayabiliyor! Tebrikler! Amacımız pet tüketimimizi azaltmak. Son hesaplamalarımıza göre de proje ile elde edilen kazanç 5 yıl için yaklaşık 15 milyon şişe. * İleride dünyada su savaşları başlayacak diye ön görüler var. Su petrolün yerini alacak bu belli. Türkiye’nin ileride yetecek kadar su rezervi var mı? Örneğin sizin kaynaklarınız bize kaç yıl yeter?Türkiye’deki su rezervi hakkında yorum yapacak bilgimiz olmadığı için cevap veremiyoruz. Bizim her kaynağımız için elimizde veri yok. Ancak Pozantı kaynağımızla ilgili 100 yıl gibi bir sürede sorun olmayacağını yapılan hidrojeolojik çalışmalardan biliyoruz. Haftanın sözü “Sigarayı bırakmak çok kolay! Ben birçok kez yaptım!” Mark Twain -Amerikalı yazar(1835-1910) Dr. Bradley’nin light mutfağıBalkabağı çorbası Malzemeler:* Yarım kilo balkabağı * 1 soğan * 1-2 diş sarımsak* 1 yemek kaşığı biber veya domates salçası* 1 litre su* İstediğiniz baharat Hazırlanışı:Soğanı iri iri doğrayın. Sarımsağı dövün veya ince kıyın. Tüm malzemeyi birlikte kaynatın. Soğuyunca karıştırıcıdan geçirin. Üzerinde balkabağı çekirdekleri veya maydanoz yapraklarıyla servis yapın. * Kışın kiloyu korumada çorbalar imdada yetişiyor. Kilo vermek istediğimde hep akşamları çorba içerim. Bu çorbayı sulu isterseniz 1,5 litre suyla pişirebilirsiniz. Ama katı çorba daha tok tutuyor. Çorbalarıma tuz koymuyorum. Çocukken sigara dumanına maruz kalanların kanser olma riski artıyorBu gerçeği ortaya koyan Amerikan Ulusal Kanser Enstitüsü ve Mayo Klinik’in ortak çalışmaları... Yapılan çalışmalar sigara dumanına maruz kalan yetişkinlerin hastalıkları üzerine odaklanmıştı. Çocukluk döneminde sigara dumanına maruz kalmanın daha sonraki etkileri konusunda yeterince bilgi içermiyordu. Amerikan Kanser Araştırma Derneği Dergisi’nin Aralık sayısında yayınlanan araştırmaya göre, çocukluğunda sigara dumanına maruz kalan erişkinler, sigara içmeseler bile, daha fazla akciğer kanseri oluyor.Çalışmayı yöneten Dr. Curtis Haris “Çocukların erişkin dönemdeki sağlıkları için de sigara dumanına maruz kalmamaları gereklidir” diyor. Sİgaraya harcanan paraya çok acIyorumSağlık Bakanlığı verilerine göre sigaraya harcadığımız para yılda 14 milyar dolar. Bakın hangi meslek grubu daha çok içiyor:* Gazeteciler yüzde 64* Öğretmenler yüzde 51* Doktorlar yüzde 44* Politikacılar yüzde 27 Doktorlarda orana bakar mısınız? Neredeyse yarısı içiyor! Bir tıp doktoru olarak sigara içen doktorları çok ayıplıyorum ve kınıyorum. Genç bir kızken hep “Sigara içen biri benim erkek arkadaşım veya eşim olamaz” derdim. Eşim benden önce 20 yıl, günde 1-1.5 paket sigara içmiş. Onun rahatsızlığı için üzüldüğümü gören bir doktor arkadaşım aynen şöyle demişti:“Neden üzülüyorsun? Dua et, akciğer kanseri olmamış. Geçmişinde bu kadar sigara içmiş birinin akciğer kanseri olması daha büyük olasılıktı!” Tıp fakültesindeyken dikkatimi çekmişti: Akciğer kanserliler koğuşunun hepsi sigara içmiş veya içen kişilerdi. Geçen Hafta WHO (Dünya Sağlık Örgütü) ve Sigara ve Sağlık Ulusal Komitesi yetkilileriyle birlikteydim. WHO yetkilisi Dr. Douglas Betcherr 2 önemli uyarıda bulundu: * Paketlere sigaranın zararlarını gösteren resimler koyun. Caydırıcı oluyor. * Vergiyi artırın. Türkiye’de sigaraya uygulanan vergi oranı çok düşük.
Psikolog ve psikoterapist Zaza Yurtsever, hedefe yönelik konsantrasyonla yani hipnozla hastalarının zayıflamasına yardımcı oluyor. Yurtsever ile düşünce gücü yöntemini ve yağ bağımlılığını konuştum. Uzun yıllardır şişman insanları sağlıklı beslenmeye yönlendirmeye, hafifletmeye çalışıyorum. Hepsi değil, ama özellikle kadınların çoğunda, altında yatan psikolojik bir sorun olduğunu gözlemledim. Siz de şişmanlarla çalışıyorsunuz. Şişmanlık psikolojik bir sorun diyebilir miyiz? Şişmanlıkta eğer diyabet ya da tiroid gibi somut fiziksel nedenler yok ise ve kişi buna rağmen zayıflayamıyor ise bu, sorunun yüzde 100 psikolojik bir sorun olduğu anlamına geliyor. Psikolojik sorunlar kendilerini değişik şekillerde dışa vurur. Kiminde alkol, kiminde depresyon, kiminde şişmanlık olarak kendini gösterebilir. Aşırı yemek de var olan soruna karşı geliştirilmiş bir başa çıkma stratejisidir. Aşırı yemek bir bağımlılık mı?Tabii ki! Almanca’da obezite kavramının karşılığı “Fettsucht”dur. Yani yağ bağımlılığı. Vücut nasıl alkole, nikotine ya da kokaine bağımlı oluyorsa aynı şekilde yağa da bağımlı olabiliyor.Kaygılı olanlarda yağa bağImlılıık daha fazla Türk kadınlarında şişmanlığın en sık gördüğünüz