SEVİLEN dizilerin başarılı oyuncusu Deniz Barut Kara Para Aşk’ta Pınar karakteriyle ekranlarda. 31 yaşındaki oyuncu genç yaşta evlenip anne olmayı tercih etmiş. 8 ve 6 yaşında iki oğlu olan Barut, “Oyunculuk konusunda kendimi geliştirmek için çalışıyorum. Çocuklarım hayatıma yön veriyor. İyi ki doğurmuşum” diyor.Kendimi geliştirmek için çok çalışıyorumKara Para Aşk’ta rol alan Deniz Barut, işini severek yapanlardan. “Oyunculuk adına kendimi geliştirmek için mücadele veriyorum” diyor. Aynı zamanda evli ve çocuklu olan oyuncu, eşinin kendisine her konuda destek olduğunun altını çiziyor.İzmir’in havasından mı suyundan mı nedir İzmirli kızların bu güzelliği? Ben Denizli’de doğdum. Arnavutum. Dedem Prizren’den göçüp gelmiş... Ama voleybol oynadığım dönemlerde yani 15 yaşından itibaren İzmir’de yaşadım... İzmir, Denizli farketmez; bence işin sırrı Egeli olmakta...Anneye mi babaya mı benziyorsunuz?Babama çok benzerim, halalarıma da... Huyum suyum herşeyim onlara benzer.Sporculuk da var galiba?Küçük yaştan itibaren voleybol oynadım. Profesyonel olarak da Karşıyaka ve Göztepe klüplerinde oynadım. Küçük yaşta ailemi Denizli’de bırakıp İzmir’e gitmek büyük bir olaydı benim için. Annemle babamın bana olan güveni, öngörüleri ve müthiş cesaretlerine hayran kaldım hep. Şimdi ben kendi çocuklarıma yapar mıyım acaba diye düşünürüm her zaman. Benim için hayatımın en önemli yıllarıydı. Kendi ayaklarımın üzerinde durduğum, büyüdüğüm, yalnız kaldığım, en çok mücadele ettiğim yıllar... Antrenörlerimden, takım arkadaşlarımdan sporcu olmaktan çok şey kaldı bana. Hala aynı disiplinle ve azimle yaşıyorum; işim için de hayatımı organize etmek için de.Erkan Can’la oynamak büyük mutlulukEğitiminiz ne üzerine?Voleyboldan dolayı Ege Üniversitesi Besyo’ya girdim. Ancak voleybolu bıraktıktan sonra her şey değişti tabii. Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi Fotoğraf ve Video Bölümü’nden mezun oldum. Fotoğraf ile ilgili çok güzel planlarım var, bir gün onlara da sıra gelecek. Hepsini hayata geçireceğim günü sabırsızlıkla bekliyorum. Ama her şeyin bir zamanı var tabii en uygun zamanı, sıra bekliyorlar. Habercilik falan derken nasıl başladı oyunculuk serüveni?Faruk Bayhan’ın çok önemli desteğiyle Star TV haber merkezinde işe başladım. Kamera önüne ve arkasına dair çok şey öğrendim. Program, haber, spor, hava durumu, muhabirlik derken çok çalıştım. Aynı dönemde idealim olan oyunculuk için de kendime yatırım yapmaya başlamıştım zaten. Sabahtan akşama kadar haber merkezinde çalışır akşamları Şahika Tekand Tiyatrosu’nda derslere giderdim. Daha sonra Anthony Bova Workshopları başladı. Bana çok iyi geldi. Şimdi ise Merve Taşkan ile çalışıyorum. Oyunculuk adına kendimi geliştirmek için mücadele veriyorum. Durmadan da devam edeceğim. Bunun sürekli devam etmesi gereken ve sanılanın aksine hiç bitmeyen bir yolculuk olduğunun farkındayım.