Şampiy10
Magazin
Gündem

Taşerona kadro yolu, devlete 2.5 milyar TL kâr

Kadroya alınma umuduyla bekleyen taşeron işçiler artık mutlu sona ulaşmak istiyor. Bu cümlelerin sonuna pembe noktalar koymayı çok isterdim ancak; Gelin işin özetini 3 satırda anlatayım size; Aynı işi yan yana yapan memur 3 bin, kadrolu işçi 3 bin lira alırken eski taşeron yeni özel statülü işçi asgari ücret 1300 liraya talim edecek. Bugüne kadar arada ki taşeron firmaların cebine kalan yıllık 2.5 milyar TL parada devletin kasasına kalacak…

Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU geçtiğimiz yılsonunda 64. Hükümet Eylem Planı içerisinde bulunan “taşerona kadro” müjdesini açıklamış, kadro geleceğini belirtmişti. 720 bine yakın taşeron işçinin merakla beklediği bu haberi geçtiğimiz hafta içinde Başbakan DAVUTOĞLU verdi.

Verdi vermesine ancak biz bile bu “müjdenin” içerisinden çıkamadık. Kimler kadroya alınacak, memuriyet mi olacak, özlük hakları nasıl düzenlenecek? Yani özetle Ekonomi müdürümüz Ercan İnan’ın dediği gibi Mert Nayır’ın aklında yine deli sorular…

Kasıt sözleşmeliler mi?

Başbakan Davutoğlu’nun Taşerona Kadro müjdesinin alt metninde belirttiği “öncelikli olarak asıl işi yapan personellere kadro verilecek daha sonra yardımcı işleri yapanlar devlet güvencesine alınacak” sözleri taşeron diye anılmayan ama memur haklarını taşımayan sözleşmeli çalışanları da umutlandırdı. Kadro yasası ile 720 bin taşeronun hangi statüde olacağı tartışma konusu. Çoğunluk 4/C’li (Memur) kadrosunda alınmaktan yana. Ancak hükümet sözcüleri ve bakanlar dahil hiç kimse 4/C kelimesini kullanmıyor. Artık sona yaklaşıldı diye sürekli konuyla ilgili haberler yapılmasına karşılık oluşturulmuş bir taslak görülmüyor. Maliye Bakanı tarafından yapılan açıklamada taşerona özel statü verilecek denildi ancak özel statüden ne kastedildiği konusundaki görüşler ise şöyle;

Kamu kurum ve kuruluşlarında 4-a (Memurlar), 4-b (Sözleşmeli personel), 4-c (Geçici personel) ve 4-d (İşçiler) statüsüne ek “Özel statülü sözleşmeli personel” adında bir yeni statümüz daha olacak. Bu statülerin özlük ve sosyal harkları birbirinden farklı olduğu düşünüldüğünde yeni gelecek olan özel statünün de özlük ve sosyal hakları farklı olacaktır. Bu gibi hakların detayları için çıkacak düzenlemeyi beklemek gerekecek.

En çok belediyelerde var

Taşeron işçilerin en çok çalıştığı kurumlar belediyeler. Belediyelerde özellikle memur işleri ‘temizlik işçisi’ gibi gösterilen taşeron işçilere yaptırılıyor. Bu personeller belediyenin her bir biriminde görevlendirilebiliyorlar. “Üniversite mezunlarını kadroya alalım” söylemleri tartışmalara farklı bir yön verse de taşeron işçilerin zabıtadan tutun da güvenlik görevlisine kadar çoğu lise mezunu. Üniversite ve lise mezunlarından oluşan taşeron personellere en adaletli yaklaşım sınav yöntemi ile olacaktır. Maliye Bakanının da açıklamış olduğu üzere sınavla kadro verilmesi adaletsizlik ortadan kaldırılacaktır. Ancak sınavların ÖSYM tarafından yapılacağı ve sınav ücreti alınıp alınmayacağı ise ayrı bir tartışma konusu.

Kapsama dahil personelin 1 Kasım 2015’ten önce işe girmiş ve halen çalışmaya devam ediyor olması gerekecek. Kişiler, devlet memurluğuna atanmak için aranan şartları taşıyacak. Emekli aylığı almaya hak kazanmış ya da 65 yaşını doldurmuş taşeron işçi düzenlemeden yararlanamayacak. Kamuda tam zamanlı hizmet veren taşeron işçi, düzenlemeden yararlanacak, kısmi zamanlı çalışanlar ise bu haktan faydalanamayacak. Çalışanlar her ne kadar kadroluda olsalar işçi statüsünde işlem görecekler. İşçi statüsünde olacaklarsa bu işçilerin 3 yıl boyunca işleri garanti altına alınmış olacak.

Her ne kadar yakın zamana tarih verilse de taşerona kadro sistemi uzun soluklu çalışmalar sonucu gerçekleşecektir. Hükümet sözcüleri her ne kadar kadroya yaklaşıldı deseler de taşeron işçilere yine kadro yerine müjde verilecek gibi…

Yazının devamı...

