Şampiy10
Magazin
Gündem

Türk erkeklerinin tıraş alışkanlıkları benzersiz!

Banyo tıraşı için özel ürün bir tek Türkiye'de var

"Erkek cesurdur, Permatik kullanır", "Erkek centilmendir, Permatik kullanır", "Erkek tıraş olur, Permatik kullanır"
"Babalar, oğullar ve torunlar için permatik"

Masada ince belli çay bardağı, arkada horoz, bıyıklı bir abi... Hayli maço bir görüntü. Ve gülüyorsunuz. internette de geziyor bu reklam filminin eski bölümleri. Masada aslan sütü olanı da var. Değişmeyen şey horoz. Erkekler değişiyor, horoz sabit.
Zamanında bu reklamlarda Ayhan Işık da oynamış, hatta bir bölümünde Türkan Şoray da.
Permatik tam 30 yıldır var. Ve o reklam filmleri bu vesileyle gün yüzüne çıktı. Ama dikkat ederseniz filmlerin büyük bir ustalıkla yeniden kurgulandığının farkına varıyorsunuz. Bunu başaran, yönetmen Mustafa Emre. Son filmlerde cep telefonu da devreye girdi.
Türk erkeklerinin permatik macerasını "ironik" bir biçimde gündeme getiren bu filmlerden yola çıkarak P&G'nin Pazarlama Direktör Yardımcısı İhsan Karagöz'le sohbet ettim.
Neden eski reklam filmlerini kullandınız diye sordum.
Tüketiciyle buluşmalarında ilk söylenen hep şu oluyormuş: "Babamdan öyle gördüm." Bu yüzden de 30'uncu yılda "Permatik Babalar, Oğullar ve Torunlar için" diyorlar.
Ve gelelim permatik alışkanlıklarına...
Basında sık sık yer alan bazı bilgiler var. Örneğin Türk erkeklerinin tıraş olma sıklığını sağolsun subaylar artırmış durumda. Avrupa ülkelerinde haftada 4.4 olan oran, Türkiye'de subayların katkısına rağmen 2.2 oranında.
Türk erkeklerinin tıraş olma alışkanlıklarında hiçbir ülkenin erkeklerine benzemeyen yönler olduğunu biliyor muydunuz?
Farklılıklara geçmeden önce İhsan Karagöz'ün verdiği bilgileri sıralayalım:
* Türk erkekleri ayda ortalama iki bıçak kullanıyor.
* Türk erkeklerinin tıraş olma sıklığı haftada 2.2
* İngiliz erkelerinin tıraş olma sıklığı 6'nın üzerinde. Yani pazar günleri de sevgilileri, eşleri ve kendileri için tıraş olan İngiliz erkeklerinin sayısı hiç de az değil.
* İsrail'de erkeklerin tıraş olma sıklığı haftada 4.5
* Türkiye'de 18 milyon erkek tıraş oluyor
* Yılda 200 milyon tıraş bıçağı satılıyor
* Türkiye'de 15 milyon erkek vücut tıraşı oluyor


Cildi keserek taş
Şimdi hemen gözünüzün önüne gelir, bazı erkekler "Permatik"i eline alır ve kırar.
Bu neden yapılır?
Tamamen Türk erkeğine özgü farklı alışkanlıklarından biri bu. Başka hiçbir ülkede rastlanmamış.
Peki neden böyle yapıyor Türk erkekleri?
İhsan Karagöz, koruyucu kısmın kırılmasıyla bıçak kısmının direkt cilde değdiğini ve bu yüzden de Türk erkeklerinin yüzlerini çizdiklerini söylüyor. Mazoşistçe bir davranış değil mi? Belki horozun neden değişmediğinin de anlatıyor!
Nereden çıktığını bilen yok ama bu garip alışkanlığı uygulayan çok.

Taraklı traş
Yine farklı bir alışkanlık. Türk erkeklerinin "Permatik Banyo"su var. Bu da özel talep üzerine Gillette'in yalnızca Türk erkekleri için geliştirdiği bir ürün. Başka hiçbir ülkede bu üründen satılmıyor. Vücut kıllarını tıraşlama alışkanlığı olan Türk erkekleri için 1996'da üretilmiş. Taraklı bir ucu var, uzun kılları daha kolay kesmek için.
Müslüman çoğunluğun yaşadığı ülkelerde de bu alışkanlık olabilir mi? diye sordum. Yanıtı, "hayır."
Bunları dinlerken İhsan Karagöz tüketici alışkanlıklarına verdikleri değeri anlattı. Her ayın belli günleri direkt tükeciyle sohbet etmek için tüketicinin ayağına gidiyorlarmış. İhsan Bey benimle konuştuktan sonra dört ev hanımının katıldığı bir ev toplantısına gidecekti. Aynı zamanda İpana ve OralB'den de sorumlu olan İhsan Karagöz, Türkiye'yi köy köy gezdiklerini, Permatik kullanma alışkanlıklarını genelde kahvehanelerde konuştuklarını, gençlerle ilgili birçok veriyi de internet ortamında yakaladıklarını anlattı.


İhsan Karagöz 41 yaşında. Marmara Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunu. 9 yıl MARSA'da çalıştıktan sonra
Gillette'e transfer olmuş. Karagöz'ün Gillette'teki serüveni Permatik'le başlamış, 2 yıl Gillette Londra'da çalışma deneyimi olan Karagöz, P&G'nin Gillette'yi almasıyla birlikte P&G'de Türkiye-Kafkaslar-Orta Asya Cumhuriyetleri Bölgesi'nden sorumlu Genel Müdür yardımcısı olmuş.
Permatik 10 yıldır İhsan Karagöz'ün hayatında.

Yazının devamı...

Anadolu çocuğunun başarı öyküsü

“Turkcell kurulduğundan beri en çetin rekabet ortamı şimdi yaşanıyor” diyen Genel Müdür Süreyya Ciliv iddialı: “Bir arkadaşımla firma kurdum, dünya ikincisi oldu, Microsoft’ta ne yaptıysak birinci olmak içindi. Turkcell çalışanının Microsoft’takilerden eksiği yok fazlası var”

Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv 9 Ocak’ta başladı görevine. Ciliv, hayatta hiçbir şeyin tesadüf olmadığına inanan biri. Sektörde heyecanın arttığı, tansiyonun yükseldiği bir dönemde genel müdürlük koltuğuna oturdu. Şimdilerde genç ekibiyle birlikte değişen rekabet ortamını da dikkate alarak soluksuz çalışıyor.

