Şampiy10
Magazin
Gündem

Milletin gündemi!

İstanbul’dan birkaç gün uzaklaşınca halkla iç içe olmak ve sorunlarını dinlemek de kolaylaşıyor.

Pazardaki satıcıdan, dükkan sahiplerine, restoranlardan işçilere kadar herkes ekonomideki durgunluktan ve gelecek endişesinden söz etmekte…

Gündelikle çalışan bir kadın işçi aynen şunları söylüyordu; “Ne olacak bu devletin hali? Ramazan geldi geçti çocuklarımıza doğru dürüst yemek yapamadık. Bayram’da elbise alacak para yok!”

Devlet gücünü, kaynaklarını istediği gibi kullanan, yokluktan, açlıktan haberi olmayanlar memleketin halini görmeyebilir veya görmezden gelebilir ama halk böyle bir lükse sahip değil. Halk mutsuz ve sonu gelmeyen bir beklenti içinde.

Kapris mi, plan mı?

Bu nedenle ben “İlkesiz bir parti AKP’yle koalisyon yapar” tarzı yaklaşımları hatalı buluyorum. Ülke ve ilke birbirini gözetmek zorundadır.

İlkeler kaprise veya “erken seçimde oyunu yükseltme planı”na dönüşürse o ülkenin halkı bunun hesabını sormayı unutmaz, bugüne kadar yaşadıklarımız bunu göstermiştir. Bir Türk IŞİD militanı Diyarbakır’da HDP mitinginde elini kolunu sallayarak, rahatça bombalı saldırı yaptı, 4 vatandaş hayatını kaybetti, 100’den fazla insanımız yaralandı.

Terörle mücadele ekiplerinin düzenlediği IŞİD operasyonunda “Avrupa’dan örgüte katılmak için gelenleri İstanbul üzerinden Suriye’ye geçiren 20 kişinin gözaltına alındığını” öğrendik.

Tehlike Türkiye’de!

Yani, IŞİD örgütü İstanbul’da militan toplama ofisine sahip…

HDP ve Öcalan görüşmeleri, “silah bırakma” konusu rafa kalkmış halde olduğu için PKK’nın bundan sonra ne yapacağı belli değil. Cihat yaptığını söyleyerek katliam yapan en tehlikeli cihatçı örgütler ve diğerleri artık sınır ötesinden sınır içine, şehirlere geçmiş durumda ve Hükümet’ten güvenlik konusunda ses çıkmıyor.

Tel Abyad’ın kontrolünü aldığı söylenen PYD’nin planlarının ve Türkmenlere ne yapmakta olduğunun bile öğrenilemediği bir tablo mevcut.

Halk otobüslerinde, otoparklarda ve her köşede eli silahlı insanlar terör yaratıyor.

Koalisyon olacak mı?

Geçici hükümet halinde olan hükümetin bu dönemde önemli görevlere “yüzlerce atama” yaptığı CHP tarafından açıklandı. Davutoğlu “yanlış varsa koalisyon kurulduğunda ele alınır” dese de ortada ne koalisyon, ne de bunun olacağına dair işaret var.

AKP Genel Başkan Yardımcısı Beşir Atalay dün “Her partinin hakkının korunduğu bir koalisyon kurulması niyetindeyiz” derken “dönüşümlü başbakanlığı kabul etmeyiz” de dedi ve erken seçime hazır olduklarını eklemeyi unutmadı.

Ak Parti eğer diğer partilerin de hakkının korunmasını istiyorsa bu söylenen çelişki değil midir?

Ülkeyi yeniden bir bekleme sürecine sokacak, önemli sorunlar beklerken zaman kaybettirecek, maddi zarara neden olacak erken seçim bir tehdit gibi hep ortada duruyor. Bu yaklaşım sürerse bir koalisyon hükümetinin ortaya çıkması hayal, Erdoğan’ın tercihi olan erken seçim ise kaçınılmaz olacaktır!

Yazının devamı...

‘Çankaya fanusu’ ve Anayasa!

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan için söylediği “Çankaya fanusuna çekilmeli” sözü günlerdir gündemden düşmüyor. Ekranlarda, köşelerde tartışması bitmedi.

