Düşük faiz Fortune 500’e yaramış!

6 Temmuz 2013

Fortune Türkiye dergisinin Temmuz sayısında her yıl olduğu gibi Türkye’nin 500 büyük firmasının toplam satışları bazında hazırlanan listesi yayınlandı. Aynı zamanda Genel Yayın Yönetmeni olduğum Fortune Türkiye’nin Finar A.Ş. ile birlikte; şeffaflığa önem veren firmaların denetimden geçmiş bilançoları ve gönüllü katılımlarıyla hazırladığı bu liste de her yıl olduğu gibi geçtiğimiz yıla dair önemli sonuçlar ortaya kondu! Listeye tüm sanayi, ticaret ve hizmet sektörlerindeki şirketler yer alırken, bankacılık ve finansal sektör ile holdingler dahil edilmiyor.500 şirketin satışlarının toplamı 2012 yılında yüzde 11.2’lik bir artışla 614.9 milyar TL’ye ulaşırken bu yılın birincisi 48 milyarlık cirosu ile yine Tüpraş oldu.İlk 10’daki şirketlerin 7’si petrol ve enerji şirketleri.111 şirketin satışları 1 milyar TL’nin üzerine çıkarken 13 şirket 10 milyar TL’nin üzerine çıkmayı başarmış! İlginç kıyaslamalardan birisi olarak kabul ettiğimiz listeye 500. sıradan giren şirketin cirosu 178 milyardan 196 milyara yükselmiş. Bu yükselişin ardında ciro artışları olduğu kadar listeye artan güvenin de payı var!Kârlar artıyorŞirketlerin ciroları yüzde 11.2 artarken şirketlerin kârları yüzde 26.5 artmış. Üstelik bu kâr artışı şirketlerin “esas faaliyet kârları” yüzde 14.4 artmışken gerçekleşiyor. Bunun ardındaki sebep nedir diye baktığımızda ise geçtiğimiz yıl şirketlerin finansman giderlerindeki önemli orandaki düşüş göze çapıyor. Düşük/yatay seyreden kurlar ve yıl boyunca düşen faiz oranları şirketlerin finansman maliyetlerinin yüzde 34.4 azalmasını sağlamış. Düşük faiz ve düşen kur şirketlerin toplam kârlarının artmasına yardımcı olmuş görünüyor. Hem brüt hem de net kâr bazında Türk Telekom listenin lideri.İhracat tarafına bakıldığında ise bir başka ilginç sonuç ortaya çıkıyor. İhracatın şampiyonu; her ne kadar TİM “ihracatçı” kabul etmiyor olsa da Fortune kriterlerine göre; 12.6 milyar TL ile Türk Hava Yolları oldu. 500 şirketin toplam ihracatı yüzde 1.2 artmış. İlk 100 şirketin hracatı yüzde 2 azalırken, son 100 şirketin ihracatı yüzde 9.7 artmış. Anlaşılan gelişmiş pazarlara mal satan şirketler küresel krizin etkilerini hissederken, farklı piyasalara mal satabilen görece olarak dahaküçük ve esnek şirketler ihracatlarını arttırmayı başarmış.Önemli bir gelişme de istihdam tarafında yaşanmış. 500 şirket 56 bin kişilik ek istihdam yaratmayı başarmış.Genel hatlarıyla bakıldığında düşen finansman maliyetleri şirketlere önemli katkılar sağlamış ancak hem Türkiye’nin geçen yıl düşen büyüme hızı hem de küresel büyümeden yaşanan sorunların geçtiğimiz yıl şirketleri etkilediği söylenebilir.Bu arada unutmadanÖ Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin cirolarının toplamı Amerikan Fortune 500 listesine ancak 3. (üçüncü) sıradan girebiliyor.Çok çalışmamız lâzım, çok!

Devamını Oku

Nasıl dünya devi olunur?

