Özyönetim terörü!
.
Dün de değindiğim gibi HDP Meclis’in 3’üncü partisi olarak seçilmiş, seçim önceleri “barış, demokrasi” vurgulu söylemleriyle kendi tabanı olmayan seçmenden de oy almış bir partidir.
Bu söylemler maalesef sadece seçim öncesi yapılan konuşmalarda kaldı. Destekledikleri terör örgütü 7 Haziran seçimlerinden sonra aynen 90’lı yıllarda yaşanılan kanlı terör sürecine döndü. Hatta bunu da aşarak, Türkiye’nın dış sorunlarla uğraşmasını fırsat bilerek, zaman zaman IŞİD’in kitle saldırılarına paralel ve aralıksız saldırılarla ülkeyi savaş meydanına çevirdiler.
Sınır ötesindeki kaosu Güneydoğu’ya taşıdılar.
Sonuç olarak, halka normal yaşamın haram edildiği, göçe zorlandığı bu ilçelerde “PKK’nın şehir yapılanmasını, kazdıkları hendekleri ortadan kaldırmak” için büyük bir operasyon başladı.
Gerçek dışı konuşma
Bu operasyona rağmen güvenlik güçlerine yapılan roketatarlı saldırılarda dün Sur’da 1 asker şehit oldu, biri yaralandı. Nusaybin’de 3 özel harekat polisi yaralandı.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ise yaptığı konuşmada “Hükümetin işgal tutumundan, Hükümetin Kürt halkına açtığı savaşta halkın yanında olduklarından, kendi topraklarında özgür yaşama isteklerinden” söz ederek “Türkiye’nin yönetim biçiminin ‘özyönetim’ olması gerektiğini” tekrarlıyor.
Cizre’de 2 PKK’lı var diye operasyon yapılmasını eleştiriyor, “gençlerin hendek kazdığını, halkın barikat kurduğunu” iddia ediyor ve “Kürt halkına temizlik yapılıyor” diyerek gerçekleri topluca saptırıyor.
PKK ile Kürt’ü karıştırıyor
Oysa bunu yaparken operasyonların Kürt vatandaşlarla değil terör örgütüyle ilgili olduğunu, o il ve ilçelerde Türk vatandaşların da yaşadığını, Türkiye’de “Türk halkı, Kürt halkı” diye bir ayırımın kendileri dışında kimse tarafından yapılmadığını, buna bizzat HDP’nin Meclis’teki varlığının örnek gösterilebileceğini, hendek kazanların “gençler ve halk” değil, PKK’lı olduğunu, “Cizre’de 2 PKK’lı var” sözünün bir yalan olduğunu ve “Türkiye’ye kendi istediği yönetim şeklini dayatamayacağını” biliyor.
Aslında HDP ve PKK’nın baştan beri terör yoluyla bu yönetim şeklini dayattığı, “yeni anayasa”yı bu nedenle istediği açıktı. Bu nedenle “çözüm çok yakın, neredeyse bitti” türünden açıklamalar nasıl yapıldı bunu bilmiyoruz.
Hak nereden çıkıyor?
Unutmamaları gereken şey Türkiye’nin yapısının İspanya, Birleşik Krallık gibi devletlerin yapısından çok farklı olduğu, Türkiye Cumhuriyeti’nin başından beri üniter devlet yapısının bulunduğu ve topraklarında kimsenin hak iddia etme nedeni bulunmadığıdır.
İspanya özerk bölgelerden oluşmuş ve krallık olmasına rağmen “özerk bölgeler”in bugün bile “bağımsız devlet” talebiyle ülkelerine siyasi ve ekonomik sorunlar yarattığı da biliniyor.
Bütün bu nedenlerle Demirtaş’ın ve partisinin haklılığından söz edilemez.
Hükümetin yapması gerekenlerin başında ise ABD, Rusya, AB ülkelerine “IŞİD’in gelir ve silah kaynaklarını kesmek için uğraşırken PKK’ya aynı önlemleri neden düşünmediklerini” sormak geliyor.
PKK kendilerine zarar vermediği için ona ağır silahlar ve her tür yardımı yapma hakkını nereden buluyorlar?