Son olarak AKP Genel Başkan Yardımcısı Abdülhamit Gül “Cumhurbaşkanı’nın anayasal sınırlarını hatırlatan kişilerin ahlaki-vicdani sınırlara çekilmesi gerekir” sözü de olayı gereğinden fazla büyütüyor. Seçim öncesi Cumhurbaşkanı’nın aynı zamanda parti genel başkanı gibi mitingler düzenlemesi, diğer partileri sert şekilde eleştiren siyasi konuşmaları yalnızca muhalefet partilerinin değil, toplumkesimlerinin de itirazıyla karşılaşmıştı.

Seçimde alınan sonuç Mehmet Ali Şahin’in dediği gibi “milletin rot-balans ayarı istemesi” kadar basit görünmüyor, Ergenekon-Balyoz sürecindeki haksızlıklardan, yolsuzluk olaylarına, Anayasa’ya aykırı uygulamalardan, “başkanlık sistemi” baskısına kadar millet birçok şeye tepkisini göstermiştir.

Mesajı okumak…

O nedenle, hala aynı yolda yürümeyi tercih etme niyeti varsa “anayasal sınırlara çekilme” isteklerine karşı çıkmak yerine mesajları doğru okumak gerekir.

Bahçeli’nin fanus benzetmesinde ifade tarzı hatalı olsa da anlatmak istediğinin “bundan önce Çankaya’ya çıkmış olan diğer cumhurbaşkanlarının bağlı kaldığı görev sınırları” olduğu anlaşılmaktadır. Bunu farklı yorumlara çekmek kimseye yarar sağlamaz.

Koalisyon hükümetini kurma görevini alan Başbakan Davutoğlu Ramazan Bayramı’na kadar koalisyon görüşmelerinin ilk turunutamamlayıp Bayram’dan sonra ikinci tura başlayacağını açıkladı. Çok zaman kaybedildi, bu görüşmeler şimdiye kadar çoktan başlayabilir ve ikinci tura geçilebilirdi.

Mış gibi… yapmayın!

Koalisyon görüşmeleri başlarken MHP’nin de taleplerini biraz yumuşattığı görülüyor. Devlet Bahçeli belki “tüm koalisyon ihtimallerinden kaçma ve ana muhalefet olmak istedikleri” söylemlerinin tepki görmesinin de etkisiyle doğru bir adım attı ve “istikrarsızlık olmaması için fedakarlığa hazır olduklarını” bildirdi.

Daha önceki şartlarının vazgeçilmeyecek olan 4’ü hala duruyor ama bu şartlarda “uzlaşılması imkansız” bir madde yok gibi…

Aynı şekilde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu “Biz yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğünün korunması, yolsuzluklarla mücadele gibi doğru talepler için israr ediyoruz. Bunun nesine itiraz edilebilir” diyor.

Davutoğlu ve partisinin yönetim kademesi “kırmızı çizgiler uzlaşma kültürüne aykırı” diyerek diğer partilerin şartları için önceden“uzlaşılmaz” mesajı vermekten vazgeçmeli ve bu şartlar içinde yerine getirilmesi zaten gerekenlerde bir adım atmanın yolunuaramalıdır.

Kısacası “bir koalisyonun kurulmasını istiyor…Muş gibi yapmak”la gerçekten istemek ve uğraşmak arasındaki fark saklanamayacak ve millet hepsi için notunu verecektir.

AKP’nin çözüm sürecini birlikte yürüttüğü HDP ile “koalisyonu düşünmediğini” açıklaması da nedenini açıklamaları gereken bir noktadır!

Yazının devamı...

Erken seçim senaryoları!

Genel seçimin üzerinden bir aydan fazla zaman geçti ve sonunda Ak Parti’nin koalisyon çalışmasının nihayet başladığı bildirildi.

AKP’nin CHP ve MHP ile koalisyon görüşmelerini yapacak heyetler belirlendi, Başbakan bu heyetlerle toplantılar yaptı.

Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Başbakan Davutoğlu Beştepe’de görüştüler ve bu yazının yazıldığı dakikalarda büyük olasılıkla hükümeti kurma görevi Davutoğlu’na verilmekteydi. Bununla birlikte “koalisyondan çok erken seçim ihtimali” konuşulduğu için koalisyon olmazsa ne olacak konusu gündemden düşmüyor.

Erken seçim için 2015’in Kasım ayının düşünüldüğü bile gelen bilgiler arasında…

Zamanınız yok!

