Yazlık! Varlığı bir dert yokluğu yara
Yaz geliyor... Bu demektir ki, yazlıkçılar için iş başı vakti! Yazlığı olmayıp da niyetlenenler ise şu anda eminim arayış içine girdiler bile. Siz yine de bu yazıyı okumadan kararınızı kesinleştirmeyin derim. Yazlık sahipleri eminim şu an evlerini, neresinden toparlamaya başlayacaklarını, kara kara düşünüyorlar. Ben de bu grubun içindeyim. Zahmeti bir yana, hayatımda hiçbir tatil yerinden, yazlığımdan aldığım zevki almadım. En rahat, en eğlenceli, en en en en... Benim yazlığımdır! Ama gelin görün ki, bir o kadar da şikâyetçiyim “yazlıkçı” olmaktan. Derdinden, kaprisinden... Yanlış anlaşılmasın, öyle çok muhteşem bir ev filan değil benimki. Tam tersi, fazla eşyanın olmadığı son derece basit, tipik bir yazlık evim var Bodrum’da. Ama gelin görün ki ne tatil köyüne, ne butik, ne de beş yıldızlı otele değişirim evimin keyfini. Şimdi diyeceksiniz ki, “Ne sevdiğin belli, ne sevmediğin!”
Eh, yazlık da biraz aşkla nefret arası
bir şey zaten!
Buyrun izah etmeye çalışayım...
Acaba evimde uzaylılar mı yaşadı?
Hiç kışlık evlerinizle mukâyese etmeyin! İçinde yaşanmayan ev, inanılmaz eskiyor. İnsanın mantığına ters geliyor ama işin gerçeği bu. Her yıl tadilat gerekir mi yahu! Gerekiyor işte! İnsan mis gibi bıraktığı evinin 6 ay sonraki harap olmuş halini görünce yokluğunda, evinde uzaylılar yaşamış mıdır diye düşünebiliyor. Samimi söylüyorum çok acayip yıpranmalar olabiliyor. Mesela, evin dışarısıyla hiç bir bağlantısı bulunmayan bir duvarının sadece iki karışlık yeri patlayıp dağılmış olabiliyor. Masanızı, bir deve gibi ayaklarının üzerine çökmüş bulabiliyorsunuz. Televizyonunuz ise kesin çalışmıyor.
Oysa kışlık evlerde böyle şeyler hiç olmuyor. Şimdi evimde yaşadığım birkaç olayı size anlatırken düşündüm de, sanırım şu uzaylılar meselesini bir kere daha gözden geçirmeliyim.
Uzun soluklu bir yerleşim planınız yoksa hiç gitmeyin
Her yaz yazlık evi açması 15 gün, kapaması 15 gün sürer. Sakın abarttığımı düşünmeyin, eminim yazlığı olanlar bana şu anda çoktan hak verdi bile. Her dolabın içine beyaz sabunlar bırakacaksınız ki koku olmasın. Gene de, istediğiniz kadar iyi yalıtım yaptırmış olun, eğer açık cam bırakmadıysanız evinizi, dolaplarınızın içine kadar, bakımı yapılmamış akvaryum gibi bulmaya hazırlıklı olun. Mecburen açık cam bırakacaksınız. Bu sefer de, tele rağmen rüzgârla içeri giren otlara ve toprağa bulanmış evle boğuşacaksınız. Uzun zaman kalacağınız için, evi her açışta, makarnadan baklagile, deterjandan yağa yapacağınız alışverişte bir tatil parası harcayacaksınız. Dönerken, hem ziyan olmasın hem de böcek yapmasın diye, dolapların her bir köşesinden çayı-kahveyi kalan makarnaları geri toplarken helâk olacaksınız. Ben, yardımcılarım olduğu halde her yıl 3-4 haftamı, yerleşip toplanmaya harcıyorum. Lafın kısası; eğer, yazın uzun soluklu bir yerleşim planlamıyorsanız, sakın yazlık olayına girmeyin.
Misafir severim ama her dakika değil
Başımızın tacı misafirler... Eyvah Berna, çok tehlikeli sularda yüzüyorsun! Şimdi, yanlış bir şey yazsam eş-dost alınacak, dürüst olmazsam yazıma ihanet olacak! Önce belirteyim-hem de dostluklarımı garanti altına almış olayım- ben misafir severim. Öyle çok ve her dakika değil ama! Çünkü, ailemle yalnız kalmayı da severim. Zaten benim yatıya çağıracağım kişi sayısı azdır ve onlar da çok yakın oldukları için davet ettiğimde, can-ı gönülden çağırdığımı bilirler. Yarım ağız kimseyi çağırmam. Allah muhafaza, bir de kabul eden çıkarsa ne yapacağımı bilemem çünkü! Size de tavsiyem, evinizde konuk etmekten keyif almayacağınız kişileri, “ayıp olur” diye davet etmeyin. Yazlık bir ev sahibi olunca, gelenler sizin de tatilde olduğunuzu unutuyor. Misafir, “3 günlüğüne gelmişim zaten” diye düşünüp, gezdirilmek ve ağırlanmak istiyor. Havaalanından al-bırak, özel yemek yap, her gün bir yeri gezdir derken ev sahibinin pestili çıkıyor. Evet gelen 3 gün kalıp gidiyor ama gelen-giden bitmeyince işin tadı kaçıyor. Bir sene farkettim ki üçer gün misafir gezdirmekten, ben kendime üç gün ayırmamışım. Yazlık sahiplerine, işletme muamelesi yapılmasına karşıyım. Unutulmaması gereken şu ki: Bu bizim de tatilimiz!
