Şampiy10
Magazin
Gündem

Beymen-Harvey Nichols rekabeti Ankara’ya taşınıyor

Ankara’da da İstanbul’u aratmayacak bir alışveriş merkezi patlaması yaşanıyor. Yıllarca Ankara’da alışveriş dendi mi ilk akla gelen Karum’un yıldızı çoktan söndü. Armada, Atakule derken yepyeni alışveriş merkezleri açıldı. Milletvekili lojmanlarının yerine yapılan Panora ve diğer bir alışveriş merkezi Cepa, başkentin son zamanlarda adından en çok söz ettiren alışveriş merkezleri.
Ve iki yıl içinde Ankara’daki alışveriş merkezi sayısı artacak. Yeni projelerden Kentpark ve Gordion dikkat çekiyor.
Gelelim esas yazmak istediğimiz konuya...
Türkiye’nin lüks perakendecilikteki iki devi Beymen ve Harvey Nichols’ın İstanbul’daki rekabeti malum.
Bir aralar Kanyon’daki Harvey Nichols’ın kapanacağı iddia edilmişti, hatırlarsınız. Harvey Nichols’ı Türkiye’ye getiren Unitim’in patronu Burç Cemiloğlu bu haberleri yalanlamış ve ‘Yıllık 40 milyon dolarlık ciro beklerken, 48 milyon dolar ciro yaptık, neden kapatayım?’ demişti.

Beymen Kentpark’ta

Harvey Nichols dışında Unitim şemsiyesi altında Tommy Hillfiger, Camper, G-Star ve Accessorize markalarını Türkiye’ye getiren, 181 mağazası olan Cemiloğlu, Harvey Nichols’la Beymen’le girdiği rekabeti bırakacak gibi görünmüyor. Aksine bu rekabet kısa bir süre sonra başkente taşınacak. İstanbul’da atakta olan, yakında Serdar Bilgili’nin Akaretler’deki W İstanbul’unda Beymen’deki 12 markaya mağaza açacak olan Cem Boyner, Ankara’da da Kentpark’a girdi.

Caddede yer bakıyor

Burç Cemiloğlu da Harvey Nichols için başkentte yer bakıyor. Cemiloğlu’nun Kentpark’ı istemediğini, cadde üzerinde bir yer baktığını duydum. Hatta Karum’un çaprazında Botanik Parkı’na gelmeden önce yapılan iş merkezine talip olduğu da söyleniyor.
Bürokrat şehri Ankara lüks markaları memnun eder mi, AKP’nin yarattığı yeni zenginler bu markalara İstanbul’da gösterdikleri ilgiyi başkentte de gösterirler mi, bakıp göreceğiz.



Alışveriş merkezlerinde 2007’deki
kiralar bir daha görülmeyecek


AVM mfi Partners’ın yöneticisi Aydın Yurdum’la yaptığım, geçen Cumartesi çıkan sohbetin bir kısmını başka bir yazıya saklamıştım. Araya KAGİDER’in Brüksel haberleri girdi. Bugün yeniden alışveriş merkezleri konusu açtık, Yurdum’un sohbetinde de güzel ayrıntılar vardı. Sohbete devam ediyoruz...

* Şu anda en iyi giden alışveriş merkezinin Capacity olduğu söyleniyor. Doğru mu?
Doğru. Türkiye’nin en gözde yöresi Bakırköy... Avrupa’nın önde gelen şehirleri kadar nüfusu var. Geleneksel olarak alışverişe yatkın o çevre. Bakırköy gençliğinin cafe kültürü de vardır.

* A ve A artı müşteriyi hedeflemeyen merkez daha başarılı oldu diyebiliriz...
Bu işlerde sürü güdüsü içinde davranılmaması gerekiyor.
Prestij bu işin bir bacağı. O gelir grubunun satın alma gücü çok yüksek ama onlardan çok da yok Türkiye’de. ‘Ayda 10 bin dolar harcarlar’ dersek, bu yalan olur. 30 bin dolar daha gerçekçi ama yinede Türkiye’de lüks markaların çok fazla noktada iş yapmayacağını düşünüyorum.

* Gayrimenkul fiyatları çok arttı, kiraları da. Alışveriş merkezlerinde de kiralar çok yüksek ve herkes şikayetçi. 2008 nasıl geçer?
2007 yılında görülen kiralar bir daha görülmeyecek. Tavansa tavanı yaptı. Bu rakamları taşıyamayacaklar. Alışveriş merkezlerinde 80 dolar ortalama metrekare fiyatları. Bu arada yanyana iki markanın metrekare fiyatları farklıdır. Marka gücüne göre fiyat çok değişir. Cirolarına göre de çok değişir.

* En yüksek ciroyu hangi markalar yapıyor?
Marka adı söyleyemem ama çok iyi Türk markaları var. İyi koleksiyon yapıp iyi satıyorlar. Metrekarede 9 bin-10 bin dolar yıllık ciro yapan Türk markalar var.