Borcu olana 3 ay daha sağlık hizmeti verilecek

2012’de yürürlüğe giren yeni sosyal güvenlik sistemine göre Genel Sağlık Sigortası (GSS) tüm vatandaşlar için zorunlu olunca, sosyal güvencesi olmayanlara (geliri belli olmayanlar) GSS primlerinin ödenmesi için gelir testi yaptırma zorunluluğu getirildi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, gelir testi yaptırmayan 5.3 milyon kişinin borcunun 10.9 milyar TL olduğunu bildirdi.

10 Şubat’ta yayınlandı

Bakan Soylu, ülke genelinde 5 milyon 390 bin 455 kişinin gelir testi yaptırma yükümlülüğünde olduğu halde gelir testi yaptırmadığını belirterek, “Bu durumdaki kişilerin borcu 10 milyar 962 milyon TL olup, bu rakama göre kişi başı ortalama borç tutarı 2 bin 33 TL” dedi.

Gelelim bu borçların son durumuna; 6663 sayılı “Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, 10 Şubat 2016 tarihinde 29620 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Artık torba yasa kavramı devlet geleneği halini aldığından bu kanunu da bir torba yasa olarak değerlendireceğiz.

Torbanın içinde neler olduğuna bakacak olursak; vergi kanunundan devlet memurları kanununa, iş kanunundan sosyal sigortalar kanununa kadar birçok düzenleme mevcut. 64. Hükümet 2016 Eylem Planı’nda Genel Sağlık Sigortası Bakımından yapılacak düzenlemelerden “Gençlerin Genel Sağlık Sigortası Primlerinin sıfırlanması ve lise ve üniversite mezunu gençlerin Genel Sağlık Sigortası Giderlerinin 2 yıl süreyle gelir testi yaptırmaksızın ve prim alınmaksızın Devlet tarafından karşılanması” konusu da bu torbanın içinde.Kanunun Türkçe meali, mezun olduktan sonra tıkır tıkır işlemeye başlayan GSS prim borcu, lise ve üniversite mezunlarına artık 2 sene boyunca dokunmayacak.

30 Haziran son gün

Yaklaşık 8 milyonu bulan GSS borçlularına bir de güzel haber verelim. Tüm bu af süreci devam ederken SGK’ya prim borcu bulunan Bağ-Kur’lular ile GSS prim borcu bulunan gençler 30 Haziran 2016 tarihine kadar sağlık hizmetinden yararlanabilecekler. Prim borcu olanlar, 30 Haziran’a kadar Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastaneler ile devlet üniversitelerine ait hastanelerde tedavi olabilecekler. Fakat,özel hastaneler ile vakıf üniversitesi hastaneleri kapsam dışında aman dikkat…

Maliyeti yıllık 942 milyon TL

YENİ düzenlemeye göre; 20 yaşını doldurmayan lise ve dengi öğrenimden mezun olanlar, 25 yaşını doldurmayan yükseköğrenimden mezun olanlar, mezun oldukları tarihten itibaren 2 yıl süreyle gelir tespiti yaptırmaksızın aile içindeki geliri kişi başına düşen aylık tutarı asgari ücretin üçte birinden az olan vatandaşlar ile gelir tespiti yapılmaksızın genel sağlık sigortalılığı ya da bakmakla yükümlü olduğu kişi bulunmayan Türk vatandaşlarından 18 yaşını doldurmamış çocuklar kapsamında Genel Sağlık Sigortalısı sayılacak.

Uygulamadan yararlanabilecek gençlerin sayısı şu an itibarıyla 517 bin 419 kişi. Bunun SGK’ya maliyeti yıllık 942 milyon lira hesaplandı.

Eski borçlara düzenleme geliyor

6663 SAYILI düzenlemede geçmiş dönem borçlarının silinmesi ile ilgili bir düzenleme yoktu. Ancak sayıları 5 milyonu aşan yeni mezun işsizler ordusunun GSS prim borcunu Bahar Paketi halledecek gibi gözüküyor. SGK,Genel Sağlık Sigortası kapsamında 12 milyar liralık alacağın yüzde 6-7’si tahsil edebilirken,geçen yıl çıkarılan affa da talep çok olmamıştı. Yine de bugüne kadar borçlarını düzenli ödeyenler ve aftan yararlananlarla karşı karşıya gelmemek adına iki yol mevcut: Mevcut sistemde gelir testi sonucu evdeki kişi başına geliri brüt asgari ücretin 3’te birinden az (549 liradan az) çıkanların primini devlet ödüyor. Primler gelire göre 65.88TL, 197.64 TL ve 395.28 TL şeklinde 3 farklı kategoriden oluşuyor. Bu kategori iptal edilerek,tüm primlerin 60 liraya indirilmesi planlanacak. Bu sayede GSS primi yazılan herkesin yatıracağı tutar düşecek. 3 farklı kategoriden vatandaşa çıkarılan borç bu tutar üzerinden hesaplanacak.