1 Temmuz 2013

Zımpara kağıdından dünya devine...1902 yılında Minesota, ABD’de kurulmuş olan Minesota Mining and Manufacturing Company (bugünün 3M şirketi) işe madencilikle başlamış ancak madencilikten umduğunu bulamamış. 3M’i bugünlere getiren şirketin ilk yıllarında icat ettikleri “zımpara kağıdı” olmuş ve bu başarı şirketin kaderini değiştirmiş.Şirketin 1920-29 yılları arasında şirketin Yönetim kurulu başkanlığını yapan William McKnight’ın araştırmaya ve “hataya” izin veren ilerici felsefesi şirketi bugün 30 milyar dolar ciro yapan bir dünya devine dönüştürmüş. Günlük hayatımızda en fazla kullandığımız Post-it, seloteyp gibi kırtasiye malzemelerinin yanı sıra otomobilden, güvenliğe, teknolojik filmlerden, sağlığa kadar insanların hayatını kolaylaştıran ama çoğunu da birebir görmediğimiz binlerce ürünün “mucidi” bu şirket. Şirketin cirosunun yüzde 90’ı kendi geliştirdikleri ürünlerden geliyor.Disiplin ve özgürlükŞirketi başarılı kılan iki temel yaklaşım söz konusu. Bunlardan ilki “çoklu disiplin” ile çalışıyor olmaları. 46 değişik teknoloji platformu ile çalışıyorlar. Şirket bu platformları elementlerin “periyodik cetveline” benzer bir tablo ile ifade ediyor ve herhangi bir ürün geliştirilirken, bu farklı platformlar bir araya geliyor ve kendi katkılarını yapıyorlar. Her bir platformun uzmanlığı farklı olsa da bir araya gelinerek geliştirilen ürün hem farklı alanlarda kullanılabiliyor, hem de fayda/maliyet açısından “değerli ürünler” ortaya konabiliyor. Ortaya çıkan ürünlerde de hangi platformun ne katkı yaptığı bir kimya formülü gibi anlatılabiliyor.İkinci temel yaklaşım, araştırmacılara tanınan “özgürlük”. Şirketin Uluslararası Operasyonlardan sorumlu Başkan Yardımcısı Hak Choel Shin’in verdiği bilgiye göre, şirkette çalışan bilim insanları ve araştırmacılar zamanlarının yüzde 15’in kendi alanlarından farklı alanlarda kullanabiliyor, hatta bu şirket politikası olarak destekleniyorlar. Dünya çapında 8.200 araştırmacısı olan şirkette “Yüzde 15 kuralı” olarak adlandırılan bu kuralın araştırmacılara sağladığı serbestlik şirkete ciddi katkılar sağlamış. Şirketin cirosunun üçte biri son 5 yıl içinde geliştirilen ürünlerden geliyormuş. 43 binden fazla lisansa sahip olan 3M’in ziyaret etme fırsatı bulduğum Minesota’daki merkezi adeta bir üniversite kampüsünü andırıyor. Geniş bir alanda alçak binalardan oluşan bu kampüste bir çok ulustan bilim adamı çalışıyor, aralarında da 15 kadar Türk var.1987’de Türkiye’de faaliyetlerine başlayan ve halen iki fabrika ve bir depo ile faaliyetlerinin sürdüren şirketin her yıl küresel cirosunun yüzde 5.5’ini araştırma geliştirme faaliyetlerine ayırması dikkat çekici. 3M, 2017’de bu oranı yüzde 6’ya çıkarmayı planlıyor. Sadece ABD’deki merkezinde değil, bulunduğu ülkelerdeki laboratuvarlarında da AR-GE’ye önem veren şirketin 1.8 milyar dolara yaklaşan yıllık bütçesi, “mucitliğe” yaklaşımı ve araştırmacılara tanıdığı “özgürlük” sanırım bir şirketin nasıl dünya devi olabileceği konusunda önemli ipuçları veriyor!

Devamını Oku

Altında alım yapılacak seviye yaklaşıyor mu?