Tüm partilerin, aldıkları oy oranına göre bakanlık alacağı bir “geçici hükümet”, AKP’nin 20 ilde kaybettiği milletvekillerini geri almaya ve oy oranını yükseltmeye çalışarak “tek başına iktidar olma” isteği ve daha birçok senaryo öne çıkıyor.

7 Haziran seçiminde halkın verdiği mesaja rağmen bu meclisten bir koalisyonun çıkmaması toplumun, ülkenin huzurunu, güvenini olumsuz etkileyecek, iç ve dış politikanın ciddi sorunları daha aylarca çözümsüz kalacaktır.

Siyasi partilerin hepsi büyük bir sorumluluk altında olduğunu ve seçimin üzerinden 5 ay geçtikten sonra ülkeyi bir seçime daha sürüklemenin getireceği maddi-manevi kayıpları unutmamak zorundadır. İçinde bulunduğumuz şartlarda ülke bir seçime daha hazırlanma süreci yaşayamaz, buna zamanımız yok!

Mülteciler ve IŞİD!

Abdullah Gül bir Alman gazetesine verdiği röportajda “Suriye ve Irak arasındaki sınırın çözülmekte olduğunu, bölgeye büyük bir kaos ortamının hakim olduğunu” söyleyerek Avrupa’nın Suriyeli mültecileri kabul etmesini, sorumluluk almasını söyledi.

Öncelikle sınır bölgemizde ve Ortadoğu’daki bu kaos ortamı ve Türkiye’deki milyonlarca mülteci acilen bir hükümetin kurulmasını ve bu sorunun ele alınmasını şart kılıyor. Diğer ülkelerin birkaç bin mülteciyi bile almadığı bilinirken biz birkaç milyon Suriyeli’ye kapılarımızı açtık ama şimdi bunun getireceği sorunları görüyor ve Batı’dan yardım istiyoruz.

Mülteciler arasında ülkeye girdiği birkaç kez açıklanan cihatçı terör örgütü militanları ayrı bir tartışma konusudur.

HDP mitinginde 4 vatandaşın ölümüne sebep olan bombayı bir “IŞİD’li Türk”ün koyduğu anlaşıldı. Adıyaman Emniyeti’ne onunla ilgili “terör nitelikli kayıp şahıs” bilgisi gelmesine rağmen önlem alınmamış olması, bu militanların başka eylemlere kalkışma ihtimali araştırılması ve çözülmesi gereken sorunlardır.

Sadece bu meseleler bile AKP dahil tüm partilerin daha uzlaşmacı davranması için yeterli değil mi?

CHP “halktan gelen mesajı doğru okuduklarını” sık sık tekrarladı ve doğrusu buna uygun bir tavır sergiledi. Ak Parti de CHP’nin “olmazsa olmaz” dediği ve yapılması hukuken de doğru olan şartlarda uzlaşma yolu aramalıdır.

Erken seçim senaryoları rafa kalkmak zorundadır!

Yazının devamı...

Üzülmek kader midir?

Seçimin üstünden bir ay zaman geçti, ülke hükümet bekliyor ama bunun yerine hala siyasi partilerin etik ve hatta yasa dışı çekişmelerini izliyoruz.

Salı günü gazetelerde Manisa’nın Çökelek köyünde 13’ü kadın 15 tarım işçisi “şerit ihlali yapan bir tanker”in bindikleri araca çarpması sonunda hayatını kaybetti.

Bu işçiler 1 kilogram asma yaprağını 1.5 TL’den satarak günlük 40-50TL kazanç sağlamak için sahur vakti yollara çıkmıştı. Kazançlarıyla bayramda çocuklarına kılık kıyafet almak üzere çalışıyorlardı.

Hükümetin başındaki kişilerin “Çok israf yaptık, böyle yapmasaydık vergi toplamamıza bile gerek kalmazdı” dediği, devlet kaynaklarının itiraftan kaçamayacak kadar sorumsuzca harcandığı, benzersiz yolsuzlukların yargıya bile gönderilmediği bir ülkede bu acı çelişki ve haksızlık kabul edilebilir mi?

Siyasi etik yok oldu!

Günde 40 TL için maden işçileri, asma yaprağı toplayan köylüler hayatını kaybederken, yüzlerce öksüz ve yetim bayramı boynu bükük geçirecekken diğer tarafta har vurup harman savurma, haksız hukuksuz sınıf farkları yaratma vicdanları sızlatmaz mı?