İlk proje neydi? Belli ki iyi gitmiş ve senelerdir var olduğunuza göre...Ben işimi çok seviyorum. Şimdiye kadar çalıştığım her setten bir şeyler öğrendim. Sıkıntılı olan, çok zorlandığım setlere bile dua ediyorum. Kötüyü bir kere görmek yeterli. Taşlar yerine oturuyor o zaman. ‘Kaybolan Yıllar’ adlı proje ile başladım, arkasından ‘Anneler ile Kızları’ ve ‘Elde Var Hayat’ geldi... Uzun soluklu olan Lale Devri’nin ardından, şimdi Kara Para Aşk var. Çok mutluyum bu işin içinde olmaktan. En keyiflisi de Erkan Abi’nin partneri olmak...Bana çok destek olan bir eşim var, şanslıyım!Lale Devri, Kara Para Aşk... Hep bambaşka kadın tipleri. Nasıl bir teknik uyguluyorsunuz?Bu anlamda çok şanslıyım farklı farklı karakterleri üstlendim hep. Samimi, iyi niyetli ve çok severek yaklaşıyorum karakterime. Onu çok iyi anlamaya, gerçekten içimden gelerek duygularını ifade etmeye çalışıyorum. Tabii bunun bir ekip işi olduğunu da unutmamak gerek. Sette hiçbir şeyi tek başıma yapmıyorum. Yanımda senaristlerim, yönetmenlerim, partnerlerim var... Allah’tan varlar, bu yüzden bu işte şanslıyım.Ne demek bu, anlatsanıza bu tekniği biraz?Zihninin seni değil senin onu yönettiğini öğrenebilmek, duygularını yönetebilmek. En basiti açık, samimi, gerçek olabilmek. O an orada gerçekten olabilmek...Bütün oyuncular dizi saatlerinin uzunluğundan şikayetçi, ne diyorsunuz?Evet bütün oyuncular şikayetçi. Hepsi çok yorgun, hepsi çok çalışıyor, hiçbirinin özel hayatı yok, bir tek onlar çalışıyor. Sanki sette her çalışanın hakkı tamam da onların eksik. Hiçbir şey tek taraflı değil bu işte... Yapımcı, kanal, teknik ekip, oyuncu her birinin öncelikleri beklentileri var. Her biri profesyonel olacak ki hepimiz mutlu olalım. Hem çok kazanıp hem az çalışmak diye bir şey olamaz. İtiraz eden oyuncular önce kendilerinden başlamalı fedakarlık yapmaya. Türkiye’de şartlar çok iyi demiyorum ama biraz taşın altına elini koymak lazım.Bütün bunların yanında bir de evlisiniz. Nasıl yürüyor işle evlilik?Çok şanslıyım. Beni çok iyi anlayan ve hep destek olan bir eşim var. Beni çok iyi eleştiren ve objektif bir göz. Çok mutluyuz biz. Her şey yolunda. Anneliğinizden de bahsedelim mi?İki canavar var evde. Dünya tatlısı iki canavar. İyi ki doğurmuşum. Hep genç anne olmak istedim ben. Hayatımın yön vereni onlar. Çok mutlu, hep gülen sevgisini harika gösteren çocuklar...
Örümcek / GalatasarayŞahane gözlükler almak isterseniz Galatasaray Hamamı’nın karşısındaki Örümcek muhteşem vintage gözlükler satıyor saat 14.00’de açılıp 22.00’de kapanan dükkan büyük talep görüyor... Örümcek’in sahibi Can Bey eski antikacı yıllarca antika alıp satmış... Daha önceleri Aznavur pasajında olan gözlük dükkanını uzun zaman önce şimdiki yerine taşımış... Can Bey vintage gözlüklerin 2’nci el olmadığının altını özellikle çiziyor.. Sizler de bu farklı gözlüklere sahip olmak isterseniz Galatasaray Hamamının karşısında ki bu benzersiz butiğe bir göz atın derim...Gakkı / KaraköyKaraköy’de yeni bir kahvaltıcı denemek istiyorsanız ve hala gitmediyseniz Gakkı’yı öneririz. Gakkı tam olarak Karaköy Junk’ın yanında. Dükkanın içi çok küçük. Bir tane iki kişilik masa ve yaklaşık altı kişinin oturabileceği bir masa daha var. Yukarıda bulunan mutfakla iletişimi duvara astıkları aynadan sağlıyorlar. Güzel havalarda dışarıda da oturabilirsiniz. Önünde 4-5 