Annemi kaybettim, durdum

-Üniversiteden sonra ilk işiniz ne oldu?
11 şirketten teklif almıştım, bana en çok heyecan veren küçük bir şirkette yazılım mühendisi olarak çalışmaya başladım. Sonra bir ortakla firma kurdum; Novasoft, o firma patladı. Kendi alanında dünya ikincisi oldu. Büyük şirketler almak istedi, tartışmalar çıktı, ben kendi payımı sattım. O arada annemi kaybettim ve durdum. Çocuklarım olmuştu, annem çocuklarımı görmemişti. 20 yıl hiç durmamıştım. O dönemde Microsoft’tan teklif geldi. Türkiye’ye döndüm.

-Dünya devi bir şirkete geçmek sizi nasıl etkiledi?
Daha önceki işimden daha büyük bir pozisyon olduğunu düşünmüyordum.

Çetin bir rekabet içindeyiz

-Hiç zorlanmadınız mı?
Zorlandım. Amerika’da 200 kişilik bir firmanın başındaydım. Burada Amerikan şirketinin genel müdürüydüm. Arkama dev gibi Microsoft’u almıştım, hep ’ülkeme nasıl katkı sağlarım’ diye düşündüm. Binlerce insana hizmet, motivasyon getiriyor. Internetin patlama zamanıydı. Van, Hakkari Yüksekova’ya kadar gittim. Bilgi çağını yakalama olayını o dönemde Türkiye’de başlattık.

-Gençliğinizde ’beyin göçü’, sonra tersine göç. Ve sonra yeniden Türkiye. Amerika’dayken hep bir gün Türkiye’ye dönme planı mı vardı?
Türkiye’den Amerika’ya geri dönme kararımın yerinde olduğunu şimdi görüyorum. Ben burayken Microsoft Türkiye zirvedeydi, iyi konumdaydı, ben rahatımı bozdum. Dünya çapında sorumluluk almaya gittim. Çok şey öğreneceğimi biliyordum. Öyle de oldu.

-Ve şimdi Türkiye’nin şirketi Turkcell’e geldiniz.
Şu andaki sorumluluğum Amerika’da aldığım sorumluluktan daha büyük bir sorumluluk.

-Pazar değişti, rakipler var. Turkcell Turkcell olalı böylesine rekabet ortamı görmedi desem...
Biz şu anda çetin bir rekabet içindeyiz. Gözümüzü dört açmamız lazım. Evet, kesinlikle en yoğun rekabet şimdi yaşanıyor.

-Sizin avantajlarınız neler?
Teknolojik altyapımız güçlü. Çünkü teknik altyapıya çok yatırım yaptık. Bu yüzden en iyi kapsama alanı bizde, en iyi servis kalitesi bizde. Ses kalitesinde de rakiplerimize göre daha kaliteliyiz. Pazardan aldığımız araştırmalar da bunu söylüyor. Müşteri hizmetlerimiz iyi. Turkcell’in yüzde 100 sahip olduğu Global Bilgi Firması’na ait çağrı merkezimizde 3600 Türk çalışan var. Avrupa’da en iyiler arasında 2’nci olduk.

Hesapladık, bize yetişemezler

-Ya fiyatlar?
En ucuz biz konuşturuyoruz. Turkcell’in 32 milyon kullanıcısı var. 19 milyonu sabit hat kullanıcısı. Bu kadar kişiye en uygun fiyatlarla Turkcell konuşturuyor. Turkcelliler aralarında rakiplerinden her zaman daha ucuza konuşuyor.

-Türk Telekom ’Rakibimiz Turkcell’ diyor. Siz ne diyorsunuz?

Vodafone da Avea da rakip.

-Göreve geldiğinizden bu yana Turkcell’in bir ’teknoloji şirketi’ olması gerektiğini söylüyor, öyle tanımlama yapıyorsunuz. Yeni adımlar atıyor musunuz bu tanımlamaya yönelik?
Biz işimizi yalnızca GSM operatörü olarak tanımlamıyoruz. Biz bir iletişim firmasıyız, aynı zamanda da teknoloji firmasıyız. Teknolojiler hızla gelişiyor. Teknoloji yatırımımızla fark atmışız. Bizde 12 bin baz istasyonu var, rakiplerimizde 6-7 bin. Bu yüzden kapsama alanları ve hizmet kaliteleri düşük.

-Ne düzeyde bir yatırımdan söz ediyorsunuz?
Onlar da bizim yaptığımız yatırımları yaparlarsa olur ama 3-4 milyar dolar para harcamaları lazım.

-Ne kadar zamanda?
Hesapladık yetişemezler. Zaman lazım. Bizi yakalayamayacaklar çünkü biz de durmuyoruz. Bir grup arkadaşım ’Turkcell Türkiye’ kalesini korumaya odaklandı. Turkcell’de çalışan 2900, Global Bilgi’de çalışan 3600, diğer şirketlerimizde çalışan 500-600 kişi var. İnsan kaynağımız yüksek. Bir grup arkadaş gelecekteki iş olanakları ne, teknoloji nereye gidiyor konularına odaklandı. İnandığımız konulara yatırım yapacağız. Ben 1994 yılında bir arkadaşımla bir firma kurmuşum, dalında 2’nci olmuş. Onun arkasından Microsoft’a katılmışım, 4494 giriş numaram, ben ayrılırken 65 bin kişi vardı çalışan. Hızla büyüdük. Microsoft’ta ne yaptıysak, tümü dünyada birinci olmak içindi. 10 senedir dünya çapında rekabete hazırım. Turkcell’lilerin Microsoft’ta çalışanlardan fazlaları var eksikleri yok. Fazlalıkları da hırs.

-İddialısınız...
Bundan 30 yıl önce Microsoft çıkmış, 10 yıl önce Turkcell, 8 yıl önce de Google. Devamlı fırsatlar çıkacak. Ben Turkcell’e kontür satmaya gelmedim, ileri koşacağız.