* Bazı alışveriş merkezlerinde yabancı markalar tercih edildi, Türk markalar dışlandı...
Entresan rekabetler yaşanıyor. Kiralar da bu yüzden arttı. Bu söylediğiniz sıkıntı Kanyon’da oldu. Aslında Kanyon’da eleştirilecek bir şey yoktu. Çünkü yürüyüş mesafesinde Metrocity vardı. Orada iletişim kazası yaşandı.

Yazının devamı...

Neden Cinsiyet Eşitliği Komisyonu için türban kadar hızlı davranılmadı?

KAGİDER Brüksel ofisinin açılışında gündeme AP Kadın Hakları Raportörü Bozkurt’un şu sözleri yerleşti: 3 yıl önce Başbakan Erdoğan’a Türkiye’de Cinsiyet
Eşitliği Komisyonu’nun kurulmasını önerdim. Ancak türbandaki hızın aksine bu konuda tek adım atılmadı...

Her ne kadar Bakan Ali Babacan ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek kamuoyundan gelen baskılar üzerine “AB yolunda ilerliyoruz, 2008’de sizleri şaşırtacağız” şeklinde mesajlar verseler de şunu biliyoruz: 3 yıldır AKP iktidarının AB yolundaki adımlarında aksama var. Bunu bu konunun uzmanlarının hemen hemen hepsi uzun zamandır söylüyor.
100 aydının AB konusunda hükümeti uyaran bildirisinin açıklanmasından bir gün sonra Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) üyesi kadınlar ve bir grup gazeteciyle Brüksel’e uçtuk. Yolculuğumuzun nedeni KAGİDER’in Brüksel’de açacağı ofisti. 4 Mart akşamı TÜSİAD’ın Brüksel’deki merkezinde KAGİDER de bir ofis açtı. “Türk’ün Türk’e propagandası” olacağı korkusunu taşıyordum ama öyle olmadı. Açılışa ilgi fazlaydı. AB-Türkiye Karma Parlamento Eşbaşkanı Joost Lagendijk, AP Türkiye raportörü Ria Oomen Ruijten ve kadın konusuyla ilgili AB’li parlamenterler bizlerleydi. Türkiye’den de Kadın ve Aileden sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu ile AKP’li milletvekili Nursuna Memecan gelmişti. Davet Kardeş Türküler’in kadınlardan oluşan kadrosunun performansıyla başladı. Resepsiyonda KAGİDER Başkanı Gülseren Onanç ve Nimet Çubukçu kısa konuşmalar yaptı.
“KAGİDER neden Brüksel’de ve ne yapacak?” sorusunun yanıtını Gülseren Onanç şöyle verdi: “Müzakere sürecini sıkı takip edeceğiz. Özellikle kadınlarla ilgili konularda hükümete baskı unsuru olacağız.”
Türban baskısı olmasın
Açılışta Avrupa Parlamentosu Raportörü Ria Oomen-Ruijten de konuştu ve türban konusuna değinerek, “Üniversitelerde yasak kalksın ama bu türbansız öğrenciler ve diğer kadınlar üzerinde bir baskı ortamının doğmasına neden olmasın” dedi.
KAGİDER’in davetiyle Brüksel’e gelen diğer konuşmacılar Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Ayşe Soysal ile yazar Elif Şafak’tı. Her ikisi de dokunaklı konuşmalar yaptı.
5 Mart günü parlamentodaydık. AP’nin kadın hakları raportörü Emine Bozkurt’un konuklarıydık.
Emine Bozkurt konuşmasında 3 yıl önce Başbakan Erdoğan ile yaptığı görüşmede Türkiye’de Cinsiyet Eşitliği Komisyonu’nun kurulmasını önerdiklerini ve Başbakan Erdoğan’ın bu konuda olumlu yanıt vermesine rağmen hiçbir girişimin yapılmadığını dile getirdi. TBMM’nin başörtüsü yasağının kaldırılmasında hızla hareket ederken, kadınları ilgilendiren diğer konularda aksi davrandığını söyledi. Ayrıca yeni Anayasa üzerindeki çalışmalara da değindiği konuşmasında, “Kadınlar açısından sorunlu yaklaşımlar var” dedi.
Malum, AKP kadını aile içinde tanımlıyor. Kadını birey olarak görmüyor ve bu yüzden de AB tarafından da uyarılıyor. Çubukçu ise “AKP iktidarına haksızlık” yapıldığını savundu ve bakanlık olarak yaptıkları çalışmaları anlattı. Şiddet gören kadınlara yönelik açılan sığınma evlerinden, kız çocukların okuması için yapılan kampanyalardan bahsetti. Ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nde 430 bin silah altına alınan ere verilen 45 dakikalık eğitimi örnek olarak verdi. Avrupa Parlamentosu’nda kadına yönelik şiddet konusunda eğitimin TSK tarafından verildiğini söylemesi hiç olmadı.
Dikkatimi çeken bir nokta oldu, Çubukçu ısrarlı sorulara rağmen asla ’türban’ kelimesini kullanmadı. Hep ’o konu’ dedi.
İlginç değil mi? Yakında AB’den de Başbakan’a “Cinsiyet Eşitliği Komisyonu” kurulması baskısı gelecek. Bakalım 3 yıldır bekleyen konu türban hızına yetişebilecek mi ve AKP bir gün kadını aile içinde tanımlamaktan vazgeçip birey olarak görebilecek mi?