Ülke bir aydır hükümet bekliyor ama etik dışı tartışmalar, anlamsız oyalanmalar bitmek bilmiyor. Seçmen “koalisyon istediğini” göstermesine ve görevini yapmasına rağmen hala çocuk mızıkçılığı gibi tavırlarla erken seçime yönelik algı çalışmaları sürüyor.

TBMM Başkanı seçilen AKP’li İsmet Yılmaz’ın “Başkanlık Divanı oluşmadığı için Genel Kurul oturumunu kapatacağını” söylemesi üzerine CHP ve HDP milletvekilleri haklı olarak tepki gösterdi. CHP Grup Başkanvekili Levent Gök “Çalışmaların iktidardan düşmüş bir partinin geçici hükümetiyle sürdürülerek bu süreçte 663 üst düzey atamanın yapıldığını, bunların içinde bakanlık kadroları, kaymakamlar, büyükelçiler olduğunu” açıkladı.

Bunun siyasi ahlaka aykırı olduğunu, ancak Meclis’ten güvenoyu almış bir hükümetin yetkisi içinde olduğunu bildirdi. Nihayet dün Başbakan Yardımcısı Arınç “2 gün içinde Cumhurbaşkanı’nın Davutoğlu’nu görevlendireceğini” söyledi.

MHP’nin gafı!

Son olarak MHP Grup Başkanvekili Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun; Meclis başkanlığı seçimindeki tutumlarına mazeret olarak “Baykal’ı desteklesek bize ‘muhalif adı altında dinsiz, inançsız bir partiyi seçtirdiniz’ diye yükleneceklerdi” demesi çok talihsiz ve beklenmedik bir çıkıştı.

Yılların deneyimli bilim adamı olarak hiç kimsenin bir başkasına, bir partiye veya kitlelere “dinsiz, inançsız” diyemeyeceğini, hele laik bir rejimde bunun söz konusu olamayacağını bilmeliydi.

PKK ve IŞİD tehlikeleri de büyürken ülke hükümet bekliyor, herkes sorumluluğunu artık üstlenmelidir!

Yazının devamı...

Savaş hazırlığı!

Suriye politikasında yapılan yanlışlar nedeniyle gelinen noktada “tampon bölge oluşturulmasına” başta ABD olmak üzere hiçbir ülkeden destek gelmemesine rağmen ordunun sınırda savaş hazırlığında olduğu görülüyor. TSK böyle bir müdahalenin yanlış olacağını yeterince ortaya koydu, Dışişleri Bakanlığı “uluslar arası destek olmadan operasyona kalkışmak yanlıştır” dedi.

ABD’nin PYD’ye desteği ve Ortadoğu planları biliniyor.

Bu durumda hala askerimizi ve ülkeyi büyük bir tehlikeye atmanın anlamı var mıdır?

Ayrıca, bir gün “Esad PYD ile IŞİD’e karşı mücadele için anlaştı” haberleri çıkarken ertesi gün “Esad IŞİD’le anlaştı” haberi duyuluyor. Ortada bu örgütlerle Barzani ve ABD açısından dikkat çekici bir tablo var.

Sınırın Türkiye tarafında ise PKK’nın eski terörüne döndüğü görülüyor. Türkiye dikkatle düşünerek adım atmazsa bu birleşik sorun ülkeyi Suriye-Irak kaosuna ortak edecek ve geleceği karartacak bir kördüğüme dönüşebilir.

Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde 14 Temmuz 2011’de PKK saldırısı sonucu 13 askerimizin şehit edilmesiyle ilgili olarak hakkında “ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma” suçundan 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açılan 4 komutan beraat etmiş.

Halüsinasyon görüyor

Kararın gerekçesi; “O gün operasyona giden birliğin intikal sırasında bile yorgunluktan uyuklaması”… Bu nedenle komutanların sorumluluğu olmadığına karar veriliyor.

Oysa 1. Bölük Komutanı Üsteğmen M. Emin Karagöz “yorgun olan bölüğün operasyona gönderilmemesi için Alay Komutanı’nı uyardıklarını ama komutanın bu uyarıyı dinlemediğini” söylüyor.

Aynı şekilde 2. Bölük Komutanı Necmettin Erdoğan “Havanın çok sıcak, bölüğün ise yürüyemeyecek kadar bitkin, uykusuz olduğunu,askerlerin halüsinasyon görmeye başladığını ve hatta ‘kalk emri’ verildiğinde uyamadığını, bunu Komutan’a bildirdiklerini ama onun dinlemediğini” anlatıyor.