Abartıyor muyum dedim ama Microsoft’lular da internete cep’ten bağlanıyor

-Siz şu anda şirketinizi dizüstü bilgisayarınızdan mı cep telefonunuzdan mı daha çok takip ediyorsunuz?
Dizüstü bilgisayarım bir süredir masa üstü bilgisayar oldu. Geçenlerde ben de bunu merak edip Microsoft’taki arkadaşlarıma sordum. Acaba abartıyor muyum diye düşündüm. İnternete cebimden bağlanıyorum. Turkcell’den tüm bilgiler cebime geliyor, seyahatlerde de hep cebimden yönetiyorum işleri. 3G gelince bu daha da artacak. Microsoft’taki arkadaşlar da benim gibiymiş, onlarda da en hızlı büyüyen iş cep telefonlarının işletim sistemi.

Cep ilk çıktığında dakikası 8 dolardı

-Cep telefonu ilk çıktığında 1 dakikanın konuşma bedeli neydi? Şimdi ne kadar?
1993 yılında dakikası 8 dolara konuşuluyordu. Şimdi Turkcell’de 1 dakikası 15 kuruşa konuşuluyor.

Kazanmayı severim hayat bunu getirdi

Süreyya Ciliv 48 yaşında. Zonguldak doğumlu. Annesi ve babası 3 yaşındayken boşanmış, bu yüzden de ilkokulu tam 7 okul değişikliği yaparak bitirmiş. Ortaokulu Ankara Maarif Koleji’nde okumuş. Orta son sınıfta matematik birincisiymiş. Ciliv’in okul yaşamında hep dereceler var ama anlattıklarından çıkardığım kadarıyla hiçbir zaman “inek öğrenci” tanımlamasına girmemiş. Basketbol, futbol hep hayatında olmuş, konuşmalarında sık sık ’ekiple, takımla kazanmanın hazzının’ farklı olduğunu söylüyor.

-Hep başarılı mı oldunuz? Okul derecelerinize baktım ortaokul, lise başarılı. Üniversitede hep 4 üzerinden 4...
Evet ama geçmişteki başarılarımı büyütmek istemiyorum. Yaşadıklarımı gençlere örnek olsun diye anlatıyorum.

-Azimli, çalışkan biri misiniz?
Kazanmayı seven biriyim. Hayat getirdi bazı şeyleri. Fen Lisesi bana çok şey kattı. Ben orada bilgiye, emeğe saygıyı öğrendim.

-Sonra da Amerika’ya gittiniz..
Liseyi bitirince Almanya’da burs kazandım. Aynı zamanda da ODTÜ Elektronik Mühendisliği’ni de kazanmıştım. Babam Almanya’ya gitmemi istedi, ben ODTÜ dedim. Üniversiteyi çok ciddiye aldım ama Hasan Tan boykotu oldu, 8 ay üniversite kapandı. Yine burs sınavına girdim. Amerika’ya gittim. Michigan Üniversitesi’nde bilgisayar okudum.

Diğer Türk öğrenciler dalga geçerdi ama...
“Burslu öğrenciydim, 5 kuruşsuz kaldığım günler oldu. Ailemin durumu kötü değildi ama öyle cebine para konulan gençlerden de değildim. O dönemde Amerika’da okuyan Türk öğrenciler çalıştığım kafeteryaya lüks arabalarla gelirlerdi, benimle dalga geçtikleri de olurdu. Güzel arabalar ve para olunca güzel kızlar oluyor, alternatif doğuyor. Ben de alternatif olmadığı için ders çalışıyordum. Başarı da böyle geldi. Vaktim vardı odaklandım.”

Numara taşınabilirliği için hazırlık yaptık
- Numara taşınabilirliği konusunda Danıştay’a başvurdunuz. Düzenlemede eksiklik mi görüyorsunuz?

Dava açma nedenimiz şu: Sürpriz olmamalı. 1998 yılında bir lisans anlaşması imzalamış, 530 ile 539 numaralarını 25 yıl boyunca kullanma hakkını almışız. Turkcell de bu anlaşmaya güvenerek belirli yatırımlar yapmış. Ancak açtığımız davanın sonucu ne olursa biz ona uyarız. Bir yönetmelik var, biz ona uymak için de hazırlıklarımızı yaptık.

Ortaklar ve yönetim ahenkle çalışıyor

-Turkcell’in ortaklık yapısı karışık. Ortaklar hisselerini artırma peşinde, davalar açıyorlar. Turkcell üzerinden İsveçli Sonera ve Rus Alfa arasında savaş mı yaşanıyor?

Yönetim kurulu ahenkle çalışıyor. Herkes Turkcell’i ileri götürmek istiyor. Evet aralarında Turkcell’deki hisselerini artırma mücadelesi var. Dışarıdan bakıldığında kafa karıştırıcı görülebilir ama hepsinin ortak noktası Turkcell’i daha da güçlendirmek.

Oğlum da takımla kazanma zevkini tatsın
Süreyya Ciliv, iş hayatında yakaladığı başarıda takım sporları yapmasının etkili olduğunu söylüyor: “Gençliğimde bireysel spor yapma olanağı yoktu. Basketbol ve futbol oynadım, takım sporları bana çok şey öğretti. Oğlum 11 yaşında. 10 yaşındayken ABD’de yüzmede 12’inci oldu. Washington eyaletinde rekorlar kırdı. Şimdi oğlumu da takım sporlarına yöneltiyorum, onun da takımla kazanmanın zevkini yaşamasını istiyorum.”

Başarı tesadüf değildir, vizyonumuz var
Dünya devi Microsoft’taki görevinden ayrılarak Turkcell’e transfer olan Süreyya Ciliv, iki şirket arasında çalışmanın nasıl bir farkı olduğu sorumuzu şöyle yanıtladı:

“Microsoft Turkcell’in 10 misli büyük, o kadar. Turkcell daha yeni bir şirket. Bugün Turkcell dünyanın en büyük 43’üncü teknoloji firması. 15 sene önce Turkcell gibi bir şirket yoktu. Başarı tesadüf değildir. Buna inanırım. Turkcell’in arkasında büyük bir vizyon var.”

