Yaşadığın şehirde seyyah olmak
.
Balat sokakları
10 yaşındaki bu kız bir yandan annesine yardım edip bir yandan benimle sohbette... Balat...
Seyahat etmeyi çok sevdiğimi her fırsatta söylüyorum. Hatta, seyahat etmeden geçirdiğim bir hafta olmuyor diyebilirim. Bu kadar çok gezmeyi nasıl başardığımı sorarsanız, sırrım çok basit: Ben en çok, İstanbul’a seyahat ederim ve “İnsan yaşadığı kentte seyyah olmalı” derim.
Bahar gelince, insanoğlu gezmek ister. İnsanın içi, yerinde durmaz bu mevsim. Seyahat planları yapanlar ya da bir yere gidemediği için şikâyet edenler, aslında aynı ortak paydada buluşurlar. Akıllar havadadır artık bu mevsim.
Arkadaşlarımla, “gezi” sohbeti yapıyorduk geçenlerde. Herkes, iştahla yaptığı programları anlattı. Floransa’nın köyünden girdik, Fransa’nın Riviera’sından çıktık. Birden, “Yerebatan’a gittiniz mi” diye sordum. Bir sessizlik...
“Çocuktum, babam götürmüştü galiba, su mu vardı ne!” dedi, sonunda biri.
Kapalı Çarşı, Mısır Çarşısı, Karaköy, Haliç, Balat, Ayasofya, Sultanahmet, Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Küçük Su Kasrı, Göksu...
Başladım saymaya... Cılız bir iki cümle işitildi sadece; çocuklar okul gezisi yapmıştı galiba, yıllar önce gitmiştik bir kere, istiyoruz aslında... “El insaf!” demişim, gayr-i ihtiyari!
Burdan kalkıp, binbir zahmete girip, tonla para harcayıp yurt dışına giden “çok” ama burnunun dibindeki yerleri gezen “yok”. Yanlış anlaşılmasın, ben de ülke dışına çok seyahat ediyorum ama Versailles Sarayını avucunun içi gibi bilip Topkapı Sarayı Hazine Dairesi’ni bilmemeyi anlamıyorum. Kendi şehrini keşfetmeyip, “Paramız yok seyahate çıkamıyoruz” diye hayıflananları da anlamıyorum. Hele ki İstanbul’da yaşıyorsan hiç anlamıyorum. Her yanı, ayrı bir ülke zenginliğinde olan bu kenti, gez-dolaş bitiremezsiniz.
Ben, her hafta sonu ailemle birlikte, elimizde makineler, fotoğraf çekmek için İstanbul’un bir köşesini ziyaret ettiğim halde, gitmediğim birçok yeri olduğunu biliyorum. İstanbul’u bitirsen, yakın çevresinin zenginliği var. Kendi ilini bitirsen yakın iller var. Her ilimizde hazine var. Konya, Antep, Kayseri... Ülkemize gelen turistler emin olun bizden daha çok geziyor bu toprakları. Sanırım, Türk turistler de İtalyanlar’dan iyi biliyor, Toscana’yı. Belki de insanoğlunun doğasında var bu. İlle para harcayacak, zahmete girecek, bir yere hakkını vermesi için. Gelin, sözüme kulak verin. Bir fotoğraf makinesi edinin, ayağınıza bir spor pabuç geçirin, İstanbul kazan siz kepçe gezin. Hem de hemen şimdi.
Nisan-Mayıs İstanbul’un en güzel ayları, bilin.
Lâle, sümbül, erguvan, gül... Sıra sıra, boyadığında Boğaz’ı, kaçırmayın manzarayı.
Çiçek kokuları, deniz kokusuna karıştığında, yakalayın saçlarından baharı. Unutmayın, insanın ruhu seyyah olmalı. Siz gezmek istedikten sonra, paraymış, zamanmış, hepsi bahane, sokaklar şahane!