nedenleri neler?Gelecek kaygısı, eşini kaybetme korkusu, yalnız kalma kaygısı... Kaygılı olanda yağa bağımlılık daha fazla. Size gelenlerin eminim daha öncesinde diyetisyen tecrübeleri vardır...Evet! Çoğu zaten birçok kez diyetisyene gitmiş oluyor. Psikolog en son geldikleri yer, son çare... Sağlıklı beslenme konusunda çoğu zaten çok bilgili. “Her türlü şeyi denedim. Bir türlü zayıflayamıyorum” deyip havlu atanlar da var. Bu durumdaki kişilere nasıl yaklaşıyorsunuz?Bilinçaltında zayıflarsa bir zarara uğrayabileceğini düşünebiliyor. Bir insan davranış değiştiremiyorsa, bunda kendisinin göremediği bir kazancı vardır. Buna sekonder (ikincil) kazanç deniyor. Şişmanlığın kazancı ne olabilir ki?Örneğin; kişi kendisine çok yükleniyor, çevrenin beklentilerine karşı şahsi sınırlarını çizemiyor, ya da sevilmek için çok fazla çaba sarf ediyorsa kendisini duygusal olarak çok fazla yorar. Bu durumda pozitif duygulardaki eksikliği yemekle gidermeye çalışır. Ve bu duygu giderme kişinin ikincil kazançlarından biridir. Bir başka örnek; kadının eşi şişman kadınlardan hoşlanmıyor. Kadın şişman olduğu sürece ona dokunmuyor. Kadın zayıflamaya çalışıyor ama bir türlü yapamıyor. Derininde belki de eşiyle birlikte olmak istemiyor. Bununla da yüzleşmek istemediği için zayıflayamıyor. Araya yağıyla mesafe koyuyor! Bu da başka bir ikincil kazancı gösterir.Yeme kültürleri değişmeden kilo vermek çom zor! Peki böyle bir kadına ne öneriyorsunuz? Zayıfla ama hayır demeyi öğren! Ve yaşamında karşılaşmış olduğun bu sorunu erişkin bir insan gibi çöz. Kişilere yaşadıkları bu problemi yapıcı ve erişkin bir şekilde çözmeleri konusunda destek oluyorum. Gerekli olduğu durumlarda ise çift danışmanlığı yapıyorum.Alkolü bırakana alkollü çikolata önermiyoruz. Sigarayı bırakana “Dumanlı ortamda bile bulunmayın” diyoruz. Peki yağ bağımlısına ne yapalım? Yeme mi diyeceğiz? Bir insanın diyelim ki 20 kilo fazlası var. Bunu 1-2 ayda almış olamaz. 2 yılda almış olabilir. Ama 2 ayda vermek istiyor. Bu beklenti gerçek dışı... Bu beklentiyle diyetisyene giden, diyetisyene baskı uyguluyor. O zaman diyetisyen de çok sıkı bir diyet vererek kişiyi baskı altına alıyor. Karşılıklı bir kısır döngüye giriliyor. Bu döngü içinde kısa sürede çok ciddi kilolar verilebiliyor. Ama bu kilolar yüzde 100 geri alınacaktır! Bunca yıllık deneyimlerimle söyleyeyim, yiyeceği dengeli biçimde kısmadan da kilo verilmiyor. Kalori indirgemek ve spor. Bu ikisi bir arada olmazsa olmuyor.Tabii ki insanların yeme kültürlerini değiştirmeden kilo vermeleri mümkün değil. Ancak bilinçle kontrol etmeye çalıştığın zaman bütün gün yemek düşünüyorsun. Oysa yemek de nefes gibi... Vücut ne zaman acıktığını, ne kadar yemesi gerektiğini bizden çok daha iyi biliyor.HİPNOZUN AMACI KİŞİYİ AZ YEMEYE SEVK ETMEK Gelelim sizin zayıflatma yönteminize... Siz düşünce gücüyle hafifletiyorsunuz. İngiliz kraliyet ailesinin eski gelini Sarah Ferguson’un bir sözü vardı “Zihninizi serbest bırakın, kalçalarınız da onu izleyecek!” Çok severim bu sözü ve doğru olduğunu birçok kez gözlemledim. Sizinki nasıl bir uygulama?Hedefe yönelik konsantrasyonla; yani hipnozla! Hipnozun amacı kişiyi az ve sağlıklı yemeye sevk etmek. Örneğin; masaya et, sebze ve tatlı gelecek. Kişi sebzeyi seçecek. Bunu da zorlanmadan yapacak. Hipnozda ayrıca spor ve su konusunda da telkinde bulunuyorum. Seanslar ne kadar sürüyor?Bir saat sürüyor. 15-20 dakikası hipnoza giriştir. 20 dakika kadar telkin. Son 10 dakikası kişinin uyanma sürecidir. Sonra durum değerlendirmesi... Hipnozdan korkuyor insanlar. Uyuyacaklarını, istemedikleri şeyler söyleyeceklerini düşünüyorlar. Çok tanımadığınız birinin yanında uykuya dalma duygusu, bu psikoloğunuz da olsa bazılarını rahatsız edebiliyor. Ama hipnoz kişinin bilincinin tamamen devreden çıktığı ve kontrolünü psikologa bıraktığı bir süreç değil ki... Olan bitenin farkında mı o sırada?Evet. Tamamen kişinin kontrolündedir. Desem ki “Yasemin, bu seanstan sonra git baklava- böreklere saldır!” Hemen uyanırsınız. Çünkü ortada hedefe ters bir komut var. Danışanın istediği dışında herhangi bir şey yapmanız mümkün değil.Hayal edebiliyorsan rahatlıkla zayıflarsınHipnoz seansında yaptığınız kişinin kendini zayıf hayal edebilmesi aynı zamanda, değil mi? Evet. 75 kilo ama 55’e düşmek istiyor. Önerim şu: “Kendinizi hep 55 olarak düşünün. Bikinili hayal edin... Bu kiloyla giysilerin üzerinizde nasıl görüneceğini düşünün, gülümseyin.” O zaman beyninize zayıf