*****************

Öküz carpaccio!


Brüksel’de hepimizi şaşırtan ve güldüren bir menü krizi yaşadık. Kadın gazeteciler ve KAGİDER üyesi kadınlar birlikte yemeğe gittik. Önceden rezervasyonlar yapılmıştı. Masalara yerleştik. Menü de hazırdı. Türk konuklar için seçimi VİP Turizm yapmış. Menüyü de Türkçe’ye çevirmiş. Başlangıç ’carpaccio öküz’. Güler misiniz ağlar mısınız? Dana carpaccio öküz carpaccio olmuş. Bunu geçtik ana yemek şiş kebap yazıyordu. ‘Herhalde çeviri hatasıdır’ diye düşünürken önümüze şiş kebap geldi.
Türkiye’ye turistik ziyarette bulunanlar kebap, Brüksel’e ziyarette bulunanlar midye temelli yemekler yer.
KAGİDER bir sivil toplum örgütü. Kısıtlı bütçesiyle iyi çalışmalar yapıyor. Biz gazeteciler olarak da baştan beri onlara yük olmak istemedik. Herkes kurumuna ve kendisine göre bu konuda hassas davrandı. Ezcümle Brüksel’de şiş
kebap zihniyetinde olan VİP Turizm’i kara deftere yazdık.




Yazının devamı...

Tüm alışveriş merkezleri Akmerkez olmak istiyor

Yabancılar alışveriş merkezlerine ortak olmanın dışında artık alışveriş merkezlerinin kiralanması ve yönetimine de talipler. Türkiye’de alışveriş merkezi kiralama ve projelendirme konularında öne çıkan iki oyuncu da bu gelişmelerden nasibini aldı ve yabancılarla evlendi. Bunlardan biri Avi Alkaş’ın, diğeri de Aydın Yurdum’un şirketleri. Avi Alkaş Portekizliler’le, Aydın Yurdum Almanlar’la ortaklık kurdu.

2 yıl önce Aydın Yurdum’un ortakları Dora Şahintürk ve Tarkan Ander’le kurduğu AVM Partners, Almanya’nın bu alanda ikinci büyük şirketi mfi Management für Immobillien AG’yle artık ortak.

1.750 kiracısı var

Alışveriş merkezleri sayısındaki patlamayı ve rekabeti Yurdum’la konuştuk. Şu anda 750 bin metrekarelik kiralanabilir alanda 1.750 kiracısı var. AVM mfi Partner Türkiye çapında 17 adet proje üzerinde çalışıyor.



Şu anda 17 projemiz var. Örneğin 2008 Ağustos’unda İstanbul’da Palladium açılacak. Ayrıca Anadolu’da da çok yerde projeler var. Birçok ilde alışveriş merkezi yok. Gelecekte konsept alışveriş merkezleri açılacak. Mobilya, çocuk v.s üzerine.



Birçok yerde yapar. Biz Erzurum’da bir alışveriş merkezi projesi yapıyoruz. Oradaki ilk alışveriş merkezi olacak. Başka şirketlerin 2 adet Diyarbakır’da, 4 adet Gaziantep’te projesi var. Bu örnekleri artırmak mümkün. Varolanların da çoğunluğu iş yapıyor.



150 mağazanın olduğu yere 4 bin başvuru olabiliyor. Bunun 400’ü çok ciddi başvurular olabiliyor. Örneğin 20 erkek giyim mağazası başvuruyor, çok iyi hepsi ama 5’ine yer verebiliyorsunuz. Yabancı markalar arasında Türkiye’ye gelecekler rezervasyon yaptırabiliyor.



Şu anda gelenler ya rezervasyonlar yaptırdılar ya da treni kaçırdılar. Bir kısmı büyük paralar ödeyerek eski kiracıları çıkaracak. Ama kontratlar çok da devretmeye uygun değil.



Doğru alışveriş merkezleri iyi iş yapıyor. Yapılmayanlar ve zor duruma düşenler var.



