YSK kararının iç ve dış etkileri!
Yüksek Seçim Kurulu, Ana Muhalefet ve diğer 2 partinin “tam kanunsuzluk nedeniyle referandumun iptali” istemini “tam kanunsuzluk koşulları oluşmadı” gerekçesiyle reddettiğini açıkladı.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, YSK eski Başkanı Muammer Aydın, Türkiye Barolar Birliği ve çok sayıda deneyimli hukukçu Yüksek Seçim Kurulu’nun gerekçesiyle aynı fikirde değil; “kanun hükmünün açık olduğunu, kanuna aykırı karar verildiğini” söylediler.
Türkiye’nin daveti üzerine geçen seçimlerde olduğu gibi referandumda gözlem yapan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT)’in raporu da aynı görüşte değil.
Yayınlanan AGİT ön raporunda mühürsüz oylar için özetle şöyle denmiş: “YSK’nın mühürlenmeyen oy pusulalarını geçerli kabul edileceği talimatı önemli bir güvenlik tedbirini ortadan kaldırmıştır.
Aynı zamanda ‘bu türdeki oy pusulalarının geçersiz kabul edileceğini öngören yasaya’ aykırıdır.
YSK bu talimattan etkilenen oy pusulası sayısını sağlayamamıştır”.
Almanya Başbakanı Merkel “AGİT raporunun çok önemli olduğunu” söyleyerek Türk Hükümeti’ni “referanduma yönelik kuşkuların giderilmesi” konusunda uyardı.
AYM Başkanı’nın yorumu
Türkiye’deki itirazların başında; “seçim başladıktan sonra kural değiştirmenin dünyanın hiçbir yerinde olamayacağı, mühürsüz oyların “dışardan gelmediğinin kanıtlanamayacağı” ve tabii “yasaya aykırı karar verilmesi” geliyor.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan’ın konuşmasındaki “Anayasa koyucunun lafzı, anlamı ve amacı bakımından açık bir şekilde düzenlediği kuralları yorum yoluyla değiştirmek, esasen mahkeme eliyle Anayasa değişikliği yapmak anlamına gelir” sözleri de açık ve net yasa maddelerinin isteğe göre değiştirilemeyeceğini anlattı.
Aslında yalnızca bu açıklamadan sonra bile YSK’nın “tam kanunsuzluk nasıl oluşur” sorusunu cevaplaması gerekiyor.
AP raporu
Avrupa Parlamentosu; idam cezası, insan hakları, AB ülkeleri ile olumsuz ilişkiler gibi diğer konuları vurgularken “Türkiye’deki referandumda kabul edilen anayasa paketinin değiştirilmeden uygulanması halinde üyelik müzakerelerinin askıya alınmasını” istedi.
AB Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn “Türkiye’nin AB’den uzaklaştığını ve bunun ‘kendi tercihi’ olduğunu, Anayasa değişiklikleri uygulandığında Avrupa standartlarından daha da uzaklaşacağını” söyledi.
Bu konuda bir halk oylaması yapılmadığına göre halkın tercihinin “AB’den uzaklaşmak” olup olmadığını bilmiyoruz.
AB’yi tümüyle kaybetmek yalnızca Türkiye’nin demokratikleşmesi ve çağdaş medeniyetlerle birlikte hareket etme şansını kaybetmesine değil, katılım fonundan 3 yıl için alacağımız 2,57 milyar Euro, ticaret, turizm dahil büyük maddi kayıplara da neden olacaktır.
Bu nedenle…
Fazla şansımız kalmamış gibi görünse de Hükümet’in sabır göstererek ilişkileri düzeltmeye çalışması… Kapıları asla kapatmaması…
YSK kararı içerde ve dışarda bu kadar tepkiye neden olduğuna göre bir kez daha düşünülmesi Türkiye’nin yararınadır!