masalık bir alanı bulunuyor. Biz yağmurlu bir günde gittiğimiz için içeride oturduk. Birkaç çeşit kahvaltı tabakları var ve hepsinin içeriği oldukça zengin. Özellikle çökelek peynirli ve otlu çırpılmış yumurtalarını tavsiye ederiz. Kahvaltı tabaklarıyla çeşit çeşit ekmek ve simit getiriyorlar. Meraklısına pişi de var.Fotini /ArnavutköyBen yurt dışına gittiğimde cafelerde oturmaktan niye zevk alıyorum biliyor musunuz? Oradaki cafelerin, restoranların çoğunda o şehirin tarihi dokusunu kişiliğini hissediyorsunuz. Bizde ise tarihi binalara artık çok sık rastlanmıyor çünkü ya yıkılıyorlar ya da AVM oluyorlar. Anlayacağınız sayıları her gün azalan tarihi yerlerin korunması beni çok mutlu ediyor. Arnavutköy Francalacı Caddesi’nde açılan Fotini az önce bahsettiğimiz gibi tarih kokuyor. Fotini’den içeri girdiğinizde kendinizi büyük annenizin evinde hissediyorsunuz bunun en önemli sebebi de sahibi Lena Gürenç in mekanda kullandığı mobilyaların çoğunun babaannesine ait oluşuymuş mekanın hem mobilyaları, lezzetleri, garsonlarının davranışları muhteşem... Bu arada meraklılarına duyurulur Fotini tamamen vejeteryan yani et ürünleri kesinlikle kullanılmıyor. Diğer ürünlerin ise tamamı organik. Yani diyorum ki Boğaz’da yürüdünüz bir soluk nefes almak isterseni, buyurun size organik Fotini Kafe...Moda şenliğiModa’nın; yaşattığı güzellikleri daha çok insanla paylaşmasının, içinde bulunanlara verdiği huzuru tüm İstanbul’a yaymasının amaçlandığı Moda Şenliği’nin ilki, FunOrg tarafından, 19-20-21 Eylül’de düzenlenecek. Geleneksel olması planlanan şenlik, ana mekanı olan Moda Parkı başta olmak üzere, Moda’nın ikonik mekanlarına yayılarak insanları sanatla, doğayla, sporla, alternatif alışveriş ortamlarıyla buluşturacak. Yerli ve yabancı grupların vereceği caz ve klasik müzik konserlerinden, geçmişin güzel anılarını günümüz sinemasıyla buluşturacak olan açık hava sinemasına kadar geniş bir yelpazede sanatın pek çok dalını katılımcıları ile buluşturmayı planlayan şenlikte ayrıca her türlü tadın yer alacağı yiyecek içecek standlarından, 2’nci el plak ve giyecek pazarına kadar her kesimden insanın ilgisini çekecek pek çok hobi alanı bulunacak.
İstanbul’un yazlık mekanlarından Sortie’nin bu seneki gözdesi şüphesiz ki Chef Mezze. Yıllarca Çapamarka’da hizmet vermiş Gazi Bilal kardeşler kendi işlerini yapmaya karar vermiş ve çok ama çok lezzetli mönüsü olan bir mekan yapmışlar....Çapa Marka ilk işiniz miydi, size nasıl katkısı oldu?İlk işimiz değil tabii ki. Çapa Marka öncesinde dönemin en popüler restoranlarında da şeflik yaptık. Kendi mekanınızı açarken korkmadınız mı ya yürümezse diye?Eflatun’un güzel sözü ile bu sorunuzu cevaplamak isterim. “Korkaklar hiçbir zaman zafer abideleri dikmemişlerdir.” Biz lezzetimiz ve mekanımıza güvendiğimiz için kaygı ya da korku içinde olmadık. Açtınız, nasıl gelişti her şey? Misafirlerimiz, eşimiz dostumuz mekana gelip giderek çok memnun ayrıldılar ve müdavimlerimiz oluştu. Basının desteği, sosyal medyadaki gücümüz bizim farkımızı yarattı ve her şey yolunda gidiyor. İstanbul’da mekancılık zor değil mi en zorlandığınız