Yazının devamı...

100 bin üründen birini iste gelsin!

“Yoğun hayat temposu ve sürekli artan bir kalabalık içinde kendinize ayıracağınız zamanı, ihtiyaçlarınızı gidermek için tükettiğinizi biliyoruz. Biz size sizin olan zamanı geri vermeyi teklif ediyoruz!” sloganıyla yola çıktılar.

GMD Yatırım Holding’in şirketlerinden Alpasis A.Ş, önce kendi çatısı altında çalışanlarıyla bir sanal alışveriş merkezi kurdu. Sonra da bu siteyi herkesin kullanımına açtı. www.istegelsin.com 2006’nın Aralık ayında kuruldu. Üye sayısı kısa zamanda 15 bine ulaştı.

Alpasis’in Genel Müdürü Alp Çimenoğlu, “Alışveriş yapmak için sitemize üye olmanıza gerek yok ama biz yine de bizim kanalımızla alışveriş yapanların tercihlerini izleyebilmek için üye olmalarını tavsiye ediyoruz. Ancak üyeler indirimli kampanyalardan ve indirimlerden haberdar ediliyor” diyor.

100 bin ürün var
Sitede elektronikten kitaba, giyimden kozmetiğe 22 ana kategoride 100 bine yakın ürün var. İnsanın başı dönüyor.

Aklınıza gelebilecek her marka ve ürün var. El yapımı çikolatalardan, saf zeytinyağına, çadıra, çocuğunuz zekâsını geliştirecek ürünlere, bilgisayardan cep telefonuna kadar... Tüm ürünler garantili.

İstegelsin.com’dan 1000’den fazla yayınevine ve 50 bin kitaba da ulaşabiliyorsunuz.

Alp Çimenoğlu, ürün kategorilerini geliştireceklerini anlatıyor. Yakında “el sanatları”na yönelik ürünlerin hediyelik ürünler kategorisinden çıkarak ayrı bir ürün kategorisi olacağını söylüyor.

www.istegelsin.com’un müşterilerinin yüzde 75’i erkek, yüzde 25’i kadın. Alışveriş cadısı olarak bilinen kadınlar henüz internet alışverişinde emekliyor gibi görünüyor.

En çok ne mi satılıyor? Birçok internet alışveriş sitesinde olduğu gibi istegelsin.com’da da en çok cep telefonu, bilgisayar, kitap ve DVD satılıyor.


Pediküre AB standardı geliyor
Manikür ve pedikürün bilinçsizce yapıldığında AIDS ve Hepatit B gibi hastalıkların bulaşmasına yol açabildiğini biliyoruz.

Türkiye’de güzellik salonlarının yüzde 75’inde sterilizatör kullanılıyor, geri kalanında, kullanılan aletler alkol ve kaynatılmış suyla temizleniyor.

AB bu konuda çok hassas. AB üyesi ülkelerin çoğunda güzellik salonları, aletlerden tutun görevlilere kadar çok sıkı denetleniyor.

Bazı ülkelerde bulaşıcı hastalık riskini azaltmak için farklı yöntemler benimsenmiş. Örneğin Hollanda’da sulu manikür ve pedikürden büyük oranda vazgeçildi. Hollanda’da özel olarak üretilen ürünlerle mikroptan arınmış kuru manikür ve pedikür yapılıyor. Bu ürünlerden bazıları Türkiye’ye de geldi. Şimdilik çok bilinmiyor ama Türkiye’de de kuru manikür ve pedikür uygulayan güzellik merkezleri var.

Trind ve Manicure by O.P.I kuru manikür ve pedikür için Türkiye’ye gelen ürünler.

Trind’i Türkiye’ye NED İlaç’ın sahibi Hakan Oray, O.P.I’yı da Olay Kimya’nın sahibi Rupen Meyhanecioğlu getirdi.

Her iki marka da gelecekte tüm güzellik salonlarının kuru manikür ve pediküre geçeceğini hesaplıyor. Bu anlamda Türkiye’deki pazar da hayli iştah kabartıcı. Hatırlarsınız, güzellik sektörü 2001’de krizden etkilenmeyen sektörlerin başında geliyordu.

Yazının devamı...

Pakistan’ın devi Almanlar’ı değil Türkler’i tercih etti

Evinize aldığınız havlu su çekmiyor mu? İç çamaşırınızı giydiğinizde kaşınıyor musunuz?

Yıkama talimatlarına uyduğunuz halde kıyafetleriniz makineden boyu kısalmış, orası burası sarkmış biçimde mi çıkıyor?

Hepsini atın.

Korgun Şengün’ü bir araba yarışçısı olarak pistlerden duymuş olabilirsiniz, ilginiz varsa. Pistlerin hızlı adamı Korgun Şengün’ün bir şirketi var. Adı MKS Devo. Dokusu özel kumaşlar üretiyor. Kumaş üzerinde 250 farklı test yapılan bir laboratuvarı var. İnsan sağlığına uygun her türlü kumaş MKS Devo’dan geçiyor. Türkiye’nin özellikle ihracat yapan en büyük tekstil şirketlerinin danışma adresi MKS Devo.

Çok özel kumaşlar üretiyorlar. Örnek mi? Astım hastalarının rahat uyuyabileceği kumaşlar. Laboratuvarlarında 2’si Alman 15 kimyager çalışıyor.

Önümüzdeki hafta, -henüz imzalamadıkları için adını yazamıyoruz- dünyaca ünlü 700 milyon dolar cirosu olan bir Pakistan deviyle distribütörlük anlaşması imzalayacaklar. MKS Devo kimyasal ihracat yaparak know how satacak. Bugüne kadar Almanlarla çalışan Pakistan devi yeni anlaşmasını bir Türk şirketle yapmaya karar vermiş.

Pistlerin hızlı adamı sessiz büyüyor

Korgun Şengün pistlerde hızın güçlü sesiyle koşuyor, işinde ise sessiz büyüyor. 2003 yılında 2 bin metrekarelik bir alanda 8 kişiyle kurduğu şirketi şu anda 10 bin metrekarelik bir alanda. 85 kişi çalışıyor. 2008’de 10 bin metrekarelik bir ek tesisi hizmete sokacaklar.