Hazırlıkları süren af kapsamında, 29 yaşından küçük gençler adına tahakkuk etmiş GSS prim borçlarının silinmesi bir ihtimal. İki olasılıktan hangisi seçilirse seçilsin iki kesim mutsuz olacak. Sayıları 500 bine yaklaşan “af mağdurları”. Yani adlarına çıkarılan GSS prim borçlarını ödeyenler. Ödemelerin iadesi veya mahsup yoluna gidilmesi bakanlığın önündeki seçenekler…

Emeklilikte yaşa takılanlar. Yani prim gün sayıları dolmuş ancak yaş şartı nedeniyle emekli olamayanların borçlarının silinmesi gündemde değil. Yaş vurdu bir de GSS affetmezse vay hallerine…

Yazının devamı...

Terörü finanse eden şirketlere kayyum

Hükümet, TBMM’ye getireceği yeni Torba Yasa’yla gençlerin GSS borçlarının affından, teröre destek veren şirketlere kayyum atamasının önünün açılmasına kadar birçok değişiklik yapacak

Hükümetin “Bahar Paketi” olarak adlandırdığı torba yasa ile birçok değişiklik kapıda.

AK Parti Hükümeti’nin eylem planının bir kısmını içinde barındıran torba yasa ne zaman yürürlüğe girecek? Torba yasa neleri kapsıyor? GSS Borçları torba yasada olacak mı?

Torba tasarının meclise sunulması ile birlikte reformların yüzde 50’si vaatlerin yüzde 100’ü tamamlanmış olacak.

Başkanlığını Lütfi Elvan’ın yürüttüğü reform eylem planı torba yasasının bu hafta içerisinde TBMM’ye gelmesi bekleniyor.

- Torba yasanın içerisinde en önemli beklentilerden biri, Genel Sağlık Sigortası’nda (GSS) yapılacak yeni düzenleme. Yaklaşık 5 milyon gence çıkarılan ve halk arasında “İşsiz evlat vergisi” olarak adlandırılan GSS prim borçlarının, yeni torba yasa ile affedilmesi bekleniyor. 25 yaş altı tüm gençlerin GSS prim borçları silinecek. Ödeme yapanların itiraz etmemesi adına silinme kararı alınmasa dahi GSS primleri tek rakam üzerinden belirlenerek yeniden hesaplanacak.

- 25 yaşını doldurmamış öğrencilerden pasaport harcı da alınmayacak.

- İşverenlere yönelik yapılacak yeni düzenlemeye göre, devletten sosyal destek alan kişilerin çalıştırılması halinde, sigorta priminin işveren payını devlet ödeyecek.

Bu düzenleme ile birlikte hem istihdam artışı sağlanacak hem de asgari ücret artışıyla maliyetleri artan işverenlere destek sağlanmış olacak.

- Teröre destek veren şirketlere finansal bağlamda kayyum atamasının önü açılacak.

- Torba yasa ile meslek lisesi, meslek yüksekokulu ve üniversitelerde zorunlu staj yapan öğrencilere, asgari ücretin 3’te 1’i oranında maaş bağlanacak.

- Kentsel dönüşüm alanı ilan edilen ve ev sahiplerinin muvafakat vermesi kaydıyla kaçak yapılara elektrik ile su bağlanacak.

- Çocuğu olan veya evlat edinen memur anne ve baba, çocuğun mecburi ilköğretim çağının başladığı tarihi takip eden aybaşına kadar normal çalışma süresinin yarısı kadar çalışabilecek.

Evlat edinen memura izin

- Yeni yasa ile 3 yaşını doldurmamış bir çocuğu eşiyle veya münferit olarak evlat edinen memurlar ile memur olmayan eşin münferit olarak evlat edinmesi halinde memur eşlerine, 8 haftalık iznin veya yarı zamanlı iznin bitiminden itibaren, istekleri üzerine 24 aya kadar aylıksız izin verilebilecek.

Muhtaç aylığı genişliyor

- Torba Yasası’nda yapılacak düzenlemeyle teşkilat mensuplarına verilen Emniyet Hizmetleri Tazminatı yüzde 25 artacak.

- Muhtarlar için düzenleme yapılacak. Bu düzenlemeye göre, muhtarların net 940 lira olan ödenekleri 1.300 liraya yükseltilecek.

- Yaşlılık aylığında da yeni düzenlemeye gidilecek. Torba yasa ile 65 yaş üstü yaşlılık aylığı alanlardaki hane halkı geliri tamamen kaldırılacak. Yani hane halkının gelirine bakılmaksızın muhtaç aylığı bağlanacak.

Yazının devamı...

Ara verme bildirimi

Dört bir yanda savaş çığlıkları, şehirlerimizde ardı ardına patlayan bombalar, artan güvensizlik ortamı, dolar ve euronun dalgalı seyri, Rusya krizi ve ardından gelişen diplomatik olaylar... Maalesef bu olayların tamamı, ülkemizin en önemli lokomotif sektörü turizmde ciddi sorunlara neden oluyor.

Neler oluyor? Hükümet hangi destekleri sunacak? Turizmciler ne bekliyor?

Bir çok otel satışta

Ege ve Akdeniz sahillerinde 1.300 civarında otel satılığa çıkarılmış durumda. Bu oteller için istenen toplam rakam 30 milyar lirayı buluyor.

En fazla satılık otel, daha çok Rusya pazarına bağlı turizm faaliyeti yürüten Antalya’da yer alıyor. Turizmin başkenti olarak da anılan Antalya’daki satılık otel sayısı 410. Bu otellerin 120’si beş yıldızlı. Satılığa çıkarılan otellerin yatak kapasitesi ise yaklaşık 153 bin.