30 Haziran 2013

Geçen hafta 1.180 doları gören altında 1.150 dolar hâlâ ihtimal dahilinde. Diğer değerli metallerin altındaki düşüşe iştirak etmemesi ‘dibe yaklaşıldı’ sinyali veriyor.Altının ons fiyatı 6 Eylül 2011’de tarihi zirvesi olan 1.921 doları gördü. Yaklaşık 1 yıl 1.520-1.796 arasında salındıktan sonra 5 Ekim 2012 yılında gördüğü 1.796 seviyesinden bugüne kadar “istikrarlı bir düşüş” trendine girdi. Tarihi rekorlar kırıldığı sırada herkesin “güvenli liman“ ya da “altın 2.400’ü görecek” dediği sıralarda altının yeni rekorlar kırmayacağını ısrarlı bir şekilde dile getirdim. Hatta bunu neredeyse tüm piyasaya ve piyasa katılımcılarına karşı yaptım. İlk hedefim 1.450 dolardı, ancak bu rakamı telaffuz etmeye gücüm yetti.Asıl hedefim ise 1.280 dolardı ancak bunu dile getirdiğimde bir çok kimseden “küfür ediyorcasına” tepki alınca “resmi hedefimi” 1.450 ile sınırladım! Yanlış anlamayın, ben bildim demek için yazmıyorum bunları.Önceki yazılarımı okuyanlar altına atfedilen “özel öneme” karşı olduğumu, altını da “sıradan” bir finansal olarak gördüğümü ve aramızdaki “husumeti” bilirler.Uzun süren altına karşı olma durumum ilk kez geçen hafta yumuşadı. 1.260-1.280 dolar bandı kritik seviyelerdi. Geçen haftaki yazımda bu seviye kırılacak olursa sırada 1.150 dolar var demiştim. Geçtiğimiz Cuma günü Uzakdoğu’da 1.180 dolar seviyesi görüldü ve altın haftayı 1.234 dolar seviyesinden kapattı!Teknik olarak bakıldığında 1.150 dolar (+/- 10 dolar) seviyesi halen daha resmin içinde.Ancak geçtiğimiz hafta gümüşün seyri ilginçti. Gümüş altındaki düşüşe katılmadı, hatta haftayı hemen hemen başladığı seviyeden (19.65 dolar/ons) kapattı!DÖNÜŞ İÇİN 1.150 DOLAR UYGUN SEVİYELERGümüşün ve de değerli metaller grubunun diğer üyelerinin (platin, paladyum) altındaki düşüşe iştirak etmemeleri altın fiyatlarında yavaş yavaş dibe yaklaşıldığı izlenimini uyandırıyor. Buna bir de altının çıkarma maliyetleri tartışması başladı ki bu da “altında dibe mi gelindi?” sorusunu gündeme getiriyor! Gerçi altının “küresel ortalama çıkarma” maliyeti muğlak! Dünya Altın Konseyi 930 dolar derken, Cumartesi günkü Vatan Gazetesi’nde yer alan Ufuk Korcan’ın haberine göre en büyük altın üreticisi firmanın ağırlıklı ortalama maliyeti 773 dolar. Wikipedia’da yer alan 10 büyük altın üretici firmanın; ki bunlar yıllık altının yaklaşık yüzde 35’ini üretiyorlar; ağırlıklı ortalama maliyeti 720 dolar. Bu 10 firmanın madenlerinin durumuna göre ons başına “toplam çıkarma maliyetleri” 483 dolar ile 1.009 arasında değişiyor.Maliyetler bazında bakıldığında daha “inilecek çok yol” var. Ancak teknik analiz 1.150 doların önemli bir destek olduğunu söylüyor. Cari fiyat seviyesinden bakıldığında (1.235 dolar/ons ) düşüş “sınırlı” görünüyor. Bu arada herhangi bir finansal ürün “sonsuz düşmez, sonsuz çıkmaz” prensibiyle, altının da bir yerden dönmesi gerekiyor. Gümüşe de bakarak altında ya cari seviyeler ya da burası olmasa bile 1.150 dolar seviyeleri dönüşün başlaması için uygun seviyeleri olarak karşımıza çıkıyor. (Başımıza taş yağacak, ben altında yükseliş olabilir diyorum!)Toparlanma 1.450 $’a kadar sürebilirCuma günü görülen 1.180 dolar/ons seviyesini dip kabul edecek olursak altının ons fiyatının ilk aşamada 1.325-1.340 seviyesine kadar çıkması olasılığı yüksek! Bu bandın kırılması ilk denemede olmayabilir. Ancak ikinci veya sonraki denemelerde kırılacak olur ise altın 1.450 dolara kadar çıkabilir! Ancak Fed’in gölgesi piyasalarda oldukça bu hareketin kısa zamanda olması düşük bir olasılık.Cumhuriyet mi çeyrek mi yoksa gram altın mı?Bu da nasıl bir soru demeyin. Altın yatırımı yapmak isteyenler için külçe (gram) altın, Cumhuriyet, Ata Lira, bilezik ya da altına dayalı borsada işlem gören ve görmeyen yatırım fonları gibi değişik alternatifler var!Altını yakından takip edenler bilir. Özellikle “çeyrek” altında son zamanlarda dönem dönem “karaborsa” yaşanıyor! Bunun ardında Darphane ve Damga Matbaası’nın “çalışma düzeni” yatıyor. Darphane’ye Salı günü teslim edilen külçe altınlar Perşembe veya Cuma günü “basılı Ata Lira veya Cumhuriyet” olarak veriliyor. Darphane’nin çalışma rejiminden dolayı altının kilosundaki “işçilik farkı 1 kilo altında 20-2.800 dolar arasında değişebiliyor. Geçtiğimiz Cuma günü bu farklar çeyrekte 2.500 dolar (Gramda 5 TL), Cumhuriyet’te 3.000 dolar civarındaydı. Özel rafinerilerde de kiloda 600 dolara kadar çıkıyor bu “işçilik”. İstanbul Mücevherciler Kuyumcular ve Sarraflar Derneği Darphane’ye “randevu ile” altın teslim edip,Darphane’nin “stoklu çalışması” ve külçe teslim edip, hazır basılmış durumdaki altınları almak üzerine bir öneri götürmüş. Ancak bu konuda henüz bir ilerleme kaydedilmediğinden dolayı gerek gram altında olsun, gerekse de “milli altınlarda” olsun “spekülatif işçilik” oluşuyor!Borsada işlem gören altın fonları avantajlıDüğünlerde fiziki altın takmak isteyenler olacaktır. Bu fiziksel talebin de yararlanabileceği, ama asıl altını bir yatırım aracı olarak görenlerin, ya da önümüzdeki günlerde altının yükseleceği fikrinde olanların alabileceği bir “başka altın” daha var. O da borsada işlem gören yatırım fonu (BigF) olan “altın”. Alım-satım farkı; BIST’teki hisse senedi fiyat aralıkları kadar ve diğer hiçbir altın formunda olmadığı kadar düşük! Fark sadece 23 kuruş. Çeyrek altında ise işçilik nedeniyle fark şu an 5 TL’ye yakın. Borsada iki adet altına dayalı, bir adet de gümüşe dayalı BigF var!Bunlar fiziksel olarak altın ve gümüşlerini İstanbul Altın Borsası’ndan alıyor ve onun kasalarında saklıyorlar. Fonların katılma belgeleri de Merkezi Kayıt Kuruluşu’nda kişisel hesaplarda bulunuyor.Evet, düğünlerde bu fonların katılma belgelerini takamıyorsunuz. Evet, bu fonlarda kazançtan yüzde 10 stopaj var! Ancak altına finansal olarak yatırım yapmak isteyenlerin; fiziksel altında alım-satım yaparken ödedikleri farklar (işçilik), bu olumsuzlukların hepsinin çok çok üzerinde! Fiziksel olarak altın bulundurmak istiyorsanız, siz siz olun BigF’leri ciddi olarak düşünün!