müşteri tipi? Zorlandığımız müşteri kitlesi yok ama damak tadı kısıtlı olan müşteriler biraz zorluk çıkarıyor. Eee malum herkesi mutlu etmek zor hele ki konu yemekse. Hani o param var adam oldum seni de ezerim cinsleri çok geliyor mu?Bizde herkes aynı ilgi alakayı eşit derecede görür. Öyle bir kitle gelmiyor Allah’tan...Ne tepkiler aldınız?Her şey çok olumlu ilerliyor. Sizinde dediğiniz gibi İstanbul’un gözbebeği bir marka olduk. Hem cemiyet insanlarının hem de halkın sıklıkla ziyaret edeceği bir mekan olduk kısa sürede. Nasıl bir mönünüz var? 40 çeşit mezzelerimiz ile Ortadoğu, Ege ve deniz mahsüllü mezelerimiz, ara sıcaklarımız, ana yemeklerimiz, balıklarımız, tatlı ve meyvelerden oluşan menümüz mevcut. Fiyatlarınız gayet iyi... Şimdi size geldik mezemizi balığımızı yedik nasıl bir hesap ödüyoruz?Ortalama 120-130 TL’ye mezzeler, ara sıcaklar, balık ve tatlı meyvenizi yiyebiliyorsunuz, içkinizi içebiliyorsunuz.Tandırda balık çok konuşuluyorSpesyaliteniz ne, bize iki tane müthiş tarif verir misiniz? Tandırda balık servisimiz çok konuşuluyor. Tandır lagos ve levrek lezzetli. Bu tip pişirme tekniği bize ait bir yöntem. Ayrıca İspanyollar’ın paellasını da İstanbullular’a en leziz sunumlarla yediriyoruz. Bundan sonraki hedefler planlar kısın yola devam mı?Kışlık Chef Mezze’ye bakıyoruz. Yaz kış aynı mekanda 12 ay hizmet vermek istiyoruz. Ayrıca Şef Döner projemizi hayata geçiriyoruz çeşitli AVM’lerde özel dönerimizi yiyor olacaksınız.Bornier hardallı kişnişli levrek marine Malzemeler:- 1 kg levrek fileto  2 adet lime- 2 adet limon  4 çorba kaşığı zeytinyağı- 2 çorba kaşığı soya sosu- 1 çay kaşığı toz şeker  4 dal taze soğan- 3 tutam taze kişniş Â1 adet Meksika biberi- 3 kap Bornier hardalı- 1 çay kaşığı taze çekilmiş karabiber- 1 çay kaşığı tuzYapılışı: 1 lime ve 1 limon kabuğunu bir kaba rendeleyin. 2 lime’ın ve 2 limonun sularını sıkın. 4 çorba kaşığı zeytinyağını, 2 çorba kaşığı soya sosunu, karabiber, tuz ve şekeri çırparak limon suyuna ekleyin. 4 dal taze soğan ve 1 avuç kişnişi ince ince doğrayın. 1 adet Meksika biberinin ince kıyım doğrayın ve sosa ekleyin. Balığı doğrayın ve üzerine sostan döküp yarım saat bekletin. Bornier hardalını kaba boca edin. Servis için balıkları tabağa dizip servis edebilirsiniz.Avakadolu karides Avokadoları dikkatlice ve uzunlamasına ortadan ikiye bölün, içindeki çekirdekleri bir bıçak yardımı ile çıkarın.Kabuklarını soymayın.Kararmaması için avokadoları hafifçe limonlayın.Ayrı bir çukur kapta 10 dakika kadar haşlandığınız ve süzdüğünüz karideslere labne, çiğ krema, tuz ve zeytinyağı ekleyin.Hafifçe karıştırın, ama bu esnada karidesleri ezmemeye ve şekillerini bozmamaya dikkat edin.Bu karışımı avokadoların ortasına yerleştirin ve soğuk servis yapın.İsterseniz kırmızı top biberle ve limon dilimleri ile tabağınızı süsleyebilirsiniz.
