Hukuk ve ifade özgürlüğü!
.
Türkiye karışık, toplum huzursuz, içerde ve dışarda olaysız bir gün geçmiyor.
Terör zaten devam ederken, OHAL’e rağmen toplum içinde şiddet, Atatürk’e ve milli marşlarımıza hakaretler, her gün süren gözaltı operasyonları, artan çocuk tecavüzü ve cinayet haberleri huzuru iyice kaçırdı.
Cumhuriyet gazetesi yönetici ve yazarlarının “FETÖ ile ilişkilendirilerek” aylardır tutuklu olmasına itirazlar sürerken dün Sözcü gazetesinin sahibi Burak Akbay, iki müdürü ve bir muhabiri hakkında gözaltı kararı çıktığı duyuldu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan bu isimlere operasyon yapıldığı bilgisini doğrulamış.
Bu operasyonun nedeni olarak “15 Temmuz darbe girişiminde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Marmaris’te tatil yaptığı otelin adres ve görüntülerini İnternet sitesinde deşifre etmek” gösterildi.
Daha önce de yapıldığı gibi:
“Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemek, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyanı kolaylaştırmak” gibi suçlamalar ortaya çıktı.
Daha önemli olaylar
Bu haberi duyunca akla ilk gelen şey; MİT’e 15 Temmuz günü öğlen saat 3’te “bir darbe girişimi olabileceği” ihbarı yapmasına rağmen bunun Cumhurbaşkanı ve Başbakan’a derhal haber verilmemiş olduğu…
Bu büyük ihmal ve hatadan daha fazla Cumhurbaşkanı’nın hayatını tehlikeye atacak bir şey olamazdı.
Buna rağmen, 15 Temmuz’u araştırıp ortaya çıkarmak için kurulan Meclis Komisyonu bugüne kadar “ihbarı yapan binbaşının ve diğer 2 kilit ismin o günle ilgili ifadelerini” alamadı.
15 Temmuz gecesi “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, kaldığı otelin kapısına çıkarak gazetecilerle konuşması, bunun TV’lerden yayınlanması” da otelin bulunmasını sağlayabilirdi, korumalar bunun riskli olacağını düşünmeliydi. Kısacası ortada “bir gazetenin İnternet sitesinden verdiği haber”den çok daha önemli, yargının cevap bulması gereken sorunlar var.
Yargı temiz mi?
Balyoz ve Ergenekon davaları sürecinde de somut örgüt ilişkileri veya kanıtlar olmadan asker ve sivillere verilen cezalara da halktan ciddi tepkiler geliyordu.
O günlerde “Olay yargıda, yargıya güvenmeliyiz” denmekteydi.
Sonunda yüzlerce masum tutukluya “birkaç kez ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezaları verildi. Eğer “FETÖ kumpası” olduğu, soruşturmaları yapan savcı ve hakimlerin FETÖ ilişkisi ortaya çıkmasaydı o masumlar hala cezaevinde olacaktı.
Bugün hala savcı ve hakimler “FETÖ/PDY bağlantıları” nedeniyle tutuklanıyor, yargı FETÖ’den temizlenmiş değil.
Sözcü’nün avukatı Celal Ülgen “Bugüne kadar 6 savcı değişti, hiçbiri kurumumuza yönelik suç unsuru görmedi. Sonunda Batman’dan gelmiş bir savcı arama ve el koyma kararı veriyor” dedi.
Eğer hukuk, devamlı değişen savcılardan birinin keyfi kararlarına göre yürüyecekse, haberler nedeniyle “Örgüte üye olmamakla beraber” diye başlayan gerekçeler gösterilecekse Türkiye’de medya ve ifade özgürlüğü de, dünyanın gözünde “Türkiye’de adalet imajı” da kısa sürede sıfırlanır.
Buna izin verilmemelidir.