Milli irade istemiyor!
Türkiye’de her şey gizli bir takım odaklara veya dış güçlere bağlanınca olayların araştırılıp gerçeklere ulaşılması da engellenmiş oluyor.
Hatırlayalım; Gezi Gösterileri’nden başlayarak 17 Aralık, Soma ve daha birçok olumsuzlukta hemen dış güçler, lobiler öne sürülmüş, yıllar süren Ergenekon ve Balyoz davaları bile sonunda bir “kumpas” lafıyla sessizliğe gömülmüştü.
Savcı Kiraz suikastı ve aynı gün tüm ülkede elektrik kesintisi de aydınlığa çıkarılamadı. Oysa şiddet, terör, yolsuzluk, büyük ihmal ve hatalardan doğan felaketler hukuk devletlerinde araştırılır ve mutlaka sonuçlanır.
Bunu yapmayan, önemli olayları halı altına süpürerek yola devam eden, hukuku umursamayan devletlerde ise balık baştan başlayıp ayağa kadar kokar ve olumsuzluklar topluma yansır, yayılır.
Düğmeye basınca…
Hele Türkiye gibi zaten terörü, şiddeti önleyememiş, üstelik milyonlarca işsiz mülteciyi, terör örgütü militanlarını barındıran bir ülkede daha kolay yayılır, birkaç girişimle ülkeyi savaş haline çevirmek mümkün hale gelir.
Başbakan Davutoğlu “perde gerisinde bir odağın terör örgütlerini harekete geçirdiğini” söyledi. Çoğu kez “düğmeye basıldı” deyimini de kullanıyoruz içinden çıkılamayan olaylarda… Oysa bu söylemlerle kolaya kaçmak yerine olayların köküne inmek ve yaşadığımız olayların asıl sorumlularını bulmak gerekiyor.
Türkiye’deki terör sadece masum insanlarımızı kaybetmemize değil, ekonomik olarak da ciddi sorunlara yol açıyor.
Hükümet ekonominin yolunda olduğu mesajları verse de iş adamları, ticari kuruluşlar “silahların, terörün gölgesinde ekonomi olamayacağını, yapılacak bir seçimin de bu tabloya korkunç maliyet yükleyeceğini” açıklıyorlar.
Hatalara ortak!
Geçen gün televizyonda bir gazetecinin “50 gün önce bizimle oy kullanan 50 kişi artık aramızda yok” sözleriyle irkildim. Acı gerçek budur ve bu rakam giderek yükseliyor. Terörün yüklediği maddi manevi kayıplar her geçen gün artıyor.
Bu tablo içinde ve seçimin üzerinden henüz 2 ay bile geçmemişken, koalisyonları kötülemek ve devamlı olarak “erken seçime gidilsin” baskısı yapmak büyük bir siyasi hatadır.
Türkiye’de de başarılı icraatların yapıldığı koalisyon dönemleri oldu, biliyoruz ki Batı’da birçok ülke koalisyonları daha demokratik buluyor ve tercih ediyor. Ana Muhalefet Partisi’nin şartları arasında kabul edilmeyecek bir şart görünmüyor.
Aslına bakarsanız koalisyon ortağı olacak herhangi bir muhalefet partisi “bugüne kadar yapılmış olan iç ve dış politika yanlışlarının sonuçlarına da ortak olacağı” için önemli bir risk alacaktır. Bu durumda ve milli irade tercihini yapmışken hala; koalisyonu kurmak yerine oyalanarak zaman kaybetmek ve erken seçimi devamlı hatırlatmak, bunu yapana da ülkeye de kaybettirir.
İyi niyetli bir çalışmayla en kısa zamanda koalisyon süreci bitirilmelidir!