olduğunuza dair 5 duyu organıyla resim gönderirsiniz. Beyin de açlık-tokluk mekanizmasını ayarlayacaktır. Böylece otomatik olarak daha az yersiniz. Hayal edebiliyorsan yaparsın. Başarı yüzdesi nedir?Psikoterapi her üç kişiden 2’sinde etkili oluyor. Her tedavi şekli için böyle... Nasıl kemoterapi de herkeste olumlu sonuç vermiyor ise hipnozda da herkes aynı sonucu vermez. Onun için şişmanlık problemi yaşayan kişinin bir alkol bağımlısı gibi, doktor, beslenme uzmanı ve psikolog eşliğinde zayıflaması gerekir. Ve gerektiğinde de diğer bağımlılıklarda olduğu gibi grup terapilerine de katılmalıdır. Böyle bilinçli bir bakış geliştirmiş kişilerde tabii ki hipnoz da çok daha etkili olacaktır.Zaza Yurtsever kimdir?İlkokulu Türkiye’de okuduktan sonra ailesiyle Almanya’ya yerleşen Zaza Yurtsever 1997 yılında Marburg Philipps Üniversitesi Psikoloji Fakültesi’nde Klinik Psikoloji alanında yüksek lisans yaptı. 1997-2004 yılları arasında Berlin’de çeşitli kliniklerde ve kurumlarda psikolog ve psikoterapist olarak çalıştı. Bu arada Bilişsel Davranış Terapisi, Nöro-Linguistik-Programlama, EMDR ve Hipnoterapi egitimleri aldı. Beş yıl önce İstanbul’a yerleşen Zaza Yurtsever halen Nişantaşı’ndaki ofisinde psikolojik danışman ve psikoterapist olarak çalışıyor.Haftanın sözü“Dünyanın üzerinde bir hayalet dolaşıyor: Adı şişmanlık!” Zaza Yurtsever- Psikolog
Şair için su “yaşam iksiri!” Bilim adamları içinse bir besin öğesi. Aslında şairin tanımı daha uygun görünüyor. Çünkü su yaşam için oksijenden sonra en gerekli madde. Bir insan yemeksiz 3 hafta, susuz 3 gün, havasız 3 dakika yaşayabilir. IlSI North Amerika (yiyecek, içecek, gıda güvenliği, sağlık üzerine çalışan organizasyon) ve Türkiye Diyetisyenler Derneği’nin ortaklaşa düzenlediği uluslararası bir konferansa katıldım bu hafta. Konusu “Sıvı Tüketimi ve Sağlık” idi. Kışın gelmesiyle birlikte daha az su içmeye başlıyoruz. Su aklımıza gelmiyor. Şöyle bir düşünün; yaza göre en az 4 bardak daha az içtiğinizi göreceksiniz. Özellikle kadın danışanlarımda ciltte pullanma, döküntü, kuruluk yakınmaları artıyor kışla birlikte. 1’inci neden de yeterli su içmemek! Suyu artırınca cilt hemen nemlenmeye, kayganlaşmaya başlıyor. Konferansa katılan Dr. Laurent Le Bellego’yla konuştum... Dr. Bellego, son araştırmanızda su tüketiminin ülkeden ülkeye değişim gösterdiğini saptamışsınız. Yeterli su içiyor muyuz? Ne yazık ki hayır! Su ve diğer içeceklerin tüketimi ülkeden ülkeye değişiyor. Hiçbirinde yeterli değil. Nüfusun önemli oranı yeterli sıvı almıyor. Örneğin Fransa’da erişkinlerin yüzde 50’den fazlası yeterli miktarın altında su içiyor. Kişi başına tüketim günde 1.7 litre. Türkiye hakkında elimde veri yok, ama çok da farklı olduğunu düşünmüyorum. Herkes “Acaba yeterli su içiyor muyum” diye soruyor. Bir yetişkin günde ne kadar su içmeli?Bunu kesin olarak söylemek için ne kadar su kaybettiğini de bilmemiz gerekli! Kişiden kişiye değişiyor. Günde ortalama 2.5 litre su kaybediyoruz. Yiyecekle çok az su alıyoruz. 700 ml kadar. Bu yüzden günde 2 litre su içmeliyiz. Eğer egzersiz yapıyorsanız bu miktarı artırmanız şart! Siz “Özellikle çocuklar suya alıştırılmalı” diyorsunuz. Niçin? Bu çok önemli... Aynen doğru beslenme eğitimi gibi. Küçük yaşlarda bu eğitimi almayan, sonradan kemikleşmiş kötü alışkanlıklarını değiştirmekte çok zorlanıyor. Su içme alışkanlığını da küçük yaşlarda edindirmeliyiz. Günümüzde çocuklar genelde kalorili içeceklere yönelmiş durumda.Çay çok içilirse sıvı kaybını artırır İngiltere’de çocuk obezitesi üzerine katıldığım konferansta da bol şekerli, kalorili meşrubat ve gazozlar suçlanmıştı. Ama çocuklar diğerlerinin tadını alınca suyu tatsız, sıkıcı bulabiliyorlar. Anne-babaların bu içeceklere sınırlama getirmesini vurguluyorum. Siz su hakkında araştırma yapan bir bilim adamı grubunun başındasınız. Suyun sağlık için en büyük yararı nedir? Bir erişkinin vücudunun yarısından fazlasını su oluşturuyor. Bunu bilmek suyun sağlık için önemini zaten vurguluyor. Tam sağlıklı olma hali yeterli su içmekle mümkün. Ama suyun en iyi kanıtlanmış yararı böbrek taşını önlemesi. Türk halkı çayı çok seviyor. Yaz-kış çoğu kişi suyun yerine çay içmeyi yeğliyor. Çay vücuda suyun sağladığı yararları aynen sağlar mı? Çay içmek su içmenin yerini alabilir mi? Çaya düşkünlüğünüzü biliyorum. Çoğu kişinin şeker attığını gördüm. Bu da ekstra kalori ve şişmanlığa davetiye demek. Çayın kafein içerdiğini, fazla içildiği zaman diuretik (sıvı kaybını artırıcı) etki gösterebileceğini unutmayın.Dr. Laurent Le Bellego kimdir?Fransa Rennes Üniversitesi mezunu. Beslenme, enerji ve protein metabolizması üzerine doktora yapmış. Paris’te Danone Şirketler Grubu’nda “Suyun Sağlık Üzerindeki Etkileri” hakkındaki araştırmaları yürüten bilim adamlarının başında.Su içmek neden çok sağlıklı?1- Su içmek vücudumuzun çok daha iyi çalışmasını sağlar. Vücudumuzn yarısından fazlası sudan oluştuğuna göre durum açık: Bütün sistemlerimiz iyi çalışmak için suya ihtiyacı var. 2- Su vücudumuzu temizliyor. Dışkı, ter ve idrarla vücuttan zararlı atık maddeleri, yani toksinleri atıyoruz. 