A ve A artıya yönelik yerlerin işi zor. Türkiye’de hastalık şu: Herkes Akmerkez yapmak istiyor. İkinci hastalık da şu: Herkes A ve A artıya hitap etmek istiyor. Orta sınıf ve üstünün yaşam merkezlerine ihtiyacı var ve çoluğu çocuğu, kendi için iyi alışveriş yapıyor ama bu alışverişi gidip de dünya markalarından yapmıyor. A artı zaten o dünya markalarını yurtdışında da takip ediyor.



Biz cirolara bakıyoruz. 100 metrekare mağaza istedi. Metrekaresi 10 dolar. Bana ayda ödeyeceği miktar 1000 dolar. Yüzde 10 ciro payım var. Ayda 15 bin dolar ciro yaptı. Bana artı 500 dolar daha ödeyecek. Eğer 8 bin dolar ciro yaptıysanız kiranız 1000 dolarda kalır. Şunu hesaplıyoruz, minimum kiralayla biz sizin sürdürülebilir olmanızı, işler iyi gidince de bizle paylaşmanızı istiyoruz.

Aydın Yurdum’la sohbete bir sonraki yazı günümüz Çarşamba devam edeceğiz. Tavan yapan kira bedellerini, kapısı unutulan alışveriş merkezlerini diğer yazıda anlatacağız.

En kötü yerde m2’de 3 bin euro ciro yapılıyor



Nereden bakarsanız bakın alışveriş merkezlerinde yıllık metrekarede en düşük 3 bin euro ciro yapılıyor.



Yazının devamı...

Bonus Card Romanya’da devrim yaratacak!

Romenler alışık oldukları tüketici finansmanı şirketleri yerine Bonus Card’la tanışmaya başladı

Romanya’da inşaat şirketi olan bir tanıdıkla sohbet ederken, laf dönüp dolaşıp Garanti Bankası International’ın Romanya’da Bonus Card uygulamasına geldi.

‘Nasıl, artık Romanya’da da Bonus toplayanlar var mı?’ diye sordum.

‘Kredi kartı kullanma alışkanlığı çok düşük, yavaş yavaş değişim olacak gibi görünüyor, ama artık iş sahibi olanlar Bonus Card’ı biliyorlar’ dedi.

Romanya’da Bonus Card 17 Aralık’ta çıktı. Henüz çok yeni. Reklam kampanyasında Romanya’nın Cem Yılmaz’ı diyebileceğimiz komedyen ve müzisyen Gyuri Pascu rol aldı.

Bonus Card Romanya’da nasıl gidiyor diye merak edip Garanti Bankası’nın Romanya’daki sorumlusu Berat İçinsel’le konuştum.

Romanya’da 70 binin üzerinde Türk yaşıyor. Türkler inşaat sektöründen fırıncılığa kadar farklı sektörlerde faaliyet gösteriyor.

İçinsel’in verdiği rakamlara göre, 2008 itibarıyla 10 bin 600 Türk şirketi var Romanya’da. Bu şirketlerin toplam yatırımı yaklaşık 1 milyon 500 bin euro.

Romanya’da kazanılan Bonus’ları Türkiye’de, Romanya’da kazanılanları da Romanya’da kullanmak mümkün.

Bonus Card’a Romanya’da Türkler mi sahip çıktı yoksa Romenler kısa zamanda benimsedi mi?

Türkler sıcak karşıladı ama bizim asıl hedefimiz Romanya pazarı. Romanya’nın EMV standartlarına uyan ilk çipli kredi kartı olan Bonus Card’la, Romanya’da alışveriş kartının özelliklerini kredi kartıyla birleştirerek, kullanıcılara puan yerine “bonus” kazanma ve program ortağı mağazalarda bonuslarıyla bedava alışveriş yapabilmenin yanı sıra taksit gibi somut faydalar sunuyoruz.Türkiye’ye sosyal ve kültürel benzerlik gösteren pazarda, Bonus Card’ın bir ödeme sistemleri devrimi yaratacağına inanıyoruz.

Kredi kartı kullanım alışkanlığı düşük Romanya’da.

Türkiye, Avrupa’da kredi kartı hacminde 3. büyük ülke, Romanya ise bu açıdan baktığınızda çok geride. Nakit alışveriş yapma alışkanlığı olan bir toplumun kartla alışverişe geçtiğinde bonus kazanma özelliği nedeniyle Bonus Card’ı çok çabuk benimseyeceğini düşünüyorum. Tüm bunlara ilave olarak, Türkiye’de kredi kartı piyasasının son yıllarda hızla büyümesinin sebeplerinden biri de bankaların kredi kartı vasıtasıyla tüketici finansmanı yapması. Romanya ise kredi kartı hacminin düşük olmasına rağmen, tüketici finansmanı şirketlerinin çok aktif olduğu bir pazar. Örnek vermek gerekirse, bir televizyon veya buzdolabı alacağınız zaman, mağazaya gittiğinizde hemen hemen her mağazanın anlaşmalı bir tüketici finansmanı şirketi var. Ürünü vadeli almak istiyorsanız, yine mağaza içerisinde bulunan tüketici finansmanı şirketinin yetkilisine başvuruda bulunuyorsunuz ve bir-iki gün içinde ürününüzü krediyle alıyorsunuz.