Devamını Oku

Rant Lobisi Faiz Lobisi’ne karşı!

28 Haziran 2013

Hatırladığım kadarıyla Tansu Çiller’in literatüre kattığı; ekonomide veya iç politikada yaşanan sorunların sebebi olarak sıkça ‘göreve çağrılan’ dış mihrakların mali kanadının adı bu ‘Faiz Lobisi’ . Gezi Parkı olayları sırasında yeniden gündeme geldi yine.Bu ‘lobi’ ne istiyor?Ülkede işler karışsın, karışıklık çıksın, faizler yükselsin. Faizler yükselirken kurlar da yükselsin. Biz de hazır kurlar yükselmişken getireceğimiz dövizleri yüksek fiyattan bozdurup, yüksek faizlerden TL cinsinden faizli enstrümanlara (tahvil, bono ve mevduat) paramızı yatırıp yüksek getiri sağlayalım. Ülke bunu nasıl öderse ödesin. Nasılsa ödemek zorundalar yoksa bir daha borç vermeme ‘şantajı’ hep masada... Bir de bu dış mihrakların iç uzantıları var. Onlar kim mi? Kısa ve uzun vadeli mevduat sahipleri... Uzun vadeliler kazandıkları ‘reel faizle’ geçinenler. Kısa vadeli mevduat sahipleri ise, işler karışırsa dövizde, borsada, emlâkta yatırım fırsatı kovalayanlar. Bunlar faizler düşsün isteyenler...Bir de faizler düşsün isteyenler var!Kimler mi bunlar? En başında devletin Hazine’si geliyor. Düşük sermayesine ‘kaldıraç kullanarak’ yüksek getiri sağlamak isteyen yatırımcı var sırada. Diğer bir grup da yüksek faizden bono almış olan ya da faizler yüksek, hisse senetleri düşükken hisse senedi almış olan yerli/yabancı yatırımcılar var! Bunların arasında ‘Faiz Lobisi’ olarak suçlanan paradan para kazanmayı amaçlayan banka ve finans kuruluşları var. Bir de ‘borçlu şirketleri’ saymak gerek. Genel Yayın Yönetmeni olduğum Fortune Dergisi’nin dün açıklanan Fortune 500 Türkiye listesinde bunun izlerini görmek mümkün. Asıl faaliyet kârları gerileyen şirketler, finansman maliyetlerinin düşmesi sayesinde toplam kârlılıklarını arttırabilmişler! Son olarak da emlâktan para kazanmak isteyenler var. Gerek kamu, gerek yerel yönetimler aracılığıyla uygun koşullarla temin edilen arsalar üzerine konut projeleri geliştirip, bunları satarak kâr/rant elde etmek isteyen bir kesim var. Bunlar inşa ettikleri konutları kolayca satabilmek için hep ve devamlı düşük faiz isterler . Bu kesime ‘rant lobisi’ desek çok da hatalı olmaz.‘Rant Lobisinin’ bir de ‘mecburi destekçileri’ var. Onlar da negatif reel faiz karşısında tasarrufları eriyen mevduat sahipleri. Tasarruflarına reel olarak enflasyondan daha az getiri elde eden mevduat sahipleri reel getiri elde edebilmek, en azından paralarının değerini koruyabilmek için emlâk yatırımına yöneliyorlar. İlk başlarda bu durum herkese para kazandırıyor. Ancak fiyatlar şişmeye başlıyor ‘balon’ oluşuyor. Kaçınılmaz bir şekilde bu balanlar da tıpkı ABD’de 5 yıl, Japonya’da 20 yıl önce patladığı gibi patlıyor ve geride bir enkaz bırakıyor!Eğer ‘serbest piyasa’ ekonomisini benimsiyorsanız ‘Lobileri’ unutalım! Yukarıda bahsettiğim hiçbir grup bir araya gelerek ne bir lobi, ne de bir baskı grubu oluşturabilir. Faizlerdeki hareketler tamamen piyasa dinamikleri içinde gelişir. Eğer ki ekonominin politika yapıcıları gelişmeleri iyi analiz edip; ekonomi biliminin koyduğu temel kuralları unutmadan; zamanında doğru adımları atarlarsa her iki grup da ifrata kaçamaz! Doğrudan olması gerekmez, dolaylı müdahaleler ile bu iki ‘tercih grubu’ tahterevallide dengede tutulabilir.‘Faiz Lobisi’ de ‘Rant Lobisi’ de yoktur, kötü yönetim vardır!