3- Kabızlığı önlüyor. Yeterli su içmediğimiz zaman kabız oluyoruz. Bağırsaklar su olmadan sifonu çekemiyor.4- Daha iyi koşmamızı sağlıyor. Kaslarımızın yüzde 70’i sudan oluşuyor. Suyumuz azaldığında kaslarımız çabuk yoruluyor.5- Daha hızlı ve iyi düşünebiliyoruz. Beynimizin de yüzde 70 ila 75’i sudan oluşuyor. Yani hızlı düşünebilmek için suya ihtiyacımız var.6-Daha rahat nefes alabiliyoruz. Su solunum yolarımızın içini döşeyen dokuların kurumasını engeller. Böylece daha rahat nefes alırız. 7- Cildimizin kurumasını önler. Aynen bir bitkinin susuz kalınca kuruması gibi, cildimiz de susuz kalınca kurur, güzelliği kaybolur. 8-Aşırı yememizi önler. Az su içen insanlar çok yemeye yönelir. Çünkü vücutları ihtiyaçları olan suyu yiyeceklerden almaya çalışır. 9- Kilo vermeye yardımcı olur. Fazla yağımızın eritilmesine destek sağlar. Metabolizmayı hızlandırır. Sosyal hijyen hareketini başlattıkDomuz gribi salgınıyla birlikte toplumumuzda hijyene dikkat arttı, hijyen bilinci gelişmeye başladı. Aslında toplum olarak büyük bir hijyen hareketi başlattık. Bir doktor olarak açıkçası bu beni çok mutlu ediyor.Gelin, şu hijyen ne demek bakalım. Hijyen sözcüğü Yunan temizlik ve sağlık tanrıçası Hygeia’nın adından geliyor. Sağlığı korunak ve sağlıklı yaşamak için yapılanlara hijyen diyoruz. Sadece ilaçla değil, kişisel ve profesyonel bakımı da içeriyor. Kişisel hijyen ise bir kişinin vücut sağlığı ve kendini iyi hissetmek için uyguladıkları... Bunun yolu da temizlikten geçiyor. Hijyene dikkat ederek hastalıklara yakalanma riskimizi önemli oranda düşürebiliyoruz. Yakalanırsak hafif atlatabiliyoruz, başkalarına hastalık yayma riskimizi de azaltıyoruz.Alışveriş merkezleri boşaldı El yıkamak, düzenli banyo yapmak, diş fırçalamak, manikür-pedikür, sağlıklı beslenme hep kişisel hijyen için uyguladığımız yöntemler. Bunları kişisel olarak uygulamak zor değil, ama ya girip çıktığımız yerlerde çalışanlar? Alışveriş merkezlerine çoğu insan mikrop kaparım korkusuyla girmemeye başladı.Bize servis yapanların hijyeni denetleniyor mu? Yiyecek-içecek servisi yapanlar ellerini yıkıyor mu, eldiven kullanıyor mu? Maske takıyor mu?Bozcaada’da bu yaz dondurmayı bir eli eldivenli, diğer eli eldivensiz servis yapan elemandan almayı reddetmiş ve uyarmıştım. Bu bir kandırmaca diye... Oysa kuyruktaki herkes paşa paşa dondurmasını alıp gidiyordu. Bilinçli tüketici, üreticiyi de bilinçli olmaya zorlar.Haftanın sözü“Binlerce kişi aşksız yaşamıştır, ama bir kişi bile susuz yaşamamıştır.” W.H Auden- Amerikalı Şair (1907-1973)Dr. Bradley’nİn light mutfağıMalzemeler: 1 baş sarımsak 2 orta boy havuç 2 kabak 2 sap kereviz 2 sap pırasa 2 yaprak lahana 1 litre suHazırlanışı: 1 litre kaynayan suya 1 baş sarımsak atın. Kereviz-havuç-kabak-pırasa-lahana gibi sebzeleri de doğrayarak ekleyin. 20-25 dakika kaynatın. Mikserden geçirin.Sepetteki SağlıkSarımsak Eski Mısır’da salgınları önlemek için kullanılırmış.Birinci Dünya Savaşı’nda ise sarımsak suyu antiseptik olarak karşımıza çıkıyor. Özel kokusunu ve iyileştirici etkisini kükürt bileşiklerine borçlu. Düzenli yenildiğinde soğuk algınlığı ve gribi önleyebiliyor. Yakalandıysanız da çabuk iyileşmenize yardımcı oluyor. Tiroidi iyi çalışmayanlar, dolaşım bozukluğu olanlara da yararlı. Ödemi çözmeye yardımcı, selülite karşı da etkili. Tansiyonu düşürüyor. Kanın pıhtılaşmasını engelliyor. 100 gramında 136 kalori var.