Yazının girişinde yazdıklarım yaşamadığımız şeyler değil. Ancak bu kıyafetler, çarşaflar, ürünler neden böyle sorusunun yanıtı Korgun Şengün’de.

Çünkü tüm bu belirtiler aslında kullandığımız tekstil ürünlerinin kalitesinin bir göstergesi ve ne yazık ki bu özelliklere sahip çoğu tekstil ürünü sağlığa zararlı.

Peki nelere dikkat etmek lazım? Korgun Şengün’e sorduk, yanıtladı.

* KUMAŞTA KOKU OLMAMALI

Beklenmedik tüm kokular istenmeyen bir kimyevi kalıntının veya bir bakteri üremesinin habercisi.

* KUMAŞ BOYA BIRAKMAMALI

Özellikle emprime kumaşlarda desenli bölgenin diğer açık renkli bölgeleri yıkama sonrasında kirletmemesi gerekir. Yıkama sonrası boşaltılan sularda fazlaca boya görülmesi kumaşın haslığının düşük olduğunun işareti.

* KUMAŞ HİDROFİL OLMALI

Su emicilik en önemli özelliklerden biri ve biz bu özelliği hidrofilite olarak adlandırıyoruz. Cilt ile direkt teması olan tüm kumaşların hidrofil olması yani su emicilik niteliği olması cildimizin nefes almasını engellemeden giyinebilmenin en önemli şartı.

Türkiye ihracatta büyük söz sahibi

* Organik kumaşlar daha mı sağlıklı?

- Şüphesiz daha sağlıklı. Ancak özellikle bizim MKS Devo olarak başını çektiğimiz bazı kimyasal geliştirici firmalar her gün yeni ve organik tekstillere uyumlu ve SKAL sertifikalı ürünleri piyasaya sunuyor.

Dolayısıyla tarlada başlanan kontrol son kullanıcıya kadar takip altında devam ediyor. Türkiye bu konuda ihracat pazarlarında büyük söz sahibidir.

Örnek olarak Zorlu Linen ve TAC markası gerek iç piyasa gerekse ihracatta MKS Devo ile büyük atılımlar yaparak organik tekstil üretiminde çok önemli mesafeler aldı.


İstanbul’da sahte lale devri!
İstanbul’da trafik malum, hayatımız bir yerden bir yere ulaşmaya çabalamakla geçiyor. Her noktada sıkışıyor trafik. Bir haftadır arabadayken gözüm sürekli lalelere takılıyor. Sakın toprağa baktığımı sanmayın! İstanbul’da yer gök lale. Üst geçitlerde Büyükşehir Belediyesi’nin “İstanbul’da Lale Zamanı” pankartları, yol boyunca tüm elektrik direklerinde aynı reklamlar...

Bir branda 18 dolar
Elektrik direklerinde plastik esaslı brandalar kullanılmış, bunlar geri dönüşümlü değil. Maliyetinin ne olduğunu bir soruşturayım dedim, o brandaların metrekaresi 15 -18 dolar arasında değişiyormuş. İstanbul’un direklerindeki laleler de hayli masraflı olmuş görünüyor. Şunu da merak ettim, bu direklere ve üst geçitlere belediyenin lale reklamını asmak için kaç belediye personeli, ne kadar süre mesai harcadı?

İstanbul’un lalelerle buluşmasını İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sağladığını herkes biliyor, bu reklama ne gerek var?

Yazının devamı...

Bakın şu küresel ısınmanın yaptığına!

Hollanda merkezli, ana yatırım alanı finans olan yatırım fonu TRE Investments, Türkiye’deki ilk yatırımını gayrimenkul sektöründe yaptı. Projelerinin adı O’live Park. İzmir’in Urla ilçesinde 30 lüks villa olan O’live Park “modern bir köy.” İnşaat aşaması bitti, villalar satışa sunuldu.

TRE Investments’ın bu ilk yatırımının arkası geliyor. Gayrimenkul sektöründe özellikle de İzmir ve çevresine yatırıma devam kararı aldılar. Bu kararın alınmasında kuşkusuz fonun murahhas azası Vedat Osman Gökalp’ın etkisi oldu.

Gökalp, Hollanda’da yaşıyor. Şimdilerde bir ayağı Türkiye’de, yeni projeler için çalışıyor.

Gökalp gayrimenkul sektörüne yabancı ilgisinin süreceğini ve Türkiye’nin cazibesinin artığını düşünüyor. Üstelik çok ilginç de bir yorumu var: Küresel ısınma Türkiye’nin cazibesine cazibe kattı. Gökalp’ın tespitlerini sıralayacağım.

Gayrimenkul altın dönemini yaşıyor

* Neden gayrimenkul?
Gayrimenkul sektörü Türkiye’de altın dönemini yaşıyor. Geçtiğimiz mayısta yaşanan döviz krizi, sektöre olumsuz yansısa da bu geçici bir durumdu. Türkiye’nin nüfusunun yüzde 65’i 30 yaşın altında. Genç nüfus gayrimenkul sektöründe de büyük bir potansiyel anlamına geliyor. Ayrıca Türkiye, son yıllarda yakaladığı ekonomik istikrarla da dikkatleri üzerine çekti. Doğrudan yabancı sermaye girişinde rekor kırdık. İklim şartlarımızın güzelliği zaten biliniyordu. Fakat küresel ısınmanın etkileri ile birlikte, özellikle önümüzdeki yıllarda, gayrimenkul yatırımları açısından ülkemizin cazibesinin katlanarak artacağını düşünüyoruz. 3 yıllık planda Türkiye’ye 150 milyon dolarlık bir yatırım hedefliyoruz. O’live Park bu planın ilk parçasıydı. Önümüzdeki dönem için fizibilitesini yürüttüğümüz birden fazla proje var.

* Türkiye’de kalıcısınız...
Diğer yatırımcılar gibi Türkiye’ye gelip yatırım yapıp, kârı realize ettikten sonrada çıkıp gitmek bizim planlarımız arasında yok. Bunun için yatırımlarımızın geri dönüşlerini de yine Türkiye’de yatırım yaparak değerlendireceğiz. Türkiye’de doğmuş, yurt dışında büyümüş biri olarak, ülkemize yatırım yapmayı önemsiyorum.