Antalya SGK İl Müdürlüğü’den alınan bilgiye göre, yüzlerce otel, işçi çalıştırmaya ara verme bildiriminde bulundu. Bunu şöyle de açıklayabiliriz; yüzlerce otel bu sezon açılmayacak veya açılanlar da en alt kapasite ve en az personelle hizmet vermeye çalışacak.

Ege Bölgesi’nde ise 908 otel alıcı bekliyor. Ege sahil şeridinde satılığa çıkarılan tesislerin toplam değeri 8.8 milyar lirayı buluyor. Ege Bölgesi’nde en çok satılık otel Muğla’da yer alıyor. Ege turizminin lokomotifi Muğla’da, el değiştirmesi beklenen tesis sayısı 349. Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) tarafından yapılan analize göre, Türkiye’nin Ocak 2016 otel dolulukları, 2015 yılının aynı dönemine oranla yüzde 6.2’lik bir düşüş ile yüzde 47.6 olarak kaydedildi. Türkiye, turizm rakamlarında Avrupa’da, en yüksek düşüş oranını yaşayan ülke oldu.

‘Az hasar için tedbir alınmalı’

TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, sektöre ilişkin sorularımızı şöyle yanıtladı:

- Rusya’yla yaşanan kriz ve ülkemizde yaşanan terör olayları sonucunda turist sayısında ciddi rakamlarda azalma yaşandığı ve yaşanacağı belirtiliyor. Bu krizin turizme etkisinin ne kadar olacağını düşünüyorsunuz?

Türkiye’nin dünya turizminin son yıllarda en hızlı büyüyen ülkelerinden biri olduğu dikkate alındığında 2015 yılında ülkemizin turizm performansının beklentileri karşılamadığı bir yıl olduğu anlaşılmaktadır.

- Bu kriz en çok hangi şehirleri etkileyecek?

Rus turistlerin en çok ilgi gösterdiği kentimiz Antalya. 2015 yılında Antalya’ya 2 milyon 838 bin Rus turist gelmişti. Dolayısıyla Rusya ile Türkiye arasındaki sorunlar aşılamazsa bu durumdan en çok etkilenmesini beklediğimiz şehir Antalya’dır. Turizm sektörü zorlu bir süreçten geçiyor. Bu zorlu sürecin kayıpsız ya da en azından az hasarla atlatılması için resmi makamlardan atılmasını talep ettiğimiz bazı adımlar oldu. Bu çerçevede Başbakan Ahmet Davutoğlu, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ile Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Mahir Ünal’a turizm sektörünün taleplerini içeren bir mektup sunduk. Taleplerimiz arasında SGK primlerinde 2016 yılına özel indirim sağlanmasının yanı sıra turizm hizmetlerinde KDV oranın yüzde 8’e düşürülmesi de bulunuyor.

Yazının devamı...

Kiralık işçi sistemi ne getirir ne götürür

Daha önce çok tartışılan kiralık işçi dönemi hayatımıza girmek üzere. Sendikalar ‘Kölelik düzeni’ diye eleştiriyor. Diğer taraftan ‘Bizi rekabette öne çıkarır, Çin’le Tayland’la yarışırız’ diyen de var...

Üzerinde defalarca tartışılmış, düşünülmüş ve Avrupa’daki uygulamalarıyla örnekleri alınmış bir sistem daha hayatımıza girmek üzere. TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu, özel istihdam büroları aracılığıyla geçici iş ilişkisi kurulması ve uzaktan çalışma gibi esnek çalışma modelini öngören tasarıyı kabul etti. Komisyonun kabul ettiği İş Kanunu ile Türkiye İş Kurumu Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile özel istihdam bürosunun faaliyet alanı genişletiliyor, geçici iş ilişkisi kurma faaliyeti bu bürolara veriliyor.

Bir veto daha gelir mi?

Tasarı, özel istihdam bürolarına, işveren ile geçici işçi sağlama sözleşmesi yaparak, işçisini geçici olarak başka işverene devri yetkisini getiriyor. İşveren açısından bakmak gerekirse gayet pozitif bir uygulama, ancak işçi açısından kiralanmak pek de hoş gözükmüyor gibi! İşçisi hastalanan, izne çıkan, askere giden, gözaltına alınan, siparişi artan patron, başka işverenden ‘işçi kiralayabilecek.” Şimdi; daha önce de gündeme gelen ve sendikaların da itiraz ettiği, ‘kiralık işçi’ düzenlemesini detaylarıyla ele alalım.

Bu arada kiralık işçi düzenlemesinin 2009 yılında TBMM’de kabul edildiğini, ancak 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından da veto edildiğini hatırlatalım.

Aynı düzenleme 2011 yılında da hükümet tarafından meclis gündemine getirilmiş, Genel Kurul’da kabul edilen madde, sendikaların girişimiyle kanun metninden çıkarılmıştı. Yani bir veto daha gelir mi bilinmez...

Kimler kiralık işçi çalıştırabilecek?