PopMaki Otel de İstanbul gece hayatının popüler mekanlarından POP şimdi de Bodrumlu misafirlerini eğlendiriyor. Tolga Sezgin ve Can Soylu’nun ortaklığındaki mekan geceleri Club gündüz saatlerinde Beach olarak konsept partiler düzenliyor...Club’ ün şimdiden müdavimleri oluşmuş durumda galiba POP’u bu kadar özel yapan sebeplerden biri de sevimli ortağı Tolga Sezgin ve onun müthiş çevresi...BabylonCennet koyundaki Mandarin/Oriental’da bu hafta Juju By Babylon açıldı. Açılan Club’ün hemen yanında otel misafirlerine özel bir plaj bulunuyor. Ayrıca Residence sahipleri özel bir plaj daha var. Juju by Babylon’u bence özel yapan hem müziği, hem kokteylleri hem de neredeyse Bodrum’un bozulmamış koyunda oluşu... Bildiğiniz gibi Babylon’u yakın bir zamanda yeni meşhur işletmeci Ferit Şahenk almıştı. Resmi açılış 20 Temmuz da yapıldı bundan sonra her hafta yeni bir DJ gelecekmiş... Bence Juju by Babylon’un en kötü yanı fiyatları çünkü fiyatlar Babylon’un kitlesi için pahalı mesela giriş fiyatı 160 TL üstelik bunun içerisine yemek ve içki dahil değil... Ama ben plaja değil direk Juju’ya geçeceğim derseniz Allah’tan giriş parası ödemiyorsunuz..Yalıkavak Marina’nın yeni ‘in’ mekanlarıYalıkavak Marina da yani Palmarina’da durmayan yeni mekanlar açılıyor.. Bunlar arasında Huysuz Aşçı, Angelino Cafe, Nargileci PS Lounge ve Azeri mutfağı Quzu var. Eski yazar yeni şarkıcı Kürşat Başar’ı dinlemek istiyorsanız Dolce&Ageny’e gitmeniz gerekiyor. Bir taraftan Kürşat Başar’ı dinleyip bir taraftan da brownileri tıkıştırıyorsunuz.- Hani hepimizin sevdiği lezzetli Türk yemekleri üstadı Hünkar var ya o da açılmış Palmarina’ya- Nusret’in eski rakibi yeni kardeşi, kardeşi diyorum çünkü Ferit Bey orayı da aldı.. Günaydın’da Palmarina’da açıldı.. Orası da Nusret gibi tıklım tıklım doluyor..- Strarbucks: Meğer ne Starbucks merakımız varmış.. İstanbul’dan beri çok Starbucks’sız kaldım der gibi bir kuyruk... Sanki gitmeyeni dövüyorlar.- ...Ve Marina’nın ağır topu Nobu Robert DeNiro’nun sahibi olduğu Nobu şimdiden ünlülerin uğrak yeri haline gelmiş Vedat Aşçı ve Robert DeNiro ortaklığındaki Nobu Londra, Manhattan’da ağırladığı ünlülerden sonra Bodrum’da ise Türk ünlülerini ağırlayacak. İlk yerini Bodrum’ da açan mekan herhalde İstanbul’da da bir yer açar diye düşünüyorum..Gelelim Bodrum’un moda dünyasınaİstanbul’un gözde alışveriş yerlerinden Midnight Express yerini Palmarine’de açmış. Benim takılarını çok sevdiğim mağaza Bodrum’da da müthiş bir koleksiyon sergiliyor... Yani oralara yolunuz düşerse uğramadan dönmeyin...Benim Bodrum’da en sevdiğim dükkan yıllardır değişmeyen göz bebeğim İpekçe. Türkbükünde ki mağaza birbirinden zevkli kumaşlardan oluşan olay bir yer... Ayrıca burada evinize de çok zevkli aksesuarlar, örtüler, nevresimler bulabilirsiniz... İpekçe’nin ünü o kadar yayılmış durumda ki sadece yerli turistler değil sadece İpekçe’den alışveriş yapmak için gelen yabancı teknelerle bile yanaşan turistler var.
MISS Turkey ikincisi Dilan Çiçek Deniz, yedi yaşından beri tiyatro eğitimi aldığını bu nedenle oyuncu olmak istediğini söylüyor.'Yazdığım şiirler de ödül kazandı'Dilan Çiçek Deniz, Miss Turkey’de ikinci oldu ve Miss Universe’e gitmeye hak kazandı. Daha 19 yaşında ama çok şeker, çok naif ve çok zeki. Ben onunla konuşurken yeni jenerasyon adına da çok umutlandım doğrusu.HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN!