Bu kadar zahmete girmelerine artık gerek yok...

Evet, bu yöntem, kredi kartıyla taksitlendirmeye göre tüketici açısından çok daha zor bir yöntem. Romanya’da tüketicinin piyasada hem bonus kazanabileceği hem de bütün bu formalitelerden geçmeden alışveriş yapabileceği bir ürünün kesinlikle çok başarılı olacağına eminim.


Romanya Türk işadamları için ideal bir ülke

AB’ye henüz giren, bir yılı geride bırakan Romanya ve Türkiye arasında ne gibi benzerlikler var?

Romanya ve Türkiye birbirine çok benzeyen iki ülke. Romanya, bölgedeki tek Latin ülke, bu bağlamda bir Akdeniz ülkesi olan Türkiye ve Türklerle birçok benzerlik gösteriyor. Ben, Türk şirket ve iş adamlarının da Romanya’da bu kadar aktif ve başarılı olmasını bir anlamda buna bağlıyorum. Neticede, bölgedeki komşu ülkelere veya Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine baktığınızda hiçbirinde böyle yoğun bir Türk varlığı yok. Romanya, Türk şirketleri ve iş adamları için yatırım yapmak ve yaşamak açısından ideal bir ülke.

Yazının devamı...

Yaşlanan araçlardan daha fazla vergi alınsın

ToyotaSa Genel Müdürü İbrahim Orhon otomobil yazarı gazeteciler yerine çevre konusuna duyarlı 4 kadın gazeteciyle Toyota’nın çevre politikalarını paylaşmak istemiş. Kuruçeşme’deki Les Ottoman’da buluştuk. Sohbet ‘küresel ısınma’dan başladı, İstanbul trafiğine uzadı.

Orhon’un Türkiye özelinde değişmesini önerdiği bir konu var: “Motorlu Taşıt Vergisi sistemimiz değişmeli. Avrupa ülkelerindeki gibi olmalı. Yaşlanan araçlardan daha fazla vergi alınsın. İleri ülkelerde çevreye zarar verme oranı düştükçe, oto vergisi düşer” diyor.

Ayrıca Türkiye’de yakıt türlerine göre de ayrım yapılması gerektiğini söylüyor.

Gelelim hibrid araçlara. Toyota, hibrid araç satış lideri. Toyota Prius dünyanın en çok satılan hibrid aracı.Toyota, 2007 yılı sonu itibariyle 1 milyon 295 bin hibrid araç sattı. Amerika’da ve Avrupa’nın bazı ülkelerinde hibrid araçlar için sıra var.

5000 euro fark var

Türkiye’de durum ne?

Orhon, “Türkiye’de bu konuda daha bilinç oluşmadı. Şu andaki hibrid araçlar akülü. Düşük hızda giderken bu akü devrede oluyor, yüksek viteste benzinli motor devreye giriyor. Benzinli araçlarla fiyat farkı 5000 euro kadar” diyor.

Keman çalan robot

Orhon, Toyota’nın yeni teknoloji konusundaki iddiasını anlatırken farklı örnekler de verdi.

Toyota tamamen yaşlılara hizmet vermek için robotlar üretmiş. Japonya’da bir yaşlı bakım merkezinde bu robotlar kullanılıyormuş. Trombet ve keman çalan robotlar da üretmişler. Sohbetimiz örneklerle uzadı... Arabama bindim, radyoyu açtım, türban tartışmaları...

Eller bilimle, ileri teknolojiyle meşgul, biz ise bir bez parçasıyla...


Üniversiteli Kardelen sayısı 1400’ü geçti

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Turkcell’in Kardelen’ler projesi yeni bir adım attı. Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen 160 üniversiteli Kardelen’le, gazeteci, iş kadını 160 yönder eşleşti.

Bu projeyle ilgili benim de bir hikayem var.

Mavili... 4 yıl önce tanıştım bu proje ve Mavili’yle. 10 çocuklu Diyarbakırlı bir ailenin kızı Mavili üniversiteyi bitirdi, Diyarbakır’ın Kuyu Köyü’nde öğretmenlik yapıyor. Onun yönderi oldum.

Mavili mezun olunca yönderliğim noktalandı. Bana, “Devam etmek ister misin?” diye sorduklarında, “Evet” dedim. Yeni eşleşme yapıldı. 19 yaşında adaşım Mardinli Elif Abukan’ın yönderi oldum. Elif (Diyarbakır’da) Dicle Hukuk Fakültesi’nde okuyor. “Ailemde okuyan ilk kızım, ben başarılı olunca benden sonra gelen kızları okutmaya başladılar” dedi bu projeyle ilgili konuşurken. Mavili, Elif ve ben yeni bir yola çıktık. Hayat bizlere neler getirecek bilemeyiz ama şunu biliyoruz, hayatımız boyunca birbirimizin yanında olacağımıza duyduğumuz inanç bizim sevgimizi büyütecek, yolumuzu açacak.