10 işçinin altında işçi çalıştıran firmalar, işçilerin tamamını kiralama yöntemiyle çalıştırabilecek. Büyük işletmeler içinse kiralanan işçi sayısı, kadrolu işçilerin dörtte biri kadar olabilecek. Örneğin 100 işçi istihdam eden bir firma, 25 kişiyi de kiralama yöntemiyle çalıştırabilecek. Kiralık işçi düzenlemesinde, kiralanan işçinin işvereni özel istihdam bürosu olacak. Hemen hatırlatalım işçi sayısı 9 ve altında bulunan işyerlerinin sayısı 1.5 milyonu buluyor ve toplam işyerlerinin yüzde 85’ini oluşturuyor.

İşçi kiralama sisteminde çalışanın maaş, kıdem tazminatı, iş güvenliği, sigorta primi gibi yükümlülüklerini işveren yerine özel istihdam büroları üstleniyor. İstihdam büroları aracılığıyla işe alınma süresi 8 aydan fazla olamayacak.

Kiralık işçi çalıştırılabilecek durumlar şöyle:

- Asıl işçinin doğum iznine ayrılması.

- Asıl işçinin askere gitmesi.

- Asıl işçinin, izin, hastalık gibi iş sözleşmesinin askıya alınması halleri.

- İş güvenliği bakımından acil olan işlerde veya üretimi önemli ölçüde etkileyen zorlayıcı nedenlerin ortaya çıkması.

*İşletmenin iş hacminin öngörülemeyen ölçüde artması.

- Dönemsellik arz eden iş artışları.

İstihdam bürosu komisyon alacak

Peki, nedir bu Özel İstihdam Büroları?

Türkiye İş Kurumu ya da bilinen kısa adıyla İŞKUR’un internet sitesinde Özel İstihdam Bürosu (ÖİB) şöyle tanımlanıyor; “Özel İstihdam Büroları, özel hukukun koruması altında ve belirli bir sözleşme çerçevesinde işe yerleştirme faaliyeti karşılığı sadece işverenden ücret alarak, iş arayandan herhangi bir ücret ya da komisyon almaksızın, Türkiye İş Kurumundan yetki almak şartıyla, işgücü piyasasında iş arayanlarla eleman arayanlar arasında, bir işyerinde veya 9/6/2004 tarihli ve 5187 sayılı Basın Kanununda yazılı araçlarla ya da radyo, televizyon, video, internet, kablolu yayın veya elektronik bilgi iletişim araçları ve benzer yayın araçlarından biri ile en etkin şekilde aracılık hizmeti sağlayan gerçek ya da tüzel kişilerdir.”

Sendikalar karşı çünkü...

Kadrolu çalışmalar azalacak. Kıdem Tazminatı şartları oluşmayacağı için kısmen tazminat olayı bitecek. Özel sektör taşeronlaşmasının önü açılacak. İstihdam büroları işçi kiralayacak. Sendikalaşma kaldırılacak. İstihdam büroları işçi üzerinden kâr sağlayacak. Kiralık işçi, mesaisiz ve izinsiz çalıştırılacak. İşçilerin sigortası parça parça yatırılacak. Düzenli bir işyeri olmayacağından zam durumundan muaf kalacak.Tasarıda, kiralık işçi uygulamasının yaygınlaşmasıyla, son 20 yılda özellikle Avrupa’da bu kapsamda çalışan işçi sayısında artış görüldüğü ifade edilmekte. Tüm çalışanlar içinde özel istihdam büroları aracılığıyla çalışanların oranının Avrupa Birliği’nde yüzde 1.7, ABD’de yüzde 2.1, Japonya’da yüzde 2 olduğu kaydedildi. Bu yöntemin Avrupa’da en yaygın İngiltere, Hollanda, Lüksemburg, Belçika, Fransa, İrlanda ve Almanya’da uygulandığı biliniyor. Kiralık işçilerin toplam işçilere oranının en yüksek olduğu ülke yüzde 50 ile Hindistan görünüyor. İspanya yüzde 31, Meksika yüzde 10, Filipinler yüzde 11 ile oranın en yüksek olduğu ülkeler olarak sıralanıyor.

Yazının devamı...

Yaşa takılanlar söylentiye takılmayın

Çalışma Bakanı, erken emeklilikle ilgili beklentileri karşılamayacaklarını net şekilde söyledi. Maliye Bakanı da “Böyle bir bütçemiz yok” dedi. Birçok ülkede erken emekliliğin olmadığını da dikkate alırsak çıkan haberlere aldırmayın, emeklilikte yaşa takılanlara umut ışığı şimdilik gözükmüyor

Borsaya endeksli emeklilik hayalleri, her gün başka bir gündem maddesi… “İner misin, çıkar mısın, yoksa bir yerde durur musun?” yarışı halinde emeklilik hesabı. Ama bu yazıyı özellikle okuması gereken EYT’liler, yani “Emeklilikte Yaşa Takılanlar”. 2 seçim sürecinde onca vaat ortaya atıldı, verilen sözler unutuldu. Onların bu durumu çözülemezse noter onaylı istifa dilekçesi bile geldi geçti çalışma hayatımızdan geçtiğimiz yıl. Eski Bakanımız Faruk Çelik’in tabiri ile sosyal güvenlikteki kara deliğin en büyük sebebi; genç emekliler ve genç emekli olma kanunuyla yola çıkıp sonrasında yaşa takılanlar…

Kaç kişi etkilendi?