Çelik yelek yok!

Üstelik milyarlarca liranın Suriyeli mültecilere döküldüğü ülkemizde askerin çoğuna verecek “çelik yelek” yok, silahlar tutukluk yapıyor, yani yıllardır her saldırıda tartışılan ihmaller devam ediyor.

Dinlenmiş timler gelmesine rağmen onlar yerine yorgun askerleri göndererek 13 askerin kaybına neden olan Alay Komutanı Albay Mehmet Murat Toprak ve Tabur Komutanı Binbaşı Milbay Şahin acaba nasıl beraat edebildiler?

Gencecik askerlerini düşüncesizce tehlikeye atan komutanları duymak vicdanları yaralamıştır, bu yargılamanın tekrarlanması gerektiği gibi cezası da toplum vicdanını rahatlatmalıdır.

Acaba HDP ve Öcalan ne zaman silah bırakma konusuna dönecekler, Hükümet ve Meclis bunu neden sormuyor, merak konusudur!

Yazının devamı...

“Flu” bir gelecek!

Türkiye ateşten gömlek içinde ve partiler birbirini “flu görmekle” meşgul.

MHP, HDP’yi flu gördüğünü açıklamıştı, şimdi CHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu da “MHP’yi flu gördüklerini” söyledi. Yani birbirlerini bulanık görüyorlar, ne zaman net görmeye başlayacakları da belli değil.

Halkın Meclis’e girmesini sağladığı partiler bu durumdaysa milletin geleceğini nasıl göreceğini umarsınız?

Gizli görüşmeler

Son gelen haberlere göre HDP Gaziantep Milletvekili Celal Doğan’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Beştepe’de beklenmeyen bir görüşme yaptığı ortaya çıktı ve Doğan bu haberi doğruladı.

“Koalisyon ve çözüm süreci dahil her konuyu konuştuklarını söyledi. Daha Cuma günü Başbakan Davutoğlu “HDP ile koalisyonu makul görmüyoruz” derken Erdoğan’ın HDP ile koalisyon konuşması “flu”luk yaratmaz mı?

İki gün önce MHP Lideri’nin belirlediği 3 kişi ile AKP yetkililerinin son birkaç haftadır temas halinde olduğu söylenirken dün; bundan önce de “MHP Genel Başkan Yardımcısı ile Erdoğan’ın AKP-MHP koalisyonunu konuştuğu” haberler arasındaydı.

Oysa diğer tarafta Bahçeli hala tüm partilere tepkili konuşmalarını sürdürüyor. Davutoğlu’nun yapması gereken görüşmeleri de Erdoğan’ın üstlendiği görülüyor.

Olmaz mı, olur mu?

Cuma günü Erdoğan’ın, henüz hükümeti kurma görevi bile vermeden önce bir kez daha “azınlık hükümetinin sorunları çözmeyeceğini, asgari anlayış birliği sağlayamamış partilerin koalisyonunun da olmayacağını” söylediği konuşmasını duyduk.

Aynı konuşmada Davutoğlu gibi o da “45 gün içinde hükümet kurulamazsa erken seçime gidileceğini” tekrarladı.

Erdoğan azınlık hükümetinin etkili icraat yapamayacağı konusunda haklıdır ama koalisyon konusunda haksız… Koalisyonun başarısı “zıt görüşler”le değil, iyi niyet ve gayretle ilgili bir konudur.

Koalisyon istemiyor ama “aklınızda erken seçim varken” istiyor gibi görünüyorsanız, göstermelik bir koalisyon düşünüyorsanız devam etmeyecektir.

Yeditepe Üniversitesi’nden Anayasa Hukukçusu ve Batı ülkelerinde siyasi gelişmeler uzmanı Doçent Doktor Ekrem Ali Akartürk bunu şöyle açıklıyor:

“Haziran seçimlerinin sonucu halkın bir koalisyon hükümetini kabul edeceği, istediği sonucunu çıkardı. Ama Türkiye’de sorun siyasi partilerin uzlaşma kültürüne sahip olmaması.

Koalisyon eşittir istikrarsızlık görüşü yanlıştır. Almanya’da ‘sağ ve sol partiler’ koalisyonları yıllarca yürüttü, hala yürütüyor. İngiltere’de “Muhafazakar Parti ve Liberal Parti” yine yıllarca koalisyonu devam ettirdi ve erken seçim olmadı.