Devamını Oku

Ne olacak altının hali?

27 Haziran 2013

Altının ons fiyatı dün 1.224 dolar ile 3 yılın en düşük seviyesine indi. Kritik seviye olan 1.260 doların altına inildi ve şimdi sırada 1.150 var. Ondan sonra piyasa karar verecekTürklerin ve Hintlilerin “klâsik” yatırım aracı altın, son 2 yılda yatırımcısını sevindirdiği gibi son 8 ayda da üzdü!Dün 1.224 dolara kadar gerileyen altının ons fiyatı bu seviyeyi en son Ağustos 2010 yılında görmüştü. Önce altının yükselişinin nedenlerini kısaca hatırlayalım:- Küresel krizin iyiden iyiye herkesi etkilemeye başlamasıyla altın “güvenli liman” olarak algılandı.- Merkez Bankalarının likidite vererek krizi çözmeye çalışmaları tüm varlık fiyatlarını arttırırken altına da yaradı. Hatta altında daha fazla yaradı.- Likiditenin yaratacağı düşünülen enflasyona karşın altın, iyi bir “korunma” aracı olacak dendi.- 1980 yılında 850 dolar/onsu görmüş olan altın fiyatlarının enflasyonla bugüne “taşınması durumunda” 2.400 dolar olması gerektiği algısı yaratıldı!Ana hatlarıyla özetlediğim bu sebeplerle 24 Ekim 2008’de 682 dolar olan altının ons fiyatı 6 Ekim 2011’de 1.921 dolar ile tarihi zirvesini gördü. Ekim 2012’ye kadar da 1.520 doların altına düşmeden “ilgiyi üzerinde tutmayı” başardı. 4 Ekim 2012’deki 1.795 seviyesinden bu yana düşen altın neden bu kadar kısa zamanda yüzde 31.8’e varan bir oranda; bu kadar sert; düştü.Yazılarımı takip edenler altın ile aramdaki “husumeti” bilirler. Tam da bir husumet değildi bu. Daha çok tek taraflı bir durumdu. Zira altının etrafında yaratılan “şehir efsanelerinin” hiç birine inanmadım. Özellikle de yukarıda belirttiğim iki temel sebebin dayanağı olmadığını izliyor olmamdan dolayı.İlki; enflasyondan korunma aracı olması! Ortada bir enflasyon yoktu. Ne ABD’de de ne de dünyanın geri kalan gelişmiş ekonomilerinde. Eğer enflasyon “yaratmayı başarmış” olsaydı Fed ard arda Bedava Para Paketi açar mıydı?Diğeri de 1980’deki 850 dolara dayandırılan “2.400 dolar olmalı efsanesi”. Ocak 1980’de görülen bu seviyenin o tarihlerde yaşanan “Hunt Biraderlerin” gümüşte yaptıkları “manipülasyon” olduğunu bildiğimden, altının yükselişinin bu sebebe dayandırılmasına inanmadım. Altın fiyatında yaşanan çöküşün nedenleri...- Küresel ekonomi toparlanmaya başladığından dolayı “güvenli liman” argümanı hızla zayıfladı.- ABD Merkez Bankası Fed’in ardından gelen ECB ve BoJ’a rağmen “enflasyondan bağışık” olma durumu zayıfladı.- Küresel büyümeyi taşıyacağı varsayılan Çin’in de bir türlü eski yüksek büyüme oranlarını tutturamayıp büyüme hızının azalmasıyla gerileyen emtia fiyatları altın (daha da fazla gümüşü) vurdu.- Gerek altın vadeli kontratlarında gerekse de altın fonları aracılığıyla alınmış olan “uzun pozisyonlar 1.600 dolarlar civarında “boşaltıldı”.- Ağır darbe geçtiğimiz ay Fed’den geldi. Parasal genişlemenin sonuna gelebiliriz dedi.- Ve nihayet son darbe de geçtiğimiz hafta yine Fed’den geldi! “Parasal genişlemenin sonuna geldik, artık bedava para vermeyi yıl sonundan itibaren azaltacağız” diyerek işi “takvime” bağladı!- Altın spekülasyonu için kullanılan “şehir efsanelerinin” hepsi tükendi!Kritik seviye geçildi, düşüş 1.150 dolara kadar sürebilir Hafta başında yazdığım yazımda altın konusunda ilk defa iyimserdim!“1.301 dolar/ons seviyesinin üzerinde haftayı kapat(a)mayan altının hafta içinde yeniden 1.280 seviyelerine geri dönmesi hatta 1.260 doları aşağı kırması durumunda 1.150’deki “hedefine” doğru yol alması ihtimali yüksek! Benim bu haftaya dair tahminim aslında altın pozitif! (Başımıza taş yağacak!) 1.305 doların aşılması durumunda 1.380 seviyelerine kadar “onurlu” bir düzeltme yaşanabilir altında!” diye yazmıştım! Ancak olmadı, olamadı ve 1.260 aşağı kırıldı!Şimdi sırada 1.150 (+/- 10 dolar) var! Ondan sonra piyasa bir karar verecek! İhtimaldir ki bu seviyeden bir “tepki” gelecektir. Özellikle de 1.590 seviyesinden bu yana sürekli gerileyen altın da “sürekli düşemez”!Hatta bana rağmen bile...