18 bin 400 Kardelen

Kardelenler Projesi dahilinde bugüne kadar 18 bin 400 öğrenciye burs verildi.

Öğrencilerden 7 bin 380’i liseden mezun oldu, 1.400’ü üniversiteyi kazandı ve 170 öğrenci de üniversiteden başarıyla mezun oldu.



Yazının devamı...

İlk kez moda tasarımcıları İTKİB’e rakip oldu

İstanbul modanın merkezlerinden biri olabilir mi? IF 11.

İstanbul Moda Fuarı önceki gün başladı. İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçı Birlikleri (İTKİB) katkılarıyla, CNR Expo bünyesinde gerçekleştirilen fuar, İstanbul’u moda konusunda iddialı bir noktaya taşımayı hedefliyor.
Fuarla ilgili basında çıkan haberlere bakarsak, moda ile ilgili tek satır yok. Bakan Kürşad Tüzmen’le CNR Expo Fuarcı’lığın Başkanı Ceyda Erem’in fotoğrafları kocaman!
Kuşkusuz İTKİB Türk moda tarihi için çok önemli. Türkiye’de moda yapan her tasarımcı bugüne kadar İTKİB desteğiyle yurtdışında defile yaptı. Ama İTKİB varken İstanbul’un moda konusunda iddialı bir şehir, Türk tasarımcılarının da başarılı olması zor.

Devlet eliyle moda olmuyor!
Neden mi?


2006’da İTKİB İstanbul Moda Show’u düzenlendi. Paris, New York, Londra, Beyrut, Roma, Milano, Rio de Janeiro gibi bizim de bir moda haftamız oldu.

Ses getirdi mi?

Bilmem hatırlar mısınız? Pembe şapkalı bir açılış yapılmıştı. Yurtdışındaki moda haftaları gibi ses getirmedi. Daha da önemlisi istikrarlı bir şekilde devam etmedi. Eylül ayında düzenlenen ikincisi birincisinin kopyasıydı. Yeni hiçbir şey yoktu.
Ezcümle devlet eliyle moda olmuyordu.
2007’de Hakan Yıldırım defilesi çok konuşuldu. Bu arada İTKİB ve İF birleşti.
Bu yıl da açılışta Özlem Süer defile yaptı. Fransa’dan da Jean Luc Amsler geldi.
Özlem Süer’in defilesi iyiydi. İTKİB her sezon bir moda tasarımcısına olağanüstü bir defile yaptırarak bu işi kotarmaya çalışıyor.
Tüm bunlar olup biterken 2006’da Moda Tasarımcıları Derneği sessiz sedasız kuruldu. Kurulurken İTKİB’in desteğini aldılar. Çünkü İTKİB’e hepsinin vefa borcu vardı.
İlk zamanlar GALATA MODA gibi küçük işler yaptılar. Mart ayında ise Tophane-i Amire’de ilk kez İstanbul Fashion Lab’i düzenliyorlar.
İlk kez İTKİB’le rekabete girecekler. Ve dünyadaki moda şovlarında ne yapılıyorsa onu yapacaklar. 8 Türk tasarımcı defilelerini yapacak. Dünyada iş yaptıkları butikler ve showroom’lar onları izlemeye gelecek. Burada güzel olan aslında rakip olan 8 Türk tasarımcının dayanışma göstermesi.
Peki bundan sonra ne olacak? Moda Tasarımcıları Derneği, İstanbul’u moda şehirlerinden biri yapabilecek mi?
Türk Tasarımcıları Derneği’nin işleri büyüdükçe İTKİB küçülecek mi?

Kimler dernek üyesi ?

Moda Tasarımcıları Derneği’nin Başkanı Bahar Korcan. Üyeleri: Özlem Süer, Arzu Kaprol, Hakan Yıldırım, Hatice Gökçe, İdil Terzi, Ümit Ünal, Ezra ve Tuba Çetin.