Yolu son 10 yılda Bant Mag. ekibi sayesinde İstanbul’a düşmüş, ağırlıklı indie sanatçıların/grupların en İstanbul, en sokak halleri, Aylin Güngör’ün gözünden bu kitapta. Tam da asıl merak ettiğimiz, görmek istediğimiz haller. Kadıköy’de bir ara sokakta, Kabataş vapurunda tatlı bir seyir halinde, o bayık “İstanbul çok güzel” pozlarından fersah fersah uzakta.foodiestork.comİşi gereği çok gezen, çok içen; iyi yemekten iyi şaraptan anlayan insanların makus talihidir, “Filanca şehrine gidiyorum, hangi restoranlara gideyim?”. İstanbul Doors ’un ortaklarından Levent Büyükuğur, benzeri sorulardan fena bezmiş olacak; cevabı şık ve pratik bir blog ile vermeye karar vermiş. İlk etapta 40’i aşkın şehirden 200’e yakın restoran önerisi var. Temiz kategoriler, dürüst puanlamalar, az ve öz metinler... Her şey Büyükuğur’a bir daha restoran ismi sormamanız için!Mürekkep vs. Sırçaçı 14Biri Beyoğlu’ysa, diğeri Yeniköy. Biri üniversiteli genç delikanlıysa, diğeri 30’larında zarif bir kadın. Mürekkep ile Sırçacı 14 bir o kadar zıt, ama ‘bar zekası’ konusunda bir o kadar benzer. Mürekkep’in roman karakterlerinden ilhamla hazırladığı Alice, Frankenstein, Peter Pan, Dr Jekyll-Mr Hide, Atos-Portos-Aramis gibi kokteylleri varsa, Sırçaçı 14’ün de aklında romantik komedi filmlerle yarattığı George Clooney ve Julia Roberts gibi içkileri var. ‘Gitmişken’ notuyla bağlayalım: Mürekkep italyan usulü pizzaları ve taze baharatarlarla marine edilmiş et yemeklerinı; Sırçaçı 14 ise yöresinden taze ve mevsimsel ürünlerle donattığı kahvaltı sofrasını pek methediyor. Aklınızda olsun.Le Petite Maison’da...YeFerit Şahenk ’in yiyip içip de çok beğendiği mekanlarda hesabı isterken “Ha bir de mekanın tamamı lütfen” minvalinde esprileri başlatan yerlerden. Ve bu mekanın dünyanın neresinde olduğunun bir önemi yok. Bakınız: Londra’da kulağından tuttuğu gibi getirip Nişantaşı Park Hyatt’ın içine açtığı Le Petite Maison. Deniz mahsulleri ağırlıklı mönüde hemen hemen her tabakta illa ki zeytinyağı, baharat ve limon üçlüsü var. Başlangıçlardan tavada kaz ciğeri, dana yahni ve yanında pappardelle makarna için bile gidilir.
Kimimiz hafta sonunu şehir dışında geçirdi, kimimiz İstanbul’da kaldı... Ben iş arkadaşım Burak Sanuk’un Galata ısrarlarına nihayet kulak verip yollara düştüm... İşte tavsiyelerim...KİVAAç ayı oynamaz misali önce Kiva‘ya attık kendimizi. Kiva Ferit Şahenk’in şahane yemeklerini yedikten sonra bu da benim olmalı dediği şahane lezzetlere sahip bir Anadolu Halk Mutfağı. Aşçı başı Mehmet Kocatürk bize şu anda yiyebileceğiniz en iyi şeylerden birisi lahmi kiraz dedi. Bu Antakya yemeği kiraz yağsız köfte ve kıtır ekmekten oluşuyor... Kiraz ile köfte ne alaka diye düşünebilirsiniz benim düşündüğüm gibi. Ancak inanın müthiş lezzet! Ben yine Antakya yöresinden domates civesini tavsiye edeceğim ki o da yaz sebzeleri ve kuzu etinin müthiş bir buluşması... Ayrıca yemekten önce salata yemek isterseniz yöresel otlar da muhteşem...STUDIOYemekten sonra gözüme çok enteresan bir vitrin takıldı. Gerçekten Paris Mare ya da New York Soho’da gördüğünüz cinsten minimal bir tarzı olan hoş kıyafetlerden oluşan bir dükkan... İçeri girdiğimde öğrendim ki dükkanın ortakları Yasemin Özeri ve Reyhan Ertürk aslen mimar ama tekstile gönül vermiş gayet zevkli iki hanım... Studio’da aslında iki marka var bir tanesi Yasemin Özeri diğeri ise ortağı Reyhan Ertürk’ün yaptığı Bis Wear. Galata Galip Dede Caddesi’ndeki bu mağazayı lütfen ziyaret edin... Pişman olmayacaksınız.PARIS TEXASBiz huşu içinde Galata sokaklarında ilerlerken Büyük Hendek Caddesi’nde Paris Texas’a denk