Şimdi söyleyeceğimi yadırgayacaksınuz ama inanın şımarıklık değil: Ben yazlığı tatil değil, insanın başka bir eve taşınması olarak görüyorum. O yüzden beylere sesleniyorum: Lütfen eşlerinizin şikâyetlerini, şımarıklık olarak algılamayın. Yazlık dönüşü insan o kadar yorgun ve bunalmış oluyor ki, bir yere tatile gitmek ihtiyaç olabiliyor.
Yazlığınız varsa kendinizi turist gibi hissetmezsiniz
Peki mâdem bu kadar sıkıntısı var, neden “Yazlığımı, dünyanın en iyi otellerine değişmem” diyorum?
İşte nedenlerim:
- En baş sebepler; komşularım, komşularım ve yine komşularım... O kadar ki; benim evimin, sitenin diğer evlerinden on kat değerli olduğunu iddia ediyorum. Sebep; yine komşularım.
- Yazlığınız varsa, kendinizi o bölgede turist değil, yerli hissedersiniz.
- Sizi bekleyen, tatil köylerinde kurulan alelacele dostluklar değil, bin yıllık komşularınızdır.
- Otelde kalırken olduğu gibi akşamları giyim-kuşam-hazırlık gerekmez.
- Sitenin plajı varsa, termos-sarma-kurabiye üçlüsünü plaja indirir, komşuların getirdikleriyle ev yapımı açık-büfe keyfi yaparsın.
- Çocuğuna, “basma çıplak ayak pis yerlere!” diye dırdır etmezsin, yere yatsa mis gibi olduğunu bilirsin. Küçücük odanın içinde, “dar alanda kısa paslaşmalar” yaşamaz, gönlünce evine yayılırsın. Çocuğun sokaktayken, meraklanmazsın.
- Civardaki herkes seni tanıdığı için, veresiye alış-veriş nostaljisi yaşarsın.
- Kapı açık yatar, korkmazsın.
- Mangal yakarsın.
- Kolay misafir ağırlarsın.
- Dostlarla beraber, “yolumuz uzun biz kalkalım” demeden sabaha uzanırsın.
- Üşenince kahvaltıyı komşuda yapar, sıkışınca çocuğunu Günsel Teyze’sine paslar, ani misafir gelince de Aysel Abla’dan yemek ikmâli yaparsın.
- Televizyonu, bahçeye-balkona taşır, kendi açık hava sinemanı kurarsın.
- Kış için reçel yapar, yüreğinde güneşi saklarsın.
- En güzeli kimse “çık” demeden içtiğin gazozun “extra” olduğunu düşünmeden yazı bir haftaya sıkıştırmadan, “ev kokusu” içinde yaşarsın.
Twitterdan (@bernalacin35) bana gelen “yazlık muhabbetleri”nden bazıları:
n Her sene “bir dahaki sene bu kadar eşya götürmem deyip, yine de her yıl koliler dolusu lüzûmsuz eşyanın götürülüp getirilmesi demektir. (@s_krc)
n Çocukların, su ve yemek için eve çıkmadan “anneeee su sallandııır” dediği yerdir. (@kikirik_sukela)
- Balkonda, komşularla içilen kahvenin tadının tüm kış boyunca damakta kalmasıdır. (@l1e2y3)
- Mangal partileri, melisa kokusu... Bir de okey taşlarının sesi olmasa! @gozdekarabıyık)
- Tertemiz yaz aşkları yaşamak, saçma sapan atlayış stilleri geliştirmek, arkadaşların eğlenirken, ”efendi çocuk olmak” uğruna, evde misafirlerle oturmak (@toginet)
- Mutfaktan çıkamadan günü bitirmek demek (@dilaprenses)
- 80 sene aramayıp, yazlık alınca doluşan akrabalar demek (@LaskaJeCas)
- Ruh çağırma gibi numaralarla geceleri arkadaşları korkutmaya kalkıp, sonunda korkan olmak (@damlacinar)
- Komşularla, sabahlara kadar oyunlar oynamak (@susluburjuvaa)
- Her yaz, anahtarı unutup kapıda kalmak demektir (@nazliyksl)
- ”Balkonu yıkamadan çıkamazsın” diyen anneler, çarşaflar ve pikeler kuruyamadan gelen sürpriz misafirler (@nesli1824)