Devamını Oku

Diken üstündeki piyasaların kaderi AB ve ABD’ye bağlı

23 Haziran 2013

ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin seyrinin yanında Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan ilişkilerindeki gelişmeler, bu hafta piyasalar açısından en önemli iki gündem maddesiİki hafta önce yazmıştım, ‘Son 10 yılın en zor haftasına giriyoruz’ diye. Gezi olaylarının nasıl yönetileceğini ve bunun da piyasalara olası etkilerini anlamak açısından önemli bir haftaydı. Umudum politika yapıcılarının da bu durumu anlayacakları ve Gezi Parkı ile başlayan olayları “sakin kafayla” değerlendirmeleri yönündeydi. Öyle olmadı. Başbakan olayı “faiz lobisine” ve “dış mihraklara” bağladı, çok da fazla okumayan ve dışarıda olan bitenleri yakından analiz etmeyen/edemeyenlerce bu söylemler “kabul görünce” oldukça önemli fırsatlar kaçırdık ülke olarak.Bedava paranın sonuGeçtiğimiz hafta bir de bunun üzerine ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Ben Bernanke’nin açıklamaları geldi. Her ne kadar Bernanke ekonomik verilere bakıp bir karar vereceğiz dese de devamında “Bedava Para Paketi (BPP) Çağı’nın” sonuna gelindiğini “ilân etti”. Her ne kadar geçtiğimiz üç hafta içinde ABD’ye yaptığım iki ziyaret sonrasındaki gözlemlerime dayanarak; ABD ekonomisinin Bernanke’nin varsaydığı hızla toparlanamayacağını düşünsem ve III. BPP’nin tahmin edilenden daha uzun süreceğini düşünüyor olsam da piyasalar böyle düşünmediler. Onlar Fed’in verdiği ucuz paranın sonuna gelindiğine inandılar ve “varlıklarını” ellerinden çıkardılar.Hemem tüm varlık kalemlerine gelen satıştan en çok bizim de içinde bulunduğumuz gelişmekte olan ülke piyasaları etkilendi. Başta Hindistan, Rusya, Brezilya, Güney Afrika olmak üzere tüm gelişmekte olan ülke para birimleri değer kaybederken, bu ülkelerin merkez bankaları müdahale etti veya bunun hazırlığına başladı! Merkez Bankası da bunlardan biriydi. Geçtiğimiz hafta 1.95’lere dayanan dolar/TL kurlarını “baskılayarak” 1.9350’lerde ancak tutabildi.10 yıllıklar % 2.50’yi aştıBu arada geçtiğimiz hafta Fed’in toplantısı öncesinde dolar karşısında 1.3416’ya kadar çıkan euronun da 1.3121 seviyelerinden haftayı kapattığını unutmayalım.Bizim piyasalarımız açısından belki de en hayati hareket gösterge bono bileşik faizlerinde yaşandı! Gösterge bono bileşikleri yüzde 8.10 seviyesine kadar yükseldi. Üstelik de bunu derinliğin ve likiditenin kaybolduğu bir anda yaşadı ki en fazla “yatırımın ve katılımcının” olduğu bu piyasada derinliğin kaybolması hiç de iyi bir haber değil! Geçtiğimiz haftanın en kritik gelişmesi bence ABD 10 yıllık tahvil getirilerinin Cuma günü yüzde 2.5459’u gördükten sonra haftayı yüzde 2.5310’dan kapatmasıydı. 2.47-2.50 seviyesi çok önemliydi! Bu seviyenin üzerinde günlük, daha da önemlisi haftalık bir kapanış olması bu haftayı kritik hale getiriyor!Altında düşüş sürecek mi?Yurt sathında mitinglere devam eden Başbakan ile Gezi Parkı ve devamında Taksim’deki tepkilerin ne yöne evrileceği iç piyasa açısından önemli olacak. Belki de bunlardan da önemlisi AB’den gelecek “müzakereler tamam mı, devam mı” kararı olacak! Eğer AB “Ara veriyoruz” derse bunun piyasalara etkisi son derece olumsuz olabilir! Yok eğer “Biz Türkiye’deki demokrasinin gelişmesi için (açılacak “fasıllar” bu konu ile ilgili) müzakereye devam edeceğiz” derler ise piyasalar adına “iyi” bir haber olacaktır. Diğer önemli “indikatör” de ABD 10 yıllık tahvil getirileri. Bu hafta içinde yeniden 2.50’nin altına bir geri çekilme olmaz, hele ki bir sonraki teknik “direnç” seviyelerinin olduğu 2.75-2.88 bölgesine doğru hareket edecek olur ise bu tüm piyasalar adına kötü bir haber olacaktır. 1.301 dolar/ons seviyesinin üzerinde haftayı kapat(a)mayan altının hafta içinde yeniden 1.280’e geri dönmesi hatta 1.260 doları aşağı kırması durumunda 1.150’deki “hedefine” yol alması ihtimali yüksek! Benim bu haftaya dair tahminim aslında altın pozitif! 1.305 dolar aşılırsa 1.380’e kadar “onurlu” düzeltme olabilir!Euro/dolar paritesinde 1.3080 seviyesi önemliABD 10 yıllıkların “doğrudan” en fazla etkileyeceği enstrüman euro/dolar paritesi olacak. 1.3080 seviyesi hem 50 hem de 200 günlük hareketli ortalama açısından önemli. Bu seviye ilk denemede tutacaktır. Tuttu tuttu, bu durumda 1.3205 ya da 1.3285’e kadar bir “düzeltme” görülebilir. Yok eğer bu seviye tutmazsa bu hafta içinde 1.2975 seviyesini görebiliriz. Bu seviye aşağı kırılırsa çok daha sert bir “dolar rallisi” görebiliriz.Not: Vatan Gazetesi’ndeki dostlarım geçtiğimiz Perşembe günkü “Dolar’ın 1.9765’i aşması zor” başlıklı yazımın girişinde “Piyasayı en iyi okuyan ve tahminleri yüzde 100’e yakın doğru çıkan yazarımız Ali Ağaoğlu” ile başlayan bir giriş yapmışlar. Kendilerine teşekkür ederim. Ancak ben bu kadar iddialı değilim, olamam. Her zaman söylediğim gibi “ben piyasalardaki gelişmelerin hepsini öngörebiliyor olsaydım, siz beni tanımazdınız!”