Gündemdeki konu GDO (genetiği değiştirilmiş organizmalar). Bunun öncesinde organik gıdaları konuşuyorduk. Tamam hepsi konuşulmalı ama biz uç noktalarda dolaşırken çok önemli başka konular gündem dışı kalıyor. “Sağlıklı olmak için bol bol balık tüketin” önerilerine uyan herkes hazır mevsimi diye bol bol balık yemeye çalışıyor. İyi hoş da, balığın içinde ne var hiç düşündünüz mü? Uzun süredir Marmara ve Karadeniz balığını afiyetle yiyemiyorum! İçindeki kurşun, civa oranlarını, sağlığa zarar verecek düzeyi geçip geçmediğini bilmeden yemem ben o balığı.Dünyada civalı bileşiklerle kirlenen gıdaların tüketilmesiyle meydana gelen olaylardan sonra Japonya ve Amerika’da gıdalardaki civa oranı takip edilmeye başlandı. Balık dışındaki gıdalarda cıva oranının çok düşük olduğu gözlemlendi.Dünya Sağlık Örgütü’ne göre gıdada bulunacak cıva miktarı, 5 mg/ kg’ı geçmemeli. Örneğin; Amerika ve Kanada’da da ton balığında bulunan civa miktarının bu oranın üstünde olduğu belirlenince o dönemde satılan ton balıkları piyasadan çekilmiş. Ağır metaller hangileri?İlk akla gelenler; kurşun, civa, kadmiyum. Ne zararları var?Kurşun: Kansızlık, böbrek, beyin ve erkeklerde üreme fonksiyonlarına zarar veriyor, kadınlarda düşük, çocuklarda öğrenme bozukluğu yapıyor. Kadmiyum: Karın ağrısı, ishal, kusma, bağışıklık sistemi, merkezi sinir sistemi hasarları, psikolojik bozukluklar. Civa: Beyin fonksiyonlarına zarar, sinir sistemi bozukluğu, DNA yapısında bozulmalar, alerjik reaksiyon, deri döküntüleri, yorgunluk, baş ağısı. Sakat doğum, düşük. Spermlere zarar veriyor. Hangi balıklar ağır metalleri daha çok bulunduruyor? Dip balıkları; yani levrek, kefal, lüfer, barbunya, kalkan.Denizin yüz metrelik üst kısmında yaşayan balıklara yüzey balığı deniyor. Hamsi, istavrit, uskumru, palamut yüzey balıklarıdır. Daha aşağıda yaşayanlara da dip balığı deniyor Neden dip balıklarında daha fazla toksin var?Deniz dibi kirliliğin çöktüğü kısım. Dipte beslenen balık ağır metal, tarım ilaç kalıntıları, petrol artıkları vs yiyor. Uzmanlar, dip balıkları ve midyelerde ağır metal oranının Çevre Bakanlığı’nın su ürünleri yönetmeliğinde verdiği limit değerlerden fazla çıktığı konusunda uyarıyor.Vücuttan atılamıyorlar mı?Ağır metaller vücuttan hemen atılamıyor! Civanın (vücutta, alındığı miktarın yarısına inme süresi) yarılanma süreci 70-80 gün. Yani kolay kolay vücuttan atılmıyor. Bu sürede vücuda önemli zararlar veriyorlar. Uzun süreli tedavi gerekiyor. Hangi balığı yiyelim? Ağır metal açısından değerlendirildiğinde; uzmanlara göre nehir balıkları veya açık denizde kurulan balık çiftliklerinde yetiştirilen balıklar daha sağlıklı görünüyor.2007’de The Indepent’da yayımlanan makaleden* Endüstriyel Devrim’den sonra gökten 3 kat fazla civa yağıyor. * Balık yemek toksik metallerle karşılaşma riskini artıran birincil neden * Bebeklerin üzerinde civanın toksik etkisi var. * Civa erkeklerde kalp krizi riskini artırıyor.Peki biz ne yiyeceğiz?Bunları okuyunca insan paniğe kapılıyor, aynı zamanda sinirleniyor, değil mi? Haklısınız! Uzun bir süre Londra’da yaşadım, beslenme uzmanlığı diplomamı orada aldım. İngilizler çok okur, sorgular, hakkını ararlar. Bu da bir arz talep sorunu. Biz tüketici olarak sorguladıkça yetkililer, satıcılar bir çözüm getirmeye, açık olmaya, daha sorumlu davranmaya yöneleceklerdir. Bana gelince; Marmara ve Karadeniz balığını haftada 1’den fazla tüketmiyorum. Kutu ton balığını çok severdim. Artık çok nadir yiyorum.BBC’de 2002’de yayımlanan bir haber:Uluslarası araştırmacılar grubu civayla kalp hastalığı arasında direkt ilişki buldu. Köpekbalığı, kılıçbalığı, mezgitte yüksek oranda, donmuş ton balığında daha az oranda civa saptandı. İngiltere Yiyecek Standartları Kurumu hamile ve çocukları bu balıkları yememeleri konusunda uyardı.İngiltere Yiyecek Standartları Kurumu’nun sitesinden: Tüm balıklarda civa var mı?Hemen hemen tüm balıklarda az oranda bulunuyor. Ama bazı türlerinde daha çok var. Hangi balıklarlarda daha fazla civa var?Kılıçbalığı, marlin (bizde yok)... Ayrıca ton balığına da dikkat edilmeli. Ton balığı yiyebilir miyim?Evet. Ama eğer hamileyseniz haftada 4 orta boy kutu veya 2 adet ton balığı parçasını geçmeyin. (Ben hamilelere ton balığı önermiyorum.)Dolgun vücuduyla övünen ilk modellerden biri: Heidi KlumHeidi Klum mutlu bir kadın, her halinden belli oluyor. 4’üncü doğumundan 6 hafta sonra podyumdaydı. Üstelik çamaşır defilesinde! Ve de çok güzel görünüyordu, ışıl ışıldı. Hamilelikte 20 kilo kadar almış. Hâlâ vermesi gereken 11-12 kilosu daha varmış. Bu fazlalıklarını vermek için ne mi yapıyor? Evinde bir trainerla çalışıyor. Yürüyor, ağırlık kaldırıyor ve topla çalışıyor. “Çok sağlıklı besleniyorum, bol su içiyorum, süt veriyorum ve çok hareketliyim” diyor.