İskandinav ülkelerinde de koalisyonlar var ve bu ülkeler koalisyonu ‘çoğulculuk’ olarak görüyor.

“Daha önceki koalisyonda Kemal Derviş’in ‘ekonomiyi yeniden yapılandırması’nın Türkiye’yi bugüne kadar rahatlattığını” hatırlatan Akartürk bugün de bir restorasyon dönemini sağlayacak koalisyonun kurulabileceğini, 2 yıl içinde hukuk ve demokrasinin yeniden yapılandırılabileceği”ni ve bunun yapılması gerektiğini vurguluyor.

Erken seçim, hele de bir baskın seçim yarardan çok zarar verecektir. Herkes ama özellikle MHP sonunda pişman olmamak için dikkat etmelidir!

ÖZÜR: Gazetemizin dünkü nüshasında sayın başyazarımızın üstteki yazısı yerine teknik bir hata sonucu bir gün önceki yazısı yayınlanmıştır. Düzeltir, özür dileriz.

Yazının devamı...

Seçim hükümeti planı!

Meclis başkanlığı seçiminde son anda MHP’nin “oylarını çekmesi”yle başkanlığı alan ve rahatlayan AKP koalisyon veya seçim hükümeti planlarına başladı.

Gelen bilgilere göre koalisyon görüşmelerinde muhalefete 7-8 bakanlık teklif etmeyi planlayan Ak Parti’de yeni bakanlıklar oluşturulması ihtimali konuşuluyor.

Daha koalisyon görüşmeleri başlamadan bir “seçim hükümeti”nden de söz edilmekte… HDP ihtimaline “zayıf” olarak bakan parti “CHP ve MHP’nin kırmızı çizgilerinde israr etmesi ve koalisyon kurulamaması” durumunda bu seçeneğin gündeme gelmesini düşünüyormuş.

Bu seçim hükümetinde partiler aldıkları oy oranına göre bakanlık alacağı için HDP de ilk kez hükümette yer alacak.

Koalisyon mantığı

AKP Grup Başkanvekili Ahmet Aydın dün “Siyasi partilerin kırmızı çizgilerle yaklaşımını doğru bulmuyoruz. Çünkü kırmızı çizgi, kapıları kapatma veya yumruklarını sıkma koalisyon mantığına aykırıdır” dedi.

Şüphesiz ki şimdiden ve hatta çok önceden AK Parti içinde işaretleri görülen erken seçim eğilimi sonunda gerçekleşirse bu politika seçmen için etkileyici olacaktır.

Nitekim bir başka “seçmen etkileme” konuşmasını yine dün Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan yaptı.

Diğer çizgiler...

Konuşmasında; çözüm sürecini siz değil biz yürütüyoruz mesajı verirken “Sürecin gidişatına etki yapacak olan, HDP’nin değil, Ak Parti’nin alacağı oylardır” diyor. Burada Kürt oyları için verilen mesaj var ama bir başka mesaj daha var.

AKP ile HDP’nin birlikte başlattığı çözüm sürecini ancak AKP ile yine HDP’nin götüreceği, bu nedenle HDP’nin kendilerine savaş açmaması gerektiği…

Terör örgütü PKK saldırılarına devam ediyor ve bu da verilen sözlerin tutulması konusunda uyarı anlamına geliyor. Terör böyle devam edecekse, erken seçim olması araya yine uzun bir zamanın girmesi veya koalisyon için uzun bir süreç ülke için ne anlama gelecek?

Bu sorunun cevabını da Hükümetin ve “silah bırakma” konusunu ağzına almayan HDP’nin vermesi gerekir.

İkili uzlaşma

Kırmızı çizgiler derken Türkiye’nin geleceği, hukuk, toplum huzuru açısından kırmızı çizgiler konuşulmalıdır. Örneğin; “CHP ile MHP’nin olmazsa olmaz dedikleri şartlarda ısrar etmesinin hükümet kurulmasını zora sokacağı” söylenirken AKP’nin bu şartlarda uzlaşmacı davranması, en azından bir partinin şartlarını kabul etmesi neden hiç tartışılmıyor?

Diğer tüm partilere seçmen gözünde fatura kesilirken, tek bir parti hiç mi elini cebine atmayacak?