8 Eylül 1999 tarihinden önce işe başlayan kişiler normalde yaş şartı olmaksızın, prim günü ve sigortalılık süresiyle emekli olacaklardı. Sigortalılık süresi (kadınlar için 20, erkekler için 25 yıl) ve 5 bin günlük prim ödeme gün sayısı. 30’lu ve 40’lı yaşlarda emeklilik hayali kuran çalışanlar için 8 Eylül 1999’da uygulanan sosyal güvenlik paketiyle prim gününün yanında kadınlarda 40 ile 58, erkeklerde ise 44 ile 60 yaş arasında değişen yaş bekleme süresi getirildi.

Örneğin; 1974 doğumlu ve 1992’de çalışmaya başlayan bir kadın 2012 yılında emekli olabilecekken, yeni yasaya göre emeklilik tarihi 2023 yılına uzadı. Memurlar ve Bağ-Kur’lular için de benzer şekilde yaş şartı getirildi. 1999 yılında oluşturulan 4447 Sayılı Kanun’la emeklilik yaşının kademeli olarak yükselmesi 2015 yılında Emeklilikte Yaşa Takılanlar Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği kuracak kadar fazla vatandaşı mağdur etmiştir. Dernek şu anda 300 bin kişiye hitap ediyor olsa da emeklilikte yaşa takılanların sayısı 5 milyonu bulmuş durumda. Düzenlemeden etkilenenlerin sayısının bu denli fazla olmasına karşın emeklilikte yaşa takılanların seçim dönemleri dışında yeterli kamuoyu baskısı oluşturamadıkları görülmekte. Emeklilikte yaşa takılanların erken emekliliğine olanak sağlayacak yasa düzenlemesi her seçim dönemi gündeme gelmesinin yanında son olarak CHP Parti Meclisi Üyesi Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer tarafından tekrar gündeme getirildi.

‘Hak kaybına neden oldu’

Canan Yüceer, 1999’da oluşturulan 4447 Sayılı Kanun’la emeklilik yaşının kademeli olarak yükseldiğini, Anayasa Mahkemesi’nin kanunla ilgili hükmü iptal etmesinden sonra 2002 yılında 4759 Sayılı Kanun çıkarılarak emeklilikte kademeli geçişin yeniden düzenlendiğini söyledi ve “Bu kanun hükmü gereği sigortalılar, prim ödeme gün sayısını doldurmuş olsalar dahi emekli aylığından yararlanabilmek için öngörülen yaş koşulunu sağlayana kadar beklemek zorunda kaldı. Bu durum prim gün sayısını ve kanunda öngörülen çalışma yılını doldurmuş olan ancak 4759 Sayılı Kanun’da belirtilen yaş koşulunu sağlamayan sigortalılar açısından hak kaybına neden oldu” dedi.

Benzer uygulamalar nasıl?

Almanya’da normalde emeklilik yaşı, işe giriş ve doğum tarihlerine göre 65 veya 67’dir. Ancak 63 yaşına gelmiş olanlar her eksik yaş için yüzde 2’lik daha düşük emekli aylığı bağlama oranıyla 67 yaşını beklemeden emekli de olabiliyorlar. Daha sonra çalışsalar bile emekli aylıkları artmıyor. Finlandiya’da da benzer uygulama var, ama daha güzel. Eksik aylık bağlama oranıyla daha erken yaşlarda emekli olanlar, emekli olduktan sonra çalışmaya devam ederlerse her çalıştıkları yıl aldıkları emekli aylığı yüzde 2 artarak gerçek emekli aylıklarına yükseliyor.

Hollanda, İspanya, Meksika, Kanada ve Yeni Zelanda emeklilik yaşı 65, Fransa ve Güney Kore’de 60, Norveç’te 67 iken İsveç’te kadınlar 64, erkekler 65 yaşında emekli oluyor. ABD’de hem erkek hem kadınlar için resmi emeklilik yaşı 65-67. İngiltere’de kadınlar için 60, erkekler için 65 yaş geçerli. İtalya’da emeklilik yaşı 57, Yunanistan’da 58.

Uygulama nasıl olacak?

EĞER teklif yasalaşırsa 8 Eylül 1999 tarihinden önce sigorta prim günü ödemelerini tamamıyla doldurmuş ve sigortalı olarak çalışmaya başlamış olmaları durumunda bir tek yaşın dolmasını bekleyenler varsa kalan yaşların her bir yılı için yüzde 5’lik bir maaş kesintisi ile emekli olabilme imkanına sahip olacaklar. Çalışma Bakanı, ‘Beklentiler karşılanmayacak”, Maliye Bakanı, “Böyle bir bütçemiz yok” diyor. Birçok ülkede erken emekliliğin olmadığını dikkate alırsak çıkan haberlere aldırmayın, emeklilikte yaşa takılanlara umut ışığı şimdilik gözükmüyor…

