Demokrasi, başkanlık ve istikrar!
Türkiye’de gerçek bir demokrasiden söz etmek için çok ciddi eksiklerimiz olduğuna şüphe yok.
Bunların başında yıllardır sivil toplum kuruluşları ve medyanın ısrarla dile getirmesine rağmen liderler yanaşmadığı için değiştirilmeyen “milletvekillerini genel başkanların seçmesi”, bu yüzden parti içi demokrasiden söz edilememesi geliyor.
Siyaset bilimcilerin Türkiye için “başkanlık sistemi”nin mahzurlu olacağını söylemesinin ilk sebeplerinden biri de budur; iki ayrı meclis, güçlü ve bağımsız denetleme yapacak bir yargı, keskin güçler ayrılığının oturmuş olması gibi diğer “başkanı denetleme” mekanizmalarının eksikliği yanında milletvekilleri lider tarafından seçildiği için parlamento “özgür bir parlamento” değildir.
Bu nedenlerle başkanlık sistemini “başkanlık sistemi olan diğer ülkelerle teknik karşılaştırmaların detaylarını bilmeyen halka referandumla sormak” da hata olacaktır.
Kurultay baskıları
CHP İzmir İl Kongresi’nde kavga çıkmış ve bu CHP kongrelerindeki ilk kavga değil maalesef.
Ana muhalefet partisi daha önce de kongrelerde kavga görüntülerini yaşadı ve belki de bu kendi içinde istikrarsız hava onun seçimlerde “beklediği sonucu” alamayışının nedenlerinden biridir.
İzmir İl Kongresi’nde İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu “taraf olduğu” iddialarına karşılık “Açık ve net söylüyorum ki bazıları Ankara’dan ilçe başkanlarını, kurultay delegelerini, belediye başkanlarını aradığı saate kadar taraf olmadım” demiş.
Kavganın asıl nedeni ise Kocaoğlu’nun “Kulis siyaseti yapanlar-halk siyaseti yapanlar” vurgusunun yanında “Listeden seçilip milletvekili olup kükremenin, hele kontenjanla gelenlerin İzmir’i dizayn etme hakkı yoktur” şeklindeki sözleri.
CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan bu sözler üzerine; “Aziz Başkan’ı kınıyorum. Ben de kontenjandan geldim…Hangi ön seçimden geldin başkanım” deyince salondan Kocaoğlu lehine protestolar yükseliyor ve sonuçta kavga çıkıyor.
Seçilmişler-atanmışlar
Aslına bakarsanız bugün partilerin durumu böylesi bir kavgaya son derece müsait. Olay daha önce başka konularda yaşadığımız “seçilmişler-atanmışlar” tartışmalarından pek de farklı değil.
Siyasi parti liderleri mevcut durumda “bazı yerlerde ön seçim yapsalar bile” kontenjan adı altında çok sayıda milletvekilini kendileri seçiyor. Ön seçimde dahi adayların belirlenmesinde delegelerin parti veya il yönetimleri tarafından etkilenmesi mümkün.
Başkan Aziz Kocaoğlu da il kongresinde buna benzer müdahalelerin yapılmış olmasından duyduğu rahatsızlığı anlatmış. Aynı zamanda adı “milletvekili” olan fakat gerçekte millet tarafından seçilmeyen vekillere vurgu yapmış.
Belediye başkanları için durum farklıdır. Bir parti tarafından aday gösterilseler de aday oldukları il veya ilçe halkının güvenini kişisel olarak kazanamadıkları takdirde seçilemezler. Yani “bir liste içinde” gelmezler.
Sonuç olarak, mevcut lider sistemi toplumun talepleri ve tepkileriyle değiştirilene kadar baskıların ve kavgaların parti büyük kongrelerinde de yaşanmayacağı hiç mi hiç belli değildir.