CHP Genel Başkan Yardımcısı, eski Bağdat Büyükelçisi Murat Özçelik Güneydoğu’da sınır ötesindeki gelişmeler, 13 yıllık dönemde yapılan yanlışlar ve çözümleri konusunda mükemmel bir konuşma yapmış.

Deneyimli, uzman isimlerin söylediklerine parti ayırımı yapılmaksızın kulak vermek ülke yararınadır. Özellikle de sorun “ülkeye girmiş olan tehlikeli cihatçı örgütlerin eylemleri”ne karşı operasyonlar boyutuna varmışken!

Yazının devamı...

Seçim hükümeti planı!

Meclis başkanlığı seçiminde son anda MHP’nin “oylarını çekmesi”yle başkanlığı alan ve rahatlayan AKP koalisyon veya seçim hükümeti planlarına başladı.

Gelen bilgilere göre koalisyon görüşmelerinde muhalefete 7-8 bakanlık teklif etmeyi planlayan Ak Parti’de yeni bakanlıklar oluşturulması ihtimali konuşuluyor.

Daha koalisyon görüşmeleri başlamadan bir “seçim hükümeti”nden de söz edilmekte… HDP ihtimaline “zayıf” olarak bakan parti “CHP ve MHP’nin kırmızı çizgilerinde israr etmesi ve koalisyon kurulamaması” durumunda bu seçeneğin gündeme gelmesini düşünüyormuş.

Bu seçim hükümetinde partiler aldıkları oy oranına göre bakanlık alacağı için HDP de ilk kez hükümette yer alacak.

Koalisyon mantığı

AKP Grup Başkanvekili Ahmet Aydın dün “Siyasi partilerin kırmızı çizgilerle yaklaşımını doğru bulmuyoruz. Çünkü kırmızı çizgi, kapıları kapatma veya yumruklarını sıkma koalisyon mantığına aykırıdır” dedi.

Şüphesiz ki şimdiden ve hatta çok önceden AK Parti içinde işaretleri görülen erken seçim eğilimi sonunda gerçekleşirse bu politika seçmen için etkileyici olacaktır.

Nitekim bir başka “seçmen etkileme” konuşmasını yine dün Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan yaptı.

Diğer çizgiler…

Konuşmasında; çözüm sürecini siz değil biz yürütüyoruz mesajı verirken “Sürecin gidişatına etki yapacak olan, HDP’nin değil, Ak Parti’nin alacağı oylardır” diyor. Burada Kürt oyları için verilen mesaj var ama bir başka mesaj daha var.

AKP ile HDP’nin birlikte başlattığı çözüm sürecini ancak AKP ile yine HDP’nin götüreceği, bu nedenle HDP’nin kendilerine savaş açmaması gerektiği…

Terör örgütü PKK saldırılarına devam ediyor ve bu da verilen sözlerin tutulması konusunda uyarı anlamına geliyor. Terör böyle devam edecekse, erken seçim olması araya yine uzun bir zamanın girmesi veya koalisyon için uzun bir süreç ülke için ne anlama gelecek?

Bu sorunun cevabını da Hükümetin ve “silah bırakma” konusunu ağzına almayan HDP’nin vermesi gerekir.

İkili uzlaşma

Kırmızı çizgiler derken Türkiye’nin geleceği, hukuk, toplum huzuru açısından kırmızı çizgiler konuşulmalıdır. Örneğin; “CHP ile MHP’nin olmazsa olmaz dedikleri şartlarda ısrar etmesinin hükümet kurulmasını zora sokacağı” söylenirken AKP’nin bu şartlarda uzlaşmacı davranması, en azından bir partinin şartlarını kabul etmesi neden hiç tartışılmıyor?

Diğer tüm partilere seçmen gözünde fatura kesilirken, tek bir parti hiç mi elini cebine atmayacak?

CHP Genel Başkan Yardımcısı, eski Bağdat Büyükelçisi Murat Özçelik Güneydoğu’da sınır ötesindeki gelişmeler, 13 yıllık dönemde yapılan yanlışlar ve çözümleri konusunda mükemmel bir konuşma yapmış.

Deneyimli, uzman isimlerin söylediklerine parti ayırımı yapılmaksızın kulak vermek ülke yararınadır.

Özellikle de sorun “ülkeye girmiş olan tehlikeli cihatçı örgütlerin eylemleri”ne karşı operasyonlar boyutuna varmışken!

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.