Devamını Oku

Küresel Faiz Lobisi’nin elebaşı Bernanke mi?

21 Haziran 2013

Tüm dünyada finansal piyasaları sallayan Fed’in Başkanı Bernanke, basın toplantısında aslında çok da kötü şeyler söylemedi:- Fed, piyasaların yanında olmaya devam edecek, gerektiğinde tahvil alımlarını arttırıp, azaltabilecek. Yine de varlık alımları veya Bedava Para Paketi’nde (BPP) azaltma için sabit bir plan bulunmuyor.- İşsizlik için belirtilen yüzde 6.5 seviyesi bir “tetikleyici” değil, bir “eşik” ve FOMC gerekirse eşiği aşağı çekebilir. Fed işsizlik oranını 2014’ün sonunda yüzde 6.5 olarak öngörüyor. (Daha uzun zaman var. )- Ekonomik toparlanma devam ederse yılsonunda varlık alımları azaltılabilir ve 2014 ortasında da sona erdirilebilir. Bu arada; BBP’yi sonlandırmakla faiz artışı arasında uzun bir zaman olacağının sinyalini vererek ‘Ayağını gazdan çekmekle, fren yapmak arasında fark’ var dedi.Fed’den parasal genişlemenin artarak olmasa da en azından daha uzun bir süre devam edeceği “müjdesini” bekleyen finansal piyasalar istediklerini bulamadı. Fed’in Para Politikası Kurulu konumundaki FOMC üyelerinden ikisi faiz artışından bile bahsetmişken, Bernanke’nin önceki günkü basın toplantısını izleyen piyasaların bundan rahatsız olmaması mümkün değildi.Toplantıdan kendi adıma, Ocak sonunda Bernanke, Fed Başkanlığı görevini bırakacağı izlenimini edindim. Muhtemeldir ki Bernanke nasılsa görevi bırakacak, yeni başkan fazla yıpranmasın diye bu “ağır yükü” üstlendi. Her ne olursa olsun, Fed’in Bedava Para Paketleri’ni tedrici olarak azaltabileceği haberleri küresel piyasaların adeta dağılmasına sebep oldu. Gerçi dünyanın en büyük tahvil/bono fonunu yöneten PIMCO’dan Bill Gross, “piyasaların yanıldığını” söyledi. Gross’un temel varsayımı; Fed’in beklediği “iyileşmelerin” tahmin edildiği kadar kısa sürede gerçekleşmeyeceği ve III. BPP’nin süresinin uzayacağı. Her ne kadar ben de benzer görüşte olsam da piyasa katılımcıları “önce vur, sonra sor” stratejisini benimsediler.Şuyuu, vukuundan beter oldu. Yani endişesi (dedikodusu), gerçekleşmesinden beter oldu! ABD 10 yıllık tahvil getirileri dün yüzde 2.4690 seviyesine kadar yükseldi. Bu seviye teknik olarak önemli bir direnç seviyesiydi, buradan döndü. Ancak 2.30 seviyesinin kırılmış olması önümüzdeki önce 2.50 ve ardından da 2.90 seviyesini resmin içine sokmuş durumda.Yoksa ‘Küresel Faiz Lobisinin’ lideri Bernanke iş başında mı?Yeni bir trend başlıyor!Her ne kadar bu trend Emtia piyasalarında Şubat ayında, ABD bonolarında geçtiğimiz yılın son günlerinde başlamış olsa da özellikle ABD’de hisse senetlerinin yükseliyor olması bu değişimin görülmesini zorlaştırmıştı. Fed’in önceki günkü kararları ve açıklamaları artık yeni bir dönemi net bir şekilde başlatmış oldu. Bu dönem ABD’yi sınırlı etkileyecek olsa da özellikle gelişmekte olan ülke piyasaları ve başta değerli metaller olmak üzere emtia piyasalarını olumsuz etkileyecek.