* Yeni projeleriniz yine konut üzerine mi olacak?
Ağırlıklı olarak evet. İzmir’de fizibilitesini yürütüğümüz bir konut projesi ve bir de alışveriş merkezi projemiz var. Şu an yatırımlarımız İzmir üzerine. İzmir, potansiyeli gizli olan bir şehir. Biz gelecekte İzmir’in yıldızının daha da parlayacağını düşünüyoruz. Yabancı ilgisi de bunu doğruluyor.

Ege’nin en lüks köyü
O’live Park 25 milyon dolarlık bir proje. Vedat Osman Gökalp projeyi şöyle anlattı:

* Doğayı bozmamak için villa sayısını 30 ile sınırlı tuttuk.

* Proje aşamasında, villaları konumlandırırken ağaçların yerlerine bile dikkat ettik. Villa için ağaç kesmedik.

* Hazır malzeme almak maliyetleri düşürecekken, biz arazimizden çıkan Urla’ya özel taşları işleyerek kullandık.

* Satış sürecimiz başlamadan gösterilen ilgi de isabetli olduğumuzu gösteriyor. Satış duyurusuna başlamadan 1 evimizi sattık. 1 ayda bu sayı 3’e çıktı.

* O’live Park komşuluk ilişkisi üzerine kurulu çok özel bir proje. Ege’nin en lüks köyü...

* O’live Park’taki villaların fiyatları 650 bin euro ile 1 milyon euro arasında değişiyor.

Yazının devamı...

Kardelenler üniversiteli oldu

Bir kameranın karşısına geçtim ve kendimi anlattım. Nerede doğdum, nasıl okudum, ailem... Aylar sonra bana o görüntüleri izlettiklerinde, “Bu ben miyim?” dedim. Elimi kolumu sallamışım, gözlerimi kaçırmışım, kendimi iyi ifade edememişim.

Bu sözler Hatice Şeker’e ait. Hatice 20 yaşında. Tunceli’nin Pertek ilçesinin Söğütlütepe Köyü’nden. Altı çocuklu bir ailenin son çocuğu. Dört kız iki erkek kardeşler. Babası altı çocuğundan üçünü okutabilmiş. Son evladı Hatice’yi kolundan tutup yatılı okula verdiğinde kızının eğitim masraflarını nasıl karşılayacağını bilmiyormuş çiftçi baba.

2000 yılında Hatice, okulundan seçilen Kardelenler’den biri olmuş ve hayatı değişmiş.

Hatice şimdi İstanbul’da. O üniversiteli bir Kardelen. İstanbul Üniversitesi Sağlık Yüksek Okulu’nda okuyor, hemşire olacak. Asıl isteği çok sevdiği matematik üzerine okumak. Bu yüzden de üniversite sınavlarında önümüzdeki yıl bir kez daha şansını deneyecek, kim bilir belki de iki üniversite bitirecek.

Hatice Şeker, Turkcell Akademi’nin kurslarına katılan 10 kız öğrenciden biri. Yazının başındaki yorum da bu akademideki derslerle ilgili. Turkcell İstanbul’da üniversite kazanan, hayatında ilk kez büyük bir şehirde yaşama deneyimi kazanma çabasına giren kızlara eğitim veriyor.

“Kendini iyi ifade etme”, bilgisayar, İngilizce, “sunum becerileri” gibi dersler alıyorlar. Sinemaya, tiyatroya nasıl gidilir, CV nasıl hazırlanır... Tüm bunlar bu derslerde anlatılıyor.

Hatice bu dersleri aldıktan bir süre sonra kendisindeki değişimi şöyle anlatıyor: Bir arkadaşımla sokakta yol soracağız, yarım saat kime soracağımızı bilemiyor, sen sor diye itişiyorduk. Kendimize güvenimiz yoktu. Bu kurs sayesinde kendimizi daha iyi ifade edebiliyoruz. İlk dersteki görüntülerimi izlediğimde gözlerime inanamamam bundan kaynaklanıyor...

Hedefi yurtdışı gitmek
Hülya Özkan Siirtli. Tek çocuk. Babası ve annesi boşanmış. Dört yıl önce annesiyle birlikte İstanbul’a gelmişler. Hülya da 2000 yılından beri Kardelen. Siirt Anadolu Lisesi’nde okumuş Hülya. İstanbul’a geldiğinde o da uyum sağlamakta zorlanmış, içine kapanmış. “Rahat davranamıyordum, insanlarla iletişim kuramıyordum” diyor. Şimdi Almanca kursuna gidiyor, İstanbul Üniversitesi Maliye Bölümü’nde okuyor. Hedefi yurtdışına gitmek, yurtdışında master yapmak. Kim bilir belki de Hülya, Kardelenler arasından yurtdışında eğitim yapma olanağını yakalayan ilk genç kız olur.

Kardelenlerin sayısı artmalı
Turkcell’in Kardelenler projesi 7 yıldır devam ediyor. Geçtiğimiz yıl Sezen Aksu konserleriyle 750 kız daha eğitim olanağına kavuştu.

Turkcell’in Kurumsal İletişim Bölüm Başkanı Filiz Karagül Tüzün, yedi yılda tam 12 bin 350 kız öğrenciye Turkcell bursu verildiğini söylüyor.

Bunların 6.300’ü liseden mezun olmuş, 950’si üniversiteyi kazanmış ve 67’si üniversiteyi bitirmiş. Üniversiteyi kazanma oranları yüzde 30. Bu hiç de küçümsenmeyecek bir oran.

Turkcell, içinde benim de yönder olarak yer aldığım Turkcell çalışanlarından ve kadın gazetecilerden oluşan bir çalışmayla, Kardelenler’le bizlerin buluşmasını sağlamıştı.

Benim “ablalık” yaptığım Mavili Gördük de üniversiteyi bitirdi, şimdi Diyarbakır’ın Çermik İlçesi’ne bağlı Kuyu İlköğretim Okulu’nda öğretmenlik yapıyor.