Bahar Korcan: Defile eğlence değil IF İstanbul Hazır Giyim Fuarı, İstanbul Fashion Lab tamamen Türk tasarımcıların ‘doğru, derin iş yapmak için attıkları ilk adım’. Sivil toplum örgütü olarak tamamen özgür bir platform oluşturduk. Defile işi bugüne kadar hep eğlence gibi görüldü, oysa bu bizim işimiz. Dış Ticaret Müsteşarlığı yurtdışından gelen konuklar için kolaylık sağladı, Büyükşehir Belediyesi ve Beyoğlu Belediyesi de yardımcı oldu. Bu işlerde devletin katılımı tanıtım aşamasında olmalı, diğer adımların ise tamamen özgür olması gerekiyor. İtalyanca’ya benzer bir isim bulup marka olunmuyor. Bunun artık bilinmesi lazım. Biz genç tasarımcılara destek olacak yurtdışı alıcılarımızın bizi doğru algılayacağı bir platform hazırladık. 2010 İstanbul Kültür Başkenti projesine de girdik. O tarihe kadar İstanbul Fashion Lab’i büyüteceğiz. Tekstil sektörü inanılmaz bir dar boğazdan geçiyor. Bu yüzden de yaptığımız iş çok önemli.

Yazının devamı...

Dünya Gebelik Bilimi Enstitüsü’ne giren tek kadın Türk

Prof. Dr. Neşe Kavak’la Marmara Üniversitesi başhekimi olduğu dönemde tanıştık. Hızlı düşünen, hızlı karar veren bir başhekimdi. Zarar eden Marmara Üniversitesi Hastanesi’ni kâr eden bir duruma taşımış, bir çok yenilik yapmıştı.

Sonra Neşe Hanım bu görevinden ayrıldı, şu anda Marmara Üniversitesi Hastanesi’nin Fetal-Maternal Tıp Ünitesi sorumluluğunu üstleniyor.

Geçenlerde Kasım ayında Amerika’da Cornell Üniversitesi’nde cüppe giyeceğini duydum.

Ne var bunda demeyin?

Dünya Perinatoloji Derneği Sekreteri olan Neşe Kavak, Kadın-doğum alanında dünyanın en prestijli organizasyonlarından olan “International Academy of Perinatal Medicine”e üye seçildi. Farklı ülkelerden seçilen 20 kişi arasına giren Neşe Kavak bu göreve getirilen ilk ve tek Türk doktor.

Tanıdığım Neşe Kavak çok çalışkan ve kendini sürekli yenileyen bir doktor. Türkiye’de kadın-doğum alanında bunca doktor varken, onların arasından sıyrılıp bu işi nasıl başardığını merak ettim. Yanıtı Neşe Kavak verdi:

‘Evet Türkiye’de kadın-doğum konusunda uzman çok doktor var. Tanınmış birçok isim sayabiliriz. Ama ’Bunların kaçı yurtdışında biliniyor? Kaçı yurtdışında bilimsel konuşma yapıyor?’ derseniz bu sayı yok denecek kadar az. Benim 100’ün üzerinde bilimsel makalem ve 8 kitabım var yurtdışında basılmış. Akademiye üye olabilmek için uluslararası yayın, uluslararası basılmış tıp kitabı, uluslararası tıp kongrelerinde yapılmış belli sayıda konuşma gibi çok kesin kriterler göz önüne alınıyor’

Bu akademiyi anlatır mısınız?

Dünya Gebelik Bilimi Enstitüsü. Her ülkeden bir doktor seçiliyor. Ben Türkiye’den seçilen ilk ve tek Türk doktorum. Gebelikle ilgili yenilikler yakından takip ediliyor. Gelişmeler izleniyor. Doktorların bilimsel katkıları paylaşılıyor.

Üyeler arasındaki tek kadın siz misiniz?

Evet. Tek kadın da benim.

Cerrahlık erkekler kulübü gibi

Neden kadın yok başka?

Bu çok zor. Çünkü Türkiye’de olduğu gibi başka ülkelerde de cerrah kadınlara karşı bir direnç var. Cerrahlık erkekler kulübü gibi. Bunu yıkmak için çok uğraştım.

Ne yaptınız?

Kariyerimde ilerlemek için çok çalıştım. Ayrıca Marmara Kadın Doğum’un başındayken iki kadın aldım.

Devrim yaptım bu konuda. İstanbul’da Çapa, Cerrahpaşa ve Marmara, üç üniversite hastanesinde üç kadın profesör var. Kadın istemiyorlar cerrahi dallarda.

Türkiye’de bilim aleminde körler sağırlar birbirini ağırlar durumu var. Uzmanlık diye bir şey yok.

Yurtdışında başarılı doktorlarımız var...

Onların hepsi yurtdışında yetişen başarılı olanlar.

Türkiye’de çalışıp bilimsel çalışmalarıyla yurtdışında kim kabul edildi?

AKP’nin sağlık politikasını destekliyorum

AKP’nin sağlık alanında yaptığı değişiklikleri nasıl buluyorsunuz?

AKP’nin sağlık politikasını destekliyorum. Yıllardır bu konuda adım atılmıyordu. İyi yapılan işleri desteklemek lazım. Anne-çocuk ölüm oranları bir ülkenin gelişmişlik düzeyini gösterir. Sağlık Ocakları’nı annelere ücretsiz açtılar. bebek-anne ölümlerinde son yıllarda çok büyük bir değişim oldu. Bunlar çok olumlu gelişmeler.