Devamını Oku

Dolar’ın 1.9765 TL’yi aşması zor

20 Haziran 2013

Piyasayı en iyi okuyan ve tahminleri yüzde 100’e yakın doğru çıkan yazarımız Ali Ağaoğlu, ‘Dün ne oldu’yu değil bundan sonra ne olacak’ı yorumladı.İçeride Gezi Parkı ve “faiz lobisinin hayaletleri” ile uğraşırken, dışarıyı kaçırdık. Halbuki içeride yaşananlar sadece bize has değildi. Ancak politika yapıcıları ve ekonominin yöneticileri dünyadaki gelişmeleri tam olarak okuyamadıklarından olsa gerek, son birkaç haftada bazı anlamsız demeç ve adımlarla zaman kaybettiler. Sonuç mu?Öncesinde 6 müdahale ile Merkez Bankası piyasaya 1.9202 ortalama kurdan 350 milyon dolar sattı. Müdahaleler sonrasında dolar/TL 1.9380 ile tarihi rekor kırdı. “6 müdahaleyi” anlamak mümkün değil, 50 milyon dolarlık ihale rakamını anlamak mümkün olmadığı gibi “25 milyonluk” müdahale tutarını anlamak hiç mümkün değil. Madem MB müdahale ediyor, “kavgada yumruk sayılmaz” misali müdahalede de “tutar” sayılmaz. Hadi bunları da geçtim. Madem MB, yarın öbür gün hesap sorulur mu korkusuyla “tutarlı” müdahale ediyorsa, Rezerv Opsiyon Mekanizması’yla (ROM) piyasaya döviz likiditesi vermeyi düşünmez?Müdahale çözüm olur mu?Müdahalelerin çözüm olamayacağına dair de 12 Haziran’da Müdahale işe yarar mı? Başlıklı bir yazı yazmış ve işe yaramayacağını söylemiştim. 1 Mayıs’tan bu yana Brezilya Reali’nin yüzde 13.70, G. Afrika Randı’nın yüzde 15.7, Hindistan Rupisi’nin yüzde 11.8 devalüe olduğu bir ortamda aynı dönemde yüzde 8.1 devalüe olmuş TL’yi korumaya çalışmak ne kadar anlamlı. Hani tek başımıza biz “negatif” ayrışsak neyse...Küresel ve “Gezi Parkı” gerilimi ile çıkmak isteyen yabancılara “ucuzdan” çıkma imkânından başka bir işe yaramıyor bu müdahaleler!Müdahale kısmını geçelim... Dolar/TL’de 1.9260 (yaklaşık olarak sepette 2.22 seviyesi) aşıldı. Şimdi dolarda 1.9530 ve 1.9765 seviyeleri kritik. İkinci seviyenin aşılması zor gibi görünüyor. Ola ki küresel “darbe” sert olur ise bu seviye ile birlikte 2.00 seviyesi bile aşılabilir. Şimdilik beklemiyorum. Merkez Bankası ROM dahil; bazı adımlar atacaktır.

Devamını Oku