geldik. Burak’ın daha önceden bildiği ama benim ilk defa gördüğüm bu mağazada Acne, Dries Van Noten, Balmain gibi markaların hoş parçaları bir de üç Japon tasarımcının aksesuarları satılıyor. Sahibi Sertaç Haznedaroğlu o kadar şeker bir hanımdı ki; olan bana oldu ve bir sürü masrafa girip ayrıldım dükkandan...TOSTÇU: Tost bildiklerimSırf şu kıvrak zeka ürünü ismi için bile gidilir. Zaten gerisi de aynı kıvraklıkla kotarılmış. İki katlı, ufacık mekan. Tost bildiğiniz her şey mönüde. Avokado, mozzarella, krem peynir, ıspanak pesto, üç renk fırın biberli ‘TB24’ kodlu tost ısrarla tavsiye edilir. Ender Saral’ın tez vakit Bağdat Caddesi’nde de şube açma fikri varmış. O şahane fikir, o ağız doluyken ‘Bir tane daha alabilir miyim?’ dedirtecek tostun tadı zincirleştikçe dağılacak gibi görünüyor. Keşke... Neyse!AYIN DÜELLOLARIBaydöner / Kasap DönerSimitçileri, kahvecileri, burgercıları, kılığını kıyafetini değiştirdik, fiyakalı markalara dönüştürdük, kelle başına üç beş tane düşecek kadar şubeleştirdik. Şimdi sıra dönercilere geldi. Daha geniş kitlelere oynayan, biraz ‘Tatlıses’ liğe kayan Baydöner, çoktan 80 küsur şubeye ulaşmış. Kasap Döner ise tüm yeni AVM’lerde, havalı muhitlerde karşınıza çıkıyor. Tadı tuzu, Baydöner’e nazaran daha çıtır, daha ‘kasap’. Ha bir de İstanbulls Döner var ki, yolunuz Karaköy’e düşerse muhakkak denemeli, dönerin modern halini doya doya yemeli.İstanbul’da yapmaman gereken şey: Birini tanıyormuş gibi davranmakAman. Sakın! Hele ki İstanbul’da... Tamam, havalı bir davete gittiniz ve baktınız ki herkes birbiriyle eş dost, tanıdık. “Canım”lar, “cicim”ler, öpüşmeler koklaşmalar, uzun uzun, tekrar tekrar hal hatır sormacalar havada uçuşuyor. Yanınızdaki arkadaşa selam vermek için gelmiş moda insanını inceliyorsunuz uzun uzun. Uzaklaştığı gibi diyaloğu deşifre için başlıyorsunuz sormaya: Kimdir, kimin nesidir, bu ahbap çavuşluk nerdendir... “Hayatımda bir kere gördüm, görmedim, ha soyadını sorsan onu bile hatırlamam” gibi bir cevap yüreklendiriyor sizi tabii, başlıyorsunuz yardıra yardıra “Çok iyi tanırım”la başlayan cümlelere. Dikkat! Yine de yazılmamış bir takım kuralları var bu raconun. Madem bu yola başvurdunuz. Zikrettiğiniz kişinin (gerçekten) sizi tanıdığına emin olun. Karşılaştığınızda ‘Tanıyor muyum?’ bakışı atmadan selamlaşmalı, karşılıklı numara alışverişi çoktan yapılmış olmalı. Ortak arkadaşınız olmadığı aşikar ünlülerden bahsederken şu diyaloglara düşmeyin: “Ay, evet geçen gün Gülse de söyledi, çok güzelmiş orası” “Hangi Gülse?” “Bizim Gülse canım! Birsel, Birsel!” O hafta neler yaptığı hakkında Instagram’a koyduğu üç beş fotoğraftan fazlasını bilin. Bu da size yeter. Bol şans!
Bazı insanlar özeldir. Onları özel yapan yetenekleri ve kabiliyetlerinin yanı sıra bütün bu özelliklerinin sımsıcak bir kalple ve pırıl pırıl bir karekterle birleşmiş olması. Ben Nihat Odabaşı’nı 15-16 sene evvel Gülben Ergen’in çekiminde tanıdım. Dostluğumuz her sene daha da büyüdü ve ben dostumun başarılarını gururla seyrettim. Nihat, Türkiye’nin en iyi fotografçılarından biri, şahane klipler çekiyor derken onu billbordlarda bir kadın markasının yani Note’un yüzü olarak gördük. Şimdi de X Factor’de jürı olacak.Bir kozmetik markasıyla niye işbirliği yaptınız? Daha doğrusu bir kozmetik firması niye seni seçti?Proje zaten çıkışından itibaren yenilikçi kararlarla dolu. Türkiye’de yaratılıp bir dünya markası olmayı hedefliyor öncelikle. Rengini içinde saklayıp simsiyah çok cool ambalajla raflarda yerini alıyor. Renk paletleri ve kalitesi müthiş. O kadar iyi geri dönüşler alıyor ki. Zaten uzun yıllardır kozmetik