Bana göre Türkiye’nin en şık kadınlarının başında gelir Dilek Hanif. Karizmatiktir, giysilerini çok güzel taşır, üstelik hep fittir. Kısacası kendini iyi taşıyan bir kadındır. Peki 2 doğum yapmış olmasına rağmen bu kadar dar kalmayı nasıl başarıyor, sordum... * Genetik mi bu ince yapı?Hayır! Annem kilolu bir kadındır örneğin. Ben böyle kalabilmek için ciddi çaba sarfediyorum. * Neler yapıyorsunuz?Haftada 1 gün özel hocayla 1 saat çalışıyorum. 1 gün pilates yapıyorum. Haftada 2-3 gün de bantta yürüyorum. * Beslenme şekliniz nasıl? Bir günde neler yersiniz?Kahvaltı: Koca bir kase maydanoz, dereotu, nane, kırmızıbiber, yarım dilim keçi peyniri, 1 dilim çavdar ekmeği. 1-2 günse sadece meyve salatası yiyorum. Öğlen: Evden ofisime yemek taşıyorum. Sebze + ızgara tavuk. Arada 1 dilim ekmek+ 2-3 ceviz veya 1 meyve yiyorum.Akşam: Çorba ve sebze. Haftada 3 akşam da balık yiyorum. * Ya kırmızı et? Hiç mi yemiyorsunuz? Haftada 1 gün bonfile yerim. * Bu saydıklarınıza göre yiyeceklerle yeterli kalsiyum almıyorsunuz ama... Kadınlarda sizin yaş grubunuzda kalsiyum osteoporozu önlemek için çok önemli. Destek alıyor musunuz peki? Evet, kalsiyum hapı kullanıyorum. n “En lezzetli ve light tarifim” diyeceğiniz bir tarif alayım mı sizden? Çok sevdiğim bir salatam var. Lahanayı incecik doğruyorum. İçine dereotu ve taze kişniş de ekliyorum. Sonra üzerine 1 yemek kaşığı light soya sosu gezdiriyorum. Nefis oluyor! *Dr. Bradley’nİn light mutfaĞI KIŞ çorbasI Malzemeler:* 1/4 lahana* Yarım karnabahar* 2 havuç* 2 kabak* 2 sap pırasa* 1 kereviz* 1 soğan* Zencefil rendesi* Baharat * Limon suyu (isteğe bağlı)* 2 litre su Hazırlanışı:Tüm malzemeyi doğrayıp, birlikte kaynatın. Limon suyunu kasenize ekleyebilirsiniz. *Sepettekİ SaĞlIk LahanaBinlerce yıldır ekilen bir sebze.Çinliler Büyük Duvar’ın inşaası sırasında çalışanlara lahana turşusu dağıtırlarmış. Kırmızı lahana ve Brüksel lahanası da aynı aileden. Astım, öksürük, soğuk algınlığı ve nezle gibi solunum yolları hastalıklarına birebir. İçerdiği iyot sayesinde tiroidin çalışmasına yardımcı oluyor. Kilo verme programlarının baş tacı. Bol lif içeriyor; bu da tokluk hissini artırıyor. 100 gramında 26 kalori var. ***Eti sağlıklı ve lezzetli pişirmenin püf noktasını buldum! Eti yağsız pirdiğim zamanlar hep tavaya veya fırın ızgarasına yapışıyordu. Etin üzerinde koyu izler kalıyor, kuru oluyordu. Bir süredir Tefal’in ızgara tavasını kullanıyorum. Elimde diğer tavaları vardı, ama bu çok farklı! Geniş bir tava, içine bol et alabiliyor. Hiç yağ-su koymuyorsunuz. Kısık ateşte fırında pişmiş gibi bir tat elde ediyorsunuz. Sağlıklı et-balık pişirmek isteyenlere şiddetle öneriyorum. Fazla et yemek kabızlığı da beraberinde getirir Kurban bayramında büyük olasılıkla et tüketiminiz artacak. Kabızlık sizi bekliyor demektir! Önerim ızgara etin yanına bol ıspanak yapın. Ispanakta tüm yeşil yapraklı sebzelerde olduğu gibi lif boldur. Tuvalete çıkmayı kolaylaştırır. En sağlıklı yolu buharda pişirmek. Üzerine zeytinyağı gezdirin. “Yok ben ıspanak sevmem” derseniz, meyvelerden mandalina ve portakal da bağırsağı hareketlendirmek için iyi çözümler. Bunların önemli bir artısı da içlerinde bol C vitamini olması. C vitamini etin içindeki demirin vücutta daha kolay emilmesini ve kullanılmasını sağlar. *Önce içinizdeki şişman kadınla dost olun Bazen içimde sürekli yemek yemek isteyen şişman kadına söz geçiremiyorum. Beni ezip geçiyor! Ne mi yapıyorum böyle bir dönemde? Bir oturuşta 5 dilim tereyağlı, ballı ekmek götürebiliyorum. 1 paket çikolatayı yok edebiliyorum. Hızlı hızlı tıkınırcasına yemek deniyor buna. Önce bunun ne zaman olduğunu saptamanız gerekiyor. Genellikle bu tıkınırcasına yeme şekli kadınlarda adet öncesinde gelişiyor. Eskiden “Niye yiyorum” diye kendimle kavga ederdim. Şimdi içimdeki şişman kadınla barıştık. “Tamam seni doyuruncaya kadar yiyeceğim” diyorum ve yiyorum! Ertesi sabah sadece meyve yiyip, çorbamı içiyor, bantta 40 dakika ter atıyorum. 