Bakan Soylu’nun tavrı net

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, emeklilikte yaşa takılanlar için şu açıklamalarda bulundu: “Emeklilikte yaşa takılmak şu demektir; primini ödemiş aslında prim günü dolmuş fakat yaş gelmediği için o limiti dolduramadığı için emekli olabilme fırsatına henüz sahip olamamış. Bu ne olacak? Özellikle yaş ile ilgili gerçekleştirilen düzenlemeler, reformlar, yenilenmeler ihtiyaçtan kaynaklanır. Bu ülkede 34-35 yaşında insanlar emekli oldu ve biz her birimiz bu erken emekliliğin çok uzun süreli emekli maaşı ödemenin ve çok uzun süreli çalışmamanın maliyetini ödedik, hâlâ ödemeye devam ediyoruz. Yaşla ve sürelerle ilgili vermiş olduğumuz kararı bugün eğer ters çevirip, geriye döndürüp erken emeklilik diye bir anlayışı getirirsek, 1999-2000 ve 2001’de IMF kapısına gidip hadi bize 500 milyon dolar para verin de emekli maaşlarımızı ödeyebilelim dediğimiz güne takılırız. Çok üzülerek ifade etmek istiyorum ki, bu reform çalışan insanlarımızın hangi yaşta emekli olacaklarını bir şekilde biçimlendirmiş, netleştirmiş ve ortaya koymuştur. Onun için üzüldüğüm kısım şu kısım, bu beklentileri maalesef karşılayamayacağız.”

Yazının devamı...

Terör mağduru illerde SGK borcuna erteleme

Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Dr. Mehmet Selim Bağlı, terörle mücadele kapsamında bazı yerleşim yerlerinde uygulanan sokağa çıkma yasağı nedeniyle zarar gören işverenlerin SGK prim ödemelerinin ve belge verme sürelerinin erteleneceğini açıkladı.

Devletin yoluna, kamu kurumlarına, hastanesinden okuluna kadar zarar verilse de Sosyal Güvenlik Kurumu aldığı kararlar ile terör yüzünden mağdur olan vatandaşların hem borçlarını erteliyor, hem bildirgelerinin verilmesi süresini uzatıyor hem de sağlık hizmetlerinden yararlanma haklarını koruyor.

Nerelerde uygulanacak?

Şırnak ve Hakkari il ve ilçelerinin tamamı, Siirt ilinin Eruh ilçesi, Mardin ilinin Nusaybin, Derik ve Dargeçit ilçeleri, Muş ilinin Varto ilçesi, Diyarbakır ilinin Sur ve Silvan ilçeleri uygulamadan yararlanacak. SGK Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği’nin yaptığı basın açıklamasına göre; 1 Aralık 2015 - 29 Şubat 2016 tarihleri arasında vermek zorunda oldukları her türlü bilgi ve belgenin verme süresi ile yapmak zorunda oldukları başvuru sürelerinin 31 Mayıs 2016 tarihine kadar uzatılması; 31 Mayıs 2016 tarihine kadar (31 Mayıs 2016 dahil) yükümlülüklerin yerine getirilmesi halinde idari para cezası uygulanmaması; 1 Aralık 2015 tarihinden önce ödeme süresi dolmuş mevcut prim borçları ile 1 Aralık 2015 ile 29 Şubat 2016 tarihine kadar (29 Şubat 2016 dahil) olan döneme ait prim borçları ve bu döneme denk gelen her türlü yapılandırma ve taksitlendirmelerin taksitlerinin, gecikme cezası ve gecikme zammı uygulanmaksızın 31 Ağustos 2016 tarihine kadar ertelenmesi; teşviklerden, yapılandırma ve taksitlendirmeden yararlanan işverenler bakımından, bu durumun ihlal nedeni sayılmaması; 1 Aralık 2015 ile 29 Şubat 2016 döneminde verilmesi gereken belgelerin verilmemesi ve ödemelerin yapılamaması nedeniyle uygulanmış ve tahsil edilmiş olan idari para cezaları ile gecikme cezası ve gecikme zamlarının iptal edilerek işveren ve sigortalıların borcu varsa borcuna, borcu yoksa sonraki ödemelerine mahsup edilmesi kararlaştırılmıştır.

Borç olsa da sağlık hizmeti

1 Aralık 2015 ile 29 Şubat 2016 döneminde SGK’ya verilmesi gereken belgelerin tümü kapsam dahilinde ertelendi. İş kazası bildirimlerinden, işe giriş bildirgelerine, rapor onaylarına ve bildirge tahakkuklarının yapılması işlemleri 31 Mayıs 2016 tarihine kadar ertelendi. Erteleme kararı alınan il ve ilçelerde resmi ikameti olan genel sağlık sigortası borçlularının borcu olsa bile hastaneye gitme hakları durmayacak, hastanelerden sağlık provizyonu alarak tedavi olabilecekler.

Yazının devamı...

