Yeni sistem ve bağımsızlıklar!
Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün AKP olağanüstü kongresinde “Cumhurbaşkanlığının yanında” aynı zamanda Ak Parti Genel Başkanı seçilecek ve “Başbakan” olacak.
İktidar partisinin önde gelen isimleri, “Türk tipi başkanlık” da dedikleri bu sistemi savunurken devlette “güçler ayrılığı”nın daha da etkili hale geleceğini söylemişlerdi.
Demokratik bir yönetim olabilmesi için ‘Yasama-Yürütme ve Yargı’nın birbirinden bağımsız olması gerektiği gibi, “4’üncü güç denilen medya” özgürlüğünün de güvence altına alınması gerekiyor.
Bu sistem ne zaman anılsa önce ABD’deki başkanlık sistemi örneği verildi.
ABD’de başkanın kararlarını denetleyecek 2 ayrı meclis var.
Dünyanın en kısa anayasası olan ABD Anayasası ise 7 maddeden oluşuyor ve 1’inci maddesi şu:
“Meclis, ifade özgürlüğünü veya basın özgürlüğünü veya toplanma özgürlüğünü kısıtlayan bir madde geçiremez.”
Güçler nasıl ayrılacak?
ABD Anayasa Mahkemesi bugüne kadar sadece bu maddeye dayanarak çok önemli kararlar almış, vatandaşların ve medyanın hak ve özgürlüklerini korumuştur. Örneğin medya “tam koruma” altındadır.
Yargı, anayasa maddelerinin uygulanmasını nöbetçi titizliğiyle, dikkatle izler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 11 Nisan 2017’de bir televizyon röportajında şunları söylemişti:
-Yasama (Meclis) kendi görevini yapacak.
-“Yürütme olarak başkan” daha güçlü olarak kendi görevini yapacak.
-Yargı da görevini yapacak.
-Bu düzenlemeyle “yürütme-hükümet” güçlendiriliyor.
-Tek adam deyince “yasama-yürütme-yargıyı tek kişi almış götürüyor, yönetiyor” anlaşılır, böyle değil.
Bundan sonraki tüm cumhurbaşkanları için bu sistemi bir kez daha inceleyelim, bakalım güçler ayrılabilecek mi?
Batı’da ve bizde…
AB ülkelerinde, cumhurbaşkanlarının “tüm milleti temsil etme görevi” olduğu için devletlerin başında partili olmayan (genel başkan olmayan) kişiler vardır.
ABD başkanları partilidir ama “partinin genel başkanı” değildir. ABD’de temsilciler “dar bölge tek aday” sistemiyle seçilir, milletvekilleri yalnızca seçmeni memnun etmek, onlara hesap vermek durumunda olduğu için “başkanın meclisi kontrolü” imkansızdır.
Demek ki cumhurbaşkanının “aynı zamanda yürütme-hükümet görevi” de yapacağı… “Yasama çoğunluğuna sahip parti”den olup o partinin milletvekillerinin kim olacağına da kendisinin karar vereceği şartlarda; yasama ve yürütmenin (cumhurbaşkanı) birbirinden bağımsızlığı mümkün değil.
Ana muhalefet?
Yargıyı oluşturan hakim ve savcılar için her konuda tek karar mercii olan HSYK’nın 15 üyesinin neredeyse tamamının cumhurbaşkanı ile çoğunluk partisi tarafından seçildiği de eklenirse …
Ortaya çıkan tablo ile “Yasama-yürütme-yargıyı tek kişi yönetiyor” sözü arasında fark kalıyor mu? Aslına bakarsanız yeni dönemde şu soruya da cevap aramak gerekecek; Ana muhalefet partisi Meclis’te ne yapacak? Etkisi-yetkisi ne olacak?
Güçler ayrılığı bir yana, milli iradenin 2’inci tercihinin baraj altı kalmış durumuna itileceği bir dönem olacak gibi görünüyor.