40 yaşın üzerindeki tüm kadınlar... Bu ince kalma çabası hep sürecek. Kabullenin ki yaşam kolaylaşsın. * Bayramda kilo almayan var mı? İyi bayramlar! Tatillerde herkes yer içerken “Kilo almayayım” diye yemeden durmak zordur, bilirim. Eğer 1 haftalık tatile çıkıyorsam kendime 1 kilo alma opsiyonu tanıyorum. Çoğunlukla hiç almadan dönmeyi başarabiliyorum. Danışanlarıma önerim 1 haftalık tatilde 1-1,5 kilodan fazla almamaları! Dönüşte bu kadarı kolaylıkla verilebiliyor. Bayram tatilinizi keyifle geçirin. Ama hemen sonrasında frene basmaya başlayın. Tarifini verdiğim kış çorbası çok doyurucu ve lezzetli. Bayram sonrası haftada en az 3 gün şu mönüyü uygulayın: Kahvaltı1 dilim ekmek30 gr light peynirŞekersiz çay ÖğlenIzgara tavuk veya balıkSalata veya sebze Ara (16.00-17.00)1 kutu Activia1 elma rendesi1 çay kaşığı tarçın(Uğraşamam diyene sadece 1 elma+ 1 küçük kutu light yoğurt) Akşam1 büyük kase kış çorbası1 dilim ekmekBüyük bir salata (1 tatlı kaşığı zeytinyağlı-limonlu) Saat 21.001 elma / 1 portakal/ 2 mandalina/ 1 armutMeyvelerden birini seçin. Bu akşamlarda bir tür oruca girdiğinizi düşünün. Buna ben “fren” veya “Kalori indirgeme akşamı” diyorum. Genelde akşamları ekmek yemiyorum. Eğer şeker hastalığı veya şeker dengesiyle ilgili bir sorununuz varsa mutlaka ekmek de ekleyin. Önceden kafanızı böyle bir yeme biçimine set ettiğinizde çok kolay yapılıyor. Kaçırmıyorsunuz! Haftada 2-3 akşam kalori kısıtlaması yapınca bile kilo vermeye başlıyorsunuz.
Kış geldi! Havaların soğumasıyla birlikte sizin de cildinizde pullanmalar, kuruluk başladı mı? Kışın cildimi korumak için kare asım şöyledir: Su (+ bol bitkisel çay), 7 saat uyku, balık yağı, 500 mg C vitamini. Deneyin, çok yararını göreceksiniz. Krem olarak da bir Türk doktorunun kremlerini denedim, beğendim ve kullanıyorum. Ünlü dermatolog Dr. Ahmet Günay Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdi.Ülkemizde ilk kez bir cilt doktoru kendi adını taşıyan bir krem ve deodorant serisi çıkardı! Fikir nerden çıktı? Bu kremlerin içinde ne var? Uzun yıllar dermatoloji konusunda cilt hastalıklarını tedavi etmeye çalışırken tıbbın her branşında olduğu gibi, dermatolojide de koruyucu hekimliğin ne kadar önemli olduğunu anladım. Cildin yaşlanmasını, kırışmasını ve hastalanmasını engelleyecek organik maddeleri (zeytinyağı ve e-vitamini gibi..) hastalarıma tedavi sonrası ya da gençlere cilt yaşlanmasından korunmaları için önermeye ve bunları bir krem bazında toplamaya karar verdim. Ben bu kremin tamamen formülünü hazırlıyor, hastalar üzerinde etkilerini inceliyor ve kremin yapımını profesyonellere bırakıyorum. Biz kadınlar kremlerin aşırı pahalı olmasından şikayetçiyiz! Sizin seride fiyatlar nasıl? Neredeyse yarı yarıya... Eczanelerde sunuldu. Şu anda ilgilenen birkaç yabancı ülkeyle de görüşmelerimiz sürüyor. Dilerim ülkemize döviz kazandırıcı bir ihracat hamlesi de olabilecektir.. Deodorant ve deolu mendiller de var çıkardığınız sette... Deolar çantalarımıza akıyordu. Bu mendilleri artık yurtdışından almaya gerek kalmadı. Aşırı terleme bana başvuran hastalarda önemli bir yüzdeyi oluşturuyor. Piyasada satılan deodorant ve anti-perspirantların gerçekten güzel kokular verdiğini ancak aşırı terlemeyi engellemediğini gördüm. Bu konudaki etkisi uzun yıllardır bilinen aluminum klorid maddesini zaten hastalarıma eczanelerden temin edebilecekleri el yapımı formüller olarak reçeteliyordum. Bu formülü bir roll-on olarak koltuk altına ve tek kullanımlık mendillere emdirilmiş olarak tüm vücuda uygulamak üzere hazırlanmasını düşündüm. Roll-on ve mendillerin etkisi, kullanıldığı bölgede ter bezlerini büzerek oluyor ve en az 24 saat etkili oluyor. Renksiz ve kokusuz olması ve kullanıldığı bölgede aşırı terlemeyi düzenlemesi kullanıcılar açısından en büyük avantajları. Geçtiğimiz ay düzenlenen Istabul Fashion Week’in bazı organizatörleri de ürünümüzü duymuşlar ve hafta boyunca organizasyonda kullanmak üzere ürünümüzden faydalandılar. Tek kullanımlık mendillerimiz, birçok isim yapmış otelde, personellerinin kullanımı için büyük istek alıyor. Meyve ve sebzeleri taze tüketin, en az 2 litre su içinKışın sağlıklı bir cilt için ne yapmalı?Güneş koruyucular bir dermatolog tarafından cilde uygun olanı seçildikten sonra, kış mevsiminde de mutlaka kullanılmalı! Kış aylarında sık görülen pullanma ve soğuktan etkilenerek kızarma sorunları için uygun nemlendiriciler seçilmeli. Doğal olarak zeytinyağının besleyici ve E-vitamininin koruyucu, besleyici ve cilt yaşlanmasını geciktirici etkisinden faydalanmak için bunları içeren kremleri öneriyorum. Piyasada narlı, elmalı kremler var... Bunların olumlu etkisi olabilir mi? Bir etkisi olduğunu düşünmüyorum. Yurdumuzda bol miktarda bulunan sebze ve meyveyi suyunu sıkarak ya da yiyerek tüketmek hem cildimiz hem de bağışıklık sistemi açısından daha faydalı!Ben de sizinle aynı görüşteyim. Canlı yiyeceklerin biyoyararlanımı daha yüksek! Ya su? Suyu biraz artıran danışanlarım ciltleri inanılmaz güzelleşti..Günde 1,5 - 2 lt su mutlaka içilmeli ancak çay, kahve gibi sıvılar değil, içme suyu olarak