Bizler bu projeyle Kardelenlere ulaştık, birebir yaşadığım için söylüyorum, hayatımız boyunca sürecek bir dostluğun adımlarını attık. Bir hayatı değiştirmenin birçok kişinin hayatını değiştirdiğini gördük. Mavili, genç bir öğretmen olarak öğrencilerine örnek oluyor, köyündeki kız çocukların okula gitmesini sağlıyor, onlara bizlerin el uzatması, o çocukların eğitim alarak hayatlarının değiştirmeleri için öncülük ediyor.

Hatice bir gün Tunceli’ye dönüp kız çocuklarını okula göndermeyen aileleri ikna etmeyi planlıyor. Hülya yurtdışında başarı kazanıp bir Kardelen olarak tüm kızlara örnek olmak istiyor.

Kardelenler gibi projelerin en önemli yanı sürdürülebilir olması, Turkcell’in zaman içinde bu projeyi yürütmekteki hevesinin artarak devam etmesi, eğitim alan genç kızların sayısının her geçen gün artması iyi bir sosyal sorumluluk örneği.


Gençler en çok Türk filmi izliyor
13 milyon üyesi ile Türkiye’nin en büyük gençlik kulübü gnçtrkcll’in sinema kampanyası büyük ilgi görüyor. Gnçtrkcll’in “Bir Pazartesi Bir Perşembe/ Bir Bilet Alana Bir Bilet Bedava” kampanyasında en çok izlenen 10 filmden yedisi Türk filmi oldu. 12 Kasım 2006 tarihinden bugüne kadar kampanyadan faydalanan gnçtrkcll’lilerin en çok tercih ettiği 10 film sırasıyla şunlar: Maskeli Beşler Irak, Son Osmanlı Yandım Ali, The Departed, Takva, Dondurmam Gaymak, Deja Vu, Ghost Rider, Küçük Kıyamet, Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu ve Polis. Gnçtrkcll’lilerin izledikleri filmlerin türlerine göre dağılımında ise ilk üç sırada yüzde 35.54 ile dram, yüzde 23.03 ile komedi ve yüzde 12.09 ile gerilim - korku filmleri yer alıyor.

Yazının devamı...

Yabancı yatırımcı tetikte bekliyor

Nisan ve mayıs ayları zor geçecek gibi görünüyor. Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve arkasından genel seçimler. Erken seçim olur mu olmaz mı? Olmazsa Kasım’a kadar piyasalar ne durumda olur?

Herkes “belirsiz bir siyasi gelecekten” ürküyor, eski günleri hatırlamak bile istemiyor.

Geçenlerde Arı Hareketi’nin Kurucu Başkanı Kemal Köprülü’yle sohbet ettik. Köprülü iş dünyasının nabzının attığı İstanbul’un sessizliğinin “ekonomik dengelerdeki hassasiyetten” kaynaklandığını, yabancı yatırım rüzgârının kulislerdeki rüzgârı bastırdığını söyledi. Soluğu Ak Yatırım Genel Müdürü Berrin Önder’in yanında aldık. Berrin Önder genç bir yönetici. Kayserili. ODTÜ Endüstri Mühendisliği mezunu.

“Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimler ekonomiyi nasıl etkileyecek, yabancı yatırımcılarla sık sık bir araya geliyorsunuz, ne düşünüyorlar?” diye sorduk Berrin Önder’e. Şunları öğrendik:

Araştırma yaptırıyorlar
“Şu aralar yabancı yatırımcılar Türkiye’de araştırmalar yaptırıyor. Bu araştırmalara göre cumhurbaşkanlığı seçimi genel seçimi etkileyecek. Koalisyon hükümeti de kurulabilir. Bu yüzden de Türkiye’ye gelip pozisyon alanlar şimdilik beklemekte. Başbakan Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığına aday olup olmayacağını bekliyorlar. Yeni pozisyon almak için Türkiye kapısında olanlar ise eşikten atlamıyor. Onlar da bekliyor. Banka ortaklıkları, alışveriş merkezlerinin satışları iyi gidiyor derken, frene basıldı. Ezcümle yabancı yatırımcı tetikte.”

n Peki kriz beklentisi var mı? Yok ama her şey toz pembe de değil. 2007 kolay bir yıl olmayacak. Geçtiğimiz yıl da abartıldığı gibi geçmedi. Türkiye’yi gelişmekte olan piyasalarla karşılaştırmak lazım. Türkiye’deki piyasalar diğer gelişmekte olan piyasalarla karşılaştırıldığında, yıllık bazda yüzde 10’luk bir kayıp var. Son yıllarda önemli gelişmeler oldu. Artık kimse Türkiye’nin önemini tartışmıyor. Türkiye kesinlikle önemli.

* Başta gelen endişe nedir?
Türkiye’de fiyatlar çok yükseldi. Şirketlerin, arsaların, alışveriş merkezlerinin değerine bir bakın. Bu fiyatlar Türkiye’deki en ufak bir riski içermiyor. Yabancı yatırımcı endişeli. Siyasi istikrarın ekonomiye etkisini tartıyor ve devalüasyondan korkuyor. Bizim masaya oturduğumuz yabancı yatırımcıların çoğu istikrarın devam edeceğini düşünüyor. Ama söylediğim gibi, bekliyorlar.

* Kimler bekliyor?
Danimarka, İsveç, İsviçre’den çok ilgi var. Onlar gelmek istiyorlar Türkiye’ye. Şimdiye kadar genelde İngiliz, Alman ve Amerikalı yatırım şirketleri geldi. Kuzey Avrupa’nın ilgisi var. Hollanda Emeklilik Fonu ve Kanada Emeklilik Fonu da gelme hazırlığında.

* En çok ilgilendikleri sektörler hangileri?
Enerji, medya, perakende, ilaç, lojistik. Tabii alışveriş merkezleri ve gayrimenkul yatırımcılığı da baş sırada. Bütün alışveriş merkezlerinin satışı konuşuluyor.

Kruvasanın esin kaynağı Osmanlı “hilal”i
Milföy hamurundan hazırlanan çörek kruvasan malum Fransız kahvaltısı denilince ilk akla gelenlerden. İçi boş ya da dolu, mis gibi kokan kruvasanın esin kaynağını yeni öğrendim. Radikal Gazetesi’yle verilen AB-Türkiye ilişkileri dergisi Kriter’de Ceyda Goral tarafından “AB’nin Yaşam Lezzeti” adlı bir köşe hazırlanıyor, önceki sayılarda yoktu, yeni başlamış, çok da keyifli olmuş.