sektöründe çalışmış Arzu Kartal’ın bunca yıllık tecrübesinin ürünü. Bu ürün Meta Reklam ile birleşince ortaya çok sağlam bir kampanya çıkıyor. Ve bu başarılı kadınlar grubu bu güzellik iksirini kadınlara sunması için bir erkeği seçiyor (Gülüyor)... Müthiş bir proje oldu açıkçası. Kendimi çok iyi hissettiren bir iş oldu. Bir çok kadın arasında bir araştırma yapılıyor “Bir gün kapak olsanız kime poz vermek isterdiniz” diye. Çıkan sonuç ben olunca teklif bana geliyor... Şimdiye kadar fotoğraflardaki kadına bakışımı güzel buldukları için yola birlikte çıkıyoruz. İkimizin vaadi de aynı, Note de ben de güzellik vaad ediyoruz... Bu yüzden de bu birliktelik çok da mantıklı aslında.Kadınlar hep güzel hissetmek istiyor değil mi? Tabii ki her kadın kendini güzel hissetmek ister. Hatta hiç kuskusuz erkekler de. Güzel hisseden herkes o gün bir başka bakar hayata. Daha mutlu, daha pozitif, daha üretken. Güzelliğin onda yarattığı ışığı çevresine saçar.Sürprizleri çok severim...Peki senin gibi birinin gözünden güzellik nasıl bir şey? Güzellik tabii ki bir bütün. Hayata bakışınız, duruşunuz, yaydığınız enerji sizi güzel yapar. Tabii ki uzun bir boy, güzel bir endamı yadsıyacak değilim ama sözünü ettiğimiz gerçek hayattaki güzellik ise kalıcı olan yaydığınız tam güzelliktir...Sen Türkiye’nin en aranan, en talep gören fotoğrafçılarından birisin. Sence bunun sırrı ne?Her şeyden önce gözüme olan inançları bence. Karşımdaki sanatçıyı, markayı, ya da dergiyi sadece güzel değil doğru da çekeceğimi bilmeleri.Sadece Türkiye’nin değil dünyanın da tanıdığı isimlerle çalışıyorsun. Arada dikkatini çeken farklar oluyor mu? Tabii ki daha global bir biçimde çalıştıkları için daha profesyoneller ancak bunun dışında çok da büyük farklar yok. İnsan her yerde aynı. İyi olan, işini emekle yapan ne olursa olsun parlıyor.Çalıştığın en kaprisli, seni zorlayan ünlü kim?Bunun cevabı çok spekülasyona sebep olur ve benim şu ara bununla uğraşacak pek vaktim yok. Şaka bir yana kimse bana kapris yapmıyor ya da isteyerek işi zora sürmüyor. (Gülüyor)Bazı isimlerle çalışmıyorsun. Nihat Odabaşı’nın kuralları nedir?Artık belli bir olgunluk sürecinden sonra sizi mutlu edecek, yakışan işleri kabul etmeye özen gösteriyorsunuz. Böylece size güvenen karşı tarafa da daha yaralı olabilesiniz.İlham aldığım kadınlar Marilyn Monroe, Sophia Loren ve Madonnaİlham aldığın kadınlar var mıdır?Tabii ki var. Hayatımdaki birinci dereceden yakın kadınlar dışında Sophia Loren, Brigitte Bardot, Bette Davis, Marilyn Monroe, Audrey Hepburn ve Madonna ilham aldığım kadınların başlıcaları.Peki ya takip ettiğin fotoğrafçılar?Peter Lindberg, Mert Alas-Marcus Piggot, Steven Klien gibi hem yabancı hem de yerli başarılı fotografçıları gözümü yenilemek için büyük bir heyecanla takip ediyorum.Sürpriz yaptın ve bir yarışmada jüri oldun. Nasıl bir jüri üyesi olursun?Sürprizlere bayılırım. Benimle iyi örtüşeceğini düşündüğüm bir yarışma X factor. 3 tanesi benim 12 tane pırıl pırıl yarışmacımız var. Bütün jürilerin amacı tüm bilgilerini, deneyimlerini bu genç arkadaşlara aktarmak. Sadece kazanmaları için değil tabii ki, seçtikleri yolda başarılı ve güvenli yürüsünler diye... Nasıl bir jüri olacağımı hep beraber canlı yayınlarda göreceğiz ama içimden bir ses biz kazanacağız diyor (Gülüyor)Bize başka sürprizlerin var mı?Var açıkçası. Çok keyifli ve yetenekli bir ekiple nasip olursa biraz ucundan modaya dokunacağım. Sanıyorum güzel bir ilk daha olacak. Moda ve çektiğim fotoğraflar, bu kez dergi sayfaları yerine giysilerde buluşacak. Bir kaç sürpriz daha var ama açıklamak için zaman lazım.