tüketilmelidir. Böylelikle cildin içeriden nem kazanması sağlanabilir.Balık yağı ve zeytinyağı cilde iyi gelirCildimiz de vücudumuzun bir organı olduğundan gıdalar konusunda diğer organlarımızdan ayırmamak gerekiyor. Cildimizin daha sağlıklı olmasını sağlamak için; bol sebze tüketin. Cilde iyi gelen balık yağını bu mevsimde bol miktarda bulunabilen yağlı balıklardan alın. Ana maddesi zeytinyağı olan Akdeniz diyeti uygulayın. Bu bahsettiğim yiyecekler sağlıklı bir bünye için zaten gerekli olan yiyeceklerdir.Dr. Bradley’nin light mutfağıFIRINDA AYVAMalzemeler: 3 ayva 30 adet fındık 30 adet siyah üzüm 1 tatlı kaşığı tarçın Hazırlanışı:Ayvaları ortadan ikiye bölün. Üzerlerini geçecek suyla 15 dakika kadar kaynatın. Bıçak girebilsin, ama çok yumuşak olmasın. Suyunu süzüp soğumasını bekleyin. Soğuduktan sonra bıçak ve tatlı kaşığı yardımıyla ortalarını oyun. Pişirme kağıdı serdiğiniz fırın tepsisine dizin. Bir kasede fındık, üzüm, tarçını 2 yemek kaşığı suyla karıştırın. Her yarım ayvanın içini bu karışımla doldurun. 170 derecede 15-20 dakika pişirin.Sepetteki SağlıkAYVA Bol pektin içeriyor; bu nedenle kan şekerini dengelemede, tokluk hissi yaratmada etkili. Kanı sulandırıyor. Kadınlarda zor geçen adet dönemlerini hafifletebiliyor. İshale iyi geliyor. B grubu vitaminleri içerdiği için sinir sisteminin sağlıklı çalışmasına yardımcı. 100 gramında 57 kalori var.
Kilo vermenin mantığı çok basit, ama uygulamak zor biliyorum! Etrafımdaki çoğu kişi yakınıyor: ‘Kilom azıcık kıpırdasa hevesim artacak daha çok çaba göstermeye, ama hiç kıpırdamıyor, hep aynı kiloda takılıp kaldım.’ Tamam, yılbaşı var önümüzde hadi biraz kıpırdatalım sizi! Herhangi bir sağlık sorununuz yoksa uygulayabileceğiniz bir program önerceğim. Yapın şu verdiğimi, ertesi gün kilonuzdaki farka bakın, bana yazın lütfen. En az 1/2 kg fark edecek. Bu kadarın bile kadınları nasıl zıplatacağını bilirim!Kahvaltı1 elma (orta boy-yeşil veya kırmızı) Öğlen Izgara balık Çoban salata (yağsız-limonlu)Ara1 armut Akşam1 kase çorba Salata (yağsız) Ara (20.00-21.00) 2 mandalina Not: Sevdiğiniz meyveden gün boyunca sadece 3 porsiyon da yiyebilirsiniz.Ben atladım, siz atlamayın! Göz tansiyonunuzu ölçtürün!Çocukluğumdan beri gözlerimle uğraşıyorum! Genetik mirasla 7-8 derece miyoptum. Lazerle miyopi düzeltme operasyonu geçirdim. Ardından 12 yıl sonra katarakt tanısı kondu! Ameliyat olacağım sırada da Glokom saptandı. Yani göz tansiyonu! Doktor olmama rağmen atlamıştım! Kör olabilirdim! İşte size gözlerinizi ücretsiz muayene ettirmek için bir fırsat! Türk Oftalmoloji Derneği; Pfizer Türkiye, MSD Türkiye, Optronik Optik ve Elektronik Cihazlar, Abdi İbrahim ve Alcon firmalarının katkılarıyla Türkiye’nin göz sağlığı için yola çıktı... Sağlık ekibi 5 Kasım 2009’da ‘Glokom’a Göz Yummayın TIR’ı ile İstanbul’dan yola çıkmış. 5 Ocak 2010 tarihine kadar 15 ilde 16 noktada yaklaşık 6 bin kişinin ücretsiz göz taramasını gerçekleştirecekler.“Glokom’a Göz Yummayın TIR”ı ne zaman nerede olacak? 15-16 Kasım Konya 18-19-20 Kasım Kayseri 21-22-23 Kasım Adana 24-25 Kasım Gaziantep 1-2 Aralık Diyarbakır 4-5 Aralık Erzurum 7-8 Aralık Trabzon 10-11 Aralık Samsun 13-14-15-16 Aralık Ankara 18-19 Aralık Aydın 20-21-22-23 Aralık İzmir 25-26-27 Aralık Bursa 29-30 Aralık İzmit 2-3-4-5 Ocak İstanbul Anadolu yakasıGlokom nedir?Göz tansiyonu; göz içi basıncını yükselmesi. Hastalık tedavi edilmezse körlükle sonuçlanıyor. En sık görülen ikinci körlük nedeni.Tanısı kolay mı?Sinsi seyreden bir hastalık. Bu yüzden erken tanıda geç kalınıyor. Uygulanan en önemli tanı yöntemleri göz tansiyonunun ölçülmesi (tonometri), görme alanı muayenesi ve görme siniri analizidir. Bunların hiçbiri sırasında acı, ağrı hissetmiyorsunuz. Hangi yaşta sık rastlanıyor?Her yaşta rastlanabilir. Hastaların yüzde 75’i, 65 yaşın üzerinde.n Riski neler artırıyor?Aile öyküsü, şeker hastalığı, göz yaralanmaları, miyop, hipertansiyon, retina hastalıkları. Tedavisi var mı?Tam olarak iyileştirilemiyor. Ama kontrol altında tutulabiliyor. n Glokomun belirtileri neler?Türleri var. Bir türünde sinsi bir şekilde herhangi bir belirti olmaksızın başlar. Görme kaybı başlangıçta hasta tarafından fark edilmiyor; hücre kaybı çok ileri düzeye geldiğinde, hasta görmesinin azaldığını fark edebilir. Görme hücre kaybı, çevre görme alanından başlayarak merkeze doğru ilerler. Glokom tedavi edilmezse zaman içinde görme alanı kaybı genişleyerek, “tünel” görüş ve sonra tam görme kaybı ile sonuçlanır.