Orada okudum. “Yemek, Şarap ve Siyaset Üçgeninde Fransa” başlıklı yazıdaki kruvasan bölümünü aktarıyorum:

“Aristokrat bir aileden gelen Fransa Cumhurbaşkanı adayı Sarkozy, acaba resmi ziyaretlerde nefis yemekleri bir kenara bırakıp sadece şarap içip kruvasan mı yiyordur? Tarihin cilvesi bu ya, Viyanalı fırıncılar Viyana kuşatmasında Osmanlı bayrağının hilalinden esinlenerek kruvasanı yaratır. Zafer, “Düşman tek lokmada yutulur!” sloganıyla kutlanır. Kruvasan tipik Fransız kahvaltısının vazgeçilmezi haline gelir.”

Yazının devamı...

Sinemada parti vermek

Evlilik yıldönümlerinde eşine sürpriz yapmak isteyen bir kadın hafta içi akşam saatlerinde eşini kolundan tutup sinemaya getirmiş.

“Sıkıcı, insan güzel bir yemek programı yapar canım” filan demeyin. Bu elinden tutup sinemaya getirme fikri öylesine alınmış bir karar değil.

Bu kadın, 20 gün öncesinden D-Point Cinecity Etiler’in yetkilileriyle görüşmüş. Evlilik törenleri, çocuklarının doğumları, doğumgünü partileri gibi kamera kayıtları ve fotoğraflarla yetkililerin karşısına geçen kadın, “Bunlardan bir sinema filmi yapabilir miyiz” demiş. Cinecity yetkilileri yol göstermişler. Çok da uzun olmayan, içinde bu çiftin en sevdiği şarkıların olduğu kısa bir film hazırlanmış.

Film izlerken şarap...

Evlilik yıldönümü için sürpriz yıldönümü kutlaması için davetiyeler çiftin en yakın dostlarına gönderilmiş, bu çiftlere “güzel bir film davetiyesi” ulaşmış.

Bu arada kocanın bunlardan haberi yok.

Konuklar sinemaya önceden alınmış, karanlık sinema salonunda yerlerini almışlar. Karı-koca ise biraz gecikmeli olarak koştura koştura sinemaya gelmiş. Gişedeki görevliden, sinemada yer gösteren kişiye kadar herkes dersine iyi çalışmış. Karı-koca salonda karanlıkta yerlerini alırken, film başlamış. Ve sürpriz. Alkışlarla film izlenmiş, ardından da Cinecity’nin içindeki Mezzaluna’dan pizza ve şarap servisi başlamış.

Herkes fark yaratacak

Bu hikayeyi Alarko Turizm Grubu Sinema İşletmeleri Müdürü Esra Kökoğlu’ndan dinledim. Malum özellikle İstanbul’da artık her alışveriş merkezinde sinema salonları var. Sinema salonlarına müşteri çekmek için de farklı yöntemler izleyenler var.

Alarko Grubu’na ait Cinecity’ler sinema üyeleği sistemini başlatan ilk işletme. Üyeyseniz, işiniz kolay, istediğiniz filme yer bulmakta zorlanmıyorsunuz, ayrıca film başlamadan yarım saat önce sinemaya ulaşmak zorunda da değilsiniz.

Esra Kökoğlu artık sinema işletmecilerinin de “farklılık yakalamak” durumunda olduklarını anlatıyor. Bu özel partiler için çilek ve alkollü içecek servisinden tutun da gece yarısına kadar süren kutlamalar için çorba servisine kadar her türlü hizmet mevcut.

Filmin sonu evlilik teklifi
Esra Kökoğlu bir müşterilerinin evlilik teklifi için sinemalarını seçtiğini anlatıyor. Damat adayı sinema kapatmayı restoran kapatmaktan daha cazip görmüş. Bu sürpriz partilerin mekanı D-Point Cinecity Etiler ve Kozyatağı’ndaki Bonus Premium Cinecity Trio.

Şirketler de müşterilerini sinemada partiye çağırıyor
Türkiye’nin önde gelen şirketleri de sinemada parti düzenliyor. Şirketin tercihine göre seçilen bir film, öncesinde ya da sonrasında yemek ve içki servisi yapılıyor. Müşterilerine yönelik “parti” organizasyonları için de Cinecity’i tercih eden şirketler oluyormuş. Garanti Bankası, Beymen, Coca Cola, Peugeot, Akbank, Aviva Sigorta, Fenerbahçeliler Derneği, Ford Otomotiv, Siemens ve P&G sinemada parti veren şirketlerden bir bölümü.


Hip ve butik otel arıyorsanız...
Yaz geliyor. Tatil planları yapmak için henüz erken diyebilirsiniz ama bu yıl yaz erken gelecek. Yaz gelene kadar plan yapmak isteyenlere ve hafta sonlarını rahatlayarak ve stresten uzaktan geçirmek isteyenlere bir önerim var.

www.butikotellerrehberi.com adlı site var. Her keseye uygun, isterseniz çam ormanlarının arasında isterseniz denize 10 adım uzaklıkta yüzlerce minik otele bir tıkla bu siteden ulaşabilirsiniz. Hip ve tasarım oteller ile butik otellere online ulaşıp, internetten rezervasyon yaptırabilirsiniz.

Sitenin bir güzel yanı da şu, Türkiye sınırlarını aşmak istiyorsanız bu siteden dünyanın farklı yerlerindeki 15 bine yakın butik otele de rezervasyon yaptırabiliyorsunuz.

Site 25 ayrı dilde hizmet veriyor. Bu kadar farklı dile gerek var mıydı bilemiyorum ama tarzınıza uygun otel seçmekte asla zorlanmayacağınız bir site butikotellerrehberi.

Bu arada sitenin kurucuları da Bilkent’li öğrenciler. Çoğu turizm okumuş. Siteye girerseniz farklı sürprizlerin de sizi beklediğini görürsünüz.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.