Yazının devamı...

Bankaların reklamları artık eğlendiriyor

Bankalar arasındaki kıyasıya rekabet, reklamlarına da yansıyor. Geçmişte, o birbirinin aynısı olan hatta “sıkıcı” bulduğumuz banka reklamlarının yerini, güçlü koreografili, sıkı senaryolu, dillere dolanan şarkılı reklamlar aldı...
Bunlardan biri de Akbank reklamları...
Geçen yıl Akbank’ın “Türkiye’nin Yenilikçi Gücü” sloganıyla ödül alan reklam dizisine bu yıl da devam ediliyor. İnsanın içini kıpır kıpır eden bir reklam... Müziği akılda kalıyor. Dansçıları dikkat çekiyor.

Dansçılar bu kez Türk

Akbank’ın bu reklamları geçen yıl Güney Afrika ve Romanya’da çekilmişti. Dansçılar Afrikalıydı, bu yıl ise dansçıların tümü Türk.
Geçtiğimiz yılki seride senkronize hareketlerle farklı motifler yaratan dansçılar bu kez ellerinde fırça, resim çiziyorlar. Dansçılar koşuşturdukça ekrana 3 farklı tablo yansıyor; “mutluluk”, “yenilik” ve “gurur” tablosu...
“Boğaz’a karşı bir bankta oturanlar” tablolardan biri...
Dansçılar, “mutluluğu” montajsız tek bir film halinde 7 dakikada resmetmiş... Bu çekim Makine Post Stüdyosu’nda bilgisayar ortamında hızlandırılarak 50 saniyeye indirilmiş. Ve figürler hız gerektirdiği için boya firmasına çabuk kuruyan özel bir boya ürettirilmiş. Prova ve çekimlerde yaklaşık 1.5-2 ton arası 3 ayrı renkte hazırlanmış özel boya kullanılmış.
Ve sonuçta müziğiyle, renkleriyle kıpır kıpır bir reklam ortaya çıkmış.

Mola verelim!

2008’in “en güldüren” reklamı ise şimdiden kendini gösterdi; TEB’in “mola verelim”...
Türkiye Ekonomi Bankası (TEB) “molalı kredi” reklamı yapıyor, yalnızca bir hizmetine yapılan vurgu aslına bakarsanız bankayı da tanıtıyor. Bireysel bankacılık alanında ihtiyaç, mortgage ve taşıt kredilerinde her yıl istenilen 2 ay ödeme molası başlatan bankanın reklam yüzü Avrupa Yakası’nın Burhan Ağabeyi.
3 reklam dönüyor.
* Engin Günaydın sıkılgan bir biçimde tam kız arkadaşına evlilik teklifi edecekken gözü kayıyor, yanlarından albenili bir kadın geçiyor ve “Sevgilim aşkımıza bir mola verelim” diyor...
TEB’de kısa bir mola var da aşkta neden mola verilmez!
* Engin Günaydın sırılsıklam, yağmur altında. “Lütfen yağmur yağmayı kes, kısa bir mola ver” diyor.
TEB’de ara var sende neden yok!
* Bu kez uçakta yolcu Engin Günaydın. Hostese “Kısa bir mola verelim ve aşağıya inelim” diyor. Hostes de “mümkün değil” diyor.
TEB’de var, burda da olmalı!


++++++


İstanbul’da para harcayan kesimin adresi mi değişiyor?

Bir alışveriş merkezi furyasıdır gidiyor. Şu anda 164 olan alışveriş merkezi sayısı 2009 yılı sonuna kadar 274’e ulaşacak.
İstanbul bu konuda da bayrağı elinde taşıyor. Geçenlerde Nişantaşı-Levent-Etiler-Maslak üçgenindeki alışveriş merkezlerini yazmıştık yeni açılanlarla birlikte.
Bu alışveriş merkezlerinin hemen hemen hepsinde mağaza açan 3 Türk markasının yöneticileriyle konuştum.
Ezcümle şöyle dediler: “Basında çok adı geçen alışveriş merkezlerindeki cirolarımız beklentilerimizin altında. Şu anda en iyi ciroyu Capacity’de yapıyoruz.”
İstanbul’da Sirkeci, Zeytinburnu, Bakırköy, Ataköy, Yeşilköy, Florya, Küçükçekmece, Avcılar, Beylikdüzü, Bahçeşehir, Büyükçekmece’yi kapsayan bölgenin en büyük alışveriş merkezi Capacity 3 ay önce açıldı.
AVM sinemaları, yeme-içme mekanları ve 110’un üzerindeki markayı çatısı altında toplayan Capacity’i açıldığından bu yana 4 milyon kişi ziyaret etmiş.
İstanbul’da para harcayan kesimin adresi de mi değişiyor?

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.