Müjde güdük kaldı faiz davası yolda

40 yıl çalıştığı halde sadece 30 yıllık ikramiyesi ödenen Emekli Sandığı emeklileri hukuk mücadelesini kazandı. Emekliler eksik ödemelerini alabilecek. Ancak gecikme faizi itiraz tarihinden itibaren hesaplanacağı için ödenecek para çok düşük kalacak

Önce 15 yıldan fazla memuriyet yapmış ancak emekli sandığından ayrılmış kişilere “ikramiye” hakkı getirildi. Şimdi de, 30 yıldan fazla süreler için emeklilik ikramiyesi verilmesine dair idare mahkemesi kararı onandı. Ancak bu kararlarda eksik olan bir taraf var o da işletilmesi gereken FAİZ…

Devlet kendisine borçlu olana hem gecikme hem tecil faizi işletiyor ancak alacaklı olana hakkın neyse bu kadar diyor. E hal böyle olunca müjdeler yanında bir dava daha kaçınılmaz oluyor.

Önce emekli memurların kazandığı hakkı açalım.

Anayasa Mahkemesi’nin 25 Aralık 2014 tarihinde aldığı karar, memurların emekli ikramiyesinin hesaplanmasında 30 yıl sınırının Anayasa’ya aykırı olduğu yönündeydi.

Bu karar sonrası 30 yıldan fazla çalışması bulunan memurların emekli ikramiyelerini 30 yıl üzerinden değil, hizmet yıllarının tamamı üzerinden alabilmeleri sağlandı. Ancak ortada yine bir problem vardı; Kararın yayımlanmasından önce emekli olmuş kişilerden 30 yılın üzerinde hizmeti bulunanlar Sosyal Güvenlik Kurumu’na başvurduğunda, Sosyal Güvenlik Kurumu kararın geriye işlemeyeceğini belirterek bu talepleri geri çevirdi, ancak karar tarihinden sonra emekli olanların yararlanabileceğini bildirildi.

Bunun üzerine konu bir kez daha mahkemeye taşındı.Ankara İdare Mahkemelerine taşınan davada, bu kapsamda olanlara da emekli ikramiyelerinin faiziyle beraber ödenmesi kararı çıktı. Sosyal Güvenlik Kurumu kararın iptali için Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne başvurdu. İdare mahkemesinin kararını onayan Danıştay 11. Dairesi, kararında, 30 yıldan fazla hizmet yıllarına denk gelen ikramiye tutarının ödenmesi gerektiğini bildirdi. İdare Mahkemesi’nin bu kararı 17 Şubat 2016’da Danıştay tarafından onandı. Bu kararla, Emekli Sandığı’na 30 yılın üzerinde hizmet veren memurlar bu süreler için de emekli ikramiyesi alabilecekleri hükme bağlandı.

Diğer bir sevindirici gelişme ise, Danıştay kararında Anayasa Mahkemesi’nce verilen iptal kararlarının ancak kazanılmış haklar için geriye yürümeyeceğini belirtti. Yani mevcut durumda kararın yayım tarihinden sonra değil geçmişte 30 yıldan fazla hizmet verenlere de fazla çalışılan yılların ikramiyesinin ödenmesi kararı verildi.

Faiz olmazsa ödenecek para çok komik kalacak

Emekli ikramiyesi, emekli aylığının bağlandığı tarihte yürürlükte bulunan aylık bağlamaya esas tutar dikkate alınarak hesaplanacak, ödenmemiş fark tutar, farkın ödenmesine ilişkin başvurunun yapıldığı tarihten itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte kişiye ödenecek. SGK, İdare Mahkemesinde Anayasa Mahkemesi’nin kararının geçmişe dönük olarak işletilemeyeceğine itiraz etmekle beraber 30 yıldan fazla hizmeti olan kişinin başvuru tarihinden itibaren faiz işletilmesi için de talepte bulunmuştu. Danıştay SGK’nın itirazını haklı buldu. 30 yılın üzerinde hizmeti bulunan kişilere emekli oldukları tarihteki aylık bağlama oranı üzerinden hesaplanacak ikramiye tutarı başvuru tarihinden itibaren yasal faiz işletilerek ödenecek. Dolayısıyla 20 yıl önce emekli olmuş kişiye ödenecek ikramiyeye 20 yıllık faiz işletilmeyecek. Örneğin 40 yıl hizmeti olan bir memura 2000’de 30 yıl üzerinden ikramiyesi ödendi. 2016’da fazlaya ilişkin 10 yılı için talepte bulunduğunda, 2000’deki aylık bağlama oranı üzerinden hesaplama yapılıp ödenecek. Peki 15 yıllık gecikme faizi nerede sorusuna ise maalesef faiz işletimi yok cevabı alınacak.

Yeni dava kaçınılmaz

Konunun sürecini dikkatle ele alırsak her seferinde öyle olmasın böyle olsun yaklaşımı, sonrasında bir dava sonucunda yeniden güncellenen bir süreç. Hal böyle olunca faiz için bir dava daha gelmesi kimseye sürpriz olmaz herhalde. Kıdem tazminatı konusunun oldukça revaçta olduğu bugünlerde 40 yıl çalışan işçiye 40 yıllık kıdemi ödenirken aynı durumda ki memura 30 yıl üzerinden hesap yapılması eşitsizlikken, bu durum bir nebzede olsa çözüme kavuşmuş gözüküyor. Gecikmenin